22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 1997 CUMA 14 KÜLTÜR Amerika'yı sanat haritasının merkezine taşıyan öncülerden Willem de Kooning 92 yaşında öldü Resim yapmak için yaşamışhKültürServisi-îkinci Dünya Savaşı'nın sonrasında Amenkan sanatında devritn yaratan soyut dışavurumculuk akımınm yaratıcslanndan Wflemd€ Kooning, New York, East Hampton'dakı atölyesinde ön- cekı giin öldü. Yıllardır Alzheimer hasta- lıgının pençesinde yaşayan dünyaca ünlü ressam, 92 yaşındaydı. De Kooning'in avukatı John Silberman, basına yaptığı açıklamada, sanatçının doğal nedenlerden öldüğünü belirtti. Jackson PoUockile birlikte 1950'liyü- larda New York'u sanat haritasının mer- kezine taşıyan Willem de Kooning, "Ya- şamak için resim yapmıyonım, resim yap- mak rçinyaşı\orum'"demışti. 1980'li yıl- lann sonunadek, Alzheimer teşhisi konul- duktan sonra da resim yapmayı sürdüren Willem de Kooning'in, 1989 yılında tar- tışmalı geçen bir mahkeme davasınm ar- dından "hastalıj>ı nedcniyle matvarfağuun kontrolünüyürütemevecekdurumda" ol- duğuna karar venlmiş. malvarlığının tü- mükızı lisa'nm yönetimine geçmişti. Ay- nı yıl kansı Elainede Kooning'in ölûmûn- den sonra iyıce içıne kapanan ve 1990 yı- lından bu yana resim yapmayan Willem de Kooning, East Hampton'daki atölye- sinde hastabakıcılannın sıkı denetiminde geçen son yıllannda "evinin penceresin-. den bahçeyi seyrederek" yaşamıştı. Oysa bir zamanlar. Amerikan sanatuun bu büyük ustasmı resim yaparken seyret- mek için sıraya gırilirdi: 1989 yılında sa- natçıyla bir söyleşi yapan eleştirmen Ro- se Slîvka, "Resim yaparken onu seyret- mek, son derece heyecan verid bir dene- yimdi... Gövdesinin her tarafı oynardı, re- sim sanki parmaklannm ucundan akar gibi tuvak yansıyordıT demişti. Gençli- ğinde Arshüe Gorky, Joan Miro ve Pabk» Picasso gıbi ressamlardan etkilenen Wil- lem de Kooning. 1948 yılında 44 yaşın- dayken açtığı ilk kişisel sergisiyle sanatı Avrupa'nın egemenliğinden kurtaracak kıpırtiyı »yaratmıştı. Willem de Ko- oning'in bu sergisinde yer alan siyah-be- yaz soyutlamalan, Amerikan soyut dışa- vurumculuk akımının ilk örnekleri sayıl- mıştı. 1950'li yıllarda dostça bir rekabet için- de olduğu Jackson Pollock ile birlikte Amerikan sanat ortamında adeta bir 'ikon' seviyesine yükselen Willem de Kooning, sonraki yıllarda yaptığı daha canlı. daha aşamının son yıllannda Alzheimer hastalığına yakalanan ünlü ressam Willem de Kooning, Ikinci Dünya Savaşı'nm sonrasında Jackson Pollock ile birlikte Amerikan sanatında devrim yaratan soyut dışavurumculuk akımının öncülerindendi. merikalı sanatçılar, onun sayesinde Avrupa karşısmda duyduklan aşağılık kompleksinden kurtuldular: New York sanatın merkezi oldu, Willem de Kooning ikonlaştı... renkli resimleriyle de kendisinden sonra gelen kuşaklara öncülük eden başlıca sa- natçılardan biri olmuştu. Amerikalı eleş- tirmen Peter SchjeJdahlın dediği gibi "Büyük ressamlann sonuncusu" sayabi- leceğimız Willemde Kooning, Amenkan soyut dışavurumculuk akımının yaşayan son ustalanndandı. Amerikan ve dünya sanatında sonradan izlenen minimalizm, büyülü gerçekçilik, kavTamsal sanat, op art, pop art gibi pek çok sanat akımı, Wil- lem de Kooning ve temsil ettiği soyut dı- şavurumculuk akımına tepki olarak doğ- muştu. Eleştirmen Schjeldahrın yorumu. yaygın bir kanıyı dile getiriyor: "De Ko- oning, Amerika'nın Avrupa karşısmda duyduğu aşağılık kompteksini yenmesini sağiadı. Amerikalı sanatçılann, asla Av- rupah rakipleri kadar iyi olamayacağı yo- lunda geneİ bir inanışı vanü. De Kooning ile birlikte bu inanış sona erdi." Tican boyalarla çahşan ve "düşünme- ye zaman bıraknıayacak ölçüde haJT re- sim yapan \Villem de Kooning'ın resim- leri, yüksek fiyatlardan alıcı da buldu. Ressamın 1955 yılında yaptığı "Interc- hange" başlıklı resmi, 1989 yılında rekor- lar kırarak 20 milyon dolara satıldı. Wil- lem de Kooning'e sanat tarihinde saygın- lık kazandıran resimlerinin tümünün, OT- talama 300 milyon dolar değerinde oldu- ğu tahmin ediliyor. 1951 yılmdâ "Escavatkm" adh res- miyle Chicago Sanat Enstitüsü'nün 1951 yılı büyük ödülünü kazanan Willem de Kooning'in en çok bilinen ve reprodüksi- yonu yapılan resimlerinden biri, feminist- İerce yoğun olarak tartışılan "Kadm 1" başlıklı resmi, Amerika'nın ünlü Modern Sanatlar Müzesi'nde bulunuyor. 1950'li yıllarda "Kadın" başlıklı resimler dizisi- ni sürdüren Willem de Kooning, "Ten, vağhboya resminkeşfedilişnedenidir'1 de- mişti. Kısa bir özgeçmiş 24 nisan 1904 yılında Rotterdam'da bi- ra-şarap bayii bir baba ile bar işletmecisi bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen VVillem de Kooning, beş yaşmdayken ai- lesinin dağümasına tanık oldu. Bakımı, yasalarca babasuıa verilmesine karşın an- nesi tarafından kaçınlan Willem de Ko- oning'in çocukluğundaki bu ilginç olay, resimlerine dair ipuçlan arayan sanat ta- rihçilerince yoğun bir biçimde irdelendi. Rotterdam'm en ünlü sanat okullanndan birinde sekiz yıl eğitim gördükten sonra gemiyle kaçarak Amerika'ya giden Wil- lem de Kooning, New York City'de ma- rangozlukvetabelacılıkyaptı. 1935yıhn- da ekonomik bunalım yıllannda sanatçı- lara destek vermek için kurulan bir ku- rumda iş buldu. 1943 yılında ressam Ela- ine Fried ile evlendi. Daha sonra aynldı- lar, ama boşanmadılar. Elaine de Kooning, 1980'li yıllarda yeniden Willem de Ko- oning ile birlikte olarak sanatçının içkiyi bırakarak biraz olsun sağlığına kavuşma- sına yardımcı oldu. VVillem de Kooning'in Joan Ward'la olan birlıkteliğinden ise bir kız çocuğu dünyaya geldi. Son resimleri Willem de Kooning'in 1980'li yıllar- da, sağlığı epeyce kötüyken yaptığı bazı resimleri, şu sıralar New YorkCity'de Mo- dern Sanatlar Müzesi'nde sergileniyor. Eleştirmenler bu resimleri, bir büyük sa- natçının "bötün bir yaşamuun aa bir pa- rodisr gibi olduğu gerekçesiyle eleştiri- yorlar. Amerikan sanatının parlak döne- minin başrol oyunculanndan biri olan WiUem de Kooning, özel bir cenaze töreniyle yann toprağa verilecek. Burhan Öçal ile 'bas virtüözü' Jamaaladeen Tacuma'nın konseri bu akşam Askeri Müze'de Müzikte 4 denıokrasiye geçîş' yaşanıyor DUYGU DURGUN Staras Stüdyolan'nın çatısın- daki küçük salondan 'rengâ- renk' seslergeliyor. Batılı ritim- ler Türkçe havalara kayarken saz, bas gitarla konuşuyor; vur- malılar adeta katalizör işleviyle ritim ve ses zenginliğıni iyice hızlandınyor. Yıllardır yurtdışında yaşayan perküsyon ve yaylı çalgılarusta- sı Burhan Öçal, Amenkalı bas virtüözü Jamaaladeen Tacuma ile Istanbul'da vereceği konse- rin ön hazırlıklannı tamamla- mak üzere. Emirates Havayollan'nın dü- zenlediği konser, bu akşam Is- tanbul Askeri Müze'de. Burhan Öçal, caz eleştirmen- lerinin 9O'lı yıllann en iyi elekt- ro caz basçılanndan biri olarak değerlendirdiği Tacuma ile vere- ceği konserde etno caz, hip hop ve funk'ı Türk müziği motifle- riyle süsleyerek müzikseverlere sunacak. Konser için özel olarak bir araya gelen Öçal ve Tacuma'ya dördü Amerikalı, altısı Türk olan 10 kişilik bir grup eşlik ede- cek. Müzik çalışmalannda Kla- sik Türk müziğinin yanı sıra. Osmanlı Imparatorluğu döne- mindekı saray müziği ve halk müziğinden etkilenen Burhan Öçal. etnik öğeleri Batılı ritim- lerle harmanlayan müzisyenle- rin başmda geliyor. Albümleri ülkemizde yayımlanmayan sa- natçının 'Sultan' adh albümü önümüzdeki günlerde Ada Mü- zik'ten çıkacak. - Öçal ve Tacuma beraberiiği- ne giden zemin nasıl oluştu? Oçal - Jamaaladeen ile yıllar- dır tanışıyoruz. Konserlerde, festivallerdekarşılaşıyoruz. Bir- likte ne yapalım derken bir gün benı Viyana'da yaptıklan CD'ye misafir olarak çağırdı ve aramız- dakı dostluk ondan sonra pekiş- ti. Birkaç \ıl önce de birlikte Türkiye'de konser verdik. - Bu akşam vereceginiz kon- serde etnik müzik unsurlan ön planda. Nasıl hanrtandımz kon- sere, neler dinleyeceğiz? Öçal - Ritim ve makam ola- rak Türk müziği elementleri var. lstanbul Oriental Ensembk ve Amerikalı müzisyenlerle birlik- te uluslararası bir sound yakala- maya çalışıyoruz. Yapnğımıza ne Türk cazı ne de Amerikan ca- zı diyebiliriz, çünkü Türk cazı diye bir şey yoktur. Caz, cazdır ve etnik kültürle- re en açık müzik türüdür. Bura- da yapmak istediğimiz şey ki Ja- maaladeen ile aynı fıkirdeyiz, Batılı ve Doğulu sound'u birleş- tirmek. Ben 21 yıldır Batılılarla çalışıyorum, Jamaaladeen Türk müziğini tanıyor. Amacımız her ikisini birlestiren bir küre oluş- turrnak. Hip hop ve funky türle- riyle ritim zenginliğini yaratmak istiyoruz. Türk cazı yoktur - 'WorW music', 90'lann mü- zik alarunda en revaçta kavram- lanndan biri. Kimileri, Batı'nın Doğu'dan aldığı malzemeyi mt talaşürarak pazara sunması oht rak değeriendiriyor 'world mu sk'L Katılryor musumız? Oçal - Malzemeyi alıp, yoğu- rup, işleyip geriye satanlar da var tabii. Jan Garbarek, Peter Gabriel gibi art niyetli olmayan müzisyenler dışmda hammad- deyi çok kötü aranje edip çok kötü kullanan, tüketim için mü- zik yapanlar da var. - Kanadah, Amerikah, Tatar müzisyenlerle çalışıyorsunuz. Müzik dili açısından en fazla hangbiyle y^kınlık kurabiliyor- sunuz? Öçal - Tabii ki Türk müziğini bilenler, çalanlar ile. Mesela Ja- maaladeen Türkiye'yi, müziğt- mizi çok seviyor. Bu yüzden ara- mızda hiç kopukluk yok. Tabii müzikalite çok önemli, ama sa- Burhan Öçal ile Tacuma Baüh \v Doğulu soundu birieştiriyor. (Fotoğraflar. KADER TUGLA) dece iyi bir müzisyen olmak yet- mez. Bu biraz da Türk müziği- ne, Türkiye coğrafyasına, kültü- rüne duyduğu yakmlıkla ilgili. - Bu sentezi nasıl formüle dö- küvorsunuz? Oçal - tki kültürü bütünleştir- mek söz konusu olunca birtakım şeyleri keyfi olarak yapamıyor- sun. Türk musikisi çok zengin, ama ritim zenginliği, harmoni diye bir şey yok. Onun için yeni kompozisyonlar yaratılması ta- raftanyım. O güzelim eserleri bozmanın anlamı yok. Ancak ki- mileri almıp üzerinde değişik- likJer yapılabilir. Konserde böyle iki parçamız var. Şunun üzerinde israrla du- nıyorum. Battlı sazları bu işi bi- lenler çalsın, Doğulu sazlan da biz çaİahm. Tabii bu kolayca olacak iş degil. Şimdiye kadar çok caz müzisyeniyle çahıuş, ol- mama rağmen caz müzisyeni ol- duğumu iddia edemem. Jeıma- Batıhmüzisyen malzemeyiDoğu \kın ahyor Caz dünyasının pek çok önemli ismi ile çalışan ve bası bir ritim saz olmaktan çtkanp; müziğin eksenini oluşturacak solo çalgıya dönüştürmeye çalışan Junaakdeen Tacuma'yı Türk rnüzikse\srler yakmdan tanıyor. 90'lann en iyi elektro caz basçılanndan biri olarak değerlendirilen Tacuma'nın ^obal dûzeydeki başansında dünya nıüziklerinı harmanlayarak yaptığı çalışmalar önemii rol oynadı. - Etııik rnüziğe getirdiğiniz tamm Bedir? TACUM.\ - Etnik müzik, dünyadaki farklı kükürlerin müziğini bir araya getiren bir kavram. tnsanlar artık, müziksel ifadenin standartlaşmış fciçimineilgi göstermiyorlar. Onlara ilginç gelen orijinal, gerçek ve samimi îcültürlerhakkında bilgi edinmek, onlann müziklerini duymak istiyorlar. - Peki, \VorW Masic yeni bfr tüketim obrak değerlendirOebffîr mi? - Bu, dünyanın en iyi, en güzel yiyeceğinın ayağınîza gelmesi gibi bir şey. Yersiniz veya yemezsiniz. Bu haliyle elbette bir tüketimdir. Sonuçta insanlar farklı türlerde njüziklerle tanışma ihriyacı hissediyor. Ancak sanıyorum, Doğu müziği ifade ve içeriği bakımmdan doğal olana daha yakm. Batı müziği ise yapay, çünkü malzemeyi Doğu'dan alıyor. -Buriıan Öçal, DoğuffleBao arasında muzik köprüsü kurmaktan söz etti. Siz köpriiyc nasıl destek oluvorsunuz? - Daha çok dinleyiciye ulaşmak için köprüyü sağlamlaştırarak kulaklara erişmesi için küçük küçük parçalar ekleyerek... - Türk mouflerini caza uyarfauna konusunu nasıl değeriendiriyorsunaz? - Müzik evrensel bir dıl. Hepimiz bu dili konuşuyoruz. Kendi dillerimizde ne dedigımizi anlamasak bile müzik sayesinde anlaşabiliyoruz. Burada, Türk müzisyenîerle, Türk motifleri, Türk ritimlerini tanıyarak konuşuyoruz. Bizier de kendi müzik dilimizi, kompüterler yoluyla size aktanyoruz! - Baö'da 90'Iarla birlikte müzikte Doğu nmtisiznıme yöndiş görülüyor, ne dersiniz? - Ruhsal uyanışı, pozitif düşünceyi ya da insanlan bir araya getirmeyi amaçlayan her tür müziği olumlu buluyorum. Bence bu. insanlan yanlışa iten müzik anlayışına göre sayunulması gereken bir eğilim, destekliyorum. aladeen'in aldığı caz kültürü bende yok. Ama, ortak bir sound yakalamak ve köprüyü kurmak- ta en çok görev ikımize düşüyor. - 'Suhan' adh albümünüz uzun bir süre sonra Türki- ye'de yayımlanıyor. Aynı za- manda ülkemizde yayımlanan ilk albümünüz bu. Neden bu gecikme? Konserleriniz de çok ender sayıda... Oçal-Ben ihmal ettim. Çalış- tığım plak şirketlen zor şirketler. Kolay ithal etmiyorlar. Konser için davet ederlerse gelırim el- bette. Hatta arzu edilirse \vorks- hop'lar da yapabiliriz. Çünkü burada yapılan müziklerde kon- sept eksikliği var. Türk müziği, Batı müziği derken çok fazla grup ortaya çıktı. Demokrasiye geçişimiz gibi bir dönem yaşa- nıyor müzikte de. -Konsepteksikliğiderken mü- âkal taMrsızlıgı mı kastediyor- sunuz? Öçal - Bir kimlik arayışı için- de herkes. Bu da çok doğal, çün- kü birdenbire dışa açıldı Türki- ye. Workshop sistemi yerleşme- di. Gençlerkonserlerden. video kliplerden bir şeyler kapmaya, öğrenmeye çalışıyor, ama usta müzisyenler davet edilip work- shop'lar düzenlenirse daha fay- dalı olur sanıyorum. ANKARA FtLM FESTtVAÜ Seçici kurulun sabn taştı CUMHURCANBAZOĞLU Festivallerde bol fılm olsun diye hiçbir eleme yapılmadan önlerine her getirilen yapıtı değerlendirmek zorun- da kalanjüri üyelerinin sabnnın ne za- man taşacağım merak ediyorduk. So- nunda beklenen protesto Ankara'da gerçekleşti ve Ulusal Uzun Film Ya- nşması Secici Kurulu SamiGüçlü'nün Hoşçaka) lstanbul adh fılmini izler- ken teknik düzeyinin son derece düşük olduğu gerekçesiyle salonu terk etti. Seçici Kurul Ccvat Çapan, Atflla Dor- say, Işü Özgenrürk. Osman Şahin ve Oğuzhan Tercan'dan oluşuyor. Aynı fılm Antalya Albn Portakal'da da jü- riden uyan almıştı, Kulağımıza gelen- lere göre filmlerin kalitesiyle ilgili bir olay da CemalŞan' ın AK fılminin gös- teriminde yaşanmış. Yönetmen Şan, izleyicilerin fılme sürekli gülmesi üze- rine salondan aynlmış. Uzun süredir sinema çevrelerinde yüksek sesle dile getirilen festival enf- lasyonu ve film kalitesi tartışmasmın bu olaylardan sonra daha ciddi değer- lendirileceğini umuyonız. Yeşilçam'ın her yıl ürettiği on civannda film ara- sından öne çıkan iki, üç tanesinin sı- rayla Antalya, Adana, Ankara ve Is- tanbul'da ödülleri paylaşmasının yer- li sinemaya ekonomik getiriden başka ne kazandırdığım tartışmamız gereki- yor. Dün toplamp 13 uzun metrajh yer- li fılmi değerlendiren Seçici Kurul, bugün karanm açıklayacak. Festival boyunca yerli filmlerin gösterildiği Büyühıfener Sincması'nda izleyiciler arasında yaptığımız mini araştırmaya göre halk, en iyi film dahnda Omer Kavur'un Akrebin Yolculuğu'yla Tunç Başaran'ın Sen deGitme Triyan- dafilis'ıni. erkek oyuncu dahnda Ah- met Uğurtu'yu (Tabutta Röveşata), ka- dın oyuncu dahnda da Şahika Te- kand'ı (Akrebin Yolculuğu) favori gö- rüyor... Bugünün kısa metraj progra- mında Alman yönetmen GoggoGenc- sh'in yaptığı 45 dakikalık Tuncel Kur- tiz Belgesen öne çıkıyor. Kurtiz'in sa- natçı kişiliğinin yanında dünya görii- şünden de ipuçlan veren film, 14.00'te Alman Kültür Merkezi'nde gösterile- cek. Festivalin yabancı filmlerindeki ka- lite düşüklüğü izleyiciden tepki görü- yor, ama yönetimin bu konuda fazla yapacak bir şeyi yok. Hayli küçük büt- çeyle çalışıldığından, uluslararası fes- tivalleri dolaşan bazı paket program- lan almaya güçleri yetmiyor. Yıl bo- yunca yabancı kültür merkezleriyle yaptıklan görüşmeler sonunda isteni- lenfilmleTyerine kültür merkezlerinin zevkine uygun filmler gönderilince ortaya çıkan program kimseyi tatmin edemiyor. YAZI ODASI SELİM tLERİ Burçlara İnanır mısımz? Geçen gece tanıştığım bir genç hanım, "Burçla- ra inanır mısmtz" diye sordu. Inanmadığımı söyle- dim; genç hanım hayli üzüldü. Bu kez de: "Yazdık- lannız romantik yazılar; nasıl inanmazsınız!" dedi. Yazdıklarım romantik mi, büyük coşumlann dal- galanmasıyla mı yazıyorum, bilemem. Öyle olma- lannı isterdim. Burçlara inanmam, yıldız falına, astrolojiye inan- mam ama, etkilenirim söylemlerinden. Yıllar önce piyano çalmak isterdim. Piyano çal- mayı ille öğrenmek isterdim. Resim yapmak ister- dim. Dans etmek, denizci olmak, sinema oyuncu- su olmak... Hepsi hayallerimdi, hepsi hayallerimde kaidı. Resim yapma konusunda inanılmaz kertede ye- teneksizim. Ama güzel bir resim karşısmda coşku- mu ve kıskançlığımı hiç yitirmedim. Dans etmeyi asla öğrenemedim. Toplasanız, bu- güne kadar, hepi topu beş on kere dans etmişim- dir, berbat bir kavalyeyim. Ama güzel dans eden- leri büyülenerek izlerim. Kim bilir hangi film sahne- sinden kalmış olacak, ille deniz kıyısında, ille tan ağanrken, ille bomboş bir alanda dans eden genç kadın ve genç adam gözümün önünden birtürlü git- mez. Hâlâarada bir, kottukta, televizyon karşısmda pi- neklerken, birdenbire, şeytanın dürtüsüyle gitmek- kalkıp gitmek-hep gitmek-kaçıp gitmek arzusu gırt- lağıma yapışır, nöbet geçinceye kadar, boğulacak gibi olurum. Nereye? Hep uçsuz bucaksız denizlere. Sıcak ülkelere, güneyin denizlerine... Bir ara, sevgili Necef Uğurlu'nun önerisiyle, onun yazdığı sevimli televizyon dizisi Şen Du//ar'da kendimi oynadım. Nasıl mutluydum! Gelgelelim ko- mediye çıkıyordum. Aklım fikrimse, ilkgençlikyılla- nmdaki gibi, dram aktöriüğündeydi. Işte yıldız fallan, burçlar da öyle. Okurum yıldız fallannı, hangi gazetede, hangi dergide, nerede gö- züme ilişse okurum. Umutlanna, uyanlanna kanmak isterim. Ne var ki kanamam. Bazen de eski dergilerdeki yıldız fallannı okurum. Geçmiş zaman öncesine dönerim. Onlan o hafta, o ay kimlerin okuyup umutlandıklannı, bekleyişler- le donandıklannı düşünürüm. Fallan çıkmış mıdır? Yıldız falını, burç bilgisini kimleryazar? Bir dönem değerli dostum Gülten Suveren yazmıştı. Gülten Hanım'ın uçsuz bucaksız yıldız hantaları olduğu, haritalanna bakıp bakıp da yazdığı söylenirdi. Gül- ten Hanım bir gün de benim yazgımı okuyacaktı o gökyüzü, yıldız haritasında. Bundan nasd büyülen- mem?! Ben Boğa burcuyum. Boğa burcunda doğmuş- lan, aşk ve güzellik gezegeni Venüs'ün yönlendir- diği söylenir. Hem güzelliğe, hem aşka sahiden âğı- şım. Ama düşünüyorum da, aşkı yaşamadım. Aş- kı hep sanat eserinde güzel buldum. Boğa burcunun insanı sadık ve anlayışlı bir eş- miş. Ne sadakat fıkri taşırım, ne de bana körü kö- rüne sadık olunmasını beklerim. Anlayışlı sayılmam, memametli, hoşgörülü olmaya çalışsam da. Anahtarsözcüklerimiz 'güvenilir', 'cörnert', 'yön- temli', 'güleryüzlü'. Az buçuk güvenilirim. Kendim istedigimde cömert olabilirim, hemen ardından fev- kalâde cimri kesilebilirim, artık beş kuruşun hesa- bını tutarım. Yöntemlilik yanımdan geçmemiştir. Arada bir güleryüzlüyüm. Işte yine de astrolojiyle ilgili elime ne geçse oku- yorum. Bir 'şiir' buluyorum yıldız fallannda, astro- loji kitaplannda. Geleceği okumak tutkusunun yüz- yıllar boyunca insanoğlunu nasıl sarstığını hissedi- yorum. Aslında kahve falına bayılınm. Sanki çıkacakmış- çasına dikkatle dinlerim söylenenleri. Belki de söz- cüklerin özel dağarcığına vurgunum. Hep öyle 'üç zaman iç/ndeier, 'uzunca boylu bir kadın variar... Falım bitince ille özetleyip belleğime yerleştiririm söylenenleri. Günlerce beklerim çıksınlar diye. Çık- mazlar. Kahve falına inanmam. Biri bakryorsa ille bir fincan da ben içerim... Burçlar, fallar romantiktir. Belki bu yüzden sevi- yorum. Örnekse, bir tümce var, Başak burcu için söylen- miş, bayılıyorum: "Kınlan kalbinizi iyileştirmekte pek başanlı değilsiniz." Son okuduğum astroloji kitabı Cep Astrolojisi Hayatınız İçin İpuçlan, William ve Noelene Mor- ris yazmışlar (Oglak Yayıncılık). Yukarıdaki şiirtf cümle o kitaptan. Keşke ben de yıldız fallan yazabilseydim... Takvimde Iz Bırakan: "Ben, y///ar sonra yalnızca o resmini bildiğim ls- tanbul dan gelin gelen, babamın ilk kansının, as- lında öz annem olduğunu öğrenecektim. "Tokat Reşadiye Kızılcaören Köyü'nün, dedem Çakır Hakkı'nın, dayılanmın, teyzelerimin, dayı ve teyze çocuklanmın hen\esin birdenbire üveyim ol- duğunu öğrenecektim. Bötün dünyantn üvey ol- duğunu öğrenecektim." Murathan Mungan, Paranın Cinleri, Metis Yayınlan, 1997. Ismail Dümbüllü Ödülü Genco Erkal'm • Kültür Servisi - Bu yıl 17.'si verilecek olan Ismail Dümbüllü Ödülü'nü bu kez Genco Erkal kazandı. Genco Erkal'a bu ödül Aziz Nesın'in yaprtlanndan uyarladığı ve oynadığı "Birtakım Azizlikler" adh oyunundaki yorumuyla verildi. Genco Erkal'a ödülü 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü'nde Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde yapılacak olan törenle verilecek. MSM'nin Sadık Şendil Salonu'nda gerçekleştirilecek tören saat 14.00'te başlayacak ve bir tiyatro gösterisi de sunulacak. BUGÜN • AKSANAT'ta saat 12.30'dalaser-disc'ten Wagner'in 'Tannhauser Ouvertüre & Bacchanale' adlı yapıtı göste- rilecek. Adnan Tönel'in 'Hamlet' adh oyunu ise saat 19.30'da. • BOĞAZtÇİ ÜNTVERSrTESt SİNEMA KULÜ- BÜ'nde saat 17.00'de 'Baraka', saat 19.30'da 'Bisiklet- çi' adlı filmler gösteriliyor. • FOnSKUÇOTODOROS&ALEKSlSlVIUZURA- KİS gitar ikilisinin konseri saat 20.30'da Kültür Koleji Eğitim Vakfı Salonu'nda yer alacak. • BAROMETRE SANAT MERKEZİ'nde saat 19 00 da Günsel Yıldınm'ın 'Kaçkarlar' konulu saydam gösteri- si yer ahyor. (293 02 87). • EKİNOKS ŞttR SERGİSİ Faik Baysal, Jale Sinar, H. Özkan, M. Gülcüoğlu, O. Numan Baranus, M. Gü- müş. K. Koç, Sibel Eşiyok, C. Osmanağaoğlu. Ilknur Kaya, Feza Şişman, Dursun Özden, E. Ertem, t. Kemal Karadayı, Ömer Nida ve Ercüment Uçan'nın şiirlerin- den oluşan sergi saat 14.00'te Eleştiri Kültür Merke-
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear