25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 KASIM 1995 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Pandora ve Çiller Prof.Dr.ERENOMAY T oplumlar sürekli olarak de- ğişir. Bu değişimin yörün- gesinin karakteri hakkında ileri sürülen görüşleri iki grupta toplamak olanaklı- dır. Kimi düşünürlere göre değişimin yörûngesi çizgiseldir. Kimileri- ne göre de değişimin yörûngesi döngüsel- dir(devri). Degişimin yörüngesinın döngüsel oldu- gunu ileri süren iik düşünürler antikçağ Yunan düşünürleridir. Bu düşünürlere gö- re insan toplumunun yaşamı rastlantısal olarak yinelenen bir süreçtir ve yıne bu düşünürlere göre ~tarih tekerrürden iba- rettfc" Tarih ve bilim filozofu tbni Haldun a göre toplumsal yaşam tam bir döngüsel süreçtir. Tarih felsefesinin ilk örneği olan Yeni Bilim'in (La Scienza Nuova'nın) yazan Vko. toplumsal değişmenin yörüngesinin çember olduğunu ileri sürmüştür. Speng- ler ve Toynbee, çizgisel tarih anlayışını yadsıdılar. "Tarihin çember kurannnr (teorisini) kabul ettiler. Marksist düşünceye göre toplumsal ev- rim ne bir dogru. nede bir çember üzerin- de ilerler. Toplumsal evrimin izlediği yol helezon şeklindedir. Çünkü, daha önceki aşamalan yinelıyor gibi görünen toplum- sal evnm, bu aşamalan daha yüksek bir düzeyde gerçekleştirir. Geçmiş ve günümüz bir arada incelenir- se toplumsal evrimin helezon biçiminde bir yörüngeizledigini. tarihin daha yüksek bir düzeyde yinelendiğini işaret eden ka- nıtlar bulunabilir. Örneğin. Sparta devle- ti. Hitier faşizminin birminyatürüdür. Gü- nümüzün Amerikası ile Roma tmparator- luğuarasınabenzeşim(analoii)vardır. 19. yy'daki sömürgeci lngiliz Imparatorlu- ğu'nun emperyalist Atina polisinin geliş- miş bir şekli olduğu söylenebilir. Söylencelerde (efsanelerde = mitoslar- da) anlatılan öykülerin analoglan da gü- nümüzde görülmektedir. Örnegin Pando- ra söylencesinde anlatılan olay günümüz- de hemen hemen tıpkısıyla gerçekleşmiş- tir. Söylenceye göre titan lapetos. Oke- anos'un kızı Klymene ile evlendi. Bu ev- lilikten dört oğullan oldu: Atlas,Menoiti- os, Prometheus ve Epimetheus Promethe- us. kıvrak ve cin fikirli, kardeşi Epimet- heus yanm akıllıydı. Prometheus. Tann- lann 'ulu'su Zeus'u aldattı. Zeus kızdı ve dünyalılann( insanlann) işineyarayanate- şi kayın ağaçlannın üstüne salmadı. Ate- şi insanlardan gizledi. Prometheus. Ze- us'un ateşini insanlar için çaldı. Bundan sonra olanlan Azra Erhat ve Sabahattin Eyuboğlu'nun güzel çevinsinden izleye- lim: ~ Kızdı bulut devşiren Zeus, dedi ki ona /lapetosoglu, sivri akıllı kişi / Se% iniyorsun ateşi çaldın. beni aldattın diye / Ama bil ki dert açtın kendi başına da ' Çaldığın ateşe karşılık bir belâ / Oyle bir belâ salacağım ki insanlara /Sevmeye, okşamaya doyama- yacaklar bu belâyı / Böyle dedi ve kâh kah güldü insanlann. tannİann babası / Nam- lı şanlı Hephaistos'u çağırdı hemen / Bir parça toprak aL suyla kanstır. dedi / İçine insan sesi ko>. insan gücü koy / Bir varlık yap ki yiizü öJünısii/ tannçalara benzesin / Bedeni güzelim genç kızlara' Atbena, sen de ona el işlerini öğret dedi / Renk renk ku- maşlar dokumasını öğret < Nur topu Aph- rodite. sen de büyülerinde kuşat onu / İs- tekler. arzularla tutuştur onu / Yüzgöziü devi öktüren Hermeias. sen de/ Bir köpek yüreğL bir rilki huyu koy içine / Böyle dedi Zeus. onlar da yaptılar dediğini / Koca Hephaistos. topal tann hemen / Bir kız bi- çiminde soktu toprağı / Gökgözlü Athena süslü kusağını sanverdi beline / O canım Kharit'ler ve o güzelim Peitho / Ahın ger- danlıklar taktılar boynuna / Hora'lar ba- har çiçekleriyie donattılar saçianm / Her- meias doldurdu göğsüne yalan dolanı / L'zaktan gürleyen Zeus'un oiuyordu isteği / Ses koydu içine o tannlar kılavuzu / Ve Pandora adını taktı. Pandora bütün tann- lann armağanı demekti / Tannlann baba- sı kunınca bu düzeni / Epimerheus'a gön- derdi Pandora'yı / Kılavuz tann Herme- ias'la/ Epimetheus unuttu Prometheus*un dediğini / Zeus'tan armağan alma demişti ona Prometheus / Alırsan, ölümleri derde sokarsın demişti. Armağanı aldı ve alınca anladı / Başına belâ aldığını / Eskiden in- sanoğullan bu dünyada/ Bilmezlerdi ölüm getiren hastalıklan / Pandora açınca kutu- nun kapağını / Dağırtı insanlara acılan dertleri / Bir tek umut kakJı dışan çıkma- dık / Kapagı açılan dert kutusundan / l mut tam çıkacakken Pandora kapamış- tı kapagı / Böyle istemişti buludan devşi- ren Zeus / O gün bugündür insanlann ba- şı dertte." Pandora söylencesinin benzetmesini (analoğunu) uzaklarda. başka ülkelerde aramaya gerek yok. Bu mitosun günümiiz- deki versiyonu ülkemizde gerçekleşmiştir. Çağımızın Zeus'u olan emperyalizm, I. Dünya Savaşı sonunda ülkemize egemen oldu. Ateşimizi elimizden aldı. lçteki yar- dımcılan ile halkımızın yaşamını karanlı- ğa boğdu. Ülkemize acılar ve dertler ver- di. Söyience kendini yıneliyordu. Promet- heus yeniden doğdu. Mustafa Kenıal Pa- şa,'çâğdaşZeusemperyalizmi'nin elinden bağımsızlık ateşini geri aldı ve ulusuna ar- mağan etti. Emperyalizm. bu başanmızı bağışlamadı. Türlü düzenlerle ülkemize tekrar el attı. Halkımızın ekmeğinden. aşından çalmaya başladı. Karanlıklan. ül- kemizin üstüne saldı. Aydınlıgı seven ba- ğımsızlık âşığı halkımız çağdaş Zeus'a di- rendi ve direnmektedir. Emperyalizm de ulusal direncimizi kırmak için türlü dü- zenlerkurmaktadır. Iştebudüzenlerin son örneği Pandora modelidir. Nasıl Pandora. Olimpos tannlannca ya- ratılıp, donatıldıysa Tansu Çiller de ABD'de yetiştirildi ve ülkemize gönderil- di. Nasıl Pandora. alımıyla Epimetheus'u etkilediyse, Çiller de bir kısım insanımızı büyüledi. Böylece Çiller. Başbakanlık koltuguna oturdu. Kutusunu açtı. insanla- nmıza çeşitli acı ve dertler dağıttı. Söyien- ce. Pandora'nın sonunun ne olduğunu açıklamıyor. Ama ulusumuz. ikinci bir kurtuluş savaşı vererek. Zeusu Pandora- sı ile beraber Olimpos'a geri gönderecek- tir. PENCERE ARADA BİR CİHAT UYSAL Mimar - Y. Mühendis Deprem Acılarının Sorumluları insanoğlunu öbür canlılardan ayıran en önemli özel- lik, doğayı denetimi altına alma yeteneğidir. Bunu, ateş yakmak, taşı yontmakla başladığı yaşamını bugünlere geliştirmesinden anlıyoruz. Ne var ki, anlamakta güçlük çektiğimiz huylan da var insanoğlunun. Bu huytann ta- mamını çaresizlik ve bilinçsizlik olarak degertendirmek de olanaksız. Örneğin. bugünlerde bütün dünyanm gö- zü önünde nükleer deneylerinden vazgeçmeyen Fran- sa'nın davranışı, en kötü örnek. Bir yandan insanoğlu- nun aydınlanma çağını gerçekleştirmiş bir tarihsel kalıt (miras), öbür yandan emperyalist siyaset... işte bu ör- nekte olduğu gibi, ülkemizde de benzeri aymazlıklar sü- rüyor. Üstelik, sorunu ortaya koyacak ve tartışacak ku- rumlaşmayı sağlayamadan. Anlamakta güçlük çektiğim bu davranışlardan birinin sonuçlannı, son günlerde Dinar depremi ile yaşadık. Bir arada yaşama ve bir insan topluluğu olmanın ge- reklerini bile yerine getiremiyoruz. 1980'lerde izlenme- ye başlanan siyasetlerle, toplumu oluşturma ve kurum- laştırma süreci de ülkemizin gündeminden tümüyle kal- dırıldı. Kalkınma planlan zaten raftan indirilmezken büs- bütün unutturuldu. Yapı sektöründe bir zamanlar devletin kurumlanndan birinde teknisyen ve yönetici olarak çalıştığım için, göz- lemlerimi kısaca özetlemek istiyorum. Bilindiği gibi ka- muyapılan, devletin sağlık, haberleşme, güvenlik.. ben- zeri işlevini sürdürebilmesi için yapılır. Yapılann ihale yo- luyla yüklenicilere (müteahhit) yaptınlması, genel olarak uygulanagelen bir yapı yaptırma yoludur. Bir yapının yaptınlmasında, yapılan işlerin parasının düzenli, zama- nında ve tam ödenmesi, işin yapılmasmı belirteyen en önemli öğedir. Bu açıdan bakıldığında, devletin yapı yaptırma siyasetinin, milletvekilleri ve yöresel siyaset er- babınca sonuna kadar kötüye kullanıldığını görürüz. Devletin yatınmcı kuruluşunda örneğin on adet yapı için yetecek ödenek ayrılmışken söz konusu ödenek, bir yandan kesintiye uğrar, öte yandan siyasal vaatler so- nucu örneğin yirmi yapının yapımına başlanmasına ne- den olur. Bu koşullar, yapının kötü ve niteliksiz olmasın- da başrolü oynamaktadır. Bilindiği gibi, sadeceyapı üretiminde değil, bütün üre- tim türlerinde; işin daha iyi, akılcı ve gelişmiş koşullarda yapılabilmesi için parasal desteğin tam ve zamanında yapılması, vazgeçilemez temel koşuldur. Bu temel ko- şul, ülkemizin yönetimine (!) talip milletvekillerince bo- zulmaktadır. Yoksa. gerçekte yüklenicinin kötü yapı yap- ması, yapım sürecinin iyi denetlenememesi, sadece bir sonuçtur. Bu sonuçlara neden olanlann sorgulanması gerekir, çünkü onlar, gerçek sorumlulardır. insan emektir... SEDATVTJRAL A nsıklopedik tanıma göre insan, ko- nuşabilen. dik duruşlu, büyük be- yınli. kavrayıcı ellı primaddır. ln- sanın bugünkü biyolojik ve kültü- rel bıçimi bınlerce yıl geçmişe da- yalı insanlık evrıminin sonucudur. Bizi bu günlere getiren, bu insanlık evrimidir. Yani kökümüz ve kökenimiz insanlıktır... Tarihimız in- sanlığm doğuşudur... İnsanlık evriminin dınamosu ise "insanın kkfa ve kol emekçi bir varlık" olması- dır... İnsan bu niteliklerini toplumsallık içerisinde kullanarak. kullandığı ölçüde yetkınleştirerek doğa ile mücadelesindebaşanlıolmuştur. Bu emekçi kim- ligi ile de toplumsal dönüşümlere damgasını vura- rak günümüze kadar taşınan uygarlıklann oluşma- sını sağlamıştır. Bu nedenle tüm uygarlıklann teme- linde, kafa ve kol emegi vardır: yani emekçi kimlik- le insan vardır... tnsanın biyolojik olarak nasıl birevrim sonucu in- sanlaştığı. ünlü lngiliz bilginı Darvvin'in evrim te- orisi ile ortaya konulmuştur. Fakat insanın insan ol- ması.hay>anlarâlemindenaynlması.yalnızca biyo- lojik evrim sonucunda olmamıştır; insanın kendi eliyle yaptığı iş aletlerinin yardımıyla gösterdiği top- lumsal çalışma yolu ile olmuştur. Aletler yapıp ya- ratarak. kendini yapmış ve yaratmıştır insan... Bu ne- denle Benjamin Franklin, "araçyapan hay-van*" ola- rak tanımlamıştır insanı... tnsanın doğa ile savaşım evrimi sonucu bulduğu bu aletler doguştan bir içgü- dü ile yapılmamıştır. Bunlan, deneylerle, deneyip yanılmayla öğrenmiştir insan. İnsanın bu savaşım ve deneyleri, düşünme yeteneğinin düzenli gelişmesi- ni sağlamıştır. Doğa ile mücadeleye yönelmiş ortak çalışma ise düşünce ve bilincin yetkinleşmesine ve gelişmesıne katkıda bulunuyordu. Bu nedenle düşüncenin yet- kinleşmesi ve gelişmesi de. çalışmanm ve bu çalış- ma için harcanan emegin sonucudur... Bir işi bilinç- li yapmak. biiinçli biri olmak. çalışma sırasında, ça- lışma yolu ile gelişmiştir... Çalışma ise her zaman toplumsal bir olgu olmuştur. Tek başına bir insanın çabalan; tüm topluluk yaşamının aynlmaz bir par- çasını oluşturmuştur. Çünkü topluluk üyelerinin ça- lışma için bir araya gelmesi, insanın düşüncesinde vebilincinde, kendisini topluluklaaynı vebirtutma- ya. topluluğun gereksinmelerine boyun eğmeye ve kendisini yalnızca topluluğun bir üyesi saymaya gö- türüyordu. Emek ile sagladığı bu çalışma toplum- sallığı sayesinde insan, köken olarak kendini aşmak, tüm insan olmak istiyordu... Günümüzde de yücel- tılen birey olarak değil, toplumun bir parçası olarak. elbirliği içerisinde, daha anlamlı bir dünya yarat- mak için çabalıyordu... Doğanın kölesi olarak ve onun verdikleri ile yetinen değil; sorgulayarak, ça- lışarak, çabalayarak, doğayı yönetmeyi, sınırlı ben- liğini toplu yaşayışla birleştirmeyi. bireyselliğini toplumsallaştırmayı gerçekleştirmek istiyordu. Emeğin sömürüsü ile oluşan sınıf aynmcılığına geçişle birlikte vıkılan, ortak çalışmaya dayalı top- lumsallıgı idi... İnsan, birliğini yitirmişti... Gerçi da- ha üretken toplum biçimlerine yönelmişti ama. sö- mürü ve smıflar aynlığı yuzünden, toplumsallığını yirirdiğinden, yalnız doğaya degil, kendi kendine de yabancılaşmıştı insan... Çünkü sınıf aynmcılığı ve sömürüye dayalı sistemler. insan ilişkilerinin bölün- mesini sağlıyordu: biravuç efendinin, feodal beyın, kapitalistin zenginliğinin artması. bu zenginliği ya- ratan büyük bir emekçi kitlesinin yoksulluğunun artması ile sonuçlanıyordu... Doğa ile mücadele. in- sanlararası mücadeleye dönüşmüştü... Dogayaköle olmaya emegı ile başkaldıran. bu başkaldın ile in- sanlığını bulan insan. birbaşka insanın kölesi olmuş, toplumsal olan kafa ve kol emeği bir avuç egemen sınıfın çıkanna yöneltilmiştır. tşte insanlık tanhi. bir tarafta yitırilen insani birliğı. yani emeğin yarattıgı ortak çalışma toplumsallıgı içerisinde sömürü \e aynmcılığm olmadığı. ınsanca yaşanılacak bir dü- zeni savunan kafa ve kol emekçisi insanlar ile sö- mürü ve ayrışmayı kendi çıkarlan için kullanan an- ti-sosyal insanlar arasındaki mücadele ile geçmiştır... Ohalde insanlık tanhi. doğal koşullan içensinde oluşmuş birtanh degildir; insanın doğa ile mücade- lesi başta olmak üzere. anti-sosyal insanlann sömü- rü. baskı vezulmünekarşın. aklın. özgürlüğün. eşıt- ligın kazanıldıgı ve bilimin. teknolojinin. kültürün yaratıldığı bir tarihtir... Ama yaratanı emekçi insan- dır, düşünsel ve maddi üretimi saglayan. toplumsal dönüşümleri gerçekleştiren, çağ açıp. çağ kapatan onun kafa ve kol emegidir... Üretim biçimlerine adı- nı veren. günümüzde yüceltilen sermayeyı, insanlık dışı bir zulüm ve sömürü anlayışı ile platasyonlar- da. manifaktürlerde. fabnkalarda. tarlalardâ yara- tan, sevgi ve kardeşlik gibi insani. özgürlük ve laik- lik gibi evrensel değerlerin oluşmasını saglayan: Yu- nan, Roma. Batı uygarlığını.rönesans. reform veay- dınlanmay1.1789 Fransız. 1920 Türk devrimini oluş- turan kimliktir: emekçi insan kimliği... Günümüz yeni dünya düzeni ise insanlık tarihini yazan bu insan kimliğine karşı saldınya geçti; biz- deki uygulayıcılan da emeğeveemekçiye karşı... Bi- lınmelidir kı insanın öz kimliğine karşı olan bu dün- ya düzeni insani: emeğe ve emekçiye karşı olan birey ve çıkarcılar da insan degildir... .. Saym Demirerin yanlışlan B u yanlışlann size söylenmesi gerekir. di- ye. düşünüyorum. Çünkü siz Türkiye Cumhuriyeti'ninCumhurbaşkanı'sınız. Çevrenizdekilerin bunlan size farkettir- mediklenniı zannedıyonım. Bu yanlışlar yuzünden. halkımızda (Özal olayı da göz önünde tu- tulursa) başbakanlık yapmış siyasılerin cumhurbaş- kanıolmamasıgerektiğişeklinde.yanlışbirkanıolu- şabileceği endişesini taşıyonım. •Dınar'daki depreme hepimiz çok üzüldük. Yara- lann sanlması için hepimiz her şeyi yapmaya çaba- layacağız elbet. Ancak deprem olduğu gece sizın he- men deprem bölgesine hareketiniz. kanımca uygun olmamıştır. Henüz ilgili müdürler olay yenne ulaş- maınışken sizin orada ne işiniz var? Halk panik içe- nsinde, yetkililerorganize olmamıs. çırpınırken. si- ze olan doğal saygıları gereği, bir de size rni angaje olsunlar'.' Henüz ilgili bakanlar bile olay yerine git- memişken (ki onlar iş yürüteceklen adı üstünde.. ic- racı onlar) sizin daha sonraki günlerde orada olma- nız. şefkat dağıtmanız gerekirdi. •Hâlâ bir siyasi parti lideri gibi her gün bir açılış- ta. her gün bir yerde nutuk irad etmektesiniz. Ozal. bıkkınlık vermişti bu tutumuyla. Hiç mi Batılı cum- hurbaşkanlannı, kral/kraliçelerini takip etmiyorsu- nuz° •"En kısa zamandayeniden hepsi inşa edilecekrir" gibi icrayaait işlerle ilgili demeçlerveriyorsunuz Ya icra sizin bu dedığinizi yapmazsa ne yapacaksınız? Devletin bütçesi var. planlan var. başbakanı. maliye bakanı var. Bunlar halka verdikleri sözle ve aldıkla- n oyla iktidara gelmişlerdir. Bırakın bunlan bu yet- kililere lütfen. •Adapazan'nın venmli toprakları üstünde Toyota fabrikasının kurulması üzerine. açılışta verdiğiniz demeç... Burada yetiştirilecek patatesin. lahananın tümünün bir tek Toyota aracının değerini karşılama- yacağını söyleyerek. verimli topraklanmızın tahn- binde sankı öncü rolü oynadıgınız düşüncesine kapı- labilir insanlarımız. Anadolu bir Japonya mı. bir Danimarka mı ki toprak. yer sıkıntısı olsun? Toros- larcian Çukurova'ya inerken. sarp dağlar bittikten sonra verimli topraklara inmeden. hafif taşlı. verim- siz. nispeten hafif dalgalı yerlerdururken. biraz ilave masraftankaçmakiçin.sanayicilerkıydılaroovalara. •Gençlere güvenelim. Yeni yetişen genç liderlere deneylerinızi aktann Sayın Demirel. Saygılannıla. M. Selim Okçay Avukat-Emekli Asker ÇEYREK FINAL İÇİN SON ADIM... DIJON KANTARIN TOPUZU T TARTISMADA ^ ^ • ^ 1 Kadir Çelik'in hazırlaytp, sunduğu canlı tartışma programı ^J | ^ | 'Kantarın Topuzu", bu hafta DEP'in Muş Milletvekiii Sırrı Saktk'la, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Yalçın Öğütcan'ı karşı Sarı-Lacivertliler Avrupa Koraç Kupası'nda çeyrek final karşıya getiriyor. 1 "MJ^^fMıM^^JÎM,X§^nızca K o n a ' 6'da! Kamuoyunu uzun süredir meşgul eden DEP Davosı'nın konu edildiğt i program, heyecanlı f bir tartışmaya dönüşüyor. •Nl >*•» Eşitler Arasında Bir Eşitsiz... Avrupa Birliği adında bir uluslararası kurum var; kı-' saca AB diye vurgulanıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra başlayan uzun bir sürecin sonunda AB'ye ulaşıldı. Bu işin kö- keni 1951 'de Paris'te imzalanan "Avrupa Kömür ve. Çelik Topluluğu" ile başladı; zamanla örgütün adla-, rı birbiri ardına değişti; bir süre "Ortak Pazar" den- di, daha sonra AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) di- ye anıldı; kurumlaşmayıl yıl derinleşipgenişledi, so- nunda AB'ye varıldı. Avrupa'nın yaşadığı siyasal ve ekonomik bütün- leşme sürecine katılmak isteyen Türkiye, 1959 yılın- daüyeliğealınması için başvurdu; 1963'te "Ortak Pa- zar" ile Ankara arasında imzalanan anlaşmaya göre -tam üye değil- aday üye olduk; o gün bu gündür, AB'nin kapısında bekliyoruz. ; Kapı açılmıyor. • Kaç yıl geçti?.. - Ben diyeyim 36, siz deyin 30!.. Aradan geçen sü- rede Ispanya ile Portekiz faşizmden kurtuldular, de- mokrasiye geçtiler, örgüte girdiler; Türkiye ile birlik- te başvurusunu 1959'da yapan Yunanistan 1981 'de AB'nin üyesi oldu. , Türkiye bekliyor... Niçin?.. Bu soruya yanıt vermek için "çünkü" diye lafa baş- landı mı, söz uzar. Avrupa, Türkiye'yı bağrına bas- mıyor, Müslüman olduğundan mı?.. Demokrasiye aykırı durumundan mı?.. Kalabalık bir ülke olduğu için mi?.. Ekonomik yapısının geriliğinden mi?.. Bu gibi durumlarda soru-yanıt ikilisi karmaşıklaşır, yanıt çoğunlukla bir bileşkeden oluşur. • Herneyse... Ankara "aday üye" olarak AB'nın kapısında otuz yılı aşkın bir süreden beri beklerken, bir süreç daha doldu, "Ortaklık" ile 1973 yılında düzenlenen bir yü- kümlülüğe göre Avrupa Gümrük Birliği'neTürkiye'nin girmesi gerekiyor... Girelim mi?.. v Girelim: ama, hesaba göre Türkiye önce AB'y^ üye olacaktı: örgütün sagladığı yetki ve görevlerle donanacaktı; sonra da bir süreç içinde gümrük bir- liğine girecekti. Olmadı... . , Şimdi olan ne?.. Ister inanın, ister inanmayın, Avrupalı, Türk'ü hem AB'ye almıyor, hem de gümrük birliğine almak için nazlanıyor; ama. alırsa olayın adı ne olacak: "Zafer!.." • Çok değil, daha bir hafta önce, Türkiye'deki 8 bü- yük üniversitenin 20 fakültesindeki çok sayıda bilim adamı, gümrük birliği konusunda ortak biraçıklama yaparak gerçekleri kamuoyuna duyurdular... Es geçildi... Okumayanlaraduyururum; Prof. Dr. Erol Manisa- lı'nın gümrük birliğine ilişkin son makalesi dünkü (31.10.1995 günlü) Cumhuriyet'te yayımlandı. İşin aslını astannı bilenler, Anadolu'daki 60 milyonluk pa- zarın pazarlıksız AB'ye sunulmasındaki "zafer"\n ne olduğunu soruyorlar, ama yanıt alamıyorlar. Türkiye gümrük birliğine girince, üye olmadığı Av- rupa Birliği'nin aldığı bütün kararlara uymak zorun- dadır. AB'nin alacağı kararlar ise -ekonomiyle siyaset birbirine bağlı olduğundan- Türkiye'nin dış poli- tikasında sorunlar yaratacak sonuçlar doğurabile- cek... • AB (Avrupa Birliği) diye bir örgüt var.. Örgüte üye değilsin, gümrük birliğine giriyorsun... Eşitler arasında bir eşitsiz oluyorsun.. Neresi "zafer" bunun?.. 1951-.... Anadolu'nun tarihsel ve kültürel derinliği ışığında Anadolu aydınlanmasına gönülden katılan, onu yaşamaya çalışan ve bu hareketin örgütlenmesinde aktif görev alan, hoşgörülü. sakin ve sabırlı insan SİNAN ŞEN kardeşimizi kaybettik. Anısını gönlümüzde yaşatacağiz. ANADOLU AYDINLANMA \\KFl TEŞEBBl 8 ITELERİ ^ r Kanal 6 "TOj Turan Dursun'un kaybolan başyapıtı bulundu KUTSAL KİTAPLARIN KAYMAKLARI • 'Efendi Tann'yı efendiler yarattı 9 Kuran'da ölüm sömürüsU • Tanrının krallığı, tahtı, saray erkanı 9 Tektanrıcılıktaki çoktanrıcılık 9 Muhammed ve maddi çıkar, Muhammed'in serveti 9 Muhammed'in mucizeleri ve büyücülüğü 9 Tann ile Muhammed'in namaz pazarlığı Doğu Perinçek Aydın kavramına sosyolojik bakı; Melih Cevdet Anday, Enis Batur, Tahsin Yücel, Ahmet Cemal ve Ataol Behramoğlu'nun yaptığı aydın tartışması üzerine Prof. Dr. Metin Özbek insan evriminin ilk basamaklan Muazzez llmiye Çığ Atatürk ve Türfciye'de arkeoloji y a : Jafak Alpay. Kean Arslanoğlu. Burhan Aytuğ, Can Bilgin, Yikel Çağlar, Şene Ergin, Hikmet Gökalp, Firdevs Gûmûşoğlu, Ahmet Inam, Ali Nesin, Eren Omay, Yaman ön, Hayal ÛîkıK. Rennan Pekünlü, Sargur Tont, Cemal Yıldırım Abon* kofUİUrı: Yurtiçi 6 aylık 300.000 TL. yıllık 600.000 TL. Avrupa ve Ortadoğu yılhk 60 0M, Amerika ve Uzakdoğu 60 t Abon* b*d*li ifirv Ender Helvacıoğlu Türkiye İş Bankası Istanbul- Kızıltoprak Şubesi Hesap No: 1071 343S39 Potta Çeki No: 673654 Yuışma Adnsi: Yol sokak, Polat Celil Ağa Işhar.. Kat:5 MetidiyekSy/ktanbul" T»fc (0212)212 1066 Fu: (0212) 2884805 Kiisım savısı bavilerde
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear