25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16ŞUBAT1992PA2AR 10 PAZAR YAZILARI Bebekartist ortalığı karıştırdı ATÎNA STELYO BERBERAKİS Geçen yıl Yunanistan'da çevrilen bir fılm, Yunan sinema dünyasını iki cep- heye ayırdı. 'Sıcak Yıllar' adlı fılmin yönetmeni Frida Liappa, bu fılmi çe- virdiği günlerde, Kültür Bakanlığı'nın sinema danışmanı ve devlet ödülleri heyeti başkanı Apostolos Doksiades ile Yunan Yönetmenler Birliği Başkanı ünlü yönetmen Theodoros Angelopu- los"un bir yıl sonra görevlerinden istifa edeceklerini nereden bilebilirdi? Olay, 'Sıcak Yıllaf adlı filmdeki be- beğin, aşk sahnesini gerçekte seyredip seyretmediği tartışmasmdan kaynak- lanıyor. 17 ayhk Evangelitsa Kamburi adlı bebek, rol gereği annesi ile dostu- nun aşk yaptığına ve daha sonra odayı basan babastnın annesiyle dostunu öl- dürmesine tanık oluyor. Bebek, yine rol gereği hiç durmadan bağırarak ağ- lıyor ve cinayetten sonra yere dökülen kan damlalarını parmağıyla ağzına gö- türüp yalıyor. Yönetmen Frida Liappa, tüm bu şiddet sahnelerinin çekimi için ayn ayn stüdyolar kullanıldığını ve çocuğun hiçbir şiddet sahnesinde aynı stüdyoda bulunmadığını söyluyor. Bütun çekim- lerde bir an bile çocuğunun yanından aynlmayan gerçek anne Eleni Kambu- ri de yönetmen Frida Liappa'nın bu söylediklerini doğruluyor. Ne var ki fılmin aşk sahnesinde ço- cuğun aynı stüdyoda bulunması gere- kiyordu. Liappa, çocuğun bu gerçek aşk sahnesini görmemesi için şöyle bir yöntem uyguladı: Çocuk ışıklandırıl- mış bir bölümde duracak, aşk sahnesı dc çocuğun göremeyeceği bir şekilde karanlıkta çevrilecektı. Liappa, çocu- ğu ağlatmak için elindeki oyuncağının annesi tarafından hışımla alınmasını sağlamıştı. Bu çekimden sonra yer alan cinayet sahneleri, ayn ayn stüdyolarda çevril- di. Cinayetten sonra çocuğun yerden parmağıyla alıp yaladığa kan damlalan ise masum kırmızı recelden başka bir şey değildi. Ancak aradan geçen bir yıldan sonra Kültür Bakanlığı'nın Sinema Danış- manı ve Devlet Sinema ödülleri Heyeti Başkanı Doksiades, bu fılmin niçin ödüllendirilemeyeceğini açıkladı. Doksiades, fılmin çekiminde bulunan bazı elemanlann ihbanndan sonra bu filmde oynatılan çocuğun aşk sahnesi- ni gördüğünü varsayarak çocuğun ile- ride psikolojik travmalara hedef olabi- leceği gerekçesiyle yönetmen Liappa hakkında dava açılmasını istedi. Doksiadesi sansürcülükle suçlayan Angelopulos, bu konuda kendisine ve Liappa'ya yeterince destek vermediği gerekçesiyle başkanı olduğu Yönet- menler Birliği'nden, Doksiades de ba- kanlıktaki görevlerinden istifa ederler- ken birbirlerine ağır küfarler savurdu- lar. Filmi özel olarak seyreden çocuk psikolojisi uzmanları, yazar, öğretmen gibi aydın kişiler ve gazeteciler arasın- da da görüş aynlıklan çıktı. Olayın yayın organlannda ilk sırayı almaya başlamasının üzerine savcıhk, film hakkında araştıımalara başladı. Demîr John, kaybolanerkekliği anyorKörfez savaşı boyunca muhalefetin en güçlü sesi oldu Robert Bly. "Demir John" adlı liste başı satan kıtabın yazan. Hatırlanacağı gibı "Demir John" kita- bında Bly, "Erkekliğin öldüğünü" ilan ederek, "Erkek adam" kültürünü yenile- me çağnsı yaptı. "Erkek, bulunduğu köyün en orta yerinde aklından geçenleri söyleyene denir, bunu yapamayanlar işe yaramaz çöpten ibarettir" diyen Bly, yi- ne ayru felsefe nedenıyle Körfez savaşını "utanç verici" olarak nitelendirdi. Bası- nın Körfez savaşında müttefıkleri zafer- den zafere koşturan haberciliğini "mide bulandıncılıkla" suçladı. Amerikan as- kerlerine manevi destek gösterisı amacıy- la kullanılan san kurdeleleri "alçakhk" olarak değerlendirdi. Bly'in bu sert mu- halefeti savaş sırasında fazla duyulmadı. Bly, duyulmamasının nedenini de "erkek adam yokluğuyla" açıkladı. Giderek daha fazla ilgi toplayan erkek- leşme hareketi, önceleri, özellikle kadın- lar arasında şüphe ve tedirginlik yarat- masına rağmen son zamanlarda kendini daha iyi ifade edebilmeye başladı. Altmış yaşındaki Bly, "Demir John" kitabını açıklarken şimdi şöyle özetliyor; "Deği- şim ya da dönüşüm ancak ruhani bir alanda gerçekleşebilir, bir kadın ya da er- kek bu sıcak alanda kışa bir süre kaldık- tan sonra günlük bilinç düzeyine geri döner, bu gidiş gelişler insanın iç dünya- sının gelişmesini sağlar." Örneğin çok derin bir duyguyu düşünmek, bireyin kendine sakladığı en özel gizemi ya da ağıatan bir şeyi hatırlamak, çevredeki her şeyi sevmeye neden olan bir aşkı dü- şünmek, çok yakın birinin ölümünün katlanılması zor acısını yeniden duymak sırasında birey bu ruhani alandadır. Şimdi New York'ta, Santa Fe'de, Bos- ton'da ve pek çok ufak yerleşim bölgele- rinde "erkek kimliği" kalabalık toplantı- NEWYORK ŞEBNEM ATİYAS larda bu düzeyde tartışılıyor. Erkekler kaybettikleri "iç dünyalannı" bulmayı öğreniyor. Bly'nin yanı sıra James Hill- man, psikolog Michael Meade ve benzer- lerinin "belli ölçüde öğretmenlik yap- mak" dışında iddialan yok. Hiçbiri "yeni Gurular" olmak niyetinde değil. Bly dog- malara karşı, her şeye bir cevap bulun- ması gerekmediği kanısında; Antonio Machado'nun bir şiirini hatırlatarak " Yol, biz geçükçe oluşur" diyor. Gruplar halinde ormana gidenlerin ya- nı sıra açık ya da kapalı genış alanlarda yapılan toplantılarda vahşi davul vurgu- lanyla erkekler dansediyor. Tahmin ede- bileceği gibi bu toplantılara katılanlar arasında başta maço erkeklerle birlikte olmak isteyen tipik "maço"lar, sevişecek birini arayan homoseksüeller, kariyer ve para kazanma çabası sırasında kendine vakit ayıramamaktan şikâyet eden "yup- pie"ler, macera arayan sürekli sıkıntı içindeki orta sınıf Amerikahlar var. Bun- lann yanı sıra kötü sonuçlanan bir evli- likten bağrı yanıklar, alkolikler, yanlış tedavi ya da şansızlık kurbanlan ve bü- yük çoğunluğu çocukluğunda tecavüze uğrayanlar oluşturuyor. Kısacası ayin- ler, Amerikalılann psikologlarıyla halle- demedikleri ruhani hesaplaşmayı toplu halde ve kendi cinsleriyle çözümleme ça- basından ibaret. Bu toplantılan izleyen Village Voice dergisi yazan Don Shewey'e göre katı- lanlann önemli bir kısmını "sorumlu er- kekler" oluşturuyor. Shewey "sorumlu erkekleri" şöyle anlatıyor: "Bu adamlar, bugün dünyanın karşısında olan sorun- lan, ırkçılığı, fakirliği, sömürüyü, kadın- lann ve çocuklann ezilmesini, eğitim sorunlannı, yalancılık, hırsızlık, sinikli- f'i, bireyin ruhsal fakirliğinin izlerinde ulabilecek kapasitededir. Erkeklerin de "patriark" (erkek egemen) değerlerin kurbaru olduklannın farkındadırlar. Se- çım politikalan ve kitle gösterilerinin bu sorunlara yetersiz cevaplar olduğunun bilincindedirler. Gücü, kuvveti, eğitimi, cesareti olan her erkeğin dünyayı iyiye doğru değiştirmeye çabalamasının kişisel bir sorumluluk olduğu inancındadırlar. Değiştirme kapasitesinin her şeyden önce bireyin kendinde, içeriden bir değişimle başladığını ve dışan daha sonra aksetti- ğini bilirler. Mavi önlüklü yerli kadınlar pek de işlerinin ehli! Elimizden kaçan kurrulur edasıyla yakaladıklarını kuma yatırıp gözünün yaşına bakmadan yoğuruyorlar. Tay kadınlarımn ısrarlı seksapeliGünün ilk ışıklan bungalovlara vur- duğunda başlar Phuket'te gün. Değişik yorgunluklar yaşayan herkes için farklı bir uyanıştır bu; Tay kadınlannın cüret- kâr ve ısrarcı seksapelinden bihaber olanlar için bitkin, yüzmek için erken- den kumsala koşanlar içinse zinde bir sabahtır. Baby Bar'lann gediklileri an- cak öğle vakti kendilerine gelirler ve söz gelimi Neana Bar'da kadın kadına soh- bet edip kahvelerini icerek akşamdan kalan kasık ağrılannı dindirmeye çalı- şırlar. Birkaç fıncan kahve içip ayıldık- lannda güneş en tepeye çıkmış, öğle sı- cağı çoktan adayı kasıp kavurmuştur. Daha yapacak çok iş vardır oysa; Cen- net Çamaşırhanesı'ne gidilecek ve gece- nin günahlan bol köpük ve suyla antıla- caktır. Sonra serinletici bir akşamüstü içkisi... Ne de çabuk akşam oluyor! "Hey Sirya, hangi cehennemdesin?" Güneşin altında turistlere üç beş parça PHUKET ŞANSIN DURAK mal satacağız diye dolaşıp seyyar satıcı- lık yapmak daha zor iş; sıcak kumsallan boydan boya dolaşarak pareo satmak. Hem birkaç parça mal hem de bedenini satıp bir taşla iki kuş vuranlar da var, okyanusta cerez kabilinden oynaşan kız çocuklanda... Mavi önlüklü yerli kadınlar pek de iş- lerinin ehli! Elimizden bir kaçan kurtu- lur edasıyla yakaladıklarını kuma yatı- np gözünün yaşına bakmadan yoğuru- yorlar. Tay masajı için iri yan yerli kadınlann eline düşüldüğünde yapıla- cak tek şey, ışıkh Baby Bar'lann bebek- lerini düşünmek... Eğer tropik bir adadaysanız sonsuz seçenekler sunulmuştur önünüze: De- niz, güneş, palmiye, ahşap bungalovlar. hararet bastığında kafası yanlan koko- natlar, içkinizde, yastığınızda, saçınızda ve göğsünüzde bitiveren orkideler... İşte egzotik bazaar! Ada boyunca yoğunlaşan kumsallann adlan farİclı olsa da aslında hepsi birbiri- nin aynı. Ancak doğudaki "Gipsy Vil- lage"ın bambaşka bir havası var! Tipik Malaka evlerinden esinlenerek yapılmış ilkel saz kulübelerde yaşayan Çingenele- rin köyü... Burada adanın yerlilerini oluşturan Tay halkının yerini Malezya'- dan gelen Çingeneler almış. Köylüler adalılara göre oldukça tombul ve tem- bel! Vakitlerinin çoğunu sazlıklann göl- gesinde uyuklayarak geçiriyorlar. Köy erkeklerinin yaptığı tek iş, önlerindeki uçsuz bucaksız okyanusun kışkırtıcı be- reketine olta sallamak! Ceviz tenli kadınlar art arda tutulduk- lan gebeliklenni tıpkı yağmur mevsimi kadar doğal karşılıyorlar. Sevimli Çinge- ne Viresak'ın evinin önüne kurduğu bakkal-kafenin gölgeliğinde bir soğuk kola içiyoruz. Kansı Banya, suratını asıp odasına gidiyor. Besbelli kafası bir şeye bozulmuş. Şişeleri yanladığımızda tüm büyüleyici ilkelliğine karşın aslında Çingene köyünün kolalı bir otantikliği olduğunu fark ediveriyoruz! Güneş batmakta, yolumuz uzun... Kumsallan birer birer geçip ışıklar yan- madan orada olmalıyım. Uzaklara, ta uzaklara, çünkü sana uçacağım. Bacc- hus'un arabası ve kaplanlanyla değil, jipimin görünmez kanatlanyla. O akılsız kafa şaşırsa da anlamasa da daha şimdi- den Phuket'te geceler güzeldir... Tanrüarın gazabı DAVOS ADEM SAĞLAM Yağan yeni karla, Alp Dağlan tanıdık yükünü aldı. Kann gizemlı rengi. kayak tutkunlarına hoş günler geçirtiyor. Ka- yak merkezlerinde, otellerin gotik çaüla- n da karla kaplı. Çam ve çınar ağaçlan da yüklerini taşıyamıyor. Dünyaca ünlü kayak merkezleri, tannnın gazabına uğ- ramış. Ancak bu merkezler, doğanm hır- çınlığı karşısında Latin ezgileri dinliyor. Tanrı baba, hünerli fırçasıyla Davos'u şöyle bir boyamış. Kentteki kayak pistle- ri de iyice oturmuş. Gelip geçen kayakçı- lara selam sarkıtıyor. Karla gelen şenlik- ten. teleferik işletmecileri çok hoşnut. Yoğun kar yağışı altında kalan Da- vos'un sokaklan, çamur deryası içinde dense yeri var. Ancak bu kayak merke- zinde, dünyanın en tanınmış markalı eş- yalannı satan butikler, doğan günü se- lamhyor. Bu tür yerler, gün boyu alışve- riş yapan ünlü zenginlerin uğrak yeri. Çamur deryası sokaklara bakan bu bu- tiklerde, pırlantalarla süslü Rolex saat- ten, dünyaca ünlü kayak giysilerine kadar her şey satıhr. Çamurlu sokaklan bırakıp Davos'ta gece yaşamının çılgınca sürdüğü barlara takılıyorum. Kar yağmca, buralann tadı bir başka oluyor. Kayaktan yorulanlann dinlence için uğradığı yer. Davos gecele- rine renk katan barlar, her türden müzik- le birbirleriyle yarış ediyor. Cazdan, hardrocka kadar geniş bir yelpazede mü- zik yapan bu yerler, her gece tıklım tık- lım. Kapısını güçlükle açabildiğim bir barda, gitarla, kontrabas eşliğinde Gü- ney Amerika ezgileri kulağıma esiyor. Bu yerlerde bar başı sohbetleri, sabaha dek sarkar. Bir gecelik sevgililer bu barlarda bulunur. Ve çoğu da çabuk unutulur. Yanı başımdaki genç kadının ilginç öy- küsüne kabartıyorum kulağımı. Davoslu köylü kızlann servis yaptığı barlarda, boşalan şarap bardakiannın yerini dolu- su alır. Davos tanıdığı yükü almış. Çılgın ge- ceyi bir yana bıraktı, doğa bembeyaz. Gece ışıklan altında bu kent suskun. Qeleceğe Yolculuk Başladıl..Yeni Mazda 626 LEMANS 1991 BIRLNCISI Yeni Mazda 626'da otomobil teknolojisinin en son gelişmeleri kullanıldı. Aracın boyutları büyürken, iç hacmı genışlerken, kendisi hafifletildi. Optimum denge ve viraj performansı sağlandı. Yeni Mazda 626 Hatchback ve Sedan, daha büyük, daha geniş. Ama aynı boyutlu araçlardan çok daha dengeli ve güçlü. Bu benzersizliklerden yalnızca bir tanesi. Diğerlerini öğrenmek için bir Mazda Bayiine uğrayın. Gelecekle tanışın. HAFİFLEMENİN YENİ GÜCÜ. Yeni Mazda 626 Sedan Bol Yedek Parça ve Yaygın Servis M A Z D A M O T O R C O R P O R A T I O N ^^OOCC DOHC 16 valf motor'Fut! elektronık enjeksıyon sıstemı»A:amı guç 115ps(85kw)/55OCdCT-./dak.«CD 0.29 »urtunme katsavısı'Ayarbnabılır havalı TURKİYE GENEL D I S T R İ B U T O R Ü dırcksrynn'ABS fren sıstemı'Yanma; ıç doşeme'Takometre'Dıjıral Mat*Bardaklık«Kaldırmj mekanumalı on kaltuk Kdtlanır arka koltuk'On \e arka •k M ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ emnıyet kemerlen # "lşık/kapı açık 11 uyart b.ınvalı*Otomatık merkezı kılıtleme»Oromatık camlar'Otomatık anten # Otomatık dıkız avnast»Ayarlanabılır ^ l ^ l ^S B 9 İ H İ ^ ^ W% ^ ^ £ • I X tasılalı sılecckler«Halojen projekror faHar»Yuksek stop lamba5i«Kapı anahtar aydınlatmaM »Otomdtık yaklt/hagaj kapağı açma tcrnban YATIRIM VE PAZARLAMA A . Ş . BARBAROSBULVARINO.lZ7,80700BEŞtKTAŞ,lSTANBULTEL:<l)2745550(5HAT).(l)2758480(2HAT),(l)Z88n53(2HAT)FAX:(l)Z733559 U Y G A R L I Ğ A G l D E N Y O L D A Şanghay yanarkenHız asansörü - nün digital kat gös- tergeleri durmadan değişiyor. 50 yazın- ca durduk, kapı açıldı. Çin batikle- riyle süslü bir hol- den geçip Şanghay'- ın ünlü "Ozean Hotel"inin döner lokantasma giriyo- ruz. Lokanta 45 dakikada bir turunu tamamlıyor ve tüm kent ayaklannızın altında. Pencere kenannda yerimizi alıyonız, turumuza başhyo- ruz. Dışanda gün iniyor. Her yer batan güneşin bakır pınltı- lanyla bezenmiş. Sanki Şang- hay yanıyor. Şanghay, Çin Halk Cumhu- riyeti'nin en büyük kenti. Bir zamanlar dünyanın en büyük kentiymiş ama bu unvanını hanidir dünyanın başka kent- lerine kaptırmış. Şanghay'ı sollayan sollayana. Bugün Tokyo, New York, daha çok milyonlu nüfuslanyla Şang- hay 'ın 11 milyon nüfusunu çoktan sollamışlar. Çinlilerin bundan dolayı bir kompleks- leri, üzüntüleri yok. Batan güneşin ışıklanyla yeni Şanghay'ın siluetini göz- lüyorum. Henüz bizim hiçbir kentimizde görünmeyen bir çağdaş kent silueti bu. Lokan- ta bizi durmadan döndürü- yor. Aşağıda bir yolcu gemisi- ne binenler sıraya girmis. Yeni yapılan konut blokla- nnın ışıİclan yavaş yavaş yanı- yor. Özellikle bu saatte yanan- lar mutfak ışıklan olmalı. O mutfaklann acaba kaç tane- sinde Marco Polo'nun Çin'- den getirip dünyaya tanıttığı makarna pişiyordur. Midyeli, mantarlı makarnalar. Aşağıda bir tenis sahası gö- rünmeye başladı. Yan yana GÜLTEKİN ÇİZGEN dört beş saha tenisçilerle dolu. Yeni Çin tenise bayıhyor. tle- rilerde "Jade, Yeşil Taşı Tapı- nağı"ru seçiyorum. Yeşil altın sayılan bu değerli taştan ya- pılmış o koskoca buda heyke- îinin bu saatte de elbet ziyaret- çileri vardır. Gözüm Şanghay akrobatla- nnın binasını seçiyor. Dünya- nın bu ünlü akrobatlan şimdi ısınma provalanna ginnişler- dir. Kocaman porselen vazo- yu olanca hızıyla havaya fırla- tıp sonra onu aşağıya düşer- ken boynunu kırmadan enseye oturtmamn her defaki mucizesini seyircilerine yaşat- mak ne büyük çalışma gerek- tiriyordur kimbilir. Güneş ufukta iniyor, bizim Şanghay damındaki döner ge- zimiz de devam ediyor. Az ötede İngilizlerinbölge- sini seçiyor gözlerim. İngiliz- ler olmadan. kambersiz dü- ğün olabilir mi hiç? Bu bir zamanlann dünya efendileri Avrupalı haydutlann Asya'ya neler çektirdiklerini içim sız- layarak hatırlıyorum. Ama şimdi bunlardan geriye kalan sadece bizim Bankalar Cad- desi gibi birkaç tanesi. Dönen kule yine aynı yere geldi. Yolcu gemisine binen yolcu kuyruğu hâlâ bitmemiş. Ne yapsınlar Çin kalabalık bir ülke. Evet güneş battı, bir Şanghay gecesi başlıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear