Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET
3TEMMUZ1994PAZAR
10 DIŞ HABERLER
SahipolmahırsıyaşamıtüketiyorPara mı, akıl mı? Para mı, onur mu?
Para mı, güzelbk mi?
Para, para, para!..
İnsanlann gözünü para hırsı bûrü-
müş. Kimi gemisini kurtarabilmek
için, kimi yeni gemilerle filosunu ge-
nişletebilmek için didinip duruyor. Ki-
minin amaa bir ekmek daha, kiminin-
ki bir araba daha, kimininki bir fabri-
ka daha...
Herkes kazanmak istiyor. Para,
mal, saygınhk istiyor. tnsanlan, ku-
rumlan istiyor. Mutluluk adına her
şeyi, herkesi yutmak istiyor.
Moskova'nın tannsı para. Yalnız
Moskova'nın mı? Memleketten ve
başka ülkelerden gelen haberler, bu
tannnın ahtapot kollannın her yerde
giderek güçlendiğjni gösteriyor.
Reklamlar "Tüket, daha fazla tü-
ket!" emirleri yağdınyor. Bir kolye, bir
ceket, bir yatak odası takımı, bir daire,
bir yat alma düşüncesi insanlan tutsak
abyor; amaca ulaşılmadığı sûrece ka-
rabasanlar baayor, yaşamın sonu geli-
yor.
Bu kirü havadan hastalanmamak
için bir ilaç anyorum. Sonunda Erich
From'u bir kez daha okumaya karar
veriyorum. "Sahip Olmak ya da CM-
mak" kitabını.
Sahip olmak ve olmak. From, in-
sanlann yaşamını, amaçlannı, ab-
şkanlıklannı bu iki ilkeyle irdeliyor.
İnsanlann çoğunlulda bir şeylere sa-
hip olma hırsıyla yaşamlannı harcadı-
klannı açıkhyor:
Paraya, mala, üne, prestije, otorite-
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
ye, sevgiliye, eşe, çocuğa, bilgjye sahip
olmak; onlan ele geçirmek, kendine
mal etmek, onlara egemen olmak ve
dilediğince kullanmak...
Bunun doğal sonucu olarak, sürekli
kıskanma ve kıskanılma duygulanyla
yaşamak.
Devamla, sahip olunan ve tüketilen
şeylerin -sürekli azaldıklan, eskidikleri
için- insanı tatmin edemediğini ve ye-
niden tüketime zorladığını anlatıyor.
From'a göre aslında insan, gerçek
anlamıyla hiçbir şeye (ve hiç kimseye)
sahip olamaz; onu her yönüyle ele ge-
çiremez; denetleyemez. Her "sahipük"
ilişkisi, koşullarla ve -uzun bile olsa-
belirli bir zamanla sınırhdır.
"Olmak"ilkesi ise yaşanılan, içte
duyumsanan bir özellik, canb bir sü-
reçtir. Buna göre davranan insan, dış
ve maddesel olana bağlanmaz, kendi-
ni geliştirip evrimleşmeyi amaçlar.
Vermenin, paylaşmanın, yaşama sevgi
ve saygı duymanın, onu anlamak için
kafa yormanın, her fırsatta kendini
gerçekleştirmeye çabşmanın, arayış
içinde obnanın tadını alır. Sadeliİcle
derinbği birleştirir.
Bu kitabı "sahip olma yorgunu'
pek çok kişiye önermek isterdim. Bir
kişiye özelbkle.
Hala servetine servet katmak için
yeni yaünmlar peşinden koştuğunu,
başını kaşıyacaak zamanı olmadığını
vb. söyleyen 90'bk bir işadamına. Ve
-elbette haddim obnayarak- şöyle de-
mek isterdim ona:
- Ey büyük adam! Kahvede nargile-
sini höpürdeten veya Boğaz'ın sulan-
na dabp gjden meteliksiz bir emekb-
nin, ilk aşkını anımsarken ya da toru-
nuyla arasındaki sevimli benzerbkleri
düşünürken duyduğu keyiften daha
fazlasını parayla satın alabileceğini mi
sanıyorsun? Bırak bu hırsı!
Varlıkb obnaya değil, var olmaya
cahş biraz da!
Duvaryıkıldı
aııılarayakta1945 yıhnda Berbn'e gelen
ABD askerlerinin sonuncusu
da geçen hafta Almanya'yı terk
etti. Haftalar öncesi başladı-
klan hazırbklann ardından
gösterişli bir yürûyüş düzen-
leyen ABD askerleri. 100 bin-
den fazla insanın katıldığı bir
törenin ardından Berbn halkı-
na veda ettiler.
ABD'lilerin veda yürüyûşü,
kentteki radikal gruplan da
aşka getirdi. Aynı gün yürüyüş
düzenleyen homoseksüeller de
seyirdlerin alkışlan arasında
cafcaflı, lateksb, ponponlu
giysileriyle, deri pantalon ve ce-
ketleriyle seyircilere el sallaya-
rak varbklannı kanıtladılar.
Yıllardır Berlin'de bulunan
ABD askerlerinin sonuncusu
ülkeyi terk ederken Doğu ve
Baü Berbn arasındaki geciş
noktalanndan birisi olan Chek
Point Charbe kapısı her gün
yüzlerce turist tarafından ziya-
retedibyor. Birdönemburadan
bin bir güçlükle karşıya geçen-
ler de arasıra kapıya gebp eski
günlerini anıyorlar. Kapının
şimdiki konuklan Berbn'de yo-
ğun olarak bulunan Türkler.
Makineb tüfek yuvasını andı-
ran 15-20 metre yüksekbğinde-
ki kontrol binasının çevresini
kuşatan vatandaşlanmız hedi-
yebk eşya pazannı ele geçirmiş.
Bir Rus askeri kalpağını ya da
Rus saatini almak istediğirüzde
BirTürk satıcının tezgahına ya-
naşmaktan başka çareniz yok.
"Uyanık" vatandaşlanmız, bu-
rada da eski
Rus saatleri-
nin Tayvan
yapımı olan-
lannı satıp
para kazan-
ma peşinde-
ler. Türk olan
satıaya ya-
naşıp sordu-
ğumuzda, iş-
lerin eskisi ka-
dar iyi ol-
madığı yanıtı-
nı abyoruz.
Rus kal-
paklannı sa-
tanlar da
Türk. Kal-
paklann yanı-
nda serpişti-
rilmiş yüzler-
ce Rus ordusu
rozetleri
duruyor. İlk
bakışta pek o
hissi vermese
de satıcı bun-
lann "oriji-
nal" olduğun-
dan emin.
Yanına ya-
naşıp konuş-
maya baş-
ladığjmızda
Türk olduğu-
mu anlayıp
seviniyor.
Rozetleri kur-
calarken bir
avuç rozeti
bana veriyor:
"Al senin ol-
sun. Bende
çok var".
"Eski komö-
nist arkadaş-
lara veririm.
Yakalarma
takarlar" di-
yerek gülüm-
sediğimde
ciddüeşerek
yanıt veriyor:
"Ver, ver. Ta-
karken de Al-
lah ıslah etsiıı
demeyi sakm
unutma ha.r
Kapının
kenanndan
başörtülü bir
vaıandaşımız
nereden ele
geçirdiyse,
ABD'blerin
vize dam-
gasını bul-
muş, birmark
karşıhğı tu-
ristlerin pasa-
portuna hatı-
ra diye vuru-
yor. Duvann
olduğu yer
BERLIN
KEMAL
YURTERİ
şimdi yol habne getirilmiş.
Eski rejimden kalan bina-
lann tepesindeki gözetleme ku-
leleri hala duruyor. Bazı bina-
lann duvarlannda kablolan
kopsa da insana çabşıyor
duygusu veren küçük kamera-
lar var.
Check Point Charbe
kapısının hemen ötesinde yer
alan bir fotograf müzesinde du-
van geçmeye çabşan insanlann
hangj yollara başvurduklannı
gösterir fotograflar sergileni-
yor. Çoğu siyah beyaz olan fo-
tograflar, eski fılm afişlerinı
anımsatıyor. Açtıklan tünelden
çıkan toprağı kovalarla taşı-
yanlar, kaçarken tellere takı-
lanlar. vurulanlar bir bir gözle-
rinizin önünden geçiyor. Müze-
nin önünde duvardan kalma
büyük bir parça var. Duvarda
yer alan rönesans dönemini
hatırlatan tarzda yapıbnış bir
resimde genç erkek saçlan
dağılmış genç kıza kırmızı bir
gül uzatıyor. Turistin birisi izin
üzerinden bir geri bir ileri at-
layıp bağınyor:
"Bak şimdi batıdayım, bak
şhndi de doğudaym".
ANA KRALİÇE'Yt BEKLERKEN - Yilar yıh KraKçe'nin emrinde tngfliz ordusuna hizmet venniş askerier, şinidi Londra'da kendi-
leri için aynhraş olan huzurevinde mutlu bir yaşam süriiyorlar. Geçen hafta Ana Kraliçe'nin kendilerini ziyaret edeceğin öğrenen emek-
li askerier gardroplanndan üniformaianm çıkarddar, madalyalanm kuşandılar ve Ana Kraüçe için hazniadıklan şükran dohı konuş-
malan ezfaeriemeye koyukfaılar. (Fotograf: REUTER)
Biletleri bugün alın,
paranız Caz'da
değer kazansın!
SAMPLING KÜBA VOKAL GRUBU
BOBBY McFERRIN VE BANG ZOOM ÜÇLÜSÜ
I I Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45
TOOTS THIELEMANS BRASIL PROJECT
MILTON NASCIMENTO
12 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45
MICHEL PETRUCCIANI YEDİLİSİ
GATEVVAY ÜÇLÜSÜ
14 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45
MARLA GLEN
BETTY CARTER
15 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45
NOA&GILDOR , Î
STANLEY CLARKE> AL Di MEOLA, JEAN-LUC PONTY
16 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45
RUSSELL MALONE DORTLUSU
JOE HENPERSON DÖRTLÜSÜ
18 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45
MAFFY FALAY BEŞLİSİ
OKAY TEMİZ & MAGNETIC BAND
19 Temmuz 1994, Açıkhava Tiyatrosu, 20.45
Bilet satışları AKM'de başladı
Milletlerbenzer
tepkilerigösterir
JSTANBUL 1.ULUSLARARASI
«AKÎ. CAZ FESTİUALİ
Bu ılan.
Uiuslarınst istanbul Caı Festivılı'nc
destek olmak amacı/la ücreuiz
olarak yajnnlanmıftır
Baa tepkiler
benzerdir, bütün
milletler yaklaşık
aynı tepkiyi göste-
rir. TRT televizyo-
nu "Mffletferara-
rası Af Teşkilan"-
nın Bulgaristan"-
daki Türk azınbğa ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^
yapılan baskılarla ~"~—^~"~'
ügili raporuna geniş yer ayınrken
Türk politikacılan aynı teşkilatın
Türkiye'ye yönelik eleştirilerine
omuriliklerinden kaynaklanan
refleksle cevap verirler, eleştirileri
tarafh bulur. teşikalata olan gü-
venlerini kaybederler. Çünkü
Türkiye"deki insan haklan ihlal-
leri sistematik değil, münferittir.
Türklere pek tanıdık gelen bu
tepki mekanizması asbnda evTen-
seldir, Türklere musallat olduğu
kadar diğer milletlerin de kanına
işlemiştir. Belki milletleri millet
yapan özelliklerden biridir. Çün-
kü her millet için diğerleri kötü,
kendisi iyidir. Milletler kendileri-
ni bu tür farklara göre tanımlar-
lar. Bu tanımın ideolojisi olan
milliyetçilik. farklan üstünlüğü-
nü ilan etmek için kullanır.
Danimarka, insan haklan
konusunda dünya şampiyonu-
dur. Danimarkaİı bakanlar. ne
zaman insan haklan ihlallerinin
yaygın olduğu ülkelere gitseler.
işaret parmaklannı kaldınp dün-
yanın bu "geri kalmış" ülkelerine
insan haklan dersleri verirler.
Uluslararası Af örgütü'nün Da-
nimarka'da büyük bir itiban var-
dır.
Taa ki Af Örgütü'nün oklan,
Danimarka'ya da batıncaya ka-
dar. Oklar Danimarka'ya yöne-
lince, milletleri millet yapan özel-
likler devreye girer. Danimarkaİı
politikaalar da Af Örgütü'nü ta-
raflı bulurlar, örgüte olan güven-
lerini yitiriverirler, eleşürilerin
kurumlar -ki hele bu polisse- eleş-
tirilere omurilik refleksiyle cevap
yetiştirirler.
Af Örgütü, bu yılki raporunda
Danimarka'ya da geniş yer verdi.
Raporda, Danimarka polisinin
insan haklan ihlalleri eleştirildi.
Af Örgütü, Danimarka polisini
birçok durumda gereksiz yere
şiddet kullanmak, gözalüna
aldığı kişilere eziyet etmek ve teh-
likeli olduğu belirtilen "ayak kfli-
di" yöntemini sık sık uygülamak-
la suçluyor.
Raporda eleştirilen noktalar-
dan biri de Danimarka'da polise
yönelik şikayet sisteminin güve-
nirliğini yitirmiş olması. Polise
yönelik şikayetler yine polis ta-
rafından inceleniyor. Raporda,
KOPENHAG
FERRUH
YTLMAZ
hükümetin
şikayet siste-
mini incele-
mek üzere
bir komisyon
oluşturduğu-
na dikkat çe-
kilerek siste-
_____________ min bir an
——————————~ önce değişti-
nlmesi tavsiyesinde bulunuluyor.
İşte bu rapor daha yayı-
mlandığı gün, muhafazakar poli-
tikaalar ve pobs yetkilileri, Af
Örgütü'nü "taraflı" bulup gü-
venlerini yitiriverdiler.
İnsan haklan şampiyonu
Danimarka'da kamu vicdanının
bu ihlallerin farkına vannası için
yabana gençlerin Fransa ve Be\-
çika'daki gibi polisle çatışmaya
başlamalan mı gerekiyor acaba?
kamukuruluşlan
İngibz için sağlık hizmeti ve
posta hizmeti kutsal. Özelleş-
tirmenin en krab yapılsa, bu iki
hizmeti özel sektöre bırakma-
ya gönlü razı değil. Demiryolu
için aynı şey söylenemez. De-
miryolu özelleşebibr. Zaten o
yönde ilerbyor işler. Yavaş ya-
vaş hatlar, istasyonlar satıb-
yor. Hatta raylann işletmesi
için bile özel bir şirket kuruldu.
İngiliz için bu doğal, çünkü de-
miryolu işletmecibği zaten bu
ülkede özel kişilerin girişimiyle
başlamış. Daha sonra devlet el
atmış. Şimdi devlet ebni yine
çekse, olur.
Sağbk hizmeti ve posta hiz-
meti ise öyle değil. Bunlarda
devlet müdahalesi eskiden beri
var. Sağbk hizmetinin sosyal
sigorta ile birleştirilmesi henüz
1950'lerde olmuş. Ama ondan
önce de hastanelerde devletin
denetimi vardı. İngibz halkı
için Ulusal Sağbk Hizmeti
(NHS) denilen bu devlet mü-
dahalesini Thatcher bile sona
erdiremedi. Onu izleyen çö-
mezleri, NHS'yi orasından bu-
rasından kırpıp kuşa çevir-
meye uğraşıyorlar ve başan-
yorlar da. Ama halk, acil ser-
visler ve ilk yardım için acele
gerektirmeyen amebyatlar için
uzman hekim fikrini abnak
için yine de NHS hastanelerine
kojuyor. Bedava tarafından.
Ozel hastaneler ise parası
olana her türlü hizmeti ver-
mekte özgür. Özel hastane iyi-
dir diye bir kural da yok. Çün-
kü Ulusal Sağbk Hizmeti, yeri-
ne çok iyi oturmuş. Aksayan
yanlan bile Türkiye'deki
sağbk hizmet ile karşılaşünla-
LONDRA
EDİP
EMtL
ÖYMEN
mayacak kadar saat gibi.
Ulusal Sağbk Hizmeti'ni
içinden yıkmaya çabşan
Thatcher-Major hükümeti,
şimdi de gözünü posta hizmet-
lerine dikti. Halk, hele posta
hizmetini özel sektörde görme-
ye hiç taraftar değil. Aylardır
ortaya çıkıp duran kamuoyu
araştırma sonuçlan bunu gös-
teriyor. Posta hizmeti, o kadar
eskiden beri devlet işletmesi
çünkü. Ticaret Bakanı, bu hiz-
meti özelleştirme programını
açıkladığı geçen gün, gazete-
lerde yine aleyhte başyazılar
yayımlandı. Her şeyden önce
posta çahşanlan, "Biz istemi-
yoruz, zaten halk da istemiyor"
dediler. Hakbydılar. İngibz
için kültür ve geleneğinin sim-
gesi olan kuruluşlar, hazineye
gebr sağlamak için çarçur edi-
lemez, özel girişimçinin eline
bırakılamaz. Posta İdaresi'nin
yanı sıra posta hizmeti verecek
özel bir kuruluş da varsın ol-
sun. Nitekim telefonda bu
böyle. Ama üzerinde Krahçe'-
nin profıli bulunan pullarla
bütünleşen posta hizmetine
dokunmayın. Asbnda posta-
nelerin bazı hizmetleri çoktan
özelleştirildi, evet ama, posta
toplama ve dağıtım hizmeti
kutsal sayıbyor.
Nefesalmak
iciıı teıııiz hava3
Otomobili o gün garajda
kaldı. Evden çıkıp, otobüs du-
rağına yürüdü. Caddeler boş,
kaldınmlar doluydu... İnsanlar
yürüyordu o sabah. Durakta
tanıdıklara rastladı. Onlar da
benim gibi otomobil kullanmı-
yor demek, diye bir an düşündü.
Biraz sonra gelen otobüs, anı-
nda tıka-basa doldu. Kimse bilet
almadı. Biniş ücretsizdi. Tren is-
tasyonu da doluydu.
Heıdelberg'e o gün trenle git-
mek zorundaydı. Kompartman
penceresinden otobanı seyretti.
Boş sayüırdı. Otomobiller çok
yavaş gidiyordu. Kamyonlar ise
hiç yoktu. Otobüsler, trenler
dolu, caddeler, otobanlar boştu.
Fabrika bacalan da tütmüyor-
du. Ne kadar da değişik bir gö-
rünümdü. Esrarengiz fıbnleri
anımsadı bir an. Ürperdi.
Fibn görmüyordu. Stuttgart
yakınlanndaki Heilbronn yö-
resinde bir gerçeğin tanığı olu-
yordu. Baden-Wüntemberg
eyaleti sosyal demokrat Çevre
Bakanı Schaefer yürekb bir gi-
rişimle ozon tehlikesine karşı
önlemler almıştı. Yaptığı bir de-
nemeydi. Tam bir yıldır plan-
lanmış, havanın elverişli olma-
ması nedeniyle defalarca ertelen-
miş ve en sonunda geçen hafta
sonunda gerçekleşmişti. Ha-
vanın açık ve güneşli. sıcaklığın
da 30 derecenin üzerine çıktığı 4
günde katalizörsüz tüm araçlar
garajlarda kaldı. Trafiğe cıkan-
lann da saatte 60 km'den fazla
hız yapmasına izin verilmedi.
Aynca bacaklanndan hidrokar-
bür ve azotu havaya veren tüm
fabrikalar üretimlerini hemen
hemen sıfıra düşürdü, dünyada
ilk kez böylesine geniş çapta
STUTTGART
AHMET
ARPAD
yapılan bu denemenin sonuçlan
merakla bekleniyor. Dört gün
süreyle tüm yöre'de yüzlerce uz-
man yollarda. Yerden ve hava-
dan ozon voğunlugu devamb öl-
çülüyor. Özel uçaklar ve balon-
lar kullanıbyor. Bu ilginç dene-
me eyalet çevre bakanhğma tam
2.5 milyon marka patbyor.
Peki, deneme sonuçlan açık-
lanıp da smogun önünegeçil-
diği. ozon verilerinin memnun
edici olduğu bebrlenirse ne ya-
pacak yetkibler?
Birçok öneri var. Eyalet Çevre
Bakanbğı bir kararname çıkar-
tacak ve ozon tehlikesinin oldu-
ğu günlerde denemede elde edi-
len veriler göz önüne alınarak
otomobil kullananlara ve fabri-
kalara çeşitli sınırlamalar getire-
cek. Deneme sonuçlannın ilerde
tüm ülkede uygulanması da dü-
şünülüyor.
İlk kez Stuttgart yakınlannda
başlaülan ilginç ve yürekli bu gi-
rişımin sonuçlan bugüne kadar
nasıl sorumsuz yaşadığımızı
kanıtlar ise iki adımbk yolu yü-
rümekten kaçınan otomobil sü-
nîcüsünden, milyarlar kaza-
na>ım diye havayı zehirleyen
fabrika sahibine ve bunlara göz
yuman politikaasına kadar her-
kesin şapkasını önüne koyup
düşünmesi gerek.
Bu tatilde tatil yapın.
CLUB TEOS VILLAGE, antik Teos kenHne birkaç kilometre
uzaklıkta, 600 m
2
Tık havuzu, çocuk havuzu, özel plaj ve koyu,
iki katlı Türk evleri, anfitiyatrosu, diskosu, çarşısı, rüzgâr sörfünden
dalgıçlığa, atçılıktan okçuluğa, bosketboldan bilardoya olağanüstü
spor imkânlarıyla, tatil yapmak isteyenlere özel bir köy.
Bu tatilde mutlaka CLUB TEOS
VILLAGE'a gelin, farklı bir tatil
geçireceksiniz.
• Rüzgâr sçrfü • Kano • Deniz bisiklefi
• Mini golf • Masa tenisi • Tenis
• Voleybol • Basketbol
B E D A V A
Sabah ve akşam açık büfe
(şarap ve meyva suyu dabilj
7 G E C E 8 G Ü N
Y A R I M P A N S İ Y O N
3 . 5 0 0 . 0 O O T L
BEKGAMA
PAMUKKALE
MARMARIS
CLUB TEOS VILLAGE, İımir'e 50 km,
Seltrihitar'a t km, Sığacık'a 2 km
uzaklıkla.
CLUB TEOS VILLAGE
Rezervasyon Tel: (232) 745 74 67 Faks: (232) 745 74 75