25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S/VYFA CUMHURİYET 1 KASIM 1995 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Hakan Akçura'nın sunacağı 'Pencere' isimli proje bir Fluxus sanat etkinliği niteliğinde Işıkve zamanmtaldpçisiFMRE KOVLNCUOGLL Hakan Akçura, 4.Uluslararası İstanbul Bienali'ne katılan en genç sanatçılardan. Diploma sergisine 15 resim yerine 150'yi aşkir sanat nesnesiyle katılan v e sergısı 'ye- terii'bulunmayıp. sanatsal tavır farklılığın- dan dolayı değerlendirmeye alınmayan Ha- kan \kçura. projelerine güvenerek. biena- le başv urmuş. Block'un "Sanatçının etike- tini değil, projesini seçeceğiz"görüşüne kar- şılık. Bienale üç proje sunmuş ve bir süre sonra 'Pencere'isimli projesiyledavetedil- miş. -4. L luslararası İstanbul Bienali'ne " Pen- cere " ismini kov duğun bir proje ile kanlıvor- sun. Çıkış noktan neydi? HAKAN AKÇURA- Bir yıl kadar ön- ce. bırarkadaşımla, önce atölyemin yeral- dığı eski biryapının çatı katında. daha son- ra da hoş bir çalışma masasının iki yanın- da süren uzun bir sohbette yaşadık... Işık üzerıneydi... Ben. bırkaç >ıldır çalışmala- nında günlük yaşam etkinlıklennden sanat- sal kurgu, form üreterek. geleneksel sanatın dekorasyonlannı bu zeminde sorgulamayı hedefleyen "bir yaratım ön cümlesi"yle yo- la çıkıyorum. Bu yola çıkı^ta, çocukîuk oyunlanmız. ıçimizdeki takip duygusu. çağrışım. benden önce üretilmiş imajlar. konuvu duyguyu ya da yaratım nesnesını belirleyebilıyor. Işık. bunlann çok önemlı olanlanndan ve bu seferki çıkış noktam. - Bienalin en genç sanatçıları arasında yer alıyorsun. Kısa film ve resim alanında çalış- malarının olduğunu bilivorum. Tüm bu farklı sanatsal anlatımlan göz önünde bu- lundurarak. görselliğin en temel öğesinden, ışıktan "yola çıktın" divebilir mivim? AKÇÛRA- Evet. günlük yaşam etkinlı- ğımız içinde ışık dolavımlı yaşananlar ol- dukça fazla yer tutuyor. Işığı aslında, "ye- ni" ile karşıla^tığımızda daha çok fark ede- riz. Işığın bızıın için "bildik'olan görünüm- leri nesneler. öznelerüzerindeki yolcuhığu ise es geçmeye alıştığı- mız bir şey. Oysa her gün gözümüzönündeki şeyler, her yeni ışıkla. farklı görünüme kavu- şur. Bir kapı açılır. ça- maşır asılır. bır kadın .. , saç.mkurutur.hepora- zamanın oykusunu da görmeye alıştığımız kumyorum. Işiğin Ve "—-"" yer değiştınr: • . . • • • • zamanın takipçisi olmaya *Pencere" projesinin sanatçı tarafindan bilgisavarda oluşturulan kurgusu. nesne perde kapanır. küçük bir gece lambasi yansır. Yüze yakın ayn zaman ve ışıkta bu çerçevenin fotoğrafını çektim, o ışık AKÇURA- Vüzier- ve zaman parçalannı ce pencereye bakan bir K e l g e l e d i m evdeyaşıyorum.Zama- O e i g e i e ü i m . nımın oldukça büyük " ^ bır kısmını geçırdığım bir balkonum var. Gordüğüm tüm yapılar üzerinde. ışığın yol- culuğunu izlememı sağlayan geniş bir gök- yüzü parçası bana eşlik ediyor. Zaman. na- sıl vaşandığına bağlı olarak kısa ya da uzun akabılir. bilivorum. Meraklıyım, izliyorum. İzlediğimı seçiyorum. Baktığım yerde akan ışığın. zamanın öyküsünü kuruyorum. Gi- derek bır balkon kapısını. bitişik duvannı. bu duvar üzerindeki küçük bir pencereyi. yandaki su borusunu ıçeren bir çerçeveye daha çok zaman ayınp. oradaki ışığın ve zamanın takipçisi olmaya başladim. Yüze yakın ayn zaman ve ışıkta bu çerçevenin fo- toğrafını çektim, o ışık ve zaman parçaları- nı belgeledım. Evdeki hayatı deşıfre etme- meye. plastik tadın takipçisi olmaya özen gösterdim. Fotoğraflardan 48'ini seçtım. Bilgisayara bu görüntülen yükleyerek, her görünümün baskın ı^ıSını öne çıkaran özel bir efekt uyguladım. Elımde artık aynı çer- çevenin 48 ayn ışığının \e zamanının 48 ayn görününıü \ ardı. Bunlann her birini 48 eşit parçaya böldüm Her binnden ayn bir parçayı alarak oluşturacağım \e 48 ışığın- zamanın birlikte yer alacağı veııı çerçeve bı- enalde sunacağım son sanat nesnesınin konu- su. - Bir anlamda bir ışık \olu \a da volculuğu ürefivorsun. AKÇURA- Evet. 48 avn tu\ale akrilikle ya- pılacak48 resminoluş- turacağı. 5 20 merreye 3 metrelık tek bir sanat nesnesi. . Izleyenlenn. isterlerse benim seçim- lerimle çatışabilmeleri ıçin. bu bir tür sanat- oyuna katılabılmelerı için bu yolculuğun ön belgelerini de sergileye- ceöim. zlediğimi seçiyorum. Baktığım yerde akan ışığın, - Neden sürekli 48 savısıvla karşılaşıyo- nız? AKÇURA- Önce kendiliğindendi. Bö- lümleme sonunda ulaştığım oranın, "altın oran"a en yakın olmasıydı neden. Tuvaller 50\65 cm boyutunda. Sonra seçımlerimı et- kiledi; göreçeksınız. 24 dolayında gün ışı- ğı. 24 dola> ında da gece, gece öncesi v e ge- ce sonrası ışık yer almakta. Sonuçta. 24'ün katı olduğu için de bağlandım bu sayıya. - İstanbul bienaline katılımın nasıl ger- çekleşti? Hiç sergi açmadın. Değerlendir- meje nasıl aldılar seni? AKÇURA- Fluxus'un mimarlanndan. Beuvs'un arkadaşı \e destekçisi Rene Block'ın sanat yönetmenliği ile bu bıenalin nıtelığınin örtüşmesı benim için çok önem- liydi. Ben bir diploma öğrencisivim Dip- loma sergim. sanatsal tavır farklılığından dolayı değerlendirmeye alınmadı. Katıldı- ğım iki karma sergı dışında düzenlediğim kişisel bır sergim yok. Ama projelerime gü- veniyordum. Tüm bu özelliklerimı anlata- rak Rene Block'asordum. " Bienale başvur- sam herkes kadar şansım olur nıu?" Bu özelliklerımle. Türkije sanat ortamının di- namıklerinin belirlediği herhangı biretkin- lığın düzenleyicisine asla soramayacağım bir soruvdu bu. Block'un cevabı çok net ol- du: "Sanatçının etiketini değiL, projesini se- çeceği/". Ama benim gıbı sanatsal dızgesi- ni izleyenıediğı bır >anatçının tüm potansi- yelini ve geri planını katacağı "güçlü,özgün ve nitelikli bir proje sunması gerektiği- nPsöyledı. Bienale üç proje sundum. Kap- sam, kavram \e teknık olarak farklı refe- raiülara da>anan ve bende oluşturduğuyla Hakan Akçura'ya ulaştıran. Cç buçuk saat üzerinde konuştuk. Bence çok gerekli olan sorular sordu ve tartışılması gereken şeyler tartışıldı. 9 yıl eğttim gördügüm fakültede. hiçbir sanat etkınliğim üzerinde hiçbir öğ- retmenimin harcamadığı biremek bu. Bel- li bir süre geçtikten sonra da diğer katılım- cılarla birlikte "Pencere" ve ben, bienale davet edildik. - Sanırım projen biitün bu nitelikleriyle bir Fluxus sanat etkinliği. AKÇURA- E\et, bence de öyle. - Peki o zaman, 1960'larda dünyadaki sa- nat ortamı için bir devrim Flu\us akımı. Türkive'de pek \aşanamadı. Dünya plastik sanatının bir bölümii günümüzde bu deği- şimlerin. bu >aklaşımın üzerine sanatını kurdu. Ve biz bu sanatçılann eserlerini İs- tanbul'da göreceğiz-Sence bu de0şimleri >a- şamamış bir toplum olarak İstanbul'dager- çekle^ecek olan Bienal > a da ilk kez toplu hal- de sergisini gördüğümü/ Flu\us akımı Türk insanmın her zaman karşılaştığı "parça par- ça ama özümsenmeden yaşanmışlıklardan" biri daha olmayacak ntı? AKÇURA- Uzun bir tartışma konusu olabilecek bir soru bu. Bence bu tartışma gerekli de... Kısaca şunu söyleyebılirim, Fluxus sanatı, sanat nesnesi ile izleyici ara- sındaki boşluğu ortadan kaldırmayı hedef- ler. Dahası, izleyeni veetkinliğini sanat nes- nesine katar. Bunuyapabilmek şaşırtıcı. şa- kacı, oyuncu. ama bazen de bilge olabilme- yı gerektirir. Hangi zamanda. nasıl olursa olsun konusu, insan et- kınliginin en temel nite- "oima>abiiir-. -Sencebienal,Türki- ve'deki plastik sanatlar T-T ğ otograflardan 48'ini seçtim. g y DU görüntüleri yükleyerek, ScçuRABunuce- h e r görünümün baskın vapiamadan önce bu- ışığını öne çıkaran özel lunduğumuz koşullar, bır sozden aeçırelım. . , • Akademı, tarîhin beiki bınnden ayn bır parçayı de en kötü döneminde a l a r a k OİUŞturaCağim Ve Çağdaş sanat duşmanı _ ^ °. . . .. bir anlayış. resim bölü- 48 lŞlğin-Zamanin birlikte nyle ve sadece bunun- yönetiminde. V p r îilnpnâi \/<=>ni rprppvpvi ' a kodlanan sanatçıla-^ C F d I d J d B 1 yeill ^eiVCVCyi gınlığını yenıden kazanmah. Gelelim galerilere, i *piyasa"nın kuralla- nna ıtibar etmeyen bırkaçı dışında tıkanmış durumdalar Geleneksel duvar resımlerini yapacak genç bulmakta zorlanıyorlar. Sa- natsal üretkenliği. bir çoğaltım mantığına dönüştüren onlarca ressama ve işlerine ar- tık pek de saygı duymadan yöneliyorlar. Fu- ar, tek umutlan. Geçmiştekı sanat ortamı- nın işleyiş kurallanna rağbet etmeyen nice değerli sanatçının ısmi bugün unutturulma- yaçalışılıyor. Bugün bır kenarda değerli sa- natçı-eğıtimcilerin önü tıkanıyor Bu tıkan- mış, işlemeyen ve farklı yetkin ve yeniye gözünü kapayan ortamla buluşmak isteme- yen bir dizı çağdaş sanatçı. bulunduklan noktaya gelmek için çok ödün vermek. üzülmek, beklemek durumunda kaldıklan yorucu bır serüven yaşamak durumunda ka- İıvorlar. - Son yıllarda gerçekleşen birkaç etkinlik- te farklı bir sanatçı gnıbunu yeni yeni de ol- sa toplu halde görüyoruz. AKÇURA-Çok "farklı disiplinlerden 230 sanatçının "Genç Etkinlik: Sınırlar ve Öte- si" başlığıyla çoğu yerleştirme ve etkinlik olan işlenni buluşrurduklan çok umut ve heyecan \erici birsergi gerçekleşti. Deney- sel tıyatrolann uluslararası buluşmaları söz konusu artık Türkıye'de. Şaşırtıcı nıtelıkte % e özgünlükte kısa metraj filmler izlıyoruz. Bunlar, var olan kurumlann hiçbirinedahil olmadan birbirlerine, etkilenmek. öğren- mek. buluşmak. üretimlenni ortak kılmak için ulaşmaya çalışan sanatçılar. Bienal do- ğal olarak bu durumun tam ortasına düştü. Türkiye'de pek alışık olmadığımız bır özen- le. nitelikle, emekle Hangı sanat etkinliği- nin düzenleyıcisi şım- diye kadar."Belki, ba- na ulaşamayanlar da vardır" diyerek atölye atölye gezdı? Sadece çoğuna tanhleri. doğ- dukları ve yaşadıklan kentler ile bir de en önemlisi sergi leyecek- leri işlerin sentezini ve- receği "paradoksal bir dümadaki" vönelımle- münün Tasvircipentürresmid.- ^ J ^ şındaki tüm sanatsal bienalde SUnaCagim. yaklaşımlara "saçma- îık" dıye bakan gerici bir anlayış. Ilginçtır. bugünlerde tümüyle var olan öğretim ele- manlannın kim olduğuna bağlı olarak ufuk katıcı, özgürleştırici bır eğitim veren bö- lüm. seramik bölümü. Diploma sergimde benden 15 resim istendi. Ben orava 150'yi a^kın sanat nesnesiyle katıldım. Sergi **ye- terli r bulunmayıp, değerlendırilmeye alın- madı. Ama gariptir; şu dönem diploma al- manın kötü bır referans olduğunu düşünen- lerdekendileri. MSÜ Güzel Sanatlar Fakül- tesi, bence tüm sanatsal disiplınlerde, çok- boyutluluğu, yetkinliği, özgünlüğü ve nıte- liği öne alacak demokratik bir eğitim anla- yışı ile uluslararası sanat ortamındaki say- nn"buluşmasından" kim böylesıne medet umdu° Bienal tek tek insanlann sergileyeceği ve benı şımdiden heyecanlandıran "iş"lerin ötesınde. toplu bir sanat etkinliği olma durumuna ilk defa ulaşıyor bence. Verili "gefeneğiıi" belirledı- ğı seçkıncilığin değil de, özgünlüğün. nite- liğin öne ahndığı yeni bır sanat ortamının doğum sancısı bu bienal ile artacaktır. Uıtıu- dum. isteğim bu. Bence sanat potansıyeli herkesın içinde vardır. Bunun kışkırtılmasını ısteyen. edil- gen izleyici olma konumundan sıkılan tüm sanat dostları. Bıenalle gerçekleşecek bu- luşmaya katılmalıdır. Bence Bienal, Türki- ye'deki sanat ortamında olması gereken eşi- 5in önadıdır. 6 Karmaşık kişflerin yaşamları şiirseldir' • Dahi olmanın, bir bakıma bu dünyaya ait olmamayı gerektirdiğini düşünen Tennesse Willams'ın yaşammın bilinmeyen yönlerini gündeme getiren, Lyle Leverich'in "Tom: The Unknown Tennessee", (Tom: Bilinmeyen Tennessee) ' adlı kitabı İngiltere'de yayımlandı. 90'lıyıllann müzik olgusu: Tekno... Kiihür Servisi- Amerikalı yazar Tennessee NVilliams'ı konu alan "Tom: The Unknovvn Tennessee" adını taşıvan kitap, İngiltere'dekı Hodder and Stougthon Yayınevi tarafindan >ayımlandı. Ünlü yazann yaşamının bilinmeyen yönlerini gündeme getiren kitabm. büyük ilgi görmesı bekleniyor. Asıl adı Thomas Lanier VVilliams olan yazar, 1938 yılında New York'un önemli tiyatrolanndan Group Theatre için oyun yazmaya başlar 25 yaşın altındakı yazarlara oyun başına ödenen para 500 dolar olduğu için, 1^14 olan doğum tarihini 1911 olarak göstererek yaşını büyüten yazar, Tennessee adını da bu sıralarda kullanmaya başlar. Mississippi doğumlu Williams, St. Louis'de büyür. Kjrmaşık bır aile yaşantısına sahıp olan genç VVilliams, gençlik yıllannda ıçki ve poker tııtkusuyla avare bir yaşam sürer. Sitıcılık yapan babası. dmı bütün annesi ve Rose adındaki delidolu. asi kızkardeşı ile birlikte sûrdürdüğü aile yaşantısı VVilliams ıçin son derece boğucııdur. Evinde hiçbir zaman mutluolamaşnıı genç adam. soluğu sık sık dışanda almaktadır. Kızkardeşınin hastalıklı ruh hali ve dengesiz da\ranışlan VVilliams üzerinde. sonraki \ ıltarda silinmesi güç etkiler bırakacaktır. Tennessee VVılliams'a göre Rose'un problemli kişiliğinin temelinde annesinin. kızını olgun bır kadın olarak kabul edememesı yatmaktadır. Anne-kız çatışması, yazann gelecekte kaleme alacağı pek çok oyununda sıklıkla işlenecektir. "Dengeli, mantıklı insanlar beni hiç ilgilendirmiyor. Aksine kafası karmaşık insanlann >aşamını İ10nç buluvorum. Çünkü o vaşantılarda şiirsel bir şevler var" diyen VVilliams da gençlığinde ağır sinir krizlerine yakalandı. Yapıtlannda kendı yaşamından uyarladığı pek çok aynntıyı kullanan yazann. sahnelenen ilk oyunun yönetmenı. yazar için şunlan söylüyordu: "Tom'un beni şaşırtan tarafu daktilosunun başına geçtiğinde hiçbir ovunda >er alamavacakçarpıcılıkta karakterler ve diyaloglar >ararması\dı. Oyunlanndaki kişileri canlandıran sanatçılar, karakterlerin gücü ve canlılığı karşısında sahnede neredevse kendilerinden geçecek gibi oluıiardı." Amerikan tiyatrosunun en önemlı şairi olarak anılan VVilliams, şıirindeki kapalılık >üzünden anlaşılamadığı için popülerde olmadı. VVılliams'ın gerçek sesi. özellıkle ışledığı kadın karakterlerde ortaya çıktı. Yazann. tam bir olgımluğa erişriğı dönem aynı zamanda. 1938'e dek ba^tırdığı cınsel eğilımini. yanı horhoseksüelliğini kabullendiğı yıllardı. "Benden beklenmediği ölçüde sıcak \e anlayışlı biriyim aslında" dı>en ünlü yazann. değeri bilinmemiş birdâhi olduğu sö>lenıyor. Dâhi olmanın. bir bakıma bu dünyaya ait olmamayı gerektirdiğini düşünen VVilliams, günlüklerınden birine. yazann. karşısına çıkan en saçma. hatta trajik durumda bile gülecek bır yön bulması gerektığini yazmış. "Gülmek.bir anlamda >a/arın temel özelliğidir. Bu, onun Olimpos'ta oturan ölümsüzlerden edindiği bir huvdur. Ve belki. öiümsüzlüge ulaşmanın \olu da buradan geçivor." MUR\T SES LINZ-Pierre Schaefer ve dığer sanatçılann. "somut müzik"le (musique conerere) her türlü tı- nıya % e gürültüye. JohnCage'ın sessızliğe özgür- lük kazandırmasının ardından. 2O'lı yılların us- talan "elektronik müziğin pirleri" Theremin ve Martenot'nun çalışmalarının uzantılarını ıçeren gelişmeler. vaklaşık yetmiş yıllık yoğun bir ya- ratıcılık dönemınden sonra 9O'lı yıllarda. tekno denen bır olguda bütünleşti... Schaefer'm. çalış- malannda yazı makinesınin çıkardığı seslerden. deniz taşıtlannın sıs kornalarından. sirenlerden yararlandığınıanımsadığımızanda.teknonunda "birden ortaya çıkmadığ^m" kavrayabilıyoruz. "M1DI devrimi"nden. Vangelis'in ya da Pink Floyd'un bu baglamdakı konumundan görecelı olarak uzak durarak tekno denen olguyu binncıl olarak etkileyen gelışmelerden söz etmek ıstiyo- rum bu kez... Bızce konunun en can alıcı \e ilginç yönü. dünyanın değişik bölgelerindeki gelışmelerin gı- derek bütünleşmesı. 90*lı yıllarda özellıkle tek- nolojık alanlardaki sıçramalar. demokratikleş- meler (genış kitlelerin ucuzlamaya koşut olarak teknolojıninolanaklanndanyararlanması). genış bir açıdan gözlemlendiğmde, "biçemlerin udaş- masının" gerçekleşmış olması... Almanva'daki kümelenmede. Berlin ve Düs- seldorf okullarının oluşumları. Tangerine Dre- am, KralîVverk \b topluluklann >apıtlannın gi- derek yaygınlaşması. Alman avangardının etki alanı olarak görülürken diğer bır kümeleşme de Synth Pop adı altında. Jean Michel Jarre'ın Oxv- gene, Roxy Music'ın. Depeche Mode'un synthe- sizer'la zengmleştınlmiş lıste başı parçalanyla. pop bağlamında gerçekleşmışti. lngiltere'de, sanayı tınılannın egemen olduğu. Nitzer Ebb topluluğunun hstelere gıren yapıtı. JoinChant( 198"?)benzen Industnalkiimeleşme- sıne koşut olarak. Belçıka'da. EBM diye kısaltı- lan, Electronıc Body Musıc etkinlikleri, Briikse- lı topluluk Front 242 ile teknonun gelişme süre- cinde yerinı almıştı. Front 242 ve Nitzer Ebb. bu- gün de. ABD'de çeşıtlı radyo istasyonlarının sü- rekli repertuvarlannda yerlenni korumanın yanı sıra, ünlü Keyboard dergısinm dınleyici oylama- lannda "Tekno" başlıgı altında en öne sıralarda yeralmaktalar. ABD'deki kümelenmelerde. Chı- cago House ve Detroıt Techno oluşumlan çok önemli bir konumda... Bu bağlamda. birçok ge- lışmenin bu aradan Nevv York'a sıçradığı da ege- men görüşlerden. Chicago'da. 80'li yıllarda, si- yah-eşcınsel yeraltı külrürünün (Black Gay Un- derground Culture) etki alanında. "dans edilebi- lecek müzik ödülii" denirken ünlü dıskjokey DJ Franklin Knuckles'ın. geniş depo alanlannda "Cumartesi Öğleden Sonradan Pazar Öğlden Sonraya Kadar" adlı etkınlıkleny le. bu tür yeni- den >aşama geçer. Detroit'de. konunun öncüsü, Juan \tkins(Ylodel 500 takma adını kullanarak) 1985 Nisan'ında. "NoUFO's" adlı bugünkü an- lamda ilk tekno plagını yayımlar Vurgulanması gereken diğer bir olay da. DJ Electnfying Mojo'nun. VVHYT adlı radyo ıstas- yonunda yapmış olduğu. beş saatlık bir gece ya- yını... Mojo. bu programında. Avrupa'dan dışa- lım yoluyla elde edılmış. Nevv Order. KrafVverk. Depeche Mode. Bauhausvbtopluluklarayerve- nr v e oky anusötesı tamtımlannı sağlar. Daha son- raki yıllarda. lngıltere'dekı Acid House oluşum- larının ardından, Belçika'da bu kez EBM uzantı- sı. Nevv Beat türü gelışır. Anvers'lı diskjokeyler 45'lik plaklan, 33 devirdeçalarlar ve sesleri yüz- de 8 oranında incelterek genel tınıdakı aşın ka- lınlıklan azaltmaya çalışırlar... Yaygın anlamdakı teknonun doğum yılı olarak bılınen 1990 yılını geçmişten ayıran en belırgın nitelıkleri şöyle sıralayabıhnz: Çeşıtlı oluşumlar- la ıv melenen, kültürün "kavTama veteneklerini aşınhıa" ve reklamlarladadayatılan "boşlaşma- koflaşma". başka bir deyışle X kuşağının varlı- ğı.. "9O'byılannuyuşturucusu"Ecstasv'nınvar- lığı (E ya da XTC kısaltmalan da aynı anlama ge- liyor)... Son yıllarda müzıkler de ona göre... Bir de açık havada ya da geniş depolarda yapılan. Ra- ve denilen "ecstasy 1 " destekh, beym tükenen "ma- raton nitelikli partiler" var! Müzik açısından bakıldığında. Aphe\Twin'ın, Sven Vacht'ın. "O" harfıyle başlayan üç toplu- lugun (Orb, Obrıtal ve Ozric Tentacles'ın) yük- sek nıteliklerıne söyleyecek bır söz vok! Gerçek- ten de biçemlen son derece başanlı bır şekılde uz- laştırabılıyor... Yazımın sonunda, konuyu izle- yenlerın gözüne carpmış olabilecek bır şeye da- ha değinmek tstiyorum. Özellıkle. Almanya'da teknonun sertlıgi. yumuşaklığı sözcügün ortasın- dakı u K"harfinınkullammındananlaşılıyor...En yumuşağı tekno. daha serti tekkno ve en sertı tekkkno... Bilsak Tiyatro Atölyesi Roxy'de Kültür Servisi- Bilsak Tiyatro Atölyesi Edvvard Bond'un "Savaş Oyunlan" adlı yapıtını 5 kasımdan başlayarak her pazar ve pazartesı saat 19.30"da Taksim- Rox\"de sergilıyor. Geçen yıl Avıgnon Tiyatro Festıvali'nde bü>ük başan kazanan "Savaş Oyunlan" adlı üçlemenin ilk oyunu, gündelik yaşamımızda artık alışılmış hale gelen şiddetin açığa çıkanlması üzerine kurulu. "Savaş Oyunlan" nda Banş Celiloğlu, Şenf Erol, Nihal G. Koldaş, AlpGiritli. Ceysu Koçak ve Cüneyt Uzunlar rol alıyor. İTÜ Vakfrnda gitar- mandolin dinletisi Kültür Servisi- İTLJ \akfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesı etkinlikleri çerçevesınde Attıka Gitar-Mandolin Orkestrası tarafindan 5 kasım pazar günü saat 19.00'da İTÜ Maçka Kampusu Eski Maden Fakültesi G ' Amfisi'nde bir konser gerçekleştınlecek. ' Özbekistan, Pakistan ; ve İran filmleri : Kültür Servisi- İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür tşleri Daıre Ba^kanlığı kasım programında Özbekistan. Pakistan ve İran 1 sinemalanna ağırlıklı olarak yer veriyor' Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde düzenlenen "İranlı Kadın Yönetmenler Haftası"nda. son yıllarda festıvallerde büvük başan gösteren ve kendine özgü yönlerıyle sinema külturü içinde yer alan İranlı Feryal Behzad. Poran Derekhshended, Rekbshan Benietemad adlı kadın yönetmenlerden 4 film ' gösterilecek. Aynı mekânda gerçekleştirilen "Film Tartışmalan'nda ise İhsan Kabil. Özbekistan"dan "Emirin Son Seyahati" ve Pakıstan'dan "Son Şarkı"yı tartışmava açacak. Atatürk Kıtaplığı'nda ise bu ay üç Özbek filmının yanı sıra Pakistan'dan iki film gösterıme sunulacak. "Pakistan Kültür Varlığı" adlı belgesel ise sınevizyon göstenleri kapsamında göstenl'ecek. (Bilgi için Tel: 293 12 70) Steve Martin, oyun yazarlığına soyundu Kültür Senisi- 1980lı yıllarda yer aldığı komedi filmleriyle >ıldızı parlayan stand-up komedinın ünlü isimlennden Steve Martin. "artık ciddi bir oyun yazarı" olacağını söylüyor. "Fatherof the Bride"(Gelinin Babası), "L.A Story". "Parenthood" ve "Simple Tvvıst of Fate" adlı ' komedilerle büyük çıkışını yapan aktör. 1994 yılında "Picasso at the Lapin Agile" adlı oyunuyla tiyatro çevrelennın beğenısinı topladı. Martin son olarak "Roxanne" adlı komedi filmındekı başanlı rolüyle Los Angeles^ Film Eleştirmenlerı Ödülu'nün yanı sıra, filmin senaryo yazan olarak ., VVriters Guıld of America Avvard'ı t kazanmıştı. Aktörün "Fatherofthe Bride" serisinin üçüncüsü önümüzdeki ' ay ABD'de gösterime giriyor. Saliç'in resimleri Maltepe Sanat Galerisi'nde Kültür Servisi - Ressam Saliç'in resımlen 8 kasıma dek Maltepe Sanat Galerisi'nde sergileniyor. 1954 Tokat doğumlu olan sanatçı eğitımıne devam etme şansı bulamayınca. sanata olan tutkusunu ev uğraşlanna. oyalanna, dantellenne döktü. Uzun bir aradan sonra resimle tanışıklığı, eşi ressam Ali Koçak'm desteğiyle 1993 yılında profesyonel olarak resme başlamasına neden oldu. Çalışmalannı eşi ile birlikte paylaştıklan atölyelerinde sürdüren sanatçının 2 kişisel sergisının yanı sıra birçok özel koleksiyonda resimleri bulunuyor. Yazarlardan imza günü ve söyleşi Kültür Servisi- Kadıköy Asya Kitabevi'nde. ressam-yazar Jale Siner "Detay" adlı kitabı ve aynı adlı edebiyat dergilerini. şair Kemalettin Koç "Cebımdeki Rüzgâr" adlı şıir kitabını ve yazar-şair Mesude Gülcüoğlu "Değinmeler" adını taşıyan kitaplannı. cumartesi günü saat 14.00'te ımzalayacaklar İmza gününün ardından. yazarların da katılacağı bir söyleşi gerçekleştinlecek. 'Medyanın Sonumluluğu' söyleşisi Kültür Servisi - Kıdemli gazetecilerden oyun yazan Recep Bilgmer. Ankara Türk Dıl Kurumu salonunda "Medyanın Sorumluluğu" konulu bir söyleşide bulunacak. Medyanını görevinin önemi yanında. hem mesleğin onuruna hem de toplum düzenine karşı ciddi sorumlulukların bulunduğunu dile getirecek olan Bilgıner. ülkemizden ve yabancı ülkelerden örnekler verecek. 2 kasımda saat 15.30'da başlayacak söyleşi soru- cevap şeklınde olacak. Recep Bılginer. özellikle bazı basın organlan ile basın mensuplarının, özel çıkar sağladıklan iddiaian üzerinde duracak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear