29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 1997 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Milletvekillerine "Sivil Muhtıra! Prof. Dr. 3VIERYEM KORAY Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi "Muhtıra"' \ermc konumunda olmadı- ğını bilen, üstelik de bu sözcüğün kullanıl- mak zorunda kalınmasından acı duyanlar- dan biriyim. Günlerdır kafamda bu •'shil muhtıra" sözcüğü dolaşıyor. Sonunda söz- cük anlamı açısmdan uymasa ve pek de yakışıklı bir benzetme olmasa da kafam- dakileri bu başlık altında toplamaya karar \erdim; kim bilır belki de patlama nokta- sına gelmiş bir vatandaş olarak söviemek istediklerimi "iddialı bir kıhf" içinde sun- maya özenmişimdir Gerçek demokrasiye ulaşamayan ülkelerde. demek ki muhtıra sözcügünün geçerlik kazandığı zamanlar yaşanıyor. Seçimden seçıme "oy" ile değil, düşündüklerimi sjmdı söylemek istiyo- rum. fiyakalı olsun diye "Sivil Mtıhüra'" başlığı altında... Ve diyorum ki, sayın milletvekilleri, siz- lere bugiine dek gösterdiğim güveni, siz- lere verdiğim vekâleti benim sorunlanmı çözmek için değü. sorunlanmı arttınr bi- çimde kullandığınızı görüyorum. Siyaset. toplumsal sorunlann çözüm yeri olmak ge- rekirken. tam tersine uzun süredir siyaseî. "sonınüretimyerToldu. Bunca zamandır siyasal tıkanıklıklar mı giderildi. ekono- mik sorunlar mı çözüldü. toplumsal bü- tünleşme mi sağlandı, demokrasımiz mi güçlendi. insan haklanndan sınıfgeçermi olduk? Sayın milletvekilleri.Türkiye 70 >ılıaş- kın bir süredir. düşe kalka da olsa, yaşadı- ğı demokrasi deneyıminden bir şeyler öğ- rendi. En azından kendi sorunlannı ancak demokratik mekanizmalar içinde çözebi- leceğini biliyor. Sizler ise ona bu çözüm- leri sunamıyorsunuz. Tam tersine ona hâ- lâ devletin içindeki çetelerin, yolsuzlukla- nn acısını, ırtica korkusunu yaşatıyorsu- nuz. Türkiye hâlâbu l *geriMkveilkeflik'< ko- kan güiıdem maddelerinden kurtulamıyor. Ben kendi adıma bu geriliğı ve ilkelliği reddediyorum. Yaşadığım toplumun daha iyilerine yakışır olduğunu düşünüyor. bi- raz çabayla ve doğru seçimlerle bu sorun- lan çözebileceğini umuyorum. Sizler. top- lumun bu özlemini. bu bekleyışini karşıla- mak için neler yapıyorsunuz? Ben. pek bir şeyler yaptığınızı göremiyorum. O neden- le de bu siyasal yapı ile olmaz diyenlere ka- tılıyor, öncelikle bugünkü siyasal yapıda bir değişim ve dönüşüm istiyorum. - Biliyorum, bugün yaşadığımız sorun ve tıkanıklıklannın tek nedeni sizler değil- siniz. Bu tıkaruklıkJann geçmişi hem epey- ce geriye dayanıyor, hem de birçok toplum- sal. siyasal, ekonomik nedenleri var. Bu nedenle de ne bunlan ve nedenlerini yad- sımak mümkündür; ne de kolayca değiş- melerini bekJemek gerçekçi olur: biliyo- rum. Ne var ki, Türkiye'nin yapısal olum- suzluklannı daha arttıran ve bunlann çö- zümünü zorlaştıran bir siyasal yapısı oldu- ğu da kuşkusuz. Siyaset, bugünkü yapı ve işleyişi içinde. sorunlara çözüm olmaktan çıkmış. sorun üretirduruma gelmiştir. Çok zaman o> kaygısı ya da kişisd çıkarlar adı- na toplumsal sorunlann daha da ağıriaş- masına göz yumulmakta ya da bulunabile- cek çözûmkrden kaçuıılabilmektedir. Sayın vekıller, bu çözümsüzlük içinde siyasetin toplum için var olma nedeninin ortadan kalktığını görmüyor musunuz? Bunca araştırma siyasete ve siyasetçiye gü- venin giderek azaldıldığını ortaya koyar- ken. toplumun önemli birbölümü, nereden gelirse gelsin, bir umut ve çözüm bekler- ken, sizler hâlâ ulusal egemenliği temsil et- tiğinizi. milletin temsilcisi olduğunuzudü- şünmeye nasıl devam edebilirsıniz? Türki- ye'de toplum çoktandır bugünkü siyasal yapıyı birinci gündem maddesi olarak ele alıp tartışıyor. görmüyor musunuz? - Evet. sayın milletvekilleri. "pariamen- ter demokrasinin yetersiziiğr gibi bir so- run var ve bu sorun açıkça toplumun sağ- duyulu insanlannın gündeminde. Bilesi- niz ki seçimden seçime gösterdiğini dü- şündüğünüz ve şimdilik pek fazla çekini- lecek bir şey olmadığını sandığınız bu top- lumsal güç ve irade artık eskisinden daha fazla kendi gücünün farkında. Asıl güç kaynağının kendisi olduğunu bütünüyle anîadığı ve bunu daha etkin kullanmayı öğıendiği an -ki bu an, gösterdiğiniz basi- retsizlikîerle hayli yaklaşıyor- bugünkü dar görüşlülüğünüzü pahalıya ödeyebilirsiniz. En azmdan tarihin gözünde ve seçimlerin ertesinde. Bakınız, son olarak. MGK Bildirisi'nin muhatabı kimdir tartışmalan yaşandı ve sonunda muhatabın hükümet olduğuna ka- rar verildi. Evet. bildirinin muhatabı yürüt- me organı olarak hükümet olabilir: ancak, bu Meclis, hatta bundan önceki meclisler yasama ve hükümetleri denetleme organı olarak sorunlann bunca büyümesinden, böyle bir MGK bildirisine gereksinim doğ- masından sorumlu değiller mi? Eğer bugün Türkiye'de olup bitenlerden, Susurluk Olayı ile ortaya çıkanJardan, Sin- can'da yaşananlardan, tarikatiaruı yükse- lişinden v e ömeğin AB üveliğimizin sözko- nusu bfle edilmeyecek bir noktava gelmesin- denyalnızca gelip geçmış hükümetter so- rumlu ise. bunlann içinde yer alan ve al- mayanlanyla tüm parlamento üyelerinin kendi varlıklannı ve işlevlerini nereye ko- yuyorlar? Örneğin ben bugün bir MGK Bildirisi ile karşılaşma durumunda kal- maktan. öncelikle, kendi seçtiğimiz vekil- leri sorumlu tutuyorum. Bu toplumsal çö- zümsüzlük, bu demokratik kurumlann iş- leyemeyişi bunun önemli bir nedeni değil mi? Bu nedenle bu iddiasız ve sivil bildi- rimle, Türkiye"de her şeyden önce siyasal yapının toplumsal çözüm üretecek biçim- de. toplumun istek ve istencini (iradesıni) yansıtacak biçımde bir değişim geçirmesi gerektiğini söylüyorum. - Bunun için "parlamenter demokrasi yetersizfiğTnin giderilmesini öncelikli bu- İuyorum. Demokratik kurumlann yeter- sizliğini gidermek. toplumsal sorunlan çözmese de, çözüm yollan bulunmasını kolaylaştıracaktır: toplum bireylerüıın ku- rumlara inanç ve güvenlerinı sağlamlaştı- racaktır. Gerçekten Ti'rkiye'de toplum bi- reyleri arasında, ne yazık ki, bir arada ya- şamak için gerekli olan karşılıklı güven ve dayanışma duygusu azalmaktadır. Bunda var olan kurum ve mekanizmalann iyi iş- letilmemesinin büyük payı olduğu da açık- tır. Bunun için öncelikle yapısal, kunımsal dönüşümler gereklidir diyorum. Bakınız şunoktaçok önemli: Demokrastye ve demokratik kurumlara inanç ve güvenimi/jn sağlamlaştınlması için sayın milletvekilleri, sizin gerçekten bu uhısun vekilleri olduğunu göstermeniz ge- rekmektedir. Parti bağunlıhğı, parti disip- lini demeden. birdahaki seçimler için oy he- saplan yapmadan içinde yer aldığuuz ku- rumu gerçek birdemokratik kurum olarak çahşürmanın ve bu kurumdan Türkiye'nin sorunlan için çözümler üretmenin yollan- nı bulmabsınız. Her şeyden önce. nasıl bir hükümet, na- sıl bir işbirliği olur bilmiyorum ama, Tür- kiye'nin iki önemli sorun kaynağına çö- zümler bulmahsımz. Birincisi Türkiye'de insan hak ve özgürlüklerini gerçekten ya- sal güvencelere kavuşturmak ve devleti gerçek bir " hukuk devieti" konumuna ge- tinnektır. Bunun için hâlâ Türkiye'de uygun bir toplumsal iradenin oluşmadığından söz edebilir misiniz? Ya da hâlâ Türkiye için tam anlamıyla güvenceye kavuşmuş insan hak ve özgürlüklerini "l lüks" mü buluyor- sunuz? Yaşama hakkı ve güvencemizin. düşünce özgürlüğümüzün olmadığı bu ko- şullarda devletle toplumun, sizlerle bizim aramızdaki uzlaşma daha ne kadar sürer sanıyorsunuz? Bugünün evrensel hukuk anlayışı çerçevesinde yeni bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyacımız var; ve bunlan da doğal olarak yasama organımızdan bekli- yoruz. İkûıcisi, siyasal yapının tüm yasalan ve kurumlanyla demokratik bir yapı ve işle- yişe kavuşturulmasıdır. Türkiye'de en çok sözü edilen, en çok da güme giden bir de- mokrasi anlayışımız ve uygulamamız var ki, ivedilikle ele alınmayı beklemektedir. Artık demokrasinin yalnızca lafi edilme- sin, gerçek bir kurumlaşma ve işleyişe ka- vuşsun istiyoruz. Temsili demokrasi ger- çek bir temsile dönüşsün, siyasete girmek bir ayncalık olmaktan çıksın, parlamento- da da siyasal partilerde de demokratik bir işleyiş sağlansın, demokrasi bir inandıncı- lık kazansın istiyoruz. Çünkü. az getişmiş bir demokrasinin sorunlan artürmaktan başka bir işe yaramadığını gördük. Oyuna dönmüş demokrasimizde kendimizi bile kandıramaz olduk. İşte sayın milletvekillen, benim bıldi- rim bu ve bu kadar. Sizlere bir şeyler an- larmak için toplumca bir şeyler denedik. Toplumun önemli bir bölümü her gece sa- at 21.00'de ışıklannı söndürerek bir şeyler anlatmaya çalıştık. Toplumun fınansal açıdan güçlü bir ke- simi, TÜSİAD raporlar yayımlayarak, ar- tık '^iyasette de liberalizm" dedi. Sılahlı Kuv^etler demokrasiden söz etmese de, si- yasal yapının çözüm üretmemesinden ya- kındı ve kendi diliyle bir şeyler söyledi. Son olarak üç büyük konfederasyon Mec- lis'teki milletvekillerine seslenerek onlar- dan özgür istençlerini kullanmalannı iste- di. Daha ne gibi toplumsal uyanış ya da toplumsal istenç bekliyorsunuz ki? Biz eli- mizden geleni yapıyoruz; daha da yapma- ya devam edeceğız. Çünkü bu toplumu ve bu ülkeyi seviyo- ruz. Ve vatansever olmak için her şeyden önce "demokrasi sever'* olmak gerektiği- ni biliyoruz. Siz de. artık siz de içinde yer aldığınız ve temsili demokrasinin temel bir kurumu olan parlamento üyesi olarak de- mokrasiye sahip çıkın; kendi varlığınıza sahip çıkın. Milletin temsilcisi olarak gö- revinizi yerine getırin ve bu toplumun gös- terdiği istenci iyi değerlendirin. Bilin ki. bu toplum da şöyle ya da sizi değerlendirme- sini bilecektir. ARADA BİR BULENT TANLA DSP Istanbul Milletvekıli Umut Solda, Çözüm GüçbiPligi ve Bütünleşmede Türkiye'nin gunümuzdekı siyasal yapısı, seçim yo- luyla iktidar değişiklıği sürecınin başladığı 1950'den 1980'e kadar oluşmuş siyasi yapılanmadan önemli farklar göstermektedir. Gözlemcılenn o yıllarda adeta "doğal siyasal yapılanma" olarak nietledikleri 1950- 1980 öncesinde yapılan 17 genel ve yerel seçim sonu- cu, seçmenlerin oy dağılımının genel anlamda yüzde 35 sol ve yüzde 65'lık sağ siyasal bloklar halinde sü- reklılık kazandığını göstermektedir. Bugünün siyasal yapılanmasında ise seçmenlerin oy verdikleri partilere olan Oağlılıklannda büyük düşüşler kaydedilmekte ve kararsızlann oranı seçmenlerin üçte birine ulaşmış bu- lunmaktadır. . , Bu durumun temel nedenleri arasında öncelikle 12 Eylül askeri darbesinı saymak gerekmektedir. 12 Eylül düzenlerhelerînin yanı sıra siyasal akımlann kendi içle- rinde bölünmüşlüğü kadar seçmenın değişim umutla- rını törpülenmış olması ile oy verdikleri partilerden bek- lentilerinin gerçekleşmemış hatta aksine uygulamalar- la karşı karşıya kalmış olmalan, verilen sözlerin yerine getirilmedığinden ınandıncılık ve güven unsurunun ne- redeyse siyasal sözlükler dışına çıkmış olması göste- rilebilir. Tablonun sorumlusu elbette sağ partilerdir; an- cak solun bir süre sağ iktidarlara koltuk değneği biçı- mınde destek olması ve bir türiü toparlanamamasının da sağa, bu fırsatı tanımış olduğu bir gerçektir. Nedenleri uzenndeki akademik tahlilleri bir an için er- teleyip önemli bir noktanın altını çizmekte yararvar. Ge- nel seçimlerin ardından henüz bir buçuk yıl bile geç- meden siyasal iktidarla halkın gündemi kopmuş ve ça- kışmaz hale gelmiştir. Halkın öncelikli olarak gündemin- deki işsizlik. gelecek güvencesi, enflasyon, hayat pa- halılığı, gelir dağılımı ve yaşam biçimine etkileri. Türki- ye'nin bütünlüğü ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu so- runu varken siyasal gündem REFAHYOL koalisyonu- nun çıkmazlan. cami, türban konuları üzerinde tıkan- mıştır. Bılindıği gibi sol, Türkıye'de 1970'lerde kısmen deol- sa iktidar fırsatı yakalamıştı. Ancak değişen uluslara- rası konjonktürün azızliklerinin de etkisiyle, son yirmi yılda program ve projelerinı uygulama fırsatmı ele ge- çirememiştır. Bu süre zarfında solun durumu, Batı Av- rupa'da da böyle olmuştur. Ancak son yıllarda Porte- kiz, Italya. Yunanıstan ve yakın bir gelecekte büyük bir ihtımalle iktidar olacağı ingiltere'de sol yükseliş göster- mektedir. Demokratik sarkaç son yırmı yıldır salınımını sağa doğru yaparken nıhayet son yıllarda sıra sola gel- miştir. Ancak bu konjonktürden yararlanmak da sola düşen bir görevdir. Otomatik ve tabıi bir iktidar deği- şiklıği hiçbir zaman söz konusu olmamaktadır. Türkiye'de solun gerçek anlamda tek başına iktida- ra gelebilmesinin oimazsa olmaz koşulu bütünleşme- dir. Bütünleşmenin iki temel koşulundan biri, katılacak güçlerir kimliklerini muhafazasına, ikıncisi birbirterine güvenmeleridir. Kamuoyunun, sivil toplum örgütlerinin ve halkın soldan beklediği, güçbirliği yapması, bütün- leşmesi ve tek başına iktıdara gelmesidir. Uzun bir ara- dan sonra solun güven vermesi ve inandırıcılığı, ancak kendi içinde gerçekleştireceği bu güçbiriiğinin sonu- cunda ve kendiliğınden oluşacaktır. Kendi içinde kav- ga eden ya da böyle görüntü veren bir güce halkın gü- venmesi mümkün değildir. Toplumun gittıkçe artan baskı ve çevrelemesi, solun iktidarını gündeme getirir- ken solun başansı da ancak üretilen somut projelerin, özenli, sabıriı ve ayrıntılı bir biçimde gerçekleştırilme- sinden geçecektir. Bu yönde önemli çabalar harcan- makta ve geçmişte her zaman gerektiği ölçüde sağ- lanmamış üniversite-siyasetçı ışbırliğinin değerli ömek- leri gün ışığına çıkmaktadır. Solun önündeki gündem ve kendisine düşen görev, sağ partilerin yapmış olduğu tahribatın daha fazla sür- mesıne izin vermemekten geçmektedir. Kendisinden yana esen rüzgârı değerlendirmesi toplumun refahı, huzuru ve bugünkunden çok daha güçlü ve iddialı ol- ması gereken geleceği için kaçımlmaz bir zorunluluk- tur. Sağ partilerin ve bölünmüş solun Türkiye'yi taşıya- mayacağı ve halkın gündemindeki hiçbir sorunu çöze- meyeceği, demokratikleşmeyi gerçekleştiremeyeceği, tekrarlanması bile gereksiz bir gerçektir. Seçim siste- mınde, Siyasal Partıler Kanunu'nda yapılacak yapay duzenlemeler, köklü ve uzun vadeli çözümler olama- maktadır. Çözüm ve umut sosyal demokratlarda; on- lann yapacağı ciddi. sorumlu ve dengeli uygularnalar- dadır. lletişimın bu derece arftığı günümüzde, toplumsal ya- pımız, bu tıkanıklığı ve dengesizliklerin yol açtığı, nere- deyse kronıkleşmiş yapısal ve moral çöküntüyle daha ilerıye gidemez. Türkiye'nin olağanüstü doğal, tarihi ve kLltürel potansiyelını, gırışimcilerın ve ekonominin ina- nımaz dinamizmini sarsıntısız bir biçimde seferber et- mek, yüreklı ve sabırlı insanına güzel günler yaşatmak gorevı bugun, solun öründedir. Solun bu görevı üst- lenmesınm ılk adımı da guçbirliğinden ve bütünleş- meden geçmektedir. Bilgisiz, Bilinçsiz... T E O M A N ERGÜL Manisa Barosu Avukatlarından A dalet Bakanı Şevket Kazan, söy- lemi ve eylemleri ile şimdiden si- yaset ve hukuk tarihimizde önem- li bir yere aday olmuştur; cezaev- lerindeki eylemleri kutsal günlere göre özümlemeye çahşmasmı: ce- zaevindeki zanlılann ifadelerinin aİınabilmesi için arabulucu aramasını; infaz hukukunu Yaşar Nuri Öztürk hocanın nitelemesiyle "Ortadoğu'nun despotlannın" yöntemleriy le çözmeye öykünme- sini, basın özgürlüğünü kısıtlamaya kalkışmasmı, basının üzerinden geçmeye hazırlanmasını; eski ts- tanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan'ı özensiz bir dilekçe ile mahkeme huzuruna çıkarmasını. türban kofftisundaTürkiytBarolarBiryiği'nç yasaile ve- rilmiş yetki ve görevi yine özensiz bir genelge ile rafa kaldırabileceğini sanmasını ve yargı önünde teryüz olmasmı kolay kolay unutamayacağız. Sayın bakarun hukuk alanındaki bu eylemlerinin yanında kültür alanmdaki gaflannı da unutmamak gerekir. Konya'da 3. Ramazan Kültür ve Sanat Et- kinlikleri'nde konuşan Sayın Adalet Bakanı, "50 yıldır kültürel zenginliklerimizin yeraltındaki taşlarda, çanak ve çömleklerde arandığmı" söy- leyerek "utanmadan \unanlının iştahını kabar- tan şeylere kültürel /enginlik dhorlar" buyur- muş... Kurtuluş Savaşı'nın hemen sonrasında M. Ke- mal Atatürk, tzmir'de "İzmir ve Havalisi Asan Arika Muhipleri Derneği" ile Anadolu üzerinde hak iddia edenlere karşı kültürel alanda bir savun- ma hattı kurdunnuş; Yunan uygarlığından önce, Anadolu'da özgün bir uygarlık ve kültür birikimi bulunduğuna dair bilimsel ve arkeolojik kanıtlar elde etmeyi amaçlamıştır. Yanı, yeralnndaki taşlarda, çanak ve çömlekler- de Yunanlılann iştahını kabartan değil. kaçıran ka- nıtlar aranmıştır. Biliyorum, Atatürk'ün yaptıkla- nndan, hedeflerinden rahatsız olanlar vardır. Türk tarihinin eşsiz dehası Atatürk'ün soruna niçin böyle baktıklannı ve savunduklannı anlamak bilgiyi gerektirir. Butopraklardayaşamamjzın ger- çek anlamı, bu şekilde daha iyi anlaşılacak ve zen- ginleşecektir. O eşsiz Atatürk'e mirasçı olabilmek. onu gerçek anlamı ile benimseyebilmek ise bilgi ister, kültür is- > myor 5.73O.OOO 61.570.000 10.000.000 4.640.000 «6.160.000 6.990.000 5.700.000 78.400.000 5>90.000 " 79^0.000 6.750.000 91.600.000 6.650.000 90.250.000 7.800.000 105.860.000 10.600.000 74.200.000 ^.450000^73X50000 12.26070Öb~ 85.820.006 11470 000 80.290 000 10.080 000 103.600.000 12 680 000 8.200.000 111.280.000 11.380.000 116.960.000 M 540.000 9.260.000 125.660.000 İÖ.630.000 109.250.000 13.580.000 8.650.000 117.380.000 12.050.000 123.850.000 15 400.000 «800.000 133.000.000 12.000.000 123.330000 15.330.000 9.76O.0O0 132.450.000 13.390.000 137.6Î0.O0O 17.110.000 10.890.000 147.790.000 15 500 000 159.310.000 19.810.000 12.610.000 171.130.000 15.500000 159310.000 19.810.000 12610.000 171.130.000 97 PENCERE Arçelik, markası ne olursa olsun, çalışır durumdaki buzdolabınızı 10 milyon TL'ye alıyor; Yeni Arçelik Buzdolabınızı hemen teslim ediyor. Müftü ile Kadı Aşağıdaki yazı, 27 Kasım 1995'te bu köşede ya- yımlandı. O günlerde DYP-CHP koalisyon hüküme- ti vardı. Şeriatçılar yine doludizgindi; ama, dinci parti iktidara tırmanmamıştı; toplum, bugünkü ka- dar duyarlı değildi. Yazı, bugün güncellik kazandı- ğından yeniden yayımlıyorum. Dilerseniz birlikte göz atalım. • Çoğu sözcük gibi 'şeriat'\n da çeşitli anlamlan var; zaman ve mekân içinde, bir sözcük, değişik kavramları vurgulayabilir. Şeriat, kimi dönemlerde ve yerlerde Müslümanlıkla eşdeğerde sayılmıştır; ama, temelde ve özde 'Islam' ile 'şeriat' bir değil- dir; ayrımı, tarih sürecinde gerçekleşmiştir. Şeriatın gerçek anlamı "Kuran'a dayanan Islam hukuku" tanımında vurgulanır. Şeriat, dünyanın hiçbir ülkesinde tam anlamın- da uygulanamıyor. Osmanlı Imparatoriuğu'ndaeşi- ni aldatan kadın, zina suçunu işledi diye 'recme- dilmedi', yani taşlanarak öldürülmedi; Suudi Ara- bistan dışında çoğu Müslüman ülkede hırsızlann eli kesilmiyor; uyuşturucu suçlusunun kafası kılıçla kopanlmıyor; hayatın gücü şeriatın uygulanmasına karşı duruyor. Yunus Ernre, şiirlerınde şeriata karşı olduğunu açıkça dile getirir. Alevi, şeriata karşıdır. • Şeriatın iki yanı vardır. Bir yanı hukuktur... Öteki inanç!.. Osmanh'da Islam şeriatının yargı yanını 'kadı', inanç yanını 'müftü' sözcükleri simgelerdi. Kadı yargıçtı, karar verirdi... Müftü hocaydı fetva verirdi... Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde müftüler görev başındadır, ama kadı yoktur. Neden?.. Osmanh'da şeyhülislam, Hanefı mezhebine gö- re fetva verecek müftüleri ülkenin her yanına atar; ancak öteki mezheplerin yaygın olduğu Mekke, Medine, Kudüs ve Kahire gibi yörelerde Şafı, Ma- liki, Hambeli müftüleri de görevlendirirdi. Kadı, Islam devletinde yargı görevini yürüten dev- let görevlisidir; sözde şeriata göre ahkâm keser, ya- ni Islam hukukunu uygulamaya çalışırdı. 1839 Tan- zimat Fermanı ile açılan dönemden sonra 'Şeriyye Mahkemeleri'nm görevleri kısıtlandı; kurulan ceza, ticaret, hukuk mahkemelerinin başına 'hâkimler' atandı. Cumhuriyet devriminden hemen sonra 1924 yı- lında Şeriyye Vekâleti ile birlikte bütün Şeriyye Mah- kemeleri kaldırıldı. Kadı, tarihe gömüldü... Müftü, işbaşındadır. • Tüm dünya işlerini dine bağlayan şeriat, Osman- lı devletinde kısıtlandıkça, şeriatçılar ayaklandılar; bu olgu, yalnız cumhuriyet dönemine özgü değil- dir... Şeriatçı, Osmanlı'dan kalmadır; cumhuriyet ilan edilmeseydi yine dini politikaya alet edecekti; bu- gün televizyonda, gazetede, tenhada, kalabalıkta söylüyor: Ben şeriatçıyım! - Oysa Müstümanlık, çağa ayak uydurmak yolun- da, Osmanlı döneminde şeriattan kopmuştu. Gü- nümüzdeki şeriatçılar, Osmanlı'dan da geridedirier. Bugün Anadolu Müslümanı kesinlikle diyor ki: Müftüyeevet.. Kadıya hayır!.. TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ (TED) KORUNMAYA MUHTAÇ ÖĞRENCİLERİN ÖĞRENİMLERİNE KATKIURINIZ İÇİN ÇELENK BAĞIŞLARINIZI BEKÜYOR. Tel: (312) 418 06 14 - 417 42 02 Faks:(312)417 53 65 OSMANİYE SULH HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN 1995/5P Davacılar Melıha Agca vs. vekili Av. Munir Keskiner ile davalılar Fazilet Aybaba vs. alehine açılmış bulunan taksim veya izale-i şüyu davasının yapılan açıkyargıla- masında verilen karar gereğınce; Osmaniye Raufbey Mahallesi, Çıftçiler Caddesı, Paf- ta: 5, Ada: 4. Parsel: 1 'de 4320 m2 olarak tapuya kayıtlı bulunan taşınmaz, davacılar ile davahlann müştereken malik ve hissedar olduklannı. bu taşınmazın malıklerin- den Ve>sel Eren. Ahmet Duran Er, Kanber Şentürk, Ha- tice Ulusoy, Avni Gencer'in adreslerinde bulunamadık- lan, adres tespiti için yazılan müzekkereye verilen cevap- ta ise bu şahıslan bilen veya tanıyan olmadığı, dava di- lekçesı kendilerine ilanen tebliğ edilmiş olması nedeni ile mahkememizce dava konusu taşınmazın hissedarlar ara- sında aynen taksimi mümkün olmadığmdan mahkeme- mizin 1995,'517esas 1996/787 karar ve 23.12.1996 tari- hinde satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar veril- diğinden, adı geçen bu şahıslann ilanın gazetede yayım- landığı tarihten itibaren bir hafta içinde temyiz etmeleri, aksi takdırdekarann kesinleşeceği ilanenkararyerine ka- im olmak üzere tebliğ olunur. 28.2.1997 Basın: 9768 CEYHAN 2. KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN İLANEN TEBLİGAT Dosya No: 1991 40 Esas 1996'7 Karar Ceyhan'ın Rıfatiye (Mustafabeyli) Kövü'ne ait nizalı 14 no'lu parsel hakkında tbrahim Şentürk. Bostan Ateş, Ayşe Tüfekçi... vs. aleyhine. davacılar M.Hazinesi, Nu- rettin Çelen. ...vs. tarafından açılan kadastro tespitine iti- raz davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Ahmet Şentürk dışındaki davacılann ve müdahil davacılann da- valannın reddine, dava konusu 14 no'lu parselin tespiti- nin iptalı ile dava konusu taşınmazın Ahmet Şentürk mi- rasçılan adına hisseleri oranında tapuya tesciline dair mahkememizce verilen 26.3.1996 tarih ve 1991 /40 esas. 1996/ 7 karar sayılı ılam taraflardan Mustafa Atasoy, Hay- riye Gül, Osman Güre, Atike Güre'nin adresleri tespit edi- lemediğinden. teblıgat yapılamamış. keza Emine Tüfek- çi, Ahmet Tüfekçi ve Halıme Tüfekçi 'nin ölü olduğu hal- de nüfus ka>ıtlan ve mirasçılan tespit edilemediğinden. mirasçılan adına ilanen tebligat yapılmasına karar veril- miş olmakla; Mahkememizin 26.3.1996 tarih ve 1991'40 esas. 1996/7 karar sayılı ilamı yukarıda isimleri yazılı tarafla- ra tebligat yerine kaım olmak üzere 7201 sayılı tebligat kanunu uyarınca ilanen tebliğ olunur. Basın: 10033
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear