04 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyel İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordınatörü. Hikmet Çetinkaya 9 Yazıışlerı Müdürlerı IbrahimYıldız. Dinç Tayanç (Sonımlu) 0 Haber Merkezi Müdüru: Hakan Kara # Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu # Istıhbarat: Cengc Yıldınm • Kûltûr Handan Şenköken • Spor: Abdülkadir Yücelman A Makaleler Sami Karaören # Düzeltme Abdullah Yaacı 9 Fotoğraf. Erdoğan Köseoğlu 9 Bılgı-Belge. Edibe Buğra • Yurt Haberlen: Mehraet Faraç Yaym KuruJu. İltan Setçuk (Bajkan), Orhan Erinç, Oktay Kurtböke, Hikmet Çetinkaya, Şüknn Soner, ErgunBakı,DinçTayuıç, tbrahim Yüdıy. Orhan Bursalı, Mustafa Baibay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısi Mustafa Balbav • Haber Müdüm. Doğan Akm Atatûrk Bulvan No. 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat), Faks 4195027 • İzmır Temsılcısi Senbr Kmk, H ZıjaBlv. 1352 S 2/3 Tel: 4411220, Faks. 4419117 • Adana Temsılcısi: Çetin Yigenoğlu, tnönüCA 119S.No:l Kacl.Tel 363 12 11, Faks 363 12 15 Koordinator Ahmet Kondsan 9 Muhasebe Bülent Ycner 9 tdare HüseyinGürer9tşletme: Önder Çelik 9 Bılgı-lşlem. Nail İnal 9 Bilaısayar Sistem: Mürûvet Çüer MEDYA C: • Yönetim Kurulu Başkanı - Genel Mûdûr Gûlbin Erduran 0 Koordinator Reha Işıtman # Genel Müdür Yardımcısı *Iine Akdağ Tel 514 07 53 - 51395 80-513 84 60-61,Faks-5138463 > ayunla?an ve Basan: >enı Gün Haber Ajansı, Basın ve Yayıncılık A Ş Tüfkocagı Cad 39 41 Cagaloğlu 34334 Ist PK 246 lstanbul Tel (0,212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0-212)513 85 95 23MAYIS1997 İmsak: 3.41 Güneş: 5.33 Öğle: 13.08 Ikindi: 17.03 Akşam: 20.29 Yatsı: 22.13 Evlil.lt dışı çocuğa miras hakkı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay lçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, evlilik dışı çocuklann evlilik içi çocuklar gibi babaya eşit mirasçı olacağına karar verdı. Karara göre babalık. çocuğu tanıma veya mahkeme karanyla gerçekleşecek. ÖYS sınav ücretleri • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Üniversite adaylannı, 22 haziranda yapılacak Öğrenci Yerleştirme Smavı (ÖYS) heyecanı sardı. Ikinci basamak sınavına girmeye hak kazanan öğrencilerin, sınav ücreti olan 1.5 milyon lirayı, bugün mesai saati bitimine kadar ilgili bankalara yatırmalan gerekiyor. DP. Kurtaş görevine döndii • tstanbul Haber Servisi - Adalet Bakanhğı'ndaki ülkücü kadrolaşma kapsamında Adli Tıp Kurumu'ndaki görevinden alınan Dr. Ömer Kurtaş yeniden göreve döndü. Fızik Incelemeleri thtisas Daıre Başkanı'yken görevden alınan Kurtaş, açtığı davayı kazanarak salı gününden ıtibaren görevine döndü. Ömer Kurtaş'ın yerine Ismail Hakkı Uysal getirilmişti. Kalp piline telefon alarım • VVASHINGTON (Cumhuriyet)- Dijital cep telefonlannın, kalp piliyle yaşayanlann hayatını tehlikeye attığı bildırildi. ABD'nin önde gelen tıp merkezlerinden Mayo Klıniği uzmanlannın 980 gönüllü üzerinde yaptıklan araştırmanın sonuçlanna göre, mobil telefon yüzde 20 oranında kalp pilinin çalışmasına etki ediyor, yüzde 7 oranında da pilin çalışmasını engelliyor. Elite Model Look yarışması • tstanbul Haber Servisi - Show TV'de yayımlanan Elite Model Look yanşmasında ilk üç dereceyi paylaşan Sedef A\cı, Deniz Barut ve Aysun Kayacı'ya Panasonic G500 cep telefonu hediye edildi. öinton'dan modada 6 eroin stflTne tepki Clinton: Giysi satmak için uyuşturucuyu çekici ve büyüleyici göstermeye ihtiyacınız yok. Eroini yüceltmek yaratıcıhk değildir, yıkıcıdır, çirkindir. Ölümü yüceleştirmek hiçbir toplum için iyi değildir. dışan firlamış ya da uyukluyordu. Yüzler mosmordu. Tipik bir uyuşturucu müptelasının görüntüsüne sahip mankenler, pantolon veya gömleklerin reklamını yapıyorlardı. Fotoğraflan çeken genç fotoğrafçı Davide Sorrenti. kısa süre önce uyuşturucudan yaşamını yitirdi. Moda dergilerinin editörleri, bu türden fotoğraflara sayfalannda bundan böyle yer vermeyeceklerini açıkladılar. Clinton, moda endüstrisını 'sorunun farkına vardıklarf için övdü. ABD basınında yer alan yazılarda, moda endüstrisinin devlerinin, aldiklan kararla "eroin akşkankgnu büyüleyici ve seksi göstermeye çakştıklannT dolaylı daolsa-kabulettiklerr vurgulandı. ABD liden. önceki gün Washington'da yaptığı konuşmada, "Bu fotoğraflardaki baa insanlar ölmeye başladı. Bu da gösteriyor ki yapılan doğru değüdir" dedı. " FUAT KOZLUKLU \*ASHINGTON - ABD Başkanı Bill Clinton, moda dergılerinde yaygın olarak kullanılan ve mankenleri uykulu ve zayif halde gösterip "eroin stiü" denen fotoğraflan. sert bır dille eleştirdi. Belediye başkanlannın toplantısında konuşan Clinton, "Giysi satmak için uyuşturucuyu çekici ve büyüleyici göstermeye ihtiyacınız yok. Eroini yüceltmek yarabcıhk değildir, yıkıcıdır. Güzei değil, çirkindir. Bu sanat değil: ölüm ve hayata ilişkin bir şeydir. Ölümü yüceleştirmek hiçbir toplum için iyi değildir" dedi. Amerikan moda dergilerinde yayımlanan ve giyım sanayiinın önde gelen birkaç firmasının ürünlenni tanıtan fotoğraflarda mankenler yerlerde sürünürken gösteriliyordu. Fotoğraflardaki mankenlerin yüzünde uyuşturucu kullananlara özgü bitkinlik yer alıyordu. Gözler ABD'nin önde gelen baa gryim fırmala- n. ürünlerini uyuşturucu bağımlısı görü- nümündeki mankenlerle tanıtıyorlar. Clinton bu reklamlan sert dille eleştirdi Bergatnablara onur ödülü tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Izmir Valiliği, Bergama Ovacık al- tın madeniyle ilgili Danıştay karan- nı uygulayacağını açıkladı. Köylüle- rin işgali üzerine Vali Kutiu Aktaş tarafından bir ay önce kapatılan ma- denin kapatılma süresı dün doldu. Danıştay'm Çevre Bakanlığı'nın iz- nini iptal etmesiyle bu kez valilik bu karara dayanarak madenin çalışması- na izin vermedi. Türk Tabipler Birli- ği ise Bergama halkına, siyanürlü al- tına yönelik mücadelesi nedeniyle pazar günü "Onur Ödülü" verecek. Vali Kutlu Aktaş'm, köylülerin iş- gali üzerine ll tdare Yasasf nm ken- disine verdiği yetkiye dayanarak ma- den sahasını bir aylık kapahna süre- si dün doldu. Jandarmanın yoğun gü- venlik önlemleri aldığı bölgede, hal- km, madenin yeniden faaliyete geç- mesi olasılığı karşısında gergin bir bekleyiş içinde olduğu gözlendi. Va- li Kutlu Aktaş, sabah saatlerinde Eu- rogold yetkilileriyle toplantı yaparak konuyu görüştü. Vali Aktaş'ın. ma- dende bundan sonraki yasal prose- dür sonuçlanıncaya kadar herhangi bir faaliyete izin vermeyeceğini bil- dirdiğı öğrenildi. TTB. siyanürlü altına karşı yedi yıldır sürdürdüğü mücadele nedeniy- le Bergama halkına "OnurÖdülü" ve- riyor. Onur Ödülü, Türkiye genelin- de tabip odalan temsilcilerinin katı- lımıyla 25 mayıs pazar günü m'aden bölgesinde yapılacak törenle verile- cek. Izmir Tabip Odası Başkanı So- at Kaptaner. altın madenine bölgesel karşı çıkışm "sivil bir başan" oldu- ğunu vurguladı. Kaptaner, yerel be- lediyenin ve sivil toplum kuruluşla- nnın halkı bilinçlendirmesinin, Izmir Tabip Odası'nın da içinde olduğu ba- zı meslek örgütlerinin hazırladıklan 200 sayfalık raporun devletin tüm ka- demelerine ulaştınlmasınm önemli sonuçlar verdiğini söyledi. SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN 'Tanırım, Mert Oğlandır O!..' En inkılâpçı bas!... Bunlar, Ankara'ya intikal etmiş, IstanbuPlu iki genç; Valâ Nurettin ve Nâzım Hikmet; Isma- il Fâzıl Paşa'yla buluşmaya, eski 'Meclis' binası- na gidiyor; Paşa, onları, Mustafa Kemal'letanış- tıracaktır. Tanıştırır da! Valâ Nurettin, 'hatırala- n'nda, o sahneyi nasıl anlatır, hatırlar mısınız? "...Mustafa Kemal konuştuğu gruptan ayn- lıp bize yaklaşmışt. Salonun tam ortasında bu- luştuk. ismail Fâzıl Paşa isimlerimizi zikrede- rek;'- Genç şairieri' diye bizi takdim etf. Mus- tafa Kemal elini ilk önce bana uzatb. AMıma öp- mek geldi. Sonra askeri bir edâ ile sıkmayı da- ha uygun buldum. Yine balkonda gördüğümüz kılıktaydı. Külotluydu. Ve meşin getrteri vardı. Elinin etkisini hiç unutmayacağım. Bir kadın eli kadar nahrfb. Nâzım da aynı şekilde selâmla- dı. Zaten ben öpseydim, elini o öpmeyecekti. Onun hesabına gaf olmasın diye hareketimi ayarlamıştım. 'Yolculuğunuz nasıl geçti, An- kara'yı nasıl buldunuz' gibi basmakalıp lâflara ihtryaç duymaksızın, Mustafa Kemal, bizim için çok önemli olan sadede girdi:'- ...bazı genç şa- irler, modern olsun diye, mevzusuz şiir yaz- mak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gâyeli şiirleryazınız' dedi..." ('Bu Dünyadan Nâ- zım Geçti', s. 103,1965, Remzi Kitabevi) Ben Nâzım'ın şiirini Gâzi'nin öldüğü yıl okumuş- tum; ikisi arasındaki bu tanışma sahnesini, ancak 1965'te Valâ Nurettin 'hatıralan'ru yazıp nihayet yayınlayabilince, öğreniyorum; evet, 'yayınlayabilin- ce'l.. Zira, ülkemizde öyle ağır bir baskı hüküm sü- rüyordu ki, değil anılannı yayınlamak, Nâzım'ın adı- nı anmak bile, insanın başını belâya sokabiliyordu. Genç birşairadayı, şiirienne hayran olduğu bü- yük bir şairin, ihtilâl ve inkılâbı içinde büyüdüğü çe- tin bir inkılâpçı ile buluşmasını, ancak yirmi yedi yıl sonra okuyabiliyor! Ne hazin! Gâzi'nin tavsiyesi- ne gelince, Nâzım'ın bu tavsiyeyi yürekten benim- semediğini, kim iddia edebilir? Kimbilir, geçirdiği 'serencam'm asıl sebebi, 'gayeli şiirier'yazmas\ ol- madı mı? vesika vokımış ha!..' Fâlih Rıfkı bey yazmıştır: "...birtoplanışımızda, Nâzım Hikmet'in kendi sesiyle plağa oku- duğu 'Salkımsöğüt'ü dinlerken, Atatürk'ün tat- lı dalışmı hatırlryorum" (Dünya, 2 Mayıs 1965). Aynı yazıda, şu önemli 'tespitine'rastlarız: "...ana- sının yakınlanndan Ali Fuat Cebesoy da affı için çahştı durdu." Ali Fuat Paşa, bu konudaki bildiklerini, Çetin Altan'a yıllar sonra şöyle açık- layacaktır: "...ben Mustafa Kemal'den haber almak için kamarasının bulunduğu yere gittim. Sancısı ol- duğunu, doktorlann kendisine igne yaptğını söy- lediler. Konuşmamızı içerden duymuş, beni ça- ğırdı kamaraya;'- ...fenayım' dedi. '.»Demincek Şükrü KayaVa mahsüs bağırdım. O çocuğu takmış parmağına, onunla uğraşıyor. Ben ta- nınm mert oğlandır o. Gelmesi için haber gön- derdim. Belki konuşma âdâbında kusur ede- rim, diye gelmedi. Askerierin arasında onun yazılanna benzer yazılar uydurup dağrtmışlar. Başını yakmaya çalışıyortar oğlanın. Hepsinden haberim var." (Akşam, 28 Aralık 1966) Fâlih Rıfkı, açıklıyor: "...bir gûn kulaklanmla Meclis koridorunda şu sözü duydum: 'Vesika yokmuş ha!.. Delil bulunamazmış ha!.. Biz onu Divanıharbe mahkûm ettirelim de, gününü gör- sün!..' Nâzım Hikmet hapiste iken, onu herdü- şünüşte, bu sözü hatırlayarak, yok yere çile çekmesini içime yediremezdim" (Dünya, 2 Ma- yıs 1965) Yön dergisi, Şubat 1967'de, ünlü davasırasın- da, Nâzım'ınGâzi'yeyazdığı bir mektubu ya- yınlamıştı; iddiaya göre bu mektup, hastalığı ağır- laşan Atatürk'e 'sunulamamış' -belki de bilhassa 'sunulmamış'- Halûk Şehsuvaroğlu'nun eline geçmiştir, o da bunu Yücel dergisi arşivinde sak- laması için Muhtar Enata'ya vermiştir. Kendi he- sabıma, bu mektubu ne zaman okusam, tüyleri- min diken diken olduğunu hissetmişimdir; Nâzım, onu ancak Gâzi'nin anlayabilecegini nasıl da sez- miş! "...Cumhurreisi Atatürk'ün Yüksek Katna / Türk Ordusunu 'isyana teşvik' ettiğim iddiasiy- le on beş yıl ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasını 'isyana teşvik etmekle' töh- metiendiriliyorum. / Türk inkılâbına ve senin ach- rta and içerim ki suçsuzum / Askeri isyana teş- vik etmedim. / Kör değilim ve senin yaptiğın her ileri dev hamlesini anlayabilen bir kafam, yur- dumu seven biryüreğim var./Yurdumun vein- kılâpçı senin karşında alnım açıktr. / Yüksek askeri makamlar, devlet ve adalet, küçük bü- rokrat rejim düşmanlannca aldatılıyoriar. /As- keri isyana teşvik etmedim. / Deli, serseri, mür- teci, satlmış, inkılâp ve yurt haini değilim ki, bunu bir an olsun düşünebileyim. / Askeri is- yana teşvik etmedim. / Senin eserin ve sana aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilecek hapis yıllannı taşıya- bilecek kadar sabıriı olabilirdim. Büyük işleri- nin arasında seni bir Türk şairinin felâketi ile alâkalandırmak istemezdim. / Bağışla beni. / Seni bir an kendimle meşgul ettimse, âlnıma vurulmak istenen bu 'inkılâp askerini isyana teş- vik' damgasının ancak senin ellerinle silinebi- leceğine inandığımdandır. / Başvurabileceğim en inkılâpçı baş sensin / Kemalizmden ve serv den adalet istiyorum. / Türk inkılâbına ve se- nin başına and içerim ki suçsuzum..." Sizce bu mektubu yazan, bir 'Kemalist' değil midir? Bence öyledir: aksi varit olsa, o ağır mah- kûmiyet sırtına bindirildiği halde, hapishanede 'Ku- va-yı Milliye Destanı'nı yazar mıydı? "...dağlarda tek / tek / ateşler yanıyordu / Ve yıldızlar öyle ışıttılı, öyle ferahtlar ki / şayak kal- paklı adam / nasıl ve ne zaman geleceğini bil- meden / güzel, rahat günlere inanıyordu / ve gülen bıyıklanyta duruyordu ki mavzerinin yanın- da, birdenbire beş adım sağında, onu gördü. / Paşalar onun arkasındaydılar / O, saatı sordu. / Paşalar 'Üç' dediler. / Sanşın bir kurda ben- ziyordu. / Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. / Yürüdü uçurumun başına kadar, / eğildi, dur- du. / Bıraksalar / ince, uzun bacaklan üstünde yaylanarak / ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak / Kocatepe'den Afyon ovasına at- layacaktı." (Kuvayı Milliye Destânı, s. 105 Bilgi Yayınevı, 1968) Nâzım, destanın sonuna eseri nerede başlayıp nerede sürdürdüğünü, nerede bitirdiğini not et- miştir bence, bu not da, başlı başına bir dram: "939 lstanbul Tevkifhanesi / 940 Çankın Hapishanesi / 941 Bursa Hapishanesi!" Anadolu Ihtılâli ve İn- kılâbı, onun destanını yazan şairi, hapishanelerde mi banndırmalıydı? Ama hep söylemiyor muyum: 'eski tüfekleri' Gâzi aleyhine konuşturamazsınız! Gençler, bunun neden böyle olduğunu, düşünmelidir. http^/ www. prizma.net tr/ AILHAN http-y/www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm 8u omblem, Esbonk'ın yenilenen omblemi. Değişim gücünün ve sürekli gelişimin ürünü. 8u omblemin oluşturulmasında kullonılon mafzeme: •Bir kare •jki dikdörtgen # 70 yıllık deneyim •İnsana verilen değer •Karşılıklı güven ve eşitlik # Özveri •Sağlam finansal yapı •Dengeli büyüme •Uzmanlık •Kalıcı ilişkiler
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear