02 Mayıs 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2MAYIS1997CUMA 14 KULTUR Boğaziçi Üniversitesi Oyunculan 'İş Aranm İş' adlı oyunu sahneliyor Bıırası müze değfl, tiyatro!ZEYNEPSAYGI Profesyonel bir çalışma bıçitniyle amatör coşkuyu bir arada tutmaya çaba- lıyorlar. Cıddi ve disiplinli çalışma tem- polanyla bu ışten para kazananlardan çok daha özvenli ve 'profesyonel' ol- duklan söylenebılir. Gerek Boğaziçi Lniversıtesi Mezunlar Derneğı bünye- smde kurulan Tiyatro Boğaziçi, gerek- se BÜ öğrencilerinden oluşan kalabalık kadrosuyla BÜO, 'kumpanya tiyatrosu' anlayışıyla üniversitelı kımlığıni bütün- leştirmiş topluluklar. BÜO'nun son oyunu 'İş Aranm İş'. bundan 7 yıl önceki kadro tarafindan yazılmış. O dönemde yeni mezunun bir numaralı kaygısı iş bulamamak. Daha da kötüsü iş bulamayıp askerde bir yılı- nı harcamak. Bir üniversite tiyatro top- luluğu doğaçlamaya dayalı bir oyun çı- karma karan alınca daha iyi bir konu bulabıür mı? Oyunun baş tiplemesi Ha- san, oyunculardan bırinin geleceğe dö- nük kaygılannı doğaçlama yoluyla dışa- vurusu olarak ortaya çıkmış. Gerisi, dö- nemin üniversitelerinde yaşanan değişi- mi, parlak ögrencilerin neredeyse pa- zarlıkla yıne parlak şirketlerce işe alınış- lanndan oluşuyor. "İş Aranm tş'i ilk çı- kardığımızda'" diyor oyunun şimdiki yö- netmem İhsan Ozçıtak, "etkisi çok da- ha farklı olmuştu. Şimdiki tepkilerdaha yumuşak. İnsanlar pazarlıklan kanık- samışlar." Aradan geçen 7 yıl, oyunun şimdiki haline oldukça etki etmiş. Müzik öğret- meni Kamil tiplemesi, 'image maker' Ziya'nın eline düşüp pop müzik piyasa- sına girivor. İş bulmaktan iyice ümidini kesenveaskerliği Şırnak'açıkan Hasan. 7 y ıl öncesine göre çok daha büyük kor- kularla ve ülkücü çığlıklan arasında as- kere yollanıyor. Tekstte yaptıklan deği- oğaziçi Üniversitesi Oyunculan (BÜO), üniversiteli gençliğin yıllardır başından atamadığı iş bulma ve askerlik sorunlannı ele alıyor bu kez. 1990 yılında doğaçlama tekniğiyle ortaya çıkan 'İş Aranm tş\ geçen 7 yıl içinde Türkiye'de yaşanan toplumsal ve siyasal değişimler doğrultusunda eklenen yeni bölümleri ve yorum farklıhklanyla günümüz üniversitelilerinin kendilerini bulabilecekleri eğlenceli ve yaratıcı bir oyun. şiklikler kendi deyişleriyle BÜO'nun gerek kendi tekstlerine gerekse başka- lannınkıne karşı ne denlı 'müdahaleci' bir tnatro topluluğu olduğunun kanıtı. Müdahaleci bir topluluk Brecht tıyatrosunu Stanislavski'nin oyunculuk anlayışıyla birleştiren toplu- luğun yönetmeni thsan Özçıtak, 'Tiyat- ro suya yazılır' ilkesinden yola çıkarak. ~Ti> atro yalnızca tekst değildir. sahnele- meye davalı bir sanattır. İyi sahnelenme- yen iyi bir tekst, çok körii bir ov un olur" göriişünde. Daha önce "Macbeth" ve "Fırtına" oyunlanyla Shakespeare hay- ranlanndan gelen eleştirilere hedef olan topluluk üyeleri. oyunlan değiştirip gü- nümüze uyarlamadıklarını: müdahaleci bir topluluk olarak her oyuna müdaha- le vebireleştıri getirdiklenni söylüyor- lar. Brecht'in oyunlarında söylemek is- tediklerini 'Nasıl daha iyi aktarabiliriz'i tartışan topluluk. söz konusu Shakespe- are olunca 'Shakespeare'in söyledigini nasıl eleştirebüiriz'i düşünüyor. thsan Özçıtak, "Bir teksti aynen alıp oynamanın müzelik olarak bir amacı olabiür. Ama bir topluluğun yapması ge- reken, o> un üzerine kafa \ormaktir. Biz yaşayan bir tiyatro yapmaya çalışıvoruz." diyor. Özçıtak'a göre bir oyun sahne üzeri- ne çıkanlıyorsa yazar da yanınızdaysa tekst sürekli biçim değiştiriyor. Shakes- peare'in de oyunlannı bu teknikle yaz- masından yola çıkarak tekste kutsal ki- tap gibı davranmamalı. Brecht'in vâris- lerinin, ünlü oyun yazan ve dramatur- gun oyunlannın değişime uğrayarak sahnelenmesine karşı çıkmalan yanlış olduğunu savunuyor Özçıtak: "Bir oyunu 1960 yılında çok iyi çıkar- mış olabilir. ama 1990 yılında aynı şekü- de çıkaramaz, çünkü seyirci değistirmiş- rir. Burası müze değil, tiyatro." Bir salona sahip olduklan için şans- lılar, ama onlar da sponsor desteği bul- ma konusunda hayli dertli. Kumpanya anlayışının geleneği nedeniyle her ay- rıntıyla ilgileniyorlar, ancak sahnenin onanmı ve ekipman konusunda zorlanı- yorlar. Bir de kültürel etkinlikler olmaz- sa BÜ yönetiminin sahneyi dersliğe çe- virme olasılığı var! Topluluk, kurulu- şundan bu yana hem nitelik hem de ni- celik olarak değişmeyen bir izleyici kit- lesine sesleniyor. Yerleşmiş kumpanya yapısı ve amatör dinamizmle izleyiciy- le çok sağlam bir iletişim içinde ve or- tak dil yakalayan BÜO'nun düzenli ız- leyicısı, kumpanya yapısındakı eksikli- ğin anında ayırdına vanyor. Bir turne oyunu olarak tasarlanan "İş Aranm tş"in ilk durağı Istanbul Üni- versıtesi. Önce Istanbul Amatör Tiyat- rolar Günleri kapsamında 13 mayısta tÜ sahnesinde sonra öteki üniversitelerde de genç tiyatroseverlerle buluşacaklar. 'Crash'in yönetmeni David Cronenberg' in yeni senaryosu da araba kazalannı konu alıvor. Cronenberg arabalardan vazgeçnıedi Kültür Servisi- Kanada- lı yönetmen David Cronen- berg, Cannes Film Festiva- li'nde Jüri Özel Ödülü ka- zanan, Istanbullu sinema seyircisiyle nisan ayında gerçekleştirilen fil.n festi- valınde buluşan 'Crash'in ardmdan, arabalarla ilgilı yeni bir senaryo daha yaz- dı. 'Crash'te araba kazalan ile seks dürtüsü arasındaki sıradışı ilişkıyi ele alan yö- netmen. "Red Cars-Kırmı- zı Arabalar' adını verdıği senaryosunu filme dönüş- türmek üzere kesin bir ka- rarvermış değil. Senaryo. Cronenberg'in artık olağan takıntılanndan biri haline gelen araba ka- zalan üzerine yazılmış. Cronenberg bu kez 1961 'de ünlüyanşçı Phil Hill'ınbi- rınci geldiğı Formula One Champıonshıp vanşını an- latıyor. Phil Hill. panneri Wolfgang von Tripps'in Monza'daki yanşta feci bir kaza> la yaşamını yitirme- sinm ardından. Formula One "a tek başına katılmış ve kupayı ölen ortağı ıçın almıştı. David Cronenberg. ışte bu sıradışı ikilinin öy- küsünü senaryolaştırdı. Cronenberg. araba yanş- lannın ateşlı izleyicilerin- den bıri olmakla kalmayıp aynı zamanda pek çok ara- ba yarışında bızzat yer al- mış. 50'lerden kalma araba- larla yanşmayı tercih eden ünlü yönetmen. katıldığı bir motosıklet yarışında ağır yaralanmış. Kazanın izlerini sırtında hâlâ taş.ı- yor. Bir araba tutkunu oldu- ğunu söyleyen Cronen- berg, "Ben de pek çok ke- reler arabayanşiannda ka- za\apnm. Araba yanşında kaza yapnıak çok farklı bir şevdir. kendinizi korumak için ateşe dayanıklı özel bir gi> siniz ve kaskııuz vardır. Parkurda herkes sizin gibi birer yanşçıdır. Karşı yol- dan gelen kimse yoktur. çünkü herkes aynı yöne gi- der. Bu, basit bir trafik ka- zasından çok farklıdır. Va- nş arabası kullanmak psi- kolojik ve duy gusal vönden çok etkileyicidir'' div or. Cronenberg'in "Crash'ı yapma nedenlerinden biri, sıradan bir araba kazasının kışi üzennde yarattığı etkı- leri araştırmak. "'Crash. be- nim için bu olgmu keşfet- menin bir yoluydu. Bir tra- fik kazası sırasında olan bi- teni görmek için durup \a- v^şlayan insanlar da buna dahil. Bu herkesin başına gelebilir. Kimileri inkâred- er. kimUeri de kendisini suç- lu hisseder". 'Teknoloji üzerine yazıl- mış ilk pomografık roman' olarak lanse edilen 'Crash'in yazarı J.G. Bal- lard ile ilk karşılaştığında. aslında çok farklı geçmiş- lere sahip insanlar olmala- nna rağmen. sanat anlayış- lannın çok iyi uyuştuğunu belirten Cronenberg, kitap- ta olup da filmde >er ver- mediğı tek unsurun Eliza- beth Ta\lor olduğunu be- lırtiyor. " ^ >ıl önce. Bal- lard bu kitabı \azarken Eli- zabeth Taytor bir Hollywo- od ikonm du. Şimdiyse .VIDS'e karşı gönüllü kampamalara ka- tüan yaşh bir hanımefendi ve artık herkes onu bö\le tanıyor. Filmde Tavlor'un yerine bir araba kazasında yaşanunı yiriren ve ölüm- süzlüğe kavuşan James De- an'i koydum. Kitapta böV le bir bölüm yoktu. James Dean. hâlâ bir idoL tapıla- cak bir star. Bir insan. öldü- ğü halde nasıl ölümsüzleşe- bttir? Işte bu çok ilgimi çe- Idyor". Saito Kinen Orkestrası, Batılı rakipleriyle boy ölçüşüyor 'Japon mucizesi'nin şefi Ozawa • 61 yaşındaki şef Ozawa, . ülkesinin en popüler sanatçılanndan biri. Amerika'nın en büyük orkestrası Boston Senfoni ile de çalışan ünlü şef. öğretmeni Hideo Saito'nun anısmı yaşatmak üzere kurduğu orkestrasıyla Japonlann da klasik müzik alanında iddialı olduğunu kanıtlıyor. Kültür Servisi - Seiji Ozavva. Japonyanın yetiştirdiği en önemli müzik adamlanndan biri. Dünyaca ünlü orkestra şefi, kurucusu olduğu The Saito Kinen Orchestra ile çıktığı tngiltere turnesinde, 'Japon mucizesi'ni tüm dünyaya kanıtladı. Ozavva'nın, öğretmeni ve aynı zamanda Japonya'nın ilk müzik konservatuvannın kurucusu Hideo Saito'nun anısmı yaşatmak için 1984 yılında kurduğu orkestra, Batılı orkestralann en büyük rakibı. Orkestrasının. Japonya'nın gurur kaynağı olduğunu söyleyen Ozavva. orkestra savesinde Japonya'da müzisyenlere duyulan saygının pekiştiğini belırtiyor. ancak her kasabada bir CD mağazası olduğu halde Japon halkının Batılı müzisyenleri daha üstün gördüğünü de ekliyor. Tokyo'nun Berlin ve Londra Senfoni gibi dünya çapında orkestralan ağırlayan bir kent olduğuna dikkat çeken Ozavva, Batı'dan gelen orkestralann bilet Fıyatlannı ikiye hatta beşe katladığmı söylüyor. Ancak, Japonlann da artık Batılı orkestralarla boy ölçüşebilecek kadar başanlı bir orkestrası var. Bu orkestranın en ilginç özellıği sınırsız ölçüde prova yapması. Bazen iki bazen on iki saat boyunca çalışan orkestra elemanlan özellikle yurtdışı turnelerinde 'prova disiplinlerT ile dikkat çekiyor. Hatta öylesine disiplınliler ki. prova yaptıklan halde yetinmeyip otel odalannda çalışmaya devam ediyorlar. 61 yaşındaki şef Ozavva, ülkesinin en popüler sanatçılanndan bin. Amerika'nın en büyük orkestrası Boston Senfoni ile de çalışan ünlü şefin konser performansı dinleyicide büyülü bir etkı bırakıyor. Ozavva, güzellıklerden söz etmeyi seven bir sanatçı. Sahnede, asla şov menliğe soyunmuyor. Saito"dan aldığı mırası yaşatmaya çalışan sanatçı, Japonya'nın tkinci Dünya Savaşı sonrasında klasik Batı müziğine yönelmesinde kılit rolü oynayan Saito'nun kendisinden sonraki kuşaklara bıraktığı müzik birikiminin çok önemli olduğunu belirtiyor. Ozavva, Saito Kinen Orkestrası'nın başansıyla yetinmeyip orkestrayla aynı adı taşıyan bir festivalin de yönetmenliğini yapıyor. Japonya'nın Alpleri diye anılan Matsumoto yöresinde düzenlenen festival. her yıl on gün 'UlM}\ boyunca müzisyenleri bir araya getiriyor. Ozavva'nın en büyük düşü, Saito Kinen Festivali'ni, tıpkı Boston Senfoni Orkestrası'nın festivali Tanglevvood gıbi uluslararası boyuta taşımak. "Bdki de şeflikten emekliye ay nlarak kendimi tamamıyla öğretmenliğe adamalıyım" diyor ve ekliyor Ozawa: "Öğretmenlik bana ilaç gibi geliyor. Genç yeteneklere vardım etmek, bir müzisyenin hayatı boyunca vapabileceği en büyük iştir." Senlik yarın Darphane yeniden açıhyor Kümır Servisi - Türkiye Ekonomik ve Toplum- sal Tarih Vakfı'nın, tstanbul'un tarihi yanmadası- na eklediği yeni kültür ve sanat merkezi 'Tarihi Darphane Binalan'. tstanbul Müzesi Destekleme Gırişimcileri'nin, gönüllülerin, tarih dostlannın ve çok sayıda sanatçının katılımıyla yeniden açıhyor. tstanbul Müzesf nin kurulması için Tarih Vakfı'na devredilen Darphane, 28 yıllık bir terkedılmişlik- ten sonra. Habitat II zirvesi sırasında Vakıf tarafın- dan açılan "Dünya Kenti İstanbul", "Anadolu'da Konut ve Yerleşme" ve "Darphane'den Istanbul Müzesi'ne" konulu üç sergiye ve 98 kültür sanat etkinliğine sahne oldu. Geçen yıl 50.000 kişinin zi- yaret ettiği Darphane-i Amire binalan bu yıl yeni- den açıhyor. 3 Mayıs 1997'den 9 Kasım 1997"yedek sürecek olan etkinlikler kapsamında bu kez ekim ayında 5. Uluslarası lstanbu! Bienali de Darphane'de yapı- lacak. Darphane '97etkinlıkleri. 3 Mayıs 1997cumar- tesi günü saat 18.00'de İstanbul Müzesi projesine ve Tarih Vakfı'na sahip çıkanlann şenliğiyle açı- lacak. İstanbul Müzesi'nı destekleme girişımi'nin saat 14.00'teki toplantısmdan sonra 16.30'da Prof. Dr. Zafer Toprak, 'Tokyo Müzesi- İstanbul Müze- si' konulu dialanyla desteklenen tartışmalı bir kon- ferans verecek. Daha sonra geç saatlere kadar mü- zik ve dans var. Darphane '97 Açılış Şenlıği. ts- tanbul Müzesi'nı Destekleme Girişimi katılımcı- lannın. diğer gönüllülerin, tarih dostlannın ve çok sayıda sanatçının katılımıyla gerçekleşecek. Mae West'in yeniden doğuşu • Son 5 yıl içinde 3 farklı biyografisi piyasaya sürülen ve eşcinseller arasında ikon statüsüne yükselen Mae West yeniden gündemde. Kültür Servisi - Ünlü tiyatro ve sinema oyuncusu Mae VVest sahnedeki ilginç kim- lığinin ardında. pek bilinmeyen yönleriyle yeniden gündemde. Mae VYest'in 70 yıldır Amerika'daki Kongre Kütüphanesi'nin raf- lannda tozlanan üç oyunu. yaklaşık yirmi yıl süren bir telif haklan savaşından sonra önümüzdeki aylarda Amerika'da yayımla- nacak. Son beş yıl içinde üç farklı biyog- rafisi piyasaya sürülen ve eşcinseller ara- sında ikon statüsüne yükselen Mae VVest. ölümünden yıllar sonra yeniden fırtına ko- parmayı başardı. Mae VVest'in "Seks", "Travestr ve "Zevk Adanu" adlı bu üç oyunu. 1920"li yıllarda Broadvvay'de sahnelenmiş. hatta ıçlerinden binsi VVest'in tutuklanmasına neden olmuştu. Eşcinsellerin ve travestile- rin yaşamını konu alan oyunlar. o günler için fazlasıyla "cesur"du. Kongre Kütüphanesi'nde rastlantıyla bulduğu oyunlan yayına hazırlayan Lillian Schlisscl. "Mae West yazmaya gençliğinde başlamış. Önce şarkı sözleri, sonra küçük skeçler, iki roman, HoHynood'da çevirdiği filmler için senaryolar ve tiyatro oyunlan yazmış. O\ unculuğuyla olduğu kadar ya- zarlığıy la da tanınmalı. Kendi yazdıklan ol- masa belki o denli tutulan bir ov uncu olnıa- yabilirdi" diyor. VV'est'ın vazarlığına duyulan bu yeni ıl- Ünlü ovııncunun oyunlan yayımlanacak. ginin kaynağı, oyunlan yayımlayacak/Nick Hern'e göre, "eşcinsel içerikli olmalan". Hern. oyunlann aslında günümüzün çok gerisinde kaldığını, ancak travestilerle ilgi- lı sahnelenn hâlâ güncelliğini koruduğu kanısında. Söz konusu oyunlardan "Tra- vesti", 1926 yılında Broadvvay'de ilk kez sahnelcndiğinde ertesi gün kapatılmış, Mae VVest de mahkemeye verilmişti. O günlerde basında geniş yankılar uyan- dıran mahkeme davasından sonra "eşcinsel ov unculann kendisine en büvükdesteği ver- diğini"açıklayan Mae VVest'in oyunlan, eş- cınselleri taciz ettiği gerekçesiyle eleştir- menlerce beğenilmiyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Olünceye Kadar Kimsenin Değildi Gürsey Aytaç'ın armağanı iki kitabı baş ucumdan ayırmıyorum. Gönül rahatlığıyla okuyabileceğim vak- ti bir türlü bulamıyorum. Ama kitapları başından or- tasından karıştınp durdum. Biri, Dürrenmatt'ın eseri: Konulanm. Dilimize, o ka- dar okunaklı, okunası Türkçe'siyle Gürsel Hanım ka- zandırmış. Konulanm aslında biryaşamöyküsü... öz- yaşamöyküsü. Dürrenmatt benim sevdiğim yazarlardandır. Özel- Hkle oyunlan: Yaşh Kadının Zıyareti -Gülriz Sururi bu oyunu hep oynamak istemiştir-, unutulmaz, benim için unutulmaz Strindberg oyunu, işte çok sevdiğim iki oyunu. Dürrenmatt'ın romanlannı da sevmiştim: Yunanlı Bir Kız Aranıyor, Bilgı Yayınevi'nin ilk kitaplan arasın- daydı. Sonra, soluk soluğa okuduğum Duruşma Ge- cesi... Ama Konulanm, öyle sanıyorum ki, bambaşka bir eser. Dürrenmatt burada yaşamöyküsünü eserlerin- den ayırmıyor, daha doğrusu, eserlerinin oluşum - yazılış serüvenini hayatının ta kendisi sayıyormuş. Belki. Bir bakıma. Bir yazar için başka yaşam olamaz herhalde. Öteki kitap. doğrudan doğruya. Gürsel Aytaç im- zalı: Karşılaştımnalı Edebiyat Bilimi. (Söylemeyi unut- tum, her iki eser de Gündoğan Yayınlan arasında çık- mış.) Nedir 'karşılaştırmalı edebiyat'; Gürsel Aytaç şöy- leyazıyor: . "Edebiyat denen ve malzemesi dil olan sanat da- lı, öncelikle anadil ve ulusal kültür kökenlidir. Ama ya- zarlann, şairlerin yetişme süreçlerinde ve olgunluk dönemlerinde orijinallerınden ya da çevirilerinden okuyup etkilendikleri veya en azından esinlendikleh yabancı yazahar, şairler vardır." Gürsel Aytaç sürdürüyor ama, ben dalıp gidiyo- rum. Hem ne etkilenme! diyorum kendi kendime. Bilmem neden, aklıma gelen ilk kıtaplar hep Dos- toyevski'nın: Hıçkıra hıçkıra ağladığım Beyaz Gece- ler, handiyse korkarak okuduğum, birdenbire haya- tımın gizinı çözduğüm Öteki, içimi sızlatan Insancık- lar... Dostoyevskı'nin birçok eserini Nihal Yalaza Taluy çevırisinden okudum. Kimdı Nihal Yalaza Taluy, an- siklopedilerde. sozlüklerde boş yere adını aradım yıl- lar yılı. Onca emeğe hiç mi kimse saygı duymadı?! Us- telik, hâlâ onun çevirileri yeni basımlara ulaşıyor. Derken, karmakarışık, Conrad, Virginia Wootf, Emily Bronte, Gogol, Madame Bovary, Anna Kare- nina, Nana, Hülya, Colette, Proust, hatta Goethe çı- kageldiler. Daha yüzlerce yazar adı, eser adı sayabi- lirim. Her birinden etkilendım. Keşke, olanak bulsam, her birini yeniden okusam. Gürsel Aytaç, 'esinlenme' diyordu. Esinlenmenin u- cu bucağı yok. Okudukça yazmak isterim. Sevdiğim bir eser beni çalışmaya yönlendirir. Bununla birlikte bazı esinlenişler parodiye dönüşe- bilir. Aklımdan Venedik'te Ölüm geçiyordu. Bu çok sevdiğim eser, günün birinde, Olünceye Kadar Seni- nim'\ yazmama yol açmıştı. Birden Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi'nın elli seki- zinci sayfasında adıma rastladım: Bir yuksek lısans çalışmasında, Şeref Ateş, Olünceye Kadar Sepi>- nim'le Venedik'te Ölumu karşılaştırmış. Başlık şöy- le: "olünceye Kadar Senınim, Eine Parodie von Der Tod in Venedig"... Şaşırmadım desem yalan olur. Sn Şeref Ateş'in saptayımlarını, yorumunu yazık ki bilmiyorum. Fakat yıllar öncesine dönerek bu roma- nımı yazdığım günleri, düşüncelerimi, duygulanmı ha- tırlamaya çabaladım. Olünceye Kadar Seninim adı, rahmetli Kâni Kıpçak'ın beyazperde melodramın- dan alınmadır. Fılmı görmedım ama, adına vuruldum, hele yazdığım o roman için. Romanın akışına gelince. Venedik'te ölüm'ün apa- çık izdüşümüydü. Yalnız benim kışilerim, olaylarım, her şey ürkünç bir karikatüre yol alıyordu. Kültür ay- nmını mı vurgulamak istemiştim? Modası geçmiş aşk romanları yazan Süha Rikkat, roman kahramanını andırırgenç biradama... gerçek- liği yitirdikçe kendisinin uydurduğu, düşsel bir genç adama kapılıp gidiyor, ona "Olünceye kadar seni- nim!" demek istiyordu. Böyle bir şeylerdi işte. Yaşh kız Suha Rikkat'i galiba Kafes'te de andım. Günlerim hayal içinde geçerek yazmıştım hepsini. Hayal ve Istırap: O bir aşk ve karasevda romanlan pa- rodisidir. Mustafa Nihat Özön'ün Edebiyat ve Tenkid Söz- lüğü'nde 'parodi' sözcüğu geçmıyor. Bendeki Türk- çe sözlük, TDK yayını, 1966. Onda da geçmiyor. Zaten birromancı dostum, o sıralar, "Herşeyinpa- rodisini bilirdim de, romanınkini ilk kez okuyorum..." demiş, ısırganca gülmüştü. Şeref Ateş'in yuksek lisans çalışması 'onay' gördü mü acaba? Takvimde iz Bırakan: "Parodi: Biredebîeserin biçimini konusundan ko- panp, o konunun yerine başka ve aykın bir konu yer- leştirerek gülünç bir uyumsuzluğu (idealle gerçeklik arasında) ortaya çıkarmak ve böylece alaya alan bir taklit etkisiuyandırmak" Gürsel Aytaç, Karşılaştırma- lı Edebiyat Bılimı, 1997. K K L A L M T LJ t L K M • A • ç S A I ZI R A K C I 1: ] ^>\y.... R R :-;.• r
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear