25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18MAY1S1993SAU 12 DIZIYAZI HAYALİ İHRACAT DOSYASI T U N C A Y Zabıtlarageçmeyen bilgilernelerdi? • Hayali İhracat Komisyonu'na bilgi veren Ekrem Pakdemirli, konuşmasının bir yerinde teypleri kapattınr, vereceği bilgilerin tutanaklara geçmemesini ister. İsteği kabul edilir. Raks ve Çukurova ile ilgili ayrmtılann ne olduğu gün ışığına çıkmaz. • Raks fırmasıyla hiçbir ortaklık ilişkisinin bulunmadığını kaydeden Pakdemirli'nin zabıtlara geçirmediği bölümde, Çukurova Holding'in 250 milyon dolarlık akreditifinin Tansu Çiller'in imzasıyla ödendiğini, komisyona aktardığı öğrenildi. -5- ANKARA- Eski Maliye Bakanı ve Dış Ticaret Müsteşan, ANAP Manisa Milletvekıli Ekrem Pakdemirli, 16 mart tarihinde Hayali İhracat Komisyonu'nda ifade verirken Devlet Bakanı Tansu Çiller ile Raks ve Çukurova firmalan ara- sındakı ıhşkılen anlatan bılgiler de verdi. Ancak bu bılgiler Pakdemirli'nin isteği üzerine tutanak- lara geçinlmedi. Pakdemirli. bilgilerin tutanaklarda yer alma- ması için teypleri kapattırdı ve zabıt tutturmadı. Kendisinin Raks fırmasıyla hiçbir ortaklık iliş- kisinin bulunmadığını kaydeden Pakdemirli'nin zabıtlara geçirmedıği bölümde, Çukurova Hol- ding'in 250 milyon dolar olan bir akreditifinin Tansu Çiller'in imzaayla ödendiğini, komisyon üyelerine aktardığı öğrenildi. Pakdemirli'nin tu- tanaklara geçirmediği sözlerinin ardından ko- misyon üyeleri, Devlet Bakanı Tansu Çiller'in komisyonda bilgi vermesini istediler. Ancak bu- na Pakdemirli ve komisyonun DYP'li Başkanı Mahmut öztürk karşı çıkü. öztürk'ün teklifı üzerine Hayali İhracat Komisyonu'nda, Bakan Çiller'in yazıh ifade vermesi kararlaştmldı. Bu konuda, Pakdemirli ile komisyon üyeleri arasmdaki konuşmalar şöyle: • ALTUN- 1990 yılında vergi iadesi sıfirla- ması gerekirken 1992 yılında Tansu Çıller Raks fırmasına 350 milyar liralık bir ödenek yaptığını söylüyor. Sayın Çıller bilgi versin. Gazete yazdı. • PAKDEMİRLİ- O yaayı okumadım, ama konuyu biliyorum. Konu şöyle, biz bir yerde 24 ağustos tarihinde mesela "ben akrediüfimı aç- tım. bu hesaba güvenerek akreditifımi getirdim, sen bunu bana vermek mecburiyetindesin" diye başvuruyordu. Biz de olmaz demişizdir. Bizden sonraki Iktidarlar olur demişlerdir ve bu da bir siyasi tercihtir. Orada kötü niyet yok. • ALTUN- Mûsteşar, genel müdür imzala- mamış, bakan resmen imzalamış. • PAKDEMİRLİ- Genel müdür bakanın üs- tünde mi altında mı? • ALTUN- Hayır, değil tabü. • PAKDEMİRLİ- 'Siyasi sonımluluğu alı- yorum demıştır' yapmıştır. • ALTUN- Bunu ödemiş, bakan emriyle. Yalnız bunun ödeme şartlan da gelmesıne rağ- men 6 aylık zaman süreci 1.5 yıh aşmış. 'Bu olayı 6 ay içinde öder' diyor. Bu olay 6 ay değil ki. • BAŞKAN- Bu Raks'la, daha doğrusu Tek- fa ile bir alakanız var mı? • PAKDEMİRLİ- Hiçbir alakam yok. 1980'e kadar 25 bin lira, 10 bin lira en babayiğit olarak bir şirkette 150 bin liralık hissem vardı. Teşvik ve uygulamaya gelince, hepsini satüm. Ercanoğlu hissem vardı, Koç'ta vardı, falan özel sektörde çalışıyordum ve tasarruflanmı böyle şirketlere yatırmıştım. 1980'de geldiğim zaman hepsini çıkardım. Hiçbir zaman Raks'la, tzmir Demir Çelik'le ortaklığım olmadı. Esas orada Raks değil, Çukurova'nın çok büyük akreditifî vardı. Ben olaylan bildiğim için söylüyorum. Çukurova'nın 250 milyon dolar civannda akre- ditifi vardı. Bu kısmı zabıtlara geçmesin sayın başkan. • BAŞKAN- O zaman mikrofonu kapatahm ve bu kısmı zapta geçmeyelim. (Konuşmalann bu kısmı banta alınmadı ve zapta geçmedi) • BAŞKAN- EğerSayın Çiller'ıçağırmakicap ediyorsa, ayın 24'ünde bizim çalışma süremiz bi- tiyor. Bu perşembe günü çağınnamız lazım. Çünkü cuma günü hiç kimseyi bulamayvz ve yansını da bugün çıkarmam lazım. Karar ve- relim bu konuda. • İBRAHİM ARISOY (Niğde)- Sayın hoca- rrun söyledıği gibi onun tasamıfunda bir olay. • PAKDEMİRLİ- Aynı şey onun için de ge- çerh. •SAÜH KAPUSUZ (Kayseri)- Şayet bura- da gerek görüyorsaruz, fıkir olarak gelsin diye- lim. • ALTUN- Ben gelsin diyorum mesela. • PAKDEMİRLİ- Bana göre tamamen bir siyasi tercihtir. Hayali ihracatla ılgjsi yok. • ALTUN- Ama para ödenmiş, ayru şey. Ceyhan Bektas 'AdımçıkrLuş birkere' SEVtM ERTEMUR ERTAN SERT VE SEKRETERİOYA DEMtR-Ertan Sert 55 mil>on dolarlık Marmaris hayali ihracatnun içinde yer alıyordu. İzmir DGM'ce 10 yıl ağır hapis cezasına çarptırüan Sert cezaevindeyken başta dönemin Başbakanı Turgut Özal olmak üzere üst düzey >önetici- lerine gönderdiği mektupla dikkat çekti. Sert mektubunda konuşursa pek çok politikacının başmın yanacağım öne sürdü. Sert cezaevinden çıktıktan sonra da suskunluğunu sürdürdü. Sert, yargüanırken sekreteri Oya Demir de sanık sandalyesindevdi. (Fotoğraf: NecarJ Aygın) • PAKDEMİRLİ- Hayali olduğunu nereden biliyorsunuz? Diyeüm ben kendi kendime söyle- dim, benim şüphemi dikkate almayın. Onun ha- yali olduğunu nereden biliyorsunuz? Ama illa 'gelsin' dersemz, bilemem. • ALTUN- Hayır, çok kişinin bilgisıni aldık, bizi bügilendirsin, tereddütten kurtulalım. • ARISOY- Hayali ihracatla ilgjsi yoktur. • ALTUN- Şimdi kaynak kullanma fonu bir de şeyle ilgili değil mi? Ben de onu diyorum, onunla ilgiîdir bu da. Yani ismi hayali ihracat. • PAKDEMİRLİ- Son olay DEFİF (Des- tekleme Fiyat İstikrar Fonu) olayı. • ALTUN- Tabü son olay DEFİFür onunla ilgilidir bu. Ne yapalım, 15 gün uzar komisyo- nun sürcsi. • PAKDEMİRLİ- Uzattıkça birisi çıkacak, niye uzattınız diyecektir. • ALTUN- Peki perşembe günü olsun o za- man. • KAPUSUZ- Bence gerek yok. • PAKDEMİRLÎ- TC'nin organlan var, gi- der onlar ilgilenir' der biter yani. Ben de yapabi- lirdim onu. Ben hakkı müktesebı orada teslim edebihrdım. Adam dava açıp, bizi mahkum da ettirebilırdi yani vermedım dıye. • ALTUN- Sen Reısicumhurun eşini, herkesi çağınyorsun. 'Canım bu DEFİFle ilgili bunu da çağıralım' dedik. Dokunulmazlık varsa, Mehrnet Ali Yılmaz'ı da çağırdık, o da bakan. • ARISOY- Mehmet Ali Yılmaz'a da bir suç- lama var. • ALTUN- Suçlama değil, ben bir öneri ola- rak söylüvorum. DEFİF'le ilgili bir ödeme var. • PAKDEMİRLİ- Raporda geçmiyor ki bir gazetede ismı geçiyor. Olayı bildiğim için anlat- mış oldum. • ALTUN- Ben yazıh soru önergesi verdim bu konuda. Beni tatmin etmedi, gönderdiği. Gelsin anlatsın. Şimdi demeyecekler mi, Tansu Çiller'i getirmedinız de, Reisicumhurun hanımı- nı çağırdınız. • BAŞKAN- Türkiye'de değilse komisyon yazısı olarak yazalım, Faik Bey'in sorusunu. • KAPUSUZ- Yann gelsin. • BAŞKAN- Eğer Tansu Hanım buradaysa, perşembe günü çağıracağım. Burada değilse, ya- zıh soracağız. (Olur, tamam sesleri) Emriyet Genel Müdürlüğü Kaçakçıhk Daire- si eski Başkanı Attfla Aytek'in, Ha>ali İhracat Komisyonu'na verdiği ıfadede. "Eski hayali ihracatçüar, şimdi borsa şirketi çakştınyor" diye ısım vererek suçladığı Ceyhan Bektaş, ha- yali ihracatla kesinlikle ilgisinin olmadığını söyledi. Bektaş, "Ama bana 'Siz, döviz ka- çakçısı mıydınız?" deseydinız, hık mık eder- dim" dedi. Attila Aytek'ın suçlamalannın asılsız oldu- ğunu ileri süren Deha Menkul Kıymetler Şir- keti'nin sahıbi Ceyhan Bektaş, "Geçmişte de şimdi de dolar alım satımı yaptığımı bütün Türkiye biliyor. Adımçıkmış bir kere" diye ko- nuştu. Bektaş, Aytek'in, ''Bin tehdit etti" id- dıasını da yalanladı. Bektaş, sözlerini şöyle sür- dürdü: "Tehdit etnuşim. Ben kimim ki onu tehdit edeyim. O, beni kolumdan tutup ifade almaya götürmedi ki. Kapıkule operasyonundan son- ra gazetelerde haberler cıkınca, 'kaçtı, dönme- dı' demesinler diye telefonla İsviçre'den kendi- sinı aradım ve ziyaret etmek istediğimi söyle- dım. Ankara'ya gittim ve kendisiyle görüştüm. 'Ben savunmaya değil, annmaya geldın\, şu- yum buyum' dedim Suçlu olsam zaten boyle bir şey yapmam. 'Senin bu işlerin içinde ol- madığını biliyoruz' diye beni serbest bırakan kendisi." Bektaş hakkındaki, "altın kaçakçısı" söylen- tileriyle ilgili olarak da "Senelerdir bu söyle- niyor hakkımda. Çarşı'da da, dünyada da dö- vızin karşıhğı altın, alünın karşıhğı dövizdir. Altın, dövizle alınıp saülır. Ben babadan doğ- ma kuyumcuyum. Alun da, döviz de aldım, satüm. Benim işım bu, başka ış bümem. Bu yüzden, 'altın kaçakçısı" damgasını yemiştik" dedi. Bektaş, tMKBnın Genel Kurulu'nda "Türkiye'nin ve dünyanın gelmiş geçnüş en iyi kaçakçısıyım" dediğine ihşkin" olarak da şun- lan söyledi: "Isvıçre'de kaldığım II yıl boyunca da yapuğım iş. New Yorlc, Hong Kong, Londra, Zürih borsalannda her gün rnilyonlarca dolan markla, yenle, sterlinle değıştirdim; aldım, sat- tım. Eğer, bunun adı kacakçıhksa, kaçakçıhk yaptım. Bunu Borsa'run genel kurul toplanü- sında söyledim. O zaman illegakü. Şimdi şirke- tim var, yıne bu işı yapıyorum ve legal' dedim ve indim. Yani ben kacakçıbğı yaptım, milyar- larca. milyonlarca para kazandım. Bugün Özal'ın düşmanı olmam lazım, ama öpüp başı- ma koyuyorum. Çünkü, bu işlenn legal hale gelmesini en çok ısteyenlerden birisi bendim, bu >üzden Kapahçarşı'da beni vuracaklardı. Ama şimdi onlar da bu ışin legal hale gehnesm- den memnunlar." Hayali ihracattan trilyonlar kazanan 58 firma Başbakanhk Teftiş Kurulu, DPT emriyle yaptıklan hayali ihracattan haksız vergi iadesi alan ve bu yolla devleti trilyonlarca lira zarara sokan 58 firmayı saptadı. Firmalann adlan şöyle- Menteşoğlu İhr. ve Paz. AŞ (31.12.1986/ 42868), Mepa Merkezi Paz. AŞ (21.1.1987/ 2130), Erdiş Dış Tic. San. AŞ (26.2.1987/5728), Erdiş Dış Tic. San. AŞ (1Z5.1987/14096). Mut- lu DenizciKk Işl. AŞ (63.1987/6610), Narin Paz. thr. İtfa. AŞ (6.4.1987/10100), Sigma Möh. ve Paz. Ltd. Şti (12.3.1987/7206), Doğuş tnş. ve Tic AŞ, Gitpa thr. lth. Paz. AŞ (163.1987/ 7684), Top Dış Tic. AŞ (19.3.1987/8060), Gitaş DenizciBk tşlt TK. ve San. AŞ (233.1987/ 8592), Destek İç ve Dış Tic. AŞ (3.4.1987/9936), Destek İç ve Dış Tic. AŞ (5.5.1987/13362), Marmaris Gümrûğü firmalan (7.4.1987/ 10242), İmge Gemi Inş. ve Tic, Omak Hazır Gi>im San. ve Tic, Özdeş Dış Tic, Yopam Dış Tic, Özlem Plas. ve Deri Teks., Çağ Dış Tic, Ercan Tr. İth. thr., Kemal Metal San., Usmal San., Sarko Smai L r., Elda Dış Tic, Mars Dış Tic, Atlas Paz. AŞ, Meroniks Dış Tic, Erta UlusL Nak, Paz., Özlem Dış Tic, Öznur İth. İhr., Gitpa İth. İhr. Paz. (7.41987/10242), Ha- -iat Paz. İth. İhr. AŞ (10.4.1987/10646), Birok Tarım Ür. İhr. Tic. Ltd. Şti. (9.4.1987/10528), Menteks D^ Tic AŞ (9.4.1987/10420), Ye-Da Dış Tic. AŞ (15.4.1987/10952), Seyyah Tekstil San. Tk. AŞ (15.4.1987/10946), Ek End. ve Tanm Ür. Tic AŞ (16.4.1987/11232), Ek End. ve Tanm Ür. Tic AŞ (24.7.1987/25636), Da- Ma Dış Tk. AŞ (4.5.1987/13246), Besa Tekstil Ür. İhr. ve Tic AŞ (4.5.1987/13250), Delta Dç Tic AŞ (4.5.1987/13262), Üniversal Dış TK. ve Paz. AŞ (4.5.1987/13252), Mars Drç Tic AŞ (4. 5.1987/13248), Sistem Gıda İht. Mad. Tekstil İnş. Turizm ve Tic. Ltd. Şti. (4.5.1987/13258), Göztaş Göztepe Gıda İnş. Paz. San. ve TK. AŞ (4.5.1987/13256), Ege İnş. Gıda Paz. İç ve Dış Tic. AŞ (4.5.1987/13260) SÜRECEK Uğursuzlar sesiıııiziıı kesileceğini sanmasııılar O N B I N L E R İÇİN YAZPI Seni öldüren karanlık güçler bundan 13 yü evA'el 3 ağustos 1980 de oğlum Faruk Tuna'yı da öldürmüştü. Biz hala bu davınm takipçisiyiz. Şimdi se- nin de devamlı takipçiniz. Enine Tuna. M.TankTuna, Ba- ban ve Tuna ailesi Sevgjli Mumcu, sizikaybettik di>'emiyonım. Siz eşsiz kişiliğinizle her zaman bizlerlesın. SollEngin Sevgih Mumcu, Atatürkçü, çağdaş, îlerici son kalelerden biriydin. Sana kıyan uğursuzlar sesmnızın kesileceğini sanmasınlar. Rahat uyu. A<hanEngin Aatürkçü düşüncenin yılmaz savaşcısı, "Güzel insan Uğur Mumcu" sonsuza kadar düşüncelerin yaşaülacak. Büyüklüğün altında katıllerin ezilecekür. N.Şahin Alevilerin gönlünde bir taht kurdun. Seni unutmayacağız. AydınŞahin Gerçek Atatürkçü ve laıkliğın ölmeyen kalemıni susturamazlar. HatkeYıldız Demokrasi savunucusu, yıbnaz Atatürkçü Sevgıli Mumcu, seni karanlık eller aldı. Ama düşünceni ve sesıni alamazlar. Bizler vanz. Rahat uyu. Betediye İş Sendikası Genel Eğitün Sekreteri Hıdır Bal Elbette kulluğu bıtecek ınsanın, insana ve demokrasi sınıfsız toplumun üstünde bir güneş gıbı doğacak. Ve elbetteki insanlar unutmayacaklar o zaman komutan için mücadele edenleri. Mumcu ağabey asırlarca haurlanacaksın. Ve biz de yolumuzda yürüyeceğiz. Yol-Iş Sendikası İstanbul 1 No Ju Şb. Bşk. Ercan Atmaca Bedenini söndürdükr ama fıkirlerinin ateşi yobazlan her zaman yakmaya devam edecek. Mustafa Kemal'ler nasıl ölmezse Uğur Mumcu'lar da ölmezü! DenizKum Sevgih dost, demokrasinin yılmaz savunucusu sizi unutmayacağız. Toplum sizi ebedileştirmıştir. Asla unutuhiıayacaksmız. Bülent Düşünce öldürülebilirmi? Hayır! Bu insanhk dışı olayı kınıyoruz. Hasan Altuna Timsahlar, kan içiciler ağhyorlar, Onurlu, yurtsever, devrimci, demokrat insanlanmız bilelim, öğrenelim, anlıyalım, direnelim. HKÜT Yılmaz/ 22 yülık Cumhuriyet okunı SÜRECEK AMCA Senin için gözyaşı döktük Seninle ağladık senmle güldük Hüzün boğdu hepimizi Bırakma bizi Uğur Amca Gözümüzde bir mumsun Kalbimizde yaşıyorsun Sen bir umutsım Bırakma bizi Uğur Amca Bizleriyasa boğdun Kalbimiz sanki durdu Bilsen neler çektiğimizi Bırakma bizi Uğur Amca Sen gerçeklerin er meydanı Doğruların baş tacı Kötülüklere karşısuı Bırakma bizi Uğur Amca Sen yanan bir mumsun Yüreğimtde umutsun Senin sayenle biz yurdu Yükselteceğiz. Yanan mum karanlığa vurulan en büyük hançerdir. Hançer sa- hibi ise Uğur Mumcu'dur. Uğur Mumcu'ya yapuan ka- ranlık emelü suikasL, insanlan karanhğa çekme yerine aydınlı- ğa götürdü. MAKBULE DEMİRTAŞ Oriıan Demirhan Iisesi Orta 1 Hasandede/KIRIKKALE ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Nâzım Hikmet-Şevket Süreyya ile Atatûpk... Nâzım Hikmet hapse girdiği zaman Atatürk, Şevket Süreyya'yı çağırarak şöyle der - Sen git, kendisiyle konuş. Nâzım, büyük şa/r. Hiçbir zaman, böyle bir şair gelmez. "Çıktığım zaman konuş- mayacağım" desin, söz versin, komünizmle ilgili olarak konuşmayacağına, yazmayacağına söz versin, ben onu oradan çıkartacağım! Şevket Süreyya Aydernir, buna çok seviniyor, sevinç- le gidiyor cezaevine, Nâzım'a Atatürk'ün sözlerini ileti- yor. Nâzım Hikmet, Şevket Süreyya'nın anlatnklarını tepkiyle karşılıyor, kabul etmiyor; çok kırıcı konuşuyor: - Sen! diye başlıyor konuşmasına; verip veriştiriyor, veriyor son yanıtı Mustafa Kemal'e: Sen yolumdan, idealimden dönmem! Çıkarsam, yazanm da, konuşu- rum da. Nâzım, onu kırmışt ama, Şevket Süreyya yine kırılma- mıştı. Nâzım Hikmet'i hep sever, çalışma odasında, kol- tuğunun arkasında, yağlıboya bir Nâzım Hikmet tablosu her dönemde durur. Yukarıda anlattığım olay, belki hiç yayımlanmadı, ilk kez yayımlanıyor. Şevket Süreyya bunu, oğlu Ertuğrui Aydemir'e anlatmış, ondan dinledim. Nâzım, Şevket Süreyya, Vâ-Nu, bu üç arkadaş, Rusya'da kendi aralarında ant içmişler, söz vermişlerdi: Türkiye'ye dönünce, diplomalarını yakacaklar, devlet- ten iş istemeyeceklerdi. Şevket Süreyya buna uymamış, Türkiye'ye dönünce, önce "Kadro"yu çıkarmış, daha sonra da, kendisi ekonomist olduğundan Türkiye'de, Ankara'da "Ticaret Lisesi"n\ kurmuştu. Cumhuriyetin onuncu yılında, Mustafa Kemal, ünlü konuşmasını yaptıktan üç gün sonra, 2 Kasım 1933'te, Ankara Ticaret Lisesi'ni gezip şunları yazar: "Gördüklerim yüreğimi sevinç ve umutla doldurdu. Türk çocuklarının yüksek kabiliyetine inanım tamdır, bu- nun binbir delili görülebilir. Fakat bugün burada gördü- ğüm eser her halde, görülmeye ve takdir olunmaya değer en kıymetli bir beşarettir (müjdedir). Bir bilgi yapı- sında yetişmek fırsatma erişen çocuklanmızı tebrik eder ve memlekete faydalı olmalannı dilerim. Ktymet ve kudretini cantı eseriyle göstermiş bulunan Müdür Şevket Süreyya Bey'i takdir eder ve kendisinin daha geniş çalışma eserlerini iftiharla görecegime olan inanımı beyan eylerim. Gazi Mustafa Kemal" Atatürk'ün elyazısının üzerinde "2/lkinci Tesrin 1933" tarihi var. Bu belge, uzun yıllar bir levha üzerinde yazılı biçimde, Ankara Ticaret Lisesi'nin girişinde dururdu. Ti- caret Lisesi'nin müdürüylekonuştum, "Benimodamda" yanıtını verdi. Şevket Süreyya Aydemir, sağlığında, Ata- türk'ün bu övgüsünü kitaplarına almadı. Aydemirin ölü- münden sonra "Tek Adam" kitabının 10. basımına kon- du. Yazının başlığını "Nâzım Hikmet-Şevket Süreyya ile Atatürk" diye koydıirn. Şevket Süreyya, hep arada kal- mıştır da ondan. Mustafa Kemal'i, Onun devrimlerini sevmektedir. Ancak, arkadaşı Nâzım'ı dasevmekte, iki- sinden de geçememektedir. Şevket Süreyya'nın yaşa- mı, bunun örnekleri ile doludur. Nâzım, arkadaşı için en ağır şiiri yazmış, Şevket Süreyya buna hiç aldırmamış- tır. Uğur Mumcu, "Kırklann Cadı Kazanı"adlı kitabında, "Aydemir, ne zaman Nâzım dan söz etse gözleri yaşa- rır; titreyensesiyleNâzım danşiirlerokurdu"der. Aynı kitapta, şu satrlar da var: "Nâzım Hikmet, 1938 yılında Harp Okulu davası nedeniyle tutuklanmadan An- kara'da Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer ile görüşür. Şevket Süreyya bu görüsmeyi Avcıoğlu'na (Doğan) şöyle anlatır: "Cüretli bir karar içindeydim. Nâzım'ı Ankara'nın en ürkeceği insanlan ile tanıştıracak ve onu Ankara 'nın en çekineceği yerlerde dolaştıracaktım. Kısacası onu An- kara'ya ısındıracaktım. Hem de ondan hiçbir fedakârlık istemeyerek. Davası, halkın davası değil miydi? O halde dünyada, bize ondan daha yakın, Türk halkından daha sevilmeye, işlenmeye layık hangi halk var?" Şevket Süreyya Aydemir, o zamanlar, yani 1930'lu yıl- larda, şimdiki Şehit Ersan Caddesi üzerinde, Inönü'nün "Pembe Köşk"üv\üx\ azyukarısında, solda pembeye bo- yalı bir Ankara evinde oturur. Nâzım Hikmet'e orada yemek verir. Eve yaya giderlerken Nâzım ikide bir geri dönüp bakmaktadır; bunu Şevket Süreyya'nın yakın dostlarmdan Aysel Hanım'dan dinlemiştim; Nâzım, Şev- ket Süreyya'ya: - Beni Şükrü Kaya takip ettiriyor! der. Şevket Süreyya, Nâzım Hikmet, Emniyet Genel Müdü- rü Şükrü Sökmensüer, bir de Basın-Yayın Genel Müdü- rü Sadri Ertem bu evde yemek yerler. Nâzım, önce bu buluşmaya "o/maz"demiş, ancak sonra "peki" demiş- tir. Nâzım, Ispanya iç savaşı için yazdığı şiiri okur. Şükrü Sökmensüer duygulanır. Sonra şöyle der: - Nâzım, bu şiirde ne komünizm ne kapitalizm var. Bu şiirde anlatılan bir halkın isyanıdır. Tıpkı bizim İstiklal Savaşı'mızda olduğu gibi. Ama ne yazık ki, hiçbir Türk şairi, bu destanı dile getirmedi. Yazık değil mi Nâzım? Bizim halkımızın isyanı ve savaşı yanında Ispanya iç sa- vaşı çocuk oyuncağı kalır. Anadolu destanını yazsana Nâzım sen, Anadolu destanını yaz... Afet Inan'ın kızı, araştrmacı An Inan, yıllar sonra Şük- rü Sökmensüer'i konuşturur, konuşmaları banda alır. Uğur'un kitabında bu ilginç bölüm de var. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Muzaffer İzgü'nün bir romanı. 2/ Dince aziz ta- nınan kimi kadınlara ve- rilen saygj sanı... Muhte- mel. 3/ Uzeri toprak ya da otla örtülmüş saman yığını... Gûzel koku. 4/ Eleştiri... Ruscada "evet". 5/ Çukur ve yay- van kap... "Ey bu toprak- lar için toprağa düşmüş asker/Gökten ecdâd ine- rek öpse o---alnı değer" (Mehmet Âkif). 6/ Bir renk... Toplum kurallanna aldınş etmeden, günü gününe yaşayan varlıksız yazar ya da sanatçı. 7/ tki ve daha çok katlı ev. 8/ Tekneler- deki harauru kazımaya yarayan araç... İki borunun birbirine bir- leştirildiği yer. 9/ Ağzımızdaki diş- lerin bir bölümüne verilen ad... Devinen bir nesnenin küçük bir zaman içinde hızında oluşan değiş- menin bu zamana oraru. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ AB Yûce'nin, 1980'de Nevzat Üstün, 1982'de Yeditepe ve Türk Dil Kurumu şiir ödüllerini kazanan yapıtı. 2/ Şu gecirmez kumaştan yapılan bir çeşit spor ceket... Nazi partisinin hücum kıtasını simgeleyen harfler. 3/ Kerestesi ve reçinesi çok beğeni- len bir orman ağacı... Sürat. 4/ Artvin yöresine özgü bir halk oyunu. 5/ Bir nota... Ortodokslarda tahta pano üzerine yapıl- mış her türlü dinsel resme verilen ad. 6/ Eskimiş giyecek... Âk- deniz'de yaşayan beyaz etli bir baük. 7/ özel gezinti gemisi... önceden verilen güvence parası. 8/ Hamam... fiaç. 9/ Asya'da birülke... Dâhi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear