Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 19 TEMMUZ1992 PAZAR
PAZARYAZHAM
Güneşgitti
büyü bozuldu
Kopenhag'da caz bıtti. Gü-
neş gitti. Caz festivalini yaz
yağmurunun hüznüyle uğur-
ladüc. Üç aydır süren Akdeniz
günlennden geriye iç çekişler
kaldı. Aniden basüran yağ-
mur, ashnda yağmura ahşık
Danimarkah'yı şortuyla, tişor-
tuyla yakaladı. Bulvar kahve-
leri, yagmur düşüncesine ken-
dilerini ahştıramadıklanndan
masalannı henüz içeri çekme-
diler. Akdeniz günleri, uzun
kah yağmurlu kah güneşli ıhk
kuzey yaana döndü
Danımarkab tanm ûreticile-
ri perişan. Yağmursuzluktan
buğday başaklan kavruldu.
AT yardım etmezse birçoğu if-
las bayrağıru çekecek. Ama
AT bugünler için var. Tabii ki
yardım edecek. O yüzden biz
nankör şehirliler, tanm üretici-
krinin ağlaşmalanna kulak-
lannuzı ükadık. Akdeniz gün-
lerinde günümüzü gün etmeye
çalışük. Tenlerimizi güneşe
boyadık, ekmek için ATnin
Uka basa dolu depolanna
umut bağladık. Müslüman
göçmenler, ev sahiplerinin
haynna yağmur duasına çıktı.
Biz şehirliler sokak sürtmeleri-
ne alıştık. Lakin caz bitti. Gü-
neş gitti, büyü bozuldu, sokak
sürtmeleri son buldu.
Oysa E>animarka, Akde-
nizliliğe ne güzel alışmış ne gü-
zel yakışmışü. Akdeniz hava-
lan Danımarka'da neleri de-
ğjştirmedı ki?
Lokanta ve cafeler kaldınm-
|ara masa atmaya abştılar. Al-
lah'ın verdiğini kuldan sakla-
mayan entarileriyle cıvıl cıvıl
kızlar, kırmızı, yeşıl ve siyah
blucinlı oğlanlarla oynaşmala-
nnı kaldınm cafelerine taşıdı-
lar. Masalanndaki soğuk be-
yaz şarabı yudumladıktan
k()Pl \H
FERRUH
YILMAZ
sonra, gazetelenni perde edip,
kaçamak gülümsemeler
dağıttılar. Ev ziyaretleri son
buldu. Randevular sokakta
buluşmaya verildi. Sokak
sürtmeleri tele-sekreterlerin
satışını hızlandırdı. l Mayı-
slann yapıldığı o ünlü parktaki
açık hava cafesi, geceleri açık
hava diskoteğine dönüştü. Ay
ışığt romantizmi Danimarka'-
ya ulaştı. AIDS korkusu
sıcağın şehvetine yenik düştü.
Sıcak başına vuran Danimar-
ka Milli Takımı Avrupa Şam-
piyonu oldu. Şampiyonluğu
sabahlara kadar içerek kutla-
yan Danımarkalılar, sıcağın
etkisıyle şampiyon olduklanm
ikı günde unuttular. Akdeniz
günleri en dışan çıkmayanı
bile hiç olmazsa köşedeki cafe-
de caz dinlemeye ikna etti.
Lakin caz bitti. Güneş gitti
büyü bozuldu. Hava raporlan
her zamanki gibi, biraz güneş-
li, ara sıra yağışlı ve hafif rüz-
gârb oldu. Ceketler dolaplar-
dan çıktı, gömleklerin kollan
uzadı. Siyasi skandallar tekrar
önem kazandı. Varoluşsal so-
runlar tekrar kendini hissettir-
meye başladı. Ev ziyaretleri
geri döndü. Danimarka ku-
zeyliliğini hatırladı. Akdeniz
günleri nostaljık bir anıya dö-
nüştü.
Danimarka'nın havası biraz
şizofreniktir, ne yapacağı belü
olmaz, bakarsınız siz bu yazıyı
okurken ben tele-sekreteri tele-
fona bağlamış olurum yine.
Hepsi bir hafta içinde oldu.
Bir konser
salonunun öyküsüSık sık çahnırdı kulağıma
"Amsterdam konser binası",
TRT Radyo 3'te. llk kez girişi-
mi haürbyorum bu panltıh bi-
naya. Sankı bir daha hiç gör-
meyecekmişim gibı dikkatle
inceliyordum her bir köşesini.
Sonra... Müziğın duyulmaz
oynaşımı kulaklarda.
HLkâyesi 1870'lere dayanı-
yor: Johannes Brahms Ams-
terdam'a gebp: "ihr seid libe-
lente, aber schlechte musikan-
ter" (iyisiniz hoşsunuz da, mü-
zikten anlamıyorsıınuz!) deyi-
verince, o zamanlar 300 bin,
bu zamanlann 900 bin nüfuslu
kentinde yaşayan müzik tut-
kunlan, hemen kollan sıvayıp
dillere destan bir konser salo-
nunun hazırlıklanna başlar-
lar.
A.L. van Gent (mimar-
mühendis), klasik mimariyi
Hollanda geleneksel yapı tarzı
ile bağdaştınp, açdışı 11 Nisan
1888*de muhteşem bir şehirsel-
parti ile yapılan bu binayı ta-
sarlardı. Her yıl 500'den fazla
konsere sahne olan ve biri bü-
yük biri de resitaller için tasar-
lanmış küçük sahnesi olan
Concertgebouw, yaklaşık
600.000 kişiyi bünyesinde ko-
nuk ediyor. Ana salonda 1200,
resıtal salonunda ise yaklaşık
600 kişi aynı anda konser izîe-
yebiliyor. 20 ila 80 florin arası
değişen bilet fıyatlan bile ka-
palı gişelcri yıldırmıyor...
Kusursuz bir akustiğe sahip
J
\ \ 1 S I 1 RI)\\1
HÜSEYtN
GÜNGÖR
bu bına kısa zamanda ünlenip
ta günümüze değin dünyanın
en başanb orkestra ve solist-
lerine ev sahiphği yapmış. Bu
binanın ilginç bir yönü ise geli-
şim sürecinde jimnastik göste-
rilerinden "boks" karşılaşma-
lanna kadar değişik organi-
zasyonlara sahne olması.
Sanat politıkasını kendi
içindeki düzeneklerle oluştu-
ran Concertgebouvv, repertu-
annı hazırlarken binlerce baş-
vuru arasından çok dikkatli
bir secim yapmak durumun-
da.
Zaman içinde yapılan
sayısız restorasyon (yenileme)
çalışmalanrun en büyüğü
1985'te başlayıp 100. yıl kutla-
malanna yetiştirilen (1988) ta-
mirat. Bu süre içinde bina ade-
ta yeni baştan fakat asbnı mu-
hafaza ederek elden geçirilmiş.
45 milyon NLG (185 milyar
TL) karşılığı concertgebouvv
modern dinleme standartlan-
na kavuşturulmuş.
Eğer sizin de yolunuz düşer-
se, unutmayın Central Stati-
on'dan 2 numaralı tramvay
gidiyor.
Tace contrordan geçin, gerisi kolayYaz mevsiminin ortasında Atina yöresindeki
plajlar dolup taşmaya başladı. Hava sıcakbğı bu
yıl Yunanistan'a geç geldıyse de bu, yaz tatilinı
temmuzdan sonra alanlann işine yaradı.
Yunan halkı, yaz tatili, kış tatili, bayram tatili,
"grev tatili" gibi fırsatlan kollamakla ünlüdür.
Ama aynı şekılde Atina'da da kalsa kent dışına
da çıksa gece hayatına olan eğiliminden vaz ge-
çemiyor.
Son yıllarda türeyen sayısız gece kulüplerine
gjrebilrnek için kuyrukta beklemek gerekiyor.
Bunun nedeni de kapıdaki in kıyım koruma gö-
revlilerinin müşterileri "kontrol etmesinden"
kaynaklanıyor. Buna kısaca "face control" de-
niyor. Yani, yüzünüz koruma görevlisinin hoşu-
na gitmiyorsa o kulübe giremiyorsunuz.
Koruma görevlileri genel olarak saçlan jöle
ATINA
STELYO
BERBERAKİS
• Son yıllarda türeyen sayısız gece klüplerine gi-
rebümek için kuyrukta beklemek gerekiyor. Bu
kuyruk kapıdaki iri kıyım koruma görevlilerinin
müşterileri "kontrol etmesinden" kaynaklanıyor.
Buna kısaca "face control" deniyor. Yani, yüzünüz
koruma görevlisinin hoşuna gitmiyorsa o kulübe
giremiyorsunuz. Yanınızda dam bile olsa.
eğer kapı görevlisi tarafından onaylanmıyorsa
nız "rezervasyonunuz yok" diye kapıdan geri
çevriliyorsunuz. Ama bu. bayanlar için geçerli
değil doğal olarak. Çünkü gece eğlenmek için dı-
şan cıkan bayanlar genel olarak şık gjyindigin-
den geri çevrikneleri, adab-ı muaşeret kanunla-
nna aykın olarak kabul ediliyor. Atina, Selanik,
ile arkaya taranmış, "clean face" görünümlü, Patras gibi büyük kentlerde gecenin geç saatle-
yakışıklı, kibar, iyi giyimli ve üçgen vücutlu rindeyadasabahınerkensaatlerindekavalyesiz
gençlerden oluşuyor. Yanınızda dam bile olsa bayanlar görmek mümkün. Bu bayanlar, eşitlik
çerçevesinde hür erkekler gibi serbest bir yaşam
sürdürürüyor.
Gece klüplerindeki "face control" işlemleri
sırasında bazen kavgalar, itiş kakışlar da çıkı-
yor. Ama bu "face control" her ne kadar sinir
bozucuysa da Yunanü gençlerin son yıllarda da-
ha ıyi giyinmesine, kendilerine çekidüzen ver-
mesine yol açmış bulunuyor. Çünkü gece klüp-
lerinde bayanlardan çok ilk önce korumalann
gözüne girmek gerekiyor.
tDAMDAN ÖNCE VAF1İZ - Rusya'da küun cezasma çarptınlan iki mahkûm, son dilekkri soruiduğunda, şaşırtıcı bir
yanıt verdiler. Ortdoks kilisesince vaftiz edilmek istiyorlardı. İki idam mahkûmumın son dileği elbette geri çevTUemezdi.
Derhal bir papaz çağnMı ve mahkûmlar Moskova Butyirskaya cezae>inin köhnemiş banyosunda bir İsa figürü ve iki mum
önûnde vaftiz edikü. Her zaman
k
doğumdan sonra' yapılan vaftiz töreni, gerektiğinde 'ölûmdeıı önce' de düzenienebiliyordu.
Giyim-kuşama oldukça önem veren genç ku-
şak, tertemiz blue-jean, kovboy çizmesı, beyaz
gömlek, taranmış ya da arkaya bağlanmış saçla-
nn yani sıra, ipek ya da keten takım elbiseli, spor
cekeüi, kravat-gömleklilerden oluşuyor. Ulaşım
için, hele yaz aylannda motosikletsiz bir genç
düşünülemez. Büyük ya da küçük motosikletle-
rin sayısı neredeyse otolardan daha fazla. Yu-
nanb gençler Japon mab motosikletlerden çok
son zamanlarda 1940-50 model BM W ve Harley
Davidson marka motosikJetlere rağbet gösteri-
yor.
Yenı kuşak her ne kadar da Amerikan-Avru-
pa yaşam tarzı kanşımı bir yolda ilerliyorsa da
eski kuşağın rebet müziğiru, uyarlanmış çifteteli
ve zeybek havalannı da unutmuş değil. Hangi
gece klübüne, gazinoya ya da dıskoya gidilse
gecenin bir saatınde pikaplar çifteteli havalan
çabyor. Gençler ise masalann üstüne cıkarak
göbek atıyor.
F-18jetleri
Isvîçre'yî kaııştırdı
Almanya'nın; tngiltere, Ital-
ya ve Ispanya ile birlikte üret-
mek istedikleri Jager (Avcı) 90'-
nın tekınin ederi yaklaşık 150
milyon DM'ye dayanmış. Alın-
ması düşünülen sayıyla çarpı-
nca 3'lü. 4'lü milyonlar söz ko-
nusu. Birleştıği doğuda, Batılı
pilotlarca tutulan 24 adet Mıg-
29 duruyormuş ama bunlar çok
bakım isteyen türdenmişler.
Bakım demek parça, parça de-
mek endüstri, şu anda BDTnin
derdi ise yalın ekmek. Yani
uçaklar havada değil, yerdey-
mişler. Haziran başında ya Sa-
ab'm Gripen'ine veya bizde de
üretilen hafıf avcı türü olan F-
16'lara karar vereceklermiş.
Isviçre'ye gelince bunlar bü-
yük oynuyor. Baştakiler 3.5
milyon franga (1 frang neredey-
se 5 bin TL) 34 F/A - 18 almak
istiyor. Ve kavga burada çıkı-
yor. Bern'den ülkeyi yöneten-
lerle, yönetilenler anlaşamıyor-
lar. Gesammt Schweiz Ohne
Arme'nin (GSOA) bir çırpıda
gereklı sayıyı (100 bin koşulu
var) katladı. Çevirdiğimizde or-
dusuz tüm Isviçre derneği üye-
lerf kutu kutu imzalan parla-
mentoya yine imza karşılığı tes-
lim ettiler. Böylece acık demok-
rasi ile yönetilen Isviçre toplu-
munda konu halk oVlamasına
dayandı. Her şey sıraya konu-
luyor olmalı ki haziran 93'te
miUetı sandık başına çağıracak-
larmış. Eğer bir by-pass yapıla-
bilirse yıl sonuna doğru da "ge-
lin bakalım" denilebilecekmiş.
Ve halk "hayır"larsa, satın aî-
manın da bedeli 150 ile 800 mil-
Z İ R İ I I
S.DOĞAN
ABALIOĞLU
Graffiti saııatçılarıııa savaş açıldıAlmanya'nın pek çok büyük
kentinde graffıti sanatçılanna
karşı amansız bir savaş baş-
latıldı. Graffiti sanatı yok oî-
makla. olmamak arasında kent
duvarlannda var olma müca-
delesi vere dursun, özellikle
Münih'te sprey ustalanmn so-
kaklan, duvarlan, trenleri bo-
yamalanna artık düşmanca
gözlerle bakılıyor...
Son yıllarda gıderek gündelik
yaşamın içine girmiş olan bu
graffiti desenkri, her nedense
konulan yasaklara karşın yine
de gizhden gjzliye artmakta...
"..Artık graffiti sanatçılanna
göz açtırmayacağız.." diyen be-
lediye başkanlannın bilhassa,
Münih'in banliyölerinde sıkı
önlemler almalanna ve dedek-
tifler kiralayıp, gözlerini dört
acmalanna rağmen, püskürtme
resim sanatcılan yapacaklannı
yapmaktan geri kalmıyorlar.
M İ N İ 1 1
EROL
ÖZKAN
Alacab bulacalı, kalıa boya-
larla trenleri, duvarlan rengâ-
renk boyama düşüncesi ve sa-
naü pek çoklanna göre bayat-
lamış bir akım, hatta eskimiş
bir moda sayılmakta.. Oysa
1986 yılında en parlak dönemi-
ni yaşayan graffiti eski çekıcib-
ğini kaybetti diyenlerle birlikte,
bu sanatın tutkunlan graffiti ile
yaşamanın gizb sevincini kara-
ladıklan köşelerde çıkarma te-
laşındalar.
Her şey bir tarafa, Münih'-
teki korsan duvar ressamlan
içinde bizden de Hakan adb bir
delikanbnın marifetb graffiti
• Graffiti sanatı yok olmakla, olmamak arasında
kent duvarlannda var olma mücadelesi vere
dursun, özellikle Münih'te sprey ustalanmn
sokaklan, duvarlan, trenleri boyamalanna artık
düşmanca gözlerle bakılıyor...
örnekleri karaladığını bilmem
duydunuz mu? Kentin kuzey
banliyölerinden Unterschleis-
heim semti tren ıstasyonu, alt
gecidini boydan boya kaplayan
çılgın desenlere, bizden birisi-
nın ımza atmasmı bıyık altın-
dan gülerek izleyenlerdenim.
Uzmanlara göre, Almanya'-
nın büyük kentlerinde duvarla-
nn değişmez süsü graffitinin stil
farkblığı gösteren örnekleri
içinde "çılgın stil" olarak ad-
landınlanı en fazla beğenileniy-
miş. Aynca politik eleşürilerin
ve komik karakterlerin iç içe ol-
duğu örneklere aha gözlerle
bakıbrsa, bu işin bir hayli ince
grafık güzelükler taşıdığı görii-
lür.
Graffiti karalamalan Mü-
nih'in başbea duvar süsleri.
Köprüleri, sokaklan. istasyon-
lan çarpıcı denecek renkler cur-
cunası içinde baştan aşağıya
boyayan düşünceye "rezalet"
gözüyle bakanlar olduğu gibi.
bu sanatı yapanlann yakalanıp
cezalandınbnası düşüncesinde
birleşenler de maalesef çoğun-
lukta.
Sprey boyalarla kaçak ola-
rak "sanat"(?) yapanlan görüp
şikâyet edenlere Alman devlet
demir yollannın koyduğu 500
markbk ödülün de arttınla-
cağını gecenlerde bir yetkili açık
ladı. Kim ne derse desin, genç
kuşaklann bayıldığı graffiti sa-
natı ve sanatçılanna karşı açı-
lan bu savaşın sonucu şimdibk
beUrsiz.
Fabrikalan, kararmış du-
varlan güzelleştiren ve aralan-
na alaya pobtik sözler serpişti-
rilen bu desenler ve renkler
cümbüşünün isimsiz sahipleri
şimdılerde Münih'te kendilen-
ne yeni boyanacak yerler araya
dursunlar, gecenlerde bir Ame-
rikan ılaç firması ismı gizli tutu-
lan bir ılaç bulduklannı başına
açıkladı. Tıpkı teflon gibi, üstü-
ne sıkıldığında sprey türü boya-
lan tutmayan bu ilacın graffiti
sanatçılannı sinirlendireceği ve
bu sanatı kökünden sileceğı de
kesin.
yon frank tutuyormuş. Bizim
paramızla 2.5-4 milyon, Türki-
yemizdeki abşıbnış deyişle tril-
yon ediyor, zarann neredesin-
den dönülse kazançtır örnegı.
Ancak bütün bunlara karşıbk
parlamento üyelerinin bir bölü-
mü ve ordu üst kademeleri A/
F-18'leri ille de almak amacın-
da. Neredeyse miUet gırtlak
gırtlağa girecek. Halk oyla-
masına gıtmeden işı oldu bittiye
geürmek ıstıyorlar. Oysa Doğu
Bloku'nun dagılmasından son-
ra, özellikle Orta Avrupa'da as-
keri gıderlerde açılmanın ne an-
lamı kaldı? Çevre oturmuş de-
mokrasilerle dolu. 2 bine 8 kala
hâlâ kovboyculuk oynamak
Isviçre'nin nesine? Gerçi bunlar
iyi adam rolündeler. Kimseye
sataştıklan yok. Amaç salt
savunma. Paralan da var. Bu-
arada işsızük oranı 1939'lardan
beri en yüksek düzeydeymiş, fa-
ızlerin yukarlarda olması, yapı
sektörünü durdurmuş, kiralar
maaşlann yansına eşit düzeye
gehniş, gene de boş konut düş-
müşkımene...
Dünyanın her yerinde aynı
galiba. Seçibnceye kadar türlü
söz vermelerle milletin gözünü
boyayan, oyunu alan soluğu
koİtukta bulunca salt kendi çı-
kannı düşünmeye başhyor.
Sankı balmumuyla çağnlmışlar
gjbi. Beğenmeyen gelmesin.
Gelen de halk için çabşsın, olan
düzenle yetinsin, cebini doldur-
ma ılk işleri olmasın, nabncı ke-
seri ömeği hep kendilerine
yontmasınlar.
Yani A/F-18'ler lsviçre'yi
kanştırdı. Oysa bunlara ne ge-
rek vardı? önce üste, sonra da
kendine bir uçak abrsın olur bi-
ter. Millet yalın ayak dolaşır-
mış, açbk. işsizbk diz boyuy-
muş ne gam. Kemeri onlar
şıksın, sen kilo vermek için atla
özel kuşuna, yabana diyarlar-
da biftekle zayıflama kürü yap-
maya gıt. Çünkü Avrupa'da
halkın oyuyla baş olanlar (kon-
durma değil) hava kuvvetleri
yazıb araclarla gidip gelirken;
president örneği forslu gösteriş-
İer ancak bizim gibi kendini
Küçük Amerika yolunda sa-
yanlara özgü değil mi?
Allah korusun, sağbğı kanş-
tırmayın. Önce millet saynevle-
ri önünde kuyruk olurmuş size
ne. İsviçreliler de böyle işlerin
hiç yolunu yordamını bilmiyor-
lar...
eyefendî
Sandviç yenîden keşfedildi
YKM özel yaz indiriminde,
Rifle LeeCooper Kappa Carrera
Garbo Best Adam Vepa
Yargıcı Penyelüks Parker Cröss Seiko
Philips Beko Sony Rowenta Old Spice
\ ' e d a h a y ü z l e r c e m a r k a . . .
YKM indirimi tam
'nin ve dünyanın ünlü markaları var:
Sanko Sarar Men IGS-Cyprus YSL
'Reebok Adidas Nike Arslanlı Dagi
Gitizen Ganon Kodak Yamaha
Pierre Cardin
göre!İST\NBLL: Ştşü Tei 24S4I 20 • SukmİMBM* Tıt S26825O Bfyoilu TW 251 76 00 - FMİk Tıl. 525 94 21 - Kıdtküy Tfi. 336 2Sİ5 • C*id»r Ttl 333 3941-TmilkTtl 3754657
Bfiyühfdunct 7W 6S34252 KictKTtL 59/0695-YeriLewat(TopöBPınrta»)Ttl 27929/6-\NKARA:KmkjT,f(. .(172092-fteW J//6/9/- tZMİR;K(«^rri. 4(495/
Bon»ıaW 74 72 96 - BUSSA: Ttl 210243- ADAPAZAU: Ttl 43450 - İZMtj: Ttl. 14540- ADANA: Ttl. 1924 77- MERSİN: Ttl. 123023 İSKENDEKUN: Ttl 152 56
AimKYA: Ttl 367 91 • ANTALYA: Ttl II 56 12 • KARADENtZ EREĞLİ: Ttl 112 79 • SAMSUN: Tıl 152 15 • TKABZON: Ttl. 199 42 • MALATYA: Ttl 152 72
ELAZIĞ: Ttl 179 78- KONYA: Ttl II56 «/ - KAKAMAN: Ttl 199 54 • GEBZE: Ttl-15799- İALIKEStK: Ttl. 414 «2 - AYVA1JK: Ttl: 110 4$ - EDKEMfr: Ttl: 154 55
Zippo
YENİ
KARAMÜRSEL
Eldivenden merdivene
Önce ekmeğin değeri arttı,
sonra sulu yemeklerin. Kıta
Avrupası usulü dediler, yemeği
ekmek banarak yemeye. Şarkü-
terlerin soğutmab raflannda
naylona sanlı etlerin rengi gide-
rek morarmaya başladı.
Kıymanın dışı mor. içi kırmızı
oldu. Sakatat 'diye ciğerden
başkasını bibneyen halk raflar-
da, yürek, böbrek de görüyor-
du artık. Bunlann kedi ma-
masmdan başka şey olarak da
kullanılabileceğini anladılar.
Ardından, sandvıç ve peynir-
ekmek. yeniden keşfedildi.
Metro çıkışlannda sabahlan
sandviç satanlar görülüyordu.
İşine gitmekte olan sekreter ikı
sandviç abyor; birini sabah
kahvesinin eşbğinde yiyor, öte-
kini de öjle yemeği yerine sakb-
yordu. Oğlene doğru işyerlen,
yavaş yavaş yemek kokmaya
başlamıştı. Evınden peynir-
ekmeğini, ebnasını paket yapa-
rak ya da babasının İsveç'i re-
fah ülkesı yaparken yıllarca
kullandığı sefertasını çatı katın-
dan çıkardıktan sonra akşam-
dan kalan yemekle doldurarak
fırlayan Bay Svensson, öğlen
olduğu zaman soluğu, işyerinin
mutfağında abyordu. Artık bir
işyerinin çabşma koşullannın
ıyıliğini ölçerken personele sağ-
lanan mutfak olanağı, terazinin
ağır basan kefesi haline gelmiş-
tı. Restoranlann bir kısmı, sü-
rüm yetersizliğinden ötürü öğ-
lenleri yemek çıkarmamaya
başladılar. Sosisçilenn. döner-
STOC KHOLM
GÜRR\N
UÇKAN
cilerin önünde öğlenleri uzun
kuynıklar oluşuyor şimdi...
Isveçü artık. boğazından kı-
sarak ekonomınin darboğazın-
dan gecmeye çabşıyor..
Kışa her on İsveçliden biri
işsiz girecek
Bu başbğj, tsveç'in en büyük
gazetesi Expressen'den aldık.
Bir >ıl içinde 268.000 kişinin
işinden olduğunu ve bir tek ha-
ziran ayında 21 bin 200 kişinin
daha sonbaharda işlerine son
verileceğinin açıklandığını be-
lirten bberal sağ eğilimli gazete,
önümüzdeki kış her on isveçli-
den birinin işsızler ordusuna gi-
receğinı açıkbyor. Ülkede işsiz-
lik oranı şu anda % 5 civannda.
Bu da Isveç'e, Avrupa ülkeleri
arasındakı ışsızlik oranı sırala-
masında; Irlanda, lspanya,
İtalya. İngiltere, Fransa ve Bel-
çika'dan sonra yedincib'ği veri-
yor. (AT ülkeleri arasında.)
Orta ve sağ kanal koabsyonu-
nun, kamu sektöründeki aşın
ıstihdamı azaltmak ıçın izlediği
polıtikanın. onlann gözbebeği
olan özel sektörü de olumsuz
etkilediği, eldeki istatıstiki bilgi-
lerden anlaşıbyor.
Ekonomik geüşmenin düşüş
gösterdiğini ve işsiz sayısının bir
yıl içinde iki kat arttığını bebr-
ten bir başka gazete. Aftonbla-
det de ezeli rakibi Expressen'le
bu kez için görüşbirb'ğinde.
Özellikle kadınlann ve çocuklu
ailelerin büyük sıkınü içinde ol-
duğu ve hükümetin ekonomik
politikasının, hem ülke, hem de
geniş halk kitlelerini olumsuz
yönde etkilediği. bu gazetenin
eleştirileri arasında yer ahyor.
Ana muhalefet partisi sosyal
demokratlar, yıllann getirdıği
yönetme alışkanlığından olsa ki
muhalefet etmeyi, doğru dürüst
beceremiyorlar. Tektük tepki-
lerle yetiniyorlar. Oysa başta
yazarlar obnak üzere kültür
emekcileri, kitlesel gösterilerle,
kısılan kamu hizmetlerinden
büyük zarar gören ulusal kültü-
re sahip çıkmaya çabşıyorlar.
Ülke nüfusuna oranla, kütüp-
hanelerden yararjanmada dün-
ya birincisi olan İsveçliler, ikti-
dardaki partilerden en büyüğü
olan tutuculann egemen oldu-
ğu belediyelerde kütüphanele-
rin peş peşe kapatılmalannı ör-
gütlü bir çabşmayla önleme ça-
bası içindeler. Amatör spor ku-
lüplerinın, derneklerin birbiri
ardından ekonomik bunabma
girmeye başlamalannı protesto
ediyorlar.
İsveç'i sıcak ve kurak geç-
mekte olan bu yazdan sonra,
uzun ve kapkara bir kışın bek-
ledifcinı söylemek için. fazla ka-
ramsar olmaya gerek yok...