Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 TEMMUZ1994 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
SIVAS KATLIAMINDV BIRINCIYTLI
Kısaama dopdolubiryaşam
'Öfkesi burnunda, yumuşacık adam' şair Behçet Aysan, Sıvas'a gitmek üzere evinden çıktıktan sonra
geri dönerek eşine bir kez daha sanldı. Muayenehanesinden eşini aradığında sesinin rengi iyi değildi
IŞIKKANSU
Bebçet Aysan, Sıvas'a gitmek üzere
evinin kapısuıdan çıkü. Eşi Adviye Ay-
sana sanldı. Merdivenlere doğru yü-
rüdü. Bir şey unutmuşçasına dalgın,
hızla geri döndü. Bir kez daha sanldı.
Yeni açuğı muayenehanesinden tele-
fonla aradı eşini. Ankara'dan az sonra
aynlacaktı. Sesinin rengi iyi değildi.
Her İstanbul'a gidişlennde Seli-
miye'ye götürürdü Adviye Aysan'ı.
"Bak, ben burada okudum. Çocukluğu-
muo okulu" derdi. Kulelı Askeri Li-
sesi'nde, delikanlıUğın uçanlığı yapıştı
paçasına. Ayak topunun çekiciliği, gol
atmanın utkusu. Beyoğlu. Dersten ka-
çıp Karacaahmet Mezarlığı'nda kaca-
mak şaraplar.
Baba Aysan, Necip Fazıl dûşkünü.
14-15 yaşlannda, aruz vezni ile dizeler.
Ankara Tıp Fakültesi'nin, Hacet-
tepe'nin karşısındaki izbe kantini.
Burnundan soluyan, delişmen 68'li. 9
Aralık 1971'de, yüreğjn aşk gümbür-
tûsü. 12 Mart. Tıp Fakültesi 4. sınıfta
son haklanru verirken tutuklanış. İş-
kence ve cezaevi. Okuldan atılma, ar-
dından özgürlûk.
Maadunak Oteli'nde,
elindesopatutup
saldırsalar, vuramayacak
adam. Çıkacakyenişiir
kitabma 'Düello'adını
koyacaktı. Şiirinide
yazmıştı.
1975'te engin sessizlikle kendisini
bekleyen Adviye Aysan ile evlilik.
1976. Bebeğin adını 'Eren' koydular.
Yaşam dikıldi karşısına. Okula ara
verdi. Sendika uzmanlığı, Türk Ha-
berler Ajansı, Yankı dergısmde muha-
birlik. Karanlık 'Milliyetçi Cephe' yıl-
lan. ölüm korkusu, içe kapanıklık.
Buruşturulup atılmış onlarca şıir de-
nemesi. 1979. İlk şiiri Türk Dili dergi-
sinde çıkü. Yusufçuk, Yann, Tan der-
gilerinde şiirler.
Davamoçalaıuh
tutuklusayısıdüstü
Gece sessizliğinde çalışmayı seven Behçet Aysan, sabah olduğunda şiirlerinden birini alır. tok sesiyle eşine okuyarak 'Beğendin mi" di> e sorar. 'Çok güzel'
yanıtını aiınca da övüncünü gizler. Eşi Adviye Aysan, 'Gerçekten beğenirdinT diyor, 'Gevrek simit gibi, emek kokuyordu.' (Fotoğraf: RIZAEZER)
Gece sessizliğinde çabşmayı severdi.
Adviye ile Eren, yan odada uyuyorlar.
İçi rahat. Sabah oldu. İlk kuş ötüşünü
bekliyormuş meğer diğerlen. Koro
başladı. Adviye Aysan'ın uykulu göz-
leri, salondaki divanda yan yana sıra-
lanmış kağıtlara takılıyor. Hepsi şiir.
Behçet Aysan, birini alıyor, o tok se-
siyle eşine okuyor. Soruyor:
"Nasıl, beğendin nüT'
"Çok gûzei Behçet"
Behçet Aysan, övüncünü gizliyor:
"Sen de hep 'Çok güzel" dersin;"
Adviye Aysan. gerçekten çok beğe-
niyordu şiirlerini. Gevrek simit gibi,
emek kokuyordu. Adviye Aysan. an-
latıyor:
"Ktsa, ama çok dolu yaşadı. Bir gün
e v e
geç geldi. Güzel bir macera yaşadı-
ğını hızlı hızlı anlattı. Bir toplanfıdan
çıkıp eve gelmek için taksiye binmiş.
Taksi şoförii ile arkadaş olmuşlar. Bir-
likte bir yere gjdip bir-iki tek atmışlar."
1984ydında Tıp Fakültesı'nın bıtiri-
1İŞİ. İzmit'te, emekçi kentinde, küçük
bir sağlık ocağında yalruz günler. Mu-
ayene yatağında bÖlünmüş uykular.
İşçilerin bıyıklanyla gülüyor, yorgun-
lugu ile hüzünleniyor; Körfez'in gemi-
leriyle özlem duyuyor.
Kitaplar, kitaplar... Karşı Gece,
Sesler ve Küller, Eylül, Deniz Feneri,
Şirrler...
1991 psikiyatri ihtisasının tamam-
lanması. SSİC Yenişehir Dispanseri.
Güne, gelecege derin bir *Oh' çekme
zamanı.
Demokrat olmanın, toplumu yalnız
bırakmamanın sorumJuluğu. NükJeer
Savaşa Karşı Hekimler Derneği, Ede-
biyatçılar Derneği yönetim kurullann-
da görev. Ankara Tabip Odası, Genel
Saglık-İş Sendikası üyelikleri.
Sakarya Caddesi. Aüşmalar, tartış-
malar, gelen geçen, dostlar, hiç deniz
görmemiş balık satan Kürtler, buğulu
hoşbeşler. Karar kılıyor. Muayeneha-
ne, Sakarya'da olacak. Titiz. Aydınlık
bekleme salonu, düzenli muayene
odası. Vazoda. sümbüller. "Durun ar-
kadaşiar gitmeyin, ben şu hastamı bir
göreyim. Birlikte çıkanz."
Öfkesi burnunda,yumuşacıkadam.
Madımak Oteli'nde, elinde sopa tu-
tup saldırsalar, vuramayacak adam.
Çıkacak yeni şiir kitabma 'Düello' adı-
nı koyacaktı. Şiirini de yazdı:
bir yaz günü oldu bunlar
gri yağmurlar yağıyordu
çekildi bütün kıhçlar
ben bir yanda rakip hayat
denizse köpürüyordu
ve şarkılar söyliiyordu
alabüdiğince bir siren
ölmemi istemiyordu.
•••
ne parçalannuş bir ayna
ne nutm tsığı kalacak
birazdan gün ağaracak
her gece yeni bir dûello
her sabah yeni bir ölüm
hepsi bu şiire sığacak.
YAR1N: AsafKoçak
Türkiye İnsan Haklan Vakfı'nın 1993 yılı raporunda, Sıvas katliamına aynntılı olarak yer verildi:
Köktendincüiğinvarabileceğivahşet
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sıvas'ta bir
yü önce 37 kışinın yaşamını yitirdiği katüam,
Türkiye İnsan Haklan Vakfı'nın (TİHV), önce-
ki gün açıklanan 1993 yılı raporunda aynntılı
olarak yer aldı. Raporda, olay "İslamcı kökten-
dinciliğiıi varabileceği vahşet" olarak rutelenir-
ken "bu katüamla birlikte devlete olan güven ve
ardmdan yargımn tutumuyla adalete olan inancın
da yanıp kül olduğu" savlandı.
TİHV'nin raporu, 1993 yılındaki insan hakla-
n ihlallerinin, sistematik olarak devam ettiği ve
Türkiye açısından kaygı verici boyuta ulaştığı
sonucunu ortaya çıkardı.
Rapora göre çatışma, yargısız infaz, işkence,
silahlı saldın, suikast, faiü meçhul cinayetler so-
nucu bir yılda toplam 3 bin 492 kişi öldürülür-
ken 29'u çocuk 126'sı kadın olmak üzere 827 kişi
işkence gördü. 18gazeteci-yazannkesinleşence-
zalan nedeniyle mahkum edildikJen, 20 gazete-
ci-yazann tutuklu. olarak yargılandığı. 116 ga-
zeteci-yazann ise çeşitli yayın organlanndaki
yazı ve haberleri nedeniyle cezalandınldığı belir-
tilen raporda, gözaltına
alınan 29, kaçınlan 13 ki-
şiden de haber alına-
madığı kaydedildi.
Raporda, geçen yılın
en çok can alan geh'şme-
lerin Kürt sorunu nede-
niyle yaşandığı bildirildi.
Rapora göre çoğunluğu-
nu olağanüstü hal bol-
gesindekilerin oluşturdu-
ğu çatışma, yargısız in-
faz, işkence, sılahh
saldın, suikast ve faili
meçhul cinayetlerde gün-
de ortalama 10 kişi öldü-
rüldü. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda
(CMUK) sorguda avukat bulundurmaya ola-
nak tanıyan hükümlere karşın, işkencenin siste-
matik bir sorgulama yöntemi olarak kullanıl-
maya devam ettiği bildirildi. Vakıf yetkilileri,
güvenlik birimlerine giden kişilerin, "Nasılsa iş-
J.S evletegüven ve adalete
inancınyanıp kül olduğu
görüşüneyer verilen Türkiye
insan Haklan Vakfı
raporundan: Günde 10 kişi
öldürüldü, 827kişinin işkence
gördüğü belirlendi, 116
gazeteciyazar yargılandı, 18
gazeteci-yazar mahkum oldu.
kence görecekleri kantsını
taşımalan ve sorgudan
sonraki geüşmeterden çe-
kinmeteri" nedeniyle
CMUK'un yeterince et-
kin olamadığınj kaydet-
tiler. Raporda, 1993
yüının insan haklan
açısından "kara bir büan-
ço" ile tanhe geçtiğt ıfade
edilirken vakıf yetkilileri,
1994 yılının ilk 6 ayında
gerçekleşen olaylann
1993 bilançosuna yak-
laştığını ve bu yılın daha
kara bir tablo oluştura-
cağını beh'rttiler.
TÎHV'in 1993 raporunda, geçen yıl Sıvas Ma-
dımak Oteli'nde 37 kişinin yakılarak öldürülme-
siyle sonuçlanan olaya ayn yer venldi. Raporda,
binlerce fanatik İslamcının Pir Sultan Abdal
Derneği etkinliklerini bahane ederek "beüekler-
den silinmeyecek bir katliam gerçekleştirtlikleri"
ıfadesine yer verilerek güvenlik güçlennın "ka-
yıtsızlıklan", hükümet yetkılilerinin de "duyar-
sızüklan"yla olaylann sonunu haarladıkian
öne surüldü.
cinayeV
Vakjf Başkanı Yavuz Önen de raporda yayım-
lanan acıklamasında. "kitJesel cinayet" diye ni-
telediği katliamın sorumlulanndan "Islamcı
köktendinci akm". "şeriatçı kalabahk" şeklinde
söz etti. Önen, "Sıvas'ta sergilenen şıddet, bu ke-
sünin tahammülsüzlüğünün varabileceği vahşeti
gözler önüne serdi. KJtlesel cinavetle birlikte deh-
şet verici bir olav daha v aşandı. Hükümet 7 saat
boyunca kalabalığa müdahale etmedi. Başbakan,
fçişleri Bakanı. güvenlik güçleri, jandarma ve po-
lis olaya seyirci kadılar. Madımak Oteli >angı-
nında v atandaşın dev lete ve hükümete olan güveni
ve adalete olan inancı da > andı kül oldu" görüşü-
ne yer verdi.
Gİ1VERCİNLER UÇMUYORSIVAS ÜSTÜNDE - 2
Pir Sultan Abdal Kültür ve Tanıtma Deraeği'nin öncülerinden Ali Balkız neden Sıvas'ı seçtiklerini anlattı
'Son ana kadar devletegüvencük'
YltMAZ GÜMÜŞBAŞ
Daha önceki yıllarda sadece doğum
yeri olan Banaz'da anılan Pir Sultan
Abdal içın düzenlenen etkinükler, bu
defa neden Sıvas'ı da kapsayacak şe-
kilde geniş tutulmuştu? Özellikle Ana-
dolu köylüsünün zulme, baskıya ve
kınma karşı başlattığı direnişlerin sim-
gesi olan Pir Sultan AbdaJ'ın bu defa
Sıvas'ta da anılmasının gerekçesi ney-
di? Neye, kimlere güveniüp de ozanıy-
la, yazanyla, semah ekipleriyle, öğre-
tim üyeleriyle Sıvas'a gidilmişti? Bu
sorulann yanıtını daha sonra, Pir Sul-
tan Abdal Kültür ve Tanıtma Der-
negTnin ve etkinliklerinin öncülerin-
den Ali Balkız şöyle verecekti:
"Etkinhkkri Banaz'da yapıyorduk.
Oraya vanp cemimizi, törenimizi yapıp
dönüyorduk. Biz dönünce Banaz eski
Banaz, Sıvas eski Sıvas, Yapüğraız et-
kinükterin Sıvas'taki demokratik hare-
kete bir katkısı olup olmadığını düşüo-
dük. olumlu yamt veremedik. Banaz'da
yapüğnuz, bir anlamda korsan miting-
di. Bu korsan mitingi kalıcı kdmalry-
dık. Bunu da, etkinlikleri Sıvas'a ta-
şryarak, Sıvas'taki insanlan etkinlikie-
re katarak sağiayabilirdik. Bu gerek-
üydi çünkü. 12 Eylûl sonrasında Sıvas'-
ta demokratlann bir yaprağı sallaya-
cak kadar dahi eylenüüikleri yoktu.
Oysa gerici güçlerin bütün fraksiyon-
lanoın her hafta bir etkinliği oluyordu.
"HorbahMt
mt
harıncaya
htrdth mı
hanudunı
serçenin
vurduk mu
karacanın
yavrusunu
yanasıt
Geçen yd 37 insanın > akıldığı Madımak Oteli, şimdilerde onarılıyor.
Koca vilayet, ekonomiden kültnre, so-
kaktaki yaşama kadar işgal altınday dı.
'Sıvas'ta bir şey yapılamaz' anlayışını,
koşullannuşlığını kırmak gerekiyordu.
Biz bu etkinlikleri Srvas'tan başlatırsak
hem Sıvas'ta bir şeylerin yapdabikceği-
ni kanıtlanz hem de oradaki demokrat
insanlara moral veririz diye düşündük.
Saldırdarla, güçlüklerle karşılaşaca-
ğnnızı düşünmedik mi? Çok düşündük.
Peki ne yapmalıyız? Şu tespiti yaptık:
Biz orada devrimci ve demokrat kesim
adına sağın en uç iki kesimivle, şeriatçı-
larla ve kafatasçdarla burun buruna ge-
leceğiz. Bu burun buruna geliş çok tehli-
keli. Oradan kolayca bu etkinliklerimi-
a yaparak çıkamayız...
Şöyle düşündük: Biz oraya insanlan
iıtsana"
Hasan
Hüseyin
tahrik etmeye değfl; panel yapmaya,
yazariarla söyleşi yapmaya, semah
donmeye, türkü sövlemeye, saz çalma-
ya gidiyoruz. Kaldı ki biz bu işi devletle
birUkte yapıyoruz. Kültür Bakanlığı bu
etkinliklere 40 milyon lira katkıda bu-
lundu. İ velerimizin çoğu da SHP'li.
SHP ise iktidar ortağı. Vali konuşma
yapacak. Etkinükler devletin mekanla-
nnda. Buruciye Medresesı'nde, kültür
merkezinde yapılıyor. Devlet, kendi ya-
pacağı bir işi sabote etmez ve ettirmez.
L'ç beş it ürüse de polisleri var bunlann,
jandarması var, defederler. Bu inanış,
bizi hiçbir önlem almadan Sıvas'a gö-
türdü. Bu, devlet bilincimizin zaafa uğ-
ramasMÜr. SHP'nin hükümet ortağı
oluşumın, devlet gerceği konusunda
gözlerünizi karartmasıdır. Son ana ka-
dar hep devlete güvendik.."
Ve Ali Balkız, bir başka gün, bir
başka yazısında 2 Temmuz 1993 Cu-
ma günü Sıvas'ta yaşadıklanyla dü-
şündüklerinin kendilerini yamlttığmı
vurgulayarak şöyle diyecekti:
"Işin gerçeği o ki Sıvas'ta yaktdar bi-
zi.
Gözlerimizle gördük, video kayıtla-
nndan izledik, fotoğraflarına baktık,
dinledik, anladık ve inandık ki gerici
güruh, devletin bilgisi altında, gözetimi
ve denetimi altında yaktı bizi. 37 güzel
insanımızı aldı eiinüzden. Biz yaşayan-
lar, yaşadtğımıza sevinemiyoruz. Sade-
ce utanıyoruz. Şairierini \akan. yaktı-
ran bir devletin vatandaşı olmaktan,
'Ya Allah bismillah. Allahü ekber' ni-
dalanyla Pir Sultan'ın heykelini linç
eden yobazlaria aynı havayı solumak-
tan utanıyoruz. Başımızı alıp çekip baş-
ka bir yere de gidemiyoruz. Gidemeye-
cek kadar yurdumuzu çok seviyoruz."
YARIN: Başbakan ÇUIer
Önce Körfez Savaşı'nı televizyondan naklen izledik.
Sonra da Sıvas katliamını. Cumhuriyet tarihinde ilk kez
bir toplu kjyım, teknoloji sayesinde video görüntüleriyle
belirlendi. Sanıklar video kayıtlanna cürm-ü meşhut ol-
dular. Şimdi sıra yargıdaydı.
Herkesin gözü önünde olup biten vahamete yargı erki
el koyduktan sonra neler oldu? Birinci yıhnda yargı süreci
hangi aşamalardan geçti? Yaşananlar, sırasıyla şöyle:
- 22 Temmuz 1993 tarihinde, 2 temmuz günü sokaklara
dökülüp "Seriat isteriz", "Laik devlet, yıkılacak elbet" di-
ye bağıranlar, hukuk devletini yıkıp teokratik monarşi
kurmak isteyenler, bunlan kışkırtanlar, Madımak Oteli'-
nde 37 insanı yakarak öldürenler hakkında aynı tarihli üç
ayn iddianamedüzenlendi. Bu iddianameJerde isyancıla-
nn; a- Bir bölümü içın Toplanü ve Gösteri Yürüyüşleri
Yasası'na aykjn davranmaktan, b- Bir kısmı için "adam
öldürmek, yangın çıkarmak ve toplu izrar"dan, c- Ve bir
bölümü için de "Müslümanlar adlı terör örgütünün üyesi
olmak"tan söz edilerek vargılanmalan ıstendı.
Böylece Sıvas Asliye Ceza Mahkemesi, Sıvas Ağır
Ceza Mahkemesi ve Kayseri DGM'sinde davalar açıldı.
Burada hukukçulann ka>gılan ve görüşlen şövle:
"Bir ola.v a neden üç dav a açdır? Çeüşik görülen bu tutum
için 'özünde ola>ı parçalara a\ırarak vahametiru gözden
ırak tutmak' yorumunu yapmak gayet doğaldır. Dava bir
bütündü, ama ortaya çıkan iddianamelerle paramparça
edilnüşti."
-17 Ağustos 1993'te Türkiye Barolar Bırhğı Başkanı
önder Sav bir basın toplantısı yaparak anlatılmaya calışı-
lan bu tür kaygılan açıkladı Adalet Bakanlığı'mn, hızla,
kamu güvenliği için davalann başka illere naklini istemesi
gerektiğinı savundu. Adalet Bakanlığı, Sav'ın yoğun ça-
balan sonunda Yargıtay Ceza Dairesi'ne başvurdu. Yar-
gıtay Nöbetçi Ceza Dairesı, 23 Ağustos 1993 günü
CMUK gereğince "kamu güveıüiğinin bozulmaması ve
kargaşa yaratılarak yeni olaylara yol açılmaması" için,
açılan bu üç davanın Ankara yargı mercilennde görülme-
sine karar verdi.
Yargıtay'ın bu karanyla;
a- Sıvas Asliye Ceza Mahkemesf nde "Toplantı ve Gös-
teri Yürüyüşleri Yasası'na aykınlık"tan 124 sanık hakkın-
da açılan dav a Ankara Asliye Ceza Mahkemesi'ne, b-
TCK'nin çeşitli maddelenne aykınük suçundan 79 sanık
hakkında Sıvas Ağır Ceza Mahkemesı'nde açılan dava
Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne, c- Ve Kayseri DGM'-
de açılan dava da Ankara DGM'ye nakledildi.
A. nkara DGM'nin ilk
duruşmasında ölenlerinyakınları ve
onların ayukatları duruşmaya
ahnmadı. İçerigirmek isteyenlere
'Başsavcı
Demiral'ın talimatı 'deniyor, ısrar
edenler tartaklanıyordu. Mahkeme
ise 'Bu bir terörsuçudur. Mağdur
devlettir. Sizin müdahillik sıfatınız
yok' diye açıklamayapıyordu.
Kayseri DGM'den Ankara DGM'ye nakledilen dava-
nın tensibı 20 Eylül 1993 tarihinde yapıldı ve tensiple bir-
likte savcılığın da görüşü alınarak dosya üzerinden yapı-
lan işlemle 46 sanık serbest bırakıldı.
- Ankara Asliye Ceza Mahkemesi 4 Ekim 1993, Anka-
ra Ağır Ceza Mahkemesi 11 Ekim 1993 tarihinde eylemin
tek bir eylem olduğu ve DGM'nin görev alanına girdiği
gerekçesiyle görevsizlık karan verdiler.
- Ankara DGM'nin ilk duruşma tarihi olan 21 Ekim
1993'te, ölenlerin yakınlan ve onlann avukatlan duruş-
maya ahnmadı. İçen gjrmek isteyenlere "Başsavcı Demi-
ral'ın talimatı" deniyor. ısrar edenler tartaklanıyordu.
Mahkeme ise "Bu bir terör suçudur. Mağdur devlettir. Si-
zin müdahillik sıfatınız yok" diye açıklama yapıyordu. Bu
durumda da sanıklann sorgulanna ölenlerin yakınlannın
avukatlan müdahale edemiyordu.
- Ankara Asliye Ceza ve Ankara Ağır Ceza mahkeme-
lerinin "DGMTik suçtur" diye görevsizlık karan verdiği
davalar için 27 Ekim 1993 tarihinde Ankara DGM de
görevsizlik karan verdi. Bu karara muhalefet eden üye
hakim Ertan Urunga daha sonra DGM'den alındı. Gö-
revsizlik tartışmasını Yargıtay bitirdi. Yargıtay 10. Ceza
Dairesi'nin karanyla davalar birleşti.
- 17 Şubat 1994 tarihli duruşmada, kamu tamkJannm
dinlenilmesine geçildi ve bu kişilerin güvenliği açısından
gizli oturum karan alındı. Mahkeme salonunun yetersiz-
liği nedeniyle sanıklar. sanık avukatlan. ölenlenn aileleri,
olaydan sağ kunulabilenler ve bunlann avukatlan nere-
deyse iç içe bulunuyorlardı. Bu durum da korkunç bir ge-
rilime yol açıyordu. Gerilim 24 Mart 1994 tarihli duruş-
mada patladı.
Gerilimin patlama noktasını. müdahil avukatlan Şenal
Sanıhan. VeB Devecioğlu, Müge Arslan, Meryem Erdal,
Kazım Ba\ raktar. Hüseyin Gökçearslan. Mehrâet Cengiz,
Günay Nehir, Şakir Keçeli v e Ali Sarıgül tarafından imza-
lanan tutanaktan ızleyelim:
"Ankara DGM'nin E.1993/106 sayıb Sıvas katliamı ile
ilgili davasının 24.3.1994 günlü duruşmasında; müdahil
avukatlardan Hüseyin Gökçearslan bir talep için söz aldığı
sırada sanıklardan Halil İbrahim Düzbiçer, müdahil avu-
katlar tarafına herkesin (çevresindeki insanlann ve müda-
hil avukatlann) duyabileceği biçimde, 'Otur köpek. peze-
venk!' demesi üzerine, duruşma disiplininin sağlanması için
sanığa ihtarda buiunulması mahkemeden talep edildi.
Mahkeme tarafından sanığa sözlü ihtarda bulunuldu.
öğleden sonra devam eden duruşma sırasında sanık ve-
killerinden Av. Hüsnü Tuna. dinienmekte olan tanığa Sı-
vas'ta Kültür Merkezi önünde Aydınlık gazetesinin satı-
lıp saülmadığının" sorulmasını istedi. Mahkeme Başkanı,
'Bunun olayımızla ne ilgisı var?' deyince sanık vekUi Av.
Hüsnü Tuna, başkamn bu sözleri söyierken başını iki yana
sallamasını kastederek, 'Sorulanmızı istıhza ile karşıla-
mayın. Ben inandığım peygamberin harumlanna küfre-
den gazeteyi sattırmam' dedi. Av. Hüsnü Tuna'nın, sanık-
lann ideolojisi ile buieşen bu tavn üzerine sanıklardan Halil
İbrahim Düzbiçer biz müdahil avukatlara dönerek 'Hay-
vanlar!' dedi. \'akmında bulunan diğer sanık Cafer Tayyar
Soykök de bizlere dönerek, 'Köpekler' diye bağırdı. Bunun
üzerine mahkeme başkamna durum anfatılarak hakaretle-
rin bugün ikinci kez yinelendiği belirrildi."
Ertesi günkü duruşmada, kamuoyunun selameti ve ka-
mu güvenliği yönünden duruşmalann tamamen gizli ola-
rak devamına karar verildi. Müdahil avukatlar, yargıda
açıklık kuralmın çiğnendiği gerekçesiyle 25 Nisan 1994
günü gizlilık karanna itiraz ettiler. Mahkeme bu itirazı da
reddetti. Bunun üzerinemüdahil avukatlar 26 Nisan 1994
tarihinde "Gizlilik karan kaldırılıncaya kadar duruşmaya
ginneme karan" aldılar. 79 tutuklu sanıktan şu anda
yalnızca38'itutuklu. İki aydır müdahil avukatlann kaü-
Imadığı duruşmanın yannki oturumunda savalığın, esas
hakkındaki göriişünü bildirmesi bekleniyor.
YARIN: 2 sanık unutuldu