Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7ŞUBAT1995SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
i1995 yılı, toplumsal değerlere duyarlı çevreler için 'özelleştirmeye karşı savaşım yılı' olacak
OzeDeştirmeye güvensizlik
TOKTAMIŞ ATEŞ
OKTAY EKtSCİ
ANKARA - Başbakan Tansu
ÇiDer, 1995'in özelleştirme yılı
olacağını söylerken ülkedeki
toplumsal değerlerin bu uygula-
maya karşı korunmasını ısteyen
duyarlı çevreler de kendi alanla-
rında önlemler almaya başladı-
lar.
4046 sayılı özelleştirme Ya-
sası 'nın kamu arazilerinin satışı-
nı öngören hükümlerinde toplu-
mun genel çıkarlannın gözetil-
memiş olması, özellikle kültür
ve doğa zenginliği olarak kentin
ve kamunun yaranna korunma-
sı gereken alanlann da imara açı-
iarak pazarlanması tehlikesinı
yaratıyor.
Böylesi bır satış politikasımn
ise yıllardır değişik yasalarla
yağmaya karşı korunan ulusal
zenginlikler üzerinde gıderilme-
si olanaksız tahribat yaratacağı-
nı gören sorumlu kişi ve kurum-
lar, Özelleştirme Idaresi Başkan-
lığı'nı, deyım yerindeyse sıkı ta-
kibe almış durumdalar.
Bakaıüığm kaygısı
27.11.1994 günlü Resmi Ga-
zete'de yayımlanarak yürürlüğe
giren özelleştirme Yasası. ka-
muoyuna "devietin işletemediği
• Kültür Bakanı Timurçin
Savaş, Özelleştirme
Idaresi Başkanlığı'na
(ÖÎB) 'resmen'
başvurarak, satışa sunulan
KlT'lerdeki kültürel ve
doğal mirasın 'özel
çıkarlara terk edilmemesi'
uyansında bulundu. ÖÎB
ise bakanlığın bu uyansına
hâlâ yanıt vermedi.
•Şehircilikten sorumlu
eski Devlet Bakanı Erman
Şahin, 4046 sayılı yasayla
getirilen 'kamu
arazilerinin imar rantını
yükselterek pazarlanması
politikasının' kentlerdeki
arsa spekülasyonunu daha
da pompalayacağını ve
yetki karmaşası
yaratacağını belirtti.
KİT'lerin özel sektöre devrini
sağlayarak ekonomik verimlilik-
lerini artnrmak" şeklinde tanıtıl-
dı. Benzer şekilde yıne özelleş-
tirmeye. "devletin ekonomiden
eBni çekmesi" şeklinde övgüler
dızilırken böylece yıllardır ka-
munun sırtına yük olan işletme-
lerin de artık becerikli ellerde
ekonomiye yenıden kazandınla-
cağı söylendi.
Ne var ki yasanın yürürlüğe
girmesi ve ardından Özelleştir-
me tdare Başkanlığı'nın hemen
kurulup özelleştirilecek kamu
mallannı açıklamaya başlama-
sı> la birlikte, uygulamanın hiç
de öyle "daha önce anlatıldı-
ğTiçerikte olmayacagı açığa çık-
tı. Satışa aday olan KıT'lere,
kendilerini işletme yapan tesisler
yerine ağırlıklı olarak arazileri-
nin çekiciliği ile müşteri aranır-
ken kimi KİT'lerin ise pazarlan-
masında yine iktisadi teşekkül
niteliklen değil, bulunduklan bi-
nalar ve diger gayrimenkulleri-
nin satışı önem kazanmaya baş-
ladı.
Bu gelişme üzerine, özelleştir-
me adına ulusal zenginliklerin de
özel çıkarlar yüzünden yitirilme-
si tehlikesine karşı ilk önlem al-
ma çabası içine giren kurumlar
arasında Kültür Bakanlığı da bu-
lunuyor. Bakanlığa bağlı 4 genel
müdürlük, Özelleştirme Idaresi
Başkanlığı'na ayn ayn başvura-
rak satışa çıkanîması düşünülen
KİT'lerin bünyesindeki korun-
ması gerekli kültür ve tabiat var-
lıklan ile aynı KlT'lerde bulu-
nan taşınırkonumdaki eski eser-
ler ve sanat ürünleri hakkında
kendilerine önceden bilgi veril-
mesini istediler.
1994 yılı Aralık aymda yapı-
lan ve sürdürülen bu başvunıla-
nn ardından Kültür Bakanı Ti-
murcin Savaş da yine Özelleştir-
me Idaresi Başkanlığı'na gön-
derdiği 26 Ocak 1995 gün ve 78
sayılı bakanlık yazısında, genel
müdürlüklerin ısteminin hâlâ ye-
rine getirilmedıgini anımsatarak
şunlan vurguluyor:
"Cumhuriyefimizin kurultı-
şundan bu yana çeşitli kurunı ve
kuruluşlara sanatçılarımı/j des-
teklemek ve özendirmek amacıy-
la eserler satın alındığı bilinmek-
tedir. (_.) ÖzeUeşrJrmede yaban-
cı sermayenin de abcı olacağı dii-
şünülerek bakanlığunızla koor-
dineli çalışma başlatümasına ge-
reksinim duyulmaktadır_"
'Kentter yamalı bohça*
Kültür Bakanlığı, kunıluş ya-
sası gereğince kendı koruması
altında bulunan ulusal kültür
zenginliğimizi özelleştirme fur-
yasından kurtarmak için bu ya-
zılanna yanıt beklerken 49. hü-
kümetin şehircilikten sorumlu
eski Devlet Bakanı Erman Şa-
hin de kamu arazilerinin satışıy-
la rant piyasasının pompalana-
cağı uyansında bulunuyor.
Kentlerin, ancak nazım plan
Şiddetin her türlüsüne hayır• Yazar Metin Kaçan
ve spiker Alp
Buğdaycı tarafından
Kaçan'ın eski sevgilisi
G.K.'ye işkence
yapıldıktan sonra
tecavüz edilmesi
kadın örgütleri ve
siyasi partiler
tarafından kınandı.
İstanbul Haber Servisi -
Yazar Metin Kaçan ve arka-
daşı televizyon spikeri Alp
Buğdaycı tarafından, Ka-
çan'ın eski sevgilisi G.IC'ye
işkence yapıldıktan sonra te-
cavüz edilmesi Mor Çatı Ka-
dın Sığınma Vakfı, Birleşik
Sosyalist Parti (BSP) ve
DİSK tarafından kınandı. Ce-
zaevinde tutuklu bulunan Ka-
çan ve Buğdaycı ile ilgili so-
ruşturmada polisin ihmali bulunduğu
öne sürüldü.
Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı üyele-
ri, G.K.'ye yapılan saldınnm. "kadınta-
ra uygulanan şiddetin eğitim. refah ve
bilgi düze> i> k bağlanüb oimadığuu gös-
terdiğini"
1
söylediler. Saldırmak için sa-
pık, hasta, anormal olmanın gerekrnedı-
ğini vurgulayan kadınlar, şöyle konuştu-
lar:
"Olayın kamuoyunda bu kadar yan-
kı bulması, olaya kanşanlann tanınmış
adlar olmasından. O>sa bizler Mor Ça-
tı'da her gün adı duyulmamış kadınlann
adı duyulmanıış erkekler tarafından uğ-
radığı benzeri şiddete tanık oluyoruz. Bu
ola>, bir kadın olarak günlük yaşamda
erkekJerin kadınlara aile içindc ve dışın-
da uyguladıklan vahşet ölçüsüne \aran
gerçek terörü ısrarla görmezh'kten ve
duymazlıktan gelen kadın başbakanımız
Tansu Çilier, bu teröre maruz kaian ka-
Kadınlara yönelik şiddetin eğitim, refah ve bilgi düzeyiyle Ugisi otanadığına dikkat çeken-
Birkşik Sosyalist Parti. DİSK ve Mor Çaö Kadın Stğınma V akfi, TV spikeri Alp Buğdaycı
ve yazar Metin Kaçan'ı kınadıiar. (Fotoğraf: HÜLYA TOPCU)
dınlann yegane stğınağı olan evleri kapa-
tan Gülay Atığ gibi kadın belediye baş-
kanlanna ithaf olunur."
BSP tstanbul ll Örgütü de açıklama-
sında "Cinsiyetçi şiddete karşı 'kadınla-
ra karşı işlenen suçlar' kavramı oluştu-
rulmaİL Bu davaların kadın yargıç ve sav-
cılar tarafindan oluşturulan mahkeme-
lerde görûlmesini istivoruz" dedi.
Kadınlara yönelik şiddetin eğitim so-
runu ile bağlantılı olmadığını belirten
DİSK Kadın Dairesi ise açıklamasında
şu görüşlere yer verdi:
"Kadınlara karşı şiddet ırygulamak
tüm hayatlan bo>unca crkekJere sunulan
bir cgemenlik aracıdır. Tüm toplumu ve
kadınlan, kadınlara yönelik çok yönlü
şiddete. ev içinde > a da dışında tecavüze,
enseste, cinsel tacize. pornografiye, fizik-
sel şiddet ve dayağa karşı çıkmaya çağı-
n>oruz. TecaviLze uğrayan ya da tanık
olan tüm kadınlan susmamava. tacavü-
zün açığa çıkanlması için mikadek
1
et-
meye çağınyoruz."
Kamuoyunun bu denli tepkisine yol
açan olayda polisin ihmali olduğu öne
sürüldü. Beyoğlu Emniyet Müdürlü-
ğü'ne götürülerek suçlan ve cezaları an-
latıldıktan sonra polise teslim edilen Ka-
çan ve Buğdaycı gözaltına alınırken, Ok-
tay K. ve arkadaşlan ise serbest bırakıl-
dılar. Ta ki bazı gazeteciler ve müdürle-
ri devreye girinceye kadar. Buğdaycı ve
Kaçan hakkındaki suçlamalann asılsız
olduğunun belirtilerek işkence yapanla-
nn nasıl serbest bırakıldığı sorulunca po-
lisler, Oktay K. ve iki arkadaşını da bu-
lup gözaltına aldı.
Ertesi gün Beyoğlu Nöbetçi Mahke-
mesi'ne çıkanlan sanıklar Buğdaycı ve
Kaçan tutuklanırken, Oktay K. ve arka-
daşlan da tutuksuz yargılanmak üzere
serbest bırakıldılar. Sanıklar Kaçan ve
Buğdaycı, suçlamalan reddederken ken-
dilerine komplo kuruldugunu ileri sür-
düler. Kaçan, "G.K. bana hakaret vckü-
für etti. Ben de iki tokat atbktan sonra ev-
den kovdum" dedi. Olay günü Beyoğlu
Emniyet Müdürlügü'nde rurulan Buğ-
daycı ise Kaçan'ı doğruladı.
Metin Kaçan'ın ağabeyi, mizah yaza-
n ve karikatürist Hasan Kaçan da dün bir
yazılı açıklama yaptı. "Kardeşimin ad>-
nın kanştığı üzücü bir ola> nedenh le be-
nim de basın organlannda adımuı yer
alması bir açıkiamayı dogurnıuştur" di-
yen Hasan Kaçan, bugüne kadar hiçbir
basın yayın kuruluşuna açıklamada bu-
lunmadığını belirtti. Kaçan, "RP'yegir-
diğim yolundaki habeıier asüsızdır. Her
Müslüman gibi dini vecibelerûni yerine
getirmeye çalışıyorum. Istura adlı mi-
zah dergisi yine basında yer aldığı gibi
Zaman gazetesi tarafından çıkanlma-
maktadır. Yaprıgım ilk ve tek açıklama
budur" dedi.
düzenlemeleri ile birbütünsellik
içereceğini anımsatan Muğla
Milletvykili Erman Şahin, 4046
sayılı Özelleştirme Yasası 'nda
sözü edilen mevzii plan düzenle-
meleriyle kentlerin bu kez devlet
eliyle yamalı bohça haline geti-
rileceğini belirtiyor.
Bakanlığı döneminde özellik-
le Istanbul'un imar ve kentleşme
sonınlanna yönelik olarak yerel
ve merkezi yönetim dayanışma-
sını öngören biryüksek planlama
ve koordinasyon kurulu oluşma-
sı için çaba gösteren Erman Şa-
hin, Özelleştirme Yasası'nın bu
tür demokratik ve bilimsel he-
deflen de ciddi şekilde zedeledi-
ğinden yakınarak başlatılan uy-
gulamanın sakıncalannı şöyle
anlatıyor:
"KİT arsalanna getirüecek
rant amaçlı plan kararlan, kent
arsalannın phasasını da spekü-
latif anlamda pompalayacaknr.
Aynca, yine bu ranta dönük ka-
rartar, kentin aityapı düzenini bo-
zacak, böylece sorunlann ve ma-
liyetlerin artmasına neden ola-
cak, bunun bedelini ise kent hal-
kı ödeyecektir."
Şehircilikten sorumlu eski
Devlet Bakanı Şahin, Özelleştir-
me Yasasf ndaki özel imaryetki-
lerinin getireceği karmaşayı ise
şöyle vurguluyor:
"Bu yasa fle hem tmar Yasa-
s'ndaki, hem de imar planlann-
daki genel kamu yaran iJkesi,
KIT'leri satın alacak özel kişi ve
kurumlann yaranna açıkça yok
edilmiş olacak. Zaten var olan
planlamayetkisi kanşıkfagma bir
de OzeDeştirme Yüksek Kurulu
eklenerek bu karmaşa daha da
büyük sorunlarla devam ede-
cek."
Arkeologlar da uyanyor
SHP-DYP koalisyonlannın
eski bir devlet bakanı özelleştir-
meyi bu boyutlanyla eleştirip
bugünkü Kültür Bakanlığı da
benzer gerekçelerle resmen kay-
gısını dile getirirken yine bu uy-
gulamaya karşı muhalefetlerini
yükselten sıvil toplum kesımle-
ri arasında Arkeologtar ve Arke-
olojı Derneği de etkin bir kam-
panya başlatma hazırlığında
Merkezi Ankara'da olan der-
neğin genel başkanı Doç. Dr.
Ahmet Tırpan, Türkiyenin en
değerli antik ve doğal değerleri-
ni banndıran Kuşadası-Fethiye
kıyı kuşağındaki kamu arazileri-
nin SİT niteliklen nedeniyle sa-
tılamayacağına dikkat çekerek
ülke değerlerine duyarlı kesim-
lere şu çağnyı yapıyor:
"Bu bağiamda tüm duyarlı ki-
şi ve kuruluşlann. bir daha yeri-
ne getirilmesi olanaksız olan do-
ğal ve kültürel mirasımızın satı-
şı ve kiralanması gibi amaç dışı
kullanımlara Lzin verilmemesi
konusunda tepkilerini gösterme-
lerini; yetkili kurum ve kuruluş-
lardan, hukuk dışı uygulamala-
ra izin verilmemesini talep et-
mekteyiz."
Evet. Öyle görünüyor ki 1995,
gerçekten özelleştirme yılı ola-
cak. Ama sadece Prof. Dr. Çil-
ler'in söylediği anlamda değil.
Aynı anda bu uygulamanın Tür-
kiye'nin yağrnalanması an-
lamına geldiğini bilen ve gören
duyarlı çevrelerin de özelieştir-
meye karşı savaşım yılı olacak...
HAYRI ÇIZELR E S M S E R G İ S
7 Ş u b a t - 2 M a r t 1 9 9 5
YAPI KRHD1
K Ü L T Ü R
MERKEZİ
Yapı Kredl Kazım T^kent Sanat Galerisl
Istiklâl Caddesi 285 Beyoğlu 80050 Istanbul Telefon: (212) 252 47 00/257
YAPI^CKREDİ
S A L I T O P L A N T I L A R I
1 9 7 0 - 1 9 9 5 / S O N 25 YILDA EDEBİYATIMIZ
ELEŞTİRİYöneten
Ahmet Oktay
Konusmacılar
Hasan Bülent Kahraman,
Orhan Koçak, Mehmet Rıfat
7 Şubat 1995 Saat: 18.30
YAPI KREDI
K Ü L T Ü R
MERKEZİ
•s
Yapı Kredl Sermet Çlfter Kütüphanesi
Istiklâl Caddesi 285 Beyogiu 80050 Istanbul Telefon: (212) 252 47 00/441 - 245 20 41
Salı Toplantılan'nı. isteyen herkes ücretsiz olarak ızleyebilir
YAPI^KREDi
Demokratik Sol
Bundan bir hafta kadar önce FİDYAK (Finans Dünyası
Araştırma Kurulu) toplantılarından sonuncusu, Kanal D ta-
rafından naklen yayımlandı. Konuk Sayın Bülent Ecevit
idi. llginç bir toplantı oldu.
FİDYAK, çok sevdiğim bir eski öğrencimin, Şeref Öz-
gencil'in yıllardan beri başarıyla yayınlamakta olduğu "Fi-
nans Dünyası" dergisi çerçevesinde zaman zaman top-
lantılar yapan bir araştırma grubu. Gene çok sevdiğim bir
eski sınıf arkadaşımın, Zekeriya Yıldınm'ın başkanlığın-
da yürüyen FİDYAK çalışmalarında, işten çok laf üretiliyor-
sa da, zaten bir noktada amacımız da bu. Çok farklı çev-
relerden gelen insanlar, belli noktalarda düşünce alışveri-
şinde bulunuyorlar. Ve sanıyorum bu toplantılar çok da ya-
rarlı toplantılar oluyor.
Anımsayabildiğim kadanyla Sayın Ecevit bu toplantıla-
ra daha önce hiç katılmamıştı. Ve toplantıya giderken na-
sıl bir toplantı olacağını da doğrusu tahmin edemiyordum.
Ama biraz yukanda da belirttiğım gibi, ilginç bir toplantı ol-
du.
Okuyuculanmdan ne kadan bu programı izledi, bilemi-
yorum. Bu bakımdan Ecevit'e yönelttiğim soruyu kısaca
özetlemek istiyorum. Aslında aklımda diğer turlarda sor-
mayı planladığım başka düşünceler de vardı. Ama iş uza-
yınca, tek turia yetinmek zorunda kaldık.
Sayın Ecevit yıllardan beri "sosyal demokrat olmadığı-
nı" ve savundukları düşüncenin "demokratiksol" olduğu-
nu ileri sürer. Oysaki "sol teorı" içinde böyle bir aynm yok-
tur. Sosyalist Enternasyonal'ın 1951 tarihli "Frankfurt Bil-
dirisinde" de böyle bir aynm görülmez.
Günümüz sosyal demokrasısınin ya da demokratik sos-
yalizmin temel belgesi olan bu bildiride; sosyal demokra-
sinin "Marksist kökenli" olduğu, fakat bununla birlikte, li-
beral bir devlet yapısı içinde "refahın paylaşımım" hedef
alan partilerin de sosyal demokrat kapsamı içine alınabi-
leceği vurgulanır. "Marksist kökenli olan ve Marksist ge-
lenekten gelen partiler sosyal demokrat, Marksist köken-
den gelmeyen solcu partiler demokratik sol partilerdir" gi-
bisinden bir ifadeye rastlanmaz.
Gerçekten Batı'da 19. yüzyılda ortaya çıkan ve öncele-
ri ";r)&7a/c/yo/u"benimsemişken, daha sonraları "genel oy"
ilkesinin yaygınlaşması ve sıyasal özgürlüklerin genişleme-
siyle "demokrasiyolu"nu benimsemiş olan sosyal demok-
rat partılerde bu "Marksist gelenek" görülür. Ancak Batı'da
emek-sermaye çatışması yaşanırken, bu sürecin dışında
kalmış olan ve sanayileşme sürecinin dışındaki ülkelerde,
20. yüzyılda ortaya çıkan ve (koşullar elverdiği ölçüde) de-
mokrasıyı benimseyen partilerin önemli bir bölümünde
böylesine bir "Marksist gelenek" görülmez.
(Kimi akl-ı evvellerin iddialannın aksine). bir partinin "sos-
yal demokrat" adını alabilmesi için, Marksist gelenekten
gelmesi şartı olmadığı gibi, Marksist gelenekten gelmeyen
partilerin kendilerine "demokratik sol" vb. gibisinden bir
isim takmalanna da gerek yoktur. "So/"dan hiç söz etme-
me özgürlükleri olduğu gibi, pekâlâ kendilerine "sosyal
demokrat" sıfatını da layık görebilırter. Zaten aslında önem-
li olan şey, isimlerinin ne olduğu değil. nasıl bir politika iz-
lemek istedikleridir. Örneğin Rusya'da Lenin'in liderliğin-
de 1917 Ekim Devrimi'ni yapan partinin adı, "Ftus Sosyal
Demokrat Partisi"6\r. "Bolşevik" ismi "çoğunluk" anlamı-
na gelir ve bu partinin Londra Konferansında, Lenin'in gö-
rüşleri çoğunluk tarafından benimsendiği için, partinin bu
kanadına bolşevik adı verilmiştir.
Kendini "solcu" olarak nitelendiren bir partinin "hangi
gelenekten" geldiği önemli değildir. Önemli olan şey, "han-
gi sınıfın" çıkarlarını ve hangi oranda savunmak istediği-
dir. Neyi ön plana çıkarmak istedikleri önemlidir: "Birey'i
mi, "toplum"u mu? Zaten bıreyci düşünce iletoplumcu dü-
şüncenin yollarının aynldığı nokta önem taşır. Solcu olmak
ya da olmamak burada anlaşılır.
Kanal D'den naklen yayımlanan son FİDYAK toplantısın-
daSayın Ecevit'e "sosyaldemokrasiyle", "demokratiksol"
arasındaki ayrımı nasıl yaptıklannı sordum.
Bülent Ecevit, 196O'lı yıllarda "Ortanın Solu" sloganını
nasıl ortaya attıklannı ve o noktadan "demokratik sol'çız-
gisine nasıl geldiklerini anlattı. Aslında benim sorduğum
şey bu değildi. Ayrıca, "CHP kırk yıldır ortanın solunda-
dır" sloganını ortaya atan rahmetlı ismet Pasa'ya da hiç
değinmedi ki, bu da açık bir vefasızlıktı.
Daha sonra Prof. Dr. Erdoğan Alkin ve Ardan Zentürk
benim sorularımı yineledıler. Ama Sayın Ecevıt'ten tatmin
edici bir yanıt alamadık. Saatlerce süren bir "Soru Yağmu-
a/"nda. emek ve sermaye arasındaki çelişkiye bir kez bi-
ledeğinilmedi. Doğrusu, bu nasıl bir "demokratiksol". an-
lamamız mümkün olmadı. Bülent Ecevit, "Halkımız anlı-
yor" diyor. Umanm anlıyor olsun.
Aynı toplantıda sol ve ulusçuluk arasındaki ilişkjler üze-
rinde de duruldu. Bu konuyu bir başka yazımda ele ala-
cağım. Ama şu kadarını söyleyeyim ki; bu konuda Sayın
Ecevit'le aynı saftayım. Ulusçu, ulusalcı ve yurtsever ol-
maksızın nasıl solcu olunabıleceğine bir türlü aklım ermi-
yor. Acaba "sosyal demokrasi", "demokratik sol" vb. gi-
bi solculuk türleri arasına "züppe sol" ya da "özenti sol"
gibisinden bir başka kategori mi eklesek?
40 bin öğretmene
soruşturma açıldı
• Kamu çalışanlannın 20 aralıkta gerçekleştirdiği eyleme
katıldıklan gerekçesiyle 40 bin öğretmen hakkında
soruşturma açıldığı bildirildi. Ankara'da soruşturma geçiren
4 bin 500 ögretmenden 2 binine uyarma ve kınama,
500'üne 30'da 1, 50sine de 8'de I oranında maaş kesintisi
cezası verildiği öğrenildi.
EMİ>fE KAPLAN
ANKARA - Kamu çalışanla-
nnın 20 aralıkta gerçekleştirdi-
ği "iş bırakma" eylemine katıl-
dıklan gerekçesiyle ülke gene-
linde 40 bin öğretmen hakkın-
da soruşturma açıldığı bildiril-
di. Eğitim-Sen Genei Başkanı
Yıldınm Kaya. yan yıl tatılinin
bitmesiyle bazı okullarda yeni
soruşturmalar başlatıldığını
vurgulayarak cezalandınlan ög-
retmenlerin idari yargıya baş-
vururacaklannı söyledi.
Hükümetin ücret politikasını
protesto etmek için 20 aralıkta
iş bırakan öğretmenlere soruş-
turma ve sürgünlerle baskı ya-
pıldığı belirtildi. Ülke genelin-
de 40 bin öğretmene soruştur-
ma açıldığı, Ankara'da soruş-
turma geçiren 4 bin 500 ögret-
menden 2 binine uyarma ve kı-
nama, 500'üne 30'da 1, 50'sine
de 8'de 1 maaş kesintisi cezası
verildiği öğrenildi.
Eğitim-Sen Kurucu Genel
Başkanı Yıldınm Kaya, araya
yan yıl tatılinin girmesi nede-
niyle birçok soruşturmanın ta-
mamlanamadığını belirterek şu
bilgileri verdi:
"Öğretmenlere açüan soruş-
turmalar artarak devam ediyor.
Okullann tatil obnasına birkaç
gün kala soruşturmalar tamam-
lanıp son anda öğretmenlere ce-
zalar verildi. Tatilden önce açt-
lıp tamamlanma\an ve birçok
okulda yeni açüan soruşturma-
lar var. Balıkesir'de sendikanın
şube başkanı ve mali sekreteri
sürgüncdikü. Muğla'dada 2 öğ-
retmen sürgün edildi."
Kaya. soruşturma sonucunda
maaş kesintisi cezası alan öğ-
retmenierin yürütmeyi durdur-
ma ıstemiyle idare mahkemele-
rine, kmama ve uyarma cezası
alan ögretmenlerin de itiraz için
üst makamlara başvuracaklan-
nı söyledi.
Ögretmenlerin haklannın ko-
runması yolunda büyük bır hu-
kuksal mücadele başlatacakla-
nnı \ urgulayan Kaya, soruştur-
ma ve sürgünlerin durdurulma-
sı ıçın Devlet Bakanı ve Hükü-
met Sözcüsü Yıkiırun Akruna
ile görüştüklen belirtti. Aktu-
na'dan sürgünlerin durdurulma-
sı yolunda "söz" aldıklannı
kaydeden Kaya, görüşmeden
olumlu kararlar çıkmasını bek-
lediklerini ifade etti.