22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cûrnhûrlyet İmthazsahibi: Berin Nadi CJCIICI N.ısın \ oııclııu-ııı Ö/(;en \car •Gend 'ı Jviıı Koordıruıoru: HiknıetÇetinka\a #001101 \j\ın l);ını>manı Orfıan tjınç • Va/ı İ^lerı Müdürü Cı-lal Başlangıç •Habcr Morkozı Mu- (Jıırıi Mustafa Balba\ GIMSCI Yoneımaı AU Acar • Dıvenleme Mustafa Sağlamer Ankara Temsilcisi: Cüneyt Arcayürek #Haber Müdürlcrı Işık Kansu, Hakkı Muessese Müdir V.. ErolEftut 9Koofdına- • jsunbul Haherlen Şena\ Kalkan • » } Hdberler Ergun Bakı ErtJem Z.GökaJp Blv.İnkılap S "No.I9 4, Tel: 4331141-47, Telex: 42344, Fax: tör: Ahmet Korutsan •Muhasebe: Böieat Ye- • 1) - Ekonomı. Dinç Tajanç •Vuri Haberlen Mehmel Saraç (4)4330565 • tzmır Tenısılcisı: Serdar Kızık, H.Ziya Blv. 1352S.23 Tel:83123O, oer • idare: Hüseyin Gnrer •Işletme: önier • Makaleler Sami Karaören »Spor AMüJkadır Yücetoıan 0Dü- Telex: 52359,Fax: (51)895360 •Adana Temsilcisi: ÇetiD Yiğenoğlu İnönû Cd. Çeük »Bilgı-lşlem. Nailtnal «Bılgısayar Sıs- /elıme \bdullah Yaacı 119 S No 1 Kat: I,Tel: 5937 52 (4hat), Telex; 62155. Fax. (71)5925 78 tem: Mûriivet Çiler • Reklam: RehaIşJtman ^ınoıti)*avelU.sın: YcnıGün Hahcr Aıansı. Bdsın vc \ j>mcıH A Ş Tûrkocagı Cad 39 41 Cagaloglu M.VMIİİt PK :46 Kı.ınbul Tel 5i:<)M)5Tde\ ::i4ft. KJ\ >\İSA\ İmsak 4.45 Guneş6 17 Öğle 13 09 Ikindi. 16.52 AJcşanv 19.51 Yatsı:21.16 Stresölçen tepfnometre • LONDRA(AA)-Japon biiım adamlannın. burun ucundaki harekeıi ölçerek stresindüzeyini belirleyen bir termometregeliştirdikleri bıldırildı.DailStar gazetesındeki haberegöre Japonsa'nın de\ eleklronik şirkcti Sanyo'nun piyasaya sürdiieü "stres termometresf. burun ucuna sadece birkaç •anıye bastınldığında derhal »tre> olçümleri veriyor. Burun ucundaki sıcaklığın. \ ücutta meydana gelen bireok kımyasaldeğışikliğin habercısı olduğu belirtilen haberde. uzmanlann. "Öfkelendiğınız veya stres altına gırdiğınızde parmaklannızla burnunuzun ucuna dokunun. Burnunuz ne kadar soğuksa stres düze> i de o kadar fazladır" dedıklerı kaydedildi. Güvercinlere doğum kontrolû • PARİS(AA)-Tarihı escrienndışcephelerini tahrip eden gü\ ercinlerin hızla üremcsinı önlemeye çalısan Paris Belediyesi! çarey ı em erdnlere 'doğum kontrol hapı' vermekte buldu Hcnüzdeneme aşamasında olan bu vöntenı. tii\ ercın a\ma çıkmaksızın bajkenti bu 'gök farelerı'nden kurtarmavı amaclıvor. •Ornıtrorolarak İneğe tecavüz iddiası •SINDIRGI(AA)- Balıkesir'in Sındırgı ilçcsinde birçıftçi, ıneğineansel tecavilzde bulunulduğu jddıasıyla mahkemeye başvurdu. Edinilen bilgiye göre Dev letlibaba köyunde çiftçilik yapan Ali Kirazlı, aynı koyden İsmail Öztürk'ün. merada otlayan bır ineğine tecavüz ettiğini ileri sürerek Cumhuriyet Savcılığı'na dılekçe ile oaşvurau. ^ıtfçi Ali Kirazlı baş\ urusunda, cinsel tecavüze uğrayan ineğin sütü. yoğurdu ve etinin yenilemeyeceğini, bu nedenle uğradığı zarann telafi edilmesini istedi. Çiflçi Kirazlı ineğin, tecavüz eden İsmail Öztûrk tarafından saiın alınmasını da talep etti. İnek. tecavüzün kanıtlanması amacıyla muayene için bir veteriner hekime teslim edildi. Teknoloji kansereneden • Bl/RSA(AA)-L"ludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıklan Anabıbm Dalı Başkanı Prof. Dr.Faruk Memik, dünyada son yıllarda teknolojinin ilerlemesine paralel olarak kanserli hasta sayısında artış görüldüğünedikkati çekıi. Prof. Dr. Memik. teknolojik atıklann başta su ve hava olmak üzeredoğada kirlenmeye neden olduğunu. auklann içerdiğı toksik maddelerden, özellikle ınsanlann olumsuz)önde etkilendığinı bıldirdı. 40yaşın özertndekalbe dikkat.. • KONYA(AA)- Türkiye'de yapılan bilimsel araşurmalarda, 40 yaş ve sonrasında kalp hastalığndan ölümlerin, trafik kazasındaki ölümleri gende bırakarak ilk sırayı aldığı biidirildi. Seiçuk Üniversıtesi Tıp Faküitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hasan Gök, AA muhabirine yaplığı açıklamada, kalp hastalıklannın gûnümüzde insan hayaünı tehdit eden ciddi bir sağbk sorunu haline geldiğini belirterek, "Bu olumsuzlukta dengesiz beslenmenin yanında hava ve çevre Jdrlıliğinin de rolü tartışılmayacak kadar büyüktür" dedi. Uluslararası sempozyum • ANTALYA(AA)- Akdeniz yöresinde yaşayan birTürkmen topluluğu olan Tahtacılar, Antalya'da d'izenlenecek uluslararası bir sempozyumda elealınacak. KültürBakanlığHalk Kültürlerinı Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ile Akdeniz Üniverşitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi'nce birlikte düzenlenen' 1. Akdeniz Yöresi Türk Topluluklan Sosyo-Kültürel Yapısı (Tahtacılar) Sempozyumu', 26-27 nisan larihlerinde yapılacak. Herkes arada bir bu duyguyu yaşıyor. Ancak sıkıntı kimi insanlann kişiliklerinin bir parçası Caıı sıkıııtısuıııı suçlarıHaber Merkezi - Can sıkıntısı depresvona. alkolizme. oburlu- ğa. uyuşturucu bağımlılığına ve suç ışlemeye neden olduğu ge- rekçesiyle hep suçlanmış. Can sıkıntısını hepimiz arada bir yaşanz. Ama can sıkıntısı- nın daha patolojik birsorun ol- duğunu gösteren bulgulardan sonra araştırmacılar, bu du- rumla daha yakından ılgilen- meye başladı. Okul öğrencilerini kapsayan bir çalışmada. çoğu öğrendnın en az bır dersten. büyük bır bö- lümünün de derslerin hepsin- den sıkıldığı görüJdü. Öğrenci- lerin sıkıa bulduğu tek şey okul değıldi üstelik; boş zamanlan- nda da canlan sıkılıyordu. Bu sonuçlar bazı kimselenn patolojik bir can sıkıntısından mustarip olduğunu gösteriyor. Yani sıkıntı. yaptıklan işlere bağlı değil, kişiliklerinin bir parçası. Aynı araştırmaya göre. sıkıntı biitün bir ailede hiiküm sürü\or genellikle: canı sıkılan çocuklann ana-babalanrun da canı sıkılıyor. Gençler sıkuıtıya yatkın Can sıkıntısırun. yaş ilerle- dikçe azaldığı da bu çalışmalar- da bulundu. tnsanlar, gençlik dönemlerinde sıkılmava daha vatkın oluyorlar. Yetişkin kim- selere özgü. yoğunlaşma beceri- sinı geliştiremeyen gençler. can sıkıntısı çekebiliyor ve (başka T ıbbi araştırmalar, canı sıkılan kişilerin, diger iş arkadaşlanna göre kalp-damar hastalıklanndan. nörolojik bozukluklardan, bağırsak sorunlarından daha fazla yakındığını gösteriyor. Gelişkin yeteneklere sahip olduklan için pek çok işi basit bulan insanlarda can sıkıntısı yaşamaya daha fazla eğilimli oluyor. faktörlerin etkisı bir kenera bı- rakıhrsa) suça. uyuşturucuya yönelebiliyor. Bu 'seçici dik- kat'in ilk nüveleri 11-I2yaşlan- nda oıuşuyor. Can sıkıntısı. uyaran bula- mamaktan daha ciddi bir so- rundur. Kişinin, bazen hiçbir şe\ için hiçbir dürtüsü yoktur. Sorun. yapacak bir şeyler bula- mamak değil. hiçbir şey yapma- mak için neden bulmaktır. Bu yüzden. canı sıkıfan insanlara. uğraşacaklan birşeylerbulmak gerçekten zor bir görevdir. Can sıkıntısı. zaman zaman hepımizin karşılaştığı bir sorun. Örneğin, çalışmalar İngiltere'- de çalışan niifusun yüzde 56'- sının yaptıklan işi tamamen sıkıa. yüzde 87"sinin de arada bir sıkıa bulduğunu gösteriyor. Tıbbi araştırmalar, canı sıkı- lan kişilerin. diğer iş arkadaşla- nna göre kalp-damar hastalık- lanndan, nörolojik bozukluk- lardan, bağırsak sorunlanndan daha fazla yakındığını gösteri- yor. Bu kişıler, sağJık nedenlerin- den ötürü. işe daha sık gel- memezlik edivor. İsveç'te yapı- lan vesonuçlan 1975"te yayım- lanan bir araştırmaya göre de- ğirmende çahşan işçilerin yüzde 60"ı iilser tedavisi görüyordu. Bazjlan. sıkıntı anlannda halü- sünasyon bile görüyordu. Bu durum, sıkıcı işlerle uğra- şırken adrenalin düzeyinin, normalin iki katına çıkmasıyla açıklanabilir. Yani, sıkıa işlerle uğraşanlar, daha sık gerilim yaşıyorlar. Sıkıntı kazaya yolaçıyor Uzun yollara çıkan kamyon şoförleri ve pilotlarla yapılan bir araştırma. trafik kazalan- nın. hava kazalannın, can sıkıntısıyla doğrudan ilgili ol- duğunu gösterdi. 1989'da ticari bir uçağın pilot kabinindeki btün görevliler uyuyakalmış. hava-trafik kontrolörleri ken- dilerini uyandırana kadar da, Ekranda gösterilen 25filmiyleevlerimize 'konuk' ettiğimiz Kemal Sunal: Halk bendekendhübuluyorMÜNEVVEROKTAN Özellikle son günlerde TV ekranlannda bir 'Kemal Sunal lîimleri" furyası aldı başını gidi- yor. Haftada en az 3 filmiyle karşımıza çıkan Sunafı artık, gözümüz her an bir 'Inek Şa- ban'lı fılmle izlemeye alışmış gibı göninüyor. Yaptığjmız bir araştırmaya göre 'Inek Şaban' son üç ayda yaklaşık 25 filmle sık sık konuk olmuş evlerimize. Canlandırdığı saf, aptal gö- rünümü altında yatan kurnaz kişilığe sahıp tiplemelere, ken- dine has liziğinı ekleyerek halkı güldüren Kemal Sunal'ın film- lerinin çoğu bugün defalarca yinelenıyor. Sunal ise. "Halk kendini bende buluyor. Filmle- rim aracıhğı>Ia halkla bütünle- şiyoruz" diyerek bu durumdan rahatsız olmadığını dile getiri- yor. Tiyatro kökenli Sunal, oyun- culann sinemaya akın ettiğı 19701i yıllarda Ertem Eğümez'- iıı teşviiciyle 'Tatlı Dillim'de rol alarak sinemaya başlar. özel- likle mimikleri, iri surat ve dişle- ri, küfürleri. kendine has kışili- ğiyle dikkatleri üzerine çeken Sunal. "Ta, o günlerde afişirni duvarda görür görmez ben şi- nemada 'Star' olacağım demiş- tim ve de oldum" diyor. Ertem Eğiimez'in 'Hababaın Sınıff ndaki "İnek Şaban'ını he- pimiz biliyonız. Bu filmdeki 'Şaban' tiplemesinın halk tara- fından tutulduğunu gören ya- Eskimeyen yvam fiJmleri de eskimiyor.(UĞUR GÜN YÜZ) pımcılar 'Şabanlı' filmlere akın ederler. Bu da günümüze kadar aynı karakterin çizgisini sürdü- ren ve bir güldürü oyuncusu için erişilmemiş ölçüde popü- Ierliğe ulaşan Kemal Sunal'ı yaratır. Sunal'ın halk tarafından bu denli sevilmesi ve hemen bütün filmJerinin yinelenmesine kar- şın her oynaulmasında hâlâ se- yirciyi nasıl güldürmekten kınp geçıriyor? Filmlerinde yoksul sınıfın so- runlannı, isteklerini yansıtan Sunal, kimı çevrelenn "Sadece fiziki yapısını çok ıyi kullanı- yor' şeklindekı eleştırilerine de. ' Filmlerim 25-30 kez yinelen- mesine karşın hâlâ yayımlandı- ğı akşam en çok seyredilen film olabilivorsa bu bir başandır. Çünkü ben halkın içinden gel- dim" şeklinde yanıt veriyor. Sunal'ın bir özelliğj de halkla sadece fılmleriyle bağlantı kur- duguna inanıyor olması. Yani TV'de fılmleriyle tanıdığtmız Sunal, buna karşın basın ve TV'de programlara çıkmaktan da o denli kaçıyor. Bununnede- nini şöyle açıklıyor: "TV'ye şimdiye kadar konuk olarak hiç çıkmadım. Basında da pek gözükmem. Bunu 'kaç- mak' şeklinde nitelendirmek is- temiyorum. Filmlerim zaten yeterince ekranda. Onlar revaç- ta iken bir de benim ekranda gözükmem Kemal Sunal'ın adını yıpratır kanısındayım. Aynca bir reklama da ihtiya- cım yok zaten." Yaklaşık 1-1.5 yıldır film ça- lışmalanna ara veren Sunal, TV için birdizı yapma hazırlığında. 'O Şimdi Asker' adını taşıyacak bu dizi askerlikte yaşanan ilginç olaylar ve anılan kapsıyor. Bugüne kadar 77 fılmde rol alan sanatçının unutamadığr fılmleri arasında Düttürü Dün- ya, Zübük, Kibar Feyzo, Ha- babam Sınıfı, Salako. Çöpçüler Kralı, Polizei geliyor. Kendisini üne kavuşturan "İnek Şaban' tiplemesini sürdü- receğini söyleyen Sunal, "İlginç hikayeler çıktığı zaman KemaJ Sunal bu tipin dışına da çıka- caktır" demekten de kendini alamıyor. hedeflerini 100 mil geçmişlerdi. İkinci Dünya Savaşı sırasın- da Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF), radar operatörlerinin, görev başmda geçirdikleri za- marun uzamasıyla orantılı ola- rak, rapor edilen düşman uçağı ve Alman denizalüsı sayısında düşüş olduğunu görmüştü. He- deflerin yansı kaçınhnaya baş- lanınca RAF, can sıkınüanı araşürmak üzere psikologlar görevlendirmişti. Son yapılan araştırmalardan birisı de, sıkıntının bir alt türü, 'Pazar sıkıntısı'yla ilgiliydi. Boş zamana bağlı olarak gelişen bu can sıkıntısı, kendisini yalnızca iş yerinde oyalamayı başaran insanlara özgü. Zihni oyaJaya- cak bir uyaran olmayınca, gizli kalmış can sıkıntısı acığa çıbyor. Psikopatlar da (acımasız, ben-merkezci kişıler), sürekli uyarana ihtıyaç duyan bu gru- ba giriyor. Rutin işlere katla- namıyorlar ve bütün yenilikler çarçabuk eskiyiveriyor. Gelişkin yeteneklere sahip ol- duklan için pek çok işi basit bu- lan insanlar da can sıkıntısı ya- şamaya daha fazla eğjlimli olu- yor. Dışa dönük, arkadaş canlısı kimseler, ilgjnçür. içe dönük ki- şikrden daha fazla can sıkıntısı çekiyor. Canlıhklan, can sıkıntısını savuşturabilmek için gereken uyaranlan yaratmak üzere gös- terdikleri bir çaba. Can sıkıntısırun anlaşıltnası kolay değildir, çünkü kendisini endişe, yoğunlaşma gûçlüğü, risklere atılma gibı davranışlar- la açığa vurabiür ya da kişi za- manın yavaş aktığını düşüne- bilir. Zamanla ilgili bu öznel dene- yim, can sıkınüsının önemli bir göstergesi. Yapılan birdeneyde psikologlar, deneye katılanlar- dan bir işi belirli bir sürede bi- tirmelerini istemiş, bu arada sa- ati yavaş ya da hızlı işleyecek şe- kilde önceden ayarlamışlardı. Saat hızlı işlerken, işe daha iyi yoğunlaşıldığı, yavaş işler- ken can sıkıntısırun basgöster- diği görüldü. Demek la, can sıkıntısından kurtulmanın bir yolu, sıkıcı işlere daha az zaman ayırmak. Sıkıntıyla gelen aktiflik Aslında çoğu kişi farkında olmadan. sıkıa bulduğu işieri bir an önce bitirebilmek için işe hızla koyulur. Diğer bir yol da. sıkıntı anın- da kişinin kafasını çelebilecek uyaranlan cevreden uzaklaştır- maktır; ders çalışan biröğrenci- nin bulundugu odadan televiz- yonu çıkarmak gibi. Başka bir yöntem, uyanık kalabilmek için hayalgücüne başvurmak. Uzun yolculuklara çıkan kimseler, çeşitli oyunlar oynayarak dikkatîerini koru- yabilir; örneğin, yoldan gecen kırmızı Volkstvagen'lan saya- bilirler. Araştırmalar, özellikle karşı- lıklı dıyaloglann, insanlann başkalannda neyi sıkıa buldu- ğunu ortaya çıkardığmı gösteri- yor. Sıkıa insanlann konuşma- lan genellikle ben-merkezci, ya- vaş ve tekdüze. Ölümünün 100. yılmda Guy de Maupassant Fransa'da çeşitli etkinliklerle anılıyor Yaşamıgereğinden fazla doluyaşadıHaber Merkezi - Ölümünün yüzüncü yılmda ünlü yazar Guy de Maupassant, Fransa'da çeşitli etkinliklerle anılıyor. 1880'de Maupassant otuz yaşındayken, '"Boule-de-Suif adlı eseri, Zola ve Huysmans'ın öyküleriyle birlikte Les soires de Mdan'da (Medan Akşamla- n) yayımlanınca, genç yazann öğretmeni FJaubert. bu "şahe- seri" kendine özgülüğü, aynk- sılığı ve hiçbir edebi okula ait olmayışıyla övüyordu. On iki yıl sonra Paris'teki bir klinikte akıl hastası olarak ya- tarken, sayısız gazete yazılan. sekiz romaru ve çoğu kendi cin- sel fetıhlerini yansıtan üçyüz kadar kısa öyküsüyledünyanm en tanınmış ve zengin yazarla- nndan biriydi. Maupassant'ı tüketen frengi ve kalıtsal bir sinir hastalığı ol- du. Flaubert'in kanatlan alün- daki bu yazann ölümü üzenne (1893), Zola şunlan söylüyor- du: "Bir gecede ünlü oldu, hiç- bir eleştiriye maruz kalmadan. Öyle göninüyor ki, mutluluk onu elinden tuttu ve erişmek is- lediği yüksekliklereçıkardı." Maupassant, başka öykü ya- zarlannı da etkilemiştır. Henry James, eserlerinden övgû'yle höz eder. Tolstoy yazılanna hayrandı. Kısa öykülerin diğer bir ustası Çehov'a, "Rusya'nın Maupassantı" sıfatı yakıştınl- V önetmen Oaude Santelli, Maupassant'ı muhteşem bir senaryo yazarı olarak görüyor. dı. Çehov ve James, çalışmala- nnda Maupassant'dan çok şey ödünç aldı. Çehov'un "Koro Kızı'" adlı eserinde"Gerdanhk"- 'ın izlerini görmek mümkün- cjr. Almanya'da Maupas- sant'ın önemi, Stefan Zwetg, Heinridı ve Thomas Mann tara- fından kabul edilmiştir. Fransa'da Maupassant hala popülaritesini koruyor. Yapıt- lan, en çok satan kitaplar ara- sında. Ne var ki. edebi açıdan bakıldıgında, Maupasant ZoJa ya da Flaubert gibi edebiyatın temel taşlanndan biri olarak görülmemiştir. Kendi çağıru geniş bir yeîpazede resmetti, fa- kat sanat hayranlan Rimbaud ya da Flabuerti, Baudelaire ya da Mallarme 'i tercih edecektir. Belki Maupassant, gereğin- den fazla başanlı, gereğinden fazla üretkendi. Belki yaşamı gereğinden fazla dolu doiu ya- şadı. Flaubert. Turgenyev'e Maupassant için duyduğu kay- giyı şöyle dilc getiriyordu: "Bu kadar sperm harcarsa eriyip gi- decek." Henry James, bir yazısında Maupassant'ın yaşamı, "ko- mik şeylerin biraz hafıfletüği sıkıa bir iş" olarak gördüğünü söyler. Maupassant, başka dil- lere edebi kişiliği için çevrilir ama daha çok Fransız açık söz- lülüğü için satılır. Fransa'da ise insanlann isteklerini ele alışı, bu derece şaşkınlık yaratmaz. İlk birkaç eseri müstehcen bu- lun ur fakat 1880'lerin hoşgörü ortamı öykülerin okuyucusunu yaratır. Maupassant yalnızca okurlan için yazmıştır, belli bir yazar ya da eleştirmen çevresi için değil. Şımdıki rakamlarla yılda, milyonlarca frank kazan- dı, Oldukça hareketli bir yaşam sürdü. Tarihçi Henry Adams, Maupassant'ın psikiyatrik so- runundan haberdar olduktan sonra şöyle demişti: "En sağlıklı haldeyken bile zihni hep endişelendirirdi beni. Son derece gülünç şeyler mi yoksa son derece aptalca şeyler mi yazdığının hiç farkında değıldi. James de şunlan söylemişti Maupassant için: "Gücü güç- süzlüğünde saklı deyişi, hiç kimse için Guy de Maupassant kadar geçerli değildir." Maupassant'ın "entellektüel dayanaklardan" yoksun oldu- ğu hep söylenmiştir. Karakter- lcrinin psikolojik dunımlannı jestleri ve eylemleriyle anlatan, içgüdüleriyle hareket eden bir yazardır. Karakterleri öyle davranmaya iten dürtüler, en- der olarak çözümlenir. Yine bu nedenlerden ötürü, yazdıklan film yapımcılannı hepçekmiştir. Öyküler. Finlan- diya, Japonya'da John Ford ve Jean-Luc Godard tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Anısma düzenlenen etkinlik- ler, hiç kuşkusuz, tiyatro ve si- nemaya dayanacak. Tarnn Uaçlan insanızefrirEyar ASUMANABAaOĞLU İZJVIİR - Tanmsal savaş adına aşın kullanılan kimyasaî ilaçlann insan ve çevre sağlığını tehdit edici boyutlara ulaştığını beünen uzmanlar, üreticilerin bu konuda bilinç- siz olduğunu söylediler. Bazı tanm ilaçlannın sebze ve mey- velerin bünyesine girdiği, bu olumsuz durumdan da en çok çocuklann etkilendiği vurgu- landı. Seralarda araştınra Türkiye'de tanmsal üretim- de kimyasaî ilaç kullanunının "Korku verici" boyutlara ulaştığını savunan Prof. Dr. Nafiz Deten, tanmsal sa- vaşımın diğer ögeleri olan "Hastalıksız, zararhlardan anndınlmış tohum, fide, top- rak ve aşı kullanımı"nın ise üreü'ciler tarafından dikkate alınmadığını söyledi. Ege ve Akdeniz bölgelerinde- ki seralarda yaptıklan araşurmalarda, bunu somut olarak gördüklerini belirten Prof. Dr. Delen, bu konuda şu bilgileri verdi: "Yalnız doma- tes, biber ve paüıcan dikilen se- ralarda 1991 yılmda yaptığımız araştırmaya göre, Aydın'da üreticinin yüzde 62. 5'i, Muğla'da yüzde 95.45'i, Antalya'da yüzde 78'i, İçerde y^zde 85.18'i seraJannda yal- nızca ilaçlı savaşım yaparken, tanmsal mücadele adına başka hiç bir yöntem uygulamıyor. Yine Aydın'da üreueinin yüzde 52'si, Muğla'da yüzde 72.2'si, Antalya'da yüzde 54'ü, İçel'de yüzde 77.77'si serası- nda sürekli olarak aynı ürünü yetiştiriyor. " Bilinçsiz. kontrolsüz ve yo- ğun ilaçlamanın değişik sorun- lar ortaya çıkardığını voırgula- yan Prof. Dr. Delen, "Üretici çok sık, yoğun ve yüksek doz- da ilaçlama yapmaana karşın yine de hastahk ve zararlılarla başedemiyor. Çünkü hastahk ve böceklerin ilaçlara karşı dj- renç kazanması söz konusu oluyor" dedi. Türkiye'deki üreticinin sera- lannda neredeyse 3-5 gün gibi sık aralıklarla ilaç kullandığını anımsatan Prof. Dr. Delen. bu sayının Yunanistan ve diğer < Avrupa ülkeJerinde ydda 7-8'i ( geçmediğini, bunun da Tür- kiye'deki yanlış ilaç kullanımı- nın boyutlannı gözönüne serdiğini söyledi. Çevre kirleniyor Her tanm ilaanın az yada çok belli bir zehirlilik riski taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Delen, tanmsal ilaç kalıntı- lannın ürünlerle vücuda alın- masının yanısıra, toprağın ve yeraltı sulannın da kirlendiğini savundu. AT ülkelerinin 1993 yılından itibaren uygulanmak üzere ürünlerde kalîntı stan- dartlan konusunda çok sert önlemler aldıklannı kaydeden Prof. Dr. Delen, Türkıye'nin ihracaunın da aşın ilaç kullanı- mı yüzünden olumsuz etki- leneceğini bildirdi. Yoksa geç mikalındı? AIDSvirüsü Doğu Avrupa'da ya>3ıyor • îstatistiklere bakıldıgında Avrupa ülkeleri genelinde bugüne kadar 90 bin AIDS olayının bildirildiği görülüyor. Buhastalann yüzde 95'i Batı Avrupalı. Orta ve Doğu Avrupa'da ise üç bin dolayında hasta saptanmış. Bu sayı da hastalığm daha başlangıç durumunda ve salgın olmadığını gösteriyor. Haber Merkezi - AIDS, eski da hastalann çoğu yine çocuk. Doğu BJoku ülkelerini tebdit öteki Doğu Avrupa ülkekrÜK ediyor. Başta Bağnnsız Devlet- ler Topluluğu olmak üzere bu ülkelerde, kötülüğu sağlık koşullartnın ve kontrolsüzlükten dolayı AIDSIn hızla yayüma- smdan korkuluyor. AIDS'in kesin tedavisi bulunmadığı göz çok beteroseksüel Uişkiler so- önüae alıodığında, ortadaki nucunda yayıkhğı sanıbyor. tehlikenin boyutlan ve sonuçla- ~ n korkunç olabüir. bakıldıgında, Çek Cumhuri- yeti'nde ve Slovakya'da hasta- lann yüzde 64'ü eşdnsel iüşki- lerden, geri kalanı kan naklin- den dolayı bu virûsü kapnuş. BulgaristaıTda virüsün daha ç ü İstatistikJere bakıldıgında ri y y ğ y PoJonya'da ise bastaJann dört- tefiçûuyuşturucu bağnnlısı. Komünist rejinıiıı çölunesin- Avnıpa ülkeleri genetinde bu- den sonra eski Sovyeder Büüği güne kadar 90 bin AIDS olayı- ekononük ve sosyal bir kanşık- nın bildirildiği görülüyor. Bu uk yaşıyor. hastalann yüzde 951 Batı Av- Aynca devletler arasındaki rupalı. İsviçre, İspanya, İtalya savaşlar bu durumu kötûleştiri- ve Danimarka AIDS'e en çok önem veren ve bu konudaki araştırmalara en çok ödenek ayıran Batı Avrupa ülkeleri. Orta ve Doğu Avrupa'da ise üc bin dolayında hasta saptanmış. Bu sayı da hastalığm daha baş- yor. Uzmanlar sağlık koşul- larmın yeterli seviyede ol- madığuu göz önüne alarak bu ortamda AIDS virüsünün Av- rupa ûlkeJerine oranla daha hızlı yayılabileceğiıu belirtiyor. Letonya'mn başkenti R^a'- langıç durumunda ve salgın ol- da, Dünya Sağlık örgütü'nün madtğını gösteriyor. himayesi altında 30 ülkenin Romanya'da 1988-89 yılla- sağlık ve ekonomi bakanlannm rmda rastİanan olaylara çoğun- katddığı AIDS koouhı tarihi bir lukla kan nakli ve steril obna- yan tıbbi malzeme kullanunının yol açtiğı betirlenmiş. Geçen yılın sonuna dek bu ülkede 2235 hasta beürlenebilmiş ve hasta- lann yüzde 94'ünü çoçuklar oluşturuyor. Rusya'da rastİanan 612 olay- oldu. toplantı yapüdı. Yayınlanan bil- diride toplantiya katılan ûlkeler saigmlara karşı savaşana kaO- Imayı, insan haklannm gözetfl- mesi koşuluyla kabul etti. Bu oJumJu bildiri siyasal çapta ger- çek bir biünçleıunenin kanıtı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear