25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET2 6MART1994PA2AR l Tostaa kapıyı ikikereçalar'NECLA SEYHUN O fılmde miydi o?.. Başında havludan türbanı, ayaklannda topuklu beyaz pabuçlan. beyaz şortuyla Lana Turner?.. O kusursuz güzelim yüz. o sütun gibi bacaklar? O şortul dekolte (!) sahneyle yürekleri nasıl da çarptırmıştı. Bugün şort gündelik yaşama kanştı, gitti. Artık yürek çarpıntılannda yeri yok. Nereden nereye geldi. Modaya spor kapısından girmişti şort. Şort dendi mı plaj gelirdi akla, sayfıye yerleri gelirdi, yaz gelirdi. Şimdilerdeyse ne gelse olur... Yaz da, bahar da, kış da... Gündüz de gece de... Sayfıye de, sokak da, salon da... Nereden nereye?.. Şort, pamuklu ve ketenlerle başlamıştı işe. Görevi ile uyumluydu. Düz ya da çiçekli, çizgili ya da kareli ama ille de pamuklu, illedeketen... Sonra açıldıkça açıldı, yayıldıkça ya>ıldı. Maksi mantolann içine giyilir oldu. Yaz-kış ayınmını sildi, attı Yünlüden yapılır oldu, ka- difeden, deriden... Gece için saten ve taftadan hatla. Üstünü ışlemelerle bezeyen modacılar oldu. Sutyenle, bluzla. ceketle, yelekle, tunikle ko>tan gibi mantolarla giydiren- ler oldu. Bellenne görkemli kemerler takıldı Şortun başlangıç noktası. nerede nasıl gıyıldiğı, asıl amaa unutuldu gitti. Şort bugün çağdaş bir giysi. Çağdaş bir giysinin temel parçalanndan bıri. Modacı- lar bu çağdaşa fantezi katma yanşına giri- yorlar, zaman zaman. Kimi de -örneğin Genny- klasik çizgilere, amaca eş bir yol ız- lemeyi yeğliyor. Bir şort, bir manto üstü- ne... Kann açık... Yaz var modelinde. Ama... Ama bır başka modacıdan bir başka model de bir başka şort. Daha doğru- su şortlu bir model... Alabildiğine çızgı dışı. Bir takım bu aslında. Nasıl takım?.. Upuzun, ellen saklayan, upuzunkollar... Birgöğsüaçıktabırakanbir garip kesim... Dantelden bir etek. Belde şakır şakır bir kemer Pabuçlar ayn bir alem. Kemere eş bır pabuç aksesuvan, mo- delin fantezisine tuz biber ekiyor. Şort. A> nı şort mu bu?.. Yani bu da mı şort?.. O da var, bu da var... Herkes gönlünce giyinecek, kendi yaşam stilini bulacak ya, bulsun... Evet, şort şorttur ama, şort da şort değıldir zaman zaman, günümüzde. İnanılmaz, akıl almaz biçımler. Bazı modacılar onu tanımaz hale sokmak için ellerinden ne gelirse yapıyorlar. Şorttan geçmiyorlar ama, şort da şortluktan geçiyor. Şortlar tuhaf, zaman tuhaf. Şimdiki postacılar da bir tuhaf. Kapıyı kaç kere çaldıklan belli mi?.. Y'ersage'- den çizgi dışı bir model... Dantelli. uzun koUu, şakır şukur kemerli. Genny'den bir \ \ Tiirk turiznune biMmsel yaklaşım ANTALYA (AA) - Antalva Kiiltür, Sanat ve Tunzm Araştı- rmalan Vakfı (AKSET), "Belek yöresinde halkın turizme bakışı" \ e "Almany a'dan dönen Tûrk çocuklarının Türk turizmine katkısı" konulannda araştırmalar yapacak. AKSET Başkanı Yusuf Ömek, yaptığı açıklamlada, vakfın amacının, Türkıye'de gıderek önem taşıyan tunzm olgusuna bılımsel yaklaşmak ve turizmin ekolojık, ıktısadı, toplumsal ve psıkolojik yönlerinı ele almak, eJde edilen bilımse] verilerin uy- gulamaya konulmasına çalışmak olduğunu belirttı. Örnek, bu amacla ılk araştırmalann bu yıl yapılacağını bıldırdı. Örnek, tunzme genelhkle yatak \e gelen-gıden tunst sayısı olarak bakıldığını. tunzmin kültürel ve sosyal boyutlanyla da ilgilenmek gerektiğini ifade ettı. Vakıf olarak kitle tunzmine karşı olmadıklannı kaydeden Yusuf Örnek. kıtle turizmınin gere halk. gerekse çer- \e ûzerindekı etkilennın bilimsel değerlendırmesinin önemine işa- ret etti. Bu düşünceden yola çıkarak. Türkiye'nin en büyük tunzm y örelerinden olan Belek'te, yöre halkının turizme bakışını araştı- racaklanru kaydeden Örnek. şunlan söyledı: "Kitle turizminin olduğu yerlerde, yöre halkının turizme katüımı pek fazla olmuyor. Yapacağtmız çaltşmada, halkın turizme katılım seviyesini. turizmden beklentilerini, turizmin yöre halkı ûzerindekı kültürel ve sosyal boyutlannı, halkın turizmden daha fazla nasıl pay alabileceğini inceleyeceğiz." Yusuf örnek. Friedrich Ebert Vakfı'yla birlikte. Kemer-Alanya kıyı şeridi üzerinde yapacaklan araştırmada da, Almanya'dan dö- nen Türk çocuklarının Türk turiz- mine katkışını inceleyeceklerini bildirdi. Örnek, gerek işçi çocuklannın, gerekse tesis yöneti- cilerinin konuyla ilgili görüşleri- nin almacağını kaydederek, "Böy- lece, bu çocuklann turizmde nasıl değeriendirilebileceklerini de sap- tayabileceğiz" dedi. Örnek aynca, Avrupa ülkelerin- deki kuruluşlar tarafından turizm üzerine yapılan araştırmalann ya- yınlanacağı bir dergi çıkarmayı düşündüklenni belirttı. Mevsimdışı yiyecekler, çocuklan etkiliyor ANTALYA (AA) - Akdeniz Üni- versıtesi Tıp Fakültesi Dıyetısyeni Ülker özarslan Bilgin, mevsım dışı mevye ve sebzelerin çocuklann fız- yolojik gelişmesini etkileyebileceğini söyledi. Gelişme çağındakı çocukla- ra günlük ihtıyaçlardan fazla yiye- cek verilmemesi gerektiğini belirten diyetısyen Bilgin, "Günlük ihtiyacm- dan fazla beslenen çocuklarda kilo problemleri görülüyor. Fazla değil, düzenli besknmek gerekir" dedi. Gıda sanayiinin vegıda üretim şe- killerinin değişmesıne bağlı olarak beslenen gelişme çağındaki çocukla- nn, hazırgıdalardan kimyasal mad- deler aldığını kaydeden Bilgin. şun- lan söyledı: "Aynca mevsim dışı yetiştirilen sebze ve meyve gibi yiyeceklerden ge- lişme çağındaki çocuklar, hormon ve zararlı tarım ilaçları almaktadır. Bunlar çocukta gelişmeyi olumsuz et- kiler." Bira reklamlannı seyreden çocuklar içkiyedaha eğilimli oluyor MI-DICALTRIIH'NT Californıa Üniversıtesı araşür- macılannın beşina ve altıncı sınıf öğrencılen üzennde yaptıklan çalı- şmalara göre. bira reklamlanna aşi- na olan çocuklar içkiye karşı daha olumlu düşüncelere sahıp oluyor. Araştırmacılar, 468 gence, halen gösterimde olan bi?a reklamlannı, satışa sunulan bıranın markasının üzenni kapatarak gösterdı Çocuk- lardan ıstenen, reklamda gösterilen malın ne olduğu ve markasını tanı- malanydı. Aynca çocuklardan ısımlendırebıldiklen kadar bira markasını yazmalan. bira marka- lanna aıt reklam sloganlannı doğru markalarla bırleştırmelen ve alkole ilişkin düşüncelerini ortaya çıkancı sorulan cevaplamalan ıstendı. Amenkan Halk Sağlığı dergısırun şubat sa>ısında yayımlanan araştı- rma sonuçlanna göre. gençler arası- nda içkının yaygınlaşmasını önle- mek için alkol reklamlanna dikkat etmek gerekıyor. Savaşlara, açlığa ve ölüme inat..TRT'nin magazin ve aktüalite haber programı k Satır Arasf nın malzemesi; dünyanın, hayal gücünü bile zorlayan güzellikleri FİGEN YANIK Geçmışı çok eski. ama geleceğı on- dan kısa dünvamız savaşlara, açlığa. acılara. gozyaşlanna rağmen küçük mutluluklan, sevınçlen ve yaratıcılı- klan hala koruyor. TRTl'de pazar sabahlan vayımla- nan. Türkıye'den ve dünyadan maga- zin. aktüalite haberleri veren "Satır Arası" programının da amacı. bütün bu kötülükler arasında kısa anlarda bıle olsa ınsanlara dünyanın tükcnme- yen ya da tüketilmeyen güzelliklennı sunarken bır yandan da hayal güçlen- ni zorlamak. O nedenle "Satır Arası" ekıbının sınırlan var Malzeme olarak savaş, kavga. poliüka. sıyaset. tabı afetler. in- sanlann acılan. eözyaşlannı almıyor- lar Kavga hep vardı Bu gerçeklen yadsımıyorlar, ama tüm bunlar var olan guzellıklen gör- melenne engel değıl "Bugün Bosna-Hersek'te kavga var. Bosna-Hersek'te kavga yüz yıl önce de üç yüzyıl önce de beş yüzyıi önce de >ardı. Bunlan görmemezlikten gelmek dünyanın en büyük yaniışı. Ama bunu ille de göreceğim diye, başka bir takım şeyleri unutmak da yaıılış. Biz unutulanları y a da göz ardı ediJenle- ri gündeme geh'rmeyi amaçladık. Prog- ramunızın ismini de o yiizden "Satır Arası' kojduk" dıvor programın vapımcı ve yönetmeni Erkmen Sağ- İam. Olumsuzluklan yaşıyoruz "Olumsuzlukları göz ardı ermiyoruz. Onlan zaten yaşıyoruz. Enflasyon, do- ların vükselişi. ekmeğin fnatı, benzine yapılan zam hepimizi etkiliyor, ama bazı güzel şeylerin göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyonız. Bunu birisi yapacakn, biz yaptîk." Erkmen Sağİam, alışılmış. sözlükle- rin yazdığı anlamda profesyonel bir yapımcı değıl. Yıllardır kendı adına çalışıp TRT'ye programlar hazırlıyor. Banş Manço ile hazırladıklan 7"den 77'ye de bunlardan bıriydi. Bir yaşam biçimi Son çalışması "Satır Arası"nı da bir iş olarak değil, yaşam biçimi olarak görüyor. Türkiye'de kaç ıl olduğunu tam ola- rak bilemediğinı ıtıraf etse de yurdun hemen her kösesini bıiiyor.. dünyayı da Kuzey Kutbu'ndan Güney Kutbu'na kadar... "Artık Türk parası gibi oldu, orada da bir enflasyon yaşıyoruz. Bazen 70. bazen 77 il olduk diyorlar. Kaç olursa olsun, biz bütün çukurlannı biliyonız, bu yeter. Lale Çalış, Fransa'nın Louviers şehrinde Robert Vasseur'un Guinnes Rekorlar Kitabı'na giren seramik evinde. Bir o kadar da dünyayı tanıyoruz. Dünyanın 156 ülkesi olduğu söyleni- yor, bunun 117'sine defalarca gittik." Bir hafta Nıce Karnavairnı görün- tülüyorlar, diğer hafta Venedik Kar- navab'nı. Ardmdan tsviçre Alpleri'- nden kalkıp Fransa'daki 'Görme Özüriüler Müzesi'ne taşıyorlar kame- ralannı. Maceracı olmak Erkmen Sağlam ile birlikte prog- ramın görüntüde olan isimleri Doğan Canku, Lale Çalış, Suzan Tüzün ve Pa- ula Van Der Valk. Onlan bır araya getiren en önemh nokta çok sevdiklen seyahat etmeyı bir ış olarak yapma- lan. Süreklı yeni yerler göriip yeni ın- sanlarla ılişkiler kunnanın sihrini yaşı- vorlar. Ekıbın en eski işmi Lale Çabş. 27 yaşında. lstanbul Üniversitesi tşletme Fakültesi mezunu, tngilizce ve Fransı- zca bilıyor. "Satır Arası" ekibıne bır gazete ilanıyla girmiş. "Charlie'nin Melekle- ri" gibi bır araya getınlecek üç ba- yanın. sürekli haber peşinde dünyayı dolaşacaklan bir televızyon programı ıçın seçilecek adaylan belirleme ılanı olduğunu aylar sonra öğrenmış. Programın temelındeki sürekli se- yahat etmek ve macera duygusunu kaybetmemek ona cazip gelîyor. Bu süre ıçinde Uzakdoğu, Amerika, Avustralya ve Avnıpa'da hemen her ülkeyı görmüş. İki aydır "Satır Arast" ekibinde olan Suzan Tüzün de 27 yaşında. Al- manya doğumlu, ama ilk ve orta eğiti- mini Istanbul'da tamamlamış. Avus- turya'da turizm otelcilik okumıış. Yaklaak 4 yıldır Londra'da yaşıyor. O da fngilizce, Almanca ve Fransızca bilıyor. Hollandah Paula Van Der Valk ise iki yıl önce bır Türk ile evlenıp tzmir'e yerleşnnş. Ege Üniversitesi'nde Türk dili ve tarihi üzerine dersler alıyor. Felemenkçe, tngilizce, Almanca, Fransızca ve Türkçe biliyor. Osmanb- ca ve Arapça öğrenmeye çalışıyor. Süreklı bir şehirden diğerine gitme- nin yonacu yanlannı da kabul ediyor- lar Çoğu zaman uçakta ya da arabada uyuyorlar. Gittıkleri yerlerde de sü- rekli çahşıyorlar. Çünkü kısa sürede pek çok olayı görüntülemek zorunda olduklan bir programlan var. Zaten bir macera yaşarken bu koşuşturma içinde maceralan biraz daha artıyor Yıne de ortaya çıkardıklan ürün bü- tün yorgunluklannı alıyor Gırinness Rekorlar Kitabı "Satır Araa"nın bir özelliği de "Gu- ınness Rekorlar Kıtabı'na gıren ilgınç konu ya da kişileri ekrana getınnesi. Suda batmayan yaşlı bır kadından se- ramık evlere kadar... Seçilen bütün konular birer mesaj içeriyor. Dünyada korunan, sahıp gkılan guzellıklen ülkemızde ihmal edilenler- le karşılaştınyorlar. "Satır Arası". dün. öncekı gun, 3 yıl once başlamış bır proje değıl. Anlat- mak ıstedıklen. gormek vegöstermek istedıklen bakımından. yıllar öncesin- den başlay an bır y apılanmanın ürünü. Erkmen Sağlam. "Satır Arası"nı bır program olarak gormemesım şoyle açıklıyor "Program ne kadar izleridi. ne kadar anlaşıldı bilmiyonun. Ama sürdükçe bu anlaşılacak gibi geliyor bana. Benim kendime önder aldığım birtakım önemli insanlar var. Bunlar- dan erkilenerek j ıllarca arşh. belge bi- rikimi yaptun. Benim hayatımda ilko- kul çağlarında çok etkilendiğim isim, tarihçi yazar Reşat Ekrem Koçu"dur. Cumhuriyetgazetesinin 1950yülannda Asırlar Boyunca İstanbul' ve "Osman Gazı'dep Âtaturke" ekJeri vardı. Bu eklerde İstanbul'un \e Tiirkiy e'nin tari- hi anlatıhrdı. Öğrencilik yıllanmızda Emın Ok- tay'ın yazdığı tarih kitaplannın dışında birtakım tarihi gerçeklen kimseyi ra- hatsız ermeden hap gibi \erme hüneridir Koçu'nun yaptığı. 'Satır A'rası'nın hazıriığı da benim o y aşlarda biriktirdiğim bu eklerin hazı- rlandığı döneme kadar gider." Temsil görevi Gıttıklen her ülkede o ülkenın tele- vızyonu tarafından kabul edıliyorlar. Ülkelenn temsılcılıklenyle temasa ge- çıyorlar. Kendilennın 'önceükli casus' olmadıklannı ıspatlamak ıçın gerekli ızinlen ahyorlar. Bırçeşıt temsil görevi yapıyorlar. Dağ fare de doğurabiliyor Her ne kadar amaç güzelliklen yan- sıtmaksa bazen dağ fare de doğurabi- lıyor: "Biz her gittiğimiz yere misafır alarak gidiyoruz. Biz niçin gittiğimizi biliyonız. Zaten malum laf: 'Ne aradı- ğını bilmeyen. aradığını bulamaz.' Biz ne için gittiğimizi de ne aradığımızı da biliyonız. ama bulduğumuzla da yeti- niyonız. O zaman gittiğimiz y erdeki şe- kille kurgu yapıyoruz. Bazı yerlerde dağ fare doğunıyor. Hawai denilince insanın aklına uçsuz bucaksız kumsal- lar geliyor, ama aslında bu yok... Fenerle arayıp bir kumsaİ buiuyorsu- nuz, ama bir balkon büyüklüğünde... Sizi çiçekJerie karşılayan genç kızlar da yok, çünkü Ha»ai de yok burada Hawaili de... Amerikalılar burayı üs yapınca, adanın yaşaması için bütün dünyaya burayı bir cennet olarak sun- muşlar.... Fransa'nın güneyinde bir böl- gede limon ve portakal fcstivali yapılı- yor. Gerçekten ağaçlar var, ama bizim babçede de o kadar var. Adamiar Ispanya'dan 60 ton limon've portakal ithal ediyorlar ve festival yapıyoriar. Türkiye'de ise 60 tonun çok üzerinde portakalı hayvanlar yem olarak yiyor- lardır."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear