22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3TEMMUZ1994PAZAR 10 DIŞ HABERLER SahipolmahırsıyaşamıtüketiyorPara mı, akıl mı? Para mı, onur mu? Para mı, güzelbk mi? Para, para, para!.. İnsanlann gözünü para hırsı bûrü- müş. Kimi gemisini kurtarabilmek için, kimi yeni gemilerle filosunu ge- nişletebilmek için didinip duruyor. Ki- minin amaa bir ekmek daha, kiminin- ki bir araba daha, kimininki bir fabri- ka daha... Herkes kazanmak istiyor. Para, mal, saygınhk istiyor. tnsanlan, ku- rumlan istiyor. Mutluluk adına her şeyi, herkesi yutmak istiyor. Moskova'nın tannsı para. Yalnız Moskova'nın mı? Memleketten ve başka ülkelerden gelen haberler, bu tannnın ahtapot kollannın her yerde giderek güçlendiğjni gösteriyor. Reklamlar "Tüket, daha fazla tü- ket!" emirleri yağdınyor. Bir kolye, bir ceket, bir yatak odası takımı, bir daire, bir yat alma düşüncesi insanlan tutsak abyor; amaca ulaşılmadığı sûrece ka- rabasanlar baayor, yaşamın sonu geli- yor. Bu kirü havadan hastalanmamak için bir ilaç anyorum. Sonunda Erich From'u bir kez daha okumaya karar veriyorum. "Sahip Olmak ya da CM- mak" kitabını. Sahip olmak ve olmak. From, in- sanlann yaşamını, amaçlannı, ab- şkanlıklannı bu iki ilkeyle irdeliyor. İnsanlann çoğunlulda bir şeylere sa- hip olma hırsıyla yaşamlannı harcadı- klannı açıkhyor: Paraya, mala, üne, prestije, otorite- MOSKOVA HAKAN AKSAY ye, sevgiliye, eşe, çocuğa, bilgjye sahip olmak; onlan ele geçirmek, kendine mal etmek, onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak... Bunun doğal sonucu olarak, sürekli kıskanma ve kıskanılma duygulanyla yaşamak. Devamla, sahip olunan ve tüketilen şeylerin -sürekli azaldıklan, eskidikleri için- insanı tatmin edemediğini ve ye- niden tüketime zorladığını anlatıyor. From'a göre aslında insan, gerçek anlamıyla hiçbir şeye (ve hiç kimseye) sahip olamaz; onu her yönüyle ele ge- çiremez; denetleyemez. Her "sahipük" ilişkisi, koşullarla ve -uzun bile olsa- belirli bir zamanla sınırhdır. "Olmak"ilkesi ise yaşanılan, içte duyumsanan bir özellik, canb bir sü- reçtir. Buna göre davranan insan, dış ve maddesel olana bağlanmaz, kendi- ni geliştirip evrimleşmeyi amaçlar. Vermenin, paylaşmanın, yaşama sevgi ve saygı duymanın, onu anlamak için kafa yormanın, her fırsatta kendini gerçekleştirmeye çabşmanın, arayış içinde obnanın tadını alır. Sadeliİcle derinbği birleştirir. Bu kitabı "sahip olma yorgunu' pek çok kişiye önermek isterdim. Bir kişiye özelbkle. Hala servetine servet katmak için yeni yaünmlar peşinden koştuğunu, başını kaşıyacaak zamanı olmadığını vb. söyleyen 90'bk bir işadamına. Ve -elbette haddim obnayarak- şöyle de- mek isterdim ona: - Ey büyük adam! Kahvede nargile- sini höpürdeten veya Boğaz'ın sulan- na dabp gjden meteliksiz bir emekb- nin, ilk aşkını anımsarken ya da toru- nuyla arasındaki sevimli benzerbkleri düşünürken duyduğu keyiften daha fazlasını parayla satın alabileceğini mi sanıyorsun? Bırak bu hırsı! Varlıkb obnaya değil, var olmaya cahş biraz da! Duvaryıkıldı aııılarayakta1945 yıhnda Berbn'e gelen ABD askerlerinin sonuncusu da geçen hafta Almanya'yı terk etti. Haftalar öncesi başladı- klan hazırbklann ardından gösterişli bir yürûyüş düzen- leyen ABD askerleri. 100 bin- den fazla insanın katıldığı bir törenin ardından Berbn halkı- na veda ettiler. ABD'lilerin veda yürüyûşü, kentteki radikal gruplan da aşka getirdi. Aynı gün yürüyüş düzenleyen homoseksüeller de seyirdlerin alkışlan arasında cafcaflı, lateksb, ponponlu giysileriyle, deri pantalon ve ce- ketleriyle seyircilere el sallaya- rak varbklannı kanıtladılar. Yıllardır Berlin'de bulunan ABD askerlerinin sonuncusu ülkeyi terk ederken Doğu ve Baü Berbn arasındaki geciş noktalanndan birisi olan Chek Point Charbe kapısı her gün yüzlerce turist tarafından ziya- retedibyor. Birdönemburadan bin bir güçlükle karşıya geçen- ler de arasıra kapıya gebp eski günlerini anıyorlar. Kapının şimdiki konuklan Berbn'de yo- ğun olarak bulunan Türkler. Makineb tüfek yuvasını andı- ran 15-20 metre yüksekbğinde- ki kontrol binasının çevresini kuşatan vatandaşlanmız hedi- yebk eşya pazannı ele geçirmiş. Bir Rus askeri kalpağını ya da Rus saatini almak istediğirüzde BirTürk satıcının tezgahına ya- naşmaktan başka çareniz yok. "Uyanık" vatandaşlanmız, bu- rada da eski Rus saatleri- nin Tayvan yapımı olan- lannı satıp para kazan- ma peşinde- ler. Türk olan satıaya ya- naşıp sordu- ğumuzda, iş- lerin eskisi ka- dar iyi ol- madığı yanıtı- nı abyoruz. Rus kal- paklannı sa- tanlar da Türk. Kal- paklann yanı- nda serpişti- rilmiş yüzler- ce Rus ordusu rozetleri duruyor. İlk bakışta pek o hissi vermese de satıcı bun- lann "oriji- nal" olduğun- dan emin. Yanına ya- naşıp konuş- maya baş- ladığjmızda Türk olduğu- mu anlayıp seviniyor. Rozetleri kur- calarken bir avuç rozeti bana veriyor: "Al senin ol- sun. Bende çok var". "Eski komö- nist arkadaş- lara veririm. Yakalarma takarlar" di- yerek gülüm- sediğimde ciddüeşerek yanıt veriyor: "Ver, ver. Ta- karken de Al- lah ıslah etsiıı demeyi sakm unutma ha.r Kapının kenanndan başörtülü bir vaıandaşımız nereden ele geçirdiyse, ABD'blerin vize dam- gasını bul- muş, birmark karşıhğı tu- ristlerin pasa- portuna hatı- ra diye vuru- yor. Duvann olduğu yer BERLIN KEMAL YURTERİ şimdi yol habne getirilmiş. Eski rejimden kalan bina- lann tepesindeki gözetleme ku- leleri hala duruyor. Bazı bina- lann duvarlannda kablolan kopsa da insana çabşıyor duygusu veren küçük kamera- lar var. Check Point Charbe kapısının hemen ötesinde yer alan bir fotograf müzesinde du- van geçmeye çabşan insanlann hangj yollara başvurduklannı gösterir fotograflar sergileni- yor. Çoğu siyah beyaz olan fo- tograflar, eski fılm afişlerinı anımsatıyor. Açtıklan tünelden çıkan toprağı kovalarla taşı- yanlar, kaçarken tellere takı- lanlar. vurulanlar bir bir gözle- rinizin önünden geçiyor. Müze- nin önünde duvardan kalma büyük bir parça var. Duvarda yer alan rönesans dönemini hatırlatan tarzda yapıbnış bir resimde genç erkek saçlan dağılmış genç kıza kırmızı bir gül uzatıyor. Turistin birisi izin üzerinden bir geri bir ileri at- layıp bağınyor: "Bak şimdi batıdayım, bak şhndi de doğudaym". ANA KRALİÇE'Yt BEKLERKEN - Yilar yıh KraKçe'nin emrinde tngfliz ordusuna hizmet venniş askerier, şinidi Londra'da kendi- leri için aynhraş olan huzurevinde mutlu bir yaşam süriiyorlar. Geçen hafta Ana Kraliçe'nin kendilerini ziyaret edeceğin öğrenen emek- li askerier gardroplanndan üniformaianm çıkarddar, madalyalanm kuşandılar ve Ana Kraüçe için hazniadıklan şükran dohı konuş- malan ezfaeriemeye koyukfaılar. (Fotograf: REUTER) Biletleri bugün alın, paranız Caz'da değer kazansın! SAMPLING KÜBA VOKAL GRUBU BOBBY McFERRIN VE BANG ZOOM ÜÇLÜSÜ I I Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45 TOOTS THIELEMANS BRASIL PROJECT MILTON NASCIMENTO 12 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45 MICHEL PETRUCCIANI YEDİLİSİ GATEVVAY ÜÇLÜSÜ 14 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45 MARLA GLEN BETTY CARTER 15 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45 NOA&GILDOR , Î STANLEY CLARKE> AL Di MEOLA, JEAN-LUC PONTY 16 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45 RUSSELL MALONE DORTLUSU JOE HENPERSON DÖRTLÜSÜ 18 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45 MAFFY FALAY BEŞLİSİ OKAY TEMİZ & MAGNETIC BAND 19 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45 Bilet satışları AKM'de başladı Milletlerbenzer tepkilerigösterir JSTANBUL 1.ULUSLARARASI «AKÎ. CAZ FESTİUALİ Bu ılan. Uiuslarınst istanbul Caı Festivılı'nc destek olmak amacı/la ücreuiz olarak yajnnlanmıftır Baa tepkiler benzerdir, bütün milletler yaklaşık aynı tepkiyi göste- rir. TRT televizyo- nu "Mffletferara- rası Af Teşkilan"- nın Bulgaristan"- daki Türk azınbğa ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ yapılan baskılarla ~"~—^~"~' ügili raporuna geniş yer ayınrken Türk politikacılan aynı teşkilatın Türkiye'ye yönelik eleştirilerine omuriliklerinden kaynaklanan refleksle cevap verirler, eleştirileri tarafh bulur. teşikalata olan gü- venlerini kaybederler. Çünkü Türkiye"deki insan haklan ihlal- leri sistematik değil, münferittir. Türklere pek tanıdık gelen bu tepki mekanizması asbnda evTen- seldir, Türklere musallat olduğu kadar diğer milletlerin de kanına işlemiştir. Belki milletleri millet yapan özelliklerden biridir. Çün- kü her millet için diğerleri kötü, kendisi iyidir. Milletler kendileri- ni bu tür farklara göre tanımlar- lar. Bu tanımın ideolojisi olan milliyetçilik. farklan üstünlüğü- nü ilan etmek için kullanır. Danimarka, insan haklan konusunda dünya şampiyonu- dur. Danimarkaİı bakanlar. ne zaman insan haklan ihlallerinin yaygın olduğu ülkelere gitseler. işaret parmaklannı kaldınp dün- yanın bu "geri kalmış" ülkelerine insan haklan dersleri verirler. Uluslararası Af örgütü'nün Da- nimarka'da büyük bir itiban var- dır. Taa ki Af Örgütü'nün oklan, Danimarka'ya da batıncaya ka- dar. Oklar Danimarka'ya yöne- lince, milletleri millet yapan özel- likler devreye girer. Danimarkaİı politikaalar da Af Örgütü'nü ta- raflı bulurlar, örgüte olan güven- lerini yitiriverirler, eleşürilerin kurumlar -ki hele bu polisse- eleş- tirilere omurilik refleksiyle cevap yetiştirirler. Af Örgütü, bu yılki raporunda Danimarka'ya da geniş yer verdi. Raporda, Danimarka polisinin insan haklan ihlalleri eleştirildi. Af Örgütü, Danimarka polisini birçok durumda gereksiz yere şiddet kullanmak, gözalüna aldığı kişilere eziyet etmek ve teh- likeli olduğu belirtilen "ayak kfli- di" yöntemini sık sık uygülamak- la suçluyor. Raporda eleştirilen noktalar- dan biri de Danimarka'da polise yönelik şikayet sisteminin güve- nirliğini yitirmiş olması. Polise yönelik şikayetler yine polis ta- rafından inceleniyor. Raporda, KOPENHAG FERRUH YTLMAZ hükümetin şikayet siste- mini incele- mek üzere bir komisyon oluşturduğu- na dikkat çe- kilerek siste- _____________ min bir an ——————————~ önce değişti- nlmesi tavsiyesinde bulunuluyor. İşte bu rapor daha yayı- mlandığı gün, muhafazakar poli- tikaalar ve pobs yetkilileri, Af Örgütü'nü "taraflı" bulup gü- venlerini yitiriverdiler. İnsan haklan şampiyonu Danimarka'da kamu vicdanının bu ihlallerin farkına vannası için yabana gençlerin Fransa ve Be\- çika'daki gibi polisle çatışmaya başlamalan mı gerekiyor acaba? kamukuruluşlan İngibz için sağlık hizmeti ve posta hizmeti kutsal. Özelleş- tirmenin en krab yapılsa, bu iki hizmeti özel sektöre bırakma- ya gönlü razı değil. Demiryolu için aynı şey söylenemez. De- miryolu özelleşebibr. Zaten o yönde ilerbyor işler. Yavaş ya- vaş hatlar, istasyonlar satıb- yor. Hatta raylann işletmesi için bile özel bir şirket kuruldu. İngiliz için bu doğal, çünkü de- miryolu işletmecibği zaten bu ülkede özel kişilerin girişimiyle başlamış. Daha sonra devlet el atmış. Şimdi devlet ebni yine çekse, olur. Sağbk hizmeti ve posta hiz- meti ise öyle değil. Bunlarda devlet müdahalesi eskiden beri var. Sağbk hizmetinin sosyal sigorta ile birleştirilmesi henüz 1950'lerde olmuş. Ama ondan önce de hastanelerde devletin denetimi vardı. İngibz halkı için Ulusal Sağbk Hizmeti (NHS) denilen bu devlet mü- dahalesini Thatcher bile sona erdiremedi. Onu izleyen çö- mezleri, NHS'yi orasından bu- rasından kırpıp kuşa çevir- meye uğraşıyorlar ve başan- yorlar da. Ama halk, acil ser- visler ve ilk yardım için acele gerektirmeyen amebyatlar için uzman hekim fikrini abnak için yine de NHS hastanelerine kojuyor. Bedava tarafından. Ozel hastaneler ise parası olana her türlü hizmeti ver- mekte özgür. Özel hastane iyi- dir diye bir kural da yok. Çün- kü Ulusal Sağbk Hizmeti, yeri- ne çok iyi oturmuş. Aksayan yanlan bile Türkiye'deki sağbk hizmet ile karşılaşünla- LONDRA EDİP EMtL ÖYMEN mayacak kadar saat gibi. Ulusal Sağbk Hizmeti'ni içinden yıkmaya çabşan Thatcher-Major hükümeti, şimdi de gözünü posta hizmet- lerine dikti. Halk, hele posta hizmetini özel sektörde görme- ye hiç taraftar değil. Aylardır ortaya çıkıp duran kamuoyu araştırma sonuçlan bunu gös- teriyor. Posta hizmeti, o kadar eskiden beri devlet işletmesi çünkü. Ticaret Bakanı, bu hiz- meti özelleştirme programını açıkladığı geçen gün, gazete- lerde yine aleyhte başyazılar yayımlandı. Her şeyden önce posta çahşanlan, "Biz istemi- yoruz, zaten halk da istemiyor" dediler. Hakbydılar. İngibz için kültür ve geleneğinin sim- gesi olan kuruluşlar, hazineye gebr sağlamak için çarçur edi- lemez, özel girişimçinin eline bırakılamaz. Posta İdaresi'nin yanı sıra posta hizmeti verecek özel bir kuruluş da varsın ol- sun. Nitekim telefonda bu böyle. Ama üzerinde Krahçe'- nin profıli bulunan pullarla bütünleşen posta hizmetine dokunmayın. Asbnda posta- nelerin bazı hizmetleri çoktan özelleştirildi, evet ama, posta toplama ve dağıtım hizmeti kutsal sayıbyor. Nefesalmak iciıı teıııiz hava3 Otomobili o gün garajda kaldı. Evden çıkıp, otobüs du- rağına yürüdü. Caddeler boş, kaldınmlar doluydu... İnsanlar yürüyordu o sabah. Durakta tanıdıklara rastladı. Onlar da benim gibi otomobil kullanmı- yor demek, diye bir an düşündü. Biraz sonra gelen otobüs, anı- nda tıka-basa doldu. Kimse bilet almadı. Biniş ücretsizdi. Tren is- tasyonu da doluydu. Heıdelberg'e o gün trenle git- mek zorundaydı. Kompartman penceresinden otobanı seyretti. Boş sayüırdı. Otomobiller çok yavaş gidiyordu. Kamyonlar ise hiç yoktu. Otobüsler, trenler dolu, caddeler, otobanlar boştu. Fabrika bacalan da tütmüyor- du. Ne kadar da değişik bir gö- rünümdü. Esrarengiz fıbnleri anımsadı bir an. Ürperdi. Fibn görmüyordu. Stuttgart yakınlanndaki Heilbronn yö- resinde bir gerçeğin tanığı olu- yordu. Baden-Wüntemberg eyaleti sosyal demokrat Çevre Bakanı Schaefer yürekb bir gi- rişimle ozon tehlikesine karşı önlemler almıştı. Yaptığı bir de- nemeydi. Tam bir yıldır plan- lanmış, havanın elverişli olma- ması nedeniyle defalarca ertelen- miş ve en sonunda geçen hafta sonunda gerçekleşmişti. Ha- vanın açık ve güneşli. sıcaklığın da 30 derecenin üzerine çıktığı 4 günde katalizörsüz tüm araçlar garajlarda kaldı. Trafiğe cıkan- lann da saatte 60 km'den fazla hız yapmasına izin verilmedi. Aynca bacaklanndan hidrokar- bür ve azotu havaya veren tüm fabrikalar üretimlerini hemen hemen sıfıra düşürdü, dünyada ilk kez böylesine geniş çapta STUTTGART AHMET ARPAD yapılan bu denemenin sonuçlan merakla bekleniyor. Dört gün süreyle tüm yöre'de yüzlerce uz- man yollarda. Yerden ve hava- dan ozon voğunlugu devamb öl- çülüyor. Özel uçaklar ve balon- lar kullanıbyor. Bu ilginç dene- me eyalet çevre bakanhğma tam 2.5 milyon marka patbyor. Peki, deneme sonuçlan açık- lanıp da smogun önünegeçil- diği. ozon verilerinin memnun edici olduğu bebrlenirse ne ya- pacak yetkibler? Birçok öneri var. Eyalet Çevre Bakanbğı bir kararname çıkar- tacak ve ozon tehlikesinin oldu- ğu günlerde denemede elde edi- len veriler göz önüne alınarak otomobil kullananlara ve fabri- kalara çeşitli sınırlamalar getire- cek. Deneme sonuçlannın ilerde tüm ülkede uygulanması da dü- şünülüyor. İlk kez Stuttgart yakınlannda başlaülan ilginç ve yürekli bu gi- rişımin sonuçlan bugüne kadar nasıl sorumsuz yaşadığımızı kanıtlar ise iki adımbk yolu yü- rümekten kaçınan otomobil sü- nîcüsünden, milyarlar kaza- na>ım diye havayı zehirleyen fabrika sahibine ve bunlara göz yuman politikaasına kadar her- kesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerek. Bu tatilde tatil yapın. CLUB TEOS VILLAGE, antik Teos kenHne birkaç kilometre uzaklıkta, 600 m 2 Tık havuzu, çocuk havuzu, özel plaj ve koyu, iki katlı Türk evleri, anfitiyatrosu, diskosu, çarşısı, rüzgâr sörfünden dalgıçlığa, atçılıktan okçuluğa, bosketboldan bilardoya olağanüstü spor imkânlarıyla, tatil yapmak isteyenlere özel bir köy. Bu tatilde mutlaka CLUB TEOS VILLAGE'a gelin, farklı bir tatil geçireceksiniz. • Rüzgâr sçrfü • Kano • Deniz bisiklefi • Mini golf • Masa tenisi • Tenis • Voleybol • Basketbol B E D A V A Sabah ve akşam açık büfe (şarap ve meyva suyu dabilj 7 G E C E 8 G Ü N Y A R I M P A N S İ Y O N 3 . 5 0 0 . 0 O O T L BEKGAMA PAMUKKALE MARMARIS CLUB TEOS VILLAGE, İımir'e 50 km, Seltrihitar'a t km, Sığacık'a 2 km uzaklıkla. CLUB TEOS VILLAGE Rezervasyon Tel: (232) 745 74 67 Faks: (232) 745 74 75
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear