14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 19 TEMMUZ1992 PAZAR PAZARYAZHAM Güneşgitti büyü bozuldu Kopenhag'da caz bıtti. Gü- neş gitti. Caz festivalini yaz yağmurunun hüznüyle uğur- ladüc. Üç aydır süren Akdeniz günlennden geriye iç çekişler kaldı. Aniden basüran yağ- mur, ashnda yağmura ahşık Danimarkah'yı şortuyla, tişor- tuyla yakaladı. Bulvar kahve- leri, yagmur düşüncesine ken- dilerini ahştıramadıklanndan masalannı henüz içeri çekme- diler. Akdeniz günleri, uzun kah yağmurlu kah güneşli ıhk kuzey yaana döndü Danımarkab tanm ûreticile- ri perişan. Yağmursuzluktan buğday başaklan kavruldu. AT yardım etmezse birçoğu if- las bayrağıru çekecek. Ama AT bugünler için var. Tabii ki yardım edecek. O yüzden biz nankör şehirliler, tanm üretici- krinin ağlaşmalanna kulak- lannuzı ükadık. Akdeniz gün- lerinde günümüzü gün etmeye çalışük. Tenlerimizi güneşe boyadık, ekmek için ATnin Uka basa dolu depolanna umut bağladık. Müslüman göçmenler, ev sahiplerinin haynna yağmur duasına çıktı. Biz şehirliler sokak sürtmeleri- ne alıştık. Lakin caz bitti. Gü- neş gitti, büyü bozuldu, sokak sürtmeleri son buldu. Oysa E>animarka, Akde- nizliliğe ne güzel alışmış ne gü- zel yakışmışü. Akdeniz hava- lan Danımarka'da neleri de- ğjştirmedı ki? Lokanta ve cafeler kaldınm- |ara masa atmaya abştılar. Al- lah'ın verdiğini kuldan sakla- mayan entarileriyle cıvıl cıvıl kızlar, kırmızı, yeşıl ve siyah blucinlı oğlanlarla oynaşmala- nnı kaldınm cafelerine taşıdı- lar. Masalanndaki soğuk be- yaz şarabı yudumladıktan k()Pl \H FERRUH YILMAZ sonra, gazetelenni perde edip, kaçamak gülümsemeler dağıttılar. Ev ziyaretleri son buldu. Randevular sokakta buluşmaya verildi. Sokak sürtmeleri tele-sekreterlerin satışını hızlandırdı. l Mayı- slann yapıldığı o ünlü parktaki açık hava cafesi, geceleri açık hava diskoteğine dönüştü. Ay ışığt romantizmi Danimarka'- ya ulaştı. AIDS korkusu sıcağın şehvetine yenik düştü. Sıcak başına vuran Danimar- ka Milli Takımı Avrupa Şam- piyonu oldu. Şampiyonluğu sabahlara kadar içerek kutla- yan Danımarkalılar, sıcağın etkisıyle şampiyon olduklanm ikı günde unuttular. Akdeniz günleri en dışan çıkmayanı bile hiç olmazsa köşedeki cafe- de caz dinlemeye ikna etti. Lakin caz bitti. Güneş gitti büyü bozuldu. Hava raporlan her zamanki gibi, biraz güneş- li, ara sıra yağışlı ve hafif rüz- gârb oldu. Ceketler dolaplar- dan çıktı, gömleklerin kollan uzadı. Siyasi skandallar tekrar önem kazandı. Varoluşsal so- runlar tekrar kendini hissettir- meye başladı. Ev ziyaretleri geri döndü. Danimarka ku- zeyliliğini hatırladı. Akdeniz günleri nostaljık bir anıya dö- nüştü. Danimarka'nın havası biraz şizofreniktir, ne yapacağı belü olmaz, bakarsınız siz bu yazıyı okurken ben tele-sekreteri tele- fona bağlamış olurum yine. Hepsi bir hafta içinde oldu. Bir konser salonunun öyküsüSık sık çahnırdı kulağıma "Amsterdam konser binası", TRT Radyo 3'te. llk kez girişi- mi haürbyorum bu panltıh bi- naya. Sankı bir daha hiç gör- meyecekmişim gibı dikkatle inceliyordum her bir köşesini. Sonra... Müziğın duyulmaz oynaşımı kulaklarda. HLkâyesi 1870'lere dayanı- yor: Johannes Brahms Ams- terdam'a gebp: "ihr seid libe- lente, aber schlechte musikan- ter" (iyisiniz hoşsunuz da, mü- zikten anlamıyorsıınuz!) deyi- verince, o zamanlar 300 bin, bu zamanlann 900 bin nüfuslu kentinde yaşayan müzik tut- kunlan, hemen kollan sıvayıp dillere destan bir konser salo- nunun hazırlıklanna başlar- lar. A.L. van Gent (mimar- mühendis), klasik mimariyi Hollanda geleneksel yapı tarzı ile bağdaştınp, açdışı 11 Nisan 1888*de muhteşem bir şehirsel- parti ile yapılan bu binayı ta- sarlardı. Her yıl 500'den fazla konsere sahne olan ve biri bü- yük biri de resitaller için tasar- lanmış küçük sahnesi olan Concertgebouw, yaklaşık 600.000 kişiyi bünyesinde ko- nuk ediyor. Ana salonda 1200, resıtal salonunda ise yaklaşık 600 kişi aynı anda konser izîe- yebiliyor. 20 ila 80 florin arası değişen bilet fıyatlan bile ka- palı gişelcri yıldırmıyor... Kusursuz bir akustiğe sahip J \ \ 1 S I 1 RI)\\1 HÜSEYtN GÜNGÖR bu bına kısa zamanda ünlenip ta günümüze değin dünyanın en başanb orkestra ve solist- lerine ev sahiphği yapmış. Bu binanın ilginç bir yönü ise geli- şim sürecinde jimnastik göste- rilerinden "boks" karşılaşma- lanna kadar değişik organi- zasyonlara sahne olması. Sanat politıkasını kendi içindeki düzeneklerle oluştu- ran Concertgebouvv, repertu- annı hazırlarken binlerce baş- vuru arasından çok dikkatli bir secim yapmak durumun- da. Zaman içinde yapılan sayısız restorasyon (yenileme) çalışmalanrun en büyüğü 1985'te başlayıp 100. yıl kutla- malanna yetiştirilen (1988) ta- mirat. Bu süre içinde bina ade- ta yeni baştan fakat asbnı mu- hafaza ederek elden geçirilmiş. 45 milyon NLG (185 milyar TL) karşılığı concertgebouvv modern dinleme standartlan- na kavuşturulmuş. Eğer sizin de yolunuz düşer- se, unutmayın Central Stati- on'dan 2 numaralı tramvay gidiyor. Tace contrordan geçin, gerisi kolayYaz mevsiminin ortasında Atina yöresindeki plajlar dolup taşmaya başladı. Hava sıcakbğı bu yıl Yunanistan'a geç geldıyse de bu, yaz tatilinı temmuzdan sonra alanlann işine yaradı. Yunan halkı, yaz tatili, kış tatili, bayram tatili, "grev tatili" gibi fırsatlan kollamakla ünlüdür. Ama aynı şekılde Atina'da da kalsa kent dışına da çıksa gece hayatına olan eğiliminden vaz ge- çemiyor. Son yıllarda türeyen sayısız gece kulüplerine gjrebilrnek için kuyrukta beklemek gerekiyor. Bunun nedeni de kapıdaki in kıyım koruma gö- revlilerinin müşterileri "kontrol etmesinden" kaynaklanıyor. Buna kısaca "face control" de- niyor. Yani, yüzünüz koruma görevlisinin hoşu- na gitmiyorsa o kulübe giremiyorsunuz. Koruma görevlileri genel olarak saçlan jöle ATINA STELYO BERBERAKİS • Son yıllarda türeyen sayısız gece klüplerine gi- rebümek için kuyrukta beklemek gerekiyor. Bu kuyruk kapıdaki iri kıyım koruma görevlilerinin müşterileri "kontrol etmesinden" kaynaklanıyor. Buna kısaca "face control" deniyor. Yani, yüzünüz koruma görevlisinin hoşuna gitmiyorsa o kulübe giremiyorsunuz. Yanınızda dam bile olsa. eğer kapı görevlisi tarafından onaylanmıyorsa nız "rezervasyonunuz yok" diye kapıdan geri çevriliyorsunuz. Ama bu. bayanlar için geçerli değil doğal olarak. Çünkü gece eğlenmek için dı- şan cıkan bayanlar genel olarak şık gjyindigin- den geri çevrikneleri, adab-ı muaşeret kanunla- nna aykın olarak kabul ediliyor. Atina, Selanik, ile arkaya taranmış, "clean face" görünümlü, Patras gibi büyük kentlerde gecenin geç saatle- yakışıklı, kibar, iyi giyimli ve üçgen vücutlu rindeyadasabahınerkensaatlerindekavalyesiz gençlerden oluşuyor. Yanınızda dam bile olsa bayanlar görmek mümkün. Bu bayanlar, eşitlik çerçevesinde hür erkekler gibi serbest bir yaşam sürdürürüyor. Gece klüplerindeki "face control" işlemleri sırasında bazen kavgalar, itiş kakışlar da çıkı- yor. Ama bu "face control" her ne kadar sinir bozucuysa da Yunanü gençlerin son yıllarda da- ha ıyi giyinmesine, kendilerine çekidüzen ver- mesine yol açmış bulunuyor. Çünkü gece klüp- lerinde bayanlardan çok ilk önce korumalann gözüne girmek gerekiyor. tDAMDAN ÖNCE VAF1İZ - Rusya'da küun cezasma çarptınlan iki mahkûm, son dilekkri soruiduğunda, şaşırtıcı bir yanıt verdiler. Ortdoks kilisesince vaftiz edilmek istiyorlardı. İki idam mahkûmumın son dileği elbette geri çevTUemezdi. Derhal bir papaz çağnMı ve mahkûmlar Moskova Butyirskaya cezae>inin köhnemiş banyosunda bir İsa figürü ve iki mum önûnde vaftiz edikü. Her zaman k doğumdan sonra' yapılan vaftiz töreni, gerektiğinde 'ölûmdeıı önce' de düzenienebiliyordu. Giyim-kuşama oldukça önem veren genç ku- şak, tertemiz blue-jean, kovboy çizmesı, beyaz gömlek, taranmış ya da arkaya bağlanmış saçla- nn yani sıra, ipek ya da keten takım elbiseli, spor cekeüi, kravat-gömleklilerden oluşuyor. Ulaşım için, hele yaz aylannda motosikletsiz bir genç düşünülemez. Büyük ya da küçük motosikletle- rin sayısı neredeyse otolardan daha fazla. Yu- nanb gençler Japon mab motosikletlerden çok son zamanlarda 1940-50 model BM W ve Harley Davidson marka motosikJetlere rağbet gösteri- yor. Yenı kuşak her ne kadar da Amerikan-Avru- pa yaşam tarzı kanşımı bir yolda ilerliyorsa da eski kuşağın rebet müziğiru, uyarlanmış çifteteli ve zeybek havalannı da unutmuş değil. Hangi gece klübüne, gazinoya ya da dıskoya gidilse gecenin bir saatınde pikaplar çifteteli havalan çabyor. Gençler ise masalann üstüne cıkarak göbek atıyor. F-18jetleri Isvîçre'yî kaııştırdı Almanya'nın; tngiltere, Ital- ya ve Ispanya ile birlikte üret- mek istedikleri Jager (Avcı) 90'- nın tekınin ederi yaklaşık 150 milyon DM'ye dayanmış. Alın- ması düşünülen sayıyla çarpı- nca 3'lü. 4'lü milyonlar söz ko- nusu. Birleştıği doğuda, Batılı pilotlarca tutulan 24 adet Mıg- 29 duruyormuş ama bunlar çok bakım isteyen türdenmişler. Bakım demek parça, parça de- mek endüstri, şu anda BDTnin derdi ise yalın ekmek. Yani uçaklar havada değil, yerdey- mişler. Haziran başında ya Sa- ab'm Gripen'ine veya bizde de üretilen hafıf avcı türü olan F- 16'lara karar vereceklermiş. Isviçre'ye gelince bunlar bü- yük oynuyor. Baştakiler 3.5 milyon franga (1 frang neredey- se 5 bin TL) 34 F/A - 18 almak istiyor. Ve kavga burada çıkı- yor. Bern'den ülkeyi yöneten- lerle, yönetilenler anlaşamıyor- lar. Gesammt Schweiz Ohne Arme'nin (GSOA) bir çırpıda gereklı sayıyı (100 bin koşulu var) katladı. Çevirdiğimizde or- dusuz tüm Isviçre derneği üye- lerf kutu kutu imzalan parla- mentoya yine imza karşılığı tes- lim ettiler. Böylece acık demok- rasi ile yönetilen Isviçre toplu- munda konu halk oVlamasına dayandı. Her şey sıraya konu- luyor olmalı ki haziran 93'te miUetı sandık başına çağıracak- larmış. Eğer bir by-pass yapıla- bilirse yıl sonuna doğru da "ge- lin bakalım" denilebilecekmiş. Ve halk "hayır"larsa, satın aî- manın da bedeli 150 ile 800 mil- Z İ R İ I I S.DOĞAN ABALIOĞLU Graffiti saııatçılarıııa savaş açıldıAlmanya'nın pek çok büyük kentinde graffıti sanatçılanna karşı amansız bir savaş baş- latıldı. Graffiti sanatı yok oî- makla. olmamak arasında kent duvarlannda var olma müca- delesi vere dursun, özellikle Münih'te sprey ustalanmn so- kaklan, duvarlan, trenleri bo- yamalanna artık düşmanca gözlerle bakılıyor... Son yıllarda gıderek gündelik yaşamın içine girmiş olan bu graffiti desenkri, her nedense konulan yasaklara karşın yine de gizhden gjzliye artmakta... "..Artık graffiti sanatçılanna göz açtırmayacağız.." diyen be- lediye başkanlannın bilhassa, Münih'in banliyölerinde sıkı önlemler almalanna ve dedek- tifler kiralayıp, gözlerini dört acmalanna rağmen, püskürtme resim sanatcılan yapacaklannı yapmaktan geri kalmıyorlar. M İ N İ 1 1 EROL ÖZKAN Alacab bulacalı, kalıa boya- larla trenleri, duvarlan rengâ- renk boyama düşüncesi ve sa- naü pek çoklanna göre bayat- lamış bir akım, hatta eskimiş bir moda sayılmakta.. Oysa 1986 yılında en parlak dönemi- ni yaşayan graffiti eski çekıcib- ğini kaybetti diyenlerle birlikte, bu sanatın tutkunlan graffiti ile yaşamanın gizb sevincini kara- ladıklan köşelerde çıkarma te- laşındalar. Her şey bir tarafa, Münih'- teki korsan duvar ressamlan içinde bizden de Hakan adb bir delikanbnın marifetb graffiti • Graffiti sanatı yok olmakla, olmamak arasında kent duvarlannda var olma mücadelesi vere dursun, özellikle Münih'te sprey ustalanmn sokaklan, duvarlan, trenleri boyamalanna artık düşmanca gözlerle bakılıyor... örnekleri karaladığını bilmem duydunuz mu? Kentin kuzey banliyölerinden Unterschleis- heim semti tren ıstasyonu, alt gecidini boydan boya kaplayan çılgın desenlere, bizden birisi- nın ımza atmasmı bıyık altın- dan gülerek izleyenlerdenim. Uzmanlara göre, Almanya'- nın büyük kentlerinde duvarla- nn değişmez süsü graffitinin stil farkblığı gösteren örnekleri içinde "çılgın stil" olarak ad- landınlanı en fazla beğenileniy- miş. Aynca politik eleşürilerin ve komik karakterlerin iç içe ol- duğu örneklere aha gözlerle bakıbrsa, bu işin bir hayli ince grafık güzelükler taşıdığı görii- lür. Graffiti karalamalan Mü- nih'in başbea duvar süsleri. Köprüleri, sokaklan. istasyon- lan çarpıcı denecek renkler cur- cunası içinde baştan aşağıya boyayan düşünceye "rezalet" gözüyle bakanlar olduğu gibi. bu sanatı yapanlann yakalanıp cezalandınbnası düşüncesinde birleşenler de maalesef çoğun- lukta. Sprey boyalarla kaçak ola- rak "sanat"(?) yapanlan görüp şikâyet edenlere Alman devlet demir yollannın koyduğu 500 markbk ödülün de arttınla- cağını gecenlerde bir yetkili açık ladı. Kim ne derse desin, genç kuşaklann bayıldığı graffiti sa- natı ve sanatçılanna karşı açı- lan bu savaşın sonucu şimdibk beUrsiz. Fabrikalan, kararmış du- varlan güzelleştiren ve aralan- na alaya pobtik sözler serpişti- rilen bu desenler ve renkler cümbüşünün isimsiz sahipleri şimdılerde Münih'te kendilen- ne yeni boyanacak yerler araya dursunlar, gecenlerde bir Ame- rikan ılaç firması ismı gizli tutu- lan bir ılaç bulduklannı başına açıkladı. Tıpkı teflon gibi, üstü- ne sıkıldığında sprey türü boya- lan tutmayan bu ilacın graffiti sanatçılannı sinirlendireceği ve bu sanatı kökünden sileceğı de kesin. yon frank tutuyormuş. Bizim paramızla 2.5-4 milyon, Türki- yemizdeki abşıbnış deyişle tril- yon ediyor, zarann neredesin- den dönülse kazançtır örnegı. Ancak bütün bunlara karşıbk parlamento üyelerinin bir bölü- mü ve ordu üst kademeleri A/ F-18'leri ille de almak amacın- da. Neredeyse miUet gırtlak gırtlağa girecek. Halk oyla- masına gıtmeden işı oldu bittiye geürmek ıstıyorlar. Oysa Doğu Bloku'nun dagılmasından son- ra, özellikle Orta Avrupa'da as- keri gıderlerde açılmanın ne an- lamı kaldı? Çevre oturmuş de- mokrasilerle dolu. 2 bine 8 kala hâlâ kovboyculuk oynamak Isviçre'nin nesine? Gerçi bunlar iyi adam rolündeler. Kimseye sataştıklan yok. Amaç salt savunma. Paralan da var. Bu- arada işsızük oranı 1939'lardan beri en yüksek düzeydeymiş, fa- ızlerin yukarlarda olması, yapı sektörünü durdurmuş, kiralar maaşlann yansına eşit düzeye gehniş, gene de boş konut düş- müşkımene... Dünyanın her yerinde aynı galiba. Seçibnceye kadar türlü söz vermelerle milletin gözünü boyayan, oyunu alan soluğu koİtukta bulunca salt kendi çı- kannı düşünmeye başhyor. Sankı balmumuyla çağnlmışlar gjbi. Beğenmeyen gelmesin. Gelen de halk için çabşsın, olan düzenle yetinsin, cebini doldur- ma ılk işleri olmasın, nabncı ke- seri ömeği hep kendilerine yontmasınlar. Yani A/F-18'ler lsviçre'yi kanştırdı. Oysa bunlara ne ge- rek vardı? önce üste, sonra da kendine bir uçak abrsın olur bi- ter. Millet yalın ayak dolaşır- mış, açbk. işsizbk diz boyuy- muş ne gam. Kemeri onlar şıksın, sen kilo vermek için atla özel kuşuna, yabana diyarlar- da biftekle zayıflama kürü yap- maya gıt. Çünkü Avrupa'da halkın oyuyla baş olanlar (kon- durma değil) hava kuvvetleri yazıb araclarla gidip gelirken; president örneği forslu gösteriş- İer ancak bizim gibi kendini Küçük Amerika yolunda sa- yanlara özgü değil mi? Allah korusun, sağbğı kanş- tırmayın. Önce millet saynevle- ri önünde kuyruk olurmuş size ne. İsviçreliler de böyle işlerin hiç yolunu yordamını bilmiyor- lar... eyefendî Sandviç yenîden keşfedildi YKM özel yaz indiriminde, Rifle LeeCooper Kappa Carrera Garbo Best Adam Vepa Yargıcı Penyelüks Parker Cröss Seiko Philips Beko Sony Rowenta Old Spice \ ' e d a h a y ü z l e r c e m a r k a . . . YKM indirimi tam 'nin ve dünyanın ünlü markaları var: Sanko Sarar Men IGS-Cyprus YSL 'Reebok Adidas Nike Arslanlı Dagi Gitizen Ganon Kodak Yamaha Pierre Cardin göre!İST\NBLL: Ştşü Tei 24S4I 20 • SukmİMBM* Tıt S26825O Bfyoilu TW 251 76 00 - FMİk Tıl. 525 94 21 - Kıdtküy Tfi. 336 2Sİ5 • C*id»r Ttl 333 3941-TmilkTtl 3754657 Bfiyühfdunct 7W 6S34252 KictKTtL 59/0695-YeriLewat(TopöBPınrta»)Ttl 27929/6-\NKARA:KmkjT,f(. .(172092-fteW J//6/9/- tZMİR;K(«^rri. 4(495/ Bon»ıaW 74 72 96 - BUSSA: Ttl 210243- ADAPAZAU: Ttl 43450 - İZMtj: Ttl. 14540- ADANA: Ttl. 1924 77- MERSİN: Ttl. 123023 İSKENDEKUN: Ttl 152 56 AimKYA: Ttl 367 91 • ANTALYA: Ttl II 56 12 • KARADENtZ EREĞLİ: Ttl 112 79 • SAMSUN: Tıl 152 15 • TKABZON: Ttl. 199 42 • MALATYA: Ttl 152 72 ELAZIĞ: Ttl 179 78- KONYA: Ttl II56 «/ - KAKAMAN: Ttl 199 54 • GEBZE: Ttl-15799- İALIKEStK: Ttl. 414 «2 - AYVA1JK: Ttl: 110 4$ - EDKEMfr: Ttl: 154 55 Zippo YENİ KARAMÜRSEL Eldivenden merdivene Önce ekmeğin değeri arttı, sonra sulu yemeklerin. Kıta Avrupası usulü dediler, yemeği ekmek banarak yemeye. Şarkü- terlerin soğutmab raflannda naylona sanlı etlerin rengi gide- rek morarmaya başladı. Kıymanın dışı mor. içi kırmızı oldu. Sakatat 'diye ciğerden başkasını bibneyen halk raflar- da, yürek, böbrek de görüyor- du artık. Bunlann kedi ma- masmdan başka şey olarak da kullanılabileceğini anladılar. Ardından, sandvıç ve peynir- ekmek. yeniden keşfedildi. Metro çıkışlannda sabahlan sandviç satanlar görülüyordu. İşine gitmekte olan sekreter ikı sandviç abyor; birini sabah kahvesinin eşbğinde yiyor, öte- kini de öjle yemeği yerine sakb- yordu. Oğlene doğru işyerlen, yavaş yavaş yemek kokmaya başlamıştı. Evınden peynir- ekmeğini, ebnasını paket yapa- rak ya da babasının İsveç'i re- fah ülkesı yaparken yıllarca kullandığı sefertasını çatı katın- dan çıkardıktan sonra akşam- dan kalan yemekle doldurarak fırlayan Bay Svensson, öğlen olduğu zaman soluğu, işyerinin mutfağında abyordu. Artık bir işyerinin çabşma koşullannın ıyıliğini ölçerken personele sağ- lanan mutfak olanağı, terazinin ağır basan kefesi haline gelmiş- tı. Restoranlann bir kısmı, sü- rüm yetersizliğinden ötürü öğ- lenleri yemek çıkarmamaya başladılar. Sosisçilenn. döner- STOC KHOLM GÜRR\N UÇKAN cilerin önünde öğlenleri uzun kuynıklar oluşuyor şimdi... Isveçü artık. boğazından kı- sarak ekonomınin darboğazın- dan gecmeye çabşıyor.. Kışa her on İsveçliden biri işsiz girecek Bu başbğj, tsveç'in en büyük gazetesi Expressen'den aldık. Bir >ıl içinde 268.000 kişinin işinden olduğunu ve bir tek ha- ziran ayında 21 bin 200 kişinin daha sonbaharda işlerine son verileceğinin açıklandığını be- lirten bberal sağ eğilimli gazete, önümüzdeki kış her on isveçli- den birinin işsızler ordusuna gi- receğinı açıkbyor. Ülkede işsiz- lik oranı şu anda % 5 civannda. Bu da Isveç'e, Avrupa ülkeleri arasındakı ışsızlik oranı sırala- masında; Irlanda, lspanya, İtalya. İngiltere, Fransa ve Bel- çika'dan sonra yedincib'ği veri- yor. (AT ülkeleri arasında.) Orta ve sağ kanal koabsyonu- nun, kamu sektöründeki aşın ıstihdamı azaltmak ıçın izlediği polıtikanın. onlann gözbebeği olan özel sektörü de olumsuz etkilediği, eldeki istatıstiki bilgi- lerden anlaşıbyor. Ekonomik geüşmenin düşüş gösterdiğini ve işsiz sayısının bir yıl içinde iki kat arttığını bebr- ten bir başka gazete. Aftonbla- det de ezeli rakibi Expressen'le bu kez için görüşbirb'ğinde. Özellikle kadınlann ve çocuklu ailelerin büyük sıkınü içinde ol- duğu ve hükümetin ekonomik politikasının, hem ülke, hem de geniş halk kitlelerini olumsuz yönde etkilediği. bu gazetenin eleştirileri arasında yer ahyor. Ana muhalefet partisi sosyal demokratlar, yıllann getirdıği yönetme alışkanlığından olsa ki muhalefet etmeyi, doğru dürüst beceremiyorlar. Tektük tepki- lerle yetiniyorlar. Oysa başta yazarlar obnak üzere kültür emekcileri, kitlesel gösterilerle, kısılan kamu hizmetlerinden büyük zarar gören ulusal kültü- re sahip çıkmaya çabşıyorlar. Ülke nüfusuna oranla, kütüp- hanelerden yararjanmada dün- ya birincisi olan İsveçliler, ikti- dardaki partilerden en büyüğü olan tutuculann egemen oldu- ğu belediyelerde kütüphanele- rin peş peşe kapatılmalannı ör- gütlü bir çabşmayla önleme ça- bası içindeler. Amatör spor ku- lüplerinın, derneklerin birbiri ardından ekonomik bunabma girmeye başlamalannı protesto ediyorlar. İsveç'i sıcak ve kurak geç- mekte olan bu yazdan sonra, uzun ve kapkara bir kışın bek- ledifcinı söylemek için. fazla ka- ramsar olmaya gerek yok...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear