04 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23MAY1S1997CUMA HABERLER Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın RP'nin kapanmasını isteyen iddianamesinin tam metni - 2 Erbakan: RP Islaıııi cihat ordusuAnayasa Mahkememizin 21.10.1971 gün ve 53'76 sayılı karannda laiklik il- kesinin şu unsurlan kapsadığı belirtil- miştir: "a) Dinin devlet işlerinde egemen ve etkiü olmaması esasını benimseme, b) Dinin. bireykrin manevi hayatina ilişkin olan dini inanç bölümünde arala- nnda aynm gözetilmeksizin, sınırsız bir hüırivet tanımak suretiyte dini anayasa inancası altma alma, c) Dinin. bireyin manevi hayatmı aşa- rak, toplumsal hayatı etkikyen eylem ve davranışlara ilişkin bölümlerinde, kamu düzenini, güvenini ve çıkariannı koru- mak amacıyla snırtamalar kabul etme ve dinin kötüye kullandmasını ve sömürül- mesini yasakiama, ç) Devlete, kamu duzenini ve haklan- nın koruy ucusu sıfany la dini hak v e hiir- rivetlcr üzerinde denetün yetkisi tanuna niteliklerinden oluşmuş bir ilkedir." Anayasa Mahkememizin 25.10.1983 gün ve 2'2 sayılı karannda, Türkiye'de- ki laiklik anlayışının Batı'daki Hıristi- yan ülkelerinden farklı bir yapı ve düşün- ce bıçimine sahip olduğu belirtilmiş, ay- nca sosyalist ülkelerin laiklik anlayışı ile de benzerlik taşımadığı vurgulanmıştır. Hıristiyan ve tslam dini inanç ve gerek- lerinin farklılıgına değinildikten sonra kararda şöyle denilmiştir: "Dini ve din anlayışı farklı olan bir ül- kenin laikliği. o ülke Batı medeniyetine açık oisa dahi Baülı ülkelerdeki anlayış içinde benimsemesi esasen düşünülemez ve beklenemez. „ Atatürk dev rimlerinin hareket nok- tasında laiklik ilkesi yatar ve dev rimlerin temel taşını bu ilke oluşturur. Başka bir anlaünıla laiklik açısından verilecek en küçiik ödün, Atatürk devrimlerini yö- rüngesinden sapürarak yok olması sonu- cunu doğurabifir." Davamıza dayanak yaptığımız deliller: 1- 3511 sayılı yasanın 2. maddesiyle 2547 savılı yasaya eklenen ek m. 16. hükmü şu şekilde ıdi: "Yükseköğretim kurumlannda. der- sane, laboratmar, klinik, poliktinik ve ko- ridorlannda çağdaş kıyafet v e görünüm- de bulunmak lorunludur. Dini inanç se- bebiyle boyun ve saçlann örtü ve türban- la kapaülnıası serbesttir.* Bu hükmün iptalinin istenmesi üzeri- ne Anayasa Mahkememiz sorunu. "bir yasal düzenlemenin din kurallanna, din- sel inançlara ve gereklere göre yapılıp ya- pdamayacağı" şeklinde saptadığı 7.3.1989 gün ve 112 sayılı karannda, laikbir devlette hukuk kurallannın kay- nağinın dînde değil, akılda bulunduğu, kişilerin iç dünyasına ilişkin kufallar ge- tiren dic prensiplerinin yasallaştınlma- sının düşünülemeyeceği vurgulandıktan sonra; "Tevhidi Tedrisat Kanunu gereğince dinscl eğitimin bile laik devlet anlayışına göre yapılması gerekir. _ Birlikte çalışmalar yapanlann kar- deşKkleri, arkadaşlıklan, davanışmalan yannlan için bile gerekli iken, onlan din- sel gerekleıie ayırmak, kimin hangi inançtan olduğunu bir işarede beili et- mek, onlann yakınlaşmalannı, birlikte çabşıp karşılıklı yardımlaşmalannı ve iş- birliğini önler; aynlıklara, dinsel inanç ve görüşler nedeniyle çatişmalara yol açar. _ Dersliklerde ve ügüi yerlerde dinscl inançlan simgeleyen belirtilerden uzak kalınması zorunluluğu nedeniyle yükse- köğretim kurumlannda dinsel gereğe bağlanan başörtüleri laik bilim ortamıy- la bağdaşnnlamaz. ... Laiklik ilkesine ve laik eğitim kura- Ima karşı ey lemlerin demokratik bir hak olduğu savunulamaz. _ Beili biçimde giyinmek özgürlüğü, dinsel inancı aynı. ayn olanlar ve olma- vanlar arasında farklıkk yaratmaktadır. Vicdan özgürlüğü, istediğine inanma hakktdjr. Laiklikle vicdan özgürlüğü ka- nşünlarak dinsel giyinme özgürlüğü sa- vunulamaz. Giyim konusu Türk devrimi ve Atatürk ilkeleriyie sınırlı olduğu gibi vicdan özgürlüğü konusu da değildir. _. Yükseköğretim kurumlannda din- sel giyim esaslannı içeren düzenleme, dinsel kurallardan anndınlmış devlet dü- zenine,gjyim nedenivle dinsel bir el atma- da bulunmaktadır. ... Söz konusu vasa hükmü anavasanın 174. maddesinde yazılı Devritn Yasala- n'na da aykuTdır" gerekçesiyle, anaya- say a aykın olduğundan iptalıne karar ve- rilmiştir. Anayasamızın 138/son maddesi hük- müne göre "Yasama ve yürütme organ- lan ile klare. mahkeme kararlanna uy- mak zorundadırlar; bu organlar ve ida- re. mahkeme karaıiannı hiçbir sureüe değiştiremez ve bunlann yerine getiril- mesini geciktiremez". Okullarda öğrencilerin dinsel kuralla- nn emrettiği biçimde takılan başörtüsü ile bulunmalannın laiklik ilkesine aykı- n olduğu kesinleşmiş yüksek mahkeme karanyla belgelenmesine rağmen Genel Başkan Necmettin Erbakan dahil. Re- fah Partisi'nın tüm yöneticileri, kendile- nne oy getirdiği ınancıyla hemen her ko- nuşmalannda, okullarda ve hatta devlet dairelerinde başörtüsü ile öğrenim gör- me ve çalışmanın anayasal bir hak oldu- sı karşısmda; bu partinin yalnız bu ko- nudakı eylemleri. söz ve davTanışlan bi- le laikliğe aykjn eylemlerin odağı hali- ne geldiğini kabule yeterlidir. 2- 23 Mart 1993 günü, TBMM Baş- kanı Hüsamettin Cindoruk'un başkanlı- ğında sıyasi parti liderlennin anayasa de- ğişiklıği konusunda yaptıklan 3. toplan- tıda Refah Partisi Genel Başkanı Nec- mettin Erbakan: ("Benim inandığun şekilde sen yaşaya- caksın" tahakkümünün otadan kalkma- sını istiyoruz. Çok hukuklu bir sıstem olmalı, vatandaş genel prensıplenn ıçe- risinde kendi istediği hukuku kendisi seçmeli, bu bizim tarihimizde de olagel- miştir. Bizim tarihimizde çeşitli mezhep- ler olmuştur. Herkes kendi mezhebine göre bir hukuk içinde yaşarruştır ve de herkes huzur içinde yaşamıştır. Niçin ben başkasının kalıbına göre yaşamaya mecbur olayım?.. Hukuku seçme hakkı sız mı olacak bu ketimeleri kullanmak bi- le istemiyorum amma, bunlann teroriz- mi karşısında herkes gerçeği açıkça gör- sün diye bu kelimeleri kullanma mecbu- riyetini duvııyonım. Türkive'nin şu an- da bir şeye karar vermesi lazun; Refah Partisi adil düzen getirecek. bu kesin şart geçiş dönemi > unıuşak mı olacak, sert mi olacak. tatlı mı olacak, kanlı mı olacak, altmış milyon buna karar verecek" diye- bilmiştır. 4- Yine Refah Partısi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın 13.1.1991 günü Sıvas'ın Sıcak-Çermik ilçesınde Refah Partısi'nin eğitim seminerinde yaptığı, çeşitli basın organlannda yayımlanan, hatta Deniz Kuvvetleri Komutanımız Güven Erkaya tarafından 28.2.1997 gü- nü yapılan Milli Güvenlik Kurulu top- lantısında okunduğu pek çok gazete ha- berine göre Sayın Erbakan"ın sessizce dinlemekk yetindiği iddia edilen konuş- Erbakan'ın yanı sıra ortağı Çiller'in bazı açıklamalanna da Genelkurmay'dan sert yalanlamalar geldi. Erbakan 'ın açıklamalarının çoğu doğru değil - 3 Isndl'ekarşANKARA(CumhurSyet Bûrosu)- Almanya Dişişleri Bakanı V3*m Kinkel'in 25-26 martta Türkiye'ye yapöğı ziyaretten birkaç saat önce, TBMM RP Grup toplantısında, "Avrupa BirtiğL Türidye'ye karşı taahhütierini yerine getirmedi. Kinkd Türkiye'de başını öne eğecek" diyen Erbakan. bu açıkiamasına da sahip çıkmadı. Bu sözler üzerine o sırada bulunduğu Roma'da Türkiye ziyaretini iptal etme eğilimine giren KJnkeFin sert tutumu ve resmi açıklama istemesi üzerine Erbakan, sözlerinin basın tarafından çarpıüldığinı iddia ederek geri adım attı. İsrail talayyesi: tktidara gelmeden önce İsrail ile yapılan askeri eğitim işbirliği anlaşmasmı yırüp atacaklannı ve yeni bir anlaşmanm imzalanmasını engelleyeceklerini söyleyen, ancak bu vaadini gerçekleştiremeyen Erbakan, iki ülkenin askeri makamlannca yaz aylannda yapılacağı açıklanan tatbikatın erteleneceğini öne sürünce yine yalanlandı. Erbakan, tatbikatın bir-ikı yıl sonraya ertelendigini belirtirken Milli Savımma Bakanı Turhan Tayan, Dışişleri Bakanlıgı Sözcülüğü, Genelkurmay Başkanlığı ve İsrail makamlan tatbikatın zamanının kesinleştirilmediğini, konu ile ilgili çalışmalann sürdûrüldüğünü ve ertelemenin söz konusu olmadığını kaydederek başbakanı yalanladılar. 9-10 nisanda Türlciye'yi ziyaret eden İsrail Dışişleri Bakanı David Levi'ye basın önünde soğuk davTanarak seçmenine ıtıesaj vermeye çalışan Erbakan'ın, başbaşa görüşmede konuğuna iltifatlar yağdırdığı ortaya çıktı. Israil'in Türkiye Büyûkelçisi Zvi Elpeleg de Erbakan'ın, Tüıkiye'nin milyonlarca dolarlık büyük projelerine Israil'in de katılmasını istediğini açıkladı. Çiller de valanlaadı: Bugüne değin, özellikle kuşkulu serveti ve siyasi konuşmalannda çok sayıda gerçeğe aykın açıklamalar yaptığı ortaya çıkan DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çffler de REFAHYOL hükümeti döneminde " siyasetaskerler tarafından sert açıklamalarla yalanlandı. Barzani kuvvetlerinin Saddam desteğinde geçen yıl Kuzey Irak'ta Talabani güçlerine karşı giriştiği harekât sırasında ABD Başkanı Bill Clinton la görüştüğünü söyleyen, ancak bir gün sonra böyle bir görüşme olmadığı ortaya çıkınca zor durumda kalan Çiller, benzer tutumu Genelkurmay Başkanlığı ile ilişkilerinde de sergilemeye çabşınca serttepkiyle karşılandı. Çiller'in, "Genelkurmay Başkanı Karadayı, başbakanken Mesut Yılmaz'a 'Sen hükümetten çekil, sağı Çiller birleştirecek'dedi Karadayı nana, 'Biz RP'yi hedef alarak hükümete ilişkin bazı açıklamalar yapacağız. Siz üzerinize alınmayan, hatta bunlardan yararlanın' dedi" içerikli açıklamalan Genelkurmay tarafından sert ifadelerle yalanlandı. Çiller, bazı komutanlann emekli edılmesini içeren ve "A Ptanı" adı verilen girişimi konusunda da Karadayı'nın sert uyansına hedef oldu. iitti ğunu ısrarla iddia ederek halkı kışkırt- mışlar, eylemler düzenlemişler. hatta ge- nel başkan Erbakan. "İktidar oldukla- nnda rektöıierin başörtüsüne selam du- racağuu" bir seçım konuşmasında ileri sürebilmiştir. "Başörtüsü" konusunda yapılan ey- lemlerin yaygınlığı, bu hususta parti üye- lerince ve yöneticilerince binlerce ko- nuşma yapıldığının dikkatli televizyon ızleyicilerince dahi açıklıkla saptanma- inanç hürriyetinin aynlmaz bir parçası- dır) diyerek, laik devlet düzeııimizi ey- lemli olarak ortadan kaldıracak öneriler- de bulunmuştur. (EK 1) 3- Refah Partisi Genel Başkanı Nec- mettin Erbakan, 13.4.1994 tarihinde Re- fah Partisi Meclis Grubu'nda yaptığı ko- nuşmada: "Şûndi ikinci bir önemli nok- ta, Refah Partisi iktidara gelecek, adil dü- zen kurulacak. Sonın ne? Geçiş dönemi sert mi olacak, yumuşak mı olacak, kan- mada(Ek2); "_^en Refah Partisfne hizmet etmez- sen hiçbir ihadtrin kabul obnaz_ Çünkü başka türlü Müslümanlık olmaz. Başka türlü kurtuluş yok~ Refah bu ordudur. Bütün gücünle bu ordunun büyümesi için çalışacaksın. Çahşmaz isen patates düündensin» Bu parti Islami cihad ordu- sudur. Kendi kendine cihad ediyonım di- ye faaüyette bulunamazsın. Karargâha bağlı ohnak zorundasın. Her faaüyette karargâha bağh ohnak zorundayız. Ka- rargâha danışılmadan yapılan faaliyet- ler tenikadır. Çahşacaksan. burada çab- şacaksuı. Müslüman mısm? Bu orduda asker ohnaya mecbursun... Cihada para vermeden Müslüman olunmaz. Kişinin Müslümanlığı. cihada verdiği para ile öl- çülür. Bir Müslüman, zekâünı götürüp fakire veremez. Zekâtını beytülmale, ci- had ordusunun karargâhına, üçe teşkila- nnın başkanlığına verecektir. Biz Vlüslü- manız. Biz Kur'am hâkim kılmak isteye- ne gideceğiz. Hepimiz Refahçı olmaya mecburuz, çünkü cihad ediyoruz_. Şu- urla Refah'a çalışan cennete gidiyor, ne- den? Çünkü Refah demek Kur'an niza- nunı hâkim kılmak için çahşmak demek- tir" demiştir. 5- Refah Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Necmettin Erbakan. laikliğe aykın söz ve davranışlanyla tanınan ba- zı tarikat liderlenne. devrim yasalanna aykın kıyafetleriyle geldikleri Başba- kanlık Konutu'nda yemek vererek. bu çeşit kişılenn devlet katında ıtibar gör- düklerinı ve eylemlerinin hoş karşılandı- ğını kanıtlamaya çalışmıştır. 6- Refah Partisi üyesi olup, laiklik il- kesine aykın söz ve eylemleri tespit edi- len pek çok kişi var. Bunlardan önemli görevler yüklenmiş olan ve konuşmala- n video, kaset ve doğruluğundan kuşku duyulamayacak tutanaklarla tespit edilen kişilerin konuşmalanndan bazı bölümle- ri değerlendırmenize sunuyoruz. A- Refah Partisi Rize Milletvekili Şev- ki Yümaz'ın Adalet Bakanlıgı Geza Iş- leri Genel Müdürlüğü'nün 21.3.1994 gün ve 7444 sayılı yazılan ekinde gön- derilen video bant çözümünde; "Biz Kur'an nizamından >üz çevirenlerden, ülkesinde Allah Resulü yetkisiz kılanlar- dan mutlaka hesap soracağız dediğT gö- rülmektedir. Şevki Yılmaz, Rize Beledi- ye Başkanı seçilmeden kısa bir süre ön- ce istanbuFda yaptığı konuşmada; "Sizleri ahirette dünyada seçtiğiniz U- derlerle çağıracağız... Bugün Kur'anın kaçta kaçı bu ülkede uygulanıyor, hesap ettiniz mi? Ben hesap ettim. Kur'anı Ke- rim'inyüzde39'u bu ülkede ancakuygu- lanabiliyor. 6500 ayeti rafa kaldınhnış... Kur'an kursu inşa ettin. Yurt yaptm, ço- cuk okutuyorsun, öğretmenlik yapıyor- sun, vaaz ediyorsun. Bunlar cihad bölü- müne girmez. Amdi salih bölümüne gi- rer. Hakkın ihkakı için hakkın yayüma- SL, Allah'ın kelimesi y ükselmesi için yapn lacak iktidar çahşmalanna cihad deıier. Cenabı hak bunu siyasi mücerretten em- retmemiş cahudiden emretmiş. Ne de- mek? Ordu halinde yapılır. komutanı bellidir- Namaz kılmamn şarti iktidann Müslümanlaşönlmasıdır. Mlah diyor ki. camilerden önce iktidar yolu Müslüman olacak-. Bes. vakit namaz kılmacak yer- ler için kubbeler yapma sia cennete gö- türmez. Çünkü bu ülkede Allah kubbe yapıp yapmadığını sormuyor. Sormaya- cak. YetkUi olup olmadığını soracakür. Bugün Müslümanlann yüz lirası varsa bu yüz liranın 30 lirasını kız ve erkek ev- latianmızıyetiştirecek Kuran kurslanna ayınrkcn. 60 lirasını da iktidara 0den si- yasi kuruluşlara ayıracağız. Allah bütün peygamberlerini iktidar için mücadele ettirmiştir. Bana tarikat menşeinden ik- tidar için boğuşmayan bir isim göstere- mezsiniz. Size diyorum ki. saçlanm ade- dince başlanm olsa, her bir baş Kur'an yolunda kopanlsa.yine bu sahip davasın- dan vazgeçmeyecektir... Allah'ın size so- racağı soru şöyle: Küfür düzeninde İslam devleti olsun diye niçin çauşmadın? Er- bakan ve arkadaşlan parti görüntüsü al- tinda bu ülkeve ıslami getirmek istiyor. Sav cı anladı. Savcı kadar biz anlasak bu- nu, meseley i halledeceğiz... Bu ülkede di- nin simgesinin Refah olduğunu Vahudi Abraham bile anlamışür^. Kim iktidar Müslümanın eline geçmeden cemaati si- laha teşvik ediyorsa, ya o cahildir, ya baş- kalan tarafından görev lendirilen bir ha- indir. Çünkü hiçbir peygamber devleti ele geçirmeden harbe müsaade verme- mistir... Müslüman akıllı olur. karşısın- daki düşmanı nasıl yeneceğini göstermez. Kurmay çizer. asker uygular. Eğer kur- may planını açıklarsa, yeni bir plan kur- ması ümmetin komutanlan üzerine va- ciptir. Bizim görevimiz, konuşmak değil asker olarak ordu içerisinde harpteki pla- nı uygulamakür" demiştir. Sürecek Tf UZ YAZIIORHAN BİRGtT DŞP Genel Başkanı, önceki gün par- tisinin Meclis Grubu'nda yaptığı konuş- mada, gensoru sonrasının hükümetine "REFAHYOL-B" adını verirken, abartılı bir tavır takınmıyor. Hükümet son gensorudan, 271 mil- letvekılinin destek oyu ile kurtuldu. Gen- sonjnun gündeme alınmasını isteyenle- rin içınde ise, Işılay Saygın'ın düzelt- meli oyunu da ekleyerek söyleyelım, se- kiz Dogaı Yol milletvekili bulunuyor. Bi- risi Refah Partili, yedi iktidar milletveki- li ise, böylesıne yaşamsal bir oylamada parlamentoda bulunmamayı tercih etti. Boylece, gensoru engeli Büyük Birlik Pa/t/s/'nin altı milletvekilınin verdiği pa- yanda ile aşıldı. O zaman, politik literatürümüze İB- DA-C, THKP-C gibi yeni bir terminolo- jinin, üstelik bir hükümet takısı olarak girmesinde yadırganıcı bir taraf olma- ması gerekir. Zaten, ilgılilerden yadırga- yanın olması şöyle dursun, Başbakan Erbakan, sıcağı sıcağma teşekkür ziya- retı yaptığı Muhsin Yazıcıoğlu ve beş arkadaşına, desteklerinin sürmesi halin- de 2000 yılına kadar hükümette kalabi- teceklerini söylüyor. Büyük Birlik Partisi'nin, REFAHYOL iktidarını hiçbir karşılık beklemeden desteklemesi, siyaset mantığının kabul edemeyeceği birşeydır. Politikada, "a/- madan vermek olmaz" kuralının geçer- li olduğu bir yana, Buyük Birlik Parti- REFAHYOL-B si'nin, REFAHYOL ile aynı seçmen ta- banına seslendiği düşünülürse, bu ıki partiden birisinın diğerinin bırakacağı boşluklardan yararlanma yolunu seç- mesi aklın gereğidır. Dün bir gazete, bu desteğin devlet- ten 1 milyon dolarlık müteahhitlik alaca- ğı olan birfirmanın, bu alacağının öden- mesi koşulu ile yapıldığını söylüyordu. BBP sözcüsü, bu iddiayı yalanladı. O zaman, gensorunun gündeme alın- maması için gerekli altı oy desteği -ki yedinci BBP milletvekili oylamaya katıl- mamıştır- elbette iktidar ile belirli bazı koşullar üzerinde vanlan anlaşma üze- rine sağlanmıştır. Bu anlaşmayı, salt ülkeyi hükümetsiz bırakmamak gibi, soyut bir iddiaya da- yandırabilir misiniz? Elbette, REFAH- YOL gensorunun mağlubu olsaydı, o zaman bu yenilgiyi sağlayan pariamen- ter oylan içinden yeni bir koalisyon hü- kümeti çıkacaktı. BBP'nin altı milletve- killi desteği, REFAHYOL hükümetinin içinde bir üçüncü ortak olarak söz ve oy sahibi olunmadan sürgit devam ede- mez. Ama bu, Büyük Birlik Partisi'nin ken- di tüzel kişiliğini saklı tutarak, yeni bir protokol ile hükümete girmesinin, par- lamento hukuku açısından çok kolay bir işlem olduğu anlamına da gelmez. Böyle bir durum, tıpkı Tansu Çiller'in, kendisini desteklemeye hazır, ama çev- relerinden utandıklan için, bu desteğe kılrf arayan bazı milletvekillerine, Kuran üzerine yemin ederek, iki hafta içerisin- de başbakanlığı Erbakan'dan devrala- cağı güvencesini verdiği zaman, güve- noyu gerektiğini gözardı etmesine ben- zer. Yani REFAHYOL iktidarı, arasına Bü- yük Birlik Partisi'nden birya da iki mil- letvekilini bakan alan bir hükümet deği- şikliği yaptığı zaman da, Meclis'in gü- venoyu kurumunun çalışması gereke- cektir. Nitekim, devletın iki deneyimli siyaset bilgesi, Demirel ve Ecevit, başbakan- lıkta nöbet değişikliği halinde bunun el- li beşinci hükümet işlemi görmesi gere- ken bir yeni durum olduğunu soylediler. Önce, Ecevit önceki gün DSP gru- bunda kürsüden yaptığı konuşmada, "gizli" bir protokol gereği Erbakan ile Çiller'in görev değişimi yapmak istedik- leri zaman, yapılacak ilk işin bu hükü- metin istifa etmış sayılacağı olduğunu vurguladı. Hemen arkasından da kimin yeni hükümeti kurmakla görevlendirile- ceğinın de Cumhurbaşkanı'nın verece- ği atama tezkeresi ile belirleneceğini anımsattı. Dün de Demirel, bir gazete- mize bu görüşü Çankaya açısından destekleyen düşüncelerini açıkladı. Bugünkü gazetelerde yer alacağını sandığım bir UBA haberi, geride bırak- tığımız güvenoyu görüşmelerinin perde gerisine aydınlık getiriyor. Refah ile Doğru Yol arasında yapılan "gizli" sözleşme ile sadece başbakan- lığının haziran ayında el değiştirmesi için anlaşmaya vanlmamış; önümüzdeki ya- sama döneminde süresini dolduracak olan TBMM Başkanlığı için de Aydın Menderes'in adaylığı için el sıkışılmış. Ayaş kaplıcalarından kendi partisine sağ duyu mesajlan yağdıran Aydın Bey'ın, fızıksel durumunu kıskandıra- cak kadar hızlı bir "U" dönüşünü yap- masının nedenını araştıranlar için, cum- hurbaşkanlığı vekilliği yollannı açan böyle bir anlaşma elbette çok önemli- dır. Tevekkelı, Aydın Menderes için, bazı çevrelerde eski Amerikalı başkanlardan Roosevelt benzerliğı yakıştırması yapıl- mıyordu! Tepede sağlanan böyle bir "gizli" mu- tabakatın Çiller ailesine, başbakanlık yolunu açmasının getireceği destek azımsanamaz. Erbakan, bir süre için sütre gerisine çekilerekyıldınmlardan kurtulmak, güç- lenme yollannı denemek isteyecektir. Üstelik, partisinın bir milletvekili de, za- man zaman cumhurbaşkanlığı vekilliği yetkisi ile istenilen atama kararlanna ye- şil ışık yakacak konuma gelecek, dev- leti Refah Partisi'nden gelen bir başka- nın izdüşümüne alıştıracaktır. Peki, böyle bir hükümetın payandası olmayı kabul eden Yazıcıoğlu ve arka- daşlan? Onlar, her seçime bir büyük partinin koltuğunun altında girip, parta- mentonun kapısını aralamaya koşullan- mışlar. "Amasya'nın bardağı" örneğinde ol- duğu gibi, niçin önümüzdeki seçimde de Refah Partisi ile Doğruyol arasında sağlanacak bir seçim ittifakında "ana- lar taşyesJn" örneği kendilerine de kon- tenjan almasınlar? Seçimlerde ortak davranan bir "RE- FAHYOL-B". Benzetmek gibi olmasın ama size, bir çete adını çağnştınrsa, çok mu haksızlık yapılır? • • • Sevgili arkadaşım Ekmekçi. Ulus gazetesınden başlayan kapıyol- daşlığı ve meslek arkadaşlığının sım- sıcak antlan yüreğimde. Sana Tanrı'dan rahmet, yakınlanna sabır ve başsağlığı diliyorum... BffiBAKMA SERVER TANtLLİ Bir Mustafa Ekmekçi Vardı... Son günlerde, sağlığı hakkında güzel haberier alı- yordum dostlanmdan. Hafta başında da eşi Aldo- ğan Hanım'la konuşmamda öğrendim ki bu haber- lerde gerçeğın payı büyük. İki günüm sevinç için- de geçti. Ama çarşamba sabahı, Almanya'dan bir telefon: Onun ve benım ortak dostumuz, dostlar dostu Nebahat Pöhlreich derin bir acıyla sarsıla sarsılaağlıyordu... ölümü, hele hele sevdiklerimize konduramayız. Bir süre böyle geçer. Yaşam, ağır ağır hükmünü ka- bul ettirir. Mustafa Ekmekçi için de öyle olacak. Acıyı bal eyleyıp anılara sarılacağız, yazdıklarını, kitaplarını karıştıracağız. Yaşarken başka, öldükten sonra başkadır kişi. Garip olacak demesi: insanın asıl gerçekliği ölü- müyle başlar. Şu anda ne söyleyebilirim Ekmekçi için? • Önce, dostluğumuzla ilgili birkaç söz: 70'li yıllar- la başladı; birden derınleşti ve hep sürdü. Bir rast- lantı: Kapıyı o açtı önce, ikimız de girdik ve kaynaş- tık. Ayrılışımız ölümle olmuştur. Dostluğuyla övündüğüm nadir insanlardandı. Sayın Adnan Binyazar'la çekişir dururlarmış. Konu: Hangimiz daha karayız? Bizim ortak konumuz ise başkaydı ve çekişme- ye yol açmayacak türdendi: Konyalı Frenk Mus- taa Bey'in torunu olduğunu, adının da ondan gel- diğini söyler, övünürdü dedesiyle. Övünülmeyecek gibi de değil: Adam, mezartaş- lanna manzum yazı yazan bir kişi. llim irfan sahibi. Çevresiyle fikrî uyumsuzluk içinde olacak ki "Frenk" diye adlandınlır. Gün gelir bağlar tam ko- par, Avrupa'ya kaçar. Sonrası bilinmiyor. Ama ben, konunun burasında müdahale eder- dim: Frenk Mustaa Bey'i, 19. yüzyılın ikinci yansın- da yaşadığına göre, mutlaka Londra'ya gönderir- dim; orada Namık Kemal'le, dahası Kari Marx'la dostluklarını düşlerdik. Gülüşürdük... Hey gidi Frenk Mustaa Bey'ın torunu hey! Hani o gül gülerek geldiği demler şimdi Ağlanm hatıra geldikçe gülüştüklerimiz Ne var ki asıl Ekmekçi, binlerce insanın dostlu- ğunu kazanan, onların sorunlanyla hemhal olan; o- nun da ilerisinde, çağdaş Türkiye'nin değerlerine bağlanmış, o değerlerin düşmanlanna karşı top- lumdaki kavganın içinde yer alan ve kalemini o doğrultuda kullanan adamdır. Cumhunyetçiydi, sapına kadar demokrattı. Emekten ve aydınlıktan yanaydı. Öyle olduğu için de bağnazlığın ve yobazltğın karşısındaydı. Laikliğin, hukuk devletinin, insan haklannın arka- sından ısrarla koşması bundandı. Emeğe ve emekçilere arka çıkması bundandı. Din bezirgânlannı lânetlemesi bundandı. Üniversite özerkliğini savunması bundand). J i l ^ Geriye dönüp bir Köy Enştitüleri hareketini du- rup durup anması bundandı. Mesleği olan gazeteciliği de, bu genel tavnn tu- tarlığı içinde sürdünmüş ve gerçekleri, olanca dü- rüstlükle köşesinde dile getirmiştir. Açıkça söyle- yemediğı zamanlarda, satıraralannda konuşarak... Gazetecıliğin çağdaş tarihimizde apayn bir role sahip olduğuna inananlardanım. Bu güç sanatı, çağın doğrultusunda ve halkın hizmetinde -yüzü- nün akıyla- sürdürmüş nadir aydınlanmızdan biri ol- du Ekmekçi. Mesleğinin gereğini yerine getirmiş bir insan ola- rak, günümüz gazetecilerine öğüt verme hakkını kendinde görüyor ve şöyle diyordu: "Bıraksınlarli- der konuşmalanndan yazı yazmayı. Dedikodu ya- zariığını bıraksınlar, yeni konularyaratsınlar. örne- ğin, dursunlar Köy Enştitüleri gerçeği üstünde, di- lin özleşmesi üstünde. Domuz eti üstüne yazstn- lar. Ne olur biri yazsın da dişimi kırsın!" Ekmekçi, davasına inanan ve onu ısrarla sürdü- ren bir gazeteciydi. Öyle olduğu için de, arkaya unutulmayacak bir örnek bıraktı. Yazılanyla, kitaplanyla, söyleşileriyle... Bir "hoş sada "dır kalan ondan; "baki kalan bu kubbede" de o değil mi? Nur içinde yatsın!.. Başsavcı Savaş'a kutlama yağıyor • Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, RP'lilerin suçlamalanna karşı, "Ben söyleyeceğimi söyledim. Şimdi artık iş yargıya intikal etti. Bundan sonra söz sırası yargının. Dava sonuçlanıncaya kadar konuşmama karan aldım" dedi. EVtN GÖKTAŞ ANKARA - "Laikliğe ay kın ey lemlerin odağı ha- line geldiği ve ülkeyi gide- rek bir iç savaş ortamına sürükkdiği*" gerekçesiyle RP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne dava açan Yargıtay Cum- huriyet Başsavcısı Vural Savaş'a kutlama mesajı ya- ğıyor. Başsavcı Vural Sa- vaş, dün cumhuriyet savcı- lanyla toplantı yaptı. Yar- gıtay'ın ek binasında saat 10.00'da başlayan ve yak- laşık iki saat süren toplan- tıda, başsavcı ve savcılann durum değerlendirmesi yaptıklan ögrenildi. Vural Savaş. Başbakan Necmettin Erbakan ile RP'lilerin suçlamalanna ilişkin sorulanmız üzerine. "Ben söyleyeceğimi dün söyledim. Şimdi arük iş yargıya intikal etmiş du- rumda. Bundan sonra söz yargının. Dava sonuçlanın- caya kadar da bu konuda konuşmama karan aldım" dedi. Savaş, Erbakan'ın dün gazetelerde yer alan eleştirileriyle ilgili deger- lendirme yapmak isteme- diğini bildirdi. Savaş'ın basın toplantı- sı düzenlemesinin ardın- dan, Türkiye genelinde ge- len kutlama mesajlan Yar- gıtay'ın faksını kilitledi. Bandırma'dan Dr. HaKl ÜnKi adına Savaş'a gönde- rilen faks mesajında şöyle denildi: "Clkemizde, laik demokratik Türkiye Cıun- huriyeti tehlikede mi dü- şüncesinin hâkim olduğu bir dönemde, irtica korku- sunun yürekleri sardığı bir anda, Türkiye'de adalet var mı yok mu sorusunun sorulduğu bir dönemde, bugün televizyon kanalla- nndan RP hakkında dava açüğınızı büdirmeniz, bü- tün Türk halkının göniünü ferahlatmışur. Laik de- mokratik Türk Cumhuri- yeti'nin bekçilerinin dim- dik ayakta okhığunu bir ke- re dahagösterdiniz. Sizi bü- tün kalbimizle kutluyonız. Allah sizin ve laik demok- ratik Türk Cumhuriyeti'ni koruyan ve kollay an bütün vatan eviatiannm yardım- cısı olsun."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear