25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 ARALIK 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Sibet Can Hülya Avşar'ın hamileliği ile ününe ün ve ce- bine para kat- ması üzerine iki çocuk annesi Si- bel Can da televizyon ka- nallannda boy gösterip "Üçüncü çocuk istiyo- rum" demeye başlaym- ca mizah yazan Cihan De- mirci dayanamadı: "Bunu neden eşine söylemiyor? Üçüncü çocuk konusun- da biz ne yapabiliriz ki!" Bektronik posta: Deniz^kM Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.21İS12 44 97 - Demirel. tarikatçtlann uzlaşma ödülünü almış... "Ne zaman zrtlasmıstı ki!" PALAS PANDtRAS Postmodern TCırk deyimleri serist: "Çok bılen çok yalanır." ~\ Mûfit Bozacı \- Bahçeşehip Türkiye'nin bazı kent merkezle- rinde vatandaşın polis karakolla- nndafişlenmesine "olağan bölge'lerdeki jandarma karakollan da katldı. Özel güvenlik ve yönetim birimi olan Istan- bul Bahçeşehir'de otu- ranlar, yasa gereği muh- tartığa ikametgâh bildiri- minde bulunduklan halde bölgedeki jandarma kara- kol komutanı aynı bildiri- min bir örneğini istiyor. Ö M Ü R İ L İ K Avrupa'nın kovalama- ca alanındayız ama, Avrupa istikametinde tüm hatlar dolu! Omür E. Kurum stanbul sokaklannda dağıttığı el ilanlanyla he- men her türlü hastalığa şifa bulduğunu açık- layan biri vardı... Hem medyum, hem astro- log olduğunu söylüyorveadını 'Lokman Ho- ca" diye duyuaıyordu... Zeytinburnu'nda oturuyor- du. Tedavi olmak isteyenler için açık adresini hatta cep telefonunu bile veriyor, "Allah'ın izni ile tedavi yapılır" diyordu. El ilanları yeterli olmamıştır düşün- cesiyle biz de, geçen gün bu büyük "hoca"nın ça- lışmalarını duyurmuştuk... Hay duyurmaz olaydık... Adamın ekmeği ile oy- nadığımız gibi hastalannı da şifadan ettik. Bizim yazının daha mürekkebi kurumadan, ya- yımlandığı gün Istanbul Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Salman, Zeytinburnu Sağlık Gaıp Başkanlığı'nata- limat vermiş. Zeytinburnu Sağlık Grup Başkanı Dr. Nazan Sa- raçoğlu da hemen o gün, Dr. Ahmet Özgün ile Dr. Hasan Yıldınm'ı görevlendirmiş. Lokman Hoca İki doktor görevi aldıkları gün, "Lokman Hoca"nın muayenehane olarak kullandığı evinin yolunu tutmuş. Birde ne görsünler... Medyum astrolog Lokman Hoca, Naci Zengin- ce adında biri değil miymiş. Evinin "muayene odası"nda "muayene ücreti 3 mil- yon lira" yazmasına rağmen doktor da değilmiş... Beyanına göre, hastalannı manevi yönden tedavi edi- yor, biyoenerji kullanıyormuş. Ne ki, tedavi için herhangi bir öğrenim belgesi ol- madığı gibi yasal izni de bulunmuyormuş... İki doktor, zabıt tutup durumu saptamışlar... Zeytinburnu Sağlık Grup Başkanı Dr. Nazan Sa- raçoğlu da, yine o gün, konuyu Zeytinburnu Cum- huriyet Savcılığı'na iletmiş: "Tutanakta da belirtildiği üzere, belirtilen adres- te faaliyet gösteren, hasta kabul eden, muayene eden ve muayene ücretinin 3 milyon lira olduğunu ilan eden, yine dağıttığı ve ekte sunulan el ilanı ile hastalan tedavi ettiğini beyan eden Naci Zengince isimli, doktor olmayan, sahte hekimlik yapan şahıs hakkında 1219 sayılı yasaya göre gerekli yasal iş- lemin yapılması ve sonuçtan bilgi verilmesi husu- sunda gereğini arz ederim." Her şey aynı gün içinde olup bitmiş... Bürokrasinin çarklannı böylesine hızlı bir biçimde çevirebilen Istanbul Sağlık Müdürtüğü'nü kutlamak gerek... Baştaki "Hay duyurmaz olaydık... Adamın ekmeği ile oynadığımız gibi hastalannı da şifadan ettik" satjrlanna dönersek... Bir de şu üfürükçü, hoca, medyum, astrolog, ba- haratçı tüm sahte doktortaıia ilgili davalar kısa sü- rede sonuçlanabilse, cezalar ağıriaştınlabilse... Çünkü, ortalık "Lokman Hocalar"dan geçilmiyor. SESSÎZSğDASlZf!) NURÎ KURTCEBE Yıhn üçte birinde yan gelip yatacağn 1998'e dört günlük tatille gıriyoruz; yeni yıhn ilk mesaisi 5 Ocak'ta başlaya- cak. Ocak'ta üç gunlük Şeker Bayramı tatili de var. Hafta sonlannı da katınca ilk ayın 31 gününün 13 günü tatille geçe- cek. Dört günlük Kurban Bayramı tatili Nisan'da. Bayramın ilk günü 7 Nisan sa- lı. Buyük olasılıkla 6 Nisan pazartesi de tatil ılan edilecek; hafta sonlanyla biriik- te Kurban Bayramı tatili kesintisiz 11 gü- TÜPk rnedya»' Çağdaş Gazetecıler Demeği Akdeniz Şubesi'nin, Antalya'da düzenlenen ba- sın konulu bir toplantıda Türkiye Gaze- teciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli'nın konuşmasıridan alarakyayımladığı yeni yıl mesaııdır "Ey Türk medyasının asil ev- ladı, senın bağımsızlığına ve tarafsızlığı- na kastedecek düşmanlar bütün dünya- da emsali görülmemış bir kudretin mü- messili olabilirter. Cebren ve hile ile, ti- nü bulacak. 23 Nisan perşembeye geli- yor; cumayı da hafta sonuna katanlar için dört gün tatil daha ve 30 günlük Ni- san ayının tatil bilancosu tam 15 gün... Ulusal bayramlardan yalnız 30 Ağustos, pazara geliyor; ötekiler hafta arası tatil. Cumartesi ve pazarlan da katınca 365 günlük 1998'in üçte birini yan gelıp yatarak geçirecek ve böyle- ce 2000'li yıllan yakalayacağız! cari kredilerle, denetim dışı reklamlarta, promosyon kampanyalan ile ve siyasi baskılarla azız medyanın bütün sayfala- n, ekranlan, mikrofonlan zaptedilmiş, bütün iletişim kanallanna girilmtş, bütün savunma güçleri dağrtılmış ve medyanın her köşesi bilfiil işgal edtlmiş olabilir. Ey Türk medyasının evladı! Işte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen medyanın ba- ğımsızlığını ve tarafsızlığını korumaktır. Muhtaç olduğun kudret gönül verdiğrn asil meslek ilkelerinde mevcuttur." ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCİ Çevre Sürgünü... Tarih; 26 Temmuz 1997. Batı Akdeniz Çevre Platformu'nun (BAÇEP) Göcek'tekı bölge top- lantısındayız. Çevre Bakanı Im- ren Aykut'la birlıkte Muğla Va- lisi Cemil Serhadlı da var BA- ÇEP katılımosı olarak söz^lan GöCElTLiSesi resim öğrettfieffî K5-" sım Yeter yöredeki çevre sorun- lannı sıralarken 'siyasal partile- ri' de eleştinyor. Parti temsilcile- rinin 'yağmaya dönük yatınm- larda iş takipçiliği yaptıkları- nı' söylüyor. Kasim Yeter'in bu konuşması, görünüşe göre yine en çok partı belirttiniz; 3- "Dalyan'dan toplanan bin- lerce ölü balıgın halka satıldığı- nı" açıkladınız; 4- "Siyasi partilerin rant pro- jelerine hizmet ettiklerini" ile- ri.sürdünüz; "neden?.." *™"C§ v TWi ögreti tıtmîn bu sûçlaniâ'- lara karşı verdiği 11 Aralık 1997 tarihli savunması ise aslında kap- samlı bir 'ÇED raporiT nıteli- ğınde. Ne var kı valılık bu rapo- ru çevre suçlannı önlemede reh- ber olarak bıle kullanabilecekken, 12 Aralık 1997'de Kasım Yeter'i 'sürgünle' cezalandınyor Muğla'daki çevreciler Gökova için "sürekli eylem" içindeler. Çevrecileri sürenler ise kim bilir "nelerin" içindeler?.. temsilcılennı 'kızdınyor'. ANAP ve DSP'nın ıl ve ılçe yöneticıle- n, yanlanna dığer partilerden ka- ühmcılan da alaraic hemen bir ba- sın toplantısı yapıyoriar. 'Demok- rasinin güvencesi' olan siyasal partilere dıl uzatan çe\Tecılen hep birlikte 'kınıyoriar... 1 'Görünüşe göre' diyorum; çün- kü Kasım Yeter'in aynı konuşma- sma Çevre Bakanı ve Vali ise he- men hiçbir tepki göstermiyorlar. Hatta. her ikisi de yaptıklan ko- nuşmalarda; 'bundan böyle sivil toplum kuruluşlanvla \e gönül- lü çe\recilerle işbirliği içinde olacaklarını' vurguluyorlar. He- le lmren A> kut, daha da açılarak; 'Her evde sizler gibi birer çev- reci olsa, onlar da Çevre Ba- kanlığı'nın gönüllü elemanı gi- bi çalışsa, kimse karşımızda du- ramaz..." gibisinden çarpıcı pro- jeleriyle büyük alkış topluyor... Meğer bütün bu sözler, bir ba- kıma aynı kızgınlığı 'gizlemek' içinmiş. Çünkü 'devlet' kızıncaöyle ba- sın açıklaması falan yapmaz, 'ge- reğini' sonradan yerine getırir- miş... Dört ay sonra... Tarih, 1 Aralık 1997. Mugla ValiliğTnden Kasım Yeter'e gelen 19.11.1997 gün ve 2944 sayılı ya- zıda; 'Göcek'tekı konuşmasın- dan ötürü 10 gün içinde yazılı savunma vermesi' isteniyor. Aynı konuşmada 'suç' nitelıği taşıyan sözleri ise 4 soruda top- lanarak özetle şöyle anımsatılı- yor: 1- "Vali Cemil Serhadh'nın Göcek'i mat i bav rak adavı gös- termesinc rağmen denizin kir- li olduğunu" söyledınız; 2- "Antik Daedala kentinin birilerine peşkeş çekileceğini" Aynı vali için vaktiyle Meh- met Ağar'ın yardımcısıyken 'usulsüz silah ruhsatf verdiği gerekçesiyle başlatılan yargılama süreci devam ederken, Gemile Koyu'ndaki StT karanndan 'çok tasa bir süre önce' verdiği ruh- satlarla yapılan ınşaatlar ise doğa- nın ortasında bir yara gibi duru- yor... ÇED Köşesi'nin soruları... Şimdi bizim de yanıt bekledi- ğimiz bazı sonılar var: 1 - Çevre Bakanı Imren Aykut, Göcek'te alkışladığı Kasım Ye- ter'in şimdi Milas'ın Kazıklı kö- yünde 'cezalı bir öğretmen' ola- rak görev yapmasmdan memnun mu? Okullara bir de 'çevre der- si' konulduğunda, bu tür sürgün- len durduracak önlemleri de dü- şünüyormu?.. 2- ANAP ve DSP il ve ilçe baş- kanlan, Göcek'te 'Biz demokra- sinin gfivencesiyiz' dediklerine göre, şimdi Kasım Yeter'e uygar- ca sahıp çıkacakJar mı? 3- Eski Muğla Valisi ve ANAP Milletvekili Lale Aytaman hiç değilse 'eski günlerinin hatırı için' bu çağdışı sürgüne müda- hale edecek mi?.. Son soruyu ise Kasım Yeter'in 'savunmasından' okuyalım: "Çevreyi savunmak bir yurt- taşbk görevidir. Devlet memu- ru olmak, yurttaş olmaya engel midir?.." Öyle görünüyor ki Türkiye'de siyasal sürgünler geleneğine artık 'çevre sürgünlerT de ekleniyor. Bu da y ağma politikalannm gide- rek nasıl 'kurumsaUaşüğını' gös- tenyor. Keşke Kasım Yeter'den hemen özür dilense de biz de bu kez ya- nılmış olsak... HAYVANLAR tSMAtı GVLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl HARBl SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAIS 28Arahk AHMETMİTNAT EFENDf'NİN KAfBI 1312'oe sueÛN, TTuamvrr pevKİMİM ÜNLJÛ «24* ve GAzerecieJ AHMETuimir BF&K*, 66 Mf*vM İSTXNeuLM ÖLDÜ. SENÇÜĞİfJOe AAimtrFMŞA'NtN MBMUK OIAGAK ÇAUÇA0Ç,ONt>AN ÇOK İ *Ç Ş. SONKALA/Zl 6A2£rECJUĞE 6AÇIA- BU İŞTE DE KISA SÜIZED£ DftXATİ Ç£K£- B KADAR 8AÇAR1LI OLMUŞTU. 18?e'DS*TEK- CÛMAN-I HAtCİKAT*GA2ETSSİNİ ÇlKARAN AHUFT MlTHAT £F£MPİ, BU ARADA B/gÇDK ÖYKÜ VE RQ. MAUOA YAZiyDeDU.Çm/miN 8£Yt£ RAKIM £F£NPİ* "HASAM MEUAH*V.&) AHMETMİTt4*T EFEHCH.SON YIUARtM OAKOÇÇAFAMA MEKre NDE (SOU>1) ÖĞKETKlENLJKLE GEÇİKMİŞ VE OKA- OA OU4ÛÇ71J. PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Aykırı Bir 'AB' Yazısı: Kalimerhaba Yıllar önceydi... Sıcak bir yaz gününün erken saatlennde eski bir "gezi" teknesiyle Bodrum'un karşısındaki Kos Adası'ndan Pselimos'a doğru yola çıkmıştık. Teknede beş Norveçli, iki Alman, dört Danimarkalı, dört Türk ve iki "mürettebat", toplam on yedi kişiydik. Kos'un küçük limanını arkamızda bıraktıktan bir süre sonra kaptanın ik- ramları başlamıştı. Ege güneşınin ilk sıcağıyla birlikte motorun kıçındaki derme çatma tentenin altına büzülmüş Kuzeyli yol arkadaşlanmız tüm ikramlan geri çeviriyor, ellenyle "istemez" anla- mına gelen işaretler yapıyorlardı. Kaptanın canı sıkılmış, sıkıntısı yüzüne vurmuştu. ••• Bizler ise kendi dünyamızdaydık. Kahveleri- mizi içmiş, böreklerimizi yemiş, teknenin bur- nunda, o "sürgün yıllan''ndan ne zaman sonra ilk kez buluştuğumuz güneşin ve denizin tadını çı- kanyorduk. Kanpuz ikramına başlayan miço, "Ne- relisiniz" diye sorunca, "Türküz" diye yanıtladık. Aradan bir dakika ya geçti ya geçmedi, tekne- nin hoparlöründen Emel Sayin'ın o günlerde ün- lü olan "Yağdır Mevlam Su" şarkısı yükseldi. Der- ken dümeni miçosuna teslim eden kaptan elin- de bir tepsi buzlu "Ouzo" kadehiyle yanımıza geldi, oturdu. Gözleri ışıldıyordu. Ne biz Yunan- ca biliyorduk, ne de o Türkçe konuşuyordu. Çat pat Ingilızcesı ile bize en iyi arkadaşının "Bod- rumlu Cengiz Kaptan" olduğunu, kaset değiş to- kuşu yaptıklarını, kendisinin "souflaki"üe, Cen- giz Kaptan'ın "keftedaki"de, ama her ikisinin de "lipsos çoröas/"nda usta olduklannı, arada bir bir- likte oynak turist kızlan "Sahil Güvenliğe çaktır- madan" ıssız adacıklara "atıp" âlem yaptıklarını anlattı. Anlaşılan oydu ki o adacıklann kime ait olduğu, "şiş kebabı" ile "köfte"r\\n kökeninin ne- reden geldiğı, Atına ve Ankara'dakilerin neler dü- şündükleri ne onun ne de Bodrumlu Cengiz Kap- tan'ın umurundaydı! Onlar Ege'nin iki kıyısından iki "dost", doğanın insanoğluna verebileceği en güzel nimetleri "insanca" paylaşabilmenin sım- na ermişlerdi. Yol boyunca ağzımızdan "politikaya dair" tek kelime çıkmadı. Emel Sayın'ı Tsasos, Tsasos'u Zeki Müren izledi. Birbiri ardınca içtiğimiz Yu- nan rakısı ve buruk "Demestica" şarabı ile sar- hoşolmuştuk. Şarkılartürkülergırlagidiyor, Nor- veçliler, Danimarkalılar, Almanlar hayretten fatta- şı gibi açılmış gözleriyle bizı izliyorlardı. Koyla- nnda Kleopatra'nın yüzdüğü söylenen 999 Ege adasından biri olan Pselimos'ta kaptanımız Ya- ni bizlere unutamayacağımız bir balık ziyafeti çekti. Bu adacığın tek lokantasını işleten kardeş- leri, yengelerı, yeğenleri ile birlikte türküler söy- ledik, halay çektik, zeybek oynadık ve o güzelim balıklardan değil de "kıymalı makarna r yiyen Ku- zeylilerie birlikte alay ettik. Aynı günün akşamı Kos'ta Yani ile vedalaştık. Yollanmız bir daha kesişmedi. Kaplân Yani yerffyılı kimbilir nasıl kutlayatâk? Belki 31 Aralık gecesi Kos'ta, Stavros'un mey- hanesinde üç-beş deli arkadaşı ve aldattıkça da- ha çok sevdiği karısı Yorgiçya ile elinde yarılan- mış "Imiglikos" şişesi "sirtaki'•"yapacak; belki de "ailecek" evdetoplanıp bol kekikli domuz pirzo- lası ytyecek, arkasından Hacidakis'in şarkılan- nı söyleyecekler. Bilemiyorum. Ama politikacılar- laarasının hiç "hoş" olmadığını, Simitis'in, Pan- galos'un anlattıklanna kulak asmadığını, diledt- ği gibi düşünüp dilediği gibi yaşadığını ve "can dostu" Bodrumlu Cengiz Kaptan'ı kardeşi Ate- ko kadar olmasa bile, ona yakın sevdiğtni adım gibi biliyorum. Ne yalan söyleyeyım, beni de ar- tk "bizimkilerin" söyledikleri uzun boylu ilgilen- dirmiyor. 196O'lı yıllann başında Tübingen'deki öğrenci yurdunda oda arkadaşım "Halkidakili Perikles"in bıkıp usanmadan anlatmaya çalıştı- ğı ve daha sonra "dofcfora" adı altında yazdığı üç yüz altmış sayfalık "siyasibeddua" kitabında al- tını çizdiği gibi ben de Ege'nin 20. yüzyılda "Mus- tafa Kemal Atatürk /7e Venizelos dışında yalnız- ca lafazan ve korkak politikacılar ürettiğini" dü- şünüyorum. Bana bugün ne Mesut Yılmaz, ne Bülent Ecevrt yann için bir umut veriyor. Oysa ben Ege'nin karşı yakasında, tanıdıkça daha çok seveceğime ve beni seveceklerine inandığım "in- san/ar"ın yaşadığını biliyorum. Onlarlasınırstz ve silahsız maviliklerde buluşacağımız günleri özlü- yorum. Yılbaşı gecesi kadehimi güzel komşuluklara, güzei dostluklara, güzel günlere kaldırmak is- tiyorum: KAÜMERHABA İletişim faksı: (0216) 418-84-10 4 5 6 7 8 BULMACA SEDAT YAŞAYAS SOLDANSAĞA: 1/ Ispanak gibi yapraklanyenen sebzelerle kara- ciğerde ve bira mayasındabulu- 3 nan bıleşik. 2/ İki üç yaşındakı erkek koyun... 5 Süslü bir at ara- bası. 3/ Benzer, 6 eş...Temelitak- 7 lide dayanan sözsüz oyun. 4/ ° Aşk, özlem gibi 9 duygusal konu- lan ışleyen şıir türüne verilenad... Uzaklıkişa- 1 retı. 5/Zarar. 6/Sınırbo- 2 yu... Bir i§ ya da sorun „ hakkında düşünülerek verilen kesm yargı. II ** Pamukkozası...Birkım- 5 seye sonradan takılmış 6 ad. 8/ Etkisiz, işe yara- 7 maz... Büyük tepsı. 9/ g Osmanlı devletınde emir çavuşuna venlen ad. ^ YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Sıcak,kuruvesertbırrüz- gâr... Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan kös- tek. 2/ Yumurta biçiminde olan... Çok hızlı koşabilen yırtıcı bir hayvan. 3/ Tadı güzel... Sıvil havacılıkta uçuş güvenhği bulunan bölgeye venlen ad. 4/ Yatak doldur- maya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şeyler... Bır nota. 5/ Suudı Arabistan'ın para bırımi. 6/ Bır renk... "Bılge ": Öykü ve roman yazanmız. II Rıhtımın su üstün- deolan bölümü... Taşuna. 8/ Alkolsüz ıçecek, meşrubat... "İyi, hoş, güzel" anlamında eski sözcük. 9/ Don, şalvar... Iskambildekı maça rengine venlen bır başka ad.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear