Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 10KASIM1995CUMA
12 KULTUR
İngiltere'nin Bradford kentinde yer alan bir sergi, ölüm tabusunu derinden sarsıyor
Ölümün vesikabk fot aflan
AHIANTME.N
BRADFORD- Yırmı beş fo-
tograf sanatçısının objektıflen-
nı ölüme, ölümün ntüellenne,
hastane kondorlanna. morgla-
ra, otopsı odalarına, ölümün
gende kalanlanna çev irdıgı bir
sergi. şu sıralar Bradford'un
Ulusal Fotograf Müzesı'nde ız-
leyıciyle buluşuyor. Bu buluş-
ma. uyanlarla başlıyor: Sergi
salonunun gınşmdekı sergıde
bazı görüntulerın "izteyicivira-
hatsızedebileceğr tabelalan bir
yana. kapıda duran bir görev lı,
sergıyı görmek ısteyen herkese
kısa bırdemec verivor, sergıy-
le ılgılı. tabulann sarsıldığı bir yüzyılda,
ölüm. belkı de hâlâ sarsılmayan tek tabu.
Son yıllarda. başta fotoğraf sanatçılan ol-
mak üzere, *anat dünyasının bu tabuyu ır-
delemeye başladıgı gönilüyor. Bunun çe-
şıtlı nedenlerı \ar kuşkusuz: Venedık Bı-
enalı'nın buyılkıgenel küratörü Jene Cla-
ir"ın de belırttığı gıbı "seks, hastaük ve
ölümle pençeleşen bir yüzyılın sonunda"
belkı de kaçınılmaz bu ılgı. Hıç olmadığı
kadar olümü düşünur olmadık mı'1
. Dün-
yanın dört bir yanında. şu sanıye yaşamı-
nı yıtıren sayısız ınsan var. açlıktan. savaş-
tan: medya aracılıgış la cenazelenne katıl-
dıgımız ölü ınsanlar Öte yanda. ınsan ya-
Andres Serrano, bu yıl Venedik Bienali'nde de sergilediği "Morg" serisinden, -Ölümcül Menenjit" adlı yapıtıyla yer alıyor Bradford'daki sergide.
şamını uzatabılmek ıçın kıyasıya bir mü-
cadele veriyor genbılımcılen. ama bir de
madalyonun ötekı yüzü \ar; ateşlı ötanazı
tartışmalan sürüyor. Yazık kı pek çok de-
gerlı sanatçıyı en üretken çaglannda ya-
şamdan kopanp alan bir de AIDS gerçegı
\ar kı. özellıkle sanatçılann bu konuy a du-
yarsız kalabılmelen zaten şaşırtıcı olurdu.
Bradford'daki sergi. "The Dead". kım-
senın kaçamak yapamadıgı, ama çoğunun
hayatı boyunca yüzleşmekten kaçındıgı
ölümü. acımasız \e dehşetlı portreler ha-
lınde sunuyor izley ıcıye. Son solugunu ver-
mek üzere olan yaşlı bir kadının elını tutan
hemşıreden. üç y aşındakı kızçocugunu yı-
rirmış bir annenin günlüğüne. bir dostunu
AIDS'e kurban vermışbıradamın yaşadı-
gı y oksunIuk duygusuna ortak edıyor ızle-
yıcıy ı. Insanlara, belkı de bir ömiir boyu hıç
gormedıklen otopsı odalannın. morglann
kapılarını açıyor. O soguk beyaz fayanslar.
çelik masalar, kesıcı aletler siyah beyaz fo-
tografların çerçevesım aşarak, buz gıbı bı-
rakıyor ızleyenı.
Sergıdekı tanhsel karşıtlıklar ılgınç Po-
lonyalı fotografçı Kasimir Zgorecki,
1920'lerde. ölü çocuklann fotoğraflannı
canlıymış gıbı bir poz halınde ^unarken.
Alman fotografçı Rudolf Schafer, bırkaç
yıl önce Berîın'de bir morga vönelttığı ob-
jektıfiyle ölü bır kız çocuğunun görûntü-
sünü. Zgorecki 'nın örtülü tav rının çok öte-
sınde apaçık. olduğu gıbı gözler önüne se-
rıyor. (Zgoreckı'nın pek tercıh hakkı da
yoktu tabu. o y ıllarda ölü çocuklan canlıy-
mışgıbi fotograflamak ahlakı bırzorunlu-
luktu.) 1992 vılında "PissChrist"adlı ya-
pıtıvla tutucu Amerıkan çe\relennı ayaga
kaldıran sanatçı Andres Serrano.bu yıl Ve-
nedık Bienali'nde de sergıledıgı "Morg"
sensınden "Ölümcül Menenjit" adlı yapı-
tıyla >er alıyor Bradford'dakı sergide; ufa-
cık bacağında çorabının ızi hâlâ görülebı-
len. yenı ölmü> bırbebeğin fotoğrafları.
"Ölümlc Yaşamak" adlı yapıtıyla sergi-
îstanbul Devlet Tiyatrosu, Melih Cevdet Anday'm 'İçerdekiler' adlı oyununu sahneliyor
6
Aslında hepimiz tutukluyuz'
AZİZEKREN
"Bir kadını hiçbir zaman anlayamaya-
cağunı düşünmüşümdür çoğun. Nereve
kadar bilir misin? Benim duyduğum bir
sesi o duyamaz. Benim görmediğim bir
rengi o görür... Buray a kadar. Kuşla balık
arasındaki ayrım gibi. Işte içerdekilerle
dışardakiler arasında böyle bir uçunım
varmış meğer."
Melih Cevdet \nday'ın 80 dogum yı-
lı etkınlıklen kapsamında tstanbul Dev-
let Tiyatrosu. yazann 'Içerdekiler* ısımli
oyununu sahnelemeye başladı "Içerdeki-
ler'', ınsanlık tanhının temel sorunlann-
dan 'düşünceyi ifade özgürlügü ile bu öz-
gürlttğe karşı baskı ve işkenceyi' ırdeleyen
bır oyun.
Polısin te\ kıf kararı olmadan herhangi
bır kişıyi süresız olarak tutuklu bulundu-
rabılecegı bir ülkede: kendısıne yöneltı-
len düşünce suçunu 345 gundür üstlenme-
yen bır tutuklu ögretmen (Uğur Polat), tu-
tukluya suçu kabul ettırmek ıçın her tür-
lü yolu deneyen bır komıser (Kaya Akar-
su) ve ögretmenın baldızı (Meral Bilgi-
ner) arasında geçıyor 'İçerdekiler' 345
gündür öğretmenı konuşturmayı başara-
mayan ve bu yüzden üstlen tarafından sü-
reklı uyanlan komıser. ustlennden ikı gün
süre ıster.
Ögretmene, kendi odasında. kansıyla
baş başa görüşebileceğı ve yanlannda
kımsenın bulunmayacagını belirtırkomı-
ser. Iş baska, insanlık başka diyen komi-
senn amacı ögretmenın direncıni kırarak.
suçu kabullenmesmi sağlamaktır. Kansı-
na yazdıgi mektupta mutlaka gelmesını
ısteyen ögretmen. komıserin onları baş
başa görüştürecegını yazamaz.
Kansıyla görüşebileceğinı düşünen ve
bu anı düşündükçe genlen ögretmeni gö-
rüşme gününde bır süpnz beklemektedır;
karısı hasta oldugundan görüşmeye bal-
dızı gelmıştır
"lçerdekıler'ın rejısörlüğünü üstlenen
Zekâi Müftüoğlu. oyunun. yazılmasının
üzerinden 30 yıl geçmesıne rafmen, gün-
cellıgmı yıtırmemesinı çok önemlı ola-
rak nıtenlendınyor. Oyunun 'felsefi ağır-
lıkir oldugunu. çûnkü Melih Cevdet An-
dav'ınşaırlığınmveedebıyatçılıgının ya-
nında 'fevlosoP nıtelığının göz ardı edıle-
meyeceğını: oyunda Aoday'ın hem felse-
fe yaptığını hem de günümüzün gerçegı-
nı 30 yıl öncesınden sezdığını belırtıyor
Müftüoğlu. Yapay lığından ötürü sıstemın
kendısını tıkadığını belırten Müftüoğlu.
oyunda 'ahlakideğerlerin' sorgulanması-
nın altında bır ststem eleştınsının var ol-
duğuna dıkkat çekıvor 'İnsanoğlunun
elinden çıkan her şey >apay" dıyen Müf-
tüoğlu. bu yapaylıgın ınsanlıgı zedeledı-
gını ıfade edıyor
Izmır Devlet Tıyatrosu'nda 20 yıl ön-
ce tutuklu ögrermen rolünü kendisinın oy-
nadıgını belırtön Müftüoğlu.oyunun: sev-
ginın, erdemın, ınsanlığın hıçbır zaman
yok olmay acagı umudunu ıçınde taşıdığı-
nı \urguluyor Dışanda olan ınsanlann
sıstem ıçensınde tutuklu oldugunu belır-
ten Müftüoğlu. "Bir anlamda ben de tu-
rukluvum. loplumsal vapılanma bakı-
mından hepimiz tutukluvuz. Bu oyunda
insana ait bir şeyleri irdelemeye çalıştık.
Mefa'h Cevdet Anday 80 yaşına gelmiş bir
dev. Ona uzun \e sağlıklı bir vaşam dile-
rim'"dı>or
Oyunda komiserı canlandıran Kaya
Akarsu. oyunun bır aktöre her türlü ren-
gı hazırladıgını \e bunun Andav'ın usta-
lıgı oldugunu belırterek söze ba^lıyor
Kendı oynadıgı komıser rolünün 'polis
devletinin' bır sımgesı oldugunu belır-
terek. komısenn yukardan gelen emırlen
uy guladığını \ e 'Çoğu zaman ben bile bil-
mem ne söylermek istediğinii' derkenkı
bılınçsızlıgıne dıkkat çekıyor Akarsu.
Rejısör yardımcılıgını Zeynep Efser
Erkekli'nın üstlendığı oyunda.dekoru Et-
hemÖzborahazırlamış Güncellıgınıko-
ruyan "insan haklan ihlaline' eleştıret bır
bakış getıren "İçerdekiler*. ınsan haklan
ıhlallerı etrafında \ar olan sıstemı ve
yapaylıkları ıle ınsanın tutsaklaşmasını
ele alıyor "Dısanda' va^ayan ınsanlann
bakış açılanndakı daralmanın yanı sıra
'ezbere yaşamanın' sonuçlannın altını
çızenoyun, AKMOdaTıvatrosu'ndasah-
nelenıvor.
'Sözlerden korkan
gerçekten de korkar'
Kültür Senisi- TÜYAP Kıtap Fu-
an'nda gerçekleştirılen. aralannda
konuşmacı olarak Burhan Şenataiar.
llhan Selçuk. Süheyl Batum \e Can
Dündar'ın bulunduğu ".\ziz Nesin:
Aydııı Sorumhıluğu" başlıklı panel.
kalabalık bır ızleyıcı kıtlesı tarafından
izlendı. Adam Yayınlan'nın düzen-
ledıgı panelde. \z\z Nesın'den çok.
aydının düşünce özgürlügü konusun-
da alması gereken tav ır üzennde du-
ruldu. Burhan Şenataiar. aydının so-
rumluluğunun sadece sıyasal müca-
dele ıle sınırlı olmadığını belırterek
Azız Nesın'ın gerek düşünce özgür-
lügü, gerek aydın sorumlulugu konu-
sunda Türkıye'nın sımeeleşmış bir
yazarı oldugunu söyledı. Insanın ken-
dısıne ne oldugunu sorması gerektı-
gıni belırten Şenataiar. özgürdüşüne-
bılmenin. ön koşulu olarak özgur bıl-
gılenmeyı gösterdı. Aydınlann birbir-
lenne. bıreyın kendısine uyguladıkla-
n baskının da en az 8. madde kadar
zarariı oldugunu söyle-
yen Şenataiar. zıhınler-
deki baskilann y ok edı-
• 'Aziz Nesin. Aydın
Sorumlulugu' başlıklı
lebılmesiıçin"Benne- panelde Can Dündar
yim" sorusunun sık sık m e d y a n m düşünce
sorulması gerektıgıni
belırttı. Süheyl Batum
ıse düşünce özgürlügü-
nun hukuksal boyutu
üzennde durarak Tür-
kıye'de hukuksal alan-
da olduğu kadar psiko-
lojık anlamda da dü-
şünce özgürlügünden
bahsetmenın zor oldu-
ğuna dıkkat çekti. Ba-
tum, Aziz Nesın'ın
söyledildennın Sıvas'ta
37 ınsanın yakılması ıle
ilgılı davada hafifletıcı
neden olarak görüldü-
günü anımsatarak dev -
letın düşünce özgürlügü konusunda
uluslararası anlaşmalar arasında en
önemlılennden bın olan Avrupa In-
san Haklan Sözleşmesf nın gerekle-
nne uymadığını belirtti Batum, Te-
rörle Mücadele Yasası'nın 8. madde-
sinde yapılan degişiklığin düşünceyı
suç olmaktan çıkarmadıgını söyleve-
rek düşünce özgürlügü konusunda
öncelıklı olarak kafalardakı zıncırle-
nn kınlması gerektıfiını belırttı
Can Dünaar ıse llhan Erdost'un
ölümünün 15 yıldönümünerastlayan
bır günde böyle bır toplantıya katıl-
manın kendiM ıçın aynca önemlı ol-
dugunu belırterek başladığı konuş-
masında. Azız Nesın'ın aydın olma
sorumlulugu ıçınde. ınanma kadar
ınanmama hakkını sav unduğunu, tah-
nkçılıkten yargılandıgı sırada aydın
olarak Nesın'e sahıp çıkamamanın
rahatsızlıgını yaşadıgını belirtti. Sı-
vas olayından sonra kımı basın or-
ganlarında Azız Nesın'ı kötüleyıcı
yazılardan örnekler okuyan Dündar,
bu satırlann basın tanhı açısından ib-
ret vencı örnekler oluşturdugunu be-
lirtti "Medya, düşünce özgürlügü ne
duyarlı değiL tstanbul'da atöh e yanı-
>or. haberoluyor. Turkiye'nin Güney-
doğusunda köy ler yakıtıyor haber ol-
muyor" dıyen Dündar. aydınlann ay -
dın olma sorumlulugunu yenne getır-
medıgını savundu.
llhan Selçuk ıse Azız Nesın'le
1950'lerdenbu yana bırlıkte aynı mü-
cadeleyı verdiklerinı belırterek bır
toplumun düşünce özgürlügünü be-
nımsemesı ıçın bellı bır gelışmışlık
düzey inde olması gerektıgıni söyle-
di Selçuk. ünlübılgın Galilei'denör-
nekierle sürdürdügü konuşmasında
"Gah'lei. dünyanın güneş çevresinde
döndüğünü söylediği i*;in engizisyon
mahkemesi. yani bugünkü Devlet Gü-
venh'k Mahkemesi karşısınaçıkanldı.
ÇünkükilisedevletininotoritesuevTe-
nin merkezini dü nj a olarak kabul edi-
yordu. Galüei'nin düşünce özgürlü-
ğünü vasaklayan dev-
let düzeninin yürü-
mesi icin kiliseotorite-
sinin bozulmaması
gerekiyordu'* dıyerek
düşünce özgürlügünü
"egemen sınıflaıia
egemen suuflara kar-
şı çıkan özgüriükçü
kirJİe arasındaki çatış-
manın sonucu"olarak
tanımladı "Ozgürfük
istiyorsak savaşmak
zorundayız" dıyen
Selçuk, bu savaşımın
ınsan yaşamının tadı
ve mutlulugu olması
gerektigıni vurguladı.
Toplumun aydınlan-
masında tepeden ge-
len 1923 devnmının
önemli payı oldugu-
nu belırten Selçuk, devnmm ılkeleri-
nin zamanla toplumun genış kitlele-
ri tarafından benımsendıgine dıkkat
çektı Çok partılı rejım dönemınde
demokrasiye geçılseydı, bugün dü-
şünce özgürlügü gıbı bır kavramdan
söz edılmesıne gerek kalmayacagını
belirten Selçuk. "Sözlerden korkan
gerçekten de korkuyor demektir.
Eğer. bir sözün gerçeklik payı yoksa o
düşünceden korkmaya gerek yok. Bu
ülkenin bütünlüğünü sağlavacak gü-
cümüz \arsa. neden düşüncelerinidi-
le getirdiler diye insanlan içeri adyo-
ruz, neden Kürt millervekillerini içe-
ri atan Başbakana karşı çıkmıyo-
ruz"sorusunu yönelttı Demokrası-
nın etnık gruplann savaşımı sonucu
degil, sermaye emek çatışmasının bır
sonucu oldugunu belırten Selçuk.
"Demokrasiyi savaşarak alınteriyle
elde edeceğiz. Ancak bireyin demok-
rasiyi önce benüğinde benimsemesi
gerekiyor. Bizeonu devlet ya da med-
ya veremez" dedı.
de yer alan fotoğraf sanatçısı Bastienne
Schtnidt'ın de dıkkat çektıgı gıbı yaşamı-
mızda aslında ikı türlü yüzleşiyoruz ölüm-
le: Bın. her gün gazetelerden ızledıgımız.
"kişisel olmayan"ölümler: ötekı. yakını-
mızdakıölümler- Bıraılebıreyını yıtirmek
gıbı. Schmıdt. aılefotograflanyla haber fo-
toğraflannı kaynaştırdıgı yapıtında. bu ikı
uç arasında. fotografı bır araç olarak kul-
lanarak denge kurrnaya çalışıyor.
Schmıdt'ın devışıyle. "Ölüm.hepimbdeşit
kıbyar" V'etoplumdantoplumaölümson-
rası ntüeller degışse de ölümün varattığı
acının farkı yok. Isv ıçreli sanatçı Hans Da-
nuser."Median"adlı sensıyle. sergmın bır
bütün olarak ozetlenebılecek tavrını sergı-
lıyor Sergide yer alan bütün fotograflann,
ölüm olayına metafızık bır yaklaşımdan
çok. olayın fızıksellığını ön plana çıkaran
bakış açüinı görüyoruz Danuser'ın otopsı
masası fötoğraflannda Sergi gırışındekı
"Aman dikkat! Girmeden iy ice düşünün..."
uyanlarının nedenı de aslında bu Ölumü.
böy lesi gerçek. böylesı çıplak. böylesı apa-
çık görmek. televızyon ya da sınemada
günde belkı de yüzlercesını ızledıgımız,
duyarsızlaştığımız kurgu ölümlerı ızleme-
ye hıç mı hıç benzemıyor. (ABD'de yetmış-
İı y ıllarda yapılan bır araştırmaya göre. bır
çocuk 14 yaşına gelene kadar televızyon-
da yılda ortalama 18 bin ölüme tanık olu-
yormuş) Genç Ingıliz sanatçı Clare
Strand,kırmızı boyalara buladıgı, Elm So-
kagı'ndakı Freddie'nın elinden geçmişe
benzeyen manken fotograflannın yeraldı-
gı "Ölümcül Caribe" adlı sensınde. ölümü
eglencehk halıne getıren ucuz Hollyvvood
fılmlenne gönderme yapıyor sankı. Ro-
land Barthes, "Camera Ludda" adlı yapı-
tında. annesınınölmeden önce çekılmış bir
fotografına bakarken duydugu şaşkınlık-
tan söz eder: yasayan bir insandır henüz o
fotografta annesi, ama ölecektir ya da öl-
müştür bıle Bütün fotograflar, bir süreç
sonunda. ölü ınsanlann fotograflan olma-
yacak mıdır' lşte bu sergi. bir yandan fo-
toğraf makinesınin ışlevinı sorgularken o
sürecın son noktasından başlıyor. ızleyıci-
yı olümun vesıkahk fotografına bakmaya
zorluyor
• "Resimlerim, tıpkı
bır tiyatro oyunu sahnesi
gibidir. Oyunu yazar,
aktörleri seçer, dekoru
kuranm. Sahneler ve
kişilikler, bütünüyle
düşsel bir kurgudur.
Onlan günlük hayatta,
caddelerde yürürken
göremezsiniz, aramayın.
Onlar benim düşlerimin
gerçek olmayan
ürünleridir. Gerçekte var
olmasalar da. kendi
hallerince bir yaşam
sürerler. Var oluşlan,
zamanımızın
'te^hnomania'sına bir
karşı duruştur."
özgürlüğüne duyarlı
olmadığını
vurgularken, tlhan
Selçuk ise
"Demokrasiyi
savaşarak,alınteriyle
elde edeceğiz. Ancak
bireyin demokrasiyi
önce benliğinde
benimsemesi
gerekiyor.Bize onu
devlet ya da medya
veremez"dedi.
Teknolojik masaHar ve bir oyun
Cristo Yotov \ın resim sei'gisi, Artium Sanat Galerisi 'nde l arahğa kadarsürecek...
ECE TEMELKURAN
ANKARA - "Resim vapar-
ken, resme bakacak insanları
düşünürüm. Çünkü izleyiciler,
vaptıklanma bakarken. düşleri
benimkileıie buluşacaktır. Vap-
tıklanm üzerine düş kuran va
da düşleri benimkilerle buluşan
izley iciler, her zaman, benim ve-
ri doldunılamaz dostlarımdır."
Bulgaristanlı Ressam Cristo
Yotov. eski zaman masallannın
kadınları ıle hıç olmamış hay-
vanlan buluşturduğu resımlen-
ni, "yeni masallar" olarak ta-
nımlıyor. Resım yapmak. onun
için bir tiyatro oyunu yazmak
gibi. Sahneyi kuruyor. oyuncu-
lan çizıyor v e curcuna başl ıvor.
Anlaşılmaz sözcüklerle agırlaş-
tırmıyor sanatı; resim yapmaya
eğlenceli bir oyun gibi bakıyor.
Ama hiç hafife alınmayacak.
özenle ve dikkatle oynanacak
komik bır oyun. Sık sık kendi-
sıyle ve resimleriyle alay edi-
yor Resımlerindekı sessiz kala-
balık v e onlarca mekân-ışık bir-
leşımi. sanılanın tersınezorde-
ğil, kolay kılıyor anlamayı.
Çünkü aslında her şey, bır oyun,
o kadar Ama yine de oyun bo-
şuna degıl. Kendısıne "Yoto"
diyen sanatçı. kalabalık oyunun
nedenini şöyle açıklıyor
"tmgeleri tuvale yerleştirir-
ken, düşten bir dünya yaratıyo-
nım, benden başka hiçbir yer-
devar olmayan bir dünya. \ine
de bunu, izleykinin düşgücünü
kışkırtmak için yapıyorunı. Bu
avnntı y oğunluğu, kalabalık y a-
rarmak için yapümıyor. Ay nntı-
lar. daha çok şey anlatmama
yardımcı oluyor."
Turuncu beyaz çızgılı atlar.
yeşil-san gergedanımsı yaratık-
lar. başı balık gensı kuş fıay van-
lar. Yoto'nun resımlerindeki
çılgın hayvanlar âlemı. tekno-
lojıyle çılgına donen dünyada
insanların hayvan yanlarını
unutması. Tam bu sırada. tekno-
lojinin yeni oyuncaklanyla ya-
ratılan inanılmazyaratıklar. Yo-
to'ya göre, dogadan bütünüyle
uzak bır aldatmaca bunlar.
'Hiç birimiz bilgisa\ar
değıliz''
Teknolojmın yarattığı hay-
vanlan avlayan ınsan tablolan.
tarihi olmayan bir zaman dilı-
mınde geçen av sahnelerınde.
insanın içindeki sürek avı can-
landınlıyor. Kimlenn nelerav-
ladıgıysa resme bakarken ağır
agır belinyor. Konu av olsa da.
aynntılar gitgıde çoğalsa da.
Yoto'nun resımlerınde, sebebı
kendinden bır sakınlık var. Yo-
to, amacını şöyle açıklıyor:
"Zaten her şey. yeterince kö-
tü. İnsanlar benim resimlerimi
ahp evlerine astıklarında kcndi-
lerini iyi hissetmeliler. Çünkü in-
sanın evi, yapıcı bir güç kazan-
ması gereken bir mekândır ve
burada giizel oyunlar oy namak
ister. Ben, onlan resimlerimle
yeni oyunlara çağırmak istiyo-
rum. Resimlerimi alan insanlar
hep ay nı şeyi söy lüvor. Her scfe-
rinde yeni bir oyun keşfettikle-
rini ve bunun izini sürdüklerini.
Benim amacım da bunu yap-
mak zaten."
Yoto'nun resımlerinde. ba-
kışlan duygu ve düşünce pake-
ti olan kadınlar var Aynntı ka-
labalığının üzerine akıl almaz
bır özenle yerleştirilen kadın
yuzlerı ve bedenlennın çoğun-
İukla başrolde olmasının nede-
ni açık'
"Onlar sadece bir eins degil-
ler. Bence kadınlar için doğur-
ganlık küçük bir aynntı sadece.
Hep daha fazlasını getiriyoriar
yaşama. Onlar, yasamın yeni-
den yaratılmasında hep haşrolü
aln oriar. Onlann duy gulan, her
şe>ı, her seferinde yeni baştan
yaratıyor."
Yoto'nun resimlerinde işledi-
ğı önemlı konulardan bıri de ın-
sanın içindeki ikizı. Insanın bır
bılgısayar gıbı tek bir program
taşımadığını söylüyor ve eklı-
yor "İçimizde binleree prog-
ram var. Hiçbirimiz birer bilgi-
sayar değiliz. En azından şimdi-
lik."
Yoto. "Olacakmı?" adlı res-
mınde. kurduğu karmaşık
oyunlann doruğuna varıyor.
Kanat takıp uçmaya çalışan bir
soytan ile onu izleyen masal
hayvanlarını ve nü'leri buluş-
turduğu yapıtında, insanoğlunu
y aşatan v e öldüren soruy u soru-
yor Yoto:
"Acaba olur mu'."*
Sanatçının bu soruya yanıtı
neredey.se yaşam felsefesı ol-
muş. Her seferinde gülerek söy-
lüyor:
"Neden olmasın?"
Kadınm saçlanna iliştirdigi
bir gürgen için, gürgenin içın-
den geçen yelkenli gemı için ve
bütün bunlann ortasındaki ke-
dı için Yoto böyle diyor:
"En çok bilinmez hakkında
konuşmayı severiz nedense. Hiç-
bir şey bilmesekdesüreklidene-
riz. Bütün bunlar için söylene-
cek tek şey var: Neden olma-
sm?"
Resimlerın içindeki harfler
ve sayılar da Yoto'nun gızJen.
Numaralar ve harfler, bazı ki-
taplannbaşındaolan ıthafcüm-
lesinın resımdeki yorumu. Yo-
to'nun yaglıboya resım sergi-
sınde, ıİcı tane de suluboya re-
sım var. Yoto. gülerek söylüyor:
"Bunlan da suluboya yapa-
bildiğimi göstermek için yap-
tun." Ressam, bol aynntılı ve ti-
tız çalışmalan kadar cıddı ola-
mıyor hiçbir zaman. Bunu da
açıklıyor:
"Resimlerim. her zaman ben-
den daha ivioldu."
Ruzgâr gülleri. her bın duy-
gu ve düşünce paketı olan
nü'ler. olmayan hayvanlar, ma-
sal ormanları, tahterevallıler,
sirk eşyaları. prensesler. cadı-
lar, yelkenliler, zümrut-u anka
kuşlan . Sofya'dan getirilen bü-
tün düşler ve izleyenlerin kura-
cağı bütün düş olasılıklarını ta-
şıyan Voto'nun sergisi. I aralı-
ga kadar Ankara Artım Sanat
Galerisi'nde açık kalacak
Baba-kız kitaplannı
imzalayacaklar
Kültür Servisi- Kıtap
fuannda ılginç bır
kitap imzalama
programı var.
Bilgı Yayınevı
standında. yann saat
14.00-19 00 arasında
bir baba-kız
kitaplannı
imzalayacaklar. Baba.
mesleğınde yanm "
yüzvılı doldurup
aşmış gazeteci-yazar
Metin Toker, Bilgı
Kitabevı'nce
yayımlanmış yedı
ciltlık eseri
"Demokrasimızin
tsmet Paşalı Yıllan"
ve "'Şeyh Saıt
tsyanf'nı ımzalarken.
kızı Gülsün Bilgehan
da bu yılın başında
yayımlanan ve 5.
baskısında olan ılk
esen "Mevhıbe"'yi
imzalayacak. Gülsün Bilgehan
Sinema oyuncıısu
Yılmaz Zafer öldü
Kültür Senisi - Sinema
ve tiyatro oyuncusu Yıl-
mazZafer. tedav ı görmek-
te olduğu Lstanbul Üniver-
sıtesı Cerrahpaşa Tıp Fa-
kültesı Yoğun Bakım Ser-
v ısı'nde dün sabah yaşamı-
nı yıtırdı Yılmaz Zafer.
"ağır karaciğer yetmezliği
ve ona bağlı olarak gelişen
solunum yetersizliği nede-
niyle" dün sabah saat
09.00'da öldü 8 Nisan
1994'te geçırdiği şiddetli
kalp krizı nedeniyle haita-
neye kaldınlan genç sanat-
çı. elektroşok ıle yaşama
döndürülmüştü. Yoeıın ba-
kımdal3Mayısl994tari-
hıne dek kalan 2!afer. daha
sonra normal hasta
odasma alınmış ve
13 hazıranda ta-
burcu olmuştu.
Kalça kemıginin
kınlması üzerine
25 Agustos
1995'te yeniden
hastaneye kaldırı-
lan Zafer. son ola-
rak agır derecede
sanlığa yakalan-
mıştı. 6Jcasımda
geçirdiği kanama
yüzünden anıden
Cerrahpaşa Tıp
Fakültesı Hastane-
si Kalp ve Damar
Cerrahısı Servı-
sı'nde bakım altı-
na alınan Zafer'e
kan bulunabilmesı
için radyo ve polis
telsızinden anons
yapıldı. Akcigerle-
rinde zaatürree
başlangıcı olduğu
belırlenen ve kanaması su-
ren Zafer'e müdahele edı-
lemedı.Zafer'ın ölümü do-
layısıyla Kültür Bakanı
Fikri Sağlar. Zafer'in eşı
Perihan Savaş'a bir başsag-
lığı mesajı gonderdı. Sağ-
lar, mcsajında, hastalıgı
nedeniyle uzun bır süredir
tedavi gören değerli sanat-
çı Yılmaz Zafer'ın vefatı-
nı büyük bır üzüntüyle öğ-
rendıginı belirterek şunla-
n söyledı "Sinemamıza
yaptıgı başanlı çahşmalan
ve kişiliğiyle önemli katkı-
larda bulunan \ ılmaz Za-
fer'in sağlığına kavuşarak
tekrar aramıza döneceğine
olan inancunı ve umudumu
hiçbir zaman yitirmedim.
Ama ne yazık ki sev gili dos-
tumuz Zafer, aramızdan
zamansız aynldı. Eğer ya-
şasaydı. inanıyonım ki
Türk sinemasındaki daha
pek çok basanh çalışmada
imzası olacaktı. Türk halkı
hiçbir zaman Yılma/ Za-
fer'i ve onun hastalıgı bo-
yunca vefakâr bir eş olarak
göstermiş olduğunuz özve-
rili desteğinizi unutmaya-
caktır".
1956 doğumlu Yılmaz
Zafer. lıseyı bitırdikten
sonra tstanbul Beledıyesi
Şehir Tiyatrolan'na gir-
mış. 1976 yılınadek bura-
da çalışmıştı. Birsüre foto-
modellik yapan sanatçı.
I982'de Gülnz Surun-En-
gın Cezzar Tıyatrosu'na
gırmiştı. "Parkta Bir Son-
bahar Günüydü" adlı TV
dızısıy le adını duyuran Za-
fer. daha sonra sinemaya
geçmiş ve ilk filmıni Müj-
de Ar ile (Dul Bir Kadın)
çevirmıştı "Adı \asfıye",
"Ateş Üstünde Yürümek",
"Med Cezir Manzaralan".
"Dilan", "Elmayı Kim Isır-
dı?r
. "Karanfiİü Nacive".
"Ahh Belinda". "Bir Gün-
lük Aşk" gibi fılmlenn ya-
nı sıra TV dızilennde de
rol alan Zafer. ıkınci evli-
lığını sinema sanatçısı Pe-
nhan Savaş ıle yapmıştı
Sanatçı ıçın yann saat
09.30da Beyoğlu Kuçük
Sahne'de bır tören düzenle-
necek. Zafer. Fatih Ca-
mıı'nde kılınacak öğle na-
mazından sonra Zıncır-
lıkuyu N4ezarlıgı'nda top-
raga venlecek.
Tiyatro Boğaziçi'nden
dans-mim gösterisi
Kültür Servisi-Boğaziçi
Ünıversitesi bünyesinde
yer alan. "Tiyatro Boğazi-
çi Topluluğu". kasım
ayında "Galip Sokaklara
Talip" adlı dans-mim gös-
terisıni sergılıyor Rejısı
Ömer Faruk Kurhan ve
Sevilav Saral'a. kurgusu
yine Ömer Faruk Kurhan'a
ait oyunda 21 dansçı oyun-
cu ve 7 müzısyen görev alı-
yor Sözün kullanılmadığı
oyunda. sahne kenarında
oturan ve şarkılarla, efekt-
lerle oyunu sürukleyen 2
efektör gerekli yerlerde ko-
nuşuyor. müzikler ise sah-
ne gensındeki orkestra ta-
rafından çalınıyor. Tiyatro
Boğazıçı. son olarak 15-20
Temmuz 1995 tarihleri ara-
sında düzenlenen Ulusla-
rarası Amatör Tıyatrolar
Bırliği'nın 22. Dünya
Kongresi sırasında gerçek-
leşen "Dokuz Bölge Ti-
yatro Fesrivali"nde Türki-
ye'yı temsıletmişti. "Galip
Sokaklara Talip" adlı
oyun, 11 kasım cumartesi
günü saat 15.00'te Demir
Demirgil Tiyatro Salonu
ve 21 kasımda saat
21.00'de BÜMED(Boga-
zıçi Üniversitesi Mezunlar
Derneğı) Sosyal Tesisle-
ri'nde sahnelcnecck.