29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
&YFA CUMHURİYET 2 MART 1995 PERŞEMBE 12 DİZİYAZI [Macaristan'ınkararsızlığı acaristan'ın Iklleml 1 Macaristan ekonomisi üstüne bilgi- 1 snmek ısteyenler için 'Kopint-Datorg . U-aştırmaEnstitüsü'güvenılirbirkay- ı ak. Kopint-Datorg'un verileri ise pek i 'ginç: Macaristan, yabancı sermaye akışın- ı a öteki Doğu Avrupa ülkeJerinin ha- ; al bile edemeyeceği bir süreç yaşadı 1 e yaşıyor. Sanayı üretimindeki düşüş (urdu hatta artışa geçildi. Buna rağ- ı len Macaristan, intiharlarda Avru- | a'da birinci sırada yer alıyor. Alko- zm, Macaristan"da ciddi bir sosyal so- (tına dönüşürken halkın üçte binnden j azlası işini yitirme korkusunu, tüm so- ı unlannın önüne koyuyor. Kimileri bu olumsuz gelişmeyi ahla- li ve siyasal nedenlerle açıklamayı ; eğliyor. Bunlara göre ekonomik ko- ı ullann bu olumsuzluklara neden ol- ı tası mümkün değil. Ancak anlaşılan bu 'iyimser' değer- lendirme, salt ıstatistik verilerle yapı- an, ınsanı ve ülke gerçeğini gözardı ;den bir yaklaşımdan kaynaklanıyor. jörünen o kj aşın derecede tırmanan ntihar oranlan ve alkol bağımlılığı sa- ıılanın tam tersıne ekonomiden kay- Eanıyor. C Macaristan, deyim yerindeyse iki ca- rri arasında binamaz kalmış gıbi. Bir ,'andan çok köktenci bir özelleştirme ıygulamasına gidildi; özellikle yaban- :ı sermayenin önündeki tüm engeller, benzer ülkelerle karşılastınlamayacak ölçüde kaldınldı. Ama öte yandan .989'dan bu yana tüm devlet mülkünün adece yüzde 15.2*si özelleştiriJebildi. izellikle bugün iktidardaki Gyula lorn hükümeti de dahil 1989'dan bu fana işbaşına gelen hükümetler, Maca- istan'da kamu maliyesi üstündeki en ıgır baskıyı yaratan ve 86 milyar forint- ik (yaklaşık 98 milyar dolar) bütçe açı- Jını doğuran ağır sanayi kuruluşlannı, le özelleştirme kapsamına alabildiler le de devlet mülkiyetindekı bu kuru- uşlann gereksindiği yapısal düzenle- neleri, yenileştirmeleri, sermaye arttı- ımlannı gerçekleştirebildiler. "Ne o, teo" olunca da sonuç bu oldu tabiı. Gerçekten de ağır sanayi kuruluşla- n, bugün Macaristan ekonomisirun 'di- BozortarTolarak ülkeekonomisini felç ediyor. Budurumda Horn hükümerinin önünde fazla seçenekyok. Eğer Maca- ristan serbest piyasa ekonomisini ka- rarlılıkla seçtiyse (ki öyle ilan edildi), özelleştirmeyi ne pahasına olursa olsun yaşama geçirecekse (ki öyle ilan edil- di) bunu sonuna kadar götürmek zo- runda. Nitekım Macaristan lşverenler Birliği Baskanı JanosPaJottsalaycı bir üslupla şöyle diyor: "Bu dere>i geçemeyeceksek geri dö- nelim. Geçeceksek bir an önce geçelim. Ama bugünkü gibi derenin ortasında durup beklersek suya yuvartanmaktan bizi kimse kurtaramaz." - 'malum' acı reçete Gerçekten de özelleştirmeyi kendi- i temel hedef bellemiş hükümetlerin, ^989'dan bu yana sadece yüzde 15'lik |ir özelleştirme gerçekleştirebilmeleri : ülkedeki büyük ışlermelerin yüzde •)"lınun hâlâ devletçe yönetiliyor ol- ttası, pek akla uygun değil. Üstelik bü- Rük boyutlu bütçe açığı, orta enmde büyük işletmelerin ayakta kalmasını jjaglayan devlet desteğini (sübvansi- İfon) olanaksız kılıyor. Buna karşılık pu işletmelerin özelleştirilebilmesi için ficretlerde çok kökten düzenlemeler yapılması (Türkçesi gerçek ücretlerin indinlmesi). sosyal güvenlik ağtnın fi- nansmanında önemli bir pay tutan iş- veren payınm kaldınlması, işletmelerin iç ve dış yatınmcılar için daha çekici kılınması için bir dizi sert önlem alın- ması gerekiyor. Bu ise bugünkünden çok daha büyük sayıda Macann sosyal açıdan çizgi dışına itilmesi demek. Bu- nu göze alamayan hükümetlerin Macar halkına armağanı ise gitgide hızlanarak düşen yaşam düzeyi oldu. î Aşırı hızlı fıyat artışlannm aşağı pektiği yaşam standartlannın yanı srra ışyerini yitirme korkusu da Macaris- tan'da ilk sırada öne çıkıyor. Çalışabi- |ir nüfusun yüzde 71 'i. Median Araş- tırma Enstitüsü'nün verilerine göre. iş- JZMDCN UFİTAUZME DÖNÜ$ (Doğu Avrupa'da özelleştirım) • Macaristan'da un, şeker, yağ vardı, komünistler helva yapmayı beceremediler. Macaristan'da bunlar şimdi de var, ancak iktidarı eline geçirmiş, piyasa ekonomisine tapan politik güçler, gene helva yapmayı beceremiyorlar. Olan da Macar halkına oluyor. • Macaristan lşverenler Birliği Başkanı Janos Palotas alaycı bir üslupla şöyle diyor: "Bu dereyi geçemeyeceksek geri dönelim. Geçeceksek bir an önce geçelim. Ama bugünkü gibi derenin ortasında durup beklersek suya yuvarlanmaktan bizi kimse kurtaramaz." tirildi. Ama Macarlar bu olguyu, bir başka açıdan da degerlendiriyorlar: Amiral gemisinde ABD bayrağı Böylece Macar sanayisinin amiral gemısinden Macar bayrağı indirildi. Gemi. artık Amerikan bayrağı altında dünya pazarlannda yelken basıyor. Bu basit bir 'ulusaJ onur' sorunu değil. Tam tersine 'ulusal çıkar' sorunu. Ni- tekim yabancı sermayeyi özendirmek amacıyla hertürlü kısıtlamadan anndı- nlmış Yabancı Sermaye Yasası, işlet- melerin yüzde 100'ünün yabancılara satılmasına olanak tanıyor. En azından denetimin yabancı sermayenin eline geçmesinin önünde hiçbir engel yok. Tersine, aşın birözendirmeden söz et- mek gerekiyor. Nitekim telekomüni- kasyonda Amerikan West International fîrması yüzde 51 paya sahip. Otomo- bil yapımında (başta Ikarus işletmesi olmak üzere) General Motors'un his- sesi yüzde 67'ye ulaştı. Konaklama ve rurizm dallannda da dunım, hemen hemen aynı. Ancak Ma- caristan'da bu gelişmenin ülkenin dışa bağımlılığını nasıl etkileyeceği tartış- malan ağırlık kazanmış değil. Bugün ağırlıklı olarak tartışılan Macaristan sa- nayısınde devletin yüksek paylannın iç(°)vedışyatınmcılaradevredilmesi. Sokaktaki adam bile bunun, ülkede kri- tik bir dengede duran sosyal banşı dı- namitleyecek bir işsizlik dalgasına yol açacağını biliyor. Hükümetlerin. özellikle işbaşındaki Guyla Horn hükümetinin hareketsiz- lik, kararsızlık eşiğindeki tutumunda birde sendikalann ülkedeki gücü etki- li oluyor. MSZOSZ kısaltmasıyla anı- lan güçlü sendikalar birliği. hükümet- lere özelleştirmeden önce bir 'sosyal uzlaşma' öneriyorlar. Piyasa ekonomi- sine insancıl birgeçişin koşullannı içe- ren bu öneri. aynı zamanda saydam bir özelleştirmeyi de önkoşul olarak daya- tıyor. Sosyalistdüzendeki bırlik sendi- kasının bir devamı niteliğindeki ve yüksek üye sayısı ile öteki Doğu Avru- pa ülkelerinde sendikalann sahip ola- madıklan bir gücü elinde tutan MSZOSZ bir uzlaşmazlık durumunda hükümete kafa tutabilecek konumda. 'Mutlu baraka' 20 yıl önce Macaristan, "Doğu Bloku'nun en mutlu barakası" olarak amlırdı. Bugün de Doğu Avru- pa'nın en mutlu ülkesi olarak anılmasının koşulları var. Ancak 1989'dan bu yana alınan tutarsız eko- nomik kararlar; bir adım ileri, bir adım geri salınımlar ülkeyi bu fırsatın kaçırılması eşiğine getirdi. • Macaristan, intiharlarda Avrupa'da birinci sırada yer alıyor. Alkolizm, Macaristan'da ciddi bir sosyal soruna dönüsürken halkın üçte birinden fazlası işini yitirme korkusunu, tüm sorunlannın önüne koyuyor. Yabancı Sermaye (Mılyon $) 1989 23 1990 1991 1992 215 569 2107 1993 5576 Verim göstergeleri (1989=100 katul edılerek 1993ı/enlenl ; Hizmet İsektörü %79.6 Sanayi üretimi %72.3 Tarım üretimi %53.0 Ekonomik veriler (1993) İşsizlik %12.1 Enflasy. %22.7 j Dışborç 25.5 mılyarS M.-V.Î ^ / yerini yitirme korkusunu en yakın teh- like olarak nıteliyor. Keza Budapeş- te'deki Merkezi Istatistik Dairesi"nin venlerine göre. I992"de halkın dörtte biri (yüzde 25) asgari geçim düzeyinin altında yaşarken bu oran bugün (1994 verileri) yüzde 33'ü aştı. Bir başka korkunç istatıstik: Intihar ederüerin oranı, özelleştirmeye henüz başlanmamış olan 1989 yılına göre üç kat arttı. Alkolizm de 1994 Martı'nda resmen. hükümetin mücadele edeceği sosyal sorunlann içine alındı. Oysa Kopint-Datorg Enstitüsü ya- bancı sermaye akışında cesaret verici öngörülerde bulunuyor. Zaten daha şımdıden 5.5 milyar dolarhk yabancı sermaye ülkeye akmış durumda. Üste- lik 1993'tenbu yana yabancı sermaye- nin sanayi dallanna akışında tırmanma eğilimleri gözleniyor. Söz konusu yıl- da ortalama yüzde 3 hatta 4'lük bir ar- tış. Bu öteki Doğu AvTupa ülkelerinın düşleyemeyeceği bireğilim. Bunlardan Amerikan General Elekt- rik fırmasının ünlü Tungsram işletme- sini satın alması, hedefine ulaşmış bir örnek olarak sunuluyor. Gerçekten de Amerikalılar Tungsram işletmesine ya- nm milyar dolar yatırdılar ve dünya pa- zanna açılan bir pencere oluşturdular. Üretim modernize edildi, ürün çeşitli- liğinde ciddi bir genişleme gerçekleş- 20 yıl önce Macaristan. "Doğu Blo- ku'nun en mutlu barakası" olarak am- lırdı. Bugün de (kapıtalist düzende mümkün olabilecek bir mutluluk ney- se) Doğu Avruga'mn en mutlu ülkesi olarak anılmasının koşullan var. Ancak 1989'dan bu yana alınan tutarsız eko- nomik kararlar; bir adım ileri, bir adım geri salınımlar ülkeyi bu firsatm kaçı- nlması eşiğine getirdi. Bir yandan ya- tınmcılar özendiriliyor. öte yandan yüksek vergi politikalan ile ürkütülü- yor. Bir yandan iç üretimin arttınlma- sı isteniyor, öte yandan ülkeye ithal mallannın akılsızca akmasına engel olunamıyor, hatta kimi kez özendirili- yor. Ihracat gelirleri tahsil edilemiyor, buna karşılık özellikJe tekstil sektörün- de vergi yükünden kurtulmak amacıy- la kaçakçılık neredeyse kurumlaşmış durumda. Sonuç Macaristan'da un, şeker, yağ vardı. komünistler helva yapmayı be- ceremediler. Macaristan'da un, şeker ve yağ bugün de var. İkridan ellerine geçirmiş ve piyasa ekonomisine tapan politik güçler, gene helva yapmayı be- ceremiyorlar. Olan da Macar halkına oluyor. Yarın: Arnavutluk Vakfımızın yıllık olağan genel kurulu 11.03.1995 Cu- martesi gıinü aşağıdaki gündemle Abdullah Düğün Sa- lonu Beyaz Saray, Beyazıd adresinde saat 13.00-17.00 arasında yapılacaktır. Çoğunluk sağlanamadığı takdirde 18.03.1995 Cumar- tesi günü aynı saat-yer ve gündemle toplanacaktır. GÜNDEM 1- Açılış 2- Divan seçimi 3- Yönetim Kurulu raporunun okunması 4- Denetim Kurulu raporunun okunması 5- Yönetim ve Denetim Kurulu raporlannın Genel Kurul onayına sunulması 6- Vakıf arsa, bina, daire alınması veya kat karşılığı ve yap-işlet-devret modeli ile inşaat yapılması için anlaşmalar yapılması konusunda Yönetim Kurulu'na yetki verilmesi 7- Vakıf çalışmalan üzerine görüş ve öneriler 8- Kapanış TUNCELf EĞİTİM VE SAĞLIK VAKFI YÖNETİM KURULU Nüfiıs cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ERGÜL ATAKTÜRK 0854 nolu basın kartımı kaybettim, hükümsüzdür. UĞUR GÜNYÜZ 1975'den bugüne Duvardan duvara halıda Duşa kabinde Mikro jaluzide Dikey perdede İthal halı ve yer döşemelerinde ölçüleri DOĞRU alıp, hizmeti DOGRU veriyoruz. arkadas halıcılık ve dekorasyon Tel.: 0.212. 260 62 19-227 40 09 Fax: 0.212. 261 32 78 EĞİJİM VE SAĞLIK MUHABİRLERİDERNEÖİ YÖNETİM KURULU BAŞKANUĞI NDAN Demeğımizin Olağan Genel Kurul toplantısı 18 Mart 1995 Pazar gü- nu, saat 10.00'da Türkocağı Cad. No: 17'deki Istanbut Tabıp Odası. Se- vinç Özgüner Salonu'nda yapılacaktır. Belırtılen gün çoğunluk sağlana- madığı takdirde ıkincı toplantı 26 mart pazar günu aynı saatte aynı ad- reste gerçekleşecektir. Sayın üyelerimize ve ılgılılere önemle duyurulur. Yönetim Kurulu Gündem: 1 - Açılış ve yoklama, 2- Başkanlık divanının oluşturulması, 3- Yönetim kurulu. faaliyet raporu ile denetim kurulu raporiarının okunması ve göruşulmesı, 4- Yönetim kurulunun aklanması, 5- Tahmıni butçenin göruşulerek onaylanması. 6- Tuzük değışiklıkleri, 7- Demek orgarrian için seçım yapılması, 8- Dılek ve öneriler, 9- Kapanış VEFAT Derneğimiz Onur Ödülü Sahibi Değerii Sanatçı MELİH NEJAT DEVRİM'i kaybettik. Acımız büyüktür. Sanat ortamına başsağlığı diliyoruz. UNESCO AİAP TÜRKİYE ULUSAL KOMİTESİ ULUSLARARASI PLASTİK SANATLAR OERNEĞI T.Ç ESKİŞEHİR ASLİYB 4. HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1994 921 KararNo: 1994/939 Davacı Ne\zat Kanar tarafından davalı Nüfus Müdürlüğü alejhıne açılan ısım düzeltimi davası nedeniyle: Bozüyük ili. Bilecik ilçesi Karaağaç köyü cilt: 028/01 -S- 45- K: 27'de nüfusa kayıtlı davacı Nevzat Kanar'ın velayeti altmda- ki 17.8.1994 dofumlu kızı Yıldız'ın nüfus sicilinde yazılı Yıldız ismine Setenay isminın ilavesi ile kaydın bu şekilde düzeltimine karar \erilmistir. İlan olunur. Basın: 8519 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Devrim! Bektaşi dertlenmiş: - Ramazan geldi gidiyor, evde bir damla şarap yofc'demiş. Yine, bir gün domuz camiye girmiş, caminin müezzini do- muzu çıkarmak için uğraşır, ama bir türiü başaramazmış. Bek- taşi, kendi kendine söylenmiş: - Softanın domuzunu görmüştüm ama, domuzun softası- nı ilk kez görüyorum! Eskl Beykoz Imamı Hafız Efendi, Atatürk'le ilgili bir anısı- nı anlatmış, şöyle demiş: "Bir ıkindi vakti ıskelenin yanındaki kahvede oturuyordum. Biran kahvenin önünde birkaç otomobil bırden durdu. En ön- de duran otomobilden, o zamana kadar hiç karşılaşmamış olduğum fakat görür görmez tanıdığım Atatürk çıktı. Sevin- cimden şaşkına dönmüştüm. O'nun geldiği haberi o kadar çabukyayılmıştı kibütün Beykozlularbiran içinde etrafını sar- dılar. Ben de kendimi toparlayarak kalabalığın arasına kanş- tım. O'nu çokyakından görebilmek için çokyakınlanna ka- dar yanaştım. Halkın sevinç nidaları uğultu halinde yükseli- yor ve herkes biraz daha ileriye yaklaşmaya çalışıyordu. Ata- türk etrafına baktıktan sonra halkı sükûta davet ederek: - Beykoz imamı burada mı? Gelsin de konuşalım, dedi. Zaten tam karşısındaydım. Kalabalıktan aynlarakileriye çık- tım ve: - Buyur paşam, dedim, konuşalım. Atatürk sot avucunda duran üzümleri bana göstererek: - Hoca, bu helal de bunun suyu niçin haram? Bize anlat- sana. Birden bire şaşırmıştım. Bu güç suale ben nereden cevap verecektim? Bir müddet düşündüm, aklıma hiçbir şey gel- miyordu. Allah'tan imdat bekliyordum. Bir ara nasıl oldu bil- mem, aklıma gelen bir cûmle dudaklanmdan döküldü: - Paşam, kann sana helal de, kızın niçin haram? Atatürk bu sözümü işitince hafifçe gülümseyerek yüzüme baktı ve başını sallayarak: - Hoca sen alimsin, ben softalan arıyorum. Yann saraya gel de seninle konuşalım, dedi. Ertesi gün saraya gittım, beni karşısına oturttu, saatlerce bana Kuran'dan ayetler okutarak kendisi tefsiretti (yorumla- dı)." Hacıbayram Camisi'nde okunan yatsı ezanının sadalan ge- lirken Hafız Efendi sözlerini bitirmişti. - O çok büyük adamdı, Allah rahmet eylesın... diye mınl- danıyor, gözlerinden dökülen yaşlar beyaz top sakalına yu- varlanıyordu. (Atatürk'e Ait Hatıralar, Nazif Külünk, sayfa 121-122). Bu bölümü, Sadi Borak'ın "AtatürkveDin"adlı yapıtından aldım. Salı günü çıkan "Oruç Ayı mı Zulüm Ayı mı?" başlıklı yazı, naal da yankı yaptı, şaşırdım kaldım. Demek, insanlar ülkeyi saran yobazlıktan bunalmışlar, hoşgörü özlemi içindeydiler. Bir bayan okur telefon etti, kutladı: - Sayın Ekmekçi, olup bitenleri gördükçe, Mûslümanlıktan çıkıyorum! dedi. Okurlar biliyorlar, günlerdir Çankaya'nın, polıtikacılann ver- dikleri "iftar" yemeklerini eleştirdim. Bunun baştan ayağa bir din sömürüsü olduğunu yazdım. Bu, Tann'yı kandırmaktan başka şey değildi. Dıne saygısızlıktı. Necmettin Erbakan, Çankaya'daki iftar sofrasından sonra, şunları söyledi: "... Türkiye'deyaşananlar, Rusya'dakinden daha büyük bir devrimin gerçekleştiğini gösteriyor. Artık, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde verilen iftar yemekleri bile Kuran okunarak açılı- yor. Işte Türkiye'de yaşanan büyük devrim budur. RP, bütün dünya ve Türkiye'de fiilen iktidardadır."(17.2.1995, Cumhu- riyet). Bu gerçek midir, yoksa doğum yerindeki tanımıyla "Arap hâkimin oğlu"nun her zamanki abartmalı övünmeleri midir? Bilemem. Sezdiğim bir şey, boynuz kulağı çoktan geçti. Din sömürüsü yanştna gırildi mi, kimin nerede duracağı belli ol- maz. Atatürk Dolmabahçe'de Kuran okutup, yorumlannı ya- i pıyor. Ama, bunu anılar yayımlanana degin kimse bilmiyor.ls- met Paşa'nın Çankaya'da "/rrar^emekleri verdiği görülüp duyuldu mu? Süleyman Bey de, ısterse Güniz Sokak'ta, ba- sına habervermeden iftar verebilır, Hacı Ali'yi, Şevket'i, Yah- ya'yı. eşini dostunu çağınp ağıriayabilir, Nazmiyanım'ın ün- lü dolmalanndan sunabilir. Kimse kanşamaz.'.. Hacı TÖ'nün Başbakanlığı sırasındaydı; Devlet Konuke- vi'ndeki bir basın toplantısına ben de çağnlmıştım. Oruç ayıy- dı. Akşama doğru gittim. Tüm gazeteciler, bakanlar orada. Üçer kişilik küçük masalara bizleri oturttular. İki gazeteciye bir de bakan düşüyordu. Bız, Bedri Koraman la bir aradaydık, üçüncü kişi de, o zamanki Mılli Savunma Bakanı Zeki Yavuz- türk. Turgut Bey, basın toplantısına başladı, tam karşımda ko- nuşuyor. Bu sırada garson geldı, herkese: - Ne içersiniz? diye soruyor. Bedri Koraman: - Ben bir cin-tonik nca edeyim! der demez, soiundan bir tekme geldi. Zeki Yavuztürk: - Onuyemekte içersiniz! diyordu. - O zaman bir portakal suyu rica edeyim! Garson bana sordu: - Cin-tonik! dedim. Bir uyan gelmedi ama, Hacı TÖ, bö- öy- le bana bakıyor. Herkes sorular soruyor. - Ben de bir soru sormak istiyorum! dedim. - Ne soracaksın? Sen orada keyfine bak! dedi, sor baka- lım ne soracaksın?.. Kızmış mıydı? Az sonra, Can Pulak geldi, Başbakan'a "Sofra hazır!"de- di. Sofraya geçtik. Turgut Bey, yine yakınımda, sağımda Ke- nan Mortan, solumda o zamanki Adaiet Bakanı. Garson yi- ne geldi: - ıçecek ne alırsınız? - Rakı! dedim. Bu kez, Kenan Mortan'dan bir uyan: - Abi, ne yapıyorsun? - Devrimyapıyorum!'dedim. Politikacı iftar veremez, yemek verir! (Emin Çölaşan, bu olayı "Turgut Nereden Koşuyor" ki- tabında yazdı). Beyoglu'ndaki domuz işleme fabrikalan, Şişli'nin ANAP'lı Belediye Başkanı Gülay Atığ'ın buyruğuyla mı kapatılmış? Çatalca'nın DYP'Iİ Belediye Başkanı Bayan Atığ Şişli'ye ge- lince, domuzlara takmış. Neymiş? Sığırtarın kesildiği bıçakla, domuz kesilmezmiş. Sonra, domuzlann kesıldiğı yerier duvar- la örülmeliymiş. llyas Lokantalan'nın sahibınin kızına bak, kı- zına! BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAGA 1/ Padişah alayla cami- ye giderken yoldaki yoksullara onun adına sadaka dağıtan görevli. 2/ Temel niteliğinde olan... Enerji. 3/ Vic- dan... Bir şeyin esas ru- tulan yüzü. 4/ Iskambil oyunlannda kâğıt atma sırası... Baryumun simgesi... "Maviye ça- lar gözierin Yangın mavisine/ Rüzgârda - - -'" (Ahmed Arıf). 5/ Bir yiyecek ya da içe- cekten sağlanan yarar. 6/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiy- le gerçekleştirilen anlam ve bilgi ahşverişi. II 1961-1967 yıllan arasında Doğan Avcıoğlu yönetı- minde yayımlanan haftalık siya- sal dergi... Söz, konuşma. 8/Ko- nut... Bir makyaj malzemesi... Çıplak vücut resmi. 9/ Mitoloji. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ IX. yüzyılda Azerbaycan'da bir halk hareketi olarak ortaya çıkan, dinsel öğelerin yanı sıra si- yasal öğeleri de içeren mezhep. 2/ Alaturka müzikte tempo... Bnçte, kazanılan her ele verilen ad. 3/ Taşlık yer, çıplak tepe... Güneydoğu Asya'da, özellikle Laos'ta kullanılan ağızlı org tü- rü. 4/Marmara Bölgesı'nde bir göl... Bir nota. 5/ "Dinle sana bir edeyim'Hatırdan gönülden geçıci olma" (Karacaoğ- lan). 6/ Tahıl yıgını... Parmak ya da el kaldırarak verilen oy. 7/ Tümör... Dinsel tören. 8/ Sürünün önünden giderek ona kıla- vuzluk eden koç. 9/ Hamur tahtası... 1yı bakım ve ilaç tedavisi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear