23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Konferansta pofitikaya geçît yok DUYGU DURGUN IFLA'95 İstanbul Konferansı çerçevesinde önceki gün "Yurtdışında Yaşayan Tûrklere Verilen Kütüphane Hizmetteri" tartışıldı. Yıldız Sarayı Çit Kasn'ndaki Islam. Tarih. Sanat ve Kültür AraşOrma Merken'nde gerçekleştirilen toplantıya, Türkiye'den Prof. Dr.Bozkurt Güvenç, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, Prof. Dr. Tülta Sağkuntunç, Doç. Dr. Suat Karantay, Doç. Dr. Mübeccel Gönen ve gazeteci Haiuk Şahin. Almanya'dan Amerika Gedenkbibliothek yöneticisi Tank Seden, \e Hollanda, Amerika, tsveç ve Kanada'dan çeşitli kütüphane temsikileri katıldı. Türk kültürûnün çeşitli yönlerinin de yansıtıldığı toplantıda, Prof Dr. Bozkurt Güvenç, "Günümüz Türidye'sinde Kültürel Hayat" başhklı bir konuşma yaptı. Güvenç, tarihsel süreç içerisinde Türk kimliğını sorgulayan konuşmasında "Islamcı akımlann yükseliş nedenkri" üzerinde de durdu. Güvenç. çok kültürlülüğün "Yurtta banş, dünyada banş" ilkesinin en önemli dayanaklanndan bıri olduğunu belirterek "Türkiye'de, demokratikflkeierçerçevesinde, çok çeşitli kültürlerin bir arada banndınlması yolunda çaba sarf edibnesi" gerektığini belirtti. Toplantıya, Boğazıçi Üniversitesi'nden katılan Prof. Dr. Suat Karantay. edebiyatımızın Tanzimat'tan günümüze, gelişim süreci üzerine bilgi verdi. Gazeteci Haluk Şahin ise "Türk basuuıun bugünü" konulu bir konuşma yaptı. Şahin, IFLA üyelerine, Türkiye'de görsel medyanın gücü ve yazılı basının promosyon yanşından söz etti. Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tülin Sağlamtunç. halk kütüphaneciliği konusunda Türkiye'nin yasal bir düzenlemeye gereksinim duyduğuna dikkat çekti. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası llişkiler Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Nermin Abadan Unat ise "Avrupa'ya Türk göçü T "nün sosyal ve ekonomik yapıya olan etkileri üzerine yaptığı konuşmada, Türkiye'den işçi olarak yurtdışına gidenlerin karşılaştığı sonınlan ve yaşadıklan sosyal değişimi anlattı. Toplantıya katılan vurtdışındaki halk kütüphaneleri temsilcileri ise bulunduklan ülkelerde yaşayan Türklere verilen kütüphane hizmetlerinden söz ederken yurtdışındaki Türklerin, ıçinde bulunduklan kültürel ortama katılmak konusunda geri planda kaldıklannı belirttiler. Toplantıya Isveç'ten katılan kütüphaneci Lena VVester yurtdışında yaşayan Türk ailelerin okuma ve kütüphaneye gitme alışkanhğı / FLA'95 Istanbul Genel Konferansı'nda "Türkiye'de Insan Haklan ve Kürt Sorunu"konulu bildiri sunulamadı. IFLA'nın Türkiye Organizasyon Komitesi, ABD'nin Illinois Üniversitesi'den IFLA Resmi Yayınlar Bölümü Başkanı Alfred Kagan ve Alabama Üniversitesi'nden Michael Malinconico hazırladıklan bildirinin "toplantının politik bir içeriği olmadığı" gerekçesiyle sunulmasını engelledi. Kûltür Bakanı İsmail Cem'in Yüdız Sarayı Hasbahçc'de \ erdiği resepsiyon oldukça renkli geçti. Belkıs Akkale ve İstan- bul Devlet Modern Folk Topluluğunun konserine delegeler de kaölarak, dans ettiler. (Fotoğraflar: DE\ RİM BARAN) olmadığını, dolayısıyla çocuklann da kütüphane sevgisinden yoksun olarak büyüdügünü söyledi. Berlin Halk Kütüphanesi temsilcisi Tank Seden ise Almanya'daki Türk toplumunun kültürel açıdan yeniliklere kapalı ve tutucu bir özellik taşıdığını belirterek özellikle Berlin Halk Kütüphanesi standartlannın, IFLA ölçütlennin çok altında olduğuna dikkat çekti. Kültür Bakanı Cem'in resepsiyonu Kültür Bakanı İsmail Cem'in IFLA Genel Konferansı nedeniyle verdiği resepsiyon, oldukça renkli geçti. Yıldız Sarayı Hasbahçe'deki resepsiyonda. otantik giysilere bürünmüş sokak satıcılannın bulunduğu standlar yoğun ilgi topladı. Davetlilere önce geleneksel Türk mutfağının örneklerinden oluşan bir akşam yemeği verildi. Ardından, İstanbul Devlet Modern Folk Müziği Topluluğu bir konser verdi. llgiyle izlenen konserden sonra sahneye çıkan Belkıs Akkale, türküleriyle konuklan coşturdu. 3000'e yakın IFLA üyesinin katıkhğı gecede Kültür Bakanı tsmail Cem ve IFLA Başkanı Robert YVedgeworth sempatik tavırlanyla konuklann neşesini paylaştılar. İsmail Cem, IFLA konferansını "Fevkalade başanta'" bulduğunu söyleyerek "organizasyona emeği geçen herkesi kuduyorum"dedı. 'Kürt Sorunu' konulu bildiri sunulamadı IFLA '95 İstanbul Genel Konferansı'nda "Türkiye'de İnsan Haklan ve Kürt Sorunu"konulu bildiri sunulamadı. IFLA'nın Türkiye Organizasyon Komitesi. ABD'li kütüphaneci Alfred Kagan'ın hazırladığı bildirinin "toplantının politik bir içeriği olmadığı" gerekçesiyle sunulmayacağını açıkladı. ABD'nin IUinois Üniversitesi dcn IFLA Resmi Yayınlar Bölümü BaşkanıAlfred Kagan ve Alabama Üniversitesı'nden Michael Malinconico hazırladıklan bildıride Türkiye'nin insan haklanna ilişkın tutumuna yönelik eleştiriler yer alıyor. Kagan ve Malinconico, Türkiye'de, pek çok yazar, gazeteci ve akademisyenin .düşüncelenni kamuoyuna duyurduklan için, yakalanıp tutuklandığına ve yargısız infazlar da dahil obnak üzere, pek çok insanın politik cinayetlere kurban gittiğine dikkat çekiyorlar. Uluslararası AfOrgütü'nün 1994 tarihli raporunda gözaltında kaybolan ve işkence sırasında ölen çok sayıda insandan söz edildiğini belirten Kagan ve Malinconico, Kürt sorunu üzerinde de durarak. IFLA'nın Evrensd İnsan Haklan Beyannamesi'ne bağlılığını yineliyorlar. Kagan ve Malinconico, IFLA adına, insan haklan konusunda Türk otoritelerine şu saptamalar ve dileklerde bulunuyorlar: 1- IFLA herkesin, yaşadığı toplumun kültürel hayatına serbestçe kaülımını desteklemektedir. 2- IFLA, bilgilenme ve düşünceyi özgürce ifade etme hakkının sonuna kadar destekçisidir. Türkiye'de insan haklan konusunda ciddi ihlaller ? yaşanmaktadır. Bu ihlallerden en çok • payını alan, basın organlan, politik kurumlan ve halkıyla birlikte, Kürtlerdir. Kürtler.etnik olarak tanınmamakta ve dillerini siyasi amaçlarla kullanmalanna izin verilmemektedir. Türk Parlementosu'ndaki DEP miDetvekillerinin dokunulmazhklan kaMınlmış ve düşünce suçlusu olarak 15 yüa kadar hapis cezanna çarpönlmışlardır. IFLA, Türk hükümetinden. Kürt nüfusa demokratik haklar sağlamasmı ve bu konuya ilişkin banşçı çözümler bulmasını istemektedir. (1. Hasan Bülent Kahraman'm yeni çıkan kitabı yoğun bir araştırma ve tartışma ürünü Sanatsal gerçeldMer ve öteleri... CAMAN BEYKAL Bu sütunlarda sergilerden, sanatçılar- dan söz ettim çokluk. Ama bu kez sanat üzerine bir kitaptan söz etmek istiyorum. Temmuz ayı içinde Antalya'da rastlaştı- ğım Hasan Bülent Kahraman,gönder- mek üzere hazır ettiği kitabının masanın üzerinde durduğunu söylemişti. O kita- bın, masasının üzerinde durmaktansa ki- taphğımda değerli yerini almasının da- ha doğru olduğunu anımsatmıştım. Ben Istanbul'a, o Ankara'ya döner dönmez vaadini yerine getirmiş ve telefonla ki- tabın yoîda olduğunu duyurmuştu. Gerçekten de ertesi gün kitap elime geçti. Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkan bu kıtabın üzerinde Marcel Duchamp'ın ünlü Pisuan'nın bulunuşu ironik bir dil- le sanatsal gerçekliklere değinileceği ya- nılsamasını uyarmıyor değil, ancak tanı- dığım kadanyla Hasan Bülent'ın sanat sorunlanna tıpkı kitabının adı kadar cid- diyetle ve sorunlann ötelerine ulaşmak isteğiyle eğildiğini biliyorum. Yine de 'öteter' sözcüğü, sanınm pi- suann başlattığı ve sanatın bu tarihten sonra ulaştığı öteleri betimlemesiyle bağlantılıydı. Hasan Bülent Kahraman 'öteler'i tanımlarken: var olanla yetin- meyi aklından geçirmeyen bir kişi oldu- ğunu ve yaşama bakışmın ve yaşamı al- gılayış ve temellendiriş özünü iletmek istemesinden dolayı sanatsal gerçeklik- lerin ve olgulann 'ötelerine'değinerek çerçeveyi kırmaya aday olduğunu belir- tiyordu. Hasan Bülent'in ne denli dona- nımlı bir entelektüel, sorunlann karma- şası içinde gezinen ve kendini yitirme- yen bir kültür adamı olduğunu biliyo- rum. Onun dille ilgili kaygılannı, metne yüklediği anlam ve okuma çoğulluğuna verdiği önemin de farkındayım. Yine de ülkemizin bu tür kültür adam- lanmızın ürünlerini kaldıramayacak bir güçsüzlük içinde olduğunu unutturmu- y>r bütün bunlar. Bu tür kitaplara ilgisiz- lığimizin, yazılı kültürün gücünün med- yanın görsel kültürsüzlüğüyle yitmeye başladığını görmenin bizleri üzmemesi clanaksız. Sonunda yayımlanan bu tür kitaplar, yazann da belirttiği gibı 'zor ve anlamsız' olmaktadır. Yine de bu tür dü- şünce kitaplanndan ve bu tür kitaplan yayımlamaktan vazgeçmemize neden duşturamaz olumsuzluklar diye düşü- rüyorum. Ve yine Hasan Bülent'le aynı kanıyı üşıyorum ki; bir matematik metnı. bir tıp \azısı, bir mühendıslık problemi ne ka- car özel bir ilgi ve yoğunlaştırmayı ge- Hasan Bülent Kahraman sanatsal gerçekliklcr, olgular ve ötcleri T" T~asan Bülent Kahraman'ın ele aldığı konu ğ—i öylesine çift yanlı bir aşkla ilgilidir ki A. JL yüzyıllar boyunca birbirini inkâr ede ede, birbirinden kopamayan, bir bütün içinde yaşamış ve yaşamakta olan bir ilişki üzerine knrulmuştur. Bu konu; sanat yapıtı mı felsefeden, felsefe mi sanat yapıtından türer sorusuna dayanır. A ntik Yunan'dan beri irdelenmekte olan ve / • sürekli birbiriyle yanşan felsefe ve sanatın . Z İ bu aşkı, sonunda yazan bu konu çerçevesinde son derece karmaşık problemlerle başa çıkmak ve hatta var olan ve irdelenmekte olan sorunlann bile ötelerini düşünmek zorunda bırakan tek başma üstlendiği bir aşka dönüşüyor. rektiriyorsa, estetik ve plastik sanatlara değinen bir yazı, hatta herhangi bir yazı da o kadannı bekler ve ister. Hasan Bülent, yazıyı tek yanlı bir aşk ilişkisine benzetiyor ve onun başlangiç- sız ve sonsuz olduğundan dolayı kıskanç, hırslı ve küstah olacağını yazıyor. Çün- kü bu tür yazılar okuyanına paye kazan- dırmadıgı gibi kariyerizmle de ilgisi yok- tur, ama yaşamın içinden derlenmiştir diyor. Bununla kalınmıyor tabii, sadece okuyanına ve yazanna değil, aynı za- manda yayınevine de paye kazandırmı- yor. para hiç kazandırmıyor. O nedenle yazan iki kez üzgün hissediyor kendini. Okuyucusunun azlığından ve seçkinli- ğinden sorumlu sanki kendisiymiş gibi yayınevınin uğrayacağı zarann bedelini tek yanlı aşkın kurbanı gibi hüsranlaöde- meİc üzere kendi içine kapanıyor. Oysa ele aldığı konu öylesine çift yan- lı bir aşkla ilgilidir kı yüzyıllar boyunca birbirini inkâr ede ede, birbinnden kopa- mayan, bir bütün içinde yaşamış ve ya- şamakta olan bir ilişki üzerine kurulmuş- tur. Bu konu; sanat yapıtı mı felsefeden, felsefe mi sanat yapıtından türer soru- suna dayanır. Antik Yunan'dan beri irdelenmekte olan ve sürekli birbiriyle yanşan felsefe ve sanatın bu aşkı, sonunda yazan bu ko- nu çerçevesinde son derece karmaşık problemlerle başa çıkmak ve hatta var olan ve irdelenmekte olan sorunlann bi- le ötelerini düşünmek zorunda bırakan tek başına üstlendiği bir aşka dönüşüyor. Bu kitap yoğun bir araştırma, tartışma ürünüdür. Analitik bir kitap yazmak her zaman zordur. Etraflıca tüm bilgilen de- polamanız, bulgulann iyice farkına var- manız ve yorumlamanız sonra da ortaya koyduğunuzun yine de tartışılabilir bir kuşku hakkını saklı tuttuğunu belirtme- niz gerekmektedir. Tam doğruya ulaştı- ğınızı sandığınızan, tıpkı kitap kapakla- nnın aldatıcılığı gibi yenı bir bakış ve yo- rum olasıhğı konuyu otopsi masasına ye- nıden yatırmanızı gerektirir. Kuşkusuz bir kez değil, kezlerce oku- nup, irdelenmesi gereken bu kitap ka- nımca son derece görsel bir sorun olan sanatı, düşünce platformunda ele alma- sıyla cesur bir girişimdir. Sanatın görün- tüler dünyasını ve sorunlannı yazılı ve düşünsel alanda ortaya koymaya kalkış- mış olunmasıya bile yazan da yayınevi- ni de kutlamak gerekir. Yine de Hasan Bülent'in bütün düşüncelerini paylaşı- yorum, anlamına gelmez. onun belirtti- ği gibı uzlaşılması da gerekmez. O nedenledir ki kitap okuyanına, öte- len düşünme firsatı veriyor ve okuma boyunca yazar ile okuyucunun tartışma- lanna olanak hazırlıyor. Sanatsal kültü- rümüzün gelişmesinin, sanat üzerine dü- şünen kafalann oluşmasının tek yolunun düşünce üreten yayınlar yoluyla olaca- ğından hiç kuşkum yok. Bol resimli, renkli, iyi kâğıtlara paha- lı baskılı sanatçılar üzerine yapı Ian pek çok kitabı n sanat yaşantımızı renklen- dirdiği doğrudur, ama geliştirdiği pek söylenemez. Bu tür kitaplar, genellikle birer reklam aracı olarak yayımlanırlar. Sanatçı için bir kitaba sahip olmak, su- nucu için markette kitabı olan bir ressa- mın satışını arttırmak ve bir referans gi- bi kullanmak gibi ilişkiler ve amaçlardan öte bir an 1ama sahip değillerdir. Böyle- si kitaplann yazarlannın yazdıklan sa- natçılar taraftndan bile okunmaz, ne ya- zıldığıyla yayıncı bile ilgilenmez, hatta kimin yazdığı bile umurunda değildır. Hasan Bülent'in kitabında son derece yoğun biçimde irdelediği Doğu ve Batı kültürü arasındaki aynma bir not düş- mek için iyi bir fırsat çıktı şimdi. Batı'da bu tür kitaplann, ani görsel ağırlıklı ya- yımlann kültürel hiyerarşisi yazarla be- lirlenirken bizde ise hiyerarşisi sayfa adedi ve bu kitap aracılığıyla yapılabilen satışlabelirlenir. tşte yazan hiçe indirge- menin nedeni budur. Kimin umurunda- dır, böylesi bir kitabı kimin yazdığı, el- den gelse yazar adını bile koymaya ge- rek duymazlar. Çünkü böylesi kitaplarda ne yazıldığı. kim tarafindan yazıldığı değil, markete sunulan sanatçının kitaplı bir sanatçı ol- duğu, bu yüzden de değerli ve para et- tiği, edeceği güvencesini içeren bir garanti belgesi kimliğini taşıması önem- lidir. Bu tür kitap yayımlan ne çift yan- lı, ne tek yanlı aşkı tanır, gerçek olan şudur ki aşksızdır bu yayımlar. Sanat- çıya paye kazandınr, yayınevine de para. Hatta yayınevi hiç zarar etmez. kitaptan kazanmazsa bile o kitaplı sanatçıdan para kazanır. Amaç da zaten budur. Işte böylesi bir kültürel ortamda Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkanlan kitabıyla, Hasan Bülent Kahraman, 'kanramanca' bir iş yapmaktadır. Tüm eleştirilere hedef olmak da dahil, sanatsal gerçekhk- ler, olgular ve ötelerini (kitap yayımlan- nrtış olsa bile) bitmeyen bir tutku olarak irdelemeye ömrünü vererek, bedelini ödeyerek. Birkaç düşünen kafa, bu kitap kanalıyla Hasan Bülent'le tartışmanın büyük keyfine varsın. Bu kitabı sanat öğrenimiyle ilgili tüm kurumlann öğ- renci ve hocalanna olduğu kadar, sanat üzerine düşünme üretmeyi gerekli bulan ve bunu talep eden herkesin okumasını salık veririm. Budüşüncelere katılmanız hatta Hasan Bülent'le uzlaşmanız gerek- mez. ama görüntünün ötesini tartışmaya başlamak pek çok şeyi tartışmaya açmak olacaktır. Kitabın okuyandan talebi de budur. ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Açık Anlatım Açık anlatmak çabası. yazartıkta, okura dönük es- ki bir gelenektir. Düşüncelerinizi, söylemek istedik- lerinizi herhangi bir okurun anlayacağı gibi, günlük konuşmalardakullanılan sözcüklerle, yadırganmaya- cak sözdizimleriyle aktarırsınız. Aslında kimse kimseyı tam olarak anlayamaz. Hiç- bir yazı, günlük konuşmalarda geçen sıradan sözler kadar yoruma kapalı değildir. "Bana su verl" dediğinizde size su verirler, ama yazdığınız bir yazıyı okuyan kişi onu kendi dünyası- nın, kendi deneyımlerinin, kendi çağrışımlannın süz- gecinden geçirerek algılar. Okurun yorumu yazardan çok uzaklara da düşe- bilir. Bir şey söylemek, bir şey anlatmak amacında- ki yazann bunu önlemeye çalışması doğaldır. Saptı- ncı yorumlara karşı elindeki tek araç açıklıktır. Açık- lığı ise dilin günlük kullanımı çerçevesinde kalmak sağlar. Demekki yazar, kafasında "dili günlük yaşamında nasıl kullandığını bıldiği" bir okur tasarlıyor. Bu konu üstünde hiç durmuyor görünse de, her ya- zarın karşısına aldığı düşsel bir okur vardır. O düşsel okur üzerine bilgileri bir özlem de olabılir. Gerçekte olmayan, özledığı bir okura yazıyordur. Giderek oku- runu yaratabilir de... Söyleyecek sözü olan, açıklığa ulaşmak isteyen yazar için ise ilk koşul sıradan okurun günlük dilin- den uzaklaşmamaktadır. ikinci koşul da anlattığı konuyu iyi bilmek... Hiçbir yazar kendi kafasında açık olmayan şeyle- ri, başkalanna açık olarak aktaramaz. Peki, yazın dünyasına kapalılığı, zor anlaşılıriığı ge- tiren nedir? Anlatılmak istenen şeyin, içeriğin çetinliği... Insanlann bildiklerı, sezdikleri, duyduklan her şeyi anlatabildiklerini sanmamalıyız. Orhan Veli, "Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; aniatamıyonım" der. Duyguları, gizemlı şeyleri bir yana bırakın, yazar- lar birtakım düşüncelerini anlatmakta bile zorluk çe- kebilirler. Yazar, siler, karalar, gene yazar, gene siler, olmaz bir türlü, sonunda vazgeçer. Belki o düşünce kafasında açıklık kazanmadığından, belki de dili kul- lanım gücündekı yetersizlıkten. Ama vazgeçmeyenler de vardır... Bilginler nasıl sıradan olmayan düşüncelerini açık- lığa kavuşturabılmek, başkalanna aktarabilmek için terimler yaratıyorlarsa, yazarlar da tıpkı öyle terimler, kendilerine özgü sözcükler, sözcük kümeleri, deği- şik söyleyişleryaratırlar... Benzetmeler, imgeler. sanıldığı gibi salt süs değil, düz olarak anlatılamayan şeyleri anlatma çabasının zoruyla ortaya çıkmış anlatım araçlandırlar. Diller bu araçları her düzlemde kullanır... Günlük konuşmalar da benzetmelerie, imgelerle doludur, bilimsel yapıtlar da... Ama kalıplaşmış, be- lirli anlamlara sımsıkı bağlanmış olduklanndan, on- ların ayırdına varmayız. Şiirlerde genellikle sıradan olmayan düşünceler, duygular işlendiği, belirsizlık alanlannda dolaşıldığı için, anlatma çabaları şairleri sık sık kapalı görünen söziere, aykın söyleyişlere çeker. Anlamsızhğa kayma, benzetmeleri, imgeleri salt süs olarak kullanma sonradan geliştirilmiş şeylerdir. Işin yozlaşmasıyla ortaya çıkan birtakım oyunlar de- nebilir. Bir de okurun yapıta katkısının, yorum gücünün boyutları bilimsel eleştin çalışmalanyla ortaya ko- nunca, yoruma açık yapıt üretme düşüncesinin ge- tirdiği belirsizlik aranışları var ki, bu da işin büsbütün ayn biryönü... Günümüzde her şeyin yerini beliriemek, çeşitli gö- rüşlere göre neyın ne olduğunu ayırmak güç değil. Açıklık sığlıktır, kapalılık derinliktir gibi yanlış düşün- celere kapılmamalıyız. Bu düşüncenın çok kötü bir sonucunu şiirimizde boylu boyunca yaşıyoruz: Derın görünmek için ka- palılığa öykünülüyor. Çetin ıçeriklerin getirdiği bir şi- ire tersten girilerek içi boş güzellikler ardında koşu- luyor. Sığlık ya da derinlik düşüncelerde, duygulardadır, onlan yansıtma araçlarında değil... Bakanbktan özel tiyatrolara 38 milyar Kültür Senisi- Kültür Bakanlığı. özel tiyatrolara bu yıl toplam 3 7 milyar 600 milyon lira maddi destek sağlayacak. Her yıl çeşitli tartışmalan da berabennde getiren maddi destek için Kültür Bakanlığı'na bu yıl 68 profesyonel, 26 amatör, 9 geleneksel tıyatro ve 29 çocuk oyunu projesiy le top- lam 132 özel tiyatro başvur- du. Eylül ayında yapılacak değerlendirme kurulu top- lantısının ardından 15 gün içinde sonuçlar açıklana- cak. Kültür Bakanlığı'na maddi destek konusundaki başvurulan değerlendir- mek, desteklenecek tiyatro- lan beliriemek ve destek miktannı saptamak için, Müsteşar Emre Kongar başkanlığında. Kültür Ba- kanlığı Müsteşar Yardımcı- sı Cülşen Karakadıoğlu. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Bozkurt Kuruç, Güzel Sanatlar Genel Mü- dürü Mehmet Özel, YÖK konservatuvar temsilcisi. Tiyatro Oyunculan Derne- ği temsilcisi, Telev izyon ve Tiyatro Yazarlan Derneği temsilcisi, Uluslararası Ti- yatro Enstitüsü temsilcisi ve Mılletlerarası Eleştir- menler Birliği temsilcisin- den oluşan bir değerlendir- me kurulu oluşturuldu. Ey- lül ayında toplanacak olan değerlendırme kurulu, top- lantı sonrasında 15 gün içinde sonuçlan özel tiyat- rolara bildirecek. Bu y\\ ilk kez başlatılan uygulamaya göre, bu des- tek kapsamında. değerlen- dirme kurulu, ödeneğın ta- mamını ya da bir kısmını ti- yatro salonu olabilecek ni- telikteki mekânlan kirala- ma ve bu mekâ.nlann ona- rımı, donanımı amacıyla kullanma karan alabilecek. Tiyatro sanatının yaygınla- şıp sevılmesini sağlamak, yerli oyun yazarlannı teş\ ik etmek, oynanan oyunların kalitesini yükseltmek ama- cıyla 1982 yılındanbu yana özel tiyatrolara devlet dcs- teği sağlayan Kültür Bakan- lığı, geçen yıl da toplam 16 milyar 120 milyon lira ver- miş, ancak değerlendirme- de haksızlık yapıldığı ge- rekçesiyle çeşitli tartış- malara yol açmıştı. Aziz Nesin'i anma gecesi BURSA (AA)- Geçen ay ölen Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Onur Kurulu Başkanı. ünlü mizah yazan Aziz Nesin, derneğin Güney Marmara Şubesi'nce düzenlenen biretkınlikle anılacak. Nesin'i anmak amacıyla, 26 Ağustos Cumartesi günü ÇGD'nin Kültürpark'taki lokalinde "'Aziz Nesin ile Adım Adım Insanlık" adı verilen bir fotoğraf sergisi açılacak. Savaş Ocak'ın derlediği fotoğraflardan oluşan sergınin ardından, gece de bir dia gösterisi yapılacak. Anma gecesinde, ünlü yazarla ilgili çeşitli anılar dile getırilecek ve şiirler okunacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear