22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1S Ş ÜEAT1992 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 19 Hintli çocuk veDi Galler Prensesı Diana, eşi Prens Charles ile birlikte Hindistan gezisini sürdürüyor. önceki gün gittikleri Haydarabad kentinde. geleneksel Bencıra giv/SİIerivledört yaşındaki Avanti, prensesin kucağına verleşiverdi. (Fotoğraf: REUTER) Castro'nun ülkesinde sürpriz zam Küba devlet başkanı Fıdel Castro. A\ rupa'da komünızmin çöküşünün ülkesinin ithalatını etkılediğini vebunedenlevakıt tüketiminin > üzde 60 kısıtlanacağını açıkladı. AP'nin haberınegörebirgrup Breziljalı konuğu kabul ederken vaptığı açıklamada Castro. •"Devrimin ruhuna sadık kalacaklannı" belirtti. Kübalı yetkılıler önceki gün, bazı gıda maddelerinın fiyatlarının arttırıldığıru duyurdular. Otuz yıldır ilk kez gerçekleşen zam harekatının. gıda maddelerine verilen sübvansiyonlan kısmak ve >erel gıda üretimini desteklemek amacı>layapıldığı belirtiliyor.(Fotoğraf:REUTER) Carios Menem: Osmanlıyım AA (Brtiksel) - Arjantin Devlet Başkanı Carios Menem, Türk asıllı olmadığmı, kendisine Türk denilmesinin, babasının Suriye'- den Osmanh pasaportu ile göç etmesinden kaynaklandığını söyledi. Avrupa Topluluğu (AT) Komisyonu Başkanı Jac- ques Delors'un davetlisi olarak Brüksel'e gelen Arjantin Devlet Başkanı Carios Menem, AT Komisyonu'ndaki temasların- dan sonra komisyonun Güney Amerika ve Akdeniz ülkeleriy- le ilişkilerden sorumlu yetkilisi Ispanyol Abel Hatutes ile ortak basın toplantısı düzenledi. Programınm yüklü olduğunu ileri sürerek basın toplantısını kısa kesen Carlos Menem, Abel Matutes ile birlikte soluğu Brüksel dışındaki bir tenis kor- tunda aldı. Teksas'ta büyük diiğün: 100 nikâh Teksas eyaletinin Houston kentinde önceki gün 100 çift dünya evine girdi. Bölge hâkimi Eric Andell çiftlerin nikâhını Stouffer's Presidente Oteli'nde kıydı. AP'nin haberine göre veni evliler birbirlerini öperek ve şereflerine kadeh kaldırarak kutladılar. lOOçiftin.evlenmekiçin 14 Şubat Sevgilıler Günü'nü seçmesi de çeşitli şakalaşmalara neden oldu. (Fotoğraf:AP) Sinoplu: Balina kalsın CEMİL CİĞERİM / CENGİZ DEMİREL (Samsun/Sinop) - Sinop açıklarında 20 gündür görülen eğitilmiş beyaz balina, ülkenin her tarafmdan meraklıları Gerze'ye çekiyor. Gerzeliler, balinanın kesinlik- balinanın Gerze'de kalması için le Gerze'de kalmasını istiyorlar. Sinop Valisi Adil Yazar da bali- nayı vermek istemediklerini söy- ledi. VaL Yazar "Beyaz balinayla Sinop turist akınma uğrar" dedi. Yapılacak ikinci balina ope- rasyonu için Dünya Balinaları- nı ve Yunuslannı Koruma Örgü- tü'nden ABD'li balina uzmanı -Dr. Barcley Hassings ile Dünya •Hayvanlan Koruma Örgütü ve -aynı zamanda Ingiliz Balıka- damJarı Birliği yetkilisi olan Ray Gravener, Çevre Bakanlığı uz- manlan Hakan Baykal ve Tan- ,su Kaynak Gerze'ye geldiler. Si- nop Valisi Adil Yazar, yurtdışın- d;ın gelen uzmanlar ile Çevre Bakanlığı'ndan gelen uzmanla- •ra balina hakkında çeşitli bilgi- 1er verdi. Vali Yazar, uzmanlara bir yol bulunması gerektiğini söyledi. Sinop Valisi Adil Yazar bu arada Cumhuriyet'e yaptığı açıklamasında da şunları söyle- di: "Beyaz balinayı Tanm ll Mü- dürlüğü sürekli takip etti. Su Ürünleri Yüksek Okulu'na da görev verdim, onlar da takip ediyorlar. Balinayı bir yere ka- patmanın imkânı yok. Kapattı- ğımız zaman ölebilir. Ağla etra- fını çevirmek de tehlikeli, şim- dilik koruma altına aldık. Hal- kı uyardık. Zıpkınla avı yasak- ladık. Beyaz Balinayı Gerze açıkla- rında göriip fotoğrafını da çeke- rek Sinop Valisini haberdar eden, 28 yaşında, balıkçılıkla ge- cinen, aynı zamanda amatör fo- toğrafçılık da yapan Sami Eyi- ce de duygularını şöyle dile getirdi: "Denizde büyük bir canlı ile karşılaştık. Süt beyaz bir şeydi. Motoru durdurduk. 15-20 met- re kadar ilerimizde duruyordu. Bekledik. Sonra biz ona değil de o bize yaklaşmaya başladı. Ya- nımıza kadar geldi. İlk anda bi- raz korktuk. Görülmemiş bir şeydi. Bize sanki bir insan gibi bakıyordu. Ben balinalara öte- den beri ilgi duyarım. Hakkın- da çok şey okudum. Tüm bel- geselleri izledim. Gördüğüm, beyaz balinadan başka bir şey değildi. Sırtında, yunuslarda olan yüzgeçlerden yoktu. Karı- naltı yüzgeçleri de uzun ve tes- tere ağzı gibiydi. Kesinlikle eği- tilmiş bir balinaydı. Yanımıza geldiği gibi bizimle oynadı. Ör- neğin yanımızdan uzaklaştığın- da seslendim, döndü geri geldi. el hareketlerimize çeşitli oyun- lar yaptı. Bir şişe gibi su üstün- de dimdik durabiliyordu" en iyi diyaloğun mideden geçti- ğini daha önceki çalışmalarım- dan biliyordum. Yanımızdaki balık çeşitlerini onunla iyi dost- luk kurabilmek için vermeye başladım. Yanm saat sonra can- ciğer dost olmuştuk. Ve suya gir- memizin vaktinin geldiğini dü- şündük. Yalçın ile birlikte tekne- nin arka tarafından yavaşça sü- züldük. Bizi görmüyordu daha. Yönetmenimiz Müşfik Akar- can'ın elinden yediği balıklan midesine indirmekle meşguldü çünkü. Sessizce arkasından yaklaşıp kuyruğuna dokundum. Soğuk ve kaygandı, hemen hissetti döndü. Beni görmenin şaşkınh- ğıyla önce irkildi. Yanımda bu- lunan naylon torbada mezgit balıkları vardı. Torbanın ağzı birden açıldı. Mezgitler çevreye dağıldı. Kendisine sevgiyle uza- tılan bir el ve bu balıklar bali- nayla aramızda dostluğu başlat- mıştı. Balina kuyruğuyla, yüz- geciyle bana dokunuyordu. Yalçın Uras, beraberliğimizi Washington Irak'ta sürpriz darbe bekliyor • Baştarafı I. Sayfada liyor. Ortak menfaatimiz var Türkiye Ue böyle bir mülteci kri- zinin bir daha yaratılmamasın- da. Saddam işbaşında olduğu sürece bu tehlike var. Şubatta oturup haziranda ne olacağını bitemeyiz, ama şimdiden bildi- fchniz, Türkiye ve Amerika'nın ortak amaç ve menfaati." PKK terörünün durdurulma- sında da Türkiye ve ABD'nin ortak menfaati olduğunu belir- ten Wolfowitz "Bu konuda ko- nuştuk. Demirel de kaygılı, biz de" dedi. Askeri yardım Türkiye'ye 22 Cobra helikop- teri verilmesi için geçen hafta Kongre'ye bildirimde bulun- duklannı belirten Wolfowitz, helikopterlerin ilk kez geçen ey- lülde ABD Savunma Bakanı Dick Cheney tarafından Türki- ye'ye önerildiğini, ama bu ziya- ret vesilesiyle işin çabuklaştınl- (lığım kaydetti. Wolfowitz tank üvcısı olarak bilinen A-10 uçak- Larının ileride verilmesinin mümkün olabileceğini, ancak bu aşamada düşünülmediğini belirtirken havada yakıt ikmali yapabilen uçağın ise çok sonra Türkiye'ye verilebileceğini kay- detti. Wolfowitz "Yakıt uçağı bu ziyarette gündeme gelmedi, DemireFin ABD gezisi sona erdi CUMHURİYET (New .York) - Başbakan Süleyman Demirel'in pazartesi günü VVashington'da başlavan ve soğuk savaş sonrasında Türk ABD ilişkilerinde "NATO dı- §ı" yeni dönem simgesi olarak nitelendirilen ABD gezisi, dün Philadephia'da Eisenhower onur plaketi alması>la sona erdi. Demirel. öğleden sonra Philadephia'dan Türkiye'ye hareket etti. Başbakan Demirel önceki ge- ce New York'ta Türk-Ameri- kan dernekleri federasyonu üyelerinden oluşan bin kişilik yemeğe katıldı. Türk-Ameri- ka derneklerince "Türkıye'de demokrasinin sembolü" ola- rak nitelendirilen Demirel. topluluğa yaptığı konuşmada "İçinizi rahat tutun, kaygılan- mayın. Türkiye ile artık gurur duyabilirsiniz, Adriyatık'ten Çin Denizi'ne artık Türkçe konuşarak gidebilirsiniz" de- di. Demirel, Türk olmanın ar- tık sadece "Anadolu olmak" anlamına gelmediğini. "Sov- yetlerin yıkılması ile birlikte milyonlarca Türkün özgürlü- ğür.e kavuştuğunu" ifade etti. . Demirel. federasyonun ye- meğine girerken kapıda bir grup protestocu Rum ve Kürt "Demirel evine dön" pankart- ları ile gösteri vaptı. Başba- kan, sıkı güvenlik altında gös- tercilenn görmeyeceği bir girşten yemeğin düzenlendiği Hilon Oteli'ne alındı. ama ilgi duyduğunuzu biliyo- ruz. Turkiye'ye yardım etmek menfaatlerimizedir. Ama bun- lar için çok talep var. Gündemimizdedir" dedi. "Eğer meşru bir savunma söz konusu ise" Türkiye'nin Cob- ra helikopterlerini teröristlere karşı kullanabilmesinin önünde bir engel olmadığını kaydeden Wolfowitz, "Bu konu zaman zaman Israil'e verilen silahlar- da da söz konusu oluyor. tsra- il'i biliyorsunuz, kendi korun- Başbakan Süleyman Demirel Eisenhower Vakfı'ıun Lider- lik ve Hizmet Madalyası'nı törenle aldı. (Fotoğraf: AA) masını sadece sınırları ile kısıtlayamaz" dedi. Wolfowitz, bir başka soru üzerine Türkiye'- nin sınır ötesi operasyonlarının ABD tarafından sorun olarak görülmediğini de vurguladı. Wolfowitz, "Amerika'nın da £KK teröründen endişe duydu- ğunu söylediniz. Sadece kaygı duymakla mı yetineceksiniz" diye sorulması üzerine de şu ya- nıtı verdi: "Suriyelilerle son derece sı- nırlı diyaloglarımızda PKK'ya desteklerinden yakınıyoruz. Aramızdaki en büyük mesele- Ierden birisi bu. Hâlâ PKK'ya destek veriyorlar. Aynca Tür- kiye ile yoğun bir istihbarat pay- laşımı var, ama istihbarat konu- larında yorum yapmama politi- kamız nedeniyle bunların aynn- tısım kamuoyu önünde tartışmı- yoruz." Başbakan Demirel'in PKK ile tran arasındaki ilişkiyi açıkla- masını hatırlatarak "Bu konu- ya bakacağız" diyen VVolfo- witz, "PKK bizim için de tehdit" diye konuştu. Wolfowitz, Türkiye'nin NA- TO sorumluluk alanı dışında rolüne ilişkin bir soruya ise şöy- le yanıt verdi: "Alan dışı konusunda değişik NATO üyelerinin değişik kısıt- lamaları var. Türkiye bu konu- da kısıtlaması katı olanlardan, Ama Avrupa'daki müttefıkleri- mize diyoruz ki kendileri için alan dışı olan, sizin tam sınırla- rınızda ve Türkiye'nin işbirliği- nin ne kadar önemli olduğunu Körfez Savaşı'nda görüldü. Kaygı duyulan bölge dışı senar- yoların tutumu Türkiye'nin sı- mrlarının hemen ötesini ilgilen- diriyor. O yüzden tam bunun ortasındaki sağlam istikrarlı bir müttefik olan Türkiye başlı ba- şına değerli, yani Türkiye doğ- rudan katılmayabilir. Ama ne- rede bulunduğunuz da çok önemli." The New York Times Türkiye için yeni lider, yeni rol Dış Haberler Servisi - The New York Times gazetesinde dün yavımlanan başyazıda. Türki\e"nin Balkanlar. Kaf- kasya. Ortadoğu ve Orta Asya'da merkezi bir rol üst- lenmeye başladığı ıfade edildi. Gazetede yayımlanan baş- jazıaynen şöyle: Washington. NATO'nun güney kanadı olan Türkiye'yi. şimdiye kadar bir ülkeden da- ha zıyade, bir Soğuk Savaş malı gibi gördü. Ancak Sovyet tehdıdi kalktı \e şımdı Bal- kanlar. Kafkasya. Ortadoğu \e Orta Asva'nın ortasında. bu çok çalkantılı bölgede. Türkiye merkezi bir rol alma- ya başladı. Akıllı bir Türk dıplomatı olan Demirel, Başkan Bush'a silah alışveriş lıstesi >erine iş kartı verdi. Orta Asya cumhu- riyetleri açısından bakıldığın- da Türkiye vatınmlar ıçın cn mantıklı üs konumuna geldi. Türkiye'nin demokrasısı \e serbest pazarekonomisi Müs- lüman cumhurıvetler açısın- dan örnek bir model. Ve Tür- kiye, Orta Asvacumhurivetle- rine insani yardım gönderile- bilmesi açısından şımdıden temel lojıstıği oluşturuyor. Türkiye'nin değişen rolü Yunanistan ile Ege ve Kıbrıs konusunda >eni bir ışık getir- di. Eski Atina Bü\ükelçisi Monteagle Stearns bu konuda şöyle dıyor: '"Avrupa Toplu- luğu'nda Türkiye'nin çıkarla- rını en iyi koruyacak şey Türk askerlerinin Kıbrıs'tan çekil- mesıdir. Ege Denızınde gü- venliğini sağlayabılmesi açı- sından Yunanistan'ın yapabı- leceği en akıllıca ış. Türkıve- nin Avrupa Topluluğu üyelı- ğini kabul etmesidir. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bölünmeme- si yolundakı en iyi adım da öncelikle Kuzev'e (Türk ışgalı altında) uygulanan ekonomik ambargonun kaldırılması- dır." Bütün bunları gerçekleştire- bilmek açısından Başkan Bush şu an Sa>ın Demirel'le yeni birortaklık kurmaktadır. Yedinci kez iktidara gelen ve darbelere karşın yaşayabilen Demirel, tabii ki şerefli bir son istemektedir. Koalisyon hü- kümeti açıkça ve liberalce -her ne kadar polisin kötü alışkan- lıkları. öldürmeler \e zulüm konusundaki raporlar aynen devam etmesine rağmen- iş- kencenın kalkması ve Kürt azınlığın haklarının verilme- sinde rahatça konuşabilmek- tedır. Kıbrıs'ta ve insan hakların- da ilerleme sağ'anması için baskıyı sürdürmek Amerikalı- ların ahlaki sorumluluğudur. Avnı şekilde Ankara ve Atina arasında daha sıkı bir ılışkı de desteklenmelidir. görüntülerken, ben de mümkün olduğunca balinayı ürkütmeden balıklan yedirmeye çalışıyor- dum. Bir ara kuyruğuna tutundum. Beni çekmesini istedim. Birden ürktü. Müthiş bir hızla uzaklaş- tı. Regülatörüme tüpten hava ileten ağızlığın çıkmasından korktum. Kuyruğu bıraktım. Artık etrafınuzda dolaşıyordu. Ürkmüyordu. Bu beraberlik, bir saat sürdü. Yanımızdaki çeşitli balık tins- lerinden özellikle mezgit balığı- nı çok sevdi. Kefal, tirsi gibi ba- lıklan yemiyordu. Pullu olduğu için sevmemişti. Her mezgit ver- diğimde kendini dibe bırakıp, sırtüstü yatarak, kafasını öne- arkaya sallayıp, yan yüzgeçleri- ni el çırparcasına hareket ettiri- yordu. Bu da eğitim merkezin- de edindiği refleksleri, verilen yem karşılığında yinelediğini gösteriyordu. Balinayı bekleyen en önemli tehlikelerin başında dip ağlan geliyor. Çünkü kalın dip ağla- nna takılması durumunda ağa dolanıp boğulabilir. Bu dönem- de Karadeniz'de morina balığı avcılığı yapıldığı için kalın ağ- lar kullanılıyor. Balinayı bir başka tehlike daha bekliyor. Su- yun sıcaklığı önümüzdeki dö- nem daha da düşeceği için so- ğuk denizlerin balığı olan bali- na, su ısısının düşmesinden et- kilenecektir. Balinanın bir sonı- nu da beslenme. (x) Haluk Cecan: tstanbul Te- levizyonu Sualtı Bdgeseileri Da- nışmanı ve Sualtı Kameramanı, İTÜ Sualtı Sporian Kulübü Film-Fotoğraf Bölümü başka- nı) Memur • Baştarafı 1. Sayfada Gülhane Askeri Has- tanesi Ue SSK Doğumevi arasın- daki Yeni Etlik Caddesi'nde yü- rüyüş başlamadan önce görevli sivil polislerden Ahmet Akay, trafik kazası geçirdi. Yürüyüş ve mitinge katılan 7 sendikaya mensup kamu çalı- şanlanyla çeşitli yerlerden gelen işçiler, Yeni Etlik Caddesi üze- rinde yaklaşık 500 metrelik bir kortej oluşturdular. Kamu çalışanları daha sonra Mimar Sinan Meydam'ndan Halil Sezai Erkut Caddesi'ne dönerek mitingin yapılacağı Ka- salar Meydanı'na geldiler. Eğit-Sen Ankara Şubesi Baş- kanı Abdullah Aydın, konuş- masında koalisyon hükümetinin işbaşına gebnesiyle Türkiye'nin farklı bir döneme girdiğini, an- cak sendikal haklar önündeki engellerin kaldırümadığını söy- ledi. Tüm Bel-Sen Ankara Şubesi Başkanı Hasan Hayır da yüzde 10'luk işkolu barajım aştıklan- nı belirterek toplusözleşme yap- ma yetkisi almak için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'- na başvuracaklannı söyledi. Yürüyüş sırasında indirilen "Dev-Genç" pankartı mitingde tekrar açılınca polisle "tertip komitesi" arasında tartışma çıktı. Miting dağılırken polis Dev-Genç pankartım indirme- yen grup ile Sosyalist Parti ve TDKP bayraklan taşıyan grup- lara cop ve taşla saldırdı. Gös- tericilerin de taşla karşılık ver- mesi sonunda çıkan kavgada 5 kişi yaralandı, iki kişi gözaltına alındı. Meydan gazetesi muha- biri Olgunay Köse de polis co- puyla yaralandı. Yürüyüşçüle- rin durması ve slogan atmalan üzerine gözaltına alınan iki kişi serbest bırakıldı. Demirel, Söz ve Gerçek • Baştarafı 1. Sayfada siyasal çıkarlarınm kollanmasında ve daha çok dünyaya açılmasında bu tür dış gezile- rin kuşkusuz büyük yararı var. • Başbakan üemirel'in 12 yıllık bir aradan sonra çıktığı ilk iki yurtdışı gezisini yakın- dan izlemeye çalıştık. Sürekli konuştu. ingilizcesi Zürih'te baş- ladığı noktaya göre gitgide düzeldi. Sözcük hazinesi yoksul değildi. Akıcılık ve telafu- zunda bazı aksamalar oluyordu. Ama me- sajlarını gayet anlaşılır biçimde verdi. Kendisini dinleyenlere "içtenlikli bir siya- setadamı" izlenimi verdi. Etkili vesıcakbir hava yarattı çevresinde. Önce Zürih ve Davos'ta, sonra VVashing- ton ve New York'ta yaptığı konuşmalarında en çok demokrasi ve insan haklarının altını çizdi. Demokratik uzlaşma, diyalog, hoşgö- rü ve hukuk devleti kavramlarıyla Türkiye'yi hep yan yana getirdi. Konuşmalarının birinde şöyle diyordu: "Soğuk savaş artık tarih oldu. Yeni ulus- lararası dayanışma ruhu, demokrasi ve hukuk devleti, 'noşgörü, ekonomik özgürlük ve insan haklarına saygıya olan ortak inançtan kaynaklanmaktadır." Bir başka konuşmasında "sivil toplumu" şöyle gündeme getirdi: "Demokrasi ve insan haklarına ilişkin in- sani değerlerin korunması sadece siyase- tin ve siyasetçilerin görevi değildir. Her toplumu oluşturan fertlerin tek tek ve toplu olarak haklarına ve hürriyetlehne sahip çıkmaları önemlidir. İşte bu aşamada top- lumların örgütlenmesi gündeme gelmekte- dir. Uluslararası ilişkileri sadece devletler değil, orgütlü toplumlar şekillendirir. Bir vatandaşın kendisini devletiyle bütünlük içerisinde hissetmesi de ancak örgütlü top- lumun yaratılmasıyla mümkün olabilir." Sivil toplumun bir parçası olarak dernek- leşmeyi bir konuşmasında şöyle savunu- yordu: "Dernekler bir toplumun dokusuna nefes aldıran, ülkeler arasındaki siyasi, ekono- mik ve kültürel ilişkilerin kalıcı olmasını sağlayan ve toplumsal yaşamda vatanda- şın kimliğini zenginleştiren birer araçtır." Demirel, bir başka konuşmasında da "Eğitim ve refahın demokrasi içinde top- lumsal istikrara yol açtığı'ru belirtiyordu. İyi, güzel. Ama, burada sözle gerçek arasındaki ilinti ister istemez sorgulanacaktır. Çünkü söylenenler Türkiye'de henüz tam anlamıy- la gerçekleşebilmiş değildir. Doğrudur, birtoplum ne kadar örgütlenir- se, demokrasinin sahipleri de o kadar ço- ğalır. Değişik toplum kesimlerinin, meslek gruplannın kendi derneklerini kurarak ve devletten bir şey beklemeksizin kendi çı- karlarını savunmaları, hiç kuşkusuz de- mokrasiyi kökleştirir. Bunun gibi, eğitim düzeyi ile refahın bir toplumda barış ve hu- zurun gerçekkaynağını oluşturdukları tar- tışma götürmez. Ama bu açılardan ülkemize bakınca, iyimser bir tablodan söz edilemez. Dernekler Yasası hâlâ askeri yönetimin ürünüdür. Dernekleşmeye kem gözle bakı- lır Türkiye'de. Siyasal Partiler Yasası yine bir askeri yönetimin damgasını taşımakta- dır. Türkiye'de hâlâ siyasal partiler kapatılı- yor; kapatılmaları için Anayasa Mahke- mesi'nde haklarında davalar açılıyor. Eğiti- min durumu malum. Refah ve gelir dağılı- mını herkes bilmekte... Demirel VVashington'daki bir konuşma- sında ilginç bir noktaya değinerek "Tarihte bazen öyle zamanlar olur ki, özlemle ger- çek arasındaki boşluk kapatılabilir bir aşa- maya erişir." demişti. Türkiye de böyle bir aşamada sayılabilir mi? Olabilir. iki değişik çizginin, DP-AP ile CHP'den gelen iki partinin kurmuş olduğu geniş ta- banlı koalisyon hükümeti, sözle gerçek ara- sındaki boşluğu dolduracak tarihsel bir misyonu yerine neden getiremesin?.. Bu konuda bir başarısızlığın yaratabile- ceği düş kırıklıklarıyla sonuçları düşünmek istemiyoruz. tstanbul Boğazı'nda • Baştarafı 1. Sayfada anlar yaşanır. Bu nedenle hiç kimse onların üstüne gitmiyor. - Pilot sayısı yetersiz olduğu için gemiler fuzuli yere Ahır- kapı ve K aradeniz açıklannda bekletiliyor. Gemilerin demir- lemesi zaman kaybına neden oluyor. çoğu zaman kule "De- mirlemeyin, yirmi dakikaya kadar polis geliyor" anonsu- nu yapıyor ve gemı demirle- mediği için akıntıya kapılıp sürükleniyor. Bu da büyük tehlikelere yol açıyor. - Kılavuzlar kendi aralann- da sakıncalı bir vardiya siste- mi uyguluyorlar. Çok çalışıp uzun istirahatler yapıyorlar. İstanbul'da iki gün aralıksız çalışıp 96 saat istirahat eden, Çanakkale'de dört gün aralık- sız çalışıp 192 saat istirahat edenler var. - Gemi kaptanlannın yüzde 80'i. inisiyatifi tamamen kıla- vuzlara bırakır. Ama Ruslar işlerini çok ciddi vaparlar. Kı- lavuz, süratı lOmilden 14mile çıkarmayı önerdiği zaman "No 10 mil" derler, çünkü li- mit lOmildir. - Boğaz'dan geçen gemi sa- yısı her gün artıvor. ama pilot kaptan sayısı her nedense sü- rekli azalıyor. - Boğaz pilotları ile liman pilotlan devamlı olarak deği- şiyor. Oysa iyi hizmet verme- leri için sabit kalmaları gere- kir. ABD'de pilotlar sabitür ve hem daha tecrübeli olurlar hem de lımanı daha iyi tanır- lar. Bu çok önemli: düşünün ki Havdarpaşa Limanı dünya- li-nın, içinde akıntı olan tek manı. - Pilotlann önemi ve pilot almış gibi makbuz imzalama- nın sakıncalan konusunda 1986 yazındaki kaza tipik bir örnek. Tınaztepe muhribiyle Aygaz-3 gemisinin çarpışması sonucunda bir astsubay ve bir er ölmüştü. Aygaz gemisinde pilot var gibi gösterilmiştı, ama voktu. - Hamburg'da gemiler sürat kesmeden gıder. 24 saat seyir vardır. Belli noktalarda pilot- lar değişir ve her pilot kendi bölgesini ezbere bilir. Gel-git olaylan dahi onları fazla etki- lemez. - Kılavuzluk işletmesinde bir de şef sorunu var. Hersene şef değişiyor, hiçbir zaman otoriter, işi bilen, tecrübeli bir şef olmuyor. Şef tam işi öğren- mışken yerine bir başkası, ço- ğu zaman da alakasız biri geti- riliyor. - Lısan ve ehliyet bakımın- dan yetersiz. tecrübesiz kıla- vuzlar var. Radar sistemlerin- den iyi yararlanamıyorlar. - İslormalde gemilerin li- manlara ve körfezlere gece yanaşmamaları gerekir. Işık ve personel yetersizliğine yet- kili yetersizliği eklenince tehli- keli bir durum ortaya çıkar çünkü. Ama acente pazarlık yapar. pilota, polise ve güm- rük memurlanna 'avanta' ve- rilir. gemi yanaştırılır. Zaman kazanmak için riske girilir. - Mehmetçik (Seddülbahir) Kavak ve Kavak-Mehmetçik hattına pilotlar gitmek istemi- yor. Tonaja göre etap paralan ödenir ve eğer bu etapta ve- rimli çalışılırsa devletin geliri yüzde 50 artar. Ama pilot kaptanlar. gemi kaptanlarına "Sen yıllann kaptanısın, zaten açık deniz, boşu boşuna da para vereceksin" deyip gemi- leri gönderiyorlar. Özal: Orta Asya laf değil • Baştarafı 1. Sayfada ve temaslan hakkında bilgi ver- diğini söyledi. Özal, "Orta Asya cumhuriyetlerine Türk modeli uygulanması" şeklinde- ki görüşler konusunda, "Bu ül- kelerle tarihi ve kültürel bağla- rımız var. Bizi model olarak al- mak istiyorlar, ama burada da şundan endişe ediyorum: Sizler yazıyorsunuz. Avrupa basınında devamlı çıkıyor. Bu bir nevi faz- la büyütülüyor. Bunun sonunda fazla bir iyimserlik veya Türki- ye aleyhine bir şeyler de çıkabi- lir. Hedef olma gibi. Biraz icra- at yapmak lazım, laf değil iş yapmak lazım" dedi. Özal, Sovyetler Birliği'nin da- ğılışından sonra nükleer silahla- nn kontrolünde sorunlar orta- ya çıktığına da değindi. ABD Başkanı George Bush : un 12 şubatta kendisine bir me- saj göndererek bu tehlikeye dik- kat çektiğini kaydeden Özal, "Sadece nükleer silahlar değil bilgi ve bilim adamları da eski Sovyet cumhuriyetlerinden baş- ka ülkelere gidebilir" dedi. KULIS • Baştarafı 1. Sayfada Hele seçimlerin ardından bir DYP hükümetinin kurulması sırasında dörtlü çeteye tepkiler doruğa tırmandı. DYP içinde konuşulanlara göre dörtlü çeteden üçü bakan koltuğunu kapmıştı. Milletvekili seçilememiş olduğu için kabineye giremeyen bir çete üyesi ise çok önemli bir makam elde etmeyi başarmıştı. Cavit Çağlar ve Ömer Barutçu devlet bakanhklarına, Yaşar Topçu Ulaştırma Bakanüğı'na, Erman Yerdelen de THY Yönetim Kurulu Başkanlığı'na atanmıştı. "Dörtlü çete" konusu giderek bir dedikodu ve yakınma konusu olmaktan çıkmış, partide bir "muhalif kanat" oluşmasına yol açmıştı. Üstelik muhah'f kanadın tepkileri sadece çete üyeleriyle ilgili konularla sınırlı kalmaktan çıkmış, giderek hükümet icraatlannı etkiler bir nitelik kazanmıştı. Kulislerde dolaşan iddialara 7 göre milletvekilinin öncülüğünde vergi affı tasansma karşı başlatılan önerge savaşı da aynı nedenden kaynaklanmış. Hatta Cavit Çağlar'ın vergi borçlannın af kapsamına girip girmediği tartışmasından da uzaklaşmış. İşte bu yüzden muhaliflerin teknik açıklamalarla ikna edilmesi sağlanamamış. Kendi aralarında toplanıp toplanıp konuşuyorlarmış. "Bir hükümet sonradan bozulabilir, düzeltilir. Ama bu hükümet başlangıçta bozuk kuruldu" diyorlarmış. Yumuşamaya yanaşma niyeti de taşımıyorlarmış. "Belki de" deniyor, "Bu yüzden Meclis'te tasarıyla ilgili görüşmeler sarpa sarınca baba ABD'den grup başkanvekilliklerinden birini arayıp 'Aman durun üstelemeyin, benim dönüşümü bekleyin' demiş." Güya Demirel bu milletvekilleriyle görüşüp dörtlü çeteden duyulan rahatsızlığı giderecekmiş. Dahası yakın gelecekteki bir hükümet değişikliğinden söz edip "Merak etmeyin siz..." diyecekmiş!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear