25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMKURİYET 4 KASIM1993 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI HP'nin ilk genel başkanı Aydın Güven Gürkan, çok geçmeden basında "sönük" olarak nitelenen yeni bir genel kurulla görevini Erdal İnönü'ye bırakacaktır. Ne var ki, ne HP kökenliler, ne de SODEP'çiler hoşnuttur. SHP içindeki hizipleşme, daha emekleme döneminden başlamıştır... Hizipleşmenin sonucu, SHP'nin seçim yenilgisi olacaktır. R"öylesine bir havada girilen milletvekili ara seçimlerinde İnönü, İzmir'den milletvekili seçiliyor ancak, HP ve SODEP'in toplam yüzde 30 dolaylanndaki oylan da yüzde 20'ye düşüveriyordu. SHP, Türkiye'nin siyasal yelpazesinde 'üçüncü parti' konumuna dü- şünce, parti içindeki 'muhalifler' de seslerini iyice yükselttiler. O günlerde yenilginin faturası Erdal Bey'e kesilmişti. YURDAGUL ERKOCA Genelbaşkanhğın çivili koltuğu Halkçı Parti kendini feshediyor ve SODEP'lilerin de katılımıyla SHP doğuyordu ama; HP'lilerGürkan'ı "kendilerini satmakla" suçlamaya, SODEP'liler de İnönü'yeyüklenmeye ilk günlerden başlamışlardı... 2 Kasım 1985te Halkçı Parti olağa- nûstü kurultayınj toplayarak partinin adını Sosyaldemokrat Halkçı Parti ola- rak değiştinyordu. Bir gün sonra da SODEP olağanüstü kurultayı toplanı- yor ve parti feshedilerek SHP'ye katılı- yor ve Genel Başkan Aydın Güven Gür- kan oluyordu. İnönü ise birleşmenın getirdiği yor- gunluğu atmak için bir ay kadar Paris'e giderek dinleniyordu. Aradan altı ay geçtikten sonra da 30 Mayıs 1986'da SHP ikinci olağanüstü kurultayında, il başkanlannın ortak önerisiyle Erdal İnönü partinın genel başkanlığına seçiliyordu. Gazetelerin yorurnu, kurultayın sö- nük geçtiği biçimındeydi. Birleşme so- nunda ne Halkçı Parti kökenlıler huzur bulmuştu, ne de SODEP'ten gelenler. HP'liler Gürkan'ı, kendilerini satmakla suçlarken. SODEP'liler de İnönü'ye yükleniyorlardı. Üçüncü parti 28 Eylül 1986'da Erdal İnönü baş- kanlığındaki SHP. ilk sınavını böyle bir havada veriyor ve milletvekili ara se- çimlerinde üçüncü parti oluyordu. HP ve SODEP'in toplam yüzde 30 civan- ndaki oyu da yüzde 22'ye düşüyordu. Birleşme, bekleneni sağlamamıştı. İnönü. ara seçimlerde İzmir'den mil- letvekili seçiliyordu. Sonuçtan kendisini sorumlu tutuyor ve 3 ekimde toplanan MKYK'da arkadaşlanna "tstifayı dü- şünüyorum, ne dersiniz" diye soruyordu. MKYK. istifayı kabul etmıyor ve İnö- nü görevine devam ediyordu. Ancak partide "nöbet değişuni" ge- rektiğinı savunarak baa yöneticilerin değışmesini sağlıyordu. İnönü'nün isti- fa etme eğilimi kimilerince "zoraki genel başkan, işi ucundan tuhrvor, hırssız insao" tespitini güçlendınrken. kımılennın ka- fasında da bu kavramlara ılışkin soru işaretlcn artıyordu. "tnönü'nim, politik bır manevrayla gihenoyu alıp güçlenerek yola de>am etmevi antaçladığT konuşu- luyordu kulıslerde. Tartışmalı liderlik Bu tarihten sonra da İnönü, parti içinde "tartşmalı*1 hale geliyordu. 8 Kasım 1986'da gerçekleştirilen küçük kurultayda belki de parti içinde ilk kez açık açık İnönü eleştirilere hedef olu- yordu. Seçim sonuçlannın faturası İnö- nü'ye çıkartılıyor ve istifası isteniyordu. İsmail Cem, kürsüden İnönü muhalifle- rinin düşüncelerini "G«nel Başkanlık makamı yenilenıneii" diye dile getinyor- du.. Üç ay önce istifası MKYK tarafi- ndan önlenen İnönü de eleştirilere "Par- tide kahcıyım" diye yanıt venyordu. Ama eleşürilerin arkası kesilmiyordu. İnönü'nün karizmasının eksiküği, ko- nuşmasının etkileyici olmaması, siyase- te ve sosyal demokrat literatüre hakim olmaması gjbi eleştiriler, her geçen gün daha yüksek sesle söylenir olmuştu. Yasaklar kalkıyor 1987'nin 6 Eylülü'nde siyası yasak- larla ilgili referandum gündeme geliyor- du. Eski liderler Ece\it. Demirel, Erba- kan ve Türkeş'in yanı sıra. daha sonra yıllarca parti içinde İnönü'nün karşısı- na rakip olarak çıkacak olan Deniz Baykal'ın da içlerinde bulunduğu politi- kacılann. perde arkasından siyaset sah- nesine geçıp geçemeyecekleri oylana- caktı. Bir yanda Ecevit korkusu, bir yanda "karşı vıkılması zonınlu yasaklar" nede- niyle SHP ganp bir ikilem içındeydi. Kimse yüksek sesle "yasaklar kalk- masın" diyemiyordu, ama kuşkular da yokdeğildi... Bu konuda tereddütü olmayanlann başında ise İnönü geliyordu. Koltuk en- dişesini bir kenara bırakıyor ve mey- danlara çıkıp bir siyasetçiden çok bir üniversite hocası üslubuvla vasaklann kaldınlmasının propagaflrfasını yapı- yordu: "Yapriacak tşi size söyleyeyim. Bu ya- saklarm kalktığını mertce ilan etmek... BUDIIII için de4 evet' diyeceksiniz tamam mı?9 Başbakan Özal, referandumun he- men ardından erken seçim gününü ilan ediyordu. 29 Kasım 1987'de sandık -başına gidilecekti. Erken seçim ilanıyla birlikte parti içinde huzursuzluklar başlıyordu. Özal'ın "baskm seçimim" boykot etme yanlısı olan Ecevit. diğer partileri de bu konuda tavır almaya çağnyordu. SHP içinde de seçim- lerin boykot edilmesin- den yana olanlar bu- lunuyor, konu Parti Meclisi'nde tartışılıyor ve seçimlere katılma ka- ran alınıyordu. 45 günde hazırlarulan seçimin sonunda SHP. 99 milletvekili çıkanyor- du. Sonuçlar parti içinde büyük bir huzursuzluk yaratmıştı. Seçimleri ta- kıp eden günlerde, gaze- telerde SHP içindeki huzursuzluklarla ilgili haberlerden geçilmiyordu. Parti Meclisi'nde Baykal yanlılan seçim he- sabının yapılması için önerge veriyor- lardı. Genel Başkan ve MYK'dan erken se- çim bozgunun hesabı soruluyordu. Erdal İnönü. hesap yerine 2. olağan kurultaya dört ay kala istifasmı vermeyi tnönü'nün bu işi yapmakta "kararsız mı" yoksa son derece "kararlı mı" oldu- ğu tartışıbyordu. İnönü'ye muhalefet edenlerin açmazı da bu oluyordu. Bu tarihten sonra mu- haliflerin kafası, bu konuda daha da sık kanşacaktı. İnönü "Bu işi, yani genel başkaıdığı ucundan mı tutuyordu" yoksa "Bilakis her tavnyla her geçen gün işi J- ascasaklann kalkması gündeme geldiğinde SHP'yi bir korku aldı. Öyle ya hem Bülent Ecevit, hem de CHP'nin eski kurtlan yeniden siyasete döneceklerdi. Korkmayan sadece Erdal Bey'di: "Mertçeçıkıp 'evet' diyeceksiniz. Tamam mı?" Ne var ki, yasaklann kalkmasından sonra, Özal'ın k seçim manevrasf gelecek ve İnönü istifasmı vermek durumunda kalacaktır... daha mı fazia kavnyor ve parti içinde güclenhor rouydu?" Bu ikilem bütün dost sohbetlennın tartışma konusu oluyor- du bu tarihten sonra. Bugünden o gün- lere bakan partinin o yıllardaki yöneti- cilerinden biri. "Hem deneyimsizdi, hem de 12 EyUiTün karışık ortamında geldi. O yüzden de o ortamdan hiç hoşlanmadı" derken, bir diğeri "Politikaja girdiği "10 yü gibi bir süre genel başkan ola- rak kabnış olmak, politikayı bümediğimi göstermez. SHP gibi eski CHFden gelen büyük bir partinin genel başkanı olduktan sonra bu mevkiide kalabilmek, siyasetin kural- larına uyulduğunu gösterir. Sürekli yanlış yaparak, sureldi amatör kalarak 10 yıl kalınmaz, özellikle SHP gibi bir partinin başında. Onun için siyasetin gelişme şeklini an- ladığımı söylemem yanuş olmaz. Herkesin bir karakteri var. Ben karakterimi değiş- tirmedim siyasete gectiğim zaman. Öyle gösterişli dav- ranmak, başkalarına hep kendimi methetmek gibi şeyter yapmadım. Şimdi bunlar pek çok siyasetçide var. ama şart da değil. Siyaset bir toplum hare- keti. Bu hareketin hangi et- kenlerle nereden nereye git- tiğini farkedebiliyorsanız ve o hareketin gerektirdiği seyleri zamanı- nda yapabiliyorsanız. bunu çok anlatma- ya gerek >ok. Başkaları anlatıvorlar za- ten. Sözcülüğünüzü kendinizin \apması gerekmiyor. \ aparsanız, bazen i>i de ol- muyor değil. Bir de tabii enerji meselesi, çok konuşmak enerji ister. O enerji de bazüarında >ar. ba/ılarında \ok. Onun için bunlar bir anlamda ikinci derece et- nel sekreterliğe geliyordu. 1989 yılı SHP'nin yıldızının prladığı yıl oldu. Yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkan SHP'de iç tartışmalar bi- raz olsun duruluyordu. Ta ki, bir kaç ay sonra Kürt kökenli 7 milletvekili Kürt Enstitüsü'nün davetlisi olarak Paris'- tekı Kürt Konferansı'na gidene kadar. Giden milletvekilleri, bu davetten ge- nel başkanın haben olduğunu iddia edi- yor, derken parti içinde kimileri millet- vekıllenni parti tüzüğünü ihlal etmekle suçluyor ve ihraçlannı istiyordu. So- nunda 7 milletvekili, disiplin suçu işle- dikleri gerekçesiyle tnönü-Baykal itü- fakıyla partiden ihraç ediliyordu. Başta Güneydoğu olmak üzere baa ör- gütler istifa ederken İnönü'ye muhalefet de artıyordu... İnönü. bu tartışmalar sü- rerken ocak ayında yapılacak tüzük ku- rultayının seçimli olmasını istiyor ve basına kadar yansıyan "güven bu- natamnıın" seçimle gidenlmesı gereküği- ni söylüyordu. 2 « 7 Ocak.1990 tarihlerindeki tüzük kurultayında İnönü. güven tazeliyor ve 863 delegenin 756'sının oyuyla kurul- taydan genel başkan olarak çıkıyordu. Baykal da kurultayda daha güçleniyor- du. 44 kişilik PM'nin neredeyse tümü, Baykal'a yakın isimlerden oluşuyordu. Sonuçta Genel Sekreter Bay kal'm "Par- tinin tepesinde oluşan manzarayla parti iktidara tasuıacaktır" sözleriyle tüzük kurultayı sona eriyordu. Ama hiç de İnönü ile Baykal'ın yazgüan sürekli kesişti ama, yıldızlan bir tûrlü barışamadı. Politik jaşamdaki göriişleri de tıpkı aynı arabanın ters kapılarından binmeleri gibiydi. İnönü, Baykal'ın tırmanışınj 'önlenebilir' kıtanak için elinden geleni yaparken hep onun hırslarından korktuğunu gizkmivor. tercih ediyordu. Hem genel başkanlı- ktan hem de miletvekilliğinden istifa et- tiğini açıkhyordu inönü. Peşinden de Genel Sekreter Fikri Sağlar ve MYK üyeleri istifa ediyordu. İnönü'nün istifa gerekçesi olarak "Parti Medisi'yle Mer- kez Yürütme Kurulu arasındaki çekiş- meyi" gösteriyordu. Bir gün sonra Grup Başkan Vekili Deniz Baykal, 88 millet- vekilinin imzasıyla İnö- nü'nün istifasmı geri al- ması için PM'ye öneri götüreceklerini açıkhyor ve genel başkanın isti- fasmı geri alması için mekik diplomasisi başlı- yordu. HatırL kişiler, İnönü'- yü istifadan vazgeçirme- ye çalışıyorlardı. Sonunda İnönü, mil- letvekilliğinden istifasını geri çekiyor ve haziran aymdaki olağan kurultaya kadar genel başkanlıga geri dönüyordu. Buna karşılık Parti Meclisi de İnönü'ye "her türlü yetkiyi verme" karan alıyordu. Bu olayla birlikte parti içindeki mu- halefet sesini daha da fazla yükseltmeye başlıyordu. "Genel Başkan'ın ka- rarsızlığı partinin ünajını zedeledi" de- nirken, bir yandan da kendi aralannda gün, belki de herkesten çok iyi poütika biliyordu... Bunu da zaten her kritik dö- nemde kanıdadı" diyor. Yıllardır en yakınında çalışanlardan biri de Kültür Bakaru Fikri Sağlar. Sağlar. tnönü'nün engin bir politik kültürü ve bilgisi oldu- ğunu söylüyor ve "Bu kadar bilgfli ve külrûrlü kişinin politikayı bilmediğinüı söylenmesi, bence bunu söyleyenlerin bît- rdal înönü'nün istifası, sonradan en büyük rakibi olacak Deniz Baykal ve 88 arkadaşı tarafmdan verilen dilekçeyle geri aldırtılmayaçahşılır. Araya 'hatın kınlamayacak' kişiler girer ve sonunda inönü, yeni bir olağanüstü kurultaya kadar görevinin başında kalmaya karar verir. gisizliğidir" diyor. Sağlar'a göre tnönü'- nün siyasette hırssız olduğunu söylemek de yanlış. Yalnız, pek çoklan gibi hırsının aklının önüne geçmediği gö- rüşünde Sağlar. Politikanın ilk yıllannda. bir İzmir mitinginde kitlelere "Ben politikanın acemisiyinı'" diyen Erdal İnönü'ye "Ger- çekten politikanuı acemisi miydiniz" diye soruyoruz. kenler. Esas mesele siyasette. Toplumsal bir ola> olduğu için bu olayuı dinamiğini farkedebilmekte. Bu da belki bir > etenek, belki yetişme biçimi. Küçükten beri ba- bamın e>inde hep si> asetçilerin konuş- ruklanıu gördüğüm için farkında olma- dan bu teknikleri ögrendik. Ben de kar- deşierim de. Bunu farketmeden uygu- hryonız. Hatırlıyorum, bir kez ba- bam söylemişti. Lozan Konferansı ile ilgili anılarını anlatırken. 'Oraya gelen in- sanlar, diplomatlar, hepsi- nin şöyle bir yeteneği var: Herhangi bir olayı ya da herhangi bir haberi duy- duklannda, o olayın siya- sal sonuçlannı, siyasal içe- riğini hemen anlıyorlar. Bundan ne çıkar, bunu niye söyledi diye, hemen anlıyorlar ve hemen tavır alıyorlar. marifet budur' demişti. Bu du- rumu farkedebüiyorsumız, dolayısıyla siz de gereğini yapıyorsunuz..." 5 Haziran 1988'de SHP, 2. kez olağan kurultayını topluyor. ama İnönü yeni- den aday oluyordu. Muhalefet ise İnö- nü'nün karşısına İsmail Cem'i aday ola- rak çıkartıyordu. Ancak İnönü, 710 oyla yeniden başkan seçiliyordu. Deniz Baykal da tek aday olarak ge- Baykal.'ın dediği gibi olmuyordu. O ta- rihten sonra Baykalcılar -İnönücüler aynmı daha da netleşiyor, en ufak bi- nmlerden en tepedeki kurullara kadar partide çoğunluğu ele geçiren taraf karşısındakini tasfıyeye çahşıyordu. 1990'da ara yerel seçimler partide bir deprem yaşanmasına yol açacaktı. Istanbul Bayrampaşa'da seçimi DSP kazanmıştı. Baykal ve MYK üyeleri "İnönü ile bundan daha iyisi olmaz'" di- yerek istifaya gidiyorlardı. İnönücüler. seçim sonuçlanndan Baykalalan. Bay- kalalar ise inönü ve çevresini suçluyor- du. Sonuçta İnönü. kimsenin ihtimal vermediği "kunıhay" karannı ortaya aüyor, ama Baykajı da genel başkan adaylığma davet ediyordu. Kimse İnönü'nün kurultay toplaya- cağına ihtimal vermiyordu. Çünkü, Baykal'ı Genel Sekreter yapan ve Parti Meclisi'nin çoğunluğunu Baykal'a yakın isimlerden oluşturan son kurul- tay delgeleriyle gidilecekti kurultaya. Baykal yanlılan ''Inönü'nün bu delegas- yonla olağanüstü kurultaya girmek iste- meyeceğinden'''' emın görünüyorlardı. Ama İnönü restini çekmiş ve "Ya Baykal, ya ben" demişti. Yarın:Tarlhsel uzlasma CAUŞANLARIN S0RULARI/S0RU1NLARIYILMAZ SİPAL Kimler "Muhtaç" sayılır? .'Devlet memuru emeklisi olan babamın vefatı üzerine, yalnız kaldım. Ayrıca. çalışamay acak derecede malulüm. Babamın, vefatından sonra muhtaç duruma da düştüm. Ailemden bana küçük bir daire kaldı. Orada oturuyorum ve bundan başka ne bir malım ne bir yerden gelirim var. 25 yaşını gecmiş bir erkek çocuk olarak bana, babam- dan aylık bağlanır mı? 1) Kimler "muhtaç" sayılır? Bunun bir öiçüsü var mı- dır? 2) Oturduğum dairenin varlığı muhtaç sayümamı en- ( geller mi? EJS. YANTT: 1) TC Emekli Sandıâ Yasası'nın 74. maddesinde 25 yaşını doldurmuş erkek çocuklardan, "iyileştirilmesi olanaksız hastauklann veya sakatlıklannın çalışmalarına engel olduğu sağ- lık kuruiunca onaylanacak raporla tespit edilenlere muhtaç ouna- ları şartıyla, ölüm tarihinde yaşlan ne olursa olsun ölüm tarihini izleyen aybaşından" gecerli olarak, yetim aybğj bağlanır. Yasa, 25 yaşını doldurmuş erkek cocuklara çalışamayacak derecede özür- îü olmalannın yanı sıra. muhtaç da olmalan koşulu ile yetim aylı- ğı bağlanmaaru öngörmüştür. Kimlerin muhtaç sayılacağı, Emekli Sandığı Yasası'nın 108. maddesinde yoruma açık bir biçimde tanımlanmışür. "Kendisini ve aile bireylerini gecindirmeye yetecek geliri, malı (para ve o mahiyetteki kıymetler dahil) veya kazancı bulunmayan- lara bu kanun hükümlerinin uygulanmasında (muhtaç) denir." Muhtaçlık, yetımlenn "oturdukları yerlerin bağlı bulunduklan il veya ilçe idare heyetleri tarafmdan muhtaçlık sebepleri açıkça gösterilmek suretiyle verilecek mazbatalarla" kanıllanır. Muhtaçlığın somut öiçüsü nedir? Yasa bunu belirlememiş, bu belirlemeyi ılçe idare heyetlenne bırakmıştır. 2022 sayıb "65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaşlanna aylık bağlanması hakkında yasa" ile ilgili muhıaçlık yönetmelığinin 2. maddesinde, muhtaçlık daha açık ve daha somut bir biçimde tanımlanmışür. "Sosyal Güvenlik Kuruluşlaruun her hangi birinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yaraıianmayan, mahkeme kararı ile veya doğrudan doğruya kanunİa bağlanmtş de- vamlı bir gelire sahip olmayan. nafaka bağlanmamış veya bağlan- ması mümkün bulunmayan; menkul gayrünenkul malı mevcut oünayan veya devamlı geliri, menkul-gayrimenkul malları mevcut olup da bunlardan elde edeceği her türlü gelirleri toplamırun aylık ortalaması, kamında belirtilen «östergenin talep tarihindeki devlet memurları aylıklarınm hesaplanmasında esas olan katsayı ile çar- punı bulunacak aylık miktarından az olanlar muhtaç sayılır." 2022 sayıh yasada aylık gösterge 300 olarak belirlenmiştir. Bu göstergenin günümüz kaısayısı olan 940'la çarpımı sonucu bulu- nan 282 bin liradan az aylık geliri olanlar somut tanım içinde muhtaç sayılır. 2) Yönetmeük. "menkul-gayrimenkul mallan me\cut olup. da bunlardan elde edeceği her türlü gelirleri toplamının aylık ortala- ması'' 282 bin liradan az olanlan muhtaç kabul etmiştir. Hiç bir geliriniz olmadığına göre, oturduğunuz dairenizin var- lığı, size yetim aylığının bağlanmasına engel olmaması gerekir. AINKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Domuz Etine Ne Buyralur? önce bir düzeltme: izmir'de, Hatdun Marlah'dan 1 Ka- sım 1993 günlü, şu mektubu aldım: "Sevgili Ekmekçi, Ankara Notları'nda Aynaroz Kadısı'na değiniyorsu- nuz... Sağolun! Yalnız, -okuyucuyu ikircime düşürecek olan- yanlışlığı düzeltmek istiyorum: Celal Musahipoğlu, Musahipzade'nin torunu değil; kendisi! Soyadı Yasası çıkınca, Musahipzade, Musahipoğlu soyadını almış. Mustafa Nihat özön'ün Tiyatro Ansiklopedisi'nde, yazann adı Musahipoğlu olarak geçiyor. Koca ustanın güzelim güldürüsü AYNAROZ KADISI'nı günümüzün diliyle yeniden uygulayınca, Musahipzade'- yi Musahipoğlu olarak yazmayı daha uygun buldum. Esenlik, mutlulukdileklerimle gözlerinizden öperim." Hatay'dan, Cumhuriyet okuru Zekâ Güven, 23 Ekim günlü mektubunda, şunları yazıyor: "Sayın Ekmekçi, Belki beni hatırlarsınız. Nisan ayında birkaç arkada- şımla Uğur Mumcu 'yu anma paneli düzenlemiştik de, Ceyhan Mumcu, Ünsal Yavuz, Şahin Yenişehlrlloğlu ve siz Dil-Tarih'te konuşmuştunuz. Gerçi arkadaşlanm, Türk-Amerikan Derneği'nde tam gün çalıştıklan için top- lantıya gelememişlerdi, yalnız ben gelmiştim. Her ney- se, ben size son yazılannızdan dolayı çok ama, çok teşekkür etmek için bu mektubu yazıyorum. Bir de Cum- huriyet Bayramınızı kutlarnak için. Şu günlerde birkaç öğrenciye Ingilizce dersi verdiğim için Antakya dayım. Sizin vermeye çalıştığınız dostluk ve hoşgörü mesajını en iyi bura halkı anlıyor, inanın. Çünkü Antakya; Arap Alevisi, Arap Sünnisi, Türkü, Ru- mu, Çerkezi, Yahudisi ve Hıristiyanıyla tam bir salata. Ailemle oturduğumuz apartmanda bu çeşitlemelehn hepsinden var. Sayın ilhan Selçuk'un da bir süre önce yazdığı gibi, Karun gibi zenginiz!' Ben bütün komşuları- mızı çok seviyorum. Çocukken Arapça 'yı iyi bilmediğim- den (hâlâ da öğrenemedim) Türkçe bilmeyen yaşlı komşularla el işaretleriyle anlaşırdım. Gün olur, evimi- ze renkli 'Paskalya yumurtaları' gönderilirdi (gerçi biz de yapardık), gün olur yılbaşmda bir hindi hediye edilir- di. Biz de Kurban Bayramı'nda kim olursa olsun, her komşuya et verirdik. Yahudilerin unlu yiyecek yemedik- leri bir oruç zamanı, ilkokuldayken arkadaşıma çubuk ikram etmiştim. O boş bulunup yemişti, ama sonra da tükürüvermişti. Oruçlu olduğunu söyleyince çok şaşır- mıştım. Çünkü bizim evde oruç tutulmaz; ne olduğunu anlayamamıştım. Eve gidergitmez, ö'nüme çıkana o gün ekmek yemememiz gerektiğini 'hatırlattım!' Annem, 'Kı- zım, sen daha Islam'daki orucu tutmadın; bir Yahudile- rinki eksikti. Ama çok istiyorsan, sen bütün dinlerin oruçlarını tutabilirsin!' demişti. O gün ekmek yemiştim ama, ramazanda da oruç tutmaya kalkmıştım, neredey- se bayılacaktım. Yakında Çevreyi Koruma Derneği'ne üye oluyorum. Dernek başkanı, eski Cumhuriyet Hatay muhabiriymiş. Şimdi, aynı zamanda HRT'nin (Hatay Radyo-Televizyo- nu) genel yayın yönetmeni. Belki tanırsınız, adı iliz Şen- türk. Bura/ara yolunuz düşerse çok sayıda dostunuz olduğunu bilin. Şahsınızda Cumhuriyet Gazetesi'nin de Cumhuriyet Bayramını kutlarım. Not: Cumhuriyet'te Köy Enstitüleri'ni tanıtacak bir 'Va- kıf kurulduğu yazılmıştı. Ama, vakfın telefonu ve adresi geçmiyordu. Oralara nasıl ulaşacağız? Saygılar, Zekâ Güven." Zekâ Güven'in sıcak, ilginç mektubunu yayımlamam, Ankara'da Sheraton Oteli'nde "Din Şûrası"ntn yapıldığı günlere denk geldi. Dilerim, Şûra'ya katıtanlar da bu mektubu okurlar, bundan ders çıkarırlar. Şûra'ya Alevi kesimden kimse çağrılmamış. Çünkü onlar, camiye git- mezlermiş. Oral Çalışlar'ın "Notlar"ında okudum; bazı konuşmacılar, eski Diyanet Işleri Başkanlarından Sû- leyman Ateş'in "diğer semavi din mensuplarının da cennete gideceği" biçiminde bir yorum yaptığını söyle- mişler, bu görüş genel eleştirilere konu olmuş. Bu tartış- ma "Yahudiler cennete gider mi, gitmez mi?" anlayışı- nın ele alınması noktasına dek gitmiş. Bir öğretim üyesi de, Kuran.daki "Artık dininizi tamam ettim" ayetinden yola çıkarak, o andan itibaren bütün insanlann Müslü- man olması gerektiği yorumunu yapmış. Din Şûrası'nın açılışında bir konuşmayapan S.D. "Zo- runlu din eğitimi, dine verdiğimiz önemin göstergesi- d/r"demiş. Din derslerinin zorunlu duruma getirilmesi- nin "vebali", 12 Eylül Cuntasi'nın başı Kenan Bey'e yüklenirdi. Demek, Kenan Bey yalnız değilmiş! Hiç şa- şırmadım, S.D. cami avlusunda takke giyen ilk Başba- kan değil miydi? Kaç kez yazdım. Şûra'da, "Istiklal Marşı"ndan önce Kuran okunmuş. Şûra'ya kanlanlar Anıtkabir'e de gitmediler! islam Konferansı neden Istarv bul'da toplanırdı? Orada Anıtkabir olmadığından mı? Kimi uyutmak istiyorlar? Din Şûrası'nın Turan Dursun gibi, bir bilginin öldürülmesinden sonra toplanması il- ginç. İlhan Arsel'in "Aydın ve Aydın"\r\\, bu arada kitap yasaklarını tartışırlar mı? Milyarlarca insan domuz etiy- le beslenirken, "Kitapta yeri var; domuz eşini kıskan- maz, domuz eti yiyenler de eşlerini kıskanmazlar!" yorumuyla, konuya yan mı çizerler, ne bileyim? Şûra'nın toplandığı Sheraton Oteli'nde, sabah kahvaltılarında do- muz jambonları da vardır, isteyen yer! BULMACA 9 SOLDANSAĞA: 1/Metallerde, havanın ve 1 suyun etkisiyle oluşan kimyasal değişiklik. 2/ 2 Köşe, kenar uç... îlgeç. a 3/Sıkıntı... Üç kişiyle oy- nanan bir kâğıt oyunu. 4/ Tıp dilinde derinin kan- lanmasma verilen ad... Konut. 5/ Kabuklan yu- varlak ve yelpaze biçi- minde bir deniz yumu- şakçaşı. 6/ Notada durak işareti... Nikelin simge- si... En küçük izci kurulu- şu. 7/ Ses... Ensiz olarak dokun- muş parçalann yan yana eklenme- siyle oluşan nakışlı ince kilim. 8/ Hayvanlara vurulan damga... Bü- yûk zoka. 9/ Moliere'in "Hastahk Hastası" adlı yapıündan Ahmet Vefik Paşa'nın yaptığı uyarlama... Birrenk. YUKARTOAN AŞAĞIYA 1/ Anadolu halklânnın en eski ve en büyük ana tannçası... İlaç. 2/ Gereğinden çok yemek yiyen... Ekinlere zararh bir böcek. 3/ Burun iltihabı. 4/ tlkel bir silah... Güneş doğmadan önceki alaca karanhk... Nazi partisinin hü- curn kJtasını simgeleyen harfler. 5/ Kilit dili. 6/ Federico Garda Lorca'nın tarunmış bir oyunu... Küçük erkek kardeş. 7/ Serbest meslek adamlannı içinde toplayan resmi birlik... Büyük. geniş, iri. 8/ Tilki, samur, tavşan gibi hayvanlann kann taraflanndan yapılan kürk... Bir içki. 9/ Gücünü ve hızuu kaybetmek, gevşe- mek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear