23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET -rsr 18 NİSAN 1997 CUMA 12 KULTUR Ömer Kavur, geçmişinden uzaklaştınlan kuşağın Hollywood hayranlığını yadırgamıyor 4 Bütün sorunlar 12 EyKiPle başladı' KültürServisi- 'Akrebin Yolculuğu1 Istanbul Fılm Festıvali kapsamında ukısal jüriden en iyi Türk filmi ödülü- nü kazanırken fılmın yönetmeni Omer Kavur da en iyı yönetmen seçilmişti. 'Akrcbin Yolculuğu', mayısta yapıla- cak 50 Cannes Film Festıvah'nın 'Uo Certain Regard-Özel Bir Bakış' bölü- tnünde de gösterilecek fılmler arasın- da yer alıyor. Kavur. mezunu olduğu Robert K.oleji'nın mezunlanyla kole- jin 40. yılı kutlamalan kapsamında bir konuşma yaptı. Ömer Kavur, konuşmasının başında, bilinen ketumluğuyla, kendi öyküleri- ni anlatmak için film çektiğini söyle- yerek bu öykülen bir de sözcüklere dökmek istemedığıni behrtti ve 'Akre- bin Yolculuğu' ile ilgıli sorulan yanıt- iamadı îzleyıcılerin Fılmle ilgili me- raklannı. gösterime gırme tanhi olan 2 mayısa ertelemelen üzerine de. söy- leşiye dönüşen konuşma, Türk sine- ması ve sorunlan üzenne gelişti. Türkiye'de Türk filmlerinın gösten- me girme zorluğunu '80 darbesiyle bağlantıh olarak açıklıyor Kavur. Bu darbeyle bütün derneklerin kapatılma- sı. insanlann polıtik yaşamdan uzak- laştınlması ve topluma Amenkan ya- şam tarzının dayatılması üzerine, za- manla düşünmeyen, fıkir üretmeyen ve kendi kültürü ve geçmışıne yaban- cılaşmış birkuşak yaratıldığmı açıkla- yan yönetmen, bu kuşağın ucuz, kolay. alışılagelmış ve güzel paketlenmış Hollywood fılmlenne duyduğu hay- ranlığı da yadırgamıyor. Bunlara bir de, sinemalara filmlen Amerikan şirketlerinin dağıttığını ve bu şirketlerin de doğal olarak Ameri- a"mer Kavur, kendi öykülerini anlatmak için film çektiğini söyleyerek bu öyküleri bir de sözcüklere dökmek istemediğini belirtti. Kavur'u Türk gençliğinin, kimliğinden uzaklaşması konusunda, yaygın Hollywood hayranlığı kadar endişelendiren bir başka konu da, bu yabancılaşmaya alternatif kültürün, gerici değerleri savunan 'fslamcı kültür' şeklinde belirmesi. Ömer Kavur, henüz gösterime girmeyen filmi yerine Türk sinetnası üzerine konuştu. kan rılmlerine öncelik tanıdığtnı ekler- sek, elbette ülkenın eğitim sorunu ve siyasal sorunlan nedenıyle büyük güç- lükler yaşayan Türk sinemasmın faz- la bir şansı kalmıyor pazarda. Kavur'u Türk gençliğinin kendi kimliğinden uzaklaşması konusunda endişelendiren bir başka konu da, bu yabancılaşmaya alternatif kültürün, gencı değerleri savunan 'tslamci kül- tür'' şeklinde belirmesi Seyirciyte buluşamamak-. Türk sinemasmın seyırcıyle buluşa- maması konusunda oldukça karamsar olan yönetmen 'İstanbul Kanatlanmın AJtında' ve 'Eşlaya' gıbı filmlenn ba- şansınm çok da abartılmaması gerek- tığini belirterek bugün Rusya'da bile 'Hol|ywood taraa' fılmlenn çekildiği- ni anımsattı. Kavur, bu ikı örneğin (ya- ni Eşkiya'yla tstanbul Kanatlarımın Altmda'nın), Amerikan sınemasına özenen filmler olduğu için başanlan- nın tam anlamıyla Türk sinemasınm başansı olarak değerlendirilemeyece- ğini söyledi. Kavur, özel-resmi televizyon kanal- lanrun sınemaya kötü etkilerini değer- lendirirken bu konuda Avrupa'da alı- nan tedbirlere değindi. Avrupa'da, özellikle Fransa'da, telev izyonlann ye- ni fılmleri uzun bir süre gösteremedi- ğıni, televızyonlann 'primetime'da ve hafta sonlannda film göstermesının, sınemayı korumak ve insanlann sosyal yaşamını gelıştırmek adına yasak ol- duğunu behrten yönetmen. bu tür ön- lemlenn ülkemızde de alınması için yetkililere seslendı. Sanata yapüan destek vergiden düşülmeü' Konuşmanın sonunda söz elbette döndü dolaştı, ekonomik sorunlara geldı. Bugün devletin sınemaya çok büyük destek sağladığı Avrupa sine- masmın bile ciddi ekonomik sorunlar yaşadığını belirten Kavur, iki yıldır Kültür Bakanlığı'ndan para alamayan Türk sinemasınm bugünkü durumu- nun bile başlıbaşına bir mucize oldu- ğunu dûşünüyor. Ömer Kavur 'Akre- bin Yokuluğu'nu, Eurimages'm des- teğini aldıktan sonra ikı ortak daha bu- larak, yani Türkiye'den hiç para sağla- madan çekmiş. Sinemaya para yatıra- cak girişimcılenn eksıkliğine değinil- mesi üzenne de, yönetmen bunun ken- di işi olmadığını, bir yönetmen olarak sadece sanatıyla ilgılenmek ıstedığını, ancak koşullann buna ızin vermediği- ni söyledi. Ülkemızde sponsorluk ilişkilerinin de yeterince gelışmediğine değinen Kavur, sponsor firmalann nske gırme- den kolay yoldan popüler olabilecek- leri destekJediklennı, sanata yapılan desteklenn vergiden düşülmediği için de, sinemanın bu desteklerden yarar- lanamadığını savundu. Suzy Hug Levy ve Bilge Alkor 'şeref ödüKT aldı • Suzy Hug Levy ve Bilge Alkor, Birleşik Arap Emirliği'nde düzenlenen ve davetli olduklan "3. Şaryah Bienali"nde 'şeref ödülü' aldılar. Bienale Suzy Hug Levy sekiz metre boyundaki Filistinli kadm giysisi heykeliyle, Bilge Alkor ise Shakespeare ve T. S. Eliot'tan esinlendiği resimleriyle katıldı. BillyName And> Warhol WarhoPun 6 fabrikası'ndan üginç görüntiüer... Kültür Servisi - Pop- art'ın yaratıcısı 'marjinar şahsıyet Andy Warhol'un 'Factory- Fabrika" adını verdıği srüdyosunun baş- lıca müdav ımlerinden bı- ri olan fotoğraf sanatçısı Billy Name'in daha önce hiçbıryerde yayımlanma- mış fotoğraflan ortaya çıktı. Warhol'a yakınlı- ğıyla tanınan dönemin müzik topluluğu Velvet Underground'un "AllTo- morrov* "s Parties' adlı şar- kısıyla aynı adı taşıyan bir albüm yayımlayan Billy Name, 1963-68 tarihleri arasında çektıği bu fotoğ- raflan 15 hazirana dek Londra'da sergileyecek. Billy Name yetenekli bir fotoğrafçı, ama yete- neklen sadece fotoğraf çekmekle sınırlı değil. Name. aynı zamanda bir sihirbaz ve bir Budıst. Andy VV'arhol'un mabedi 'Fabrika'nın dekor ve ta- sanmlan onun elinden geçmiş. Yazdığı oyuna il- gı göstermediği için War- hol'u vuran genç yazar Valerie Solanas'ı da ya- kından tanıyor Billy Na- me. 1968 yazında Andy Warhol'un vurulmasıyla bırlikte 'fabrika'nın at- mosferi ıyiden ıyıye elekt- riklenınce çareyi. müritle- riyle birlikte taşınmakta bulmuş, Warhol. Işte tam bu civcıvli dönemde Billy Name. 60 değışik fotoğ- raf çekmiş ve bunlara 'Baıryo Fotoğraflan' adı- nı vermış. 'Fabrika'ya ta- kılan VVarhol müntlerinin tuvaletten çıktıklan anı ölümsüzleştiren fotoğraf- lar bir çağin sona erişini haber veriyor sanki. Andy VVarhol. hiçbır zaman ya- nından ayırmadığı Ray- Ban gözlüklerini bu kez eline almış, bıraz şaskın. biraz korkak bakışlarla kameraya yakalanmış. Billy Name, bir yıl bo- yunca 'Fabrika'da yaşa- dıktan sonra aniden bır gün yok olup gitmiş. Ar- dında sadece şu notu bı- rakmış: "Andy, artık bu- rada kalmayacağım, a- ma keyfim kıyak. Sevgi- ler." Andy Warhol'un en sadık hayranlanndan bin olan Name, uzun süredir Poughkeepsıe'deki evinde keçi yetiştiriyor ve fotoğ- raf çekmeyı sürdürüyor. Kültür Servisi - Suzy HugLevy ile Bilge Alkor, Birleşik Arap Emirli- ği'nde 1-10 nısan tarihlen arasmda düzenlenen ve davetli olarak katil- dıklan '3. Şaryah Uluslararası Sanat Bienaii'nde 'şeref ödülü' aldılar 'PoetkVlsion-ŞnrselGörseffik', te- ması etrafında düzenlenen bienale Arap ülkelerimn yanı sıra Avrupa, Amerika, Afrika ve Asya'dan çok sa- yıda sanatçı katıldı. 15 Arap ülkesi bienalde resmen temsil edildi. 'Kişi- sel Sergiler' bölümüne beşi Arap ül- kelerinden dördü Almanya, Bolivya, Tacikistan ve Türkiye'den dokuz sa- natçı davet edildi. Türkiye'den davet edilen sanatçı Bilge Alkor oldu. Suzy Hug Levy ıse 'Görsel Deneyler' bö- lümü için davet edilen beş sanatçı arasında yer aldı. Bilge Alkor, Shakespeare'in 'Bir YazGecesiDüşü' ve 'Fırbna' oyun- lanndan seçtiği dizeleTden esinlene- rek yaptığı resimlennı geçen yıl AKM'de şiırlerin eşliğinde sergile- miştı. Bilge Alkor'un Shakespe- are'in yanı sıra T. S. EBot'un 'Oyuk Adamlar' şiinnden esiniendiği yeni resımlenyle zenginleştirdiği sergisi, bienal süresince ilgiyle ızlendi. Suzy Hug Levy ise bienale vvorks- hop'ta tel ağ ve diğer metal malze- melerle yerinde çahşarak hazırladı- ğı 8 metre boyunda, ön cebinde sol- ,muş çiçekleT taşıyan, kollan ve sır- tından beline doğru çiviler sarkan Fi- listinli kadm giysisi heykelı ile katıl- dı. Sanatçı, mart ayı içınde tstanbul Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde dünya kadınlanna ithaf ettiği giysi heykellerinden oluşan 'tçindeki' ad- lı bır sergi açmıştı. Bienal kapsamında yayımlanan 'Belleğin Biçimlenmesi' kitabında sanatçıyla ilgili olarak Suriyeli sa- natçı ve bienal organizasyonu Komi- tesi Başkanı Talal Moalla'nın 'Vü- cutsal Dtşavurum Aracıhğıvla Yamt- sama ve Düşleme Yaklaşım' başlık- lı incelemesı yer aldı, Sanatçılara ödülleri 9 nisanda Ye- ni Müze'nin açılışı sırasında Şaryah Emiri Sultan Bin Muhammed Al Ka- sım tarafından venldı. Bienale. sa- natçılar soyut kompozisyonlarla ka- tıhrken tek 'nü' çalışması Bilge Al- kor'a aıttı. Suzy Hug Levy, heykelinin onünde. 'Kişisel Sergiler' bölümüne Türkiye'den Bilge Alkor davet edildi. Polonyalı yönetmen Agnieszka Holland, yeni filminde Verlaine ve Rimbaud arasındaki aşkı anlatacak Denernneınişi denemek... Kültür Servisi - Polonyalı yönetmen Agnieszka Holland, Doğu Bloku bü- rokrasisiyle Hollywood'un özgürlük ortamı arasındaki yerde sarsılmadan duran kadın yönetmenlerden biri. 49 yaşındaki yazar ve yönetmen bugüne dek iki kez Oscar'a aday olarak Holly- wood'da önemlibir hayran kitlesi edin- di. Ama onun için Oscar'lann büyütü- lecek bır yanı yok. "Bence sonuçlar tahminleri yanıltmadL 'tngiliz Hasta' yerine, Anthony Minghella'nın önceki çahşmalannı tercih ederdimr Agnıezska Holland yenı bir filme daha imza attı: 'Total Ecüpse.' İki ünlü Fransız şain. Rimbaud ve Veriaine'ın tutkulu cinsel birliktelıklennı konu alan bu fılmde Leonardo Di Caprio ve DavidThewlisbaşrollerde. Oyuncu se- çiminden çok memmun olan Holland, "Her ikisi de yürekli, korkusuz ve çok zeki. Bedenlerini kullanmaktan cekin- miyorlar. Yaptiklan işte mümkün ola- nın sınırlannı zorluyoriar. risk abyorlar. David çok tutkulu. Kendisini rolüneöy- le \«rdi kü zaman zaman Leonardo ile sanki düet yapıyt)rr ' dıyor. Ancak seks sahneleri yönetmene zorluk çıkarmış. Leonardo Di Caprio'nun Amerikan te- en-ager havasıru üzerinden atamama- sına bağlıyor bu durumu. "Daha genç obaydım farklı düşünürdüm, kimbflir- belki biraz daha rutucuyum şimdL Or- ta yaşb, deneyimli bir kaduum artık. Galiba annclik içgüdülerim kimi za- man ayağa kalkıyor. Adamın birinin penisini görmek beni hiç mi hiç heye- canlandırmıyorarnk." Ancak Dı Cap- no'nun uzun vadede çok iyı bır oyun- cu olduğunu düşünen Holland Di Cap- rio 'da Dustin Hoffman' ın oyunculuğu- nu görüyor. Holland'ın hayranlıkla söz ettiği bır başka kışi de şair Rimbaud. Ünlü sem- bolist şairin isyankâr kişilığine hayran olduğunu belirten Holland "Rimba- ud'nunanti-konformizmi,cesareti.ku- rulu düzene karşıthğı benim için çok değerB" diyor. tlk gençlığmden, hatta çocukluğundan ben Rimbaud hayranı olan yönetmen, Rimbaud okumaya 13 yaşında başlamış. Polonya'da komü- nistve Yahudi bırana-babanın kızı olan Holland, babasının gizlı polis tarafın- dan arandığı günlerde yaşadıklannı unutamıyor. O günlerde Rimbaud'dan cesaretli olmayı öğrenen Holland, ya- şamının sonraİci dönemınde de her ko- nuda cesur davranmış. Rimbaud gibi dünyayı değıştireceğıni ummuş. Uyuş- turucu, seks, polıtika... her şeyi dene- mış. "tnsan için en kötü olan,denenme- miş olandır. Bir sanatçı olnıaya karar verdiğundesıksıkbunudüşünmüştünı. Bedenim ve akhm üzeruıde her şeyi de- nemekzorundaydım. Bu bir yükümlü- Iflktü." Tabii her deneyimin de bir be- deh \ardı kaçmılmaz olarak Yahudi kökenli olduğunu ınkâr etmesıni ıste- diklerinde karşı çıktı. Polonya'ya elıni kolunu sallayarak girmesıne ızın veril- medı. Holland da. uzun süre lsveç'te, yönetmen eşi Laco Adamik ve kızı Ka- sea'dan uzakta yaşadı. Bir zamanlar çok sıkı sansür uygulamalannın geçer- li olduğu Polonya'da rejım yanlılany- la sık sık tartıştı. "Sansürle uğraşmak asunda eğlenceliydi. Filmimi kestikleri zaman muttuluk duyuyordum. çünkü arkamda bütün Polonya halkının des- teğivardLr Bugün o eski radikal, cesur halıni özleyen Holland "Arnkzmıf birkadı- mm" diyor. "Büiyorum ki herşeye bir- den sahip olamazsınız.Yaşlandıkça ka- rarvemiek veseçim vupmaktan korku- yorum.r YAZI ODASI SELIM ILERI Moda, Son Rötuş Moda'da çok oturmadım. Diyebilirim ki, Mo- da'da hiç oturmadık. Biz Kadıköyü'nde Bahariye Caddesi'nde otururduk. Fakat Moda'yı hep hatır- ladım. Yazılarda, Mavi Kanatlannla Yalnız Benim Olsaydın romanımda oradan söz açtım. Gelgelehm Moda bende sona ermedi. Bahariye Caddesi'ni iki üç katlı ahşap evleri, ki- lisesi, Asım Paşa Köşkü'nün harikulade bahçe- siyle yine gözümün önüne getirebiliyorum. Bah- çede Pamuk Prenses ve Yedı Cüce'nin yalnızca iki cücesı havuz kenannda durur, çocukluğumu büyülerdi. Sonra Moda'ya doğru yürürdük. Annemle bir- likte bazı günler, akşamüzerieri, değişik mevsim- ler... Moda, Kadıköyü'nün en şatafatlı semtiydi. Mo- dalılann hallerinde tavırlannda bir 'sınıf muhafa- zakârtığı' okunurdu. Deniz Kulübü'nün bütün dün- yası da o gösteriş, bolluk, hatta snopluk üzerine kuaılu değil midir? Biz Kadıköyü'nün orta hallileri, Deniz Kulü- bü'nün özetlemeye çalıştığım dünyasına daima uzaktan, ıraktan bakıyorduk. Kıskançlıklar kalmış aklımda. Söz gelımi 'raft'ı kıskanırdım. Deniz Kulübü'ne ait bu deniz köşküne ya iki ya da üç kez gitmışim- dir. Kulübe üye akrabalanmızın yedeğinde, hırpa- lanmış bır plaj çantası gıbi. Rafttan denize giren- lere gıpta ederdim. Nihayet rafta çıkınca, yürek ya- kıcı bir aşağılık duygusuyla kavrulduğumu dün gi- bi hatıriıyorum. Bir ıki yaz gecesi, Şifa'dan, Esma' Hanım'lann kayıkhanesinden kayıklara binildi, sahil boyunca kayalıklara dikkat edile edile, Moda Deniz Kulü- bü'nün önüne gelindı. Orada bambaşkaydı her şey. Kulüp'ün o za- manki eskı binası denize bakan yaz bahçesine açılırdı. işte orkestra çalıyor, tuvaletli hantmlarla keten takımlar, beyazlar, siyahlar giymiş beyler dansediyorlardı. Işıklaryanıyordu. Garsonlarma- salardan masalara koşuşturuyor; masalardan kahkahalar, şen sesler yükseliyordu. Ne var ki, Moda'yı yalnız bu lüksleri, görkemle- nyle hatıriamıyorum. Gözümün önünde cumbalı, bitişik nizam evler. Onlar Moda'nın şiiriı evleriydi. Bazılannın arka bahçelerinde her ilkyaz bahar çi- çeklenyle donanmış meyve ağaçları bır masal gö- rüntüsü oluştururdu. Gözümün önünde, hayal meyal, Moda çarşısı. Daha çok Kadıköyü'nün Iskele çarşısından alış- venş ederdik. Ama arada bır Moda çarşısına gi- dildiği de olurdu. Manavlar, mezeciler, berber, pas- tane, balıkçı; bu çarşı rengârenkti. Yaz akşamlan, dayım Ankara'dan gelmışse, Ko- ço'yagıdilırdi. Koço, hemen altındaki küçükayaz- masıyla da ünlüydü. Bursa'dan gelen halamız, ayazmada dua etmiş, sonra kim bitir hangi te- mennilerde incecik bir gümüş ev almıştı. Gümüş evin kırmızı kurdelesı gözümün önünde. Gözümün önünde elbette Moda Plajı. Bizim Modamız asıl orasıydı. Oradan kımbıiır kaç kez de- nize gırdim. Kaç kez yazarsam yazayım, anlatır- sam anlatayım, plajın ses yükseltıciterinden Mo- da Koyu'na dağılan şarkılan belleğimden silemem. Bu plajın bira ıçilen, patates kızartması, şiş ke- babı yenılen lokantası, büfede satılan sosisli sand- viçler, hep dar bütçemizın kısıtlı olanaklanyla yüz yüze gelıyor. Ağzımın suyu akarak bakakalıyorum. Sonra vapur iskelesi. Hele akşamüzerieri, hele yaz sonunda ve sonbaharda. Romanlara geçecek kadar güzeldi iskele, vapuriann yanaşmalan ve kalkıp gidişleri. Sonra tenıs kortu: Tenis oynayanlar, bakın on- lar, romana geçmişlerdir. Safıye Erol'un nankör- ce unutulmuş eseri, Kadıköyü'nün Romanı'nda, gençler bu kortta tenis oynayıp dururiar. Kortun kızıla çalar kırmızımtırak topragı sanki yine toza- np duruyor. Moda benim için sanki biryaz mevsimiydi. Uzun mu sürdü o yaz, kısa mı, bugün bilemiyorum. Ev- leri, insanlan tek tek yok oldular. Plajdan yükse- len şarkılar birer ikişer eridi. Iskelesine vapuüar uğ- ramaz oldu. Çarşısından geçenler artık durup bir- birienyle konuşmuyortar. Şımdı arada bir Koço'ya uğruyoruz. Duvardaki Moda ve Kadıköyü fotoğraflan geçmiş güzel gün- lerden bana neler söylüyor, diye düşünüyorum. Takvimde \z Bırakan: "Başka birisıydi; onu bir tek kimliğinin sığındı- ğı gözlerinden tanıyabiliyordum. Biraz önce o ka- dar pariak olan bu genç yıldızın biçımi, ışıltısı kay- bolmuştu. Buna karşılık, sanki aya yaklaşmışım da pembe ve altın yaldızlı görünümünü kaybetmiş gi- bi, Rachel'm bıraz önce dümdüz olan yüzünde, artık çıkıntılardan, lekelerden, çatlaklardan başka bir şey görmüyordum." Marcel Proust, Guer- mantes Tarafı, Çev: Roza Hakmen, Yapı Kredi Yayınları, 1997. KÜLTÜR • ÇİZİK KÂMİL MASARACI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear