Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 1995 CUMA
14 KULTUR
Azeri cazının kurucusu
olan babasından bayrağı
devralan piyanist Aziza Mnstafa
Zadeh, bu akşam AKM'de Azeri SinderellaSERHAN KÂMİL
Joshua Redman gıbi onun da
yıldızı. Thelonious Monk
yanşmasmı kazandıktan sonra,
ansızın parladı. 18 yaşında,
Amerika'nın ünlü caz klüpleri
Blue Note, Gold Star ve Blue
Valley'de çalıyordu. Al DiMeola,
Stanjey Öarke, Dave VVeckl gıbı
müzikçilerle atbümleri
yayımlandı. Yaklaşık 15 yıl
konservatuvarda piyano eğitimi
gördü. Ama asıl öğretmeninin,
babası Vagıf Mustafa olduğunu
söylüyor. Tlk konserini üç
yaşında babasının eşliğinde
verdi. Doğaçlama yeteneğini
konservatuvara borçlu.
Öğrencilik yıllannda, uzun
partisyonlar* ezberlemektense
yapıtlann başını sonunu öğrenip
ortasmı doğaçlamayla
süslüyordu! Konservatuvar
günlerinden söz ederken Bach'ın
fûgleri ûzerine doğaçlamalanyla
birkaç kez skandal yarattığını
anlatıyor. Azeri cazının
kurucusu olan babasından
bayrağı devralan sanatçı,
ülkesinin müzik birikimıni
uluslararası platforma taşıyor.
- Önce müziğini/den söz edefim
isterseniz
MUSTAFA ZADEH - Belki
klasik bir tanımlama olacak
ama, mûzığimi bir caz
gökkuşaği olarak
değerlendirebilirsiniz. Içinde
mugan (klasik formda Azeri
halk mûziği), caz. klasik,
izlenimci, dışavurumcu ve bazen
avangarde öğeleri bulabilirsiniz.
Etkin öğelerin mugan ve klasik
olduğunu söyleyebilirim. Etnik
öğelerle klasik cazı harmanlayıp
kendi müziğimi oluşturmak
bana heyecan veriyor. .
Şablonlardan hiç
hoşlanmıyorum.
- GeneUikk kendi besteterinizi
seslendiriyorsunuz.
MUSTAFA ZADEH - Sadece
caz çalmıyorum. Klasik
çaldığım da oluyor. Mesela
geçen yıl Hamburg'da, senfoni
orkestrası eşliğinde babam Vagıf
Mustafa'mn piyano
konçertosunu ve Bach'ın
yapıtlannı yonımladım. Caz
konserlerinde ise kendi
bestelerimi seslendiriyorum.
Konserde tercihim solo
çalmaktan yana, kayıtlarda
grupla biıiikte çalıyorum. Büyûk
salonlarda, büyûk izleyici
gruplanna çalmak isterim.
ızleyici arttıkça enerjim de
artıyor. Bir süre önce,
Almanya'daki bir konserde,
yaklaşık on bin kişiye çalmıştım.
vardır. Doğaçlama bölümlerini
ekonomik tutmaya çalışınm.
Çevremdeki her şey. bazen
gûneş bile esin kaynağı olabilir.
Şarkı formundakı çahşmalanmı
Azeri şair Server ŞahbeyK'yle
birlikte hazırlıyorum. Aynı
duyarlılığı paylaştığımız için
verimli bir ikiliyiz. Mûzik
yazıldıktan sonra sıra dizelere
gelir. Bestelenmin çoğu
rüyamda oluşur. Bazen
rüyalanmda egzersiz yaptığım
bile olur. Kalktığımda kendimi
konsere hazır hissederim.
- Konser atmosferini mi,
stüdvoyu mu tercih edersiniz?
MUSTAFA ZADEH - Sahne
benim anavatanım. Dünyanın
neresinde olursam olayim.
ahne benim anavatanım. Dünyanın
neresinde olursam olayım,
sahnedeysem kendimi evimde gibi
hissederim. Eğer havamda değilsem hiç
çalmamayı tercih ederim.
Etkileşim çok ılginçti. Hasta
çıkmıştım konsere, sürekli
öksürûyordum. Çalmaya
başladıktan bir süre sonra hiçbir
şeyim kalmadı. Üçüncü
parçadan sonra insanlar
ayalctaydı.
-Sanınm müziğinizde
doğaçlamanın önemli bir yeri
var.
MUSTAFA ZADEH -
Genellikle karmaşık yapısı olan
besteler üretirim. Bazı
müzikçilerin yaptığı gibi, bir
tema bulup onun etrafında
dönmeyi, defalarca tekrarlamayı
sevmem. Bestelerimin tıpkı
klasik müzikte olduğu gibi giriş,
gelişme ve sonuç bölümleri
sahnedeysem kendimi evimde
gibi hissederim. Eğer havamda
değilsem hiç çalmamayı tercih
ederim. Stüdyoda çalışmayı da
seviyorum.
Kayıtlan gece yapanm. 12'de
başlar, saat 2'ye doğru açılınm.
Bazen sabaha kadar kayıt
yaptığım olur.
- Konser progranunızda neter
MUSTAFA ZADEH - Neler
çalacağımı kesin olarak
bilmiyorum. Program. sahneye
çıktığımda kendüiğinden
oluşacak. Konserlerimde blues
örnekleri, baladlar. bossanovalar
çalmayı severim. Dinleyicilere
bir tür Azeri cazı sunacağım.
"Aziza
Mustafa
Zadeh, bu
akşam
gerçekleştirece
ği konserinde
neler
çalacağını
kesin olarak
bümediğini
belirtereWrog
ram, sahneye
çıküğımda
kendüiğinden
oluşacak.
Konserlerimde
blues
örnekleri,
baladlar,
bossanovalar
çalmayı
severim.
Dinleyicilere
bir
tür
Azeri
cazı
sunacağım"
diyor.
'Beni ilgilendiren operanın kendisi'Kültür Servtsi -23.Uluslararası
Istanbul Müzik Festivali'nde
Mozart'ın "Saraydan K a KaçırnuT
operası bu yıl ilk kez uluslararası bır
yapımla sahnelendi. Sir Chartes
Mackerras'ın yönettiği lskoc Oda
Orkestrası, ünlü Mozart yorumculanna
eşlik ederken, Aidan Lang operanın
rejisörlüğünü üstlendi. Aidan Lang ile
yorumu ve eleştiriler üzerine görüştuk.
- "Saraydan Kız Kaçırma"nm
rejisörlüğünü üsttenirken ve bu olayı
Topkapı Sarayı gibi özgün bir mekânda
sahnetemeyi tasariarkcn temeldeki
düşünceniz ve yaklaşımııuz neydi?
LANG- "Saraydan Kız Kaçınaa"
operasını, Topkapı Sarayı'nda özgün
mekânda sahnelemek, hazırhk
aşamasında belirleyici ilkeyi oluşturdu;
yani, eseri yaratıldığı döneme bağlı
kalarak sahnelemek.
Oyunun içeriğı belirli bir tarihi dönemi
bire bir yansıtnğından, aksine bir
yaklaşım yanıltıcı olacaktı. Eğerbu
eseri, geleneksel bir tiyatroda
sergileyecek olsak, farklı bir
yaklaşımla ele alınması gerekecekti.
Dolmabahçe Sarayı'nı mekân olarak
seçseydik, farklı bir dönemi, yani 19.
yüzyıh yansıtmaya çalışacaktık.
Bu amaçla, sete fazla bir şey
eklemeden doğal mekânı öne
çıkartmaya, görsel öğeleri ve sahne
donammını, hareketi (action) sağlamak
için zorunlu olduğu kadanna
indirgemeyi ve her üç perdede de
sadece içeriğe uygun bir duygu
yaratmaya yönelik bir biçimde
kısıtlamayı yeğledim.
Buna ek olarak, ışık aracılığıyla farklı
ruh durumlannı yansıtabilmek için
bugüne değin o mekânda kullanılan
tüm ışık sistemleriyle
kıyaslanamayacak kadar ileri bir ışık
düzeni kurduk. Kısaca, Saray'ın
kendisinin bir karakter olmasını
istedim; oyunun yer aldığı alanm,
mükemmel orantılan ve boşluğu ile
kendi başına bir "ifade aracı" olmasını
yeğledim.
- Mekânın hakkuu verdiğinia
düsünüyor musunuz?
LANG- Kuşkusuz, mesajlar yapıtın
içerisinde. Şefkat duygusunu,
insancıllığı ve bağışlayıcılığı dile
getiren kişi, davramşlannı "göze göz-
dişe diş" ilkesiyle biçimlendiren
kişiden daha saygındır. Bu projeye
başlarken hedeflediklerim, herhangi
bir operayı sahnelerken
hedeflediklerimden farklı değildi:
Eserin yazınsal çizgisi, bir kristal
kadar berrak olrnahydı. Her anın, her
sahnenin tonu yakalanmahydı, komik
ve ciddi öğeler doğru olmalıydı; bu,
opera sanatçılannın performanslannın
her zaman metine ve metinde
•• yansıtılan duruma sadık kalması
demekti. Mekânm hakkının verilip
verilmediği sorusuna gelince, sanınm
böyle bir tartışma bu operayı
sahnelemenin ana nedenini yanlış
anlamak olur. Kuşkusuz "Saraydan
Kız Kacmna'*yı "Saray"da
sahneleyebilmek harika. Ancak, işin
salt bu yönüne kapılıp özden
uzaklaşmamak çok önemli.
Olay, üstün bir ses düzeniyle donanmış
bir son-otlumiere olarak
değerlendirilmemelidir. Beni
ilgilendiren operanın kendisidir.
B
lk
düşüncem,
yapıma
belirli bir
tavır
yüklemekten
kaçınarak
operanın o
mekânda var
olmasma izin
vermek,
böylece
sarayda,
sürüp giden
bir yaşam
olduğu
duygusunu
yaratarak,
izleyicinin bu
yaşama
'kulak
misafiri'
olmasını
sağlamaktı.
enim esas kaygım, operaya gitmenin izleyici açısmdan pasif değil, aktif bir
deneyim olması gerekliliği. Bir gösterinin görsel içeriği de önemli olmakla
birlikte, bana göre asıl öğe, oyunculuğun (acting) kendisidir.
Kuşkusuz, Saray'ın kendisi harika bir
atmosfer yaratıyor, ancak kapılar,
kolonlar, divanlar ve kahve fıncanlan,
kostümler ve peruklar kendi başlanna
duygulan yansıtmazlar. duygulan
insanlar yansırır.
izleyicinin duygulannı yakalayan ve
aktif deneyimi yaratan, sahnede,
izlenen "insan dramı"dır.
- Bu eseri sahnelerken, Türk
geleneklerini inceleme gereğini
du>dunuz mu? Bunlan bire bir
yansıtmanın gerekliliğine ûıanıyor
musunuz?
LANG-Aslında, bu yapımın hazırhk
aşamasında uzunca bir süre Osmanlı
geleneklerini araştırdım. Çünkü,
solistlerin doğru lezzeti hissetmelerini
istedim. Ne var ki sonuç olarak
çalıştığınız şey, yazıldığı biçimiyle,
metnin kendisi. Yonıma (action)
soğukkanlığı bakıldığında, "Bakın
bana, ev ödevimi iyi yaptun" demekten
öte hiçbir katkısı olmayan öğeleri
koymak gibi tehlikeli bir tuzağa
düşülebilineceğini fark ettim. Prova
süresinde bu türden pek çok aynntıyı
çıkardım. Yine de her an, Türk
izleyicisinin karşısına çıktığımızın
bilincindeydim. "Paşa"mız Uğur
Polat'ın Londra'daki prova süresinde
bizimle beraber olmasından ve
umuyorum ki, bu süre içerismde
oyunun olası pek çok gaftan
annmasından büyük memnunluk
duydum. Sonuç olarak, tıpkı "mekân"
Aidan Lang
ömeğinde olduğu gibi, Türk
gelcnekleri de kendi başlanna dikkat
çekici olmamah. Günümüzde
sahnelenen bir gösteri tarihsel bir
bölge değil. yaşayan bir deneyim
olmalıdır. Selim Paşa'yı seçerken
özellikle rolü daha yüce görünümlü,
veya baba modeline sahip birine
vemıemeye, tam tersine Konstanze
için geçerli, inanılır bir alternatif
sevgili olabilecek birini bulmaya
kararlıydım. Bana göre aksine bir
seçim Konstanze'nin ikileminin
dramını kesinlikle öldürürdü. Oysa
yapılan seçim, böylesine bir ikilemi
canlı tutmakla kalmadı, aynı zamanda
Belmonte'nin inandrncı bir kıskançhk
sergilemesini de sağladı. Bu nokta,
Polaı'ın "Paşa olmak için fazla
genç"olduğu doğrultusundaki
itirazlardan çok daha ağır bastı.
- Mozart döneminde Batı'nuı algdadığı
biçimde bir "Türk" görüntüsü
yaratma kaygısı taşKumz mı?
LANG- 18. yy. sonlannda Baü'nın
Türklere baskısı bu eserin o dönemde
sahnelenmesınin kaçınılmaz
sonucudur. 'Saraydan Kız
Kaçmna'operası budur!
Ancak oyunun çarpıcı yani, Mozart'ın
Viyana kapılanna dayanan
Osmanhlar'a haklı olarak ilgi duyar bir
izleyici kitlesine, bahçeciliği ve
mimariyi ödüllendirilecek yetenekler
olarak değerlendiren kültürlü ve uygar
bir toplumu ve bu toplumun
kendilerine gösterdiği konukseverligi
ve güveni bir anlamda kötüye kullanan
4 Batlıyı göstermelidir. Eserde
"barbar" sözcüğü bir kez, Paşa
tarafından Belmonte'nin babasını
tanımlayan bir sıfat olarak kullanılır ve
oyunda değindiğim merhamet ve
affedicilik niteliklerini sergileyen
Türktür, Batılılar, bundan ders alırlar,
Türkler değil.
Paşa'nın Belmonte'nin babası olarak
gösterildigi anın Mozart'ın özgün
singspiel'den anlamlı bir biçimde
farklılaştığı an olduğu hatırlanmalıdır.
- Rejinirin ve ışık tasanmının yarabcı
ohnadığı ve çağuıuzın opera
sahnelenmesi konusundaki anlayışmm
gerisinde kaldıgı, ıe\ ksiz (kitch) olduğu
doğrultusunda eleştirUer var. Bu
konularla ilgUi açıklamalannız nedir?
LANG- Eleştirinin aslını görmeden
doğru bir karşıhk vermek oldukça güç.
Eğer 'yeterince yarabcı değU'
eleştirisinden kasıt esere radikal ya da
soyut bir kavram yüklenmediği
anlamında kullanılıyorsa, umanm ilk
sorularda bu konulara ilişkin
düşüncelenmi açıklayabildim.
"Khsch" değişmez bir biçimde bu
kavramı tam da anlayamayan insanlar
taranndan kullanılan bir sözcük!
Görsel açıdan basit ve hoş olmayan
şeylerden alınan bılinçli zevk
anlamında. Aklı başında hiç kimse
kitsch bir Saraydan Kız Kaçırma
sahnelemez. Eğer eleştinnen bazı
görsel öğelerin basit kaçtığını söylüyor
ise açıklamalanm şöyle:
Işık açısından böyle bir eleştin
geldiyse şaşanm. Çünkü Saraydan Kız
Kaçırma'run daha önceki
prodüksiyonunda tüm gösteri için
saraym güç kaynağından çekilen
yalnızca 8 lamba kullanılmış. Buna
karşılık biz 1. sınıf malzeme kullandık
ve bu iş için Avrupa'nın sayılı ışık
tasanmcılanndan birini angaje ettik.
Bu noktada ben olsam, biraz söz
konusu eleştirmenin yetkinliğini ve
anlayışını sorgulardım.
Aynı zamanda, hanrlanması gereken
bir nokta da, bir tiyatroda çoğu ışığın
sahneden 8 m. yükseklikte asılı olduğu
ve sahne üzerindeki figürleri
belirginleştirip yakınlaştırmaya
yarayan yan ışıklarla birlikte
kullanıldığıdır. Oditoryumda (kapalı
mekânda) asılı olan ve daha uzakta yer
alan ışıklar ise. salt uzaklıktan ötürü
• fıgürleri belirginsizleştirirler ve bu
nedenle de daha az kullanılırlar. Açık
hava operası ise çok farkhdır. Ne
sahneniz ne de kulisiniz vardır. Salt
yüzleri aydınlatmak için ön ışıklara
yüklenmeniz gerekir. Bizim
durumumuzda yan ışıklar 20 metre
uzakta olmak zorundaydı! Biliyorum,
bu, sorunun teknik açıdan bir yanıtı
oldu; ne var ki bunlar, bu operayı
sahneye koyarken yaşamak zorunda
olduğumuz teknik gerçeklerdir.
- Eseri sahneye koyarken çıktş
noktanızdaki amaca ulaştınız mı?
Gelecek yıl bir değişikiik yapmayı
düsünüyor musunuz?
LANG- Dürüst olmak gerekirse bu yılı
bir gelişme süreci olarak görüyorum.
Görsel açıdan kesinlikle pek çok
değişiklik yapmayı düşünüyorum.
Reji açısından ortaya çıkan sonucu bir
kez daha değerlendirdim. Oyunun
oturan ve tam oturmayan yönlerini
saptadım. Buna göre bazı düzelrmeler
yapacagım. Kadroda kaçınılmaz olarak
bazı değişiklikler olacak. Çünkü bazı
solistlerin programı yüklü; bu da yine
kaçınılmaz olarak belirli sahnelerin
farklı olacağı anlamına geliyor. Eseri
Topkapı Sarayı'nda izledikten sonra
bazı parçalan daha güçlü yapabiliriz
sanıyorum. Ses düzeni gıbi bazı
güçlükleri hallettikten sonra ve
Topkapı Sarayı'nı bir gösteri mekânı
olarak şimdi iyice özümsedikten sonra
diğer yönleriyle oyunu daha da ileri
götürebiliriz.
IŞELDAK VE YELPAZE
ATİLLA BtRKİYE
MüzHdi İstanbul Geceleri
Yaz aylan gelince Istanbul'un semalannda nota-
lar uçuşur. Bir ezgi, Açıkrtava Tıyatrosu'ndan gece-
nin karanlığında Boğaz'ın üzerinden geçerek Çam-
lıca tepesine doğru uzanır. istanbullular bir yaz gü-
nünün sıcağına rağmen AKM'nin önünde kuyruk
oluştururlar. Amaç bellidir, mü2ikle annmak.
Artık festivaller iç içedir. Biri biter öteki başlar. İs-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediği Müzik
Festivali ile Caz Festivali, aynı zamanda Istanbullu-
lann beğenisine sunulmuştur. Yaz akşamlan keyifli
bir koşuşturmaya tanıktır. Açıkhava, Aya irini yine
dünyanın en önde gelen müzik insanlanna ev sahip-
liği yapar.
21 haziran günü AKM'de oldukça anlamlı bir kon-
sere tanık olmuştuk. Kudsi Erguner topluluğunun
sunduğu "Tarih Boyunca Hoşgörü" Onat KurJar'a
adanmıştı. Konserde, Kudsi Erguner1
in neyınin eşli-
ğinde Istanbul'da yaşayan Rum, Ermeni ve Türkle-
rin -tarihsel süreç içinde birbirini etkileyen- ortak
makamlan üzerine geliştirilen dini müzikler sunul-
muştu. (Hastalığı nedeniyle Yahudi cemaatinin tem-
silcisi katılamamıştı.)
Konser, farklı kültürlerin banş içındeki birlikteliği-
ni simgeliyordu ve bunu dini müzik ve ılahiler teme-
linde ele alıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse ol-
dukça anlamlı bıryaklaşımdı. Çünkü, şu gün Saray-
bosna'da farklı inanışta diye insanlar öldürülüyor, bir
yandan da radikal dincilerin şiddet yüklü eylemleri
sürüyorsa, böylesine bir mesaj da yerini buluyordu.
Ikinci Uluslararası Caz Festivali de bir "Latin ez-
g/"yle; "Irakere" ve "77to Puente ve Latin Caz Grv-
bu "yla cazseveriere merhaba dedi.
John McLaughlin'i üçüncü kez -yine- zevkle din-
ledik; gitannı konuşturdu. Bu kez üçlüsünde Trilok
Gurtu yoktu, ama Dennis Chambers davulda bizi
büyüledi. Senegalli Youssou N'Dour ve "arkadaş-
lan" Afrika cazıyla bir Senegal gecesi yaşatıyoriar,
açıkhava kıpır kıpır yerinde duramıyor ve konserin
hemen başında gençler yerierinı terk edip merdi-
venlerde dans etmeye başlıyorlar. Konser sonrasın-
daki mutluluklar da yüzlerden okunuyordu.
Vtfynton Marsalis -yönetiminde Lincol Center Caz
Orkestrası- Oregon, cazseverierin yakından tanıdı-
ğı gruplar. Konserleri de büyük bir ilgiyle izlendi.
Geçen hafta sonu Açıkhava'daki gece özel bir ge-
ceydi. Çünkü geçen yıl gerçekleşemeyen buluşma
bu yıl gerçekleşmişti. Sonunda Randy Crawford'un
romantik sesini mehtaplı bir gecede -festival yetki-
lileri buna çok uğraşmış- dinleme olanağını bulduk.
Yağmurlu günlere rağmen Açıkhava ağzına kadar
doluydu. Ay, bulutlann ardındaydı, ama Randy'in se-
siyle bulutlar dağıldı; koltuklannda Randy'e katılan-
lar bir yandan da mehtabı iztediler.
Ertesi gün de yağmurlu geçmişti, ama şemsiye-
siyle, yağmurluğuyla, yani Önlemini alan, The Man-
hattan Transfer'in konserindeydi. Mehtap düş kınk-
lığı yaratmamış, bulutlar açılmış; Istanbullulann ar-
tık iyice benimsedikleri dörtlü keyifli dakikalar yaşat-
mıştı. Sonunda alkışlar ayaktaydı ve dörtlü iki kez bis
parçası için geliyordu.
Bu yıl bizim cazcılanmızdan Aydın Esen, Fahir
Atakoğlu, İstanbul Caz Dörtlüsü ve ilk kez Açıkha-
va'ya çıkan, yani ilk tanışmayı gerçekleştiren Ke-
rem Görsev vardı.
Kerem Görsev büyük ilgi topladı, her ne kadar
Açıkhava dolu değilse de gönülden cazcılara önce
Kerem, sonra unutulmayacak bir konser veren Jos-
hua Redman dörtlüsüyle seslendi. 26 yaşındaki
Redman, enerjisi ve tekniğiyle ertesi gün festivalse-
verierin konusuydu. Konser sonundaki çılgın alkış-
lar, bu genç saksofon "usfa'sı içindi.
Müzik, kuşkusuz ki sanatsal ve estetik keyif alma-
nın yani sıra bir "annma "dır; ve bizim böylesine bir
"annma "ya ne kadar çok gereksinmemiz vardır. He-
le hele caz müziği böylesine bir "annma" için bire
birdir.
Birkaç yıldır tekrartadığımız bir belgi var; onu bir
kez daha yinelemek istiyorum. Özellikle de şu gün-
lerde; Beyoğlu Belediyesi'nin olup olmadıkyerde, dı-
şanya atılmış masalarla (bazı yerterle) uğraştığı şu
günlerde bir kez daha yinelemek istiyorum:
"Istanbul'u sev/yoruz, fesf/va/teri seviyoruz."
Öztürk SerengH'in durumu iyi
• Kültür Servisi- Sinema sanatçısı Öztürk Serengil,
beynindeki tümör nedeniyle kaldınldığı Amerikan
Hastahanesi'nde önceki gün bir ameliyat geçirdi.
Sanatçmın doktoru Prof. Dr. Ali Çetin Sanoğlu
ameliyatın başanlı geçtiğini belirterek, "Film
tetkiklerimize göre tümörün iyi huylu olduğu
anlaşıldı. Operasyon sonucu tümör alındı. Hastamızın
durumu gayet iyi. Şu an yoğun bakımda
tutuluyor"dedi.
ftdtek ve Susudu'ya ödül
• tZMİR(A.A.) - Makedonya'nın Csküp kentinde
yapılan "27. Dünya Karikatür Yarışması"nda,
Izmirli karikatür sanatçısı Eray Özbek ikincilik
ödülünü kazandı. Dünyada karikatür alanında
düzenlenen en büyük organizasyonlardan biri olan
"27. Dünya Karikatür Yarışması"na 46 ülkeden
yüzlerce sanatçı katıldı. "Benim Konum" adlı
yanşmada birinçiliği Kanada'dan Duşan Petrick,
ikinciliği Eray Özbek, üçüncülüğe ise Ukrayna'dan
Oleg Dergaçov aldı. Yanşmanın 8 özel ödülünden biri
de KKTC'den katılan Alper Susuzlu'ya verildi.
Yanşmada derece alan çalışmalann yani sıra, jüri özel
ödülü kazanan 8 karikatür ve övgüye değer görülen
çahşmalar Üsküp'te sergilenmeye başlandı. Sergi,
birçok Avrupa ülkesinde çeşitli galerilerde
sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Yanşmada
derece alanlarn ödüllerini 1996 yılı Haziran aymda
Üsküp'te yapılacak törenle alacaklar. tkincilik
ödülünün karşılığı olarak bın mark kazanan Eray
Özbek bugüne kadar uluslararası alanlarda yapılan
yanşmalarda 27 ödül kazandı.
Üç bin yıllık çeşme bulundu
• tZMİR (UBA) - Bayraklı antik kentinde suren
kazılar sırasında 3 bin yıllık Helenıstik çeşme
bulunuldu. M.Ö. 7 yüzyıldan izler içeren, bir lon
kentinin tüm özelhklerini taşıdığı için ülkemizdeki
antik kentler arasmda tek örnek sayılan Bayraklı'da
kazılan yöneten Prof.Dr. Ekrem Akurgal ve Arkeolog
Meral Akurgal restorasyon çalışmalannın ağustos
aymdan itibaren hızlandınlarak devam edeceğini ifade
ettiler.
Aksapay'üa kaa çalışmalar»
• AKSARAY (AA) - Aksaray'daki tarihi Melik
Mahmut Gazi Hangahf nda kazı çalışmalanna
başlandı. Ege Oniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat
Tarihi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Bekir
Deniz başkanlığında 15 kişinin katıldığı kazı
çalışmalan bır ay sürecek.