23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 HAZİRAN 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Dev insan heykelleriyle iinlii Pasifik adasının efsaneleriniseyretmek istemez misiniz? Y önetmen Kevin Reynolds, birkaç filmini yönettiği yakın arkadaşı, Hollywood megastan Kevin Costner'in parasıyla, dünyadan soyutlanmış Pasifik ada halkının yaratılış ve kurtuluş efsanelerine ilişkin, Romeo-Jülyetvari bir gönül hikâyesiyle de harmanlanmış, göz alıcı, ama kof bir seyirlik kotarmış. Hotıı Matua'nın torunlanııa dair 'Dünyadaki en uzak adalar' olup kap- 4tan Roggeveen'in kotnuta ettiği Hollan- dalı sömurgecılerce 1722'de keşfedilen Büyûk Okyanus'taki Paskalya adası, özellikle üstündekı anıtsal tapınakiar ve yekpare taştan kesilip oyulmuş dev insan heykelleriyle ilgi çekeröteden beri. 1970'li yıllarda çok satan kitaplar ya- zarak tnoda olan, insanın hayalgücünü törpüleyıp sömüren, çalçene ve bezırgân .yazarlardan Eric Von Daeniken'in, böy- lesine büyûk kaya ve taş kütlelerinın, alet-edevatsız, sadece kol gûcüyle; nasıl, nerden getirilip adaya dikildiği meçhul bu dev insan heykellerini, dünyanın akıl sır ermez işlerinden biri olarak niteleye- rek kalemine takıldığı Paskalya adası, Polinezya'nın en renkli turistik köşele- rinden olagelmiş bunca zamandır. Zaten volkanik yapıda, lcurak ve çorak bir coğrafyaya sahip olan ve az sayıdaki agaçlann telef edılip gitgide kaynaklan- nı lcurutarak zamanla çoğalıp iyice kala- balıklaşan bu ada sakinlerinin yarattığı kültür ve uygarlığın egzotik ve dayanıl- 'rnazçekiciliğine kapılmış yönetmen Ke- vin Reynolds, birkaç fîlminı yönettiği yakın arkadaşı, Hollywood megastan Kevin Costner'in parasıyla, dünyadan soyutlanmış bu ada halkının yaratılış ve kurtuluş efsanelerine ilişkin, Romeo-Jül- yetvari bir gönül hikâyesiyle de harman- lanmış, gözahcı, ama kofbir seyirlik ko- tarmış. Batılı kâşiflerce Paskalya adası, yerli- lerinceyse Rapa Nui adı verilen adanın geleneİc-göreneklerine çok düşkün sa- Jdnlennin ınandığı efsaneye göre, adalı- lann atası Hotu Matua, günün birinde beyaz bir tekneyle geri gelerek kaynak- lannı tüketip darlığa düşmüş tonmlannı yeni dünyalara, ruhlar âlemine dogru gö- türiiyor. Sıkı sıkıya batıl itıkatlanna bağlı Ho- tu Matua'nın torunlan, kabaca ıktidarda- ki yönetici sınıf uzunkulaklar ve 'Moai' denılen dev heykellen yapıp süreklı ça- lışan, yoksul emekçı kesimı kısakulak- lar olarak ıki kampa bölünmüş Hollan- ELVEOA CENNET (Rapa Nui): Yönetmen: Kevin Reynolds / Senaryo: TunRose Price,K.Reynolds/ Kamera: Stephen VVindon/Müzik: Stewart Copeland / Oyuncular: Jason Scott Lee, Esai Morales, Sandrine Hoit, Zac VVaJlace, George Henare, Nathaniel Lees, Pete Smith / 1993 ABD(Avşar Film) Beyoğlu Fitaş, Nişantaşı AFM, Altunizade Capitol sinemalannda. dalılar adaya gelmezden önce Gaddarbüyücü-rahibıyte bırlıkte ıktı- dannı sürdüren yaşlı kral, kısakulakJar- dan güzel Ramana'yı seven ve denıze açılıp geri dönmeyen kral babası gibı ok- yanusun ötesinı merak eden, toplumu- nun kimi tabulannı kırmak isteyen genç prens Noro, uzunkulaklann baskıcı yö- netimine başkaldırmak için fırsat kolla- yan, çocukluk arkadaşı prens Noro'nun da körkütük âşık olduğu Ramana'ya ev- lilik öneren, emekçı kısakulak Make, Noro'nun aşkı uğruna 6 ay mağaraya ka- panan kısakulak güzeli Ramana. heykel yapımında bile isteye ezılen, kırgın us- tabaşı Heke, korktuğu içm denize açıla- mamış. eski kralın yoldaşı, genç prensın de hem dostu hem de kayınpeden olan. Ramana'nın babası, kano-kayık yapım- cısı, feleğin çemberinden geçmiş, yaşlı bılge, vb. gibi kahramaniann öne çıktı- ğı, Paskalya adasına ve sakınlenne iliş- kin egzotik bir masal gibı bir çırpıda tü- ketilıvenyor "Rapa NuL" Egzotik bir masal boyutlannda "Elveda Cennet" (ya da "Cennete Ve- da") adıyla gösterilen "Rapa Nui"de. Paskalya adası mitoslannı, günümüzde- ka ezen-ezılen, kuzey-güney çatışması, \b. türünden çağdaş dünya sorunsallan- nı da çağnştınrcasına ele alıyor. kaptan Cousteau'nun Paskalya adasıyla ılgılı belgeselını seyrettıkten sonra bu yöreye sevdalanmıs. yönetmen Reynolds. Yüzmeden dağcılığa, çiplak ayakla snn kd>alarda koşturmacadan kuş yu- murtasını kırmadan taşımaya ve itiş-ka- kışa kadar. kanlı ve köpekbalıklı birma- ratona dönüşen yanşmadan çeşitli kabi- lelerin seçkin şampiyonlanyla kısaku- laklann temsilcisi, şanssız Make'yi de geride bırakarak galıp çıkan genç pren- simiz Noro'nun finalde küçük kızı ve kansıyiakaytnpederininevlilikarmağa- nı kanosuna atlayıp babasınm yolunda denize açılmasıyla sonuçlanan "Rapa Nui"de, önceleri taş devnne özgü zorlu yaşam koşullannda mücadele eden ada halkının çatır çatir İngılızce konuşması ve yıyecek kıtlığına karşın herkesin güç- lü, sağlıklı bedenlere sahıp olması biraz gülünç, hatta yadırgatıcı kaçıyorsa da, film ılerledıkçe, ılkellığın çekıciliği ve özellıkle yeşılsı? ama cennetımsı, egzo- tik mekânlar, seyirciyı içine çekiveriyor giderek. Saglam bir yapıdan yoksun derme çat- ma dramatik yapı, Hollyvvood usulü bas- makalıp senaryo ve hiç de doyurucu ola- mayan mitolojik mavallara karşın en azından görüntüleri ve üç başrol oyun- cusunun (daha önce Bruce Lee'nin ha- yatını aktaran filmdeki Bruce Lee rolüy- le, "İnsan Yüreğfaıin HaritasTndaki es- kınıo yorumuyla sempatı toplamış, Bru- ce Lee'yle benzerlıkten öteye, herhangi bir kan bağı bulunmayan Jason Scott Lee, Amenkan yapımlannda genellikle kötü adam rollerine talim eden Meksika- lı Esai Morales ve gerçekten cennetten çıkma bir huriyi andıran Sandrine Holt) sayesinde rahatlıkla seyrediliyor"Rapa Nui". Entnkası laf kalabalığına boğulmuş, çok klişe bir yaklaşımın ürünü film, Pa- sıfik'te, öykünün geçtiği yörede çekilmiş alımlı panoramtk görüntüleriyle olduk- ça spektaküler! Ancak sonuçta, bildik il- kellik ve eski efsane çeşitlemesı - aşk masalıyla, rengârenk bir antropoloji seç- kisinin görüntüleri arasında gidip gelen, Amenkan sinemasına özgü bir beceriy- le tezgâhlanmış, özenli ve cilalı bir se- yirlik olmaktan pek öteye geçemiyor doğrusu Paskalya adasmdaki iktidar-muhale- fet çekışmesi, şiddetin de bulaştığı gele- neksel yanşma ve ilkel efsanelerle be- zenmiş, düşündürücü olmaktan çok va- kıt geçıncı, egzotik bir masal boyutlann- da karşımıza gelen "Rapa Nui", malum Hollyvvood bakış açısıyla gerçekleştiril- miş, naıf bir aşk hıkâyesi versiyonu sa- yılabılir. Ölümcül bir virüsün yarattığı bulaşıcı bir salgının ABD'yi tehdit ettiği film. Acaba virüs mü5 general mi daha tehlikelidir?Hayatı sanata meze-malzeme yapma- sını çok iyi beceren, aktüaliteyı ve her alandaki gelişmeleri yakından izleyerek anında fılme dönüştürmesıni gerçekten çok ıyi kıvıran Hollyvvood'un kısa süre- de insanı ölüme götüren, AIDS'i çağnş- tıran Ebola adındaki yeni bir bela-vırii- sün, Zaire'de azraile fazla mesai yaptır- dığı şu günlerde, becerili tanıtım kam- panyalanyla tanıtıp pazarlayarak alela- cele tüm dünyada gösterime çıkardığı "Outbreak-Tehdit'', Amerikan sinema- sının medyayı diledığince kullanabilme yeteneğini de örnekliyor bir kez daha. Ebola virüsünün Zaire'de ortalığı kı- np geçirdiği. şimdilik çaresiz ve dehşe- tengız yeni bir salgma (salgınlara) yol açtığı günümüzde, vizyon zamanlaması bakımından kuşkusuz gişe hasılatını iki- ye katlayacak şekilde, tüm medyanın gündemine yerleşip insanın içine korku- lar salan yeni bir tehdit olarak karşımıza gelen Ebola'dan esinlenilmiş korkunç bir virüs hakkındaki "Outbreak" giderek top-tüfekten daha etkili bir silaha dönü- şecek, gelecekteki korkunç biyolojik si- lah tehlikesini de içeren bir film. Ebola'yı akla getiren virüs kadar, Pen- tagon şahınlerinin de günün birinde, ma- zallah büyük felaketlere neden olabile- •ceğini düşündürten "Tehdif, 1967 Tem- muzu'nda ortalığın barut fıçısına dön- dügû Zaıre'deki garip, ateşli bir hastalı- ğın savaşı bile bastırdığı askeri bir kamp- ta başlayarak günümüze kadar uzanıyor. İnsanın "evrendeki en tehJikefi düşmanı" sayılan virüse karşı kahramanca savaşan, genektiğinde astronot giysisine benzer, san muşambalar içinde, aynlmış olduğu eski kansını kurtarmak uğruna elinden ğelenı ardınakoymayan askeri doktor-vi- •rolog rolünü üstlenmiş ve "Zoraki Kab- J huoaan"dan beri hayranlannı özletmiş- f Duısaıı Hoftraan'ın yanı sıra, Clint East- 'vvo-od'a "In the Line of Fire-Ateş Hattın- ' d a " eşhk eden, dilber Rene Russo, "Bob- jha'*' adındaki ılginç bir filmle yönetmen- liğir. de hakkını veren, usta zenci aktör JVfoışuı Freeman, yenilerden Kevin Spa- Tcey, Patrick Dempsey ve fılmın "kötü 'adan" rolünde, kendini yineleyen Do- TEHDİT (Outbreak) Yönetmen. Wolfgang Petersen / Senaryo: Laurence Dworet, Robert Roy Pool / Kamera: Michael Ballhaus / Müzik: James Newton-Howard / Oyuncular: Dustin Hoffrnan, Rene Russo, Morgan Freeman, Donald Sutherland, Kevin Spacey, Patrick Dempsey, Cuba Goodin Jnr, Malick Bowens / 1995ABD(WB) Beyoğlu Emek, Maslak Mövenpick, Şişli Kent, Çemberlitaş Şafak, Etiler Akmerkez, Ataköy Prestij, Kadıköy Süreyya, Bakırköy 74, Pendik Oscar, Altunizade Capitol sinemalannda. naJd Sutherlandvb. gibi oyunculann boy gösterdiği, Hollywood'a kendini kabul ettirmiş, "Das Boofla 1980'lenn başın- da parlamış Alman VVolfgang Petersen'in yönettiği fılmın mutlu sonunda. tabii ki ortalık süt lımana dönüyor, artık alışıldı- ğı ve bekJendiği üzere! Gerçek birolaydan kaynakJanan film, maymun aracılığıyla bulaşan, soğuk al- gınlığı belirtilenylebaşlayıp kısa sürede insanı öldüren bir virüsün Afrika'dan ABD'ye, California'nın küçük bir ken- tine taşınarak bütün ülkeyı tehdit eden bir salgına dönüşmesı ve bu kâbusun önüne geçmek amacıyla umutsuzca koşuşturan "küçükdev adam" Dustin Hoffman'ımı- zın kahramanhğı çevresinde gehşıp so- nuçlanıyor. Her an, her yerden bulaşabilecek bu habıs virüsün yol açabıleceği korkunç salgınla mücadelede, karanlık emelleri uğruna. bazı gerçeklen örtbas ediveren ABD hükümeti ve ordusunun kimı yet- kilılennin. geliştirdiklen ölümcül silah- lann (virüslerin) selameti bakımından kolayca insan harcama yoluna saparak üstlendikleri suçluluğun ve sorumlulu- ğun altını çıziyor "Tehdit", o Amerikan sinemasına özgü, bildik eleştin ve "kıs- sadan hisse" kalıplan içinde. Atına, pardon helıkopterine atladığı gibi, zamana karşı yanşarak, sonunda hem virüsıin hem de küçük kentın aha- lisıni çoktan gözden çıkarmış "şahin" generalin hakkından geliyor kahramanı- mız tabıı ki ve Amenkan ruhunu kurta- nyor! Nazi gaddarlığını kuşanmış hain bir general kompozisyonu çizen Donald Sutherland, toptan yok edilmesıne karar verdığı. kısa sürede mükemmel dona- nımlı, askeri ve tıbbi bir ordu tarafından ışgal edilmiş küçük California kentı hal- kı ıçin kolayca "Buinsanlarsavaştelefa- ü, canım hepsine madarya vermeli!'' der- ken kahramanımız altta kalmayarak "GeneraL generaL sadece bu kenti değiL Amerikan ruhunun büyük bir parçasını da ökJürüvorsunuz!" dıye cevap vererek filmin sinir katsayısını yükseltiyor... Bu tür güncelliği malzeme yapan bir- takım gösterişli Hollyvvood yapımlanna özgü bildik kJişeleri, beylik heyecan ve genlim öğelerinı birtakım son dakıka rastlantı lanyla allayıp pullayarak yinele- yen yönetmen NVolfgang Petersen, tedır- ein birfabl'dan sürüklevici bir "action" türüne kadar uzanan kalıcı olamasa da sürükleyici ve oyalayıcı olabilen, yeryer rahatsız edici bir seyirlik kotarmış. Kahramanlık misyonunu üstlenmiş, üstelik finalde onu bırakmış eski kansı- nın sevgisıni de yenıden kazanan bir bi- lim adamı-askeri doktorun inanılmaz macerasını aktaran "Tehdit". sonuçta, "iyi bir film potansheünesahip bir konu- nun, koia>cı \e ölçülü biçili, bü\ük stüd- yo formül leriv le nasıl budanıp özünün ÇH kanJmasına ilişkin, tipik birörnek" oluş- turuyor. Wolfgang Petersen'den çok tipik bir stüdyo filmı sayılacak bu uzun ve beylik, tıbbî serüven filmi, ünlü oyuncu- lan, başanlı görüntüleri, teknik düzeyi ve fantastik-kurgusal özellıkleriyle bir çır- pıda tüketıliveriyor. Ama hepsı o kadar işte. KEDI GOZU VECDÎ SAYAR Dosflar Alış Verişte... Bizim kedi milletinin en temel dertlerinden biri ulus- lararası itibanmızın yerferde olmasıdır.Vahşiliğimiz- den tutun, eğitimsizliğimize kadar nice iftiranın kur- banıyızdır. Yıllardır, çırpınır dururuz adımızı temize çı- kartmak için. Denemediğimiz yöntem, çalmadığımız kapı kal- mamıştır bu işi düzeltmek amacıyla. Ama, nafıle. Hakkınızda hüküm verilmiş bir kez. Değiştiremezsi- niz. Peki, sakın bir yerde yanlış yapıyor olmayalım de- di geçenlerde bir sevgili dostum, Yıllardır Türkleri ör- nek alınz kendimize. Onlann da bir arpa boyu yol al- dıklannı görmedim. Doğrusu, bu sorudan epey işkillendim. Ya, yanlış yolu seçmişsek? Dünyanın en uysal, en cici yaratık- lan olduğumuzu kanrtlamak için verdiğimiz sayfalar- ca ilan boşa gıdıyorsa. Kimseleri kandıramadığımız gibi, bu resmi propagandalarla daha da sevimsiz ha- le getiriyorsak imajımızı? Türklerin tanıtım için döktükleri paranın hiç de azımsanmayacak boyutlarda olduğu bilinryor öyle ise, neden bu kadar sonuçsuz kalıyor çabalan? Bir bakıyorsunuz, bınlerceTürk, ellerinde küçük bayrak- larla New York caddelerinde yürüyüşe geçmişler. Bu amaçla bir uçak dolusu adam gelmiş Türkiye'den. Aralannda, politikacısı, sanatçısı, silah meraklısı n6 ararsan var. Türkiye'yi iyi tanrtmak ıçin hiç bir feda- kâriıktan kaçınılmıyor. Sanatçılar mı kim? Bu da so- rulacak soru mu şimdi? Tarkan da sizi tatmin etmi- yorsa, başka söyleyecek söz bulamıyorum. Tanıtım amacıyla daha neler yapılmıyor ki? Ameri- ka'nın taşrasında, Houston denen kovboy kentinde bir Türk Festivali yapılıyor. Buraya yapılan çıkartma- nın boyutlannı öğrensenız dudağınız uçuklar. Pop müzik dünyasının bütün isimferi orada. Türkler, Ame- rikalılar'a pop müzik nasıl olurmuş bir ders verdiler kı sormayın gitsin. O gün bugün Amerikan popçula- n kendılerini toparlayamıyor. Geçen hafta Cannes'daydık biliyorsunuz. Bu ko- nuyu aklıma taktım ya, gözümü dört açıyorum. Baş- ka milletler nasıl yapıyor tanrtımını diye. Türklerin de pazarda bir standı olduğunu söyleyenler olduysa da orada ne yaptıklannı anlayana rastlayamadım. Dost- lann alışverişte görmesinin iyi olacağını birileri söy- lemiş olmalı. Her gün ayn bir sayısı basılan beş, altı meslek der- gisini kanştınyorum. Türklerden bir tek satırla bile söz eden yok. Parasız yayınlanan listeterde bile yer almıyorlar. İyice kuşkulanmaya başlıyorum. Sakın Türkler bu işi bilmiyor olmasın? Oraya bir stand kur- makla, bir iş halledilemeyeceğini birileri onlara söy- lemeli. Elalem ne yapıyor, hiç mi görmüyorlar? Tam sayfa ilanlar, afişler, duvar panolan ile sürekli olarak kendılerini hatırlatan çeşitli ülkelerin sinema kuruluş- lanndan haberleri yok mu? Bu kadar paramız yok di- yenlere inanmayın. Para gerektirmeyen, hatta para ile elde edemeyeceğiniz unsurlan var tanıtımın. Ama Türklerin bir özelliği var ki, bütün doğrulann önüne geçiyor. Bilginin önemini bir türiü kabullenmek iste- miyoriar. Göçebe toplumun bir özelliği midir dersiniz? öteki ülkelerin ne yaptıklanna hiç mi bakan yok? Yunan sinemasının bu olanağı nasıl etkili kullandığı- nı, bir sanatçılarının başansını ülkelerinin prestıji adı- na nasıl değerlendirdıklerıni görmüyorlar mı? Tarihinın en zor günlerinı yaşayan, her gün yeni ci- nayetleri gazetelerin birincı sayfalanndan eksik oJma- yan Sırplar'ın bile bir film festivalini "imaj temizle- mek" adına nasıl kullandıklannı gören yok mu? Galıba yok. Çünkü Türk büyüklerinin sanat anlayı- şı arabeskle Tarkan arasında bir yerlere sıkışıp kal- mış. Oradan çekip çıkaracak kimse de görünmüyor ortalıklarda. Türkiye'nin tanrtımı adına milyonlarca dolan yabancı şirketlerin emrine vermekle iş yaptığı- nı sanan bu büyükler, gerçek sanatçılann uluslarara- sı arenada verdikleri zorlu mücadelenin arkasında durmayı ve lojistik destek sağlamayı bir akıl edebil- seler... Ne gezer? Hacca gidenler konut fonundan muaf olacak, ulus- lararası bir festivalde ülkesini temsil eden bir sanat- çı 100 dolan bastıracak. Sanatçının "kullanılamayacağınr, ama ürününe sahip çıkıp ona destek sağlandığı takdırde elde ede- ceği uluslararası başandan daha etkili bir tanıtım ola- mayacağı gerçeğini bir türlü kavrayamıyor Türkler. Biz de kalkmış onlan kendimize örnek alıyoruz. Şu kedi milleti hiç akıllanmayacak. GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ • Altın Toplar / Huevos de Ora I Bigas Luna •k-k Arslan Kral / The Lion Kıng • Elveda Cennet / Rapa Nui I Kevin Reynolds Forrest Gump / Robert Zemeckıs • Gizli Gerçek / Just Cause I Arne Glimcher * Gün Doğmadan / Before Sunrise I irir Hazır Giyim / Pret-a-Porter I Robert Altman ir Ihtiras Ruzgârlan / Legends of the Fall I • Nell / Michael Apted • Kika / Pedro Almodovar • • • Sevginin Gücu / Leon I Luc Besson • Sekizinci Saat / Cemal Gözütok itir Tebessüm / Le Sourire I Claude Miller • • • • Ucuz Roman / Pulp Fiction IQ. Tarantino • Vahşı Nehır / The River Wild IC. Hanson * • • • Yagmurdan önce / M. Manchevski • Tehdit / Outbreak IW. Petersen ("Elm Sokağında Son Kabus", "North", "Ölümsüz Savaşçı 3", seyredılmediğı için değerlendinlmeye alınmadı.) * * • • : Başyapıt, • • • : Kaçırmamalı, ••: Ilginç, •: Seyredilmese de olur, -k: Uzak durmalı. TtYATRO FESTİVALİ BUGÜN: Taksim Sahnesi: 21.15 Marat/lzmir Devlet Tiyatrosu (Türkiye) Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi: 18.30/21.15 Pazar Keyfi/Ankara Sanat Tiyatrosu (Türkiye) AKM BŞrhn Sahnesi: 18.30 Bina/îstanbul Devlet Ti- yatrosu (Türkiye) Aya trini: 21.15 Montserrat/fstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu (Türkiye) YARIN: Taksim Sahnesi: 21.15 Marat/lzmir Devlet Tiyatrosu (Türkiye) Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi: 18.30/21.15 Pazar Keyfi/Ankara Sanat Tiyatrosu (Türkiye) Aya trini: 21.15 Montserraf Istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu (Türkiye)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear