22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 270. Tİ.SAYI 24778 S A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 1AĞUST0S1993PAZAR tsmet İnönü'nün 31 Ocak 1938'de yayımladığı "Başvekil Genelgesi" hâlâ yürürlükte "Hiçbireserinyıktmknasınameydanverilmeyecek" OKTAYEKİNCİ Yıl 1938. aylardan ocak, Atatürk "Reisicumhur", Ismet İnönü ise "Başvekü"... Genç Türkiye Cumhuriyeti, Ulu- sal Kurtuluş Savaşı'nın ardından Lozan'da tûm dünyaya kabul ettir- diği siyasi bağımsızhğını, ekonomik alanda da güçlendirebilmek için sözcüğün tam anlaıruyla ulusal bir "seferberlik" içinde. Yurdundörtbiryanı "demirağlar- la" örülüyor; Anadolu'nun birçok yöresinde şeker, kumaş, çimento ve makine fabrikalan kuruluyor: An- kara, İstanbul. İzmir, Trabzon gibı kentler için yabancı uzmanlar çağn- larak imar planlan yapılmaya baş- lanmış; Halkevleri, Köy Enstitüleri gibi ulusal eğitim yuvalanyla, halkın bügi, kültür ve •'yaratıcıbk" düzeyinin yükseltilmesi yönünde gece gündüz çalışmalar sürüyor... Böylesi bir kalkınma seferberliği içinde, devletin zaten son derece kıt olan kaynaklan ise kuruşu kuruşu- na değerlendirilerek yatınm projele- rine harcanıyor. Türkiye, bilimi ve teknolojiyi "gavur icadı" sayan Os- manh kımliğini hızla terk edip, çağ- daş uygarbk düzeyini yakalamaya çalişıyor... Acaba. bu köklü değişim içersin- de, bir yandan Batıb ülkelerdeki ge- lişmişbk hedeflenirken, öbür yan- dan "ulusal kimliği yitirmemek" B,1 aşvekil îsmet imzasıyla 31 Ocak 1938'de yayımlanan bir genelgede, Türkiye'deki tüm tarihsel yapılann ve "Çok eski zamanlara ve yabancı medeniyetlere ait eserlerin" kesinlikle korunmalan, buna aykın davrananlar hakkında ise "şiddetle takibat yapılacağı" hükme bağlanıyor. için ne yapmak gerekir? Bu soru. ulusal bağımsızbğını "uluşca" savaşarak kazanan bir ül- ke için çok daha önem kazanıyor. Ülke coğrafyasını yeryüzünün ayncahkh bir köşesi yapan larihsel zenginlikler, salt ulusal kimbğin ko- runması açısından değil, geçmiş uy- garhk birikiminın geleceğe dönük bir '"kaynak" olarak değerlendınl- mesi bakımından da vazgeçilmez bir görev olarak Cumhuriyet hiiküme- tinin önünde duruyor. Ne var ki. bir yandan devlet ola- naklannın zayıfbğı, öbür yandan "kalkınma projelerinin" önceliği, ülkenin geleceği için yaşamsal önem taşıyan bu "milli" görevin yerine ge- ürilebilmesinde ciddi engeller oluş- turuyor. Birçok ilde, tarihsel yapılar ya bakjmsızhktan ya da "imar istek- lerinden'" ötürü teker teker yıkılı- yor. Birçoğu da yeterli uzman oulu- namaması nedeniyle. bilgisizce yapılan onanm ve müdahalelerle kültürel değerlerini yitiriyorlar... İşte böyle bir süreçte. 1938 yılının 31 ocak tarihinde. tüm valiüklere, bakanlıklara ve ilgili kuruluşlara, sı- kj bir "Başbakanhk Genelgesi" gönderiliyor. "Başvekil İsmet" im- zasını taşıyan genelge. eski eserlerin tahribatına yol açan baa uygulama- lan örnek göstererek ülke düzeyinde "hiçbir eserin, hiçbir bahane ıle yık- tınlmasına kaü'yen meydan verilme- mesini" emrediyor: ve "aksi takdir- de, yıktıranlar ve müsamaha eden- ler hakkında şiddetle takibat yapıla- cağı" yine tüm ilgjlilere önemle du- yuruluyor. İnönü'nün bu genelgesi, ulusal bağrmsızhk ve kimbk için, eski eser- lerin korunmasına yönelik olarak 1938'ler Türkiyesi'ndeki "resmi bi- lincin" düzeyini göstermesi yanın- da, yine o yıllarda Cumhuriyet hü- kümetinin kültürel mirasa olan bakışının da ne denli "evrensel" ol- duğunu kanıtlayan tarihsel bir belge niteliği taşıyor. Son derece kıt ekonomik koşulla- ra karşm, devlet hazinesinden tarihi eserlerin onanmına pay aynlabil- mesi; hatta, yine genelgedeki ifadey- le, "çok eski zamanlara ve yabana medeniyetlere ait eserlerin toprak altından çıkanlmasına" bile çalışıl- ması, o yülann koşullan göz önüne alındığında. 1938'lerecan veren "Lo- zan ruhunun", bugünkü rant ekono- misine kan veren "83 ruhu" karşısı- nda ne denli uygar ve yurtsever bir duyarbbk tasıdığını da kanıtlıyor. Başvekil Ismet'in. 31 Ocak 1938 tarihli genelgesinı, geçen aylarda TBMM'ye verilen ve "kamulaştınl- mayan" kültür mirasırun imara açıl- masını öngören yasa taslağının tar- üşıldığı bir topîantıya. Prof. Dr. Maruf Önal kendi özel arşivinden getirdi. Okuduktan sonra da şunlan söyledi: "Ashnda bu genelge şimdi de geçerlidir. Hiçbir T.C. hükümeti. bu genelgenin tersi bir uygulamayı, yasayla bile olsa yürürlüğe soka- maz. Çünkü, aksi halde, 'Türkiye'- nin' hükümeti olmaz..." Mimarlar Odasrnın, tüm yayım organlanyla, yirmi bini aşkın mima- ra "uymalan için" duyurduğu bu tarihsel genelgeyi, biz de tüm Cum- huriyet okurlanna armağan ediyo- ruz. Ve. cumhuriyetimizin 50. hükü- metinin Sayın "Başvekili" Tansu Çiller'e de şu dileğimizi iletiyoruz: Lütfen, Sayın Yardımcınız Erdal İnönü ile birlikte, Başvekil İsmet"in bu genelgesini "a>"nen" imzalayıp. "tamimen vilayetlere ve malumat için vekaletlere ve müstakil makam- lara" yeniden iletiniz. Türkiye'nin. 55 yıl öncesinden çok daha fazla, bu yüksek bilince ve bu "resmi duyarh- lığa" gereksinimi var... BİR 'LOZAN RUHIP BELGESİ îsmet İnönü'nün, tarihsel mirasın korunmasıyla ilgili 'Başvekil' genelgesi 31.1.1938 Hükümetçemühim maddi fedakarhklar ihtiyar edilerek memleket içindeki milli ve tarihi eserlerin tamirine ve hatta çok eski zamanlara ve yabana medeniyetlere ait eserlerin toprak altından çıkanlmasına çahşıldığı halde sarih nizamlara ve mükerrer tebliğ ve ihtarlara rağmen imar mefhumunu yanlış anhyan bazı memurlann bu hususta ufak bir ihtisası bile olmadığı halde görüş ve muhakemeleri bakımından ehemmiyetsiz sandıklan çok luymetli milli eserlerimizi bimehaba yıkmakta ve yıkürmakta olduklan teessüfle görülmektedir. Ezcümleenyakın misaller olmak üzere İstanbul Vilayeünde Üsküdar'damimar Sinan'm kıymetli bireseri olan Mihrimah imaretinin, alakadar dairenin ikaz ve mümanaatına rağmen yıktınldnp, Edirne'de yine Mimar Sinan asanndan İkikapıb hanın ve Ürgüp-Kayseri yolu üzerinde Alaeddini Keykubat zamanından kalma Sanhan'ın aynı akıbete uğratıldığı anlaşılmış ve müsebbipleri hakkında kanuni takibat icrası alakadar makamlara bildirilmiştir. Milb' varbğımızı ve medeniyetimizi bugün ve gelecek asırlarda dünyaya tanıtan ve tanıtacak olan kıymetli abidelerin manalı mânasız bahanelerle yıktınlması değil. bilakis beşerin ve tabiatın tahribatma karşı titiz bir itina ile korunulması mültezimdir; yalnız kanuni bir vazife değil milb bir borçtur. Bir eserin kıymetini muhafazası lazım olup olmadığını ancak mütehassıs olan daire tayin edebileceğinden bundan sonra şehir ve kasabalarda, köylerde ve kırlarda mevcut bulunan eski eserlerin her gûna tahribata karşı muhafazalanna itina olunmasını ve Maarif Vekaletinin muvafakaü abnmadıkça hiçbir eserin hiçbir bahaneile yıktınlmasına katiyen meydan verilmemesini talep ve aksi takdirde yıktıranlar ve müsamaha edenler hakkında şiddetle takibat yapılacağını tamimen beyan ederim efendim. Tamimen vilayetlere ve malumat için Vekaletlere ve müstakil makamlara yaztlmışür. Başvekil Îsmet İlaç tüketiminde Avrupa'dan öndeyiz KONYA (AA) - Konya SSK Hastanesi başhekimi Dr. Hüsnü Bozkurt, Türkiye'de yılda 4.5 trilyon lirabk ilaç kullanıldığmı. bu rakamın gebşmiş ülkelerde çok daha az olduğunu söyledi. Yaptığı açıklamada yanbş ve gereksiz ilaç kullanımı nedeniyle sağbğın daha çok bozulduğunu, önemb' ölçüde ekonomik kayıp meydana geldiğini de belirten Dr. Bozkurt, "Türkiye'deki sağlık kuruluşlarının elini bağlayan en önemli etmenler arasında ilaç tüketimi bulunmaktadır. SSKMı hastalar Özelükle biünçsiz tüketilen ilaçlara ödenen paranm miktannm yüksek olması, bu sektörleri ekonomik açıdan da yıpratmaktadır" dedi. Geçen yü Türkiye'de 4.5 trilyon lirabk ilaç tüketildiğini, bu rakamın gebşmiş ülkelerde 2 trilyon lirarun üzerine çıkmadığıru vurgulayan Dr. Bozkurt, "Aynca pobkbniklerimize başvuran hastalann büyük bölümünün bilinçsiz ilaç kullanımından kaynaklanan hastabklardan şikayetçi olduklan gözlenmektedir. Çok ilaç içmek, hastabğı tedavi etmeyeceği gibi yeni sağbk sorunlan da yaratmaktadır" diye konuştu. Dr. Bozkurt şunlan söyledi: "Bu 4.5 trilyon h'rahk ılacın 1 trilyon 391 milyar gibi önemli birkısmı ise SSK'b hastalar tarafından tüketilmektedir. Birçok sağbk kunıluşunun başîatuğı ilaç kısıtlamasının yaygınlaşünknasında yarar vardır." Aileboyu AIDS SOFYA (AA) - Bulgaristan Milb AIDS Laboratuvan Müdürü Radka Argirova, AIDS'in ülkede aile hastabğı habne dönüştüğünü ileri sürdü. Son olarak tüyler ürperten bir gerçekle karşılaştıklannı bebrten Argirova. "Yeni doğmuş 11 bebekten 5'indeAIDS virüsüne rastladık. Burgaz ve Varna şehirlerinde AIDS hastalannın yüzde 80'ini evb aileler oluşturuyor" dedi. Resmi rakamlara göre Bulgaristan'da 113 kayıtb AIDS hastası bulunuyor. Ancak uzmanlar gerçek AIDSTi sayısının lOOOcivannda olduğunu tahmin ediyorlar. Ülkede AIDS hastalannın sayısı son 5 yü icerisinde büyük bir artış gösterdi. Milb AIDS Laboratuvan'ndan edinilen bilgilere göre son 5 yıl icerisinde AIDS'ten 21 kişi hayatını kaybetti. Uzmanlar, Bulgar halkının hastabğa karşı pek ciddi tepki göstermediklerini, bunun da korunma yöntemlerinin tam olarak uygulanmamasına ^ol açtığını bebrttiler. Rusya'da olduğu gibi Kazakistan'da da enflasyon ve işsizlik tehlikeli boyutlarda Kazakistan, bağımsızolmanıntadınıyaşayamıyor MKEEDVVARDS Topraklan ABD'nin üçte birine eşit olan Kazakistan. Sovyetler bir- liğinin dağılmasından sonra varolan ekonomik sistemin yıkıbnası ve ye- rine yeni bir sistemin kurulama- masından kaynakianan sorunlarla karşı karşıya. Rusya'da olduğu gibi Kazakistan'da da enflasyon ve işsiz- lik tehlikeb boyutlarda. Kırsal alan- lardan kentlere göç, önü abnamaz bir akın habnde. Ne var ki kentlerde de iş bulmak neredeyse olanaksız. Bağımsızbk. tüm sorunlarla tek başma boğuşmak demek, Mosko- va'dan en ufak bir yardımın gelme- mesi demek. Çevre koruma uzmanı Marasfa Nıırtaziıı, eskiden de Mos- kova'dan destek görmediklerini be- lirterek "Eskiden Kazakistan, So\- yetlerin bir sömiirgesiydi" diyor. B,'ırgoruşegore Kazaklar şöyle ayırt ediliyor: "Eğer bir insan atalannın adını yedi ceddine kadar bilemezse, Kazak değildir." Doğu Kazakistan'da kurşun ve çinko antma ve uranyum işleme te- sisleri kentlerin havasını büyük öl- çüde kirletiyor. Güneybatıda sulan çekilmiş Aral Gölü sağbk açısından tehlike yaratıyor. Bu bölge pamuk üretimiyle ayakta duruyor. Aral Go- lü'nû besleyen Amu Derva ve Siri Derya nehirkri pamuk tarİalannı su- lama amacıyja kanallara verihnce debisi düştû. Üstelik yapaş gübreler ve ilaçlama, nehirlerin sularını kirlc- tinee Aral Gölü de kirlilikten payını aldı. Gölün vüzey alaıu yüzde 40 aza- lınca, göl vatağında biriken gübre ve ilaçlama kalıntıları riizgarlann sa- vurmasıyla yakmlardaki köy ve ka- sabalarda yaşayan insanların bağı- şıklık sistemiıide büyük ölçüde hasar meydana getirdi. Boğaz kanseri, sa- rüık, solunum hastalıkları giderek yayıldı. Kazakistan'ın başkenti Alma-Ata etaıa yeri anlamına gebyor. Ancak son günlerde sürdürülen yoğun eko- nomik görüşmeler kentin adına ters düşüyor. ABD'den ve Avrupa'dan gelen petrol ve doğal gaz şirketleri- Kazakistan'daender rastlanan pazarlardanbiri. Lcuz ve kalitesiz Avnıpa malınısatmayaçaltşanKazak kadırdar. nin temsildleri, Çin ticaret sözcülen, İtalyan Fiat şirketinin mühendisleri kenti kuşatmış dunımda. Hükümet. kapitalistlere tüm kapılannı açma eğibminde. Yönetim kadrolannda yaygın olan görüşe göre Marksizm artık işlerbği obnayan bir sistem, an- cak kabntılan bir gecede yok edile- miyor. Sovyetlerin demir kafesi kalktığı zaman Kazakistan uzun yü- lar hapiste kalan tutuklular gibi ka- rarsız ve güçsüzdü. Moskova'nm denetiminden kurtulduklanna son derece sevinmekle beraber, kendi iç- lerinde kuvvetli bir bağımsızhk ha- reketi başlatamadılar. Kimdir Kazaklar? Eskiden göçe- be olan Türk kökenb Kazaklar, Cengiz Han'ın ıstilasından sonra Moğollara özgü yüz hatlanna sahip obnuşlar. Bir görüşe göre Kazaklar şöyle ayırt ediliyor: "Eğer bir insan atalarının adını yedi ceddine kadar bileme7.se, Kazak değildir." Kazak- lann göçebe olduğu dönemlerde bozkınn ortasında bir kızla bir er- kek karşılaşüğında evlenmeye karar verirlerse yakın akraba olup ol- madıklannı ancak yedi cedlerinin dökümünü yaparak anlayabibyor- lardı. Komünizm'den önce Kazaklar Müslümandı. Bugün yine Müslü- manlığa inanıyorlar. Ancak ılımh Sünni mezhebini yeğbyorlar. Bir Kazak İmam "Ben kızmun ve kan- tnın pece altında sıkıntı çekmesini is- temem " diyor. Kazaklar başka bir görüşe göre şöyle tanımlanıyor:"Tûrk, Arap veya Acem soyadımn sonuna o>, e>, veya in getirecek kadar Rusyalı- laştırılmış insanlar." Kazaklar Ruslann denetimine 1700'lerde girdiler. Çarlar smırboy- lannı koruyan savaşçı Rus askerle- rini bölgeye gönderek Asya'daki ti- caret yollanru korumalan altına aldılar. Ruslar Kazakistan'daki ge- niş otlak ve çayırlara göz diktikle- rinden sürekü saldınlarda bulunu- yorlardı. Baa Kazak Hanlan Rus istilasına bo>Tin eğerken, kimi Han- lar inatla topraklannı savundular. 19. yüzyılın sonlanna doğru Ruslar ve Ukraynablar yığınlar habnde bölgeye gelerek yeşil alanlan tanma açtılar. 1917'deki Rus Devrimi'nden son- ra Kazaklar bağımsızbklannı ka- zanmak istedilerse de 1920'de Mos- kova ve Bolşevizm'e yenik düştüler. 1929'da toprak kolektivizmi zorla uygulamaya konulduğunda, pek- çok çiftçi hayvanlannı komünistlere vermektense toplu halde öldürmeyi yeğledi. Diğer curnhuriyetlerde ol- duğu gibi öğretmen ve din adamlan Gulag Takımadalan'na sürüldü ve- ya idam mangalan tarafından öldü- rüldü. O dönemde birçoğu kıtbklan obnak üzere 3 milyon Kazak'ın öl- düğü sanıbyor. Sovyetler Birbği'nde yönetim karşıtlan kuzeyde Sibirya'- ya. güneyde Kazakistan'a sürülür- dü. Bugün Kazakistan'ın 17 milyon olan nüfusunun yüzde 4O'ı Kazak, yüzde 38'i Rus. Bir milyon civann- da Alman bulunuyor. Büyük Kate- rina tarafından 1700'lerde Rusya'da yerleşmeleri için davet edilen Al- manlar, 1941 'de Almanlann Sov- yetler'e saldınsı üzerine Sibirya ve Kazakistan'a sürülmüşler. Bugün- lerde Kazaklar yönetimde baskın. Kazaklann yönetimindeki hükü- met, Kazak dibni devletin dili ola- rak ilan etti. Ancak Rusça daha yaygın olarak kullanıbyor. Türkiye'in ilk su perileri havuza girdi REYTIAN OKSAY Dünyaya Esther VV'ilUams tarafı- ndan tanıtılan senkronize yüzme ya da gösteri dünyasındaki adıyla su balesi, ülkemizde de ilk kez Fener- bahçe'deki Galatasaray Tesisleri'- nde kurslanna başladı. Su sporlan kapsamında sürdürülen çalışmalar, gerek öğrencilerin, gerek antrenör- lerinin coşkulu çabalan>la kısa za- manda büyük ilerleme kaydetti. Çabşmalar Fransa'da senkronize yüzme dalında isim yapmış Marie Yddız Serimer'in antrenörlüğünde sürdürülüyor. Anne Fransız. baba Türk bir aileden gelen ve 16 yıldır Fransa'da yaşayan Yıldız, öğrenci- lerini büyük bir disiplin içinde çalış- tınyor. Yeni bir spor dalı Senkronize yüzme ülkemizde an- cak olimpiyat oyunlan çerçevesinde izleyebildiğimiz, hakkında pek fazla bilgimizin olmadığı bir spor dalı. Yıldız, su balesini şöyle tanımlıyor: "Ktsaca, beraber yüzme olarak ta- nunla> abileceğim su balesi. belli bir- takım hareketleri içermesine karşuı serbest artistik fıgürlere de olanak tanıyor. Bu bakımdan buz patenine benziyor. Belli hareketlerin içinde yelken. balet-leg gibi pozisyonları sa- yabiliriz. Pozisyonların bileşiminden koreg- rafî doğuyor. Genelde kadınlann yaptığı bir spor dalı. Su balesinde es- tetik çok önemli olduğundan sudan çıkan gfizel bir kadın bacağı, erkek bacağıyla karşılaştırıldığında göze daha hoş geüyor. Ancak artık Fran- sa'da bacakları düzgün erkekler de bu spor dalına el attı." Türkiye'de er- keklerin Yıldız gibi bir antrenörle çalışmaya can atacaklan apaçık or- tada. Ancak şimdılik kaydı ile yal- nızca bayanlara açık bir spor. Su balesinin geleceği Çabşmalara katılmak için yüzme bilmek ve suya alışkın olmak yeterli. Üstelik yaş sının bilearanmıyor. Ne var ki yaşı ilerlemiş, aile sorumlulu- ğunu yüklenmiş bayanlann yoğun antrenman temposuna ayak uydur- malan biraz zor. Şu anda haftanın 4 günü birbuçuk saatten haftada altı saat çabşma yapılıyor. Su topu. yüz- me takımından olanlar veya "kara balesi" yapanlar tercih ediliyor. Yerde ve suda yapılan balede ortak hareketler var. Ancak su balesinde izleyici tarafından görülebilmesi için hareketlerin daha abartılı olması ge- rekiyor. Yıldız. Türkiye'de su balesinin ge- leceğinden umutlu. Gençlerin bu yeni spor dalına ilgi duyacaklanna, gösteri yapacak düzeye çok kısa za- manda ulaşacaklanna inana bü- yük. Amaç olimpiyatlar Olimpiyatlara sporcu yetiştirmeyi bile göze abyor. Yurtdışında sür- dürdüğü Avnıpa Kültür Çabşmaian dalındaki eğitimini tamamlar ta- mamlamaz, Türkiye'ye dönüp senk- ronize yüzmeyi sağlam temelkre oturtmayı planlıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear