22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3TEMMUZ1994PAZAR DİZtYAZI !/J\ i)< NATO Genel Sekreteri Manfred Wömer Cumhuriyet için yazdı Bosna, saygınlığımızılekelediBüyûk değişimlerin yaşandığı ve önûmüze çı- kacak olan fırsatlann henüz kestirilemediği bir dönemde, tarihin bizi dünyayı daha güvenli kıl- ma yolunda gösterdiğimiz çabayla yargılayacağı- nı usumuzdan çıkarmamahyız. Kimilerine göre Berlin Duvan'nın yıkılması ve Sovyet komünizminin çöküşü ile tarihin sonu gel- mişti. Orta ve Doğu Avrupa, kapılannı demokra- siye yeniden açıyor; ama bu arada, savaş ve insan- lann acı çekmeleri de kitlesel bir boyuta ulaşıyor. Evrensel boyutta çatışmalardan vazgeçilmekle birlikte dünyamız, önüne geçilemeyen yöresel ça- tışmalara sahne oluyor. Soğuk Savaş'ın güvence- tnize ne denli yön verdiğini yeni yeni kavramaya başladık. Siyasal ve askersel açıdan iddialı bir Sovyetler Birliği'nin varhğı zorlu, ama kaçınılmaz bir ol- guydu. Sınırlan açık ve herkes taraftndan anlaşı- lırdı. Komûnizm töresel ve askersel bir tehlikey- di. Böylelikle topraklanmızı savunurken aynı za- manda değerlerimizi de savunuyorduk. Toplumlar olaylara yön verecek ve onlann kur- baju olmayacaklarsa, günümüzde Avrupa'da ya- şanan güvenlik sorunlannın, nûkleer tehlike kor- kusundan uzaklaşılmasına karşın, son derece zor- lu olduğu gerçeğini iyıce kavramalıyız. •Bosna sorununu çözümlemeyi amaçlayan uluslararası heyetin bugüne dek sergilediği basansızhk. NATO dahil. bircok uluslararası kurumun saygınlığına ve güvenilirliğine leke sürmüştür. Yine de. başansızlıklarımızın derdine düsmek yerine bunlardan ders alıp gelecekte daha iyi sonuçlar için çaba göstermemiz verinde olur. Eski Yugoslavya'da yaşanan olaylar, kararsız davranışlarla bu tûr çelişkilerin yayılmasına izin verdiğimiz sûrece şiddetin hızla başka bölgelere sıçrayacağını ve saldırganlığın bir kez daha dün- yayı ulusal ve etnik acılara boğduğunu açıkça or- taya koydu. Eski Yugoslavya soyutlanmış ya da sıradışı bir durum değildir, ama bize Soğuk Sa- vaş sonrası Avrupası'nda buhran yaratmamamız gerektiği konusunda bir örnek oluşturur. Bosna sorununu çözümlemeyi amaçlayan ulus- lararası heyetin bugüne dek sergilediği başansız- lık, NATO dahil, birçok uluslararası kurumun say- gınlığına ve güvenilirliğine leke sürmüştür. Yine de, başansızlıklanmızın derdine düşmek yerine bunlardan ders alıp gelecekte daha iyi sonuçlar için çaba göstermemiz yerinde olur. IUustararası kırukışUnı Bosna'd» alacaldan darsler Alınacak kimi dersler apaçık ortadadır: - Öncelikle, herhangi bir bunalımın ortaya çı- kışını engellemek, olan bir bunahmı denetlemek- ten her zaman daha iyidir; Makedonya'daki engel- leyici yoldaki yaygın tutum, büyük çaplı bir çe- kişmeye, patlak veTdikten sonra çözüm bulmak yerine erkenden önüne geçilmesine güzel bir ör- nek oluşturmaktadır; - îkinci olarak, siyasal çözümler ve diplomatik çabalar yalmzca gerekli askersel güçle desteklen- diği ve saldırganlara karşı kulhnıldığı sürece bir somıca ulaşır; - Üçüncüsü, eğer saldınya uğrayana yardım edemez ya da etmek istemezseniz, onun, kendi- sine yardımcı olmasına olanak tanıyın; - Dördüncüsü, arabulmanın amacı kesinlikle bir savaş kazanmak değildir. Hedef ilgili tarafin davranışlannı etkilemektir; Sınırlı siyasal ve diplomatik hedeflere ulaşılma- sı için sınırlı askersel seçeneklere sahip olmamız gerekir. - Beşinci olarak, eğer gerekli donanıma sahip- seniz ve doğacak sonuçlara hazırsanız gözdağı verin; - Altıncısı, eylemlerinizin stratejik hedeflerini elden geldiğince erken ve açık seçik bir biçimde belirleyin; - Yedincisi, kendi bölüklerinizin savaş tutsağı olmasına neden olacak durumlardan kaçının; - Son olarak da, en önemli ders, tabii ki, üye uluslann siyasal amaçlan ve bütünlüğü olmaksı- zın, hiçbir uluslararası örgütün işlevini tam ola- rak yerine getiremeyeceğidir. Bu, Birieşmiş Mil- letler için olduğu denli AT ve NATO için de ge- çerlidir. Portre I NJfTO destektadi Bu derslere özen gösterirsek, daha nice Yugos- lavyalann yaşanmasının önüne geçebiliriz. Uluslararası topluluklann Bosna sorununa çö- züm getirme yolundaki başansızlığını bağlaşma- nın (ittifakın) üstüne yıkmak son derece yaygın bir eğilim durumuna geldi. Bu sav, gerçeklerden doğmadı. NATO'nun da desteğiyle, Birieşmiş Milletler'in öncülük etmesi yolunda bir görüş bir- liğine vanlmıştı; bu hala da geçerii. Gerçekten de, BM'ye bel baglanmasını gerek- tiren çok sayıda gerekçe var Soğuk Savaş'tan sonra yenilenen yetkisi; herhangi bir dış müdaha- le için, BM ayncalığı altında daha geniş bir ulus- lararası yasallığa duyulan gereksinim; ve Rusya dahil, Batılı olmayan ülkelerin desteğini kazan- ma beklentisi... Genellikle bu gerekçeler şimdi bile geçerii ve yaygın. Saraybosna ve öteki güvenli bölgelere uy- gulanan baskının azaltılması yolunda, sonunda hava saldınlan başlatılarak gözdağı vermek ko- nusundaki karan NATO almakla birlikte, son sö- Deneyîmli bir siyaset adamı NATO Genel Sekreteri Manfi%dW5rnerl934 yılmda Almanya'nın Stuttgart kentinde doğdu. Heidelberg, Paris ve Münih üniversitelennde hukuk eğitimi gördü. 1956'da Hıristiyan Demokrat Biriiği'ne <CDU) gjrdi. 1965'teFederal Meclis'e milletvekili seçildi. Partisinin parlamento grup başkan yardımcısı oldu. 1972-76 yıllan arasında partisinin Hıristiyan Sosyal Parti'yle (CSU) kurduğu koalısyon hükümeti dönemınde savunma sorunlanyla ilgili çalıştna grubunda görev yaptj. 1976-1980 yıllan arasında Federal Meclis'in Savunma Komısyon Başkanhğı'na seçildi. Daha sonra, iki yıl süreyle CDU-CSU koalisyonunun parlamentodaki ortak grup başkan yardımcılığı görevini yüklendi. 1982'de Savunma BakanhğVna atasdı. Wömer, istihbarat servislerinin hayali raporlanna dayanarak, NATO Başkomutan Yardımcısı Alman General GântberKkssfing'i eşcinseüikle suçlayıp emekliye sevketti. Yanhşhk ortaya çtkınca Wörner'in siyasal yaşamı "Kiessting Skandah" ile sarsıldı. Federal Almanya ordusunun en büyük biçimde donaDlmasına önern veren Wörner, Türkiye'ye yapılan Alman askeri yardûnında da etkin rol oynadı. 1 Temmuz 1988'de NATO Genel Sekreterliği'ne getirildi. Pankreas kanserinden tedavi gören Manfred Wöraer, ağır hastalığı nedeniyle Istanbul'da yapılan NATO ve KAIK toplantılanna katılamadı. Hastaneye kaldınlmadan önce yazdığı yazı ile "3. BtnyıT* Dognı" projesine kaülan NATO Genel Sekreteri Manfred Wörner'e "Cmnhıuiyrt" olarak "geçmiş oisun" dıyor ve bir an önce görevinin başrna dönmesini diliyoruz. Manfred Wörner Bosna'da yaşanan dramdan de > ahnması gerektiğini belirten VVörner, "Öncelikle, herhangi bir bunahmın ortaya çıkışını enge' ?mek, olan bir bunahmı denetlemekten her zaman daha iyidir; Makedonya'daki engeüeyici yoıdaki yaygın tutum, büyük çaph bir çekişmeye. patlak verdikten sonraçözüm bulmak yerineerkenden önüne geçilmesine güzel bir ömekoluşturmaktadır'' diyor. zü verme yetkisi Birieş- miş Milletler Genel Sekreteri'ne btrakılmış- tı. Bu yüzden, eski Yu- goslavya bunalımına bir son verme yolundaki ilk adımı atan NATO değil, Birieşmiş Milletler ol- muştur. Tabii ki, işin başında olmamak eylemsiz kal- mak anlamına gelmez. Ve gerçek şudur ki, ilk kez olarak NATO, Bir- leşmiş Milletler'in doğ- rudan yetkisi altında, banşı sağlama görevini üye devletlerin toprak- lan dışındaki alanda gerçekleştirmiştir. Eski Yugoslavya'da, denizde ve uçuş yasağı olan böl- gelerdeki BM ambargo- su, Türkler'in katıhmıy- •Istikrann sağlanması Kuzey Atlantik Isbirliği Konseyi'nin tek basına üstesinden gelebileceği bir görev değildir. Bu görevin yerine getirilmesinde tek tek bağlaşıkların da etkili olmalan gerekmektedir. Türkiye yıllardır Batı Avrupa ile Islam dünyası arasında bir köprü olusturmustur. Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte bu ülke Orta Asya ile temel bağlantı noktası durumundadır. TO, başka örgütlere kı- yasla kendisini çok daha hızlı ve kapsamlı bir bi- çimde yeniledi. Bu yeni- lenme iki yeni özgörevi de üstlenmesine yol açtı: Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya'da "bunalım yönetinıi'' ve "istikrarın la uygulanıyor. Güvenli ilan edilen bölgelere saldın durumunda NATO hava güçlerinin harekete geçmesi önerildi. Bos- na'da BM banş planının yürüriüğe geçirilmesi ko- nusundaki yardım önerimiz hala masada. Bizden yapılması istenen her şeyi gerektiği gibi yaptık. Bu yüzden NATO'yu eylemsizlikle suçlamak hem yanlış hem de haksızhk olur. Son üç yıl içinde NATO'nun gerek coğrafı ge- rek siyasal açıdan rolü genişlecü. Gerçekte NA- NATO, etkili bir buna- lım yönetimi için gerekli siyasal ve askersel dona- nıma sahip olan tek örgüt. Avrupa'nın güvenliğini sağlama yolunda ABD'nin sürekli katılımı ancak NATO kanalıyla gerçekleşebilir. Bu katı- lım, ortaklaşacı bir eylem ardında uluslararası top- luluklan bir arada tutmak açısından kaçınılmazdır. Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya'da istikrannAsya'da sağlanması yolunda ise, hem NATO üyelerini hem de söz konusu bölgelerden 22 ülkeyi içine alan Kuzey Atlantik îşbirliği Konseyi (KAÎK) oluştu- ruldu. Bu konsey aracılığıyla, işbirliği içinde olduğu- muz ortaklanmıza, silahlı güçlerine yeni bir yapı kazandırma ve savunma siyasalannı yeniden bi- çimlendirme yolunda destek veriyoruz. Ocak ayında yapılan zirve toplantımızda, orta- ya çıkabilecek yeni sorunlarkarşısında daha güç- lü bir tutum almak üzere bağlaşıklarla (müttefik- lerle) daha sıkı işbirliğine gidilmesi kararlaştınl- mıştır. "Bunahmlan yönetme", banşı koruma ve sağlama yolunda bağlaşıkların yetkileri genişle- tilmelidir. Bunahmlara çözüm getirmeye çalışır- ken, elinizdeki olanaklar önümüzdeki seçenekle- ri belirler. Bu nedenle, iyi eğitilmiş ve gerekli donanıma sahip belirli düzeyde bir silahlı gücün elde turul- ması gerekmektedir. Aynca, bağlaşıklar arasında ivedilikle yeniden bir denge sağlanmalı, böylece Avrupalı bağlaşıklar bu anakaranın ve çevresinin güvenliği açısından daha büyük bir sorumluluk üstlenebilmelıdir. İHrteşft Ortak Görev I fiuçieri kavram örneğin, banşın sağlanması ve öteki olası du- nımlar için, son günlerde, "Birleşik OrtakGörev Güçleri" kavramına ilgiyle eğilinmektedir. Bu kavram, bağlaşıklann devingen, çok-uluslu, üç kat daha fazla hizmet verilen ve Batı Avrupa Bir- liği, (BAB) koruması altındaki işlemler için va- rolan kumanda organlanndan ayn karargâhlann oluşmasına olanak tanıyacaktır. Böylelikle, bağlaşıklann yeni bunalım yöneti- mi gereksinmelerine yanıt vermekte ve yeşermek- te olan Avrupa Güvenlik ve Savunma Kımliği 'nin gereksinmelerini karşılayacak olan "aynlabilir ancak ayn obnayan'' güçlere bir temel oluştur- maktadır. Bunun dışında, Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya ülkelerinde istikrann sağlanması çabalanna da ağırhk vermeliyiz. Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi bu konuda umut verici bir adım atmış ve bağlaşıklar ile 22 işbirliği ortağı arasın- da sürekli bir siyasal danışmanlık sürecını başlat- mıştır. üc vıl içinde NATO'nun gerek coğrafi gerek siyasal açıdan rolü genisledi. Gerçekte NATO. baska örgütlere kıyasla kendisini çok daha hızlı ve kapsamlı bir biçimde yeniledi. Bu yenilenme iki yeni özgörevi de üstlenmesine yol açtı: Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya'da "bunalım yönetimi" ve "istikrann sağlanması". Aynca, birtakım işlemlerin uygulamaya geçi- rilmesi konusunda yardımcı olmaktadır. Bağlaşık- lann büyütülmesi şu anda gündemde olmamakla birlikte, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin NA- TO'ya yakınlaşmalanna yardımcı olarak ve gide- rek politika ve silahlı güçlerine Batılı bir yapı ka- zandırarak gelişmesine kendimizi hazırlamalıyız. Bu açıdan bakılınca, ocak ayı zirvesinde ele alın- mış olan banşın sürdürülmesi eylemlerinde işbir- liğinin geliştirilmesi yolunda baSvanya ilk adım atılmış sayılır. Bu arada, ortaklanmızın, banşın korunması ve bunalım yönetimi gibi çokuluslu görevlerin yeri- ne getirilmesinde NATO üyesi devletlerle daha sıkı biretkileşim içinde olmalannı sağlayacak ye- ni yollar da bulmaya çahşıyoruz. Örneğin, ABD'nin geçenlerde "Banş İçin Ortaklık" baş- lığıyla sunduğu öneri, bağlaşıklarla tek tek ortak ülkeler arasında iki yanlı bir düzenlemeler agı oluşturmayı amaçlamaktadır. Kanımca, bu örgüt içinde yapıcı bir niteliğe sahip bir başka Ameri- kan önderliği olan bu girişim NATO üyeliğine bir seçenek oluşturmamaktadır. Bu tüm işbirliği için- deki ortaklara olduğu denli öteki Avrupa devlet- lerine de açık olacaktır. I Ancak işbirliğinin derecesi, büyük ölçüde, or- tak ülkelerce bunlann tek tek gereksinmelerine göre belirlenecektir. Böylelikle, Avrupa içinde ve Atlantik ötesinde esnek bir işbirliği ağı kurulacak- tır. Hiç kimse bu ağdan dışlanmayacak ya da so- yutlanmayacaktır. tstikrann sağlanması Kuzey Atlantik tşbirliği Konseyi'nin tek başına üstesinden gelebileceği bir görev değildir. Bu görevin yerine getirilmesin- de tek tek bağlaşıklann da etkili olmalan gerek- mektedir. Türkiye yıllardır Batı Avrupa ile Islam dünyası arasında bir köprü oluşturmuştur. Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte bu ülke Orta As- ya ile temel bağlantı noktası durumundadır. Ola- naklar nerdeyse sonsuzdur. Bu ülkelerin, insan haklan ve siyasal ve etnik çoğulculuğun gereği olan demokratik rejime geç- melerine yardımcı olmak, bu yöre ve ötesinde is- tikrann sağlanması açısından yaşamsal bir önem taşır. Demokratikleşme konusu tüm Avrupa ve Asya'nın güvenliği açısından yapılacak uzun dö- nemli bir yatınm niteliğindedir. Eski düşmanlann, yöresel ekonomi politikala- n ve kültürel işbirliği yoluyla Karadeniz girişi- minde bir araya gelmeleri bu alanda iyi bir örnek oluşturmaktadır. Türkiye son derece yapıcı ve açıkçası gerekli bir rol üstlenmiştir. Böylesi bir si- yasanm önüne engellerin çıkması çok doğaldır. Ancak Türkiye bu konuda bağlaşıklannın deste- ğine güvenmelidir. Birlikte oluşturduğumuz güç- le, 40 yıl boyunca süren Sovyet baskısına karşı koyduk, bundan sonra da yine birlikte "bunahm bölgelerini", "işbirliği bölgelerine" dönüş- türebiliriz. Yarın: Dido Sotiriu Y A Y I N H A K K I C u m h u r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Köy Enstitüleri Vakfı: (3) Tonguç: "Kazığı Sağlam Çakmışız!" Engin Tonguç, Köy Enstitülen'ndeki evrensel boyutun ne oldu- ğunu araştırıyor; dıyor ki: - Köy Enstitüleri'nde bir başka şey olmalı. Şöyle sürdüruyor konuşmasını: "Bulunması gereken bir başka özellik var. Ne olabilir? Bunları ben hep Hakkı Tonguç un Canlandırılacak Köy' kitabından aldım. Sonunda da şöyle yazmış: - Bütün bunları, diyor, 'Bu işi bulan, eden büyük pedagogtur!' gibi, yanlış lafları söyleyenler öğrensinler diyeyazdım! Bu tarihsel bilgileri... Şimdi, bu kalın çizgilerin içine girip de, Köy Enstitüleri olayının içinde, biraz daha ayrıntılara indiğiniz zaman, başka birtakım nite- likler buluyorsunuz; onfar neler? Acaba iş eğitimi mi? Yani öğren- ciyi iş içinde yetiştirmek. İş eğitimi birçok deney okulunda, Av- rupa'da, Amerika'da, Sovyetler Birliği'nde uygulanmış. Salt iş eğitimini uyguladığınız zaman, ortaya iş eğitimi uygulanan bir sa- nat okulu çıkıyor; yani, bizim buradaki sanat okullarımızda, iyi uygularsanız iş eğitimi ilkesini, iyi bir sanatokulu oluyor, Köy Ens- titusu olmuyor. Bir başka şey var, o şey şu: Belki orada, Hakkı Tonguç ve arkadaşları devreye giriyorlar. Hakkı Tonguç'a göre, bir kez eğitim kurumu olarak okul, eskimiş bir kurum. Yani, diyor ki: - Çağdaş eğitimin gereksinimine karşılık verecek eğitim kuru- mu okul değildir! Yeni bir kurum, yeni bir şey bulmak gerek, diyor. Hatta, Koy Enstitüleri'nın başlangıçtaki adı da Köy Eğitim Yurt- ları' olarak düşünülmüş, ama ondan sonra, o dönemde yurtlu öğ- renci falan var, onunla karışacak diye, bir yabancı sözcükten yararlanma zorunda kalmışlar. Kesinlikle okul' değil Köy Enstitu- su! Köy Enstıtüsü, bir yaşam ortamı ve yaşam biçimi. Bunun da dayandığı eğitbilim ilkesi: Çevrenin, eğitimi büyük ölçüde etkiledi- ği. Bu, bütün eğitmenlerin soylediği bir şey, ama bu boyutta soy- lenmiş, bu boyutta değerlendirilmiş değil. Yani, 'Hangi koşulları hazırlarsanız, o koşullar ıçerisınde kışi, bu koşullara göre eğıtıle- bilir ancak' deniyor. 'Ben, içinde bulunduğumuz toplumla uyuş- mayan, ondan çok daha ileri bir toplum düzeninde yaşamak üzere insanlar yetıştıreceksem, veya o toplum düzeninin getırilmesinı sağlayacak insanlar yetiştıreceksem, o özlediğim toplum düzeni- ni yaratacağım ve bu ınsanları onun ıçerisınde yaşatıyorum'dan kaynaklanıyor Bana öyle geliyor ki, bu, Köy Enstitü olayının ev- rensel boyutunu yakalamakta bizim için önemli bir ipucu. Şimdi, bunun birlikte getirdiği birtakım eğitim ılkeleri var: Işte, kendi kendıni yönetim gibi, özeleştiri gibi, serbest okuma, serbest tartışma gibi. Ve Köy Enstitüleri 'nde, öğrenmek ve öğretmek işlevi tersine dönüyor. Yani, klasik okulda öğretmek işlevi üstün iken, burada tersine, öğrenme işlevi üstün. Yani öyle bir ortam hazırla- yacaksınız kı, öğrenci kendi kendini yetiştırecek, öğrenecek, ken- di kendisine öğrenecek. Ben bunu kendi çocukluğumda, çok açık biçimde yaşadım. Hiçbir zaman bana, Falan kıtabı oku', Falan toplantıya git', 'Falan tartışmaya katıl' demedi en ufak bir biçimde. Ben çok yanlış kitaplan da okudum, çok zaman kaybettırıci yerlere de gittim, geldim. Ama, hiç bana karışmadı. Ama yıllar geçtikten sonra anladım ki, öazı şeyler anımsadığım zaman, hiç farkettir- meden, ama çok ustaca, ben bir yerlere yönlendirilmişim. Fay (Kırby) Berkesbuna. Çok az kımsede bulunan doğuştan eğıtımcı- lık' dıyor. Yani, çok usta bir şoforun dıreksıyonu çok yumuşak yumuşak çevirerek, bir arabayı ıdare etmesi gibi. Koy Enstitüleri '- nde de uygulanan bu. Insanları alıyorsunuz, bir çağdaş yaşam biçımı, bir çağdaş yaşam ortamı ıçerisinde, onlann aktif olarak kendi kendilerinı yetıştirmelerıni, öğrenmelerini sağlıyorsunuz. Öğretmen sadece ortamı hazırlayan kişı olarak düşünülmüş An- layabıldiğim kadanyla bunları yapmış. Peki. neden yapılmış bu? Neden Türkiye'de eğitim sorunu, bir okuma-yazma oteyı olmaktan çıkarılmış da bu boyutlarda bir olay haline getirilmiş? Bunun ge- nelinde bence şu var: Türkiye'de yaşayan insanlann buyük ço- ğunluğunun bu ülkeyi yüzlerce yıldan ben ayakta tutan insanlar olmasına inançtan kaynaklanıyor. Yani bu ınsanlarda bir cevher var kı, bu büyuk kıtiede -kı, o zamankı toplum yapısına gore, bu kıt- le köyludür- çünku, yuzde SO'i köylü. Ha, bir başka toplum yapısı olsa, o buna yönelecek. Aslında, bu açıdan sadece köy olayı da değil, Koy Enstitusu ola- yı. Türkiye'nin olayı. Bu ınsanlarda bir cevher, bir şey var ki, bu denli ezildikleri, bu denli susturuldukları halde, 600 yıldır bu Ana- dolu denen ülkeyi sırtlannda taşıyabilmişler.. O ezılmiş insanlann ıçerisindekı cevheri, kıvılcımı çaktırabilir- sek, bu enerjiyi düze çıkarabilırsek ve bu insanlann toplum yaşa- mına etkili olarak katılmasını sağlayabilirsek, politikada olsun. sanatta olsun nerede olursa olsun, Türkiye'de birdenbirebir nite- lik patlaması olacaktır, bir nitelik gelışmesi olacaktır. Bu ülkenin temel gücu ortaya çıkacaktır, anlayışından kaynaklanıyor. Ne okuma-yazma olayı, ne öğretmen yetiştırme olayı diye bir şey. Asıl olay bu, bana göre. Şimdi bu olaya, böyle hani romanlarda, yahut filmlerde falan rastlarız, göruruz de: - Yav, derız, bu kadar da rastlantı olmaz, yani amma da uydur- muş yazan adam, yahut bu işı yapan adam! Onun gibi bir olaydan, ama böyle matematiksel incelik, kesin- likle sembolıze eden bir olaydan söz edeceğim. Bana göre, bütün Köy Enstitusu olayının bundan daha kısa özeti olamaz. 1943 yıllan filan olsa gerek, yanlışsa düzeltirler şimdi, Ivriz Köy Enstitüsü'ne gidiyor Genel Müdür (Hakkı Tonguç), bir sınıfa giriyor, bir çocuğu kaldırıyor. Devletle yurttaşlann ilişkisı konusunda bir soru soru- yor. Çocuk tutuluyor, hiç karşılık veremiyor, hiç konusmuyor. Onun üzerıne dönüp öğretmene diyor kı: - Bunlar, 600 yıldan ben konuşturulmadıkları için, boyle susar- lar; siz her şeyden önce bunları konuşturacaksınız ve düşündükle- rini açıklamalarını öğreteceksınız. Aradan 7-8 yıl geçiyor, 1950 yılı olsa gerek, 'Bizim Köy' kitabı çı- kıyor: Türk düşünce yaşamı, siyasal yaşamı bir şoka uğruyor. 1946'dan sonraki duşünce terorü ortamında, babamm beklediği bir tek olay vardı: - Acaba bu çocuklardan ses gelecek mi? Ve, "Bızım Köy' olayı ortaya çıktığı zaman: - Bomba patladı! dedi, bunun arkası da gelecektir. Kazığı sağ- lam çakmışız! 1946'dan, 27 Mayıs 1960 gününe dek, Hakkı Tonguç'un en mutlu olduğu olay buydu. O bombacı da şimdi aranızda oturuyor, Mah- mut Makal! (Gülüşmeler) Ondan sonra, Mahmut Makal'ı kimse susturamadı, bugün de susturamıyor. Köy Enstitüleri olayı bence bu.çoközetle.." BULMACA SOLDANSAĞA: 1 ..2 _3_ 4 _5_ 6 7 8 9 1/ "Uygun durum, fır- .. sat" anlamında argo söz- cük... Tuzak, kapan. 2/ 2 Bulaşık yıkanan musluk o teknesi... Sahip. 3/ Evcil bir geyik türü... Bir ola- A yınyolaçtığıçıkaryitirni. r- 4/ Müstahkem yer... Öy- kü. 5/ Aynı adh bitkinin kurutulup baharat ola- rak kullanılan ekşi lezzet- li meyvesi. 6/ Eğlenceli, hafif konulu, içinde bes- tesiz konuşmalar da bulu- nan müzikli sahne yapıü. nota. 7/ Eskiden cümle bilgisine verilen ad... Ahi kuruluşlanna gi- renlerin törenle bellerine bağlanan kuşak. 8/ Küçük erkek kardeş... Aruz ölçüsünde, kısa okunması gereken bir heceyi kahba uydur- mak için uzatma. 9/ Havadaki su buhan... Yunan mitolojisinde sa- vaş tannsı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Epifız bezinden salgılanan, be- yinde,_bağırsaklarda ve kanda bulunan hormon. 2/ Yumurta- lık... Uzeri ekmek kınntısıyla kaplanrnış yiyecekler için kullanı- lan sözcük. 3/ Ruh... Hisse, pay. 4/ Bir zaman birimi... "Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç — / Isteyene ver anlan / Bana seni gerek seni" (Yunus Emre). 5/Tohumlardan ezilerek yağ elde edilen yer. 6/ Aşık ve bilye oyunlannda kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştınlmış boyah kemik... Su. 7/ Aynlık... Kent. 8/ Madagaskar'da yaşayan, sincaba benzer maymun türü... Yayvan sepet. 9/ Tath su ıstakozu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear