23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 MART1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 Özel sektör para krizini öne sürerek tekliflerini düşürme eğiliminde, Çiller'in özeUeştirme geliri tehlikede KtFlerin fîyatım düşürüyorlar• SEK'etalipolanTikveşli'nin YönetimKuruluBaşkaruDoğan Ayırdıysa Koç falan ayınnıştır. Biz gemi- olan Arsu'nun Yönetim Kurulu Başkanı Abdürrahim Oylumlu da "Güniin şartlanna göre yeniden teklif hazırlayacağız" diyorlar. İshak Alaton'a göre, KİTlere olan ilgj onda bire düştü. BÜLENTKIZANLIK Başbakan Tansu Çiller, özelleştirme ile ilgili hesaplannı devalüasyon nede- niyle yeniden gözden geçirmek zorunda kalacağa benziyor. Başbakan'ın bu yıün sonuna kadar 3-4 milyar dolar. gelecek yıl için de 20 milyar dolann ûzerinde beklediği "özeHeştinne geliri", para krizi yûzünden geçerliliğini yitirdi. KtT'lere talip olan ya da en azından özelleştirme)! ateşli bir biçimde savunan işadamlan, "Devalüasyomm ardından özel sektör de sıkıntıva girdi. Bu yfizden KİTlere ilgi azaldı. Özelleştinne ile ilgili geçmişte verilen tekJifleri karşdayacak durumda değiliz" diyorlar. Döviz krizinin aüatılamaması nede- niyle hükümetin acil kaynak ihtiyacı içinde olması ve Başbakan'ın özelleştir- meyi her ftrsatta can simidi olarak orta- ya koymasırun da özel sektörün pazarlık gücünü artürdığı gözleniyor. Cumhuri- yet'e görûşlerini açıklayan işadamlannın söylediklerinden, "KİTlerle ilgili olarak önümüzdeki günlerde gûndeıne gelecek özeUeştirme görüşmelerinde fıyat kıra- caklan" anlaşılıyor. ÖzeUeştirmenin en önemli kuruluşla- nndan Süt Endüstrisi Kurumu (SEK)'- na talip olan TİKVEŞLİ'nin Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Vardaıiı, daha önce verdiş teklifı yanya düşürdüğünü açıkça söylüyor. Vardarlı, bunun nedenini şöyle açıkh- yon "Şu andaki piyasa şartları içinde biz şu anda gemimi/i kurtarma heyecanı içine düştük. Müşteri çeklerimizuı yüzde 20- 30'u geri dönüyor. Gerçi biz 50 yıllık ve bankalara hiç borcu olmayan bir kurulu- şuz. Bu sıkıntılı dönemi bir takım kayı- plarla atlatırız. Ama diğer şirketlerin pek- çoğu bankalarla çalışıyor, bankalara borçlan var. Ben bunların özelleştinne için kenara fon ayırdığuıa inanmıyorum. yarısını bile zor öderim. Bugünkü piyasa şartlannda kim ne alır?" Doğan Vardarlı, KİTleri ne koşulda devrederse devretsüı devletin özellestir- meden kârh çıkacağına da ileri sürerek şu görüşleri savunuyor: "Ben size özeUeştirme ile ilgili samimi düsüncemi söyleyeyim. Devletin tüm geü- rinin üçte biri maaşlara, üçte biri KİT za- rarianna, üçte biri de yatırıma gidiyor. Yarın KİT"lerin türnünü kapasa, yatinnı ikiye katlanır. KİT'leri bedava verse yatınm üçe katlanır. Çiinkii bunlar sırtımızda kambur. KİTleri bir de paray- la verse yatınm dörde katlanır. Her ne za- man ve hangi koşulda olursa olsun özelleş- tinne halinde devletin kân var." ÖzeUeştirmenin bir diğer odak nok- tası Sümerbank. Sümerbank'ın taliple- rinden Arsu'nun Yönetim Kurulu Baş- kanı Abdürrahim Oylumlu da, açıkça "fı- yat indireceğiz" demiyor, ancak günün koşullanna göre hesaplama yapıp yeni- den teklif vermekten söz ediyor. Oylum- lu. gelecek günlerdeki koşuilann belirle- yici olacağını vurgularak şunlan söylü- yor: "Önümüzdeki günler belirleyecek, şün- diden birşey söylemek istemiyorum. Biz bu devalüasyonla ilgili hazırlık yapmtştık. Sümerbank'a talip olurken dolar bazında fiyat beiirlemiştik. Zaten biliyorsunuz Sü- merbank'la özel bankalar arasında Sü- mer Holding için verilen teminat mektup- ları konusunda ihtilaf var. Bu ihtilafın çö- zülmesi 5-6 ay sürer. 5-6 aya kadar köp- rünün altından çok sular geçer. O zaman bizden yeniden teklif isteyecekler. Yeni- den o günkü koşullara göre hesabımızı ki- tabımızı yapıp teklif vereceğız. Hüküme- tin ne diyeceği belli olmaz. Yeni hükümet de gelse hükümetin ne diyeceği belli ol- maz. Onlar ne derse o olur. bizim boynu- muz kıldan ince." Alarko Topluluğu"nun eş başkanla- nndan İshak Alaton da. özellikle Zon- guldak ile ilgili üretıiği projelerle özelleş- tirmenin önde gelen savunucularından biri olarak tanınıyor. Fakat Alaton da, KİT'lerin satışından sağlanacak gelirin gerilemekte olduğunu vurguluyor ve özelleştirmedeki gecikmenin buna yol açtığını savunuyor. Özelleştirmeye talip olmadıklannı vurgulayan Alaton. eko- nomide olup biteni şöyle yorumluyor: "Özelleştinne havası alınmış bir can si- midi haiine geldi. Biz şirket olarak fon- günle bazı günler yüzde 200, bazı günler yüzde 150 faizle değerlendiriyoruz. Bu yüksek faiz bizim şirketin lehine, ancak Türkiye'- nin lehine midir? Ben esrara altstınlmış adam gibiyim diyorum. Bence Türkiye'- nin şartları bu kadar yüksek faiz ödemeyi gerektirmiyor. Bugünkü yönetim Türki- ye'de yeni bir yatınm heyecanı yaratabi- ür. Biz özelleştinneye fon ayırmış bü- ku- ruluş değiliz. ÖzeUeştirilecek KİTlerle il- gilenmediğimizi daha önce de söyledik. Bizim yeni yatınmlara dönüşebilecek, an- cak bugünkü koşullarda yatırıma dönüş- türmediğimiz fonlanmız var. Bu fonlar ranta yöneüyor diyorum. Sanayici fırtınalı havaya rastlarsa fonlarını yatırı- ma dönüstürmez, evde tutar ya faize ya dövize yönelir. Bu dengeyi de Merkez Bankası oluştunır. Döviz çok artarsa Merkez Bankası faizleri arttınr. faizler çok yükselirse dövizi yükseltir. Özelleştinne ile ilgili bütün abcılar, bazır bekleyen alıcılar piyasada yoklar. Çünkü yaşam savaşı vermeye düştüler. ÖzeUeştirmeye ilgi onda bire düşmüştür. Bence Başbakan Tansu Çiller, ÖzeUeştir- me ile ilgili hesaplannı muhakkak gözden gecimıelidir." Yargıcı'da indirim karmaşası Cumhuriymt Û M a t u TOrHocağı Caö. 39/41 Cağa loğlu/IS TA NBUL TEL: 512 OS OS FAX: S14 O7 S1 TÜKETİCİNİNTAKDİR ETTİKLERİ Yeni Karamürsel tüketiciye saygılı A nkara Kızılay'daki Yeni Karamürsel Mağazası'ndan oğluma bir postal aldım. Birbuçuk ay sonra ayakkabının tekinin burnunun açıldığını gördüm. Ümidim olmadığı halde mağazaya sadece ayakkabıyı göstermek için gittim. Büyük bir sevecenlikle karşılaştım. Oğlumun sorunlu botunu değiştirdiler. Ayrıcadikişleri sökülmeye başlayan kışlıkeldivenimi gösterdiğimde, yerine alabileceğim başka eldiven olmadığını söylediler. Bunun yerine bana iadefişi verdiler. Bundan sonraki kredili alışverişimde iadefişinin, ödemem gereken miktardan düşürüleceğini söylediler. Tüketici olarak bu güzel davranış beni çok mutlu etti. Yeni Karamürsel Mağazası yetkililerine sizin aracılığınızia teşekkür ediyorum. Çiğdem Ağuoğlu/ANKARA • ndirimli satışların başladığı ilk günlerde Yargıcı I Mağazası'ndanalışverişyaptım.Yüzde50likindirimden | yararlanarak birkaç parça giysi sabn aldım. iki gün sonra bir arfcadaşımla birlikie tekrar Yargtcı'ya gitn'k. Indirimli sabşların devam ettiğini gösteren uyarılar nedeniyle soru sormadan alışveriş etnk. Hesabı kredi kartımı kullanarak ödediğim için ilk başta fazla miktarda ödeme yaptığımı anlayamadım. Daha sonra satışfişini incelediğimde bana yüzde 50 yerine, yüzde 30 indirim uyguiandtğını anladım. Durumu Yargtcı'dan irem Han/rn a aktardım. Satın akdığım eşyaları geri vermek istediğimi, ya da aradaki farfc kadar başka bir sey satın almak istediğimi anlattım. Yargıcı Mağazası'nın 4 gün süresince yüzde 50 indirim uyguladığını, şu anda yüzde 30 indirim yaptklarını belirten İrem Hanım, "İndirim oranları merkezden bildiriliyor. Biz belirlenen süreye ve indirim oranlanna bağlı kalmak durumundayız. Bu konuda yapabileceğimiz bir şey yofc' dedi. iki gün sonra Yargıcı Mağazası'nın yine yüzde 50 indirim yaptığını görmek beni oldukça şaşırtb. Hatalarını telafi etmeleri için İrem Hanım'ı aradığımda, benim sorunumu mağaza sahibiyle görüştüğünü anlatarak yapılacak bir şey olmadığını tekrar hatırlattı. y Y argıcı Mağazası'ndan İrem Tuncalı'yaşikayetiaktardığımda olayı hatırladığını belirtti. indirimlisatışlara yüzde 35le başladıklarını belirten İrem Hanım, "Bu durum bir gün sürdü. Daha sonra 4 gün sürecek olan yüzde 50 ucuzluğa girdik. Yüzde 30 indirime iki gün devam edip, tekrar yüzde 50'ye çıktık" diye konuştu. İndirimlisatışlar süresince vitrinleriniyenilediklerini açıklayan irem Hanım, vitrine hiçbir zaman indirim oranını yazmadıklarını anımsattı. Giysilerin etiketlerinde mutlaka indirim oranlarmın yazdığına değinen irem Hanım, Sevgi Hanım'ın fiyatlara dikkat etmemiş olacağını vurguladı. Çok kısa zaman dilimi içerisinde, değişik indirim oranları uygulayan Yargıcı Mağazası tüketiciyiyanılttığınıkabuletmediğigibi.hatasınıdatelafietmedi.B DÎKKAT indirimli satışlarda alışveriş ederken defolu ve kalitesiz ürünlere karşı uyanık olun. Bazı mağazaların indirimli satışlar için düşük kaliteli ürünleri sergilediğini unutmayın. Mağaza vitrinlerinde yer alan boy boy indirimli satış reklamlarına kanmayın. indirim yapmadan önce etiket fiyatlarını arttıran, bu rakamlar üzerinden ucuzluğa giden mağazaların saysı oldukça çok. Satın almak istediğiniz giysilerin indirim önces; Nyatlarının ne olduğunu araştırın. özellikle ucuzluk'tan alınan eşyaların geri alınmayacağını veya değiştirilmeyeceğini de aklınızdan çıkarmayın. Şubeler arasında kaybolan evrak Dün 15 Mart Dünya Tüketiciler Günü'ydü. Ülkemizde 1980'li yıllarda uyanmaya başlayan tüketici bilinci, günümüzde hakkını arayan ve sonuna kadar mücadele eden bir kimlik kazandı. Satın alınan ürünün cinsine veya büyüklüğünealdırmadan verilen mücadele ilk meyvelerini vermeye başladı. Mendilden otomobile kadar her konuda hakkını arayan tüketici, üretici firmalara ve satıcıiara kendini kabul ettirdi bile. Üretici firmalar artık sadece mallarını satmak için uğraşmıyorlar. Ürünlerini garanti kapsamına aldıkları gibi, ayrıca servis hizmetine de önem veriyorlar. Dünya Tüketiciler Günü hepimize kutlu olsun. P amukbank'a kredi karhmın limitinin arttırılması ve kaybolan şifremin değiştirilmesi için 5 şubatgünü başvurdum. Dilekçemle birlikte işyerimin personel müdürlüğünden almış olduğum referans numaralı yazıyı da verdim. Bu belgede aylık ortalama net gelirimin 32 milyon 772 bin lira olduğu ve haciz kesintisi yapılmadığı bildirilmekteydi. 2 mart tarihine kadar ana dilekçemle ilgili olarak herhangi bir sonuç tarahma ulaştırılmadığı tçin sonucu öğrenmek ûzere Pamukbank'a tekrar müracaat etn'm. 3-4 mart tarihlerinde bankayı aradığımda Betül Hanım'la görüştürüldüm. Kendisiyle birkaç kez görüşmeme rağmen hiçbir sonuç alamadım. 10 şubat tarihinde dilekçemin işleme tabi tutulmadan imha edikdiğini, kredi limitimin artması için yeniden gerekli formlan doklurmam gerektiğini öğrendim. Yeni şifre alabilmek için de tekrar başvuruda bulunmam istendi. KemalAtcgün/İSTANBUL P amukbank'ın Mecidiyeköy Şubesi'nden Betül Ergün'le telefonla görüştüm.Geçen ay içerisinde I bütün müşterilerinin otomatikman kredi limitlerini yükselttiklerini söyleyen Betül Hanım, bu nedenleKemal Bey'indilekçesini dikkate almadıklarını belirtti. Kemal Bey'in I vermiş olduğu dilekçeninbılgisayara işlenmediğini hatırlatan Betül Hanım, "Bankaya yapılan başvurular bilgisayara işlendikten sonra dilekçeler imha edilir. İlk önce Kemal Bey'in dilekçesinin imha edilmiş olabileceğini, gerekli belgeleri yeniden toplaması gerektiğini açıkladım. Ama dilekçe bilgisayara iştenmediği için belgelerin hala diğer şubemızde olma ihtimali var. Bu olasılığı göz önünde bulundurarak şubemizden evrakları bizeyollamasmı istedim" diye konuştu. Diğer başvurular içerisinde Kemal Bey'in dilekçesineöncelikvereceklerini açıklayan Betül Hanım, değiştirilmeyen şifre hakkında da şunlan söyledi; "Müşterimizin şifre değişikliği için formdoldurması gerekirdi. Dilekçeyle başvuru yapmak yeterli olmaz." Biraydırkredi kartı limitinin arttırılmasını ve yeni şifre verilmesini bekleyen okurumuz belki de dilekçe ve evraklarını yenilemek zorunda kalacak. Bu da en azından bir ay daha vakitkaybetmesinenedenolacak. Acababankalarınmüşterileri ile ilgili konulardabiraz daha titizdavranması, gerekli evrak ve belgeleri daha iyi koruması gerekmiyormu?Çeşitliverileri bilgisayara yüklemek bankalar için çok zor ol masa gerek.B EKONOMIYE BAKIŞ TANER BERKSOY Merkez Bankası'mn Konumu.. . . Son günlerin önemli tartışma konularından birisi Merkez Bankası nın konumu. İktisadi örgütlenme için- de merkez bankalarının siyasal iktidarlara mesafesi ve bağımsızlığı tartışılıyor. Merkez bankalarının özerk kurumlar olması gerek- tiğini savunanlar var. Siyasal iktidarın uzağında duran özerk bir para otoritesinin, Merkez Bankası'nın para üretme işlevini sorumsuzca kullanılmasının engellen- mesi ve ulusal paranın değerinin koruması açısından yararlı olacağını düşünüyor bunlar. Merkez Bankası'nın özerk bir konuma taşınmasını gereksiz ve sakıncalı görenler de var. Bunlara göre para yönetimi ve kullanımında sorumsuz davranan si- yasal iktidarların başarısızlıklarım böyle bir idari yapı- lanmanın arkasına gizlemek gereksiz. Kaldı ki, ulusal egemenliğin en önemli öğesi olan para basma yetkisi- nin, bu egemenliğin halk adına kullanımını simgeleyen seçilmiş siyasal iktidarlardan kopartıp, siyaset üstü bir kuruma devredilmesinin sakıncalı olacağı da düşü- nülüyor. Çözüm siyasal iktidarların para yönetiminde sorumlu davranmalarının sağlanmasında yatıyor bun- lara göre. Bu tartışma yeni değil. Bir süredir tüm dünya böyle bir tartışmanın içinde. Sorun, durduk yerde gündeme gelmedi kuşkusuz. Son çeyrek yüzyılda egemen olan liberal iktisat öğretisi ve bunun uygulama sonuçları, bugünlerde para otoritesinin tanımı ve konumunu ye- niden düşünmeye zorladı iktisatçıları. Liberal uygulama siyasal iktidarların ekonomiye müdahale alanını daralttı. Müdahale araçlarını sınırladı. Bunun ardında, devlet müdahalelerinin reka- beti engellediği, iktisadi kararlan çarpıttığı ve kaynak dağılımını etkinlikten uzaklaştırdığı inancı yatıyordu. Müdahalesiz ortamda piyasaların kendiliğinden den- geleneceği, makro ekonomi dengenin de neredeyse otomatikman sağlanacağı düşünülüyordu. Devlet müdahalesinden kaçınma olgusu abartılı bi- çimde iktisat politikalarına yansıtıldı. Bu, bir noktada vergi politikasmı da bireysel kararlan çarpıtan bir müdahale sayarak devre dışına çıkarttı. Reagan ve Thatcher bunun şampiyonluğunu yaptılar. Bu durumda siyasal iktidarların elinde sadece harcama ve para politikaları kalıyordu. Üstelik bunlar birbirine yakından bağlıydı. Vergi toplamadan harca- ma yapan iktidarlar kamu açığını genişletti. Açığı finan- se etmek için ya parasal genişlemeye gitmek ya da borçlanmak gerekiyordu. Liberal düşünceden türeyen parasalcı çözümleme burada devreye girdi. Makro ekonomik dengesizlikten kaçınmak için siyasal otorite- nin para yönetiminde sorumlu davranması gerektiği düşüncesi ön planaçıktı. İktisat politikalarının bu tür dar birçerçeveye oturtul- ması ekonomileri kamu borçlanması ve enflasyon bas- kısı ikilemine sürükledi. Üstelik makro ekonomik dengesizlik sorununu da çözmedi. Kamu borçlanması faiz oranını yükseltıp durgunluk yarattı. Durgunluk makro dengesizliğin birtürü. Kamu borçlanmasından kaçınmak, para musluklarının açılması ve enflasyonün beslenmesi sonucunu doğurdu. Bu da makro denge- sizliğin öteki türü. Merkez bankalarının bağımsızlığı tartışması böyle bir ortamda gündeme geldi. Kamu borçlanması soru- nunun para otoritesi dışında çözülmesi gerektiğini sa- vunanlar, bağımsızlık öğesine ağırlık verdiler. Tersini düşünenler ise borç finansmanına para otoritesinin de katılması gerektiğini savunuyorlar. Sorunun temelinde vergileme yoluyla kendisine kaynak yaratamayan si- yasal otoritenin yattığı görülene kadar bu tartışma sü- recek. Dünya da, durgunluk ve enflasyon ikilemi arası- nda bocalayacak. Son aylarda söz konusu ikilem bizde de tüm ağırlığıyla gündeme geldi. Merkez Bankası'nın konu- muyla ilgili tartışma da hararetlendi. Bu ilginç kuşku- suz. Ama, sorunun içinde bulunduğumuz koşullarda bizzat siyasal otorite tarafından gündeme getirilmiş ol- ması daha da ilginç. Sayın Karayalçm, finansal krize karşı Merkez Bankası'nın kendi etki alanlarının dışına çıkartılmasını çözüm olarak önerdi. Bunu, vergi alma yetkisini kullanamayan bir yöneti- min, para basma yetkisini kötüye kullandığının itirafı olarak düşünmemiz mümkün. Öte yandan, son hafta- larda Merkez Bankası'nın ekonominin yönetiminde geldiği konuma bakılınca, bağımsız para otoritesi niye- tinin samimiyetine inanmak da mümkün değil. Hazine'nin bütünüyle devre dışında kalması, Merkez Bankası'nı iktisat politikalarının tek düzenleyici ve uygulayıcısı haiine getirdi. Bankanın etkisi de, yetkisi de ekonomiye dönük perspektifi de böyle bir role uy- gun değil. Dikkat ederseniz, bankalarla faiz-döviz sa- vaşı dışında pek bir şey de yapamıyor zaten. Merkez Bankası'nın bağımsızlığında çözüm arayan iktidarın bunu ekonomi politikasmı bankaya ihale et- mek şeklinde anlamış olmasından kaygı duymamız gerektiğini düşünüyorum. Merkez bankaları böyle bir görevi yüklenecek biçimde örgütlenmiş kurumlar de- ğil. Tartışılan, bankayı bütünüyle ekonomi politikasının içine çekmenin tam tersine, kendi göreviyle baş başa bırakma seçeneği. Bunu doğru anlamak gerekiyor. Konuk Yazar Ekonomide bu duruma nasıl gelindi?ALEV COŞKUN Türkiye ekonömisinde son bir aydjr çanlar acı aa çalmaya başladı. Saadet zinciri kopmuş gibi görünüyor. 24 Ocak 1980'de başlaması nedeniyle "24 Ocak Ekonomik Kararlan" adı verilen ekonomi - politikasının bir anlamda çöküşü olarak kabul edilen bu ekonomik kar- gaşanın sebepleri nelerdir? Ekonomi politikalannın başanlan bazı cid- di ekonomik göstergelerle ölçülür. Bu göster- gelere bakarak bir ekonominin makro düzey- de sağhklı olup olmadığını anlayabiliriz. Bu göstergeler şöyle özetlenebilir: • Gelir dağıLımındaki durum nedir? • Ekonomide büyüme hıa, fıyat artış hızı nasıl seyretmektedir? • İşs'izlik oranı ne ölçüdedir? Enflasyon nasıl bir eğri çizmektedir? • Ehş ücaret dengesi ne durumdadır? Ihra- catm, ithalaü karşılama oranı nasüdır? Açık ne orandadır? • Kamu borçlan ne düzeydedir? Kamu ke- siminin borçlanma gereksinmesinde artış var rrudır? Dış ve iç borçlar portföyü nasıl bir seyir izlemektedir? tşte bu göstergelere baktığımızda Türkiye'- nin ekonomide sıkıntıh bir döneme girdiği gözlenmektedir. Şimdi yukanda özetlenen göstergeleri kısaca irdeleyelim: 1- Enflasyon ÖzaFdan beri yüzde onlara düşürülecekti. Yüzde yetmişlerin üzerineçıktı. Dizginlenmeyen kronik bir hale geldi. Bu gi- dişle üç rakainlı bir düzeye ulaşılabilir. 2- Kamu maliyesinin gereksinimi olan pa- rayı temin etmek için özendirici nitelikü yuk- sek faizli kamu kağıtlan (Devlet bonusu vs. gibi) çıkarmak. kamu maliyesi için zaman za- man başvurulması gereken doğal bir ekono- mik tedbırdir. Ancak bu olgu geçici bir tedbir olmaktan çıktı, devamh bir politika biçimine dönüştü. Bu kağıtlardan elde edilen kazanç- lardan ufak bir oranda vergi alınmak istenme- si ters bir etki yarattı. Sıcak para dövize kay- maya başladı. Bu durum, şubat ortasında patlayan döviz talebinin, doiayısıyla döviz fi- yatlannın artışında etkilı oldu. Hükümet bu kamu kağıtlanndan alacağı vergiden hemen vazgeçti. Kamu maliyesinin bir yandan piya- sadan likidi çekmek, öte yandan da iç borç- lannı ödemek için kamu kağıtlan ihraç etme tedbiri, artık vazgeçilmez bir ekonomi aracı bi- çimine dönüştü. 3- Plan hedeflerinin gereği olan yüzde 7'lik kalkınma hedefı tutturulamamaya başladı. 4- Dış ticaret dengesi Türkiye için çok önemüdir. Çünkü Türkiye döviz kazançlannı. petrol ülkeleri gjbi doğal kaynaklardan sağla- yamıyor. Tersine çok duyarlı ve zor olan ihra- cattan, turizmden ve dışanda çabşan vatan- daşlanmızm gönderdikleri tasarnıflardan sağlıyor. Bu döviz girdilerini olur olmaz. sa- vurganca kullandığımız için dış ticaret denge- miz açıklar veriyor. Son yıllarda ihracat ithalat dengesi açığı giderek büyümeye başladı. 1980'Ierde ekonomimiz dış ticarette 3 mil- yar dolar civannda açık veriyordu. İt- halaümız, ihracaümızdan 3milyar dolar fazla olarak seyrediyordu. Ama. bu açık 1992 yılında 8 milyar. 1993 yıllannda 14 milyar dü- zeyine ulaştı. Bu, ekonomi için olumsuz bir re- kordur. Bu durum döviz dengelerini zorladı. Makro ekonomik dengeleri çok olumsuz bir biçimde etkiledi. 5- Türkiye son on yıldır giderek artan ölçü- de dış borcu yükselen nadir ülkelerden birisi- dir. E>ış borçlanmız giderek şişiyor. 1980'de toplam dış borcumuz 13 milyar do- lar civannda idi. On yılda dış borçlar dört, hat- ta beş misü artarak 65 milyar dolara yükselmiş bulunuyor. Bu da ekonomimiz için başka bir olumsuz rekordur. Dış borçlan önlemek için yeni bir borç bul- mak zorunJuluğu ortaya çıkmıştır. Dış. borç- larda da kısır döngüye girilmiştir. 6- Rakamlar. ülkede reel tasarruf eğiliminin azaldığinı gösteriyor. Yüksek seyreden enflas- yon, gelir dağıbmındaki uçurumlara varan adaletsizlik tasarruf eğilimiru olumsuz yönde etkiliyor. Tasarruf eğiGmi cari fiyatlarla yüzde 19.5, sabit fiyatlarla yüzde 15.5 oranında geri- lemiş olarak görünüyor. Döviz tevdiat hesaplannda toplanan tâsarruflar. Türk Lirası mevduat hesaplanrun iki katına çıktı. Reel olarak Türk Lirasf ndan kaçış başladı. .7- Yukanda kamu kesiminin borçlanma poliükasından söz ettik. Kamu kesiminin borçlanmasının, ulusal gelirlere oranlanması- na, kamu kesiminin borçlanma gereği denilir (KKBG). Bu gereksinme ulusal gelirin yüzde 17'sine yükselmişür. Bu da olumsuz bir rekor- dur. Çünkü, 1980'lerde kamu kesiminin borç- lanma gereği, ulusal gelirin yüzde 4"ü düzeyin- de seyrediyordu. Bunun sonucu. iç borçlanma korkutucu boyutlara ulaşmıştır. İç borç stoku 350 trilyon TL.'ye çıkmıştır. Ulusal bütçenin yüzde 30"u faiz ödemelerine gitmektedir. 8- Yaünmlar da bu kötü ekonomik gidişten doğal olarak nasibini alıyor. Bu da çok kötü oluyor. Çünkü yaünmlar geriliyor. Yatın- mlann ulusal gelire oranı düşüyor, sektörel dağılımı da bozuluyor. Yaünmlar özellikle konut ve hizmet sektö- rüne kaymışür. Türkiye için daha önemli sek- törler olan imalat sanayiine. enerji ve tanm sektörüne kayması tercih ediürdi. 9- Tüm bu göstergelerin sonucunda. işsizlik oranlan giderek yükselen bir eğri çiziyor. İşsiz- lik oranmın kentlerde ve özellikle eğitimli gençlerle yüzde 30'lara, ülke genelinde ise yüz- de 16'lara çıktığı gözlenmektedir. Tüm bunlann doğal sonucu olarak gelir dağılımmdaki adaletsizlik korkunç boyutlara varmıştır. 10- Bütçedeki açıklan "KİTleri satarak ka- patmak" biçiminde özetknebilecek olan KİT poütikası nedeniyle KİTler olumsuz etkilen- diler, verimliliklerini kaybettiler. Her gün, her vesile ile KİTlere, Başbakan"- dan bakanlara; özel sektör temsilcilerine ka- dar herkes tarafından yapılan hücumlar nede- niyle KİTler moral yitikliğine, çöküntüye uğ- radılar. Daha önceleri üretim yaparak artıkde- ğer yaratan bu kuruluşlar, ekonomiye ağırlık veren, zarar eden kuruluşlar haiine geldiler. İleri sanayi ülkelerinde ABD. Fransa. İtalya ve Almanya. anahtar sektörlerdeki KİT'leri reorganize ederek verimliliğe kavuşturup eko- nomiye artıkdeğer kazandınlırken, bizde KİTlere saldırmak dayanılmaz, zevkü bir adet haiine getirildi. 11- Dışandan borçlanılarak alınan dövizler cari harcamalar, borç ödemeleri için kuilanılı- yor. Oysa ki, bu dövizlerle katma değer yara- tan, üretim yapan yatınmlara öncelik verilme- si gerekirdi. Devletin üretim yapan yatınmlan durdu. Özel sektörde kimileri daha cazip hale geldiği için fonlannı finansal-rant sektörüne kaydırdı; kimileri de fon yaratamayacak duru- ma geldiği için yaünmlardan vazgeçtiler. Bu duruma kuşkusuz çok kısa sürede (öme- ğin Çiller'in Başbakanlıği süresinde) ne bir yılda ne iki, ne beş yilda gelindi. Bu duruma 24 Ocak'ta başlayan bir ekonomi politikasının sonucunda adım adım gelinmiştir. Üretimden uzak, köşe dönmenin baş tacı edildiği finansal rant ve faize dayalı bir ekonomi politikasının sonucudur bu durum. Arük ciddi tedbirler almak zamanı gelmiş değil, hatta geçmişür. Türkiye çok acil olarak ayaklan yere basan, bir ekonomik istikrar pa- keti uygulamak zorundadır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear