Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 MAYIS 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVtN İLYASOĞLU
Midas'ın Kulaldarı klasildeşıııiş bir operaFeritTüzün'ün 'Midas'ın Kulaklan'
başlıkh operasını hep merak etmişimdir.
Istanbul Devlet Opera ve Balesi tara-
fından sahnelenmesine çok sevindim.
O kadar az Türk operası, o kadar az Türk
yapıtı sahneleniyorki. heryakaladığımı-
zı seyretmeliyiz, değerlendirmeliyiz di-
ye düşünüyorum. Genç yaşında yitirdi-
ğimiz Ferit Tüzûn (1929-1977) en par-
lak en renklı bestecilerimizden birisi.
Metin yazan Güngör Dilmen Tüzün'ün
müziğini şöyle anlatıyor program not-
lannda:
"FeritTiizün'ün müziği ne kadar ken-
disine benziyordu. Kendisi ne kadar mü-
ziğjne coşkulu, sıcak. kesin ilk ikisini an-
ladık, ya müzikte kesinlik ne oluyor di-
ye soranlar çıkarsa, hemen yanıtlaya-
)im. Bir siirü keman, viyolonsel, kontr-
bas sesi vardır. ancak müziğin ayağı bir
türlii yerden kesilmez. hantal bir kuş de-
belenip durur, işte bu. müzikte kesinsiz-
Kkti"
Stravinsky'nin Bahar Ayini'ni anım-
satan ilkel- mitolojik kavTamlan öne çı-
karan ritmik vurgunun ve vurma çalgı-
larm önem kazandığı bir yapıt. Söz ile
şarkının başanlı birleşimi. ünlü ve ün-
sûz harflerle bezeli sözcüklerin ses ıryu-
muna özen gösterilmesi Güngör Dil-
men'in büyük başansı.
Yıllar önce bu operayı görenler o za-
manlar sahnelemenin çok etkisinde kal-
mışlar. O zamanlar Bozkurt Kunıç'un
berberbaşı rolünü de unutamıyorlar. Bu
kez Bozkurt Kuruç 'un sahnelediği oyu-
nun çok etkili olduğu söylenemez. lyi-
ce statik bir operadan çok. zaman zaman
bir oratoryo ağırbaşlılığındaydı. Hele
kuyunun iç içe yuvarlaklar halinde du-
varayansıtılması hıç de etkileyici değil-
di. Her şey kuyuda düğümleniyor, ku-
yuda çözülüyor.
Biraz daha imge gücü gerekiyordu.
Shakespeare oyunculan kıvraklığında-
'ozkurt Kuruç'un sahnelediği Ferit
Tüzün'ün "Midas'ın Kulaklan"
operasmm çok etkili olduğu söylenemez.
lyice statik bir operadan çok, zaman
zaman bir oratoryo ağırbaşlılığındaydı.
Her şey bir yana, Midas'ın Kulaklan
operası çok şey öğretiyor insana.
Mitolojik öykü bir yana, Türk operası ve
Türk tiyatrosu adına bir klasik olarak her
zaman sergilenmeli ve izlenmeli.
kı berberbaş! rolünü üstlenen Köksal
Engür, oyunun en başanlı tiyatrocusuy-
du. Kısa rolüne karşın en başanlı ope-
racısı da Apollon rolündeki Suat An-
kan'dı. Mesut Ikru, Midas rolünde söz
ile şarkıyı deneyımle birleştirmiş, dra-
matik bir oyun sergilıyordu.
Ay Tannçası Ova Atay'ın sesi özellik-
le tizlerde tondan düşerek ürkütücü bir
tannça izlenimi yaratıyordu. Oyunu ise
durağandı. Serdar Yalcın'ın yönettiği
orkestra ritmik dokuyu yer yer gereken
canhlıkta koruyordu. Nefesli çalgılar ise
sorunluydu.
Her şey bir yana Midas'ın Kulaklan
operası çok şey öğretiyor insana. Mito-
lojik övkü bir yana Türk operasi veTürk
tiyatrosu adına bir klasik olarak her za-
man sergilenmeli ve izlenmeli.
Gülşen Tatu'nun îstanbul resitali
Uzun zamandırsesıni özlediğımizbır
sanatçıyı konuk etti Boğaziçi Universi-
tesi geçen hafta. Ünlu flüt solistimiz
Gülşen Tatu. Abartısız, gösterişsiz üslu-
bu ve akademik tekniği ile sanatının ol-
gunluk döneminde. Halen Trössingen
Müzik Akademısi'nde öğretim üyesi
olan sanatçı, bu yıl önceden bırincilik
ödülünü kazandığı Kobe Uluslararası
Flüt Yanşmasf nın jürisinde yeralacak.
Resital ıçin seçilen parçalardan yalnız De-
buss>'nin "Bir Kır Perisinin Oğleden
Sonrasma Prelüd" başlıklı yapıtı tanıdık
idi.
Sanatçı bunun yorumunda mitolojinin
düşlem dünyasında alabildiğine imge
gücünü genişletebildi. Diğerleri Tulou,
Kuhlau, Hue ve Taffnel gibi flüt edebi-
yatı için önemli, ancak her gün rastla-
yamayacağınız bestecilerden seçümiş-
ti. Piyanist Judith Uluğ ile Tatu'nun
uyumlan son derece profesyoneldi.
İDSO'da geçen hafta
Şef Orhan ŞalbeTin yönetimindeki
İDSO. geçen hafta iki solisti konuk et-
ti: Fagotçu SeHm Aykal ve kemancı Ha-
kan Şensoy. Programda yer alan ilk ya-
pıtı, Stravinski'nin Pulcinella süitini iz-
leyemedim. Selim AykaTın HenrikCru-
seD'den seçtiği, Barok'tan klasik döne-
me geçişi sergileyen fagot konçertosun-
daki kadife tonu çok başanlıydı. Böy-
si genç bir sanatçımızm halen Bamberg
Senfoni Orkestrası'nın baş fagotçusu
olması kıvanç verici.
Şef Şallıel dramarik ve artistik hare-
ketlerle dikkat çekiyordu. Ancak vuruş-
lannın çok açık ve net olduğu söylene-
mez. Özellikle Çaykovski'nin keman
konçertosunun ilk bölümünde solo ile or-
kestra arasmda tonlama ve tempo fark-
lılığı vardı. Hakan Şensoy müzikalitesi
yüksek. gönlünden koparu kemanında du-
yuran, coşkulu bir sanatçımız. Ancak
biraz daha cesaretli çıluşlar yapabilirdi
Çaykovski'de. Bis olarak çaldığı kendi
düzenlemesi Haydar yerine Çaykovs-
ki'nin ardından bir başka yapıt dinle-
meyi yeğ tutardık.
Cuma geceleri genel olarak orkestra-
nın ilk konseri değil de son provası gi-
bi bir izlenim gelir bana. Cumartesi sa-
bahı her şey daha bir olgunlaşır sanki.
Oysa cuma akşamınm ilk coşkusu da
cumartesi sabahı yaşanmaz derler. Bu kez
cuma izledim konseri. Yine de cumar-
tesi izlemeyi yeğ tutanm. Ne de olsa so-
listle orkestra ve şef birbirlerine ahşmış
oluyorlar. Konserin son yapıtı Boro-
din'in Poloveç Danslan ise aşın hızlı
temposu ve hafif müzik edası ile sanki
bir düzenleme gibiydi.
Idil Biret'in
AHMET SAY
ANKARA-BorveNiğde.sık-
ça kullandığımız bir "deyim"le
anılır olmaktan artık çıkmıştır.
Birbirine on kilometre yakınlık-
ta bulunan Bor ve Niğde. günü-
müzde üniversite kampusu ve sa-
riâjHYesîsierîyle birleşmfş iki
u
i%-~
duıhk" kenttir. Bu gerçeğin anlam-
lı bir göstergesi olarak size geçen
hafta İdil Biret'in Niğde'de ver-
diği resitali anlatmalıyim: Niğde
Üniversitesi 'nin konser salonun-
da sunulan resital, küçük bir "Or-
ta Avrupa" kentinde yaşanan bir
"müzik akşamı" düzeyindeydi.
Altı yüz kişilik salon, iki kat din-
leyiciyle dolmuştu: içeri gıreme-
yenler belki bu sayının dört ka-
tıydı; Idil'i dinlemeyi gönlünden
geçirip de yer bulamayacağını dü-
şünerek "konser coşkusu"nu yü-
reklerinde saklamakla yetinenler
ise Bor ve Niğde'nin "aydınnk"
halkının ta kendisiydi. Burada
kentin gelişimine öncülük eden
ilin \alisine, belediye başkanma,
sanayicilere ve üniversite rektö-
rüne bir önerim var. Kentin mer-
kezindeki parka bir tane "sine-
vizyon" denen büyük ekrandan
yerleştirsinler; kültür etkinlikle-
rini binlerce insanın izleyeceği
böyle bir ekran Niğde 've çok ya-
kışır.
Şimdi de Cumhurbaşkanı Sa-
yın Demirel'e bilgi sunmak isti-
yorum: Idil Biret. bu resitali Cum-
hurbaşkanlığı'nın Niğde Üniver-
sitesi'ne armağan ettiğı pıyano-
da gerçekleştirdi. Yorumladığı
program, iki hafta önce "Çanka-
ya Köşkü"nde sunduğu yapıtlar-
dan oluşuyordu. Açık söyleye-
yim, bu kez dınleyicı daha mut-
lu, Idil Biret ise başka bir doyum
içinde gözüküyordu: Bor ve Niğ-
de, sıkça kullandığımız bir de-
yimle anılırolmaktan artık çıkmış-
tır
Ûrpertici olaylar
Cuma akşamı Cumhurbaşkan-
lığı Senfoni Orkestrası'nın eşlik
ettiğı sıradan bir solist olan Jab-
lonski'yi dinlemek yerine, Anka-
ra Devlet Konservatuvarı'nda
"kompoziyon" dalı öğrencileri-
nin yapıtlannı dinlemeye gittim.
Aklım CSO'daydı: Acaba konser
ilgi görmüş müydü? Yine pek az
sayıda dinleyicinin geldiğini öğ-
renince üzüldüm. Bu acmaklı du-
rum, müzik düşmanlannın ekme-
ğine yağ sürmektedir.
Niğd resitaliııiıı anlanıı
Daha üç yıl önce, CSO'nun
konserleri tıklım tıklım doluyor,
salonda ayakta duracak yer bıle
kalmadığı için fuayede bekleyen
yüzlerce dmleyıci. konseri "sine-
vizyon" denen büyük ekrandan
izliyordu.
Kuşkusuz ki son iki yılda ya-
şanan gerileyişin başta gelen so-
rumlusu. geçici olarak seçilen
"orkestra yönetim kurulu" v e
onun başındaki "orkestra müdü-
rü"dür. Müdüriyetin başarısızlı-
ğı, birkaç insanın sorumluluğu
ile sınırlı değildir; hepımız ıçın
bağlayıcıdır:
Konser dinleyicisinin, Anka-
ra'daki müzikseverlerin müzik
yazarlan ve eleştirmenlerinin. gi-
.»dıl Biret, resitalini
Cumhurbaşkanlığı'nm Niğde
Üniversitesi'ne armağan ettiği
piyanoda gerçekleştirdi.
Yorumladığı program, iki hafta
önce Çankaya Köşkü'nde
sunduğu yapıtlardan '-* '•"'
lv
-
oluşuyordu. Açık söyleyeyim.
bu kez dinleyici daha mutlu,
Idil Biret ise başka bir doyum
içinde gözüküyordu.
derek Türkiye'deki entelektüel
kamuoyunun içi kan ağlamakta-
dır Küstürülmüş olan dinleyici-
nin ilgisizliğı düpedüz bir "pro-
testo"dur. Neyleyelim ki senfoni
dinlemeyi "şerefsizlik'' olarak ta-
nımlayan müzik düşmanlan, bu
duruma se\ inip gerinmektedir.
"Şerefsizlik" tanımının yapılma-
sından hemen bir hafta sonra CSO
konserinin iptal edilmesi, "Mü-
düriyet" adına talihsizlık olduğu
kadar. bızler ıçın "ürpertici"dır.
Kaygılanıyoruz. kuşkulanıyoruz.
acaba "bir seyler
1
" mi dönüyor?
"Atatürk'ün anısına". "İnönü'nün
anısına" ner yıl gerçekleştirilen
konserterin bu yıl "unutulmuş"
olması ne demektir?
Konservatuvarda kompozisyon
öğrencilerinin yapıtlan, bütün bu
"ûrpertici" ortamın yarattığı ka-
ramsarlığı dağıtan bir "düş zen-
ginliğj"ne götürdü bizi. On genç
besteciden on sekiz yapıt dinle-
dik. Yapıtlann tek tek değerlen-
dırilmesi, eleştirici süzgecinden
geçirihnesi, bu sayfanın görevi
değildir.
Ben şöyle düşünüyorum: Bes-
tecilik, kendi alanında öncelikle
bir "entelektüel katkTdır Beste-
cinin önce kendisini sorgulama-
sı gerekir:
Bugüne kadar Türkiye'de ve
dünyada neler yapıldı? Bu çer-
çevede ben ne yapabilirim? "lûm-
servatuvar" denen profesyonel
müzik eğitimi okulunu bir "mü-
zik dershanesi"nden ayıran baş-
lıca özellikler, araştırma (müziko-
loji), yaratma (kompozisyon) ve
yorumlama (çalgı ve ses eğitimi)
dallannın "iç bağlanrjlarTnı öğ-
renciye sezdirmektir. Ankara Kon-
servatuvan'nda bu üç dalın son
yıllarda geliştiğini gözlemliyo-
ruz. oysa dallar arasındaki "iç
bağfannlar"ın öğrenciye hangi
ölçüde öğretildiğini bilemiyoruz.
Kestirme bir yol. konservatuva-
nn bir dergi çıkartmasıdır. Araş-
tırma. yaratma ve yorumlama ara-
sındaki bağlantılann aynası böy-
le bir dergi olabilır.
Ödüller
Polifonik Korolar Derneği,
"Koro Müziğine Hizmet Ödülle-
ri"ni CSO konser salonunu tık-
Tıttî tıkhm doTdürariTnüziksever-
ler önünde sahiplerine sundu.
1997 yılı ödülleri "kunım" ala-
nında CSO'ya, "besteci" olarak
Prof. Muammer Sun'a. "Koro
ŞefT dalında Prof. Dr. Yücel El-
mas'a ve "Koro Kunımu" alanın-
da Ankara Devlet Opera ve Ba-
lesi Korosu'na verildi. Kutluyo-
ruz. Sunulan ödüllerin çok yerin-
de bir saptamayla belirlendiğine
inanıyorum.
Özellikle "kurum" olarak çok-
sesli müziğe "hizmet" ödülünün
CSO'ya verilmesi sevindiricidir:
170 yıllık geçmışiyle Cumhur-
başkanlığı Senfoni Orkestrası, bir
geleneği temsil eder. CSO, "ge-
çici müdüriyet" demek değildir.
Bir de acı haber: "Emekcüe-
rin abiası" olarak bilinen, "gös-
terişsiz" olduğu kadar "gerçek"
bir aydm kimliğiyle tanıdığımız,
müziksever dostumuz Şfikran De-
riş'i yitirdik. Başımız sağolsun.
Rus piyanist
Ardakov
istanbuVda
Kültür Servisi - Ünlü Rus piya-
nist AlexanderArdakov,Kom / Ferry
International'ın tstanbul bürosunun
açılışı nedeniyle 22 mayısta Divan
Kuruçeşme'de davetlilere özel bir
resital verecek.
Rusya'nın Volga Bölgesi Sama-
ra kentinde dünyaya gelen Alexan-
der Ardakov, ünlü Prof. Vlladimir
Belor ve Heinrich Neuhaus'un eski
ögrencısı LydiaMuravionahimaye-
süıde Kuibyshev Musical Collega'da
eğitımgördü. 1971 yılındaNational
Kabalevsky Genç Piyanist Yanş-
ması'nı kazanan Ardakov, eğitimi-
ne Vera Gornos-
yaeva'nın hima-
yesinde Mosko-
va Konservatu-
van'nda devam
etti ve 1984'te
Viotti Yanşma-
sı'nda ödül aldı.
1981-91 yıllan arasında Moskova
Devlet Filarmoni Orkestrasrnda so-
list olarak görev yapan sanatçı ay-
nı dönemde çeşitli resitaller verdi,
SovyetlerBirliği ve yurtdışında bir-
çok topluluk ve orkestralarla çaldı.
1991 'den bu yana Ingiltere'de ya-
şayan Ardakov, Avrupa ve Asya'da
verdiği resitallerin yanı sıra Lond-
ra'daki Trinity College of Music'te
piyano dalında profesör olarak gö-
rev yapmakta. BBC Radio 3 ve Clas-
sic FM'de çalan Ardakov'un aynca,
aralannda Kraliyet Filarmoni Or-
kestrası ile birlikte çaldığı Racb-
maninov'un 2. Piyano Konçertosu
da olmak üzere birçok CD'si de bu-
lunmakta.
Tadeusz Strugala ile iki ıııudu hafta
ÖNDERKÜTAHYALl
İZMİR- Izmir'de dünyaca ünlü yaban-
cı topluluklan dinleyebilmek, son yıl-
larda sadece festival günlerine özgü bir
olay sayılabilir. Bu bakımdan Italyan
Konsolosluğu ile Türk-ltalyan Dostluk
ve Kültür Derneği'nin Milano'dan getir-
diği "I Pnmeriggi Musicali" Senfoni Or-
kestrası'na ilgi duyduk. "I Pomeriggi.
Musicali". aynı adı taşıyan vakfın, Lom-
bardiya bölgesi için 1945'tekurduğubir
orkestradır. Ünlü şeflerle dinleti vermek
ve yeni yapıtlann ilk seslendirmesini
gerçekleştirmek, orkestranın önde ge-
len özelliğidir.
Buradaki dinletide de çağdaş müzik
olarak, ünlü Claudio Abbado'nun ağa-
beyi besteci M-Abbado'nun çeşitli bir-
leşimler için sekiz Rıcercar'ından so-
nuncusunu çaldılar. Solocu, kemancı
Alessandra Farro'ydu. Stereofon etki-
lerle zenginleştirilmiş ilginç bir mini-
mal çalışma olan Ricarcar ilgi görmedi.
Tenor Ezio di Cesare ise dinletiye Tos-
ti'nin yedi romansıyla katıldı. Şarkılar.
Del Corno tarafından geniş kadrolu yay-
lılar oda orkestrası ve tenor için düzen-
lenmişti. Kariyeri yüklü olan Cesare,
gençliğinde belki iyi bir tenordu; ama ar-
tık baritano çalan sesiyle soğuk duş et-
kisi yaptı. Budurumda ıkinci yanyı bek-
ledik ve F. Mendelssohn'un "ttalyan"
başlıklı dördüncü senfonisıyle eşsiz da-
kikalar yaşadık. Şef Enrique Mazzola
senfoniyi bir orkestra konçertosu gibi
seslendirdi. Gürlüklerdennlikli, tempo-
larla teknik güzellik soluk kesiciydi.
ltalyanlann varlığına karşın haftanm
odak noktası yine tZDSO'ydu: çünkü
değerli şef Tadeusz Strugala, iki dinleti
için kentımize gelmişti. Sanatçı, geçen
hafta R. YVagner'ın Tannhauser operası
üvertürüyle. ESchubert'ın do mınordor-
düncü senfonisini seslendirdi.
"Ege Üniversitesi Şenlikleri Kapsa-
mında Schubert'in Doğumunun 200. \ ı-
lı Anma Konseri"ne. Ukra\Tialı keman-
cı Oleh Kr>
rsa
! F.Mendelssohn'un Op.
64 mi minör konçetosuyla katıldı.
Krysa. Sovyetler Birliği döneminde
solocu ve öğretmen olarak sa> gıyla kar-
şılanmışbirsanatçıydı. 1971 "de ABD'ye
giderek Carnegie Hall'de sahneye çıktı
Bu olaydan günümüze degın süren yo-
ğun dinleti yaşamında önde gelen sanat
merkezlerinde çaldı. Krysa'nın başka
bir yönü de oda müzikçiliğidir. Kendisi
için yazılan yapıtlar sayıca çoktur. Şu
anda Rochester'daki Eastman Müzik
M. talyanlann
varlığına karşın
haftanın odak
noktası yine
tZDSO'ydu; çünkü
değerli şef Tadeusz
Strugala, iki dinleti
için tzmir'e gelmişti.
Her gelişinde
orkestramıza yeni
güzellikler
kazandıran
Strugala'nın VVagner
yorumu heyecan
vericiydi,
Schubert'in
senfonisinde de
besteciyle gerçek
uyum sağlayan
inandıncı bir
seslendirme ortaya
koydu.
Okulu'nda keman öğretmenligi yapmak-
tadır. Her şey iyi ama kış aylannda ken-
timize gelen ünlü kemancılardan sonra
Krysa'nın Mendelssohn yorumu fazla
ses getirmedi. Aslına bakılırsa sanatçı,
bırinci bölümün ikinci temasında ve ikin-
ci bölümde, başka bir söyleyişle yapitın
romantizmi dile getiren kesimlerinde,
Mendelssohn nıhuyla uyum içindeydi.
Ne var ki bazen orkestranın önüne ge-
çen tempolar, yay sürçmeleri, ince ses-
lerdeki pürüzler ve zincirleme yapılan tril-
lerdeki kopukluklar, konçerto boyunca
dınleyeni tedirgin eden kusurlardı.
Izmir'e her gelişinde orkestramıza ye-
ni güzellikler kazandıran Strugala'nın
VVagner yorumu ise heyecan vericiydi.
Sanatçı yapıtın temasında, orkestra tını-
smı son derece iyi dengeledi ve böyle-
ce kornolarla trombonlan ön yüzeyde
tuttu. Orta kesimde elde ettiği incelikli
renklerle dolgun tınılar doyurucuydu.
Bitimde ise bakırüflemelerin koral nnı-
sı önemli bir doruk noktasıydı.
Strugala, Schubert'in do minördördün-
cü senfonisinde de bestecinin alçakgö-
nüllülüğuyle, ucuza kaçan kimi yaklaşım-
lanyla, romantikliğiyle ve hiç kuşkusuz
dehasıyla gerçek biruyum sağlayan inan-
dıncı bir seslendirme ortaya koydu.
Orkestramız, mayıs sonuna dek din-
letilerini kesintisiz sürdüredursun. ben bi-
raz da haberi Konservatuvar'dan vermek
istiyorum; çünkü kurumun öğretim gö-
revlileriyle öğretim üyeleri, an gibi ça-
lışmaktadırlar. Kadro tahsisi durdunümuş,
ödenekler kesiliyormuş. ülkemizdeki sa-
nat kurumlannın giderek zayıflaması
için elden gelen ne varsa yapılıyormuş;
bunlara aldırdıklan yok; yoğun sanat et-
kinlikJeriyleöğrencilerini sahneye çıka-
nyorlar. Erken bastıran mayıs sıcaklann-
da. az sayıdaki dinleyici önünde verilen
söz konusu dinletilerden geçen haftaki-
leri, satırbaşlan halinde sıralayalım: Öğ-
retim görevlilerinden TünerGaMp'in oda
müziği sınıfiyla Tolga Alpak'ın fagot sı-
nıfı, Nalıdere'deki Orhan Barlas Salo-
nu'nda, bu yıl mezun olacak olan 25 do-
layındaki öğrenciden dokuzu da Saban-
ci Kültür Sarayı'nda sahneye çıktı.
Bu satırlar yazılırken Izmir'de başka
bir sanat olayı gerçekleşmekteydi. IZ-
DOB'nin Dördüncü Aspendos Opera
Şenliği için hazırladığı "LaBoheme", 10
mayıs cumartesi akşamı kentimizdeki
sanatsevelere sunuldu. Temsilde bulu-
namadım: ama La Boheme olayının ay-
nntılannı sonraki yazılanmdaokurlan-
ma aktaracağım.
Mahmut Kanatoprak C.A.M.'de
• Kültür Ser>isi - Mahmut Karatoprak'ın resım
sergisi Contemporary Art Marketing'de ızlenebilir.
1953 yılında dünyaya gelen Karatoprak 1973'te
Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yükselokulu'na girdi.
1978'degrafikbölümünden mezun olan sanatçı
1973'te Italya'da (Marostica) üçüncülük ödülünü,
1976'da Yakacık Festivali birincılik ödülünü.
1977'de Skopje'de ikincilik ödülünü. 1977 Kültür
Bakanlığı Özel Ödülü'nü, 1978 Akşehir Festivali
özel ödülünü, 1986'da Simavi Vakfı Özel Ödülü'nü
kazandı. 1979 yılında Kelter Verlag'da ıllüstrasyon,
afış, bant çalışmalanna başlayan sanatçının sergisi
28 mayısa kadar görülebiHr (234 39 01)
Behramoğlu-Çetiıi Antalyalılarla
• Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası
Başkanı. gazetemiz yazan, şair Ataol Behramoğlu,
besteci Haluk Çetin ile birlikte cuma günü Antalyalı
sanatseverlerle buluşacak. 'Kavgusuz Abdal
Günleri" kapsamında düzenlenen panele konuşmacı
olarak katılacak Behramoğlu. saat 21,00'de Haluk
Çetin ile birlikte şiir-müzik dinletisi sunacak.
Yüksel Anslan, Galeri NeVde
• Kültür Servisi -
Yüksel Arslan,
yapıtlannı
Ankara'dan sonra
Istanbul Galeri
Nev'de sergileyecek.
16 mayısta açılacak
sergide Arslan'ın
'Etkiler' başlığını
verdiği yapıtlan yer
alacak. Çalışmalannı
Paris'te sürdüren.
Türkiye'ye son
olarak 1967 yılında Istanbul ve Ankara'da açtığı
sergiler dolayısıyla gelen sanatçı, Ankara
sergisindeki on eseri 'pomografik' olduğu
gerekçesiyle toplatılınca yargı yoluyla bunlan geri
almıştı Arslan'ın cuma günü açılacak olan sergisi
sanatçının 20 yıl sonra kendi
koleksiyonundan düzenlenen ilk sergi olma
niteliğıni taşıyor. Sergıyle birlikte Arslan'ın desen
kitabı olan ve Fransa'da yayımlanmı>
kitaplanndakı metinleri de içeren "Defterler'
başlıklı kitap. izlevicilere sunuiacak
Loeb koleksiyonuna 93rnüyondolar
• rVEW YORK (AA)- Empresyonist ve post-
empresyonist akımın en güzel eserlerinin yer aldığı
Loeb koleksiyonu, New Ybrk'takı Christie s
müzayede salonunda 92 milyon 794 bın 500 dolara
satıldı. 29 parçalık koleksiyonun
76 ile 98 milyon dolar arasında alıcı bulacağı
tahmin ediliyordu. Geçen yıl ölen Loeb çiftinin
koleksiyonnnda bulunan ve ünlü ressam
Cezanne'ın eşinin 'San Koltuktaki Bayan Cezanne'
adlı portresi 23 milyondan fazla bir fiyata Isviçreli
işadamı Ernst Beyeler'e satıldı.
Manet'nin otoportrelerinden 1878 tanhli 'Paletli
Manet' tablosu da 18 milyon 702 bin 500 dolara
alıcı buldu. Toulouse-Lautrec'in "Pembe Çoraplı
Oturan Dansöz' adlı tablosu da 14 milyon dolara
satıldı. Müzayede yetkililen, müzayedenin
1989'dan bu yana yapılan en büyük
koleksiyon satışı olduğunu belirttiler.
Buenos Aires'ten tango rüzgârı
• Kültür Servisi -
2. Uluslararası CRR
Gençlik
Festivali'nde bugün
Buenos Aires
Tango Trio'nun
gösterisi saat
20.30'da ızlenebilir.
Buenos Aires'in
kenar
mahallelerinde
doğan tangoyu
katıksız bir şekılde
sunan topluluk, üç
müzisyen ve bir dansçı çiftinden oluşuyor. Topluluk,
tango tarihinin repertu\annı geleneksel ve çağdaş
eserlerden oluşturuyor.
İTÜ konserleri ba
• Kültür Servisi - Istanbul Teknik Üniversitesi'nde
her yıl geleneksel olarak düzenlenen yıl sonu
etkinleri çerçevesinde yer alan konserler perşembe
günü başlıyor. Ayazağa Kampusu
Rektörlük Büyük Toplantı Salonu'nda saat 15.00'te
gerçekleşecek konserlerde perşembe
günü Yaşar Kurt ve Oğuz Abadan, cuma günü
Kesmeşeker, Kramp ve Harman. cumartesi
günü de Grup Yorum, Nautilus, Toprak ve Dip
izlenebilir.
SAMI YETIK
1 4 M A Y I S 1 4 H A Z I R A N 1 9 9 7
Y A P I K R E D I
SANAT GALERİSİ
Istlklâl Caddesl 285 Beyoğlu 80050 Istanbul
Telefon: (0212) 249 57 11
BU SERGt, YAPI KREDİ KÛLTOfl SANAT YAYIMCIUK A.^. TARAFINOAN OÛZENI-ENMİfTİR.
YAP\ KREDi