29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 TEMMUZ1992 PAZAR CUMHURİYET SAYFÂ' 13 BURNUMUN KENARI Yeni YÖK Başkanı, Doğramacı gjbiymiş. Aynı kalıp ile ikinci bir Doğramaa heykeli dikeriz olur biter! kurtarılmış sayfa Hazırlayan:KemaI Gökhan BURNUMUN ÖBÜR KENARI Çağiar, "Benim Doğramacı'dan neyim eksik? Bursa Meydarn'na heykelimi diktirmeden istifa etmem!" diye köpürüyormuş. Ne kadarrektörsünüz?İşte bekJenen anket: Rektör ol- maya ne kadar yakınsınız? So- rulanmızı içtenlikJe yanıtlayın. Sonra değerlendirme bölümün- de kazanma ihtimalinizi bulun. Sağa sola bakmak yok. Kitap açmak yok. Hadi bakalım... I Mahalle esnafı sizi nasılbilir? a) Allah nezdinde kıyamet günü, kul nezdinde takdiri ilahi vasıl ol- duğu vakit, mevtamızın başında beüı olacaktır. b) örnek teşkil edecek nitelikleri- miz herkesce malumdur. c) İyi bir insan, başanlı bir bilim adamı ve iyi bir aile babası olduğumuzu söylerler. d) Üniversite öğretim üyesinin değeri ne za- mandan beri mahalle bakkalının bilimsel terazisinde ölçülüyor? 2 Demokrasiye inanır mısınız? a) Allah katında herkes birdir. De- mokrasi kul icadıdır. b) Üniversitelerimizi zaten bu de- mokrasi teranesi bozdu. Demok- lesin kılıcı olmadan demokrasi olmaz. c) Elbette. Sistem yeterince demokratik ol- masa da, iyi niyetle olumlu işler yapılabilir. d) Evet. O yüzden de bu seçimlere inanmı- yorum. YÖK'ü nasıl değerlendiHyorsu- nuz? a) Kul yanıhr, takdir Allah'ındır. İlmi İşlamdan ayırmak olmaz. b) Üniversitelerimizin merkezi otoriteye ihtiyaa vardır. Biz kendı modelimizi kendimiz yaratınz. İkide bir Avrupa'dan örnek vermek kanaatimce yanlıştır. c) YOK bu haliyle olmasa bile, üniversitele- re yetki tanıyacak bir koordinasyon kurulu olarak çahşabilir, diy mi? d) YÖK üniversitelerimizi perişan etmiştir. Koordinasyon ışi üniversiteler ûstü bir ku- rulun değil, "üniversitelerarası" bir kuru- lun işidir. 4 Aşağıdaki sorunun değerlendir- mesi sizce nedir? 600 seçmene sahip bir ünıversıte- de, 280 kişı çeşitli nedenlerle seçi- me katılamaz ve katılanlann !30'u boş oy kullanırsa, 7 aday adayın- dan l. aday 50, 2. aday 40, 3. aday 34, 4. aday 30, 5. aday 18, 6. aday 11, 7. aday 7 oy ahrsa, en çok oy almış ilk 6 aday YÖK'e bil- dirildiğinde YÖK cumhurbaşkanına 1-4-6 numaralı adaylann adlannı gönderir ve cumhurbaşkanı da 11 oy almış 6 numaralı adayı rektör olarak atarsa; a) Benım aday numaram kaç? b) Demokrasinin cilveleri bunlar. c) Aritmetiksel olarak 600 kişiden 11 oy alan birisinin rektör olması, ilk bakışta ye- terince demokratik görülmemekle birlikte, Mechsimiz bu karan verdiğine ve Meclisı de halk seçtiğine göre... d) Atamayı meşrulaştırmak ıçin ideal bir yöntem. Cumhurbaşkanının %22 ile seçil- diğı (!) bir ülkede bundan başkası beklene- mez zaten. 5 Yrd. Doç., Doç. ve Prof.'ların dısında diğer öğretim elemanla- rının bu seçimlere katılamama- sını nasıl yorumluyorsunuz? a) Yüce İslamda emsali vardır. Mertebe tabii bir hadisedir. Pey- gamberle halife, imamla cemaat bir olur mu? b) Bence rektör seçimlerine yalnızca dekan- lar girmelidir. Generali erlerin seçtiği nere- de görülmüştür? c) Makul ölçüde herkesin seçime katılması belkı daha iyi olurdu. Yanlışlıklara YÖK başkanımızın ve cumhurbaşkanımızın du- yarlı yaklaşımlan ile çözüm bulunacaktır. Ilerde öbür türlüsü de olur temennisinde- yim. d) Bu seçim falan değil. Gerçek bir seçimde herkes katıbr ve kim seçilirse o rektör oiur. Nedir öyle altının üçü, üçün biri falan? 6 Rektör seçilmek için ne tür giri- şimlerde bulundunuz? a) Yüce rabbime dua ettim. b) Hükümetteki ve YÖK'teki baa tanıdıklanmızı aradık. Üniversite dahilinde kulis faaliyetlerini sür- dürüyoruz. Medyayı sonuna kadar kulla- nacağız. Bir Fransız reklamcıyla temas halindeyiz. c) Üniversitedeki ilişkilerim oldukça sıcak- tır. Üniversitedeki personele bayram kartı attım. (Bayram falan olmamakla beraber.) d) Bu seçime istemeye istemeye kanhyo- rum. YÖK veya Cumhurbaşkaru'nda ele- neceğimi biliyorum. Ancak ilk altıya gide- rek, atarna sonımluluğunun yalnız kendi- mıze değil, tarihe karşı da bir sorumluluk olduğunu göstermeliyiz. Sosyetenin problemi: "Kim kime diktirdi?" Geçen haftalarda, AGİK zirvesi ve Bosna-Hersek sorununu geride bırakacak iki şey konuşuldu Tür- kiye'de. Birincısı, sosyetede kim kime "Akşama geleceğim kocan evde mi?" demiş. Ve akıp giden hayatın hıanı yakalamak isteyen bir dergi kimi yalan tanıdıklanru mevzu dı- şında bırakarak, gıriştiği araşür- mada, sosyetede hemen hemen herkesin herkese, "Anahtarlar pencerede, süt kaynıyor tencere- de" dediğini tespit etmiş. O gün bugündür ahn hepimıze bir mev- zu. "Zerzevatın enflasyonu düşür- düğünü boşver, asıl sen Tanju ile Kaya Çilingıroğlu'nun Hülya Av- şar münasebetiyle akraba olduğu- nu biliyor muydun?" İkinci önemlı gelişme ise Koç ai- lesinden Mustafa ile Caroline'nın muhteşem düğünleriydi. Düğün öncesi hazırlıklan. hepimiz aylar- dır gazetelerin değişik sayfalann- dan okuduk. Burası pek önemli bir haber değil artık. Asıl önemli olan sorun, düğün öncesinde "Kimin kime diktireceğT'ydi. Yaayı bilgisayara alan "muhar- rir'in keyfıne dıyecek yoktu. Çün- kü düğün davetiyesı çantasınday- dı. Bütün haarlıklannı yapmıştı. Onun için yazjyı gönül rahatlığıyla döktürebilirdi artık. Bilındıği üze- re, bunun gibı önemli davetlerde bazı köşe olmuş yazarlara davetıye gelmeyince, şöyle göz yaşartıcı. dramatik ve dostluklardakı zaman aşımı üzerine hoş yazılar kaleme alırlar. Allah'tan yazanmızın böy- le bir sorunu joİctu. Yoksa Koç ailesının çekeceği \ardi. Hamm yazanmız öte yandan da şanslıydı. Çünkü kimseye 'dıktir- mek" zorunda değıldı. Daha önce Cannes'dan temın ettıği Versace iuvaletı haardı ve düğüne bu kıya- fetle avdet edecekti. Yaadan öğrendığimize göre da- vetlı veya her ıhtımale karşı hanr- lıkh olayım, belkı beni de davet ederler diye sosyetemiiin büvük bir kısmı. daha önce Londra'dan •dıktırmiş'lerdı. Türkiye'de "dık- tırmek" zorunda kalanlar ıse yan- mıştı. Çünkü, bir elin bcş parmağı kadar bulunmaz Hint kumaşı olan sosyete terzilerimizin çeşitli yerle- nnı kaşıyacak vakitleri bile yoktu. Herkes sıradaydı. Yıldınm Ma\- ruk ile Varol'un dükkânlannın önü, cumartesi günleri Beşikta^ pazan gibiydi. Harum yazann bilgisayara aldı- ğı yazıda, kimin Delege Müberra"- ya 'dıkureceği' konusu açıklığa kavuşturulmamıştı. Oysa, böylesı durumlarda, Terzi Müberra'nın en az, Canan Yaka, Cemil İpekçı, Hakan Elyaban kadar ilgı görmesı gerekiyordu. Ancak yazırun sonla- nna doğru cumhurbaşkanımız ile refîkalannın da düğünün davetlı- leri arasında olduğu zikrediliyor- du.Böylece delege Müberra">a ki- min düğün kıyafeti 'diktirdıği' so- rusu da yumuşak bir geçişle yanıt- lanmış oluyordu. Muhsin Kızılkaya DEĞERLENDfRME: A yanıtlan fazlaysa: Bu ne tevekkü! ho- cam! Bence siz aday da olmayın. flahi takdir isterse sizi zaten rektör yapar. YÖK engelint aşarsanız Türk-fslam sen- tezi arkanızda. Hayırlı olsun. B yanıtlan fazlaysa: Kıvrak ve oynak yö- neûminize hayran olmamak elde değil. Neo-Nazi yûzünûz. Hberal maskeniz, de- mokrasi makyajınız ve Makyavelist kişi- liğinizie en güçlü adaysınız. Işi kapmış, malı götürmüşsünüz. Çağa atlayan gele- ceğedönük bir aklınız var. Kutlanz. C yantrlan fazlaysa: Kişiitğiniz med- f cezirde. Kafanızm netleştiği söylenemez. Profesör olmuş ama henûz ofgunlaşama- mışsınız. Büyük olasılıkla YÖK'ten sonra öğretim üyesi olmuş ve YÖK ile üniversi- teye bağlanan bir kurumda uluslararası üniversite tantmına adapte olamamışsı- nız. Saıunm hayat boyu pek sıkım» da çekmediniz. Etki altmda kahnadan dav- ranın. Işinizzor. KolaygeJsin. D yamtiarı fazlaysa: Sizin bu seçimde ne işiniz var kardeşim? Çıkin aradan da ki- mi sececeğımizi bilelim. Kuyudaki taşı çıkaracak bif siz mi kaldınız. {şte. bifen de aday oluyor. bilmeyen de. Nahit Zaman ıncır çekîrdeği Uzayda bile olsak birlesmeye hazınz. Başbakan Yardımcısı Irak'ın kuzeyine gidelim, adamlara birazyardım edelim. Ne var yani bunda? 30-40 milyon dolar verin, ne kaybedersiniz? THCVTâZ/U. Cumhurbafkanı İsteyerek vergi ödenmez. ANAPMılIetveküi Endülüs'te bebekler annelerinin karrunda dans ederler. NMSTMAIfflYOS Flamenkocu Zaman zaman kendimi çimdikliyorum. »PPttllTK RektörJük, babadan oğulageçecek "Üç dönem rektörlük yapı- lırdı-yapılmazdı" tarüşmala- nna son vermek için gizlice DYP grubunda görüşülerek Meclis'teki yasaya muhalif gruplann da uyuklamalann- dan yararlanjlarak tazecik bir yasa çıkanldı. Yasaya göre rektörlük, babadan oğula ge- çecek. Bunun için adaylann babalannın oğullan oldukla- nnı ıspatlamalan yetiyor. Rektörler biJindiği gibi Tann'- nın yeryüzündeki gölgeleridir. Üniversitelerimızde de mo- narşi geleneğine uygun ola- rak, bu gölgelerin gölgeleri rektörlüğün doğal varisi sayı- lıyor. Rektörlük devir törenle- nnde de "Rektörümüz çok yaşa" diye bağınlması yasal zorunluluk haline getiriliyor. 1ARİHTE HERHANGİ BİR GÜN MÜMTAZARIKAS Teknik Direktörû Birsüregelişen olaylan izlemek istiyorum BfilBITECHİT DSPGenelBaıkanı Siz toplantıda yoktunuz. Orada olan şeyleri bana soruyorsunuz. mmmmBajbaka/ı Yardımcısı SEN PE Mİ 8a££/MM(/Şnj. MUTLU &//? (SÜUİ- MEFEStMt 1/EPtR.tCEN * . ga ş ^ seûriis öLDüeüt.MÛşn/. , ce&eo/fit geürüs 'E Mt YO«:S# ouffcö- A4e Ğ f PİSPİS Turizmimi: Almanlarla gülüyormuş. Pispisgülüyordur! SP Özal'agöre Sosyalist Parti kapanmamalıymış. (Doğrusu, "Özal'agöre Sosyalist Parti hiç açılmamalıydı "biçiminde olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.) Durmakyok Memur eylemi durmuyormuş. Durmaz tabii.. Üçkuruşluk maas cepte durduğugibi durmuyor ki? Eco Eceviı, CHP'yehazırmış. Hazıra kim olsa konar! Aferin Mitsotakis,' Dünya bize de Türklere de bolholyeter " demiş. İşte adam gibi bir söz... Bunaiçilir! — *»s ASI 055: Size de çıkabilir Komşulannızdan biri sizi yeterince sevmiyor olabi- lir. Ya da arabasından inerken kapıyı sert kapattığınız için taksici size çok kızmış olabilir. Kapıcınız içeriden gelen seslerin televizyondan çıkan gürültüler olduğunu anlamayıp gizli örgüt planlanna kulak misafıri olduğu- nu savunarak sevinç çığlıklan atabilir. Eşkâliniz polis telsizlerinde yankılanırken siz Tutti Furitti'yi izleyip bir yandan da "Bizim niye ülke puanımız yok?" diye global bir eleştiri yapıyor olabilirsiniz. Elbette iş tersine de gelişebılir. Binne kafayı takmışsanız, Taammüden Cinayetler Antolojisi'ni kanştırmaîkla boşuna zaman kaybediyorsunuz demektir. Misilleme gününü iyi seç- meniz ve ücretsiz 055 hattından yararlanmanız yete- cektir. Nasılsa bu kişiler "Teslim ol" çağnsı yapıldığın- da, mutlaka mukavemet edecekler ve her evin en mühpem bir ihtiyaa olan el bombası ve otomatik silah-> lannı çıkanp, çevik kuvvetin üzerine ateş açacaklardır. Siz de güvenlik kuvvetlerine "Bir, ki, üç olsun, gömül- mesi güç olsun" şeklinde tezahüratta bulunan halkın arasına kanşıp bu keyifli anın tadını çıkarabilirsiniz. Düşmanınızın ölü olarak ele geçirilmemesi ihtimali çok zayıftır. Gördünüz ya. Bugiin size, yann dostunuza. 055 bu. Herkese çıkabilir. Şimdi size bir telefon kadar yakın. Bir telefon kadar... Hay telefon kadar! Seni insan olarak çok severiz ama... Ne çektiysem "iyi insan" olduğumdan çektim. Bu yüzden hayaümda her şey kötüye gidiyor. Çevremde "insan olarak çok iyi" gördüğüm birkaç arkadaşıma daha sordum. Onlar da ayru dertten yakıruyorlardı. Durumumuz korkunçtu. Bizler "iyi birer insan ola- rak" korkunç bir kaderi, aamasız bir tarihi sırtlamış- tık. Herkes bize "Aman ne iyi ınsanlar" diyordu. Oysa biz, çaresiz ve şefkate muhtaç yaraüklardık sadece. Geçenlerde bir kjza fena halde tutuldum. Ateşim fi- lan yükseldi. Kilo verdim. Aman tannm, ne yapsam diye kara kara düşündüm. Biraz da mahcup bir ada- mımdır. Neyse, gidıp kıza ilan-ı aşk ettim. Neler çekti- ğimi gelin bana sorun. Kız da bana ilgi gösterdi. Birkaç gün beraber olduk. Benim mutluluktan ayaklanm yer- den kesilmiş. Kanat takmış bir atın sırtında, pembe bulutlann içinde mutluluktan uçuyordum sanki. Kız bir hafta geçmemişti ki kapıma dikilip, "Şey" dedi. Baktım yüzü bir garip. Bir şey söylemek istiyor, ama beceremiyor sanki. "Bak, yanlış anlama, seni insan olarak çok seviyorum ama, birlikte olmamız mümkün değil, tamam rru? Ama, sakın unutma, insan olarak çok iyi birisin, eşin bulunmaz." Efendim cümleye ba- kın: "İnsan olarak seni çok seviyorum ama..." Cümle- nın büyüklüğüne ve gücüne bakm sayın okurlar! Sözün kısası "büyük insanlığı" kazandık ama kızı kaybettik. İnsanlık ve vatan sağ olsun. Haftalık bir dergide çahşıyordum. İyi de gidiyordu. Ben de üretici ve çalışkan bir insanımdır. Genel Yayın Müdürii beni yanına çağırdı. Baktım yüzü allak bul- lak. "Mehmet Bey, neyiniz var? Anneniz fılan mı öl- dü?" dedim. "Daha kötü" dedi. "Fenalık geldi. Söyle- sene be adam? "Bak Cezmi! Seninle çalışmamız mümkün değil. Ne olur beni anlamaya çalış." Baktım adam neredeyse ağlayacak. "Yapmayın, ne olur bu kadar üzülmeyin..." Kalktı, sanldı bana. "Sen büyük bir insansın... însan olarak bi tanesin..." Adamı sakinleştirdikten sonra yanından aynldım. Geçende bir kiralık ev anyordum. Günler sonra aradığım gibi bir ev buldum. Evin sahibi de ton- ton bir adamdı. Birbirimizi sevdik. Ev için biraz kapo- ra bıraktım. Karşılıklı söz verdik. Üç gün sonra kont- ratı imzalamak için beni çağırdı, gittim. Pek iyi göriin- müyordu. Elini omzuma koydu. "Bak yanbş anlama, seni görür görmez bir insan olarak çok sevdim. Ama bizim hanım evi bir başkasına söz vermiş. Karşı koya- madım" dedi. O sırada kansı girdi ıçeri. O da ağlamak- lı. "Anlattın mı Muhsin?" dedi. Sonra bana dönerek: "İnsan olarak seni çok sevdik, ama sözümüz bir başka- sınaydı" dedi. Artık sinirlerim bozulmuştu. Hiçbir şey söylemeden yanından aynlırken veda etmediğim için kendimi suçladım durdum. Üzgünüm. Bütün "büyük ve iyi insanlık adına" üzgünüm. "İnsanlık problemle- ri" peş peşe gelince insan biraz şaşınyor tabii. Evet, iyi bir insan olduğum için artık ne sevgilim ne işim ne de bir evim var. Bundan utanıyorum. Beni bu duruma sokan "büyük insanlık" utansın. Asıl siz beni bundan sonra göriin. Bende insanlığın zerresini bulabi- lecek misiniz bakalım? Cezmi Ersöz
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear