23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK1994 PERŞEMBE 12 DUNYADAN Düşler krallığınınumutışığıj Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze, Rusya'nın demokrat ve totaliter iki yüzüne dikkati î çekerek, demokrasi hareketini desteklediğini ve tüm çabalarının bu yönde olduğımu söylüyor. B ir zamarüar Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı unvanim taşıyan ve şimdi de bağımsız Gürcistan'ın Devlet Başkanbğı koltuğunda oturan Eduard Şevardnadze, "Rusya'da olan biten her şey, bir su damiasındaki güneş ışığı gibi Gürcistan'da yansıyor" diyor. Saçlanna ak düşmüş 65 ya- şındakı delikanlı konuşmasını şöyle sürdürüyor: "En azından iki Rusya var: Biri demokratik, öteki totaliter. Beyaz Ev soru- nunda Veltsin'i destekledim. De- mokrasiden yanayun. Ancak kamünistleriıı Rusya üzerinde büyük bir güçleri var. Mos- kova'da karanlık güçierie oyna- yanlar, Gürcistan'ı da, Ortaçağ karanlığına döndiimteye çaJjşı- yor." Şski Sovyetler Birliği Dışişleri 1 Bakanı olarak dünya liderleri düzeyinde saygın bir konumda olan Şevardnadze, şu ' anda bir devlet başkanı olarak Rusya'ya boyun eğmeye mahkum. Abhazya'da aynlıkçılann sürdürdükleri savaşa, Tiflis'- teki ayaklanmalara rağmen, Şevardnadze, kendine güvenin- den bir şey yitirmemiş. Yalnız "Gürcistan'a dönmem intihar- dan farksızdı. Kendimi bir kay- nar kazana attığunın farkınday- dım" diyor. Kafkas Dağlan> la çevrili Gürcistan, bir düşler krallığı gi- bi. Romalılar, ilk Hıristiyan krallıklanndan birinin kurul- duğu Gürcistan'ı "dünyanın en güzel ülkesi" diye tanımlıyor- lardı. En büyük zaafi, Rusya için taşıdığı stratejik önem. Rusya ordusu için, eski Sovyet cum- huriyetleri arasında en önemli olanı, Gürcistan. Rusya Gür- cistan'ı 1801'de ilhak etti ve Bi- rinci Dünya Savaşı'ndan son- raki üç yıl dışında 1991'e kadar hep elinde tuttu. Başta ister Deli Kaderini Gürcistan'ın kaderiyle birieştiren iinlü lider, "Suhumi'de ölseydim, bu benim için büyük bir onur olurdu" diyor. Petro, ister Stalin, ister Yeltsin olsun; Rusya'nın Gürcistan po- litikası hiç değişmedi: Kaos ya- rat ki. "barışı sağlamak için" Rus ordusu ülkeye çağınlsın. Gürcistan'ın 1991'de bağım- sızlığını kazanmasından beri, sorunlar hiç bitmedi. Abhazya ve Ossetya eyaletlerinde savaş patlak verdi. Sonra ayaklan- malar baş gö'sterdi. Rusya bu güçleri destekledi. Batı da yar- dım elini uzatmayınca. Gürcis- tan'ın Moskova'ya boyun eğ- mekten başka şansı kalmadı. Gürcistan ancak. Rusya baskın olursa ayakta kalabilir. Şevard- nadze de bunu pekala biliyor. "Gürcistan'ın kaderi benim de kaderim" dı>or \e ekliyor: "Gürcistan iniş çıktşlarla doiu gûnler yaşıyor. Ben de öyle. Gürcistan >ok olursa, bırakın ben de vok olavım. Bir daha asla bırakmayacağun. Suhu- mi'de ölseydim, bu onuriu bir son ohırdu." Boris Yeltsin'le arası iyi mi? Şevardnadze'nin gülüm- semesi yanm kalıyor: "Aynı gö- rüşteri savumıyoruz. Politik arkadaşlıkların, eski politik düşmanlıkiara dayanabildiğini unutmayın." Gürcistan'ın en güçlü özel ordusunun başı, eski gangster ve yeni oyun yazan Caba Iose- liani, "Şevardnadze'yi komünist yönetimde yaptıklan için affet- rik" diyor ve ekliyor: "Herkesin nt'fret duyduğu Rus ünparator- luğu için Lşlediği suçları unuttuk. Pek çok iyi şey yaptı. Şimdi Gürcistan'ın tek umudu." Beğımsızlık ilanından sonra, /viad Gamsahurdia'nın Devlet üaşkanlığı'na getırilmesi ol- dukça normal görünüyordu. Ancak göreve geldikten sonra, dcmokrasiyle bağdaşmayacak adımlar atü. 1991'de Gürcüle- x)irdüşkrallığına benzeyen, Kafkas Dağlan'yla çevrili Gürcistan'ı Romalılar, ilk Hıristiyan krallıklanndan birinin kurulduğu "dünyanın en güzel ülkesi" diye tanımlıyorlardı. rin çoğu, Gamsahurdia'nın akli dengesini yitirdiğinı düşünü- yordu. Tıflis'teki kanşıklıktan sonra Gamsahurdia, çareyi kaçmakta buldu. 1992 şubatında, demokrat- lardan oluşan bir koalisyon, ül- keyi kurtarmak üzere, yaşayan en ünlü Gürcü'yü, Şevardnad- zeyi geri çağırdı. Böylece bir zamanlar George Bush, Helmut Kohl, Margareth Thatcher gibı liderle konuşan Şevardnadze, yerel otoritelerle başa çıkmak zorunda kaldı. Şevardnazde, "Dışişleri Bakamyken çok daha güçlüvdüm. Büyük işler yapabi- liyordum" di>or. Şevardnadze '"Suhumi'de bir an ölmek istedûn. Ama şimdi umut doluyum. Zaten yalnızca tam bir iyünser Gürcistan'ın fi- deriiğine soyunabilir." • Le Monde da j basın j savaşında * • Fransa 'da süren tiraj savaşında,buhafta gençlere yönelik ucuz bir gazete çıkararak Le Monde da yerini aldı. ~ri ransı: basınında geleneğin kalesi ' w4 olan Le Monde, pazartesi günü M. yayınlamaya başladığı Infoma- tin'le basın endüstrisindeki kıyıçı savaşa katıldı. Ekonomik durgunluğun sektörü git- tikçe dahafazla etkilemeye başladığı şu günlerde, popüler Parisgazetesi olan Pa- risien 'in ülke çapında yayınlanan organı Aujourd'hui nin bu haftayaym yaşamına atılmasından sonra, Le Monde da bu ör- neği izledi. Her iki yeni yayın da dıişük fiyatlarla satışa çıktı. Aujourd'hui 3.50 Fransız Frankı 'na (60 cent) ve İnfo Matin de 3 franga satıhyor. Her ikisi de var olan Fransız günlük gazetelerinden önemli öl- çüde ucuz. Ömeğüi Le Parisien 'infiyatı 4.50 iken, Le Monde unki de 7/rank. Mali olarak Le Monde 'un deslekledi- ği tnfoMatin tabloidboyutlarmdan biraz küçük. Bu gazete son yıllarda Le Monde okumayı bırakmış olan Paris dışmda ya- şayan kentligenç okuru hedefliyor. Le Parisien 'in Paris dışmda ve genel olarak taşrada dağıtılacak olan Aujo- urd'hui de genç okuyucuya yönelik. İnfoMatin ve Aujourd'hui'nin düşük fiyat politikası, tirajın ve reklam gelirle- rinin yoğun bir baskı altında olduğu Fransız basınmdaki büyük rekabeti daha da ağırlaştırma tehdidi yaratıyor. Fransa'daki gazete ve dergiler diğer sektörleri de etkileyen ekonomik dur- gunluktan son derece olumsuz etkilenmiş durumda. Ne ki, b .^sınm _, "ız yüze oldu- ğu genel sorun .ski sosyalist 'taliye ba- kanı Michel S ıpin 'in hazırlaa\ ı reklam alımları sisv ni reformundan haynak- lanmakta. Ajanslar 'ibi aracüardan reklur^ların alınmasınm sorumluluğunu rekl. •ncı- ların kendis ne veren Sapin'iıı rtj^.mu, reklam sekt< '"ındekigelirleritı gazeteler- den aniden lelevizyonlara akrıasını ve basın reklamlarmda gelirlerin \ı,sde 25 azalmasmı getirmişti. The Financial Times Ruslar Ctinton'tngeEşinekayüsız NATO doruğunun ardından eski Doğu Bloku ülkelerinde görüşmeler yapacak olan din- ton'ın ziyarctine Rus gazeteleri pek az yer ayırdı. Bill Clinton, karısı Hillary ve kızı Chelsea ile klasik bir mutluluk tablosu çiziyor. PostmodernbirABD başkanı • Öylesine sıradan ki.onu karikatürize etmek bile zor. Tum zeka ve kişiliğini ortaya koydu, ancak, halkın tam olarak kalbini kazanamadı. "Onun gibi sırtımı koltuğa yasbyorum, gözlüklerimi bumumun üstüne düşürüyor, bir elimde puro, diğer elimde kalem. bulmaca çözüyorum. O sırada birşev ler sormak için biri içeri giriyor. Clinton gibi genizden gelen günev li bir aksanla 'Ne var?" diye sonıyorum. Bir takun el hareketleri ile zenginleştinneye çaltşıv orum. Ama yine de onu tam olarak taklit edemiyonım" diyor ünlü komedyen Paul Begala ve ekliyor: "Kendine özgü bir ses tonu, ifadesi, hareketleri ve görünüşü olmasuıa karşın o öylesine sokaktaki herhangi bir Amerikalı gibi ki taklit edilemiyor." Geçtiğimiz yıl BiU Clinton. tüm Amerika'yı etkilemesine karşın tam anlamıyla halkın gönlünü kazanmış sayılamaz. Clinton, zekasını ve enerjisini ortaya koydu.Diğer politikacılann aksine olaylann üzerine gitmekten kaçınmadı. Irkçılık sorunundan bütce açığına, orta sınıfın ekonomik problemlerine kadar ülkenin en güç sorunlanrun karşısına dikildi. Bütce açığını azaltma başansının yanısıra Meksika ile serbest ticaret anlaşmasının imzalanmasmın da, Ointon'un politik kariyerindeki önemi yadsınamaz. Yine de tüm bunlara rağmen Bill Cünton'ı gerçek bir başkan olarak kabul etmek zor. Amerika'nın son başkanının, halkın gözünde büyüleyici bir etkisi olduğu gerçek. Beyaz Saray'a yağan mektup yağmuru ve gelen telefonlann sayısının George Bush'un döneminin iki katına ulaşması da bunun somut bir kanıtı. Başanlarının özünde. halkın şiddetle gereksinim duyduğu sorunlan ele alması ve sonuçlandırmaya yönelik gırişimlen yatıyor: Terör. sağlık politikası. ekonomik istikrar ve ırkçılık sorunu. Clinton bir halkçı ama yine de hoş olmayan bir yönü var ki, o da Amerika'nın son başkanının kişiliği. Halkın. onun söylediklerine inandığı konusunda şüpheleri önemli boyutlarda. Skandallann dumanlannın azalması bile bu şüpheleri azaltmaktan uzak. Bill Clinton olgun bir kişiden çok, erken gelişmiş bir çocuk izlenimi vermekte. Sabırlı olduğu doğru. Kampanyası sırasında başkanhk seçimlerini kazanma umudunun söndüğü anlarda bile moralini bozmadan ısrarla devam etmesi ve son olarak NAFTA görüşmeleri süresince karşılaştığı güçlükler bunun en somut örneği. E ski Sovyet günlerinde ABD ve Sovyetler arasında düzenlenecek bir zirve toplanüsı Kremlin'in pro- paganda araçlannın ABD'yle ilgili şpvlar, kitap- lar ve makalelerle son hızla çalışmalanna neden olurdu. Bu yazılar ve filmler istedikleri kadar "zenci problemi". artan işsizlik ya da Amerikan militarizmi hakkında olurlarsa olsunlar kimse bunlan dinlemezdi. Herkes ışıl ışıl mağazalan. rüya arabalan. parlak kıyafetleri ve ufukta yükselen gökdelcnleri görmek için koşuşurdu. Orta yaşlı pek çok Rus ilk Levi's Jean'ine kavuştuğu günü hala zevkle anımsar. Düzenlenen zirve toplantılan son derece görkemli olurdu. Toplantıda yer alan her olay televizyonda yayı- nlanır. atılan her ımza tarihe kazınır ve sıkılan her el de- nizlerin ötesindekı o düşler ülkesi tarafından bir tanı- nma, bir kabul edilme olarak algılanırdı. Ancak tüm bunlar gecmişte kaldı. Rus gazeteleri, Başkan Clinton'un bu hafta içinde yapacagı Rusya ziya- retine çok kısa yer ayırdılar. Bu yazılar da daha çok han- gj ülkenin NATO'ya hangi kapasiteyle katılması gerek- tiği hakkındaki yorumlardan oluşuyordu. Ziyaretle arasında bir bağlantı kurulan tek duygusal olay, bir grup eylemcinin ekimdeki Parlamento olaylannın anısı- na bıraktığı çelenk oldu. Grup daha sonra caddenin karşı tarafındaki ABD elçiliğine yürüyerek binanın önünde " Yankiler eve dönün" diye bağırdı. IAmerikan efsanesi vıkıldı Bunlara ve aşın milliyetçi Jirinovski'nin yabancı düş- manlığına karşın Amerikan karşıtı duygulann artmakta olduğuna dair addi belirtiler gözükmüyor. Aşinalık ve kötü deneyimler komünistlerin başaramadığırü başardı ve Amerikan efsanesini yiktı. Evgeni Kulakov, Rusya'- nın parçalanan illüzyonu hakkında Obozrevatel dergisi- ne yazdığı >anda "Farkına vardığımız ve yitirdiğimiz umut Amerika, bizi tıpkı gençlik gibi geri dönmesi müm- kün olmaşan bir biçinide terkefti. Bir kez daha solmuş je- anlerimizi bacaklarunıza geçirsek bile biz büvüdük ve bi- zim Anıerika'mız artık yok. Tabii, asunda biçbir zaman olmadı." diyor. Mikhail Gorbacov tarafından başlatılan reformlann ilk yıllannda ve Yeltsin'in "yeni Rusya'suun" ilk yıllan- nda Rusya elektrikli telleri İcaldınp, bir parlamento se- çip, bir borsa kurar ve gereken ekonomik reformlan gerçekleştirirse Batı'nın yatınmlar ve dış yardımlarla koşup geleceğine inarubyordu. Evet, gelen bir şeyler oldu. Kiviler. yabancı çikolatalar. Cadillac'lar, coca cola ve Big Mac'ler Moskova'ya doluşmakta geç kal- madı. Ancak bunlar, paralan bu tür şeyleri almaya yet- meyen Ruslar için yoksulluklannı daha da belirleyen şeyler olmaktan öteye gidemedi. Batılı danışmanlar da ülkeye doluştu. Ancak îüks bir otelde birkaç gün kaldı- ktan sonra hazırladıklan raporlann ülkeye pek bir katkısı olmadı. Söz verilen milyarlarca dolarlık yardım hiç gelmedi. Ruslar da önce Gorbaçov'un, ardından Yeltsin'in batıya yapılan ziyaretlerden elleri boş dönme- lerini gitgıde açılan gözlerle izlediler. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Bir Demokrasi Dersi... 12 Mart olmuş, Nihat Erim Başbakanlığa getirilmişti. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevtt, "Bu darbe bana kar- şı yapıldı" deyip, genel sekreterlikten ayrılmıştı. Oysa, 12 Mart ona karşı filan yapılmamıştt. Zamanla görüldü ki, darbe 1961 Anayasası'na karşı yapılmıştır. Darbenin elinden 1961 Anayasası'nı kurtarmak, 87 yaşındaki Is- met Paşa'nın yardımıyla olacaktır. Ne kurtarabilirse... MetinToker in "DemokrasimizinlsmetPaşa'lı Yılları" dizisinin sonuncusunu, "ismet Paşa'nın Son Yılları" ki- tabını okuyorum, yattığım yerde. Metin Toker, "Onuncu Bölüm"e, "inönü Üç Cephede Savaş Veriyor" başlığını koymuş. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'tır. İsmet Paşa, yanında CHP Grup Başkanvekili Necdet Uğur'la birlikte Genelkurmay yollarındadır. Necdet Uğur, yıllar sonra, İsmet Paşa'nın bir ölüm yıldönümün- de izlenimlerini şöyle anlatacaktır: "Konuşma başlayınca Inönü'nün yanılmamış olduğu- nu gördüm. Tağmaç, tam işin içindeydi. Değişiklik öne- rilerini neredeyse ezbere biliyor, ısrarla savunuyordu. Ne ismetPaşa, ne ben öyle bilıyorduk. Elimdekikağıtlar- dan maddeleri zor takip ediyordum. O, bunlarm neden- lerini de ezbere biliyor ve inançla savunuyordu." İsmet Paşa ile Necdet Uğur, Genelkurmay Başkanı Tağmaç'a giderlerken Paşa, Necdet Uğur'a, "Sen tartış- malara katılma" der. öyle giderler. İnönü, başta yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliği, düşünce ve örgütlen- me özgürlükleri, bunlarm anası olan 11. madde olmak üzere, 1961 Anayasası'nın esasları itibarıyla korunma- sında ne denli kararlı olduğunu göstermekte gecikmez. Tağmaç, 12 Mart'taki durumu anlatırken şöyle der: "Neden oldu Türkiye'de bütün bunlar? Türkiye'deki toplumsal uyanış, ekonomik gelişmeden hızlı gittl. Bir dengesizlik ortaya çıktı." Çaresi de, toplumsal uyanışın öne çıkardığı maddele- rin törpülenmesi. Genelkurmay Başkanı'na göre, "ka- bahatin yüzde ellisi üniversitelerde"yd\. İsmet Paşa ise, üniversite özerkliği konusunda son derece duyarlıdır. Konuşmanın o aşamasında şöyle der: "- Bak, iki gözüm. Sen benden ne istiyorsun, biliyor musun? 'Bu memleketin, yetişmeleri için en çok emek verdiği insanlar kendi kendilerini yönetemezler'.. sen benim buna inanmamı istiyorsun!.. Doğrudur, olaylarçı- kıyor, polis geliyor, jandarma giriyor. Hatalar yapılıyor. Ama bütün bunlar halledilebilir hususlardır. Özerklik içinde... Onlar kendilerini yönetemiyorlarsa, onları ben yöneteceğim diye ortaya çıkan kimselerin onlardan faz- lalıkları nedir? Akla gelecek soru bu değil midir? En çok emek verdiğimiz insanlann, en çok yatırım yaptığımız insanların kendi kendilerini yönetemeyeceklerini bana kabul ettiremezsm." Tağmaç, içini daha bir açar; ordu politikaya karışmış- tır; ordu içi sorunlan çözmekte zorluk çekmektedirler. Demokrasinin işlememesinden, özgürlüklerin kötüye kullanılmasından yakınır. Inönü'nün kendisine bir yol göstermesini ister. Bu sırada çay molası verilmiştir. Necdet Uğur, Pembe Köşk'teki toplantıda bir anısını gülerek anlatır. Görüş- meler çok hararetli geçmektedir. ismet Paşa kızmamak- tadır ama, bazen kızar görünmektedir. Hararetlidir. Her şeyi tam bilinç içinde, dozunda söylemektedir. Tağmaç etkilenmiştir. Içtenlikle konuşmaktadır. Çay molasında Uğur ile yan yanadır. Uğur da hararetlenmiştir. Genel- kurmay Başkanı, bir konuyu açmış, anlatıyor. Uğur bir bakar ki, genel başkanının uyarısına karşın kendini tuta- mamıştır, konuşmaktadır. Bu sırada bir el uzanır, kolunu sıkar. Bu ismet Paşa'nın elidir. Necdet Uğur şöyle der: - Anladım ki, etkileme alanının benim amatörce göste- receğım bir tepkiyle bozulabileceğinden endişelidir... Necdet Uğur kıpkırmızı kesildiğini ve bir daha ağzını hiç açmadığını anlatır. inönü, kendisine yol göstermesi- ni isteyen Genelkurmay Başkanı'na şu karşılığı verir: - Sen benden tılsımlı bir anahtar istiyorsun, zorluklar- la karşılaştığında hemen kapıları açıverecek. Cemiyet- lerin hayatlannda tılsımlı anahtarlar yoktur. Demokrasi- nin yerleşmesi sabır ister, sebat ister. Fransız Ihtilali'- nden sonra iki defa krallık geldi. Şimdiki 5. Cumhuriyet- tir. Bizde de yıllar geçtikçe şikayetler azalacak, demokrasiye müdahaleler seyrekleşecek, hafifleyecek- tir. Hür vatandaş ve hür cemiyet olarak yaşamak, her suretle Türk milletinin hakkı ve liyakatidir. Bir şeyi unut- mayın; milletçe yükselmemiz, ancak demokratik rejim içinde, insan hakları rejimi içinde kabil olacaktır... ••• Dünyanın bir ucundan, Avustralya'nın Sydney'inden Ozan Nihat Ziyalan, "Abidin Dino 'nun Ayak Deseni" şii- rini gönderdi, şöyle: "ağırlık altında ezilen değil ağırlığı kaldıran/tarak ke- miğinden genişleyen çıtırtıyı/yükündeki derdi ezgileyen ayak/gövdesini ve aklından geçenleh basışında incit- meyen/çakan şimşekteki ışıltıyıldenizin dalgalanmasın- daki salıncaklanmayı taşıyan/gurbette ana dilini konu- şan birini duyunca heyecanlanan/mutluluğu resmeyle- yen ayak suladığı çiçeklerin iç rahatlaması ötelere vuranlelleri- ni de işe karıştıran/alınterini ve emeği/bahçe eyleyen ayak." BULMACA "- 3 SOLDAN SAĞA: 1/ Yiyecekleri, içine su koymadan kendi su ve buhanyla pişirme yönte- mi. 2/ Fenike mitolojisin- de en büyük tann... Tö- ren. 3/ Divan edebiyatın- 4 da manzum bilmece... c Büyük demiryolu durağı. 4/ Yapraklan sebze ola- 6 rak kullanılan bir bitki... j Boru sesi. 5/ Düz-ve ensiz kılıç... Bir kumar aracı. 6/ 8 Benzer, denk... "Bu dü- Q zen böyle mi gidecek/—'- ler fılleri yutacak/Yedi 1 2 3 4 nüfuslu haneye/Üç buçuk tayın yetecek" (Orhan Veli). 7/ Burun iltihabı... Eksiği olmayan. 8/ Yünü doku- macılıkta kullanılan bir koyun cin- si. 9/ Meyve kurusu... Arka tara- fında kırmalan çok, bacaklan dar bir tür pantolon. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İlkbaharda daha çok buğday tarlalannda rastlanan ve mor renkli çiçekler açan bir bitki. 2/ Yeniçerilik zamanında askere veriltn aylık... Dolayh olarak an- latma. 3/ Koridor. 4/ Asya ile Avrupa'yı ayıran dağ sırası... "—'ler pençe-i kahnmda olurken lerzan/Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek" (Yavuz Sultan Selim). 5/ Küçük bir alan üzeri- ne odaklanmış yoğun ışık kaynağı... İlgj çekici ve değişik kimse. 6/ Bir kürk hayyanı... Giysi kesimi... Numararun kısa yaahşı. 7/ Bir savaş uçağı tipi... "Fena değil" örneğinde olduğu gibi, bi- linçli hafıfsemeye dayanan söz sanatı. 8/ Japonlar'ın ulusal dini Şintoizm'de güneş tannçası. 9/ Tıp dilinde derinin kanlanması- na verilen ad.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear