22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 MART 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ecevit-İhraçta kararü. DSP'liüçler EcevitH mahkemeye verecek • DSP'de "kesın ihraç" istemi ile disipline sevk edilen Bülent Tanla, Gökhan Çapoğlu ve Bekir Yurdagül, partiden ihraç edilmeleri durumunda Edirne Milletvekili Erdal Kesebir'in yöntemini izleyerek mahkemeye başvuracaklar. ANKARA(UBA)-DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in "kesin ihraç" önerisi ile disipline verilen üç milletvekili Bülent Tanla, Gökhan Çapoğlu ve Bekir Yurdagül, ihraç edilmeleri durumunda Edırne Milletvekili Erdal Kesebir'in yöntemini izleyerek mahkemeye başv uracaklar. DSP Merkez Dısıplin Kurulu'nun (MDK.). bugün disipline verilen millervekillerine gerekçeli karan göndereceği bildirildi. MDK, ihraç istemi ile disipline verilen Istanbul Milletvekili Bülent Tanla, Ankara Milletvekili Gökhan Çapoğlu \e Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül ile"uyan" istemi ile dısipline sevk edilen Cevdet Sehi, Tahir Köse, Fikret Ünlü, Yüksel Aksu ve Hilmi Develi'ye savunma >apmalan içın bir hafta süre tanıyacak. [hraçlar nisanda MDK-'nm nisan ayınm ilk baftasında muhaiif millervekilleri hakkında ihraç karan vermesi bekleniyor. Tanla, Çapoğlu ve Yurdagül'ün ihraç edilmeleri halinde mahkemeye başvuracakJan öğremldi. Edirne Milletvekili Erdal Kesebirde Ecevıt'in istemi üzerine MDK karan ile partiden ihraç edilmiş ve mahkeme karan ile partisine geri dönmüştü. Buna karşın Ecevit, mahkeme karanna rağmen Kesebir'ı DSP'ye kabul etmedi. Kesebir. katılmak istediği Meclis grup toplantısından çıkanldı. RP'ye karşı seçim yasası hazırlığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DYP. hükümet ortağı RP'nin oy oranını azaltmayi da hedefleyen seçim yasasının hazırlıklanna başladı. DYPkurmaylan, Türkiye barajı ile ıkı dereceli seçim yapılmasını öngören bir yasa değişikliği için kollan sıvadı. Rusya'da uygulanıyor Bazı Avrupa ülkeleri ile Rusva'da uygulanan bu yöntemi masaya yatiran DYP. hükümet ortağı RP'nin hem Meclis hem de belediye başkanlığı üstünlüğünün bu yolla kapanmasmı hedefledi. DYP'nin parti önerisi olarak Meclis'e getireceği kaydedilen değişiklik tasansına muhalefetin de destek vermesi durumunda, RP'nin oy bazındaki üstünlüğünün önemlı ölçüde önüne geçilecek. Uygulamaya göre, Türkiye barajının ardmdan ilk üç sıraya yerleşen partilerin ikinci bir turdan geçmesi gerekiyor. RP'nin de öteki iki partiyle ikinci tur seçime kalması durumunda, RP dışmdakilerin ittifak yapma seçenekleri doğuyor. Işkence genelgesinden sonuç alamayınca yalan makinelerini gündeme getirdi Tansu Çiller yanıllıyorEVİNGÖKTAŞ ANKARA- DYP Genel Başkanı, Başbakan Yardimcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, Avrupa Birliği'nin demokratikJeşme uyanlanmn ardından karakol denetimlerine çıkarken 7 yıl önce Turgut Ozal'ın talimatıyla alınan 3 yalan makinesinin Emniyet Genel Müdürlüğü deposunda paslanmaya yüz tuttuğu öğrenıldı. Karakol deneriminde "arûk işkencenin olmayacağuu" söyleyen Çiller, 1995 yılı mart ayında yayımladığı bir genelgeyle de tüm işkence aletlerinin toplanması talımatmı vermişti. Menteşe'nin genelgesi DYP-SHP hükümeti döneminın Içişlen Bakanı Nahit Menteşe, ÇiIIer'in talimatı üzerine 20 Mart 1995 günü yayımladığı genelgede, polis nezarethanelerinin sık sık kontrol edilmesi, güvenlik güçlerinın yasalar çerçevesinde uygulama yapıp TİHV Bir yılda 588 işkence başvurusu ANKARA/ADANA (Cumhuriyet) - Türkiye Insan Haklan Vakfı'na (TİHV) bağh Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezle- ri'ne 1996 yıhiçinde 588 kişinin işkence nedeniyle başvurduğu belirtildi. TİHV Başkanı Yavuz Ö- nen, işkencenin Türki- ye'de sistetnatik bir sorgu- lama ve çoğu kez de ceza- landırma yöntemi olarak kullanıldıgını ileri sürdü. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Avrupa Bır- liği'nin (AB) demokratik- leşme uyanlan üzerine emniyet müdürleriyle top- lantı yaptıktan sonra ön- ceki gün denetlediği kara- kolda, "Bundan böyle Türk insanına hiçbir iş- kence aleti karakoUarda yakışmaz" açıklamasını yapmıştı. TlHV'den dün yapılan yazılı açıklamada ise Ankara, Istanbul, Iz- mir ve Adana'da kurulan tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine 1 yılda 588 kişinin başvurduğu bildi- rildi. Açıklamada, "Bas- vuru sa>ısının işkenceye maruz kalanlann, dahası teda.iye ihtivaç duyanla- nn küçük bir bölümünü oluşturduğu aşikârdır" denildı. Başvurulardan 13'ünün 15yaşaltı,47'si- nin 16-18 yaş arası grup- lara ait çocuklar ve genç- ler tarafından yapıldığı belirtilen açıklamada, iş- kence yöntemleri ile ilgi- li olarak şunlar kavdedil- di: "19%yılındaTIHV'ye başvuruda bulunanlann maruz kaldıklannı bildir- dikleri işkence yöntemle- rinin başuıda şunlar geli- yor: Elektrik (244); askı (239); kaba dayak (538); faiaka (114); basinçlı/so- ğuk su (255): göz bağlama (420); hakaret (514); öl- dürme tehdidi (399); cin- sel taciz (172); tecavüz (21); haya burma (167); saç-sakal-bıyık yolma (160); hücrede t£crit'(265): yeme-içmenin kısıtianma- sı (288); soğuk zeminde beklerme (288): işeme ve dışkılamanın engellenme- si(263)." p paSİ3ndl Gözaltında işkencenin önlenmesi amacıyla 7 yıl önce Turgut Özal'ın talimatıyla ABD'den alınan 3 yalan makinesinin emniyetin deposunda paslandığı öğrenildi. Insan haklanndan sorumlu devlet bakanlığınm arşivindeki verilere göre emniyet müdürlükleri ve karakoUarda 18 tür işkence uygulanıyor. peşini bıraktı ve ügilenmemeye başladL Bu makineler onlarca mihar liraya mal oklu." 18 tür işkence yapmadıklannın denetlenmesini istemişti. Menteşe, genelgesinde Tansu ÇiIIer'in talimatı doğrulrusunda tüm emniyet müdürlükleri ve karakollardaki işkence aletlerinin en kısa zamanda toplatılacağını belirtirken polis ve jandarmanm insan haklan konusunda düzenlenecek kurs ve seminerlere katılması alimatmı vermişti. ÇiIIer'in önceki gün Anafartalar Karakolu'nu denetlerken söz ettiği "yalan maldneleri''n]n. Türkıye'ye ilk kez 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafindan 7 yıl önce ahndığı öğrenildi. Emniyet Genel Müdürlüğü'nde üst düzeyde bir yetkili, ABD'den 7 yıl önce satın alınan üç yalan makinesinin, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün deposunda bulunduğunu bildirdi. Yalan makinelerinin deneme amaçlı olarak kısa süre sorgulamada kullanıldığıru kaydeden emniyet yetkilisi, şunlan söyledı: "Özal'ın talimatıyla yalan makineleri emniyetin bazı pilot birimlerinde kullanılmava başlandı. Ancak pek umut edildiği gibi sonuç aliiiamav ınca kullanımından vazgeçildi. Ozal, yine de bu makinelcrin ısraria kullanılmasını istiyordu. Fakat daha sonra o da işin İnsan haklanndan sorumlu devlet bakanlığınm arşivindeki verilere göre bakanlık yetkilileri, gözaltında 18 tür işkence yapıldığını saptadılar. Araştırmada işkence türlen şöyle sıralandı: "Füistin askısu çarmıha germe, manvetik telefona bağlama, soğuk suya sokma, tuzlu suda tutma, copla dövme, dnsel organlara taciz, yakıniantun yanında çıplak hale getirme, elektrik venne, boynuna kum torbası asma, gözlerini bağh tutma, başına su damlatma, uykusuz bırakma, aç bırakma, susuz bırakma, tek ayak üstünde durdurma, koridor ve ruvalet temizjetme, yan beiine kadar soğuk suda bırakma." Çiller, önceki gün denetlediği Anafartalar Polis Karakolu'nda. işkence savlannın, gözaltı süresinın 30 gün ohnasından ve bu süre içınde zanlının avukatıyla görüşmesine izin verilmemesinden kaynaklandığını belirtti. Bunun önüne geçmek içın gözaltı süresınin 7 güne indirildiğini ve sanığın avukatıyla görüşmesine izin venldiğini kaydeden Çiller, karakoUarda artık işkence aleti yerine çağdaş ülkelerde olduğu gibi "yalan makinelerTnin bulunacağını söyledi. Şeffaf karakollar ÇiDer'in başbakanbğı döneminde AB platförmunda çıkan sorunlar üzerine20Martl99SgûnüİçişleriBakanhğı'nca>a\ımIanangenel- gede. nezarethanelerin sık sık kontrol edilmesi ve güvenlik güçlerinın vasalar çerçevesinde uygulama yapıp yapma- dıklannın denetlenmesi istenmişti. Genelgede, ÇiIIer'in talimatıyla işkence aletlerinin toplablacağı bÛdirUmiştL Çiller. "Polisimizi, bundan böyle hiçbir biçimde işkenceye kanşmadığı veya böyle bir iddianın dahi atılmadığı ortama çekmek istiyoruz. Bundan böyle bürün karakoUannuzın renkleri, tabelalan aynı olacak. İçi şeffaf olacak. Bundan böyle hiçbir biçimde. hiçbir işkence aleti olmayacak 7 " demişti. Işkence nedeniyle Türkiye'ye yönelik T baskılan azaltmak için geçmiş hükümetler döneminde de çeşitli vaatlerde bulunuldu. 1991 Ekim ayında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel. "bütün karakol duvarlannın camdan olacağı" sözünü vermişti. Polis Akademisi öğretim üyesi Doç. Dr. Fındıklı, üniforma değişimine karşı 'Önemüolan kafanın değişmesVANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Polis Akademisi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Remzi Fındıku, poliste sık sık üniforma değişikliğinin ekonomik ve sosyal olumsuzluklara neden olduğunu, "imaj venilenmesinin kafanın içinde vapılacak değişiklikle başanya ulaşabileceğinr belirtti. Doç. Dr. Remzı Fındıklı, Polis Akademisi'nde ders notu olarak okutulan üniformalarla ilgili araştırmasında. "İmajlar sadece şekil \e üniformada yapılan değişikliklerie düzeltilemez. Polis imajının iyileştirilmesi için öncelikle yanlış ve hatalı uvgulamalann düzeltiunesi, aksakhklann giderilmesi, halkın sesine kulak verünıesi, avnı zamanda polisin daha iyi eğitilmesi, çahşma şartiannın hileştirilmesi, vani kısaca kafasının içinin değişmesi, hizmetfc kıvafetin bütünlük arz etmesi gerekir" dedi. Polis mesleğinde görünümün ayn bir önemı olduğunu kaydeden Fındıklı, "İ niforma, kişinin işinin bir göstergesidir'' derken, bu yargının, diğer tüm meslekler için de geçerli olduğunu, poliste ise ayn bir önemi bulunduğunu kaydetti. 'Renklerin dili vardır' Fındıklı, araştırmasında şu göriişlere yer verdi: "Sosyal bilimciler halkuı alışrığı yerleşik lohk, layafet, şeldl, rutum ve imajlann sık sık değiştirilmesinin zararlı olduğunu söyiemektediıier. İmajlar sadece şekil >e üniformada yapılan değişikliklerle düzeltilemez. Polis imajının ivileştirUmesi için öncelikle yanlış w hatalı uvgulamalann düzelrjlmesi, aksakhklann giderilmesi, çahşma şartlannın düzeltilmesi \e daha verimli bir ortamın sağlanması gerekh"." Araştırmasında, ünıformalardaki renklerin mutlaka bır anlamınm olduğunu, bu renklerin bilinçli olarak seçildiğini vurgulayan Fındıklı. şunlan kaydetti: u Renklerin de bir dili vanhr. Aynca, ülkelerin ve insanlann tutkunu olduklan bazı renkler vardır. Hatta, bazı ülkeler renklere bazı anlamlar yüklemişlerdir. Diğer taraftan renkler bazı mesleklerin simgesidir. Düne kadar Türk polisinin üniforması yeşil renk idl Geçtiğimiz >ıl ani bir kararia lachert renge dönüşrürüldü. Bilindiği gibi lacivert renk. göze hoş gelen sivil hayata en yakın olan ve resmiyeti ifade eden renktir. Polis, her şeyden önce bir ülkede istikrann sembolü ve koruyucusudur. Bu nedenle polis, üniformasıyla da istikrann simgesi obnabdır. Polisin üniforma değişikliği birtakun zorunluluklardan kaynaklanmaktadır. Bunlann başmda da 'imaj değişikliği', 'vitrin değişikliği' ve halkın gözünde daha değişik bir polis imajı yaratma amacı vatmaktadır." IRMIKIAYDIN ENGİN e - mail: engin (o planet.com.tr Geri sayım başiadı. "Sıfıımr!" dediğimizde Susurluk komis- yonunun raporu karşımızda olacak... Ve galiba dananın da kuyruğu kopacak... "Bu parlamentodan bir şey mi bekliyordunuz ki Susurluk komisyonu raporu bu kadar önemli olsun" demek kolay. işin de kolayına kaçmak. Bu parlamentodan ülke sorunlan- na, hefe hele Susurluk gibi, ül- kenin geleceğini belirleyecek birsorunaçözüm beklemekel- bette bir siyasal körlük olur. A- ma bu parlamentoyla hesap- laşmadan Susurluk kördüğü- münün çözümünde yol almak da mümkün değil. Geliniz, 3 kasımdan bu güne hızlı bir anımsama turu atalım. Kamyon Mercedes'e çarptı- ğından birkaç dakika sonra pis bir yanık kokusu önce TV ek- ranlannı, ardından datüm ülke- yi sardı. Bir faşist katil, bir üst düzey polis şefi ve milletvekili rozetli, korucubaşı rütbeli bir aşiret reisi aynı arabadaydılar. İlk ikisi ölmüş, sonuncusu da ağır yaralanmıştı. On... Dokuz... Sekiz... Yedi... Soru daha ilk günden doğru soruldu: Bir hukuk devletinde, bir demokraside bir araya gel- mesi mümkün olmayan bu üç adarrtı aynı arabada buluştu- ran bağ neyd/7 Niçin tepeden tırnağa silahia donanmışlardı ? Nereye gidiyorlardı? Soruyu yanıtlaması gereken- ler daha ilk günden itibaren sü- rekli yalana başvurdular: "8a- sitbirtrafikkazasıdır"dan baş- layan utanmasız ve umarsız yalanlar, "Çath'yı Çatlı olarak tanımıyordum "larla sürdü. Çatlı, gün geldi vatansever ka- til oldu, gün geldi faşist katil. Gün geldi MİT görevlisi oldu, gün geldi uyuşturucu kaçakçı- sı. Çatlı bunların hiçbiri ve hep- siydi ve bunu MlT'inden aşiret reisine, polis şeflerinden fçiş- leri Bakanı'na, özel tim cellat- lanndan uyuşturucu mafyası- nın tepelerindekilere, şu kendi var adı yok JlTEM'den itirafçı operasyon çetelerine kadar herkes biliyordu. Akıl almaz örtbas etme ça- balan hedefine ulaşmadı ve Susurluk komisyonu kuruldu. Komisyonun çalışmalarının ayrıntılı öyküsü önem taşımı- yor. Komisyona bir yandan ta- nık ve sanık dinleme bağımlısı demek, öte yandan en kilit ta- nık ve sanıkları (ve sanıkeleri) dinlemekten vazgeçivermesini açıklamaya çalışmak sonucu etkilemeyecek. 3 nisan günü, kapısında "Egemenlikkayıtsızşartsız ulu- sundur"yazan birkurumun, ül- kenin anayasaya göre kayıtsız koşulsuz en üst erkinin sınavı var. Seçip vekâlet verdiklerimi- zin kurduğu komisyon önümü- ze bir rapor koyacak. Bunca bilgi ve haber biriki- minden, bunca tanık ve sanık ifadesinden sonra komisyonun raporu ne kadar laf cambazlık- larıyla renklendirilmeye çaba- lansa da, ne kadar mantık oyunlanna filan başvurulsa da en sıradan yurttaşın bile değer- lendirmekte hiç zorlanmayaca- ğı bir anlam içerecek. Ulusun egemenliğini vekâleten kulla- nan kurumun, Susurluk olgu- sunu nasıl kavradığını; ülkemi- zin geleceğini nasıl kurmayı ta- sarladığını; aydmlık-karanlık, demokrasi-baskıcı devlet, hu- kuk devleti-polis devleti, banş- militarizm ikilemlerinden han- gısini yeğlediğini açık seçik gö- receğiz. Geri sayım başladı. Büyük maç öncesi kampa girmiş fut- bolcular gibi dinlenerek değil; geleceğe roket fırlatmaya ha- zırlanan uzay istasyonunun teknisyenleri gibiyiz. Geri sa- yım başladı. Gergin, dikkatli ve endişeli. Geri sayıyoruz: On - dokuz - sekiz - yedi - altı - beş - dört - üç- iki - bir... Ve... Bu ülkede mılyonlarca yurt- taş 37 gün süreyle kendini sı- nadı. Ateşböceğine dönüşmüş pencerelerle, cılız ışıkları bir araya gelince karanlığı yırtan bir umuda dönüşmüş mumla- nyla, tencere-tava şakırtıları, düdük ve ıslık çığlıklanyla ken- dini sınadı. Ama kabul edelim ki eni so- nu birsınamaydı. Şimdi gerçek sınav günü ge- liyor. Bir elektrik düğmesini bir dakika süreyle açıp kapamak, birçakmakla bir mum tutuştur- mak, bir solukta onu söndür- mek, güle oynaya düdükler çalmak, tencere- tava şakırdat- mak ve "Susma, sustukça sıra sana gelecek" diye haykırmak- tan ibaret olamayacak bir sı- nav. 3 nisan günü külahlar öne konacak ve sorulacak: Şimdi ne yapacağız? Soru ağır, yanıtı daha da ağır sorumlulukiarla yüklü. Ama ya- nıtlanmasından kaçınmak da mümkün değil? 3 nisan günü ne yapılacak? Bugünden düşünmeye baş- lasak mı? Bir yandan geri sayıp, bir yandan soruya yanıt arasak mı? POLtTİKA GUNLUGU HİKMET ÇETİNKAYA Savcı ve Mescit... 22 Kasım 1996 tarihınde Tokat'ın Zile ilçesinde 2 PKK'Iİ öldürüldü ve bir astsubay şehit düştü... CHP Tokat Milletvekili Şahin Uİusoy. bu olaydan sonra Adalet Bakanı Şevket Kazan' ın yanıtlaması is- teğiyle bir soru önergesi verdi. Bakan Kazan, bu so- ru önergesinı şöyle yanıtladı: "Sayın Başkan, Zile Cezaevi'nde bulunan terörtu- tuklulannın hastaneye götürülmesi sırasında içlerin- den 1 tanesinin, tedavi için kelepçeleri çözüldük- ten sonra jandarma astsubay başçavuşunun belin- deki silahı alarak onu şehit etmesi ve bunun arka- sından da 2 PKK'lininjandarma tarafından öldürül- mesi; diğerlerinin cezaevine götürûlüp konulması, Zile 'de fevkalade gergin birhava meydana getirmiş- tir. Tokat Valisi de bendenize yazılı olarak müraca- at etm/ş ve Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Cumhu- riyet Başsavcısı ve 2 tane savcının buradan uzaklaş- tırılmasını istemiştir. Bendeniz, tabiatıyla, bu talebi, yetki kullanmak suretiyle yerine getirdim; ama he- men arkasından müfettişleri gönderdim ve bu Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı 'yla Cumhuriyet Başsav- cısı'nın cezaevinde birtakım eylemler hususunda birtakım çalışmalan olduğunu, maalesef tespit et- tim. Şu anda bu ikisinin hakkında soruşturma vardır. Diğer 2 savcı görevine iade edilmiştir." Zile Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Coşkun Yıl- dınm ile Cumhuriyet Savcısı Faik Çrtak cezaevinde ne gibi eylem hazırlığı içındeydiler? Evet, bu soruya Kazan'ın yanıt vermesi gerekmek- tedir... Şimdi CHP Tokat Milletvekili Ulusoy'un bu konu- daki görüşlerini alalım. Uİusoy dtyor ki: "Zile Cezaevi'nde bulunan 2 PKK militanının te- davi amacıyla getirildikleri hastanede sorumlu aske- ri görevlilere saldırmalan sonucunda meydana ge- len olay tümüyle Içişlen Bakanlığı görev alanına gir- mesine karşılık olayın faturası hâkim ve başsavcıya çıkarılmıştır. Sözlü soru önergeme verdiği cevapta göruldüğü üzere, bu görevlilere cezaevinde isyan çıkarmak için hazırlık yapmak gibi gerçek dışı it- hamlarda bulunmuştur. Bugüne kadar sayın bakan bu ithamlannın dayanaklannı ise açıklamamıştır. 12.1.1997 tarihli 'Durum' adlı programda, Sayın Baykal 'ın sözleri karşısında Zile de gerçekleştirdiği kıyıma, daha farklı biranlatım yolu seçmiş, tümüyle asılsız ve dayanaksız iddialarda bulunmuştur. Sa- yın bakanın bu programdaki iddialannı yazılı soru önergeme konu edinerek dört soru ile konuya açık- lama getirmesini istedim. Ne var ki sayın bakan, so- rulanmın üçüne cevap verme gereğini duymamıştır. Böylece bu programda dile getirdiği olaylann tü- müyle kendi kurgusu olduğunu kabul etmiştir. Diğer yandanyapılan teftişin normal olduğunu, bu öner- geme verdiği cevapta kabul etmiştir. GerekAğır Ceza MahkemesiBaşkanı'nrn gerekise başsavcının Zile'den uzaklaştınlması ileZile'de mey- dana gelen ve 2 PKK'linin ve bir görevlimizin öldü- ğü olay ile hiçbir ilişkisi olmadığı halde, haklannda yapılan işlemin tümüyle partizanca bir tercih oldu- ğu açık iken bu iki kamu görevlisine asılsız ve çirkin ithamlarda bulunması Adalet Bakanlığı makamına asla yakışmayacak niteliktedir." • • • CHP'li Şahin Uİusoy ve Yusuf Öztop, Zfte'deki olaylan yerinde inoeledi. Kaymakam Vekili Yüzbaşı Mehmet Gün ve Emniyet Müdürü Mehmet Sabcı- oğlu'yla görüştü. İki CHP'li milletvekili baro temsil- cisi ve aynı zamanda MHP llçe Başkanı Av. Oğuz Şe- ner, yargıç Coşkun Yıldınm. savcı Faik Çıtak'la da konuştu. Çok sayıda yurttaşın bilgisine başvurdu... 22 Kasım 1996da 2 PKK'linin öldürülmesi ve bir astsubayın şehit düşmesinden sonra bir grup, has- tane önünde şöyle bağınr: "Komünist savcı!.." Bu saldın olayının savcı ve yargıçla hiçbir ilgisi yok- tur. Sorun güvenlik güçleriyle ilgilidir... Acaba "komünist savcı" diye bağıran kişiler kim- lerdir? Bu kişiler Zile'de 'şeriatçı-ırkçT olarak bilinen ki- şilerdir... Niçin 'komünist savcı' diye gösteri yapmaktadır bu topluluk? Cumhuriyet Savcısı Faik Çrtak 'Atatürkçü, demok- rat ve yurtsever' bir insandır. O zaman suçu nedir, niçin komünisttir? Suçu büyüktür, çünkü kullanılmayan adliye mes- cidini kapatmıştır. Zaten adliyenin 70 metre ötesin- de cami bulunmaktadır... • • • Yargıç Coşkun Yıldınm ve Cumhuriyet Savcısı Fa- ik Çrtak, kanlı olaydan hemen sonra hastaneye gidip incelemelerde bulunuyorlar... Bu, suç mudur? 33 siyasi suçlunun yattığı Zile Cezaevi'nde şimdi- ye dek hiçbir olay olmamış, duvarlara asılan siyasi içerikli pankartlar kaldınlmış, sosyal çalışmalara aöırlık verilmiştir... Işte Adalet Bakanı Kazan'a göre bunlar suçtur: Çünkü Coşkun Yıldınm ve Faik Çrtak, cezaevinde 'eylem ilişkileri' içindedir... Bağımsız yargının iki mensubu görevden alınır- ken hastane önünde gösteri yapanlar nerededir? Onlara kimse dokunamamıştır. Zaten işin acı olan yanıdabudur!.. Acaba savcı mescidi kapatmasaydı görevinden alınır mıydı? Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Internet http: // www.planetcom.tr/Xn E mail: Hikmet .Cetinkaya (ö Planetcom. TR ÇAĞDAŞ YAYINLARI HİKMET CETİNKAYA AŞIK KADINLAR SOKAĞI 300.000 TL(KDVda>i Cağ Pazarlama A.Ş. i^^ 4 01 Si 1 » Postâsskıno. 666322
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear