22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 MART 1995 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER 'Insan hakları' dersleri Uygulamayı saptırmamaya dıkkat gereğı var Önce cıddı bır müfredat Dıyanet İşlen'nden fetva almadan, gerçekten laık bıhm adamlannca vazılan ders kıtaplan okutulmalı Prof.BAHRİSAVa O rta oğretımde ınsan hak- lan oğretılecek Burada, nazik bır husus, gunde- me gelebılır Bu dersı, görmezlıkten gehneme- yecek bır bölümü molla espnlı olan hocalara okutturmak Once konunun önetnı uzennde duracağım In- san hakları doktnnı (lıteratûrde boyle denmektedır) ulusal egemenlık eksenı uzennde kurulmuş çağdaş demokrası- nm, en temeldekı bır çağdaş kavramıdır Bızzat ulusal egemenlığı bıle o belırler, sınırlar Onun, çağdaş demokrasıde, ulu- sal egementigi bıle sınırlayan bır ışlevı vardır Bu nedenle çağdaş demokrasıde ve onun laık toplumunda, her yonuyle bıhn- melı, kavranmalı özümsenmelıdır An- cak o zamandır kı onun başka hıçbır öğ- retıde (doktnnde) -ıdeolojıde- olmayan orneksız değen anlaşılmış olur Çağdaş demokrasıde, artık, soyut \e dokunulmaz bır "ulusal istenç" (ırade) kavramı uzenne dayanma duzeyı, aşıl- mıştır Demokrası, ulusun egemen olarak kendısını yonetmesıdır Fakat, türlü yol- larla deyunlenen o yüce (muteal) ulusal ıstenç "insan haklan'' ıle çevnlıdır In- san haklan denen oğretıye bu yuce ılke- yı bıle belırleme ve sınırlama ışlevı ve- nlmıştır Buna göre ulusal ıstenç, her şe- ye kadırdır her şeyı yapabılır yalnız ın- san haklan oğretısının "Yapma" dedığı bır şeyı yapamaz Ve de tersıne olarak ın- san haklan oğretısının "Yap" dedığı şe- yı yapmakla yükümludur Yanı ınsan haklan oğTetısının ulusal ıstencı bıle sı- nırlama ışlevı vardır, çağdaş demokrası- de Insan haklan ılk once, Ankara Unıver- sıtesı Sıyasal Bılgıler Fakultesı'nde (Mulkıye'de), eğıtım alanına gırmıştır İstanbul \e Ankara Hukuk fakultelenn- dekı Kamu Hukuku alanındakı hocalar da kendı dısıplınlen ıçınde ınsan hakla- nna yer vennışler, bu alanda yayımlar yapmışlardır Konunun, pek bılınmeyen ılgınç bır yönü daha vardır Bızde Latın kokenlı yeru Turk harflen kabul edılmeden ön- cekı İstanbul Hukuk Fakultesı dergısıne bakarsanız, orada uzun bır bıhmsel tar- tışmanın yapıldığmı görursunuz Daha eskı harflerle çıkan bu dergıde, "Turk muhakımı. kanunlann. Esas Teşkılat Ka- nunu'na muga>eretini tetkıke salahıvet- kâr mıdır? (Turk yargıçian, yasalann, anayasaya aykırılığını -yani, yasalann. anayasada deyimlenen ve guvnce aJtına alınmış olan haklan ıhlal edıp etmedığı- ni- araşünp karar venneye vctkilı mıdır) konusu irdetenmiştır. Ve daha 70 yılı bu- lan bir sure önce, insan haklan konusu gundeme gelmiştır; ama. onun yay gın eği- tinu,daha yenıyenı başlayacaktır. BatTda ise îkınci Dunya Savaşı'ndan hemen son- rakı vıllarda bu disiplin, unıversite \e or- taoğretune gırmışOr. Hatta. Na/ılenn iş- galı altındakı Pans'te, Hukuk Fakulte- si'nde profesorler, ne dersleri veriyoriar- du bılıyor musunuz?" Hukuk fakultesınden otuz metre uzak- takı bulvar uzennde, çıfte Nazı nobetçı- sı kol gezerken bu profesorler, "bireyci- ük" (ındıvıdualısme) -bıre>ın kışıhğı ve haklan- bu haklann yadsınması oğretısı olan Nazızmın ve faşızmın bılım ve ah- lak dışılığını behrten dersler venyorlar- dı Ve otuz metre ılendekıbulvardaışgal- cı Nazı nobetçılen Vıchy kentınde de Fransa'ya Nazızmı getırmeye uğraşan Petaine- LavaUe yonetımı Bu dramatık çelışkıdır kı savaştan hemen sonra ınsan haklannı, unı\ersıte ve orta oğretımde yer almaya ıtelemıştır Buna, Londra ve tyashıngton'dan ıkı olgu da hız katmıştır Londra'dakı Lord Bevvench Planı denen olgu, çalışan alt sosyal katmanlann haklannı sağlamaya hız getırmıştır Çahşana ış -ışının haklı ucretı- elınde olmaya nedenlerle çahşamayacak duru- ma gelene de kendısının ve kendısıne bağlı olanlann sefalete d^ışmesını önle- yecek bır gelıre sahıp olmasını ılen sü- ren bırplan, sosyal hukuk kavramını pe- kıştırmıştır Washıngton'da da Rooseveft, mülkıye- te ve eğıtıme. korkudan, yoksulluktan, sefaletten azadelık sağlama ılkesıyle, kıt- lelere ve onlann eğıtımıne yönelmıştır (Fakat sonralan, Johnson, bunun Ame- nka'ya mahyetının buyuk geleceğı savı ıle Roosevelt'ın ılencı polıtıka ve plan- lannı gölgeye çekmışür) Llus ıçı hukukta onemı gıttıkçe artan ınsan haklan ve onun kıtleler vıcdanla- nna sızması devınımı, Bırleşmış Mıllet- ler ve Avrupa Konseyi'nın bıldın ve pro- tokollen> le, dunya çapında bır ılgı ve bıl- gı yaratısına vesıle olmuştur Bövlece, 1789 Fransız Devnmı'nın duşun ve eylemcılennden rahıp Sieyes'ın önensı, ınsan haklannı oğretme "duşu gerçekleşme alanında yenı aşamalara ka- vuşmuştur Ne dıvordu rahıp Sıeyes^ "İnsan hak- lannı tunç lev halar uzerine yazmah (hak etmeli) butun koşebaşlanna dikmeli: Ge- len okusun, gıden okusun. \e boylece, in- sanlar. kendi haklannı oğrensinler; de\- letinden ıstesinler, boyle bir isteğe hakla- n olduğunu oğrenmiş olsunlar." Bu arada bız, nerelerde dolanıp dur- duk? Evrensel demokrasının, uluslararası alanda "ulus ustû" nıtelıkte ürettığı mev- zuata, boyuna "çekÜKeler" koyarak dıp- loması becenlen (hunerlen) göstenmın- de kaldık, bu ulus ustu mevzuata, yargıç- lanmızın yabancılaşmalannı ımrendır- dık Ancak şımdılerde, orta oğretımde ın- san haklan okutmayı, devlet yukumlulü- ğu kılmaya yöneldık Geç, ama kutlu olsun Ve de uygulamayı saptırmamaya dık- kat gereğı v ar Önce cıddı bır müfredat Dıyanet İşlen'nden fetva almadan ger- çekten laık bılım adamlannca yazılan ders kıtaplan okutulmalı İnsan haklan derslennı, dın derslennı mollaca oku- tanlann ışgalıne uğratmamak gerekır Emın olun kısa bır sure sonra dıncılık taslayanlar ortava çıkacaktır Bunlar "Doğuda 1215 tarihh Baülı Magna Car- ta'dan once insan haklan semavi bir beJ- geye kavıışmuştur. O halde bunlan, mev- cut din ve ahlak derslen ıçınde okutmak- tan başka yapdacak bir ış yoktur" dıye- ceklerdır Laık Turkıye Cumhunyetı'nın eğı- tımıne safsata değıl bıhmsel duşunce egemen olmalı, çağdaşlığa göre ınsan haklan okutulmalı ARADA BÎR RAİF ERTEM Hukukçu Devrim Çağrısı Sosyal Demokrat Halkçı Partı ıle Cumhunyet Halk Partısrnın bırleşmesı yenı bır umut dalgası estırdı Olay yalnızca ıkı partının bırleşmesı olarak değer- lendınlmıyor Sosyal demokratların butunleşmesı 1 Hatta solun Bu umudu yıtırmemek zorundayız Acı gunler he- men kapımızı çalar Zıl seslerını duyuyoruz Bır çıkış yolu hazırladı bırleşme Yenı-eskı yone- tıcılere buyuk sorumluluklar duşuyor Sen-ben, SHP-CHP kokenlı kavgası bıtmış olmalı Zaten her ıkısının de kokenı aynı . Gerıye sen-ben kavgası kalıyor Bılınıyor' Sol partıler dargelırlı kesımın umudu Yaşam gu- vencesı Sanldılar' Umut veremezse, dargelıriı ke- sıme sol partıler 1 Umutsuzluk' Umutsuzluklar var ya 1 Yenı arayışlara yoneltıyor dargelırlı kesımı Bu yonelış dını partılere, ırkçı partılere oluyor Ihtıyar dunyamız çok yaşadı Yaşıyor da Ronesans ve reformunu yapmış ulkelerde ağır- lıkla ırkçı partılere oluyor bu yonelış Bıraz da dıncı partılere Hitlerorneğı Almanya'dakı, ltalya, Ispan- ya, Portekız orneklerı Musluman ulkelerde yer değıştırıyor dargelırlı ke- sımın yonelımı Çoğunlukla dını partılere yonelıyor- lar Bıraz da ırkçı partılere Cezayır, Mısır orneklen Iran'ı da sayabılınz Ulkemız de kuyrukta Sonkamuoyuyoklamalangostenyor RefahPar- tısı onde gıdıyor Arkasından gelenlerı bılıyorsu- nuz Saymaya dılım varmıyor. Sol partılenmız'? Soldakıler en alt sıralarda Onun ıçın çok onemlı SHP-CHP butunleşmesı Yeşeren umutlann kaynağı Yazık etmeyelım Gunahı vebalı boynunuza yo- netıcıler 1 Aslında hepımıze Sol partıler umut verebılırlerse dargelırlı kesıme, ıktıdar da oluyorlar Orneklerını çok yaşadık ulke- mızde En sonuncusundan başlayalım Seksenlı yıllarda bıraz umut vennce SHP, yerel yonetımlerde ıktıdar oldu Iç kavgalarla, çekışmelerle umut yıtınnce SHP, yerel yonetımlerı Refah Partısı aldı SHP ıktıdann or- tağı olduysa seksenlı yıllann umut kırıntılannın so- nucudur Olayın onemını kavramak ıçın bu son or- nek bıle yeterlı Bız yıne, bıraz daha genlere gıdelım Yetmışlı yıl- lara' Umut olunca ortanın solu CHP bırıncı partı ol- du Iktıdar' Ama yanlış ortaklıklar, bireysellık tutkusu! MC'yi iktidar yapb. (Mıllıyetçı Cephe) Aftmışlı yıllara donelım Bıraz umut olunca TİP (Turkıye Işçı Partısı), TBMM'nın gundemını tayın ettı Lıderlık kavgası1 Sanıyorum gunumuzde altı partı yaptı sosyalıstlerı Umut olmaktan çıktılar Bır de çevremıze bakalım' Umut olmaktan çıkın- ca sosyalızm1 Ne duruma duştu Balkanlar, Doğu?. Dun kardeş kardeş bıriıkte yaşayanlar Bugun bır- bırlerının boğazına sanlıyorlar Kan govdeyı gotu- ruyor Gunumuzde dargelırlı kesımın tek umudu, Ke- malizm; Atatürkçulük kaldı Hatta mıllı devlet ol- manın gururu Halklann bıriıkte yaşam yolu CHP de Ataturk'un partısı Programı onun gele- neğı Ataturk Devrımlerınden uzaklaşırsa CHP yo- netıcılerı Devrim ıdeoloıısı bıterse1 Kışısel kavgalar başlar Çıkar sorunlan Sonumuz mu'' Kulağımıza gelen seslerden bel- lı Sorumluluğu Hikmet Çetin'ın omuzlanna yukle- yıp kaçmayalım CHP, SHP yonetıcılerı, uyelerı 1 Sosyal demokratlar, demokratık soldalar' Ayağınız yere bassın sosyalıstlerı Bakın ozelleştırmeadı altında kapıtulasyonlarge- lıyor! ACI KAYBIMIZ Cemıyetımız üyesı, değerlı arkadaşımız, Basın Şeref Kartı Sahıbı MİTHAD SERTOĞLU 29 Mart 1995 Çarşamba gunü vefat etmıştır Mıthad Sertoğlu'nun cenazesı 30 Mart 1995 perşembe günü öğle namazını müteakıp Erenkoy Bağdat Caddesı Galıppaşa Camıı'nden alınarak Çamlıca Vlezarlığı nda toprağa venlecektır Vefatı camıamızda buyuk ûzuntü yaratan Mıthad Sertoğlu'na Tann'dan mağfıret, kederlı aılesıne ve üyelenmıze başsağlığı dılenz TÜRKtYE GAZETECtLER CEMİYETt Uçkitap METINERKSAN D uşuncebıhm,sinemabilim, nıızah- bilim (humourology) Uç kıtap bu bılımlere ılışkın ve bu bılım- ler kapsamında yazılmış kıtaplar- dır Ulkemızde bu konularla bı- hmsel olarak uğraşan ünıversıte- ler ve kışıler yoktur ya da çok azdır Ele alınan konulan tanhsel ve çağdaş açıdan bıhmsel ola- rak ırdeleyen bu üç kıtap tanh bılıncı ve duşun- ce bılıncı olgulannı gundeme getırmekte ve tar- tışmaktadır istanbul Unıversıtesf ndekı bıhmsel bılgı olu- şumuna v e bınkjmıne, felsefe dalında 1933-1938 yıllan arası büyuk katkılar yapan ve dunya fel- sefe çevrelennın çok ünlu kışılennden bın olan Prof Dr Hans Rekhenbach (1891-1953) şoyle demış "Bir uıüversitenin gerçek değennı, bıhm- sel araştınnalar yapan ve biümsel bdgi oluşturan hocalannın say ısı beUrler." Ankara Unıversıtesı, Dıl ve Tanh-Coğrafya Fakultesı, Türkıye Cumhunyetı Tanhı Anabılım Dalı öğretım uyesı Doç Dr Kurtuluş Kayaluie- ğışık turlerde uç kıtap oluşturmuş Kıtaplann ad- lan ^unlar "Turk Ddşünce Dunyası I", "\ onet- menlerin Çerçevesuide Turk Sınemasr. "Keşke Herkes Papağan Olsa - mizah uzerine yazılar 1." Turkıye de okumak, oğrenmek bılmek, du- şunmek, aniamak ırdelemek, bıhmsel bılgı edın- mek ısteyen ınsanlann okuma alanlanna ulaşan kıtaplann çoğunluğu, bılımsellıkle, nesnellıkle ılgısı olmayan, bılımsellık ve nesncllık maskesı ya da kılıfı ıle ortülü, bılım dışı, akıl dışı, man- tık dışı, aşın öznel, açık ya da gızlı Atatürk kar- şıtı, laıklık karşıtı, cumhunyet karşıtı, ulus ulke devlet karşıtı, şenat yandaşı, padışahlık halıfe- lık, şahlık yandaşı, dınsel, cınsel, soylence, soy- lentı, mezhep, tankat, bayatlamış devnmcılık modası geçmış solculuk kıtaplandır Kendını ay- dın sanan karaaydın (karaaydın dey ımını, 195O'lı yıllann karanlığında Sayın Nadir Nadi oluştur- muştur) çoğunluğu, sıyasal, toplumsal, ekono- mık, asken, kultürel, sanatsal uzak ve yakın Turk tanhını, bvnsı Atatürk yandaşı gorunumunde olan bınsı Ataturk karşıtı gorunumunde olan hem solcu hem sağcı gorunumlennı ustaca kul- lanan, ıkı karacahıl ve karagafıl roman yazannın yazdıklan romanlan ve bu ıkı zıbıdının yazdığı duşunce kıtaplannı okuy arak ote vandan Ataturk yandaşı \e Ataturk karşıtı gorunumunde olan düzmece duşunürlenn yazdığı kıtaplan okuy arak öğrendıklennı ve bıldıklennı sanmışlardır Dev- nmcı gorünümundekı kışkırtıcı (provokator) ajanlann, mıllıyetçı gorünümundekı karavobaz- lann ganp bır kanşım gorünümundekı ıkıncı cumhunyetçı, Abdulhamıtçı ve yenı Osmanlıcı akyobazlann yazdıklan kıtaplarda bu kultur ka osunun bu kultür boşluğunun dehşetengız göster- gelendır Bıhmsel araştırmalar yapmak ve bıhmsel bıl- gıler oluşturmak ıçın genel bılım kıtaplan, soz- cukler ve yontembılım kıtaplan yeterlı kaynak- lar değildır Fakat ne yazık kıabugun Turkıye'de ünıverstte ıçı ve unıversıte dışı bazı bıhmsel araş- tırmalann ve bıhmsel bılgı oluşturmalann kay- naklan, genel bılım kıtaplan, sözlükler ve yon- tembılım kıtaplandır Ostehk öznel, güdümlu, taraflı, hıçbır yenı belge, bılgı, bulgu ve duşun- ce kapsamayan sıradan kıtaplar ve yazılar bıle, bu çahşmalann temel kaynaklandır Aynca bu tür çalışmalar sonucu yazılan kıtaplann en belırgın yonlen, başka yazı ve kıtaplardan yapılan alıntı- İarla dolu olmalandır Bu kıtaplardan bıhmsel araştırmalar sonucu elde edılmış hıçbır özgun, belge, bılgı, bulgu, tanıt kanıt, duşunce, yargı, bı- hmsel bılgı ve "belirgin bir kuramsallık" yoktur Bu kıtaplar baştan sona başka kışılenn duşunce ve yargılan ıle doludur Işte boyle yabansı (ganp) bır bılımsellık ve ya- dırganan (acaıp) bır kıtap otamında. Kurtulu; Kayah, değışık dergı ve gazetelerde, değışık tur- lerde ve tanhlerde yazmış olduğu yazılannı üç kı- tapta toplamış Değışık tanhlerde yazılmış bu düşun yazılannda katıidığımız katılmadığımız (Turk Sıneması adlı kıtaptakı bazı yargılara) du- şunceler ve vargılar olmakla bıriıkte "Sa\Tiı Ka- yalı'nın üç kitabında \avımladıgı ya/ılannın or- taklaşa en belirgin nitcüğı. vazılardakı çok çarpı- cı kuramsallık, çok vurucu vargılar, çok sıradışı saptamalar ve çok ozgün dusunseUikur." Sayın Kayalı temel ılgı alanlanm dıve tanımladığı bu üç konuda, olağanustü boyutlarda bıhmsel bılgı ve nesnel duşunceler ıçeren üç kıtap oluşturmuş- tur Sayın Kayalı yazılannı topladığı uç kıtabın arka kapaklannda yazılı olan açıklamalarda kı- taplannı şöyle tanımlamaktadır Turk Duşunce Dunyası 1: Olkenın dûşünsel to- pografyası çıkanlmadan geçmışın kultür mırası nesnel bır bıçımde duşunulmeyıp hamaset üslu- buyla benımsenır ya da ınkılapçı bır zuppehkle reddedıhn>e hıçbır yere vanlmaz, vanlamaz Turk toplumunda sakat bır muhafazakârlıkla, aykın bır toplumculuğun sonuç alıcı olamayacağı aşı- kâr gıbıdır Aslında kultür polıtıkalannın değıştıreceğı ın- san materyah tumuyle tanınmalıdır Turk ınsanı- nı oluşturan surecın anlaşılmamış tanhsel daya- nakîan vardır Bu ınsan potansıyeh tanınmadan, onun tanhsel geçmışı anlaşılmadan amaçlanan değışıklıklergerçekleştınlemez Onun ıçın Turk duşunce tanhının yakın geçmışıne, yakın geçmı- şının de basıt kavgasının taraflanna değıl. soru- nun vazedıhş bıçımını eleştıren düşun adamlan- na yönelmek yararlı olabıhr Bunun sonucu ola- rak duşunce tanhımız zenginleşecek, Turk aydı- nı, Turk kulturu daha değışık bır şekılde anlaşı- lacak, belkı de Turkıye'nın kımı sorunlannı sap- tıran durumlar ortadan kalkacaktır Çoğu kışı 'Turk duşuncesinin nereye gittiğj'konu.sunda kı- mı mdî göruşlennı heyecanh bır şekılde savun- maya devam etse de nereden geldığı noktasıyla da ılgılenmeye başlayacaktır Yonetmenler Çerçevesinde Türk Sineması: 1980 öncesınde ınsanlann bu arada sınemayla uğraşanlann, yonetmenlenn, eleştırmenlenn so- nınlan vardı Turk smemasına damgasını vuran yonetmenlenn her zaman sonınlan vardır Zaten sorunu olmayan, genış anlamda kultürel ve sıya- sal tercıhı olmayan, meramını anlatamayan ya da anlatacak meramı bulunmayan bır yönetmenın Türk sınemasına damgasını vurması, etkılı ol- ması olanaklı değıldır Zaman ıçınde düşüncele- n değışse de yerlı sınemada etkılı olan yonet- menlenn, örneğın Yıhnaz Güney'ın, Lütfi Akad'ın, Halit Refiğ'ın Aüf Yılmazın ve Me- tin Erksan'ın her zaman sorunlan olmuştur Geç- mış donemdekı tartışmalan unutmak, unuttur- mak bır anlamda Turk sınemasının tanhını de unutturmak demektır Buna hıç kımsenın hakkı yoktur Turkıye'de oluşacak sınema, halıyle geç- mışten tumuyle bağımsız olmayacaktır Sınema- mız onemlı olçude geçmışın uzennde yuksele- cektır Uzennde vukseleceğı geçmışın yok sayıl- masıyla dünyanın sekızıncı hankalannın, yenı yonetmenlenn, hankalar yaratacaklannı bekle- mek bır ham hayaldır Keşke Herkes Papağan OkaMızah üzenne ya- zılar 1 Mızah yazılan daha doğrusu mızah uze- nne yazmak, Turkıye'de pek anlam ıfade etmı- yor Zaten mızah yazılan da başta Rıfat Ilgaz ol- mak üzere kendılennın öykücu ve romancı ola- rak cıddıye ahnmamalanndan şıkâyetçı Aynı şı- kâyetı adı mızah yazanna çıkmış herkeste gör- mek mumkün Bunun çozum yolu da herhalde vazılana pur mızah olarak bakmamak Ahmet Hamdi Tanpınar onemlı bır yazısında mızah ro- manı ve öyküsu yenne edebıyat ürunlenndekı mızah oğelen uzennde duruyor "Vlizah meslek olmamak şartıvla guzeldır. Onu her şeyın yerine koyduğurnuz zaman, kaınat bır sıntmadan iba- ret kalır. İnsanın bugunku gibi dun de sadece gfl- lebilmesi için budala olması lazımdır. Hüseyın Rahmı, komiği bir yerdedurdurmasını bildıği için guzeldir. Bunu bazen adcta farkında otmaksızın yapar. O zaman bir Meftun Bey in, bu- Raci'nin gulmekten daha başka bir şeye, daha yııksek bir şeye layık olduğunu anlanz.' Belkı de bu aynmın farkında olmamak, yapılagelen edebıyatı. yazı- lan metnı önemh ölçude zedelıyor Bu çerçeve- de değerlendınldığı zaman mızahı oğelen yo- rumlama şeklındekı bır eğıhm Türk gülmecesı- nın (mızahırun) olağanustü bır potansıyeh oldu- ğunu duşundurtebılır Ancak Turkıye'de mızah uzenne zaman za- man duşunce belırtenlenn bu konuyla uğraşma- dıklan aşıkâr görunmektedır Turkıye'de mızah uzenne duşunenlenn, bızzat mızah öykü ve ro- manı yazanlann, kankatur çızenlenn, bu farklı- hğa daır en ufak bır ıhtırazı kayıtlan bıle bulun- mamaktadır Kurtuluş Kayalı 'nın duşuncebıhm, sınemabı- lım, gülmecebıhm, mızahbılım üzenne yazdığı bu üç kıtap, bıhmsel bılgıler ve kavramsal duşun- celer ıçeren uç kaynak kıtap olarak Turk külturü ıçındekı onemlı ve ayncalıklı yennı her zaman konıyacaktır karusındayım PENCERE TARTIŞMA Çözüm bize kalıyor smanlı Imparator- luğu'nun çokuşuyle yok olmak durumuna gelen Turkıyemızı, üstun çabalanyla bağımsızhğa kavuşturan, başta Atatürk olmak uzere. değerlı ınsanlan duşunup bugunku duruma baktıkça ağlamaklı olmamak elden gelmıyor Buyuk bır ongorulülukle topluma çekıduzen vermek, onu akılcı duşunceve kavuşturmak ıstemışlerdı o yüce ınsanlar Nasıl oldu da bız, gün geçtıkçe onlan daha ıyı anlavacağımıza, anlamayanlann, bır ölçude aniamak ıstemeyenlenn tutsağı durumuna duş.tük' 1 O köklu devnm yasalanna uymaz olduk Değıneceğim konuya başlamadan once, Prof S. Erman'ın, Cumhunyet'tekı 23 I 1995 gunlu yazısından şu guzel satırlan sızlere sunacağım "... Özellikle Ataturk'un çıkardığı devrim kanunlannın eksiksiz uygulanması şarttır. Ve bu kanunlan, koltuklan ve yaranmak istedikleri için uygulamayanlardır ki, Ataturk'u her gun sırtından hancerleyen o yobazlann suç ortaklandır." Değıneceğım yasa, 26 Kasım 1934'te benımsenmış olan 2590 sayılı yasadır Turkıye Büyük Mıllet Meclısı, uzun tartışmalardan sonra, ağa, hacu haflz, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi, hazretleri gıbı lakap ve unvanlan kaldırmıştır Esbab-ı mucıbede (gerekçe) şu açıklama yapılıyor "Turk inkılabının en açık vasfu demokratik olnıasındadır. Demokrasinin tcmdi. ulusal uyeler arasında, ne kanunda ne teşrifatta ne de muamelede hıçbır fark olmamasıdır." (Dahılıye Encumenı Mazbatası-1- 1137) Bu yennde ıstekler ne yazık kı. gun geçtıkçe unutulmaktadır Oysa buyuk devlet adamı Atatürk, bu yasanın benımsenmesınden hemen sonra, kendısıne paşa hazretleri dıyen bır bakanına "Ne demek paşa hazretlen? Paşa hazretleri yok, paşalık yok. Bundan sonra bana paşa demeyıniz" demıştır (F Atay, Çankaya S 678) Aynca Munir Hayri Egeli'ye yazdırdığı Bayonder adlı destam gozden geçınnce baş say faya el yazısı ıle şunlan yazmıştır "Genel olarak erkek için bay, kadın için bavan. Butun yazılan ona gore duzeltmelı. Bey, begum, efendi. hanım kalkacak." Insanlar arasındakı eşıtlığe bu denlı onem venlen gunumuzde, kışılenn efendi, bev. beyefendi, hanım, hanımefendi sozcukleny le aynm oluşturularak eşıtsızleştınlmelen çok uzücudür Bu durum, kadınlara bayan, erkeklere bay denılerek gıdenlebılır Hele gerçekleştırdığı dıl devnmı ıle duşunce yapımızı değıştırdığı ıçın başoğretmeıüiğe yaraşır görduğumuz bu yüce ınsan, öğretım kurumlannda hoca sözcüğünün kullanılagelmekte olduğuna kım bılır ne denlı uzulecektır Cumhunyet devnmını benımsemış olanlar, alışkanlıklanndan kurtulamazlarsa o devnme ısınamamış olanlara ne demeye hakkınız vardır9 Butun bunlan devletın duşunmesı, eğıtım kurumlannda kuçuk beyınlere ıyı ahşkanhklar kazandırması gerekmekte ise de toplumun, devnmler karşısındakı karşıthğı bunu engellemektedır Sayın yonetıcılen, ahşkanlıklan ıle baş başa bırakarabılınz Ama eğıtım kurumlannda (okullar, radyo-tele\ızyon) Turk gençlığını, devnm yasalannı öğrenmekten yoksun bırakmalannı bağışlayamayız Çozum bırey olarak bızlenn göstereceğı tıtızlığe bağlıdır Ulusal gucumuzun, mutluluğumuzun devnm yasalanna uymamıza bağlı olduğunu unutmayalım Ataturk'un çok sevdığı TevfikFikret'ın, "Bir Tasvir Onünde" başlıklı şunnın son dızesnu anarak yazımı bıtınyorum "HakbeOediğinbiryola yahuz gkkceksin." Boyle olahm RûştüErgun Işınbılımcı (Radyolog) Belgin Doruk'un Yaşamındaki Tragedya... Belgin Doruk bır yurek vurgunuyla 59 yaşında gozlennı hayata kapadı, dunya sınemasının değıl, ama, 'Yeş//çam'ın unutulmaz yıldızıydı Otuz yıl oncesındekı sınemamızın sıyah-beyaz perdesınde seyırcılenn duşlennı bezeyen Belgin Do- ruk, geçmışımızı ıstıfleyen belleğımızın gızemınde nostaljık bır sultan gıbı yaşıyordu Arkadaşımız Se- lim Ilen, gazetemızde çıkan "Küçuk Hanımefen- dı'ye Mektup" başlıklı yazısını şoyle noktaladı "An Belgin Hanım, çocukluğumun, ılk gençlığı- mın en zanf ıdolu " Gunumuzde hıçbır genç kadın, otuz yıl oncesının genç kadını gıbı ınsana bakamaz O gunlenn hava- sını solumadan bu olanaksızdır Kadının gozbebek- lenne yansıyan eskı kulturlerın ışıkları sondu grttı, ama, tukenmeyen nedır? Nıçın ne Greta Garbo unutuluyor, ne de Marilyn Monroe belleklerden sı- lınebılıyor^ Çunku 'değışen' dunyamızın yaşam çekırdeğıne sınmış 'değışmeyen'm varlığı da bır gerçek • Yaşam ıle olum, guzellıkle çırkınlık, aydınlıkla ka- ranlık, huzunle mutluluk bır butunse, talıhle talıhsız- lık de bır elmanın ıkı yarısı gıbıdır Belgin Doruk talıhlıydı, guzellığını beyazperdeye yansıtabılecek olanakları gençlığınde kullanarak yıl- dızlaşmıştı, ama talıhsızlığı de bu noktada odakla- nıyor, kendısıne denn bır tuzak hazırlıyordu Yaşlanmak, bır yıldıza yasaktır ; Resımh roman kahramanı gıbıdır yıldız, goz kenar- ları kınşmayacak, yuzu buruşmayacak, gerdanı sarkmayacak, goğuslerı duşmeyecek, belı kalınlaş- mayacak, kılosu değışmeyecek 'ebedı gençlık ık- sın'rv ıçmış tannçalar gıbı zamana meydan okuya- cak Zamana kım meydan okuyabılmış kı? Sınema pıyasası kadını metalaştırır yıldızlaştınp pazarlar, kullanır, somurur, mıadı dolunca kâğıt gıbı buruşturup çop sepetıne atar Yıldızlar bır yana, hayatını guzellığıne ve gençlığı- ne bağlamamış nıce kadında ve erkekte, 'yaşlanma olgusu' sureklı ışkence gıbıdır Cahit Srtkı "Otuz Beş Yaş Şıın"nı neden yazdı? Şakaklanma kar mı yağdı, ne var? Benım mı Allahım bu çızgılı yuz"> Ya gözler altındakı mor halkalar? Neden böyle duşman goıvnürsunuz, Yıllar yılı dost bıldığım aynalar? Zamanla nasıl değışıyor ınsan! Hangı resmıme baksam ben değılım Oysa her resmı insanın ta kendısıdır çunku ya- şam bır fotoğraf değıl, bır sınema, dorduncu boyu- tu da ıçenkleştıren bır sureç 1 Ancak yaşamı dor- duncu boyutun zamansal mantığında ozumseye- meyen çağımız kulturunde, pıyasanın değer yargı- lan, yıldızlara bakış açısından seyırcıyı canavaıiaş- tınyor Greta Garbo'nun otuz beş yaşında kendısı- nı hayattan sılıp gerı kalan yıllarını sılık bır golge gı- bı yaşaması, Marıryn'ın aynı yaşlarda çareyı canına kıymakta bulması, yıldızlık raconunda harakırı ya- sasının ışledığını vurgulamıyor mu? • Bır yıldız, ancak yıldızlıktan oyunculuğa geçış ya- pabılırse doğallaşarak hayatını mutlulukla surdure- bılır, ama, aynaya baktığı zaman suretınde yıldızlı- ğını arayıp da bulamazsa, ışın ıçınden çıkması ola- naksızlaşır Işın ıçınden çıktığı gun de ış ışten geçmış olabılır Belgin Doruk yıldızı kaydıktan sonra ruhsal sar- malların cenderesıne gırdı, hastalandı, hekımlenn yapacaklan pek bır şey yoktu Doruk, kafasında sorunsalının duğumunu çozdu- ğu zaman, ış ışten geçmış mıydı'? Kıtaplar okuyor, duşunuyor, doğanın yasalannı kavnyordu Kımbılır, bır yurek vurgunuyla dunyaya Allahaısmarladık demeseydı onunde dolu dolu ya- şayacağı yıllar olabılırdı Hıç kımse omur boyu "Küçük Hanımefendi" gıbı yaşayamaz, ama, kendı kendısı gıbı yaşayabılır. Efkan Şeşen "DOKUZ ALTI YOLLARINDA" CIKTI VEFAT Saraybosna eşrafından merhum Selamı Sertoğlu ıle merhume Sıdıka Sertoğlu'nun ogullan, Rıza Sertoğlu'nun yeğenı, merhume Nasfet - Salıh Ocal, merhum Murat - l^azan Sertoğlu, Mıhman - merhum Cahıt Türesay, Dr Mesut - Husnü Okan'ın kardeş ve ağabeylen, Sedat Sertoğlu ve Vedat Sertoğlu'nun amcalan, Sertoğlu aılesının amcazadelen, merhume Bılge Ongan, Orhan Türesay, tmre Yıldız, Olke Genç, Reyhan Pıetruşka, Selçuk Ocal, Meyra ve Mıray Ozpmar, Mert ve Leyla Okan'ın dayılan, merhum Yusuf Zahır ve merhume Afîfe Hasırcıoğlu'nun damatlan, merhume Zahıre - Nun Ennç, merhume Fahıre - tlhamı Kaynak, merhume Talat Hasırcıoğlu, Beyken - Bedn Canlı, Orhan - Ova Ennç, Oznur - Tumay Caner ıle Aysu Canlı'nın enıştelen, merhum Yusuf Anaydm'ın kayınpeden, merhume Beşıre Sertoğlu'nun vefakâr eşı, Afıfe Sertoğlu Anaydm'ın sevgılı babası, emeklı Başbakanhk Devlet Arşıvlen Genel Müduru, tanhçı, gazetecı - yazar MİTHAD SERTOĞLU 29 Mart 1995 gunu vefat etmıştır Cenazesı 30 Mart 1995 Perşembe günü (bugün) Erenköy Bağdat Caddesı Galıppaşa Camıı'nden oğle namazından sonra Jcaldmlarak Çamlıca Mezarlığı'nda toprağa venlecektır Allah rahmet eylesın AÎLESt
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear