02 Mayıs 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 MAY1S 1997 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Rapor, genel kupulda • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Danışma Kurulu dün Başkanvekili Uiuç Gürkan başkanlığında toplandı. TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu raporunun, genel kurulda 27 Mayıs 1997 Salı günü ele alınması ve gnıplar adına yapılacak konuşmalann 30'ar dakika olması kararlaştınldı. Danışma kurulunda kabul edilen bir başka karar uyannca da genel kurulda bugün Medeni Kanun'da değişiklik öngören tasarı ileYÖKYasası'nda değişiklik öngören teklif göriişülecek. Daha sonra gündemdeki uluslararası anlaşmalann görüşülmesine geçilecek. Sürenin yeterli olması halinde de Trafık Kanunu'nda değişiklik öngören kanun teklifi ele alınacak. Memura sendika Iflfll • İZMtR (AA) - Çalişma ve Sosyal Güvenlık Bakanlığı. Çalışma Genel Müdürü Sabri Ardıç. memurlann örgütlenmesinin, anayasal ve uluslararası sözleşmelerce belirlenmiş hak olduğunu bildirdi. Çalışma Genel Müdürü Ardıç. Muş Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan kamu davasında verilen ara karar gereğince, Eğitim Sen'in sendika olup olmadığının bakanlıktan sorulmasına ilişkin yazıya bakan adına cevap gönderdi. Genel Müdür Ardıç"ın cevap yazısında. Insan Haklan Evrensel Bildirgesi'nin. memur sendikalannın kurulması yolundaki en önemli kaynak olduğu vurgulandı. Herkesin çıkarlannı korumak için sendika kurabilme veya katılma hakkının. Bildiri'nin önemli hükümlerinden olduğu belirtildi. Altınok'a • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi. bir açıklamasında, Keçiören'in MHPli Belediye Başkanı Turgut Altınok'un kişilik haklanna hakaret ettiği gerekçesiyle, CHP tstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in 150 milyon lira tazminat ödemesine karar verdi. 'Dinsizlik' sorusu • ANKARA (Cumhurivet Bürosu) - DSP Bursa Milletvekili Yüksel Aksu. Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'a. RTÜK. üyesi Mehmet Doğan'ın hazırladığı Büyük Türkçe Sözlük kitabında. İaikliğin tanımı' olarak yer alan "din olmama hali. dinsizlik" ibaresini sordu. Aksu, Bakan Sağlam'm yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesinde. aynı zamanda Akit gazetesi yazan olan RTÜK üyesi Mehmet Doğan tarafindan hazırlanan bu sözlüğün. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı orta dereceli okullara tavsiye edilip edilmedigini sordu. 'Soykırım Yalanı' davası • İSTANBÜL(AA)- "Soykınm Yalanı" adlı kitapla ilgili eleştiride bulunarak kitaptaki görüşlerin gerçeğe dayanmadığını yazan ressam Bedri Baykam hakkında kitabın yazan Nuri Özbudak tarafindan açılan dava. Özbudak'ın şikâyetten vazgeçmesi üzerine düştü. Özbudak'ın. Harun Yahya imzasıyla yayımladığı "Soykınm Yalanı" adlı kitapta. 2'inci Dünya Savaşı yıllannda Yahudiler'in iddia edildiği gibi katledilmediği, salgm hastalıklardan dolayı öldükleri iddia edilmişti. Baykam, bu kitap üzerine 19Martl996tarihliSiyah- Beyaz gazetesinde "Yahudi soykınmı olmadı diyenlere" adlı bir eleştiri kaleme alarak kitaptaki iddialann doğru olmadığını kaydetmişti. Ekinci, imam-hatip olayını çarpıtan ortağı RP'yi 'kışkırtıcılıkla' suçladı DYP referandııma karşıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Zorunlu temel eğitimın kesintisiz 8 yıla çıkanlması ile ilgili tartışma. hükümet ortaklan arasındaki gerilimi tırmandırdı. RP'nin 8 yıl konusunda "referandum" yapılması için yasal hazırlık başlatması. DYP'lilerin sert tepkisine neden oldu. DYP Genel Başkan Yardtmcısı Hasan Ekinci. imam-hatip okullannın orta bölümlerinin kapatılmasını gerektiren 8 yıllık temel eğitimi, "tüm imam-hatipleri okullannın kapanacağT yönünde çarpıtan RP'yi. "imam-hatip kışkırtıcılığı" yapmakla suçladı. DYP Grup Başkanvekili Saffet Ankan Bedük. bu konuda referanduma gerek olmadığını söyledi. DYP Genel Başkan Yardımcısı Hayri Kozakçıoğlu da, RP'nin toplumda yarattığı genlime dikkat çekerek, "Bundan sonra cuma namaa çıkışlan tehlikeli olacak" görüşünü dile getirdi. Bakanlar Kurulu'nun 40 gündür toplanamamasına neden olan 8 yıllık kesintisiz eğitim konusunda DYP, hükümet ortağı RP'yi gerilimi tırmandırmakla suçladı. DYP Grup Başkanvekili Bedük, dün düzenlediği basm toplantısında gazetecilerin sorulannı yanıtlarken, 8 yıllık temel eğitim konusunun, yasa tasansı olarak TBMM'ye geleceğini söyledi. Partisinin temel eğitim konusunda "zikzak çizmeyeceğinr kaydeden Bedük, "8 yıl konusunda referanduma sıcak bakıyor musunuz?" sorusuna. "Hayır"' karşılığını \erdi. Bedük. "Temel eğitim kesintisiz olacaknr. Temel eğhimin nasıl olacağı Milli GüvenUk Kurulu'nun (MGK) da islediği gibi DYP'nin programında vardır. Bu konuda partimizin teklif vermesi de söz konusu değikür. tasan olarak Meclis'e getecektir" dedi. Bedük, imam-hatip okullannın kapatılmasının söz konusu olmadığını belirtirken. "Bu sadece imam- hatip meselesi de değildir. Bütün meslek liselerinin orta bölümlerini ilgilendiren bir konudur. Bir eğitim reformu paketidir" görüşünü dile getirdi. DYP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Ekinci. RP'nin 8 yıllık kesintisiz eğitim konusunu istismar ettiğini belirterek. "Halkı kışkırtıyor. İmam-hatipler kapanacak diye halkı tahrik ediyor" dedi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın konuyla ilgili hazırladığı yasa tasansmın Bakanlar Kurulu'nda imzalanacağı kanaatini taşıdığını kaydeden Ekinci. "imzalanmazsa" sorusuna. "Bu iş seçime gidiyor'" karşılığını verdi. Seçim eğilimınin sıyasi partilenn dışında kamuoyu nezdinde oluştuğunu vurgulayan Ekinci. "Bu tarihi belli olmayan. baskm olmayan bir erken seçim yoludur" diye konuştu. DYP Genel Başkan Yardımcısı Hayri Kozakçıoğlu da sorunu sadece imam-hatip liselerinin orta bölümlerinin kapatılmasında odaklayan RP'nin toplumu demokratik olmayan yollara ittiğıne dikkat çekti. "Bundan sonra cuma namazı çıkışlannda tehlikeli . gösteriler olacak" diyen Kozakçıoğlu, RP'nin konuyu istismar ettiğini vurguladı. 'TUSIADraporu dokımıdmajığa örnek' Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, raporun gerçeği yansıttığını, buna katıldıklannı söyledi EVİNGÖKTAŞ ANKARA-Yargıtav Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş. milletv ekıllerinin dokunulmazlık zırhının sınırlandınlması konusunda Türkiye Sanayici ve Işadamlan Derne'ği (TÜSİAD) raporanda getırilen modelin ömek alınmasını istedi. Istanbul Ünıversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Tanör raporda. Erbakan 'Eğitimde 5 artı3 Hakkın sesidir' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Necmettin Erbakan. ordu-hükümet , gerginliğini gizlemeye ,.. u çahşarak "Ordumuz peygamber ocağıdır. Ordumuza toz kondurtmayız" dedi. Ordunun ve hükümetin göre\ lerinin ayn ayn olduğuna dikkat çeken Erbakan, "herkesin kendi işiyfe mesgul olduğunu'" söyledi. 8 yıl temel eğitimın "5 arö3" modeliyle uygulanmasının "Hakkın sesi olduğunu 1 * söyleyen Erbakan. "RP'yi sevmeyen kendini tedavi ettirmelidir"diye konuştu. Erbakan. RP grubunun basına kapalı bölümünde "Tahriklere kapümayın, askere yönelik açıklamalardan kaçının" uyansında bulundu. Özellikle orduyla ilgili açıklamalarda duyarlı davranılmasını isteyen Erbakan. "Kıbns'ta nasıl ordumuzla başanyı sağladıysak. milli birlik ve beraberliğe de yine ordumuzla ulaşacağız" dedi. Erbakan. Sultanahmet'te yapılan mitinglerde halkın sesıni duyurduğunu belirterek. provokasyon tehlikesi olmasına karşın örnek bir toplantı olarak gerçekleştiğini savundu. Ülkede iki aydan beri yapay gündem yaratıldığını ve bu nedenle ekonomik dengelerin olumsuz yönde etkilendiğini öne süren Erbakan. ülke yönetiminde Cumhurbaşkanı. hükümet ve ordu arasında tam bir birlik ve beraberlik bulunduğunu savundu. "Dokunulmazlık zırhu sorguya cekilmeye ve yargılanmaya engel olmamalıdır. Bu korunak sadece yakalama. gözaltına alma ve tutuklama gibi özgürlüğü kaldıran işlemlere karşı kullaıulabilmelidir" görüşünü kaydetmişti. Siyasi Partiler Yasası'nda değişiklik önerisini hazırlayıp geçen mart ayında Meclis'e sunduklannı anımsatan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş. TÜSİAD'ın raporunu okuduğunu \e özellikle. "milletvekiUigınin düşmesi, yasama sonımsuzluğu ve yasama dokunulmazlığr konulannda belirtilen görüşlen benimsediğıni belirtti. Savaş. "Raporda çok güzel öneriierde bulunulmuş. Başsavcılık olarak biz de aynı görüşleri paylaşıyoruz"'dedi. Raporda. dokunulmazlıkla ilgili olarak şu öneriierde bulunuldu: "Anayasanın bu konuya aynlmış olan 82. maddesinde, millervekillerinin alamayacaklan görevler ile vapamayacaklan işlerin bir listesi verilmiştir. Bu listede bir nokta fazlalık. muhtemelen bazı noktalarda eksiklikler gözlenebilir. Fazlalık dive nitelediğimiz ve demokrasi açısından sakıncalı bulduğumuz yasak. anavasanın 82. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen. TBMM üveleri. Bazı betediyeierin personel aimunda yasalara av kın davranışlarda bulunduğunu beiirten Akşener, vali- lere, 'Şeriatçı kadrolaşma önlensin. Kurs, yurt ve pansiyonlar kontroi edilsin' talimatı venü. (AA) Akşener, RP kodrolaşması için valileri uyardı 'Şeriatçıya izîn vermeyin^ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Içişieri Bakanı Meral Akşener. valilerden illerdeki şeriatçı faaliyetleri önlemelerini isterken, "irticai" çalışmalarda bulunanlann devlet kadrolanna sızmalannın önüne geçilmesi talimatı verdi. Izinsiz Kuran kurslan, öğrenci yurtlan ve pansiyonlann kapatılmasını da isteyen Akşener, "Baa bekdiyelerinTSK'ckn uzaJdaşönlan kişileri sırf bu gerekçeyle göreve akhklan şeklinde bir düşünce oluşmaktadır. Bunlara firsat t'eriuneraeKdir" dedi. Akşener, Milli Güvenlik Kurulu'nun 28 şubatta atınan kararlan doğrultusunda yayımladığı genelgenin uygulanmasına ilişkin sorunlan görüşmek üzere Iç Anadolu Bölgesi valilerini dün Emniyet Genel Müdürlûğü'nde topladı. Akşener. genel müdürlüğe gelişi sırasında bir gazetecinin, "lstifa eöneyi düşünüyor musunuz" sorusuna. "Ne istifasu çok mu istiyorsBnaz?" yanıtını verdi. Ankara. Afyon, Amasya, Aksaray, Çankm, Bolu, Eskişehir, Kayseri, Kastamonu. Nevşehir, Kınkkale, Kırşehir ve Yozgat valileri, emniyet müdürleri ve il jandarma asayiş komutanlannın katıldığı toplantının açılışında konuşan Akşener, Türkiye'nin anayasada tanımlandığı gibi ulusal. demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirtti. Akşener, laikliği hiçbir şekilde dinsizlik olarak görmediklerini vurgulayarak yasal olmak kaydıyla camiler, Kuran kurslan ve her türlü dini eğitim kurumunun faaliyette bulunabilecegini söyledi. Gerçek lslamm öğretilmesini devletin ve milletin sürekliliği için bir güvence olarak gördüklerini kaydeden Akşener, "Hic kimsenin ülkemizdeki özgüriükçü ortamdan yararianarak anayasal düzeni yıkmaya yeltenmesine izin venneyiz. YapUması gereken ilk iş yasalann uygulanmasını sağlamaktu-*'dedi. sendıkalar ve bunlann üst kuruluşlannm ve katıldıklan tesebbüs veya ortaklıklann yönetim ve denetim kurullannda görev alamazlar. vekil olamazlar' şeklindeki hükmüdür. Çoğulculuğu ve örgütlü toplumu. toplumun siyasal yaşama kanlımını engeüeyen bu hüküm antidemokratiktir. Söz konusu hükmii. demokrasi ve eşitlik ilkeleri açısından sakıncalı saymak gerekir. Anavasanın 82/1 'de yer alan. 'Üyelikle bağdaşmayan ışjer" listesindeki şu bölümün metinden çıkanlması gereklidir: ...kamu kurumu niteliğındeki meslek kuruluşları ile sendıkalar ve bunlann üst kuruluşlannm ve katıldıklan tesebbüs ve ortaklıklann yönetim ve denetim kurullannda görev alamazlar, vekılı olamazlar." 'Dosyalan kabank' Milletvekillerıne yönelik suç dosyalannın özellikle adli suç isnatlannı içeren ; ' dosyalannın sonderece v : kabank olduğu vurgulanan raporda. daha sonra şöyle denildi: "MilfctvekUine işlevi dolavisıyla getirilen korunaklar, onu kişi olarak kav ınr olmuştur. Dokunulmazlık kurumunun adeta suçu ve suç zanusını koruvucu bir mekanizmava dönüşmesi, bu kunımun işlev bozukluğu yaşadığı anlamına gelir. Kanımızca dokunulmazlık zuiu. sorguya çekilmeje ve yargüanmava engel olmamaİKİır. Bu korunak sadece yakalama. gözainna alma ve tutuklama gibi özgürlüğü kaldıran işlemlere karşı kullanılabilir. Çünkü yasama dokunulmazlığının işlevi ve anıacL Meclis üvesini ya da bakanı görev lerine devamlan açısından konımaktan ibarettir. Bu da ilgilinin özgürtüğünden yoksun bırakılmamaii demek olur. Bunun ötesinde. sorgulanma ve yargılanmanın milletvekili ya da bakanuı görev lerini aksatması düşünülemez. Bu gerekçelerle 83. maddenin 2. fıkrasuıuı ilk cümlesindekL Sorguya çekilemez' ve "Yargılanamaz" ibarelerinin kalduilmasi uygun olacakür." IFIftNOKTASI IORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Çillef-Erbakan ikilisinden kurtulmanın bir tekyolu olduğu ortada. Bu yol, merkez sağın eski partilerinden DYP'nin hü- kümeti terk etmesi ve devletin merkezi güçleri tarafindan dik- kat çekilen "şeriat tehlikesi"ne karşı tavır alması. Ancak mer- kez sağ güçler bir türlü "şeri- af'a karşı tavır alamıyorlar. imam-hatip liselerinin orta kı- sımlarının kapatılmasına ANAP'h ve DYP'li birçok millet- vekili karşı çıkıyor. Aslında merkez sağ partileri gerçekten iddia edildiği gibi merkez sağda mı duruyoriar, bu da çok tartışma götürür. Merkez sağ partileri, yıllardıranti-komü- nizm, şoven milltyetçilik ve siya- si Islamla kolkola yürümenin şimdi faturasını ödüyorlar. Üzer- lerine bir ölü ağırlığı çökmüş du- rumda. Ne sağa dönebiliyorlar, ne de sola. Tam bir atalet için- deler. Siyasi Islam onları büyük ölçüde içeriden teslim almış. İmam-hatipler gösterilerinde "Yaşasın şeriat" diye bağırıyor- lar, Meclis'teki merkez sağ par- Merkez Sağın Büyük Açmazı tilerin içindeki birçok parlamen- ter onlara destek veriyor. DYP'nin çok laik (!) milletvekil- leri yerlerinden kıpırdayamıyor. Güneydoğu'da Kürt sorununun kangren olmasında rol oynayan ve bu konuda mangalda kül bı- rakmayan Ünal Erkan'lar, Hay- ri Kozakçıoğlu lar. Tansu Çil- ler'in gölgesinde tam anlamıy- la teslimiyeti sembolize ediyor- lar. Merkez sağ, liberal ve de- mokrat olamadı, hiçbir döne- minde demokrasiyle banşama- dı. Ama ırkçı şovenizmle koyun koyuna olmaktan zevk aldı. Bu yüzden merkez sağın şu anda önde gelen politikacılannın bir- çoğu eski MHP'lilerden oluşu- yor. Merkez sağ hiçbir zaman de- mokrat olamadı, ama siyasi Is- lamdan hep medet umdu. Tari- katlar. cemaatler, her dönemde Şüleyman Demirel, Turgut Özal gibi politikacılar tarafindan ağırlanıp, kollandılar. Onlara önemli bir oy potanşiyeli olarak bakıldı. Demirel ve Özal'ın yetiş- tirdiği cemaat elemanlan şimdi merkez sağ diye bilinen partiler- de siyasete yön veriyorlar. Mehmet Keçeciler şeriata kar- şı çıkabilir mi? Hasan Ekinci, Ismail Köse laikliği savunabılir- ler mi? Işimiz onlara, kaderimiz onla- ra kaldıysa vah halimize. RE- FAHYOL koalisyonunun artık gitmesi isteği büyük bir beklen- tiye ve toplumsal baskıya dö- nüştüğü halde, merkez sağın bu konuda şaşkınlık içinde bu- lunması çok önemli bir gerçeği ortaya koyuyor. Merkez sağ, aslında tam anlamıyla bitmiştir. 55 yıllık anti-komünizm ve bö- lücülük tehlikesi üzerine kurulan yapılartam anlamıyla çürümüş- tür. Bunların siyasi Islama karşı direnmesi ve bir başarı elde et- mesi mümkün değildir. Onlar- dan bir şey umuyorsanız, tez el- den vazgeçin. Merkez sağın sefaleti bir yö- nüyle acı verici. Birçok insan onlann durumuna bakarak kor- kuya kapılıyor ve sistem adına endişe duyuyor. Ancak işin bir başka boyutu daha olduğunu görmek gerekiyor. Artık dine ve ırkçılığa dayalı merkez sağ bir politikayapmanın koşulları kal- madı. Laikliği savunacaksa adam gibi savunacak, demok- rasiyi savunacaksa adam gibi savunacak. Merkez sağ işte böyle bir dö- nemecin eşiğinde kıvranıp du- ruyor. 55 yılın gericiliği üzerine yaratılan bir kültür, laikliği savu- nacak direnci kendinde bulamı- yor, demokrasiyi savunmaları ise şu halleriyle mümkün değil. Onlann bu konuda da yolunu açmak, solcuların görevi. Bu- güne kadar üzerine saldınp, ha- pishanelere attıkları, idam ettik- ieri, haklannda vur emri çıkar- dıkları solcular, İaikliğin ve de- mokrasinin en dinamik savunu- cuları olduklarını bir kez daha kanıtlıyorlar. Merkez sağın ken- dine gelmesi ve yenilemesi için yolu açıyorlar. Merkez sağın çıkmaz içine girmesi, Türkiye'nin lehinedir. Bu halleriyle zaten işe yaramı- yorlar. işte mal ortada, DYP'nin kahraman laiklerinin sesi çıkmı- yor. Tansu Çiller'in küçük kişisel hesapları, onları sus-pus edi- yor. Bu merkez sağ önümüzdeki süreç içinde darmadağın ola- caktır. Zaten şimdiden dağılma- ya başladı. Belki bu dağılma- dan gerçek liberal bir sağ çıka- cak. Laikliği ve demokrasiyi içi- ne sindirmiş bir liberalizm gele- cek. Her kötülükten bir iyilik çık- tığı gibi şeriat tarafindan köşe- ye sıkıştırılan merkez sağdan belki de bu buhran içinde olum- lu filizler yeşerecek. Bu sıkışma bir yönüyle Türki- ye'nin ciddi bir hesaplaşmanın eşiğine geldiğini de kanıtlıyor. Herkes yerini bu çatışma içinde belirleyecek. Merkez sağ da. GLOBALPOLİTÎKÜLTÜR ERGIN Y1LDıZOĞLL Küpeselleşme! Ama Kimin İçin? Küreselleşme çağında yaşıyoruz! Bütün hükü- metler ekonomik politikalarını. bu gerçeği göz önü- ne alarak hazıriamak zorunda olduklannı biliyorlar. Diğer bir değişle küreselleşme sayesinde piyasa ekonomisinin, rekabetin gizli eli, ekonomik akıl, dev- letlerin ulusal politikalarını sınıriıyor... Bu gerçekler- den hareketle, küresel ekonomik düzlemin demok- ratikleşmesinden kültürler arası kaynaşmaya, ora- dan da daha banşçıl bir ortama doğru ilerlenebile- ceği ileri sürülüyor; özellikle soğuk savaşın bitme- sinden sonra. Kısacası küreselleşme, adeta Tan- n'nın bir hediyesi insanlığa ve gelişmek isteyen ül- kelerin de uyum sağlamak zorunda olduğu bir sü- reç. Daha dün, devletlerarası egemenlik ve bağımlılık ilişkileri çerçevesinde düzenlenen bir kapitalist dün- ya ekonomisinin nasıl olup da böyle bir aşamaya girdığini sorgulayarak, küreselleşme sürecineyakın- dan bakınca ne yazık ki bu iyimsertik sisı dağılıyor ve altında bildiğimiz hegemonya ilişkileri çıkmaya başlıyor. Ve tüm küreselleşme süreci, ABD'nin ege- menliğini diğer birkaç gelişmiş ülkeye karşı koru- masının önemli bir aracı olarak ortaya çıkıyor. Küreselleşmenin kabaca iki bileşeni var. Birinci- si, sermayenin dolaşımı ve değerlenme süreçlert serbestleşiyor ve coğrafi olarak genişliyor. Ikincisi, teknolojik gelişme bilgi işlemi ve haberleşmeyi hız- landırarak, maliyetini düşürerek sermaye hareket- lerini kolaylaştırıyor. Küreselleşmeyi oluşturan bu i- ki alanda olup bitenlere baktığımızda, bu küresel- leşme sürecinde ABD'nin çoközel bir yere sahip ol- duğunu görebiliriz. ABD, küresel olarak dolaşan sermayenin ana pa- ra birimi olan doların ülkesi. Ve dolar. bugün geliş- miş ülkelerin ellerindekı döviz stoklarının yaklaşık yüzde65'inı oluşturuyor. Böylece ABD Merkez Ban- kası, doların değerini belirleyebildiği oranda, bu ül- kelerin ekonomik dinamiklerine müdahale edebile- cek önemli bir silaha sahip oluyor. ABD'nin bu si- lahı gerektiği gibi, etkin ve hızlı bir şekilde kullana- bilmesi için ise sermaye hareketlerinin tümü ile ser- best olması gerekir. Bu noktada sermaye piyasala- nnın serbestleşmiş olması ve devletlerin etkinliği- nin zayıflamış olması gibi "gerçeklerin" ABD için pek geçerli olmadığını görüyoruz. Örneğin. ABD Merkez Bankası geçen aylarda olduğu gibi, ulusal ekonomisinde enflasyonist baskıları azaltmak için, faizleri yüzde 0.25 gibi ufak bir oranda arttırdığın- da, uluslararası mali piyasalarallak bullakolabiliyor. Uluslararası yatırımcılar, kendilerini pıyasanın sihir- li eline göre değıl. ABD Merkez Bankası Direktörü Greenspan'ın eline göre ayarlamak zorunda kalı- yorlar. Bir başka seferinde ABD Maliye Bakanı Rubin, iki sene önce olduğu gibi, Japonya üzerinde, Ja- pon pıyasalannı ABD şirketlerine açmak için ticari baskı yaratmak ve Japon şirketlerinin, ABD şirket- leri karşısında rekabet gücünü azaltmak amacıyla doların tarihsel olarak rekor bir düzeye düşmesini şağlayabiliyor. Sonra da bu düşüşü yeterli görüp enflasyonjst baskılan frenlemek ve ekonomik ısın- mayı önlemek için doların tekrar artması gerektiği- ne karar verebiliyor. Arkasından. iki yıl içinde dolar, yen ve Avrupa paraları karşısında sırasıyla yüzde 60 ve yüzde 30 değer kazanabiliyor. Böylece ABD da- ha kolay borçlanabiliyor, diğer bir değişle kendi hal- kının refahını dünya ekonomisine fınanse ettirebili- yor. Büyük bir özgürleştirici. eşitleyici etmen olduğu ileri sürülen teknolojik devrime baktığımızda da benzer bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz. Tek- nolojik devrimin iki önemli motoru var: 1980'lerde gelişmeye başlayan masaüstü bilgisayariarı ve In- ternet. Bilgisayar teknolojisinin kalbi olan microc- hip piyasasında ise bir ABD şirketi olan Intel'in tar- tışmasız birtekel üstünlüğü var. Bildiğinizgibi ege- men yazıhm sistemleri de Microsoft, Novvell, Unix, IBM, Apple gibi ABD şirketleri tarafindan üretiliyor. Internet'te dolaşmak için kullanılan en yaygın "sur- fer" Netscape'i ve ona rakip olarak şekillenmeye. başlayan Java multiplatfom dilini üretenler de ABD şirketleri. Bilgisayarian ve Internet'i birbirine bağla- yan ise telekomünikasyon piyasası. Küresel teleko- münikasyon hatlan piyasasında ise bir başka ABD şirketi, AT&T egemen. Teknolojik devrimin ve küreselleşmenin en önem- li ürünlerinden biri de dev medya şirketleri. Bunlar, küresel haber akışını, kültürel ürünlerin dolaşımını kontroi ediyorlar. Kültürler arası kaynaşma denen süreçte bunların damgası var. Bu alanda da ABD'nin egemenliği tartışılmaz. Film ve mini dizi- lerden oluşan pazarda Holyvvood'un egemenliği ol- duğu kuşkusuz. ABD'nin kültürel yayılmacılığı diğer uluslarda endişe yaratıyor ve örneğin Fransa ile Çin arasında, bu yayılmayı engellemek için yakınlaş- malar doğabiliyor. Küresel haber ağını CNN. M- SNBC gibi ABD şirketleri ve yine ABD sermayesi ile sıkı ilişki içinde olan, Avustralyalı Murdoch'un News Corporation'u kontroi ediyor. Bu küresel medya şirketlerinin sürekli. serbest piyasa, küresel- leşme ve teknolojik devrimin meziyetleri üzerine ya-. yın yaparak adeta bir küresel konsensüs oluştur-, muş olması ise hiç boşuna değil. j Piyasaların serbestleşmesini ve küreselleşmeyi; savunan, bununla da kalmayıp Uruguay Raundu, Dünya Ticaret Örgütü, IMF ve Dünya Bankası ara-; cılığı ile dayatan ABD ise bu yolla ekonomik ve si-' yasi hegemonyasını koruyabileceğini biliyor. Peki.; biz küreselleşirken hangi ekonomik ve siyasi ege-İ menlik ilişkileri içine girdiğimizi biliyor muyuz? { \ ABD'de kampanya 'Zana bırakılsm' FUAT KOZLLKLL VVASHEVGTON - ABD Kongresı'nin bir grup üye- si, cezaevinde bulunan ve 15 yıla hükümlü eski TB- MM üyesi Leyla Zana'nın serbest bırakılması ama- cıyla kampanya başlartı. Kongre'deki Türkiye karşıtı yasa ve karar tasa- nlannın hazırlayıcısı üye- ler, ABD Başkanı Bill Clinton'a hitaben kaleme aldıklan 'Kürt parlamen- tere adalet istemi" başlıklı mektupta, Türk hükümeti- nı 'vkdansızlıkla* ve 'poli- tik inançlanndan dolayı halkınazulmetmekle' suç-, ladılar. "Zana'nın serbest, bırakılması amacıyla Tür- kiye'ye baskı yapması için Clinton'a mektup kam- panyasın nın başını çeken < Cumhuriyetçi Parti'den John Porter'a, çok sayıda kongre üyesinin destek verdiği belirlendi. Kongre'den Beyaz Sa- ray'a mektup kampanyası- nı destekleyen üyelerin başını. Porter'in yanı sıra Türkiye karşıtı lobilerin sözcülüğünü yapmalanyla tanınan Elizabeth Furse, Esteban E. Torres ve Frank R. VV'olf çekiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear