25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 1997 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI usurluk kazası 16 Mart katliammda polislerle faşistlerin bilinen işbirliğini de kanıtlıyordu. Sistem bu birliktelikler üzerinden işliyordu; savaş, eroin ticareti, kayıplar, faili meçhuller ve diğerleri... Susurluk'a giden yolda bir katliam BERAT GUNCIKAN • KEREM ILGAZ 7 6 Mart trajedimizin başlangıcıydı' . Zafer Sönmez, katliamdan sonra bir haflaya- şama savaşı veren tktisat Fakültesi son sınıf öğ- rencisi Cemil Sönmez'in ağabeyi. Zafer Sön- mez, 16 Mart'm yaşamlanndaki yerini ve karde- şini anlattı: -16 Mart katliamı, kardeşinizin yaralaıuna- sı haberi nasıl ulaştı size? . Televizyon haberlerinden öğrendik. Babam ve diğer kardeşim Gazanfer hemen İstanbul'a gitti- ler ve ölümüne kadar Cemii'ın yarnnda kaldılar. -Sönmez Ailesi için bu katliatnla biriikte ne- lerdeğişri? Bizim için bir dönûm noktasıydı bu, ailemizin yaşadığı trajedinm başiangıcı oldu. -Nasıl bir trajedi bu? 78'de Cemil'i kaybettik, akabinde Tıp Fakül- tesi öğrencisi abim Gazanfer akli dengesini yi- tirdL Annem kronik bir psikoloj ik rahatsızlığa tu- tuldu. Babam bu sıkıntılara bir de ckonomik aç- maz eklenince erken yaşta kansere yakalanıp öl- dü. -Siz... Ben ûniversitede ayakta kalmanm sıkıntısını yaşadım. En kûçük olmak bir yana, ailenin top- lanması için çaba harcadım. Eğitimimi sürdürüp sûrdürmemek arasmda bocaladım. Önce OD- TÜ'de sonra da Karadeniz'de okudum. -Cemil Sönmez kimdi? Biz dört erkek kardeştik. Babam Köy Enstirü- sûkökenli. Ağabeylerim hep yanlı okudular. Bel- ki bunun etkisiyle çok paylaşımcrydı. Dûnyaya cok geniş pencereden bakmasını bilebilen bir in- sandı. Hem iyi bir öğrenci, hern tiyatrocuhetn ga- zeteciydi. Devrimciligini hümanizmle, hümaniz- mi sanatçılığıyla birleştirmişti. -Ycniden açılan dava, atılan adımlar sizin için ne anlam taşıyor? Biz, davadan bireysel olarak sonuç alınması- nı ön plana çıkarmıyoruz. Birileri yakalansın su- çunu itiraf etsin, rahatlayalım, böyle birşeyünız yok. Bu bir süreç. Olayın çapının kavranması için bir bellek tazelenmesi açısmdan önemli bu dava. -Davanın önü tıkanacak, engellenecek gibi bir kaygınız oluyor mu? Kamuoyu baskısı, duyarlılığı arttıkça ben ba- zı adımlar arılabileceğini sanıyorum. Arna ağır- dan almalar var. bunu kabul etmek lazım. -Ya acı, aradan geçen on dokoz sene sonra nasıl taşıyorsunoz? Son on yüda Giineydoğu'da yaşanan olaylar- da ailelerin yaşadıklannı çok derinden hissedi- yoruz. Bu ailelerin sonraki yıllarda çekeceği çi- leleri çok ıyi biliyoruz. Bİ2 şimdi ayaklanmızm ûzerinde duruyoruz belki ama bunu başarama- yan binlerce aile var... Gecikentutuklama D estek yoktu da Günay Uslu ve ekibine, dolaylı da olsa bir baskı vardı. Basın ve siyasi gruplardandı baskı. "Hatta" diyecekti Uslu "Millervekilleri bile şubeye geldiler." Kimdi bu milletvekilleri? Uslu, yanıtlamay acaktı. Avukatlara düşen, bir kez daha tutuklama talebinde bulunmaktı, bulundular. Talep yennde görülmedi, tıpkı diğer önemli talepler gıbi: -7 Kasım 1978 tarihlı Hürriyet Gazetesi'nde Nasibullah Türker isimli şahsın bu olaylarla ılgisı olduğu \e yurt dışına kaçınldığı, hatta yurt dışına devrin başbakanı Bülent Ecevıt'in uçagı ile gıttiği yolunda haberler mevcutrur. Bu nedenle biz devnn başbakanı Bülent Ecevit'in (Kontrgerillaya ihşkin açıklamalannı da dikkate alarak). lçışleri Bakanı Irfan Özaydınh'nın, Emniyet Genel Müdürü Gürbüz Atabek'in, Valı İhsan Tekin'in, devrin emniyet müdürünün, yıne bu olaylarla ilgili elinde aynntılı belgeler bulunduğunu bildiğimız Hayrî Kozakçıoğlu'nun tanık olarak dinienmesini talep ediyoruz. -Bülent Ecevit'in kontrgerilla konusunda önemli açıklamalan olmuştur. bu yöndeki beyanlann da hadiseye açıklık getireceği kanaatindeyiz. Bununla sınırlı kalmıyor, talepler sûrüyordu: -20.12.1978 tarihinde tstanbul Üniversitesi Merkez binasi girişine atılan ıkinci bomba ile ilgili başlatılan soruşturmanın akıbetının sorulması, -Şu ankı yargılama aşamasında adli görev yapan emniyet yetkililerinden görevı ihrnal veya suıistimalı saptananlar hakkında suç duyurusunda bulunulması, -Olay sırasında görev lı emniyet yetkihleri hakkında TCK. 149. maddesınde belirtılen suçu işlemiş olduklan gerekçesiyle ek iddıaname ile dava açılması... -Önceki yargılama sonucunda olayda ihmali saptanan emniyet görevlileri hakkında dönemin sıkıyönetim mahkemesince yapılan suç duyurusunun akıbetının sorulması, -Emniyet müdürlüğüne olayla ilgili, basına da stzan ihbann gerçekten Katliam 19 yıldır hafızalardan silinmedi. Her yıl 16 Martta Istanbul Üniversitesi protesto gösterilerine sahne oldu. yapılıp yapılmadığınm sorulması, Evet, avukatlar, katliamın yapılacağmdan önceden haberdar olan ve olağan tedbirleri kaldıran emniyet görevlilen hakkında da "Türkiye ahalisini birbiri aleyhine silahlandırarak çatîşmaya teşvik" suçundan dava açılmasmı istiyorlardı. Talepleri dile getinşteki kararhlıktan olmalı, beşinci duruşmada Mustafa Doğan hakkındaki tutuklama karan çıktı. Sıra altıncı duruşmaya geldığinde Aktı'nın tutuklanması için hala bir gerek yoktu! Bu duruşmada olay tarihinde görevli polis minibüsûnün şoför ve ekip kadrosunun tesbiti isteği olumlu karşılandı. Yedinci duruşmada Tevfik Ağansoy'un ismi kanştı davaya. Yaptığı itiraflarda Milliyetçi Hareket Partisi karargah seçilerek buna bağlı bütûn örgütlerin devletin jandarması, komandosu gibi çalıştığını vurguluyordu Ağansoy. "Silahlanmızı kuşandık" diyordu "Bombalarımızı, zincirlerimizi süngülerimizi taktık, eylemlere geçtik." Mahkeme, avukatlann talebı üzenne Ağansoy'un itiraflann kendılerine iletilmesini istedi. Ancak, ne Ankara ne Istanbul'dan yanıt geldi bu talebe, devletin resmi organlannca alınan itiraflar ortada yoktu! Sekızinci duruşmada, Aktı'nın tutuklanmasına gerek olmadığına karar verildi yine. Reşat Altay ve o günkü diğer görevliler hakkında suç duyurusunda bulunup bulunulmamanın gereği ise tûm delillerin toplanılacağı zamana bırakıldı. Dokuzuncu duruşmaya gelindığınde, 'Eylem örgüûübîrsuçtu'16 Mart'ı yaşayanlar- dan ıkısi de Hilmi ve Emi- ne Hanta. Bugün Hilmi Hanta, yeniden açılan da- vanın avukatlan arasmda yer alıyor. Emine Hanta ise o gün yaralanan ögren- cilerden biri. Hanta'lar, yaşadıklannı ve düşünce- lerini şöyle anlattılar: -Bombalama eylemi sizce nasıl bir organizas- yon sonucuydu? Hilmi Hanta- Bu olayı üç beş kişinin organize edeceği bir eylem olduğu- nu sanmıyorum. Eyle- min örgütlü bir suç olduğu sıkıyönetim mahkemesi- nin tutanaklannda da gûn- deme geldı. - Olaylarda adı geçen emni- yet mensuplarının davaya yaklaşımları nasıl? Hilmi Hanta- Cumhuriyet savcısı her yıl emniyet müdür- lüğüne kapanmayan olaylarla ilgili "Bir gelişme olup olma- dığı" yolunda bir soru sorar. Savcının bu olayda da böyle bir yazışması var ve yine rutin ya- nıt verilmiş. Bu olaylann gün- deme gelmesi ve basında yeral- masından sonra Terörle Müca- deleden Sorumlu Istanbul Em- niyet Müdür Yardımcısı Reşat Altay beklenmedik bir şekilde kendi imzasıyla savcının daha önce sorduğu yazıya "Olayın failleri aranmaktadır ve bu- lunamamaktadır. Bir gelişme olursa bilgilendirileceksiniz" yanıtını verdı. Altay yanıtı ve- rilmiş bir yazıya imza koyup gönderme ihtiyacı hissediyor. Bu onu suçlu gösteren bir delil değil ama kuşku uyandıracak bir yazışma. - Son zamanlarda üniver- seteler üzerine yine oyunlar oynanıyor. 20 yıl önceki olay- larla bir paralellik kurabili- yormusunuz? - O günlerde meydana gelen öğrenci olaylanyla bugünler- deki arasmda çok benzerlikler "Aradan 19 yıl geçmesine karşın etkisinden kurtulamadığım bir olay, her aklıma geldiğinde içimde bir ürperme oluyor. O gün benim amacım sadece okula gitmekti. O dönemde tek başına okula gidip gelemiyorduk. Ülkücü öğrenciler bize kendileriyle okula gitmemiz yönünde baskı yapıyordu." var. Gençliğın her dönemde hak arama isteği oldu. Eğitim- den beklenen şeyler kendıleri- ne sunulmayınca öğrenciler de- mokratik eğıtim için mücadele ettiler. Bir takım kişıler bu is- tekleri kırmak her zaman ko- layca kullandıklan ülkücü ve gerici öğrencileri silahlandıra- rak, teşvik ederek, destek vere- rek kargaşa ortamı yarattı. - O gün neler oldu? Emine Hanta- Olay günü okuldan topluca çıktığımız sı- rada bomba patladı, hemen ar- kasından silah sesleri gelmeye başladı. Yalnız olaydan kısabir süre önce Ahmet Kaçmaz de- nııen kışı tek başına solculann üzerine gelerek ağızına gelen hertürlüküfürüsavurdu. Polis onu uzaklaştırdığı sırada, bizde eczacıhk fakültesi önüne gel- diğımizde patlama meydana geldı. Ateş edenleri, çevreyi ta- rayanlan çok iyı gördüm. Zaten mahkemede mağdur olarak da ifade verdim. Bacağıma isabet eden kurşun ve şarapnel parça- sıyla yaralanarak hastaneye kaldınldım. lOgünsüreylekal- dığım hastanede kurşun baca- ğımdan çıkanldı, şarapnel par- çası ise hala \Ticudumda. Za- man zaman da acısını hissedi- yorum. -Geriye dönüp baktı- ğınızda katliamı nasıl değerlendiriyorsunuz? Emine Hanta-Aradan 19 yıl geçmesine karşın etkisinden kurtulamadı- ğım bır olay, her aklıma geldiğinde içimde bir ür- perme oluyor. O gün be- nim amacım sadece okula gitmekti. O dönemde tek başına okula gidip gele- miyorduk. Ülkücü öğren- ciler bize kendileriyle okula gitmemiz yönünde baskı yapıyordu. Ancak bu eylemin kesinlikle ora- dakiler tarafmdan planla- nıp yapıldığına inanmıyo- rum. - Bu kadar uzun süren bir davanın sonucunda ne umu- yorsunuz? Hilmi Hanta- Bu davadan umutluyuz. Belki hiçbir yere ulaşamayabiliriz. ama Ah- met'in, Mehmet'in mahkum olması peşinde de değiliz. 1970'li yıllarda bir karabasana dönen, binlerce gencin öldüğü kimsenin kapısmdan dışan çı- kamadığı . 12 Eylül'e kadar uzanan bir dönemi ve ucu bu- günlere kadar gelen Susurluk olayını daaydınlatacağinı sanı- yorum. Bence o günkü katliam onlann en büyük eylemlerin- dendi avukatlann on bir maddelik taleplennden üçü kabul edilmişti. Artık Türkiye'nin gündemini belirleyen bir ilçe vardı: Susurluk. Hem aşiret reisi hem milletvekili Sedat Bucak. bir polis müdürü Hüseyin Kocadağ ve bir faşist Abdullah Çatlı bu ilçede meydana gelen trafik kazasında aynı arabadaydı. Bu, 16 Mart'ta polislerle faşistlerin bilinen işbirliğini de kanıtlıyordu. Sistem, bu birliktelikler üzerinden işliyordu, savaş, eroın ticareti, kayıplar, failı meçhuller ve diğerleri... Ali Yurtaslan'ın unutulan ıtıraflan gündeme geldi tekrar. Bu itiraflarda olayda kullanılan bombayı Çath'nın temin ettiği belirtiliyordu. Avukatlar, mahkeme heyetinin dikkatini iki olay arasındaki bağlantılara çekmek istediler. Aynı duruşmada, Sıddık Polat hakkında tCarakoçan Askerlik Şubesı'nden istenen bilgı de gündeme getirildi. Şube, dosyamn imha edildiğini bildirmişti mahkemeye gönderdiği yazıda. Avukatlar, bunun nedeninın de sorulmasını ıstedı. Sıddık Polat ise katliamın faıli olduğuna ilişkin tanıklara rağmen "usule" takılıyordu. Yasa gereği, ilk davada "delil yetersizliği"nden beraat ettiği için bu davada sadece bir "tanık" olarak dinlenebilecekti. Oysa Başkomiser Günay Uslu'nun anlatımlan, fsot ailesinin teşhisi, Polat'ın da katliamda yer aldığını gösteriyordu. Sıra Mustafa Doğan'daydı. Mahkeme'ye, Emek Gazetesi'nde çıkan haber sunuldu. Haber de şöyle deniliyordu: "... Gazetemize bilgi veren kişi Doğan'ın katliamdan bir yıl sonra, o günlerde Atatürk Havaalanı'nda görevli Hakkı Eroğlu isimli başkomiserin de yardımıvla, üstüne zimmetli silahıyla biriikte Almanya'va gittiğini açıkladı. Doğan'ın Münih keotine verleştiğini kav deden kişi, silahını da Almanya'daki Türk Konsolosluğu'na teslim ederek görevinden istifa ettiğini kaydetti. Ote yandan Doğan'ın Alman bir kadınla evlendiğini ve Türk vatandaşlığından çıktığını da öne sürdü..." Yarın: polis memuru Cergin dinleniyor ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Kitap Şenliği'nin Perde 2. TÜYAP Izmir Kitap Şenliği, birçok yayınevinin kj- taplannın katılımıyla açıldı. Kitaplannın diyorum, yayı- nevlerinden kjmıleri şenliğe katılmadıklanndan, hatta ız- mir, Ankara gibi kentlende yapılan şenliktere katılmaya- caklannı bikJirdiklerinden, öyle olduğu halde, pazarla- macı bir firmaya ikı yıldır kitaplannı verip sattırmaktay- mışlar. Yayınalar Biıiiğ[Başkanı, son iki yıldır çeşitli bahane- ler ıleri sürerek, TÜYAP kitap şenliklerine karşı olduğu- nu söyieyip durmaktaydı. Bu, Yazarlar Birlıği'yte karşılıklt yazışmalara neden ol- du. Hatta, yazartann çoğunun fuara katılmalannın ge- reksiz olduğu, yazarlann bu masraflannın çoğunun ya- yıncılann stand paralanna yansıdığı gefekçe gösterildi! TÜYAP, bır tecımsel şirket olduğu için, kitap şenlıkleri- ni düzenleyemeyeceği, bu işin yayıncilann işi olduğu ile- ri sürüldü. Yayıncılar Birliği ile yönetimi, şenliklere katılmayacak- lannı bildirdikleri halde, hatta karşı göruşlen sergıledık- leri halde, Istanbul Kitap Şenliği'ne yönetimdekiler ek- siksiz katıldılar. Hatta, TÜYAP iki yıl boyunca, basında belirtilen ge- rekçelefden dolayı, Istanbul Şenliği'nde, yönetim baş- kanına stand vermeyince, araya aractlar konularak iş tat- lıya bağlandı. Şenliklere katılan yayınevlerinin, kitap satmalanrn "çerçicilikle" nrteleyen başkanın, şenliklere katılıp kitap satmasına ne denebilirdi? Yayıncılar Birlığı Başkanı, hemen her konuşmasında kitap üreten yayıneylerini aşağılamakta, yazarianna dil uzatmakta mıydı? Türk yazınına yıllardır birçok yazar ka- zandırmış, yaşlan gereği saçlan ağarmtştaşileriküçütt- mekte rniydi? Yavıncılar Birliği Başkanı'nın, başkan olduktan son- ra, kendı tecımsel yaşamında değışiklikler de okju mu? Dağrtım şırketi kurmasının amacı, parasını almakta güçlük çeken yayıncılara yardım etmek miydi? Yani, kendisinin de daha önceden çalıştığı dağrtım şirketleri yayıncıya odeme zoriuğu gösterdiğınde Da-Da, bu işin altından kalkacaktı. Dağıtıma yayıncının ödedığı pay yüzde 35-40 iken Yayıncılar Birliği, yayıncıya kolayiık sağlayacak derken, yüzde 35-40 rakârnını düşüreceği- ne, yüzde 50'ye mı çıkardı? Yüzde 10-15'lik bu artışın gerekçesıni de şöyle mi açıklryortardi? Tahsilat zoriuğuna karşı, yanı güç kulla- narak çözüm mü ne? Kuruluşun amacı, adı da süre için- de anlamını yitirdi. Da-Da, dağrtıcıdan dağrtıcıya anla- mına gelen sözcüklerin baştakı harfleri. Oysa, dağıtıcı- lann da görevıni aksatan tam bir bozgunculuk mu ege- men oldu, kitapçılara kadar da pıyasaya gırdi mı? Yani, bu başan, şimdı bildiğimız kitap dağrtıcıltğı işıne mi dö- nüştü? Sonunda, Yayıncılar Bırfiği'nin başkanı, dağıtı- cılar, krtapçılar derneklerinın işlenni de altüst ettı. Da-Da kurulunca, Izmir, Ankara ile öbür kentlerde açılması olası şenlikleri de engelleme yoluna gitti. O il- lerdekı kitapçılann şenlik süresince zarar göreceğinı ıle- ri sürdü. lzmir*dekı kitapçılann çoğu, geçen yıl topluca, şenliğe gelerek kitap şenliklerine karşı olduklannı bıldir- mişlerdı. Bu yıl, bunlardan birçoğu şenliğe katıldılar. Yayıncılar Birlığı Başkanı, yayıncılığın sonunda Da-Da adlı dağrtım şırketi kurdu demıştım. O brtmeden, bır de "kelepir" diye ucuz kitap sattığını belirten bır kuruluşla ortaya çıktı. Bu kuruluşun amacı, gülmeyın "Evde kal- mış kızlan görücüye çıkarmak"m\ş. Yanı, yaymevlerin- de krtapları satılmayan yazarlann kitaplannı ucuza sa- tarak, yeniden koca bulmak! Kelepir, ucuz kitap satarken, tüm piyasa kurallarını a^ tüst etti. Eski kitaplar, yeni gibi piyasaya sürülüyorrbu kıtaplann pıyasaya bu btçimde venlmesınden yazann haberi yok. Sonra, sonra "Kelepire dûşmüş" diye alay konusu oluyor, o kadar! Olup bitenler, şöyie bir durumu ortaya koyuyor Hiç- bir kuruhjş, kendi sektörünü, bu biçimde baltalayamaz. TÜYAP'a kızdığı için, karar çıkartarak TÜYAP'a katılan kendi üyelerini, basında uzgöreçlerde aşağılayamaz. Şenliğe katılanlara "Çerçi, pazarcı" diyemez. Kitap şenliklerinden, Yayıncılar Bırlıği'ne ödenen yüz- de 5-10 pay oranmı arttırmak için basın önünde kitap şenliğinı kötüleyemez. Yayıncılar Birliği olaya, tecimsel açıdan bakmaktan vazgeçmelidir. Ekin ile aydınlanma, onlann boyunu da boyutunu da aşar. Bu, Türk toplumunun kitap okuma, öğrenme hakkıdır. Bu, kimsenin oyuncağı değitdir, te- kelinde hiç değildir. Kim, bunlara her şeyin para olma- dtğını anımsatacak? Bu, "Refah" döneminde, Ankara Kitap Şenliği'nin iptal edilmesi, Izmir Kitap Şenliği'nin baltalanması bağışlanamaz. Yoksa, yann "gencilık" gel- diğinde, Beyoğlu'na diktikleri çok katlı sırça köşklerin- de dıni krtaplar yayıncılığına mı başlayacaklar? Yayıncılar Birliği'nin görevi, kelepir kitap satmak de- ğil, kitabı tanıtıp çok satmanın yollannı aramaktır. Kitap, halkın ayağına götürülmelidir. Çerçiter gibi! ••• Bu hafta, Ankara'da toplantılar yoğun. Bugün "Kök- tendinciliğe Karşı Uluslararası Aydınlanma" toplantıla- n başlıyor. Aziz Nesin, "Domuz eti yemediği, iyi bes- fenmodıği için, Türk halkının yüzde 60'ı aptaldır" demiş- ti. Şenat duzenine karşı olanlar, bakalım domuz etine ya- sak koymak isteyenlere ne diyecekler? Aziz Nesın'in va- siyeti üzerine duzenlenen ilgınç topiantı üç gün sürecek. Yann, Âşık Veysel'i anma toplantısı da var. (Çanka- ya Betediyesi Konferans Salonu. Saat 14.00). Istanbul'da, 22 martta, saat 14.00'te Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı'nın açılışı var. Akşama da dinleti. Aziz Nesin'i, Veysel'i, Ruhi Su'yu sevgiyte anryorum. t B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLEANSAĞA: 1/ Olağanüstü bü- yüklükteki cinsel organıylabetimle- nen, Yunan bere- ket tannsı. 2/ Ka- 3 pı, pencere ya da kapak kenarlanna açılan dık açılı gi- rinti... Motorlu ta- şıtlann elektriğini sağlayan aygıt. 3/ Bir renk... Akde- niz Bölgesi'nde 8 bir akarsu. 4/ Hal- dun Taner'in bır öykü kitabı... 1 2 3 9 Ûzerinde döndüğü ve kendısini taşı- yan milden bağımsız ola- rak çahşan düzenek. 5/Bir örgüt ya da topluluk için- 3 dekı farklı görüşlerin ide- 4 olojik düzeyde bir kimlik kazanması sonucu ortaya çıkan gruplann her bıri. 61 " Avrupa'dâ bır başkent... Bir nota.7/ Uyma, boyun eğme... Bir nota. 8/ Bir ül- kenin iskele ya da limanla- n arasında gemi işletme işi. 9/Ekmek ufagı... Sahip, malik. YUKARIDAN AŞAĞTYA: 1/Bir siyasal programın, bır hak talebinin temelini oluştu- ran fıkirlerin bütünü. 2/ Resimde bir nesne ya da fîgürü de- rinlik duygusu içinde verme yöntemı. 3/Parola... Şal takli- di kumaşlara verilen ad. 4/Yünden dövülerek yapılan kalm ve kaba kumaş... tki dağın arasında kalan büyük çukur. Şl "Kolay, rahat" anlamında argo sözcük... Nine. 6/Gösteril- dikçe odenmesi gereken pohçelere yazılan ve " görünce" an- lamına gelen tenm. 7/ Kaygusuz Abdal'ın kimi şürlermde kullandığı mahlas... Boru sesi. 8/ Iskambilde bir renk... Yer çatlağı. 9/Çıplak vücut resmi... Sözle ya da yazılı olarak bağ lanan. 'I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear