Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 PAZARYAZILARI
Kurslardiyan
DaııiıııarkaGeçenlerde bir ajans haberi,
Danimarkalılar'ın Iskandinav
ülkelen içinde en az eğitimli
ûlke olduğunu gösteren bir
araştırmanın sonuçlannı geçtı.
Araştırmaya göre Danimar-
kalılar'ın eğitim düzeyi, diğer
Avrupa ülkelenne göre pek
fena sayılmıyordu.
Araştırma hangi verilere da-
yanılarak hazırlandı bilinmez.
ama Danimarkalılar'ın kendi-
lerini dünyanın en aydı-
nlanmış toplumlanndan
saydıklan su götürmez. Avru-
pa Birliği'nın halkoyuna su-
nulduğu sıralarda kütüphane-
lere ve diger kamu kuruluşlan-
na kitapçık haünde dağıülan
Maastncht Antlaşması kapış
kapışgitti.
Danimarka'daki akşam
okullannın yeni sezonu geçen-
lerde başladı. Sezon başlama-
dan önce de akşam okullan
ince bir telefon rehberi kalmh-
ğındaki kataloglannı tümevle-
re dağıttılar.
Bu yılki kurs kataloglan pek
albenili Kurslan düzenleyen
akşam okulan arastndakı
rekabet. iktidardakı sağ koa-
lisyon hükümetinin devletı
sosyal hayattan çekme ideolo-
jisine u> gun olarak devlet des-
teğinin azaltılması üzenne kes-
kinleşmışgörünüyor.
Danimarka'daki kurs kata-
loglan aynı zamanda toplum-
daki değişimin, zamanın eği-
limlerinin ıyi bir göstergesi de.
Toplumda ne 'in' ise. kalalog-
lardaki bu 'inlere yönelik
kurslar ağırlıkla. Danimarka-
da şu anda en "ın" şey göbek
dansı. Göbek dansı, akşam
okullannın şaşmaz kurs konu-
lanndan biri. Göbek dansı
kurslan akşam okullanyla
sınıriı da değil. Sadece Kopen-
hang'ta göbek dansı kurslan
düzenleyen 3-4 okul var.
"ln'ler ve 'out'lar daha çok
garnitürlerde kendini gösteri-
yor. Danımarka'nın en büyük
akşam okulu. sosyal demok-
rallann kontrolündeki 'İşçıler
KOPENHAG
FERRUH
7|YILMAZ
Aydınlanma Birliği' artık
Marksizm ve sosyalizm
kurslan düzenlemiyor. Şimdi-
lerde *işçi şarkılan' öğrenmek
ya da "Sendikalar ne işe yarar'
gibi kurslar revaçta. Artık
uzun adını da kullanmayan,
şadecc kısaltmasıyla yetinen
İşçiler Aydınlanma Birliği"nin
kataloglannda şimdi "Mahal-
le demokrasisi", 'Çalışma psi-
kolojisi'" gjbi kurslar da "out".
Bunlann yerine zamanın ru-
huna uygun olarak "İletişim",
"Gazetealik". "Başanlı ol-
manın yollan" va da "Sevişen
kadınlar". "Çizerek kendınizi
geliştırin" ve "Aura ve Sakra"
gjbi kurslar "in". Buarada "Pal-
yaço teknikleri" ve "Dublör-
lük" gibı başlıklan unutma-
mak lazım.Sağ görüşlü Liberal
Aydınlanma Birliği de çağa
ayak uyduruyor. Eskiden el
zanaatlanna ağırlık veren
okul, şimdilerde psikoloji. eg-
zotik eğilimlere ve terapi kurs-
lanna agırlık vermiş.
70'lerin ana teması sosyoloji
ve toplumdu. Şimdilerde hea-
ling', 'vücudun dili", 'renkler ve
stil' gibi konular revaçta. Bu
arada 'kadın özgürlüğü* gibı
kurslar da ayvayı yedi. Şimdi-
lerde 'aşk ve erotizm' daha çok
tutuluyor.
Akşam okullan süper-
marketinde 'ensest'. 'çiftler
için masaj". 'vajına kaslannızı
geliştirin". 'şişman olmak da
iyidir". 'dünya yemekleri" gibi
akla hayale gelebilecek her tür
ilgi alanında kurs bulunabili-
yor.
lşte dünyanın devlet destekli
Danimarka Halk Eğitim Mer-
kezteri'nin 1992'dekı kata-
loglanndaki görünüşü.
Okyanus kıyısında
bir dömııe dolap
Bir kumarhane şehrine gun-
dûz vakti girmek. terk edilmiş
btrşehrc girmek gibidir. İnsan-
lar öğleye kadar dolaşıp kilo-
larca kahve tüketir. Las Ve-
gas'ın batınm talebini ancak
karşıladığını gören iş bitincı-
ler. özellikle de Donald Trump
Amerika'nın doğu sahihnde
bir alternaüf olarak Atlantic
City'yi yaratmışlar. Vegas'ın
yanında ikinci sınıf bir kumar-
hane şehri Atlantic Cıty. Kent-
teki yatınmlann büyük çoğun-
luğu Trump'a ait. ama en bü-
yük süksesi yeni yaptırdığı Taj
Majifll. Kumar seramonisin-
deki arabeskliğı başından so-
nuna kadar ustalıkla kullenen
Trump, fılleri, dansözleri, Sin-
badlan, fingirdek ışıklan ve
renk çümbüşüyle kentın göbe-
ğine haylı afılli bir kumarhane
oturtmuş. Taj Mahal günün
her saatinde tıklım üklım do-
lup taşıyor.
A.Citydeki yerli halkın ço-
ğunluğu zenci. Kentin tuğla
evleri ucuz motelleri. tenha
barian banndıran eskı bölümü
ışıklı bir kente dönüşmenin
şaşkınhğını daha üzerinden
aıamamış. ancak uyanık si-
yahlar evlerini rehincıye dö-
nüştürmenin yolunu bulmuş-
lar ve kapılanna "Alünlannız
ve mücevherleriniz iyi fıyata
alınır" levhasını asmışlar.
A.City'nin sahili hedıyelik
eşya satıcılan. fast foodlan ıle
sıradan bir turistik kentin
cıvilüsını taşıyor. Sahildeki
banklardan bırinde kumarha-
ne curcunasından bir süre
kaçıp kafasını dinleyen bir ba-
ATLANTİC CİTY
ŞANSIN
DURAK
yan krupıye oturmuş, dalgın
dalgın papyonuyla oynamak-
ta... Atlantiğin arsız martılan
sahildeki uykusuz ve yorgun
insanlan takmadan. kentin
gerçek sahiplen gibi çığlık
çığlığa uçuşmaktalar... Okya-
nusun kıyısında bir dönme do-
lap. sakin bir lunapark. Okya-
nus. lunapark. martılar ve de
kumarhaneler. A.City'de bir-
kaç bın dolann lafı mı olur?
Otobüsler kıtanın doğusunda-
ki emeklilen kente taşıya taşıya
bıtıremiyor. Belki de bu yüz-
den otellerdekı gece şovlan
nostalji kokuyor: Şapkalı. pu-
antiyeli kızlar, step yapan bri-
yantili erkekler. o malum sa-
vaşlar ve cepheve uğurlanan
askerler. ille de Sinaıra taklitle-
ri ve geçmiş zaman şorololan...
Sıkı bir akşam yemeği ve
şovlarla geceyi renklendirip
gündüz kaybedilenler unutul-
duktan sonra kumarhanelerde
gece faslı başlar. Hıç ara veril-
meyecek, bitmeyecektir. Bir
yerinizden sizi icine çekip alan
bu büyüyü okyanuslar bile
bozamaz artık. Sınırsız
kıpırtılann boyunbağı Işıklı
poker makinelerini , Bir yu-
dum skoçu ya da kahveyi '
Söyleyemiyorum özlediğımi /
Doldur melon şapkana jeton-
lan < Orada olacağım.
'Arkabahçe
9
ölümtarlalarıyla kaplı
Her akşam o köşede toplanıp soluk soluğa
tartışırlar. Ellerinde sigara. polisten gizledikleri
içkilerinı yudumlayıp geldiklen diyarlardan. ka-
zandıklan dolarlardan konuşurlar. Beyaz Sa-
ray'a üç mil kadar uzaklıkta Vırgınia eyaleti
smırlan içindeki Arlington'da, Güney Amerika
havası soluturlar.
Pentagon ve Beyaz Saray'a bir şolukluk Ar-
lington'da ABD'nin "arka bahçesi" konuşulu-
yor son haftalarda. Buradaki Güney Amerikalı
halkın derdi, ABD ekonomisinin kötü durumu
ile kasımdakı başkanlık seçiminden daha çok,
kopup geldıklen anavatanlannda olup bitenler.
ABD'nin destek verdiği iç savaşlann çocuklan
bunlar. Kimı Perulu, kımi Honduraslı, birçoğu
da El Salvador ve Ekvatorlu. Kızıl güne dönü-
şürken. yollara dökülüp banliyölerden kent
merkezlerine akın ederler. Çoğu da Meksika
sımnndan ABD'ye giriş yapmış, kaçak ve de
"alın terleri ucuza" aîınan işçiler.
İddialara göre El Salvador ve Peru'daki rejim
karşıtlan için para da topluyorlarmış aralan-
VVASHINGTON
nda. Aynı trlanda asıllılann
ABD'deki merkez kentı Bos-
ton'dan Kuzey İrlanda'nın
bağjmsLZİığı için mücadele edcn
İrlanda Kurtuluş Ordusu'na
her ay on binlerce dolann akıtı-
lması gibi.
Soğuk bir eylül sonuydu, sa-
bahlan evlere gazete dağıtan Perulu Abel ile
karşılaşmamız. Sıska ve hafıf şişman bir adam.
Kısık gözleriyle sürekli çevresini süze süze konu-
şurken, sesi boğuk çıkan Abel'in yaşı kırk dolay-
lannda. Biri Şılih. ikisi de Nikaragualı 3 kişiyle
paylaşüğı 2 odalı bir evde yaşıyor. Günde iki
ayn işe gittiğini ve aylık kazancının bin 400 do-
lan bulduğunu anlatmıştı.
Abel, dünyaca bılinen yönetim karşıü Maocu
genlla örgütünün "kan tarlalanna" düşmekten
kendini kurtarabilmiş biri olduğunu belırtmışti.
Çinlilerin işlettiği George Mason yolu üzerinde-
ki marketin önünde ekimın ilk gecesi karşılaştık
son olarak. 3"ü kadın, 8 kişi hararetle Peru'dan
FUAT
KOZLUKLU
konuşuyorlardı. "Guzman'ı öl-
düremezler. İdamı tüm Peru'-
nun kana boyanması demektır.
Acı olur, çok acı..." Tipik Kızı-
lderili görünümlü genç kadının
sözlerineılk tepkiAberden." Fu-
jimoro. tarihin en iyi genlla
_ _ _ _ ^ ^ _ stratejistim askeri mahkemede
yargılatıyor. Büyük iş! Böylece örgütün tüm
kadrolannı sındirebileceğini sanıyor. Liderlık
peşindeki bir hainin de yakalanmış olması söz
konusuymuş.
Kalabahğın elinde İspanyolca-İngilizce gaze-
teler var. Hepsinin birincı sayfalannda 1509
mahkum numarası yazılı, çizgili mahkum elbise-
si giymiş, dişlerini sıkmış, sağ yumruğu havada
"Mao hayranı" Abimael Guzman görünüyor.
Gazetelerin yorumculan "Kampuçya kasabı
Pol Pot aşın derecede hızlı yargılaruyor. Ölüm
şimdi onun ensesınde" diye yazmışlar. Japon
asıllı işadamı Peru Başbakam Alberto Fujimo-
ri'nin kellesine I milyon dolar ödül koydurttuğu
Aydınlık Yol gerillalannın lideri 57 yaşmdaki
Guzman'ın efsanesini yıkma yolunda başan
sağladığı da ifade ediliyor.
Mao hayranı Guzman, Virginia sokaklannda
konuşulmaya devam ediliyor. Abel, "Yirmi bir
devrimci selamını bilmeyen kalmamışü. İdeolo-
jik karantınalarda büyüyen gençlerimizin aası
yüreğine kazıh Perulu, neredeyse nüfusun yansı.
Halkımız, Aydınlık Yol'un yıllar yıh süren
şansının döndüğüne inandınlırsa. örgüt önemli
bir destek kaybına uğrar.
Ancak unutmamak gerek, asıl desteklennin
uyuşturucu olduğunu bilmeyen yok. Bu konuda
başta ABD, herkesin sıkı bir savaşı lazım" diye
eküyor. •
Mao'nun "çocuklanndan" ihtiyar Çinli'nin
marketı önünde her gece hararetli Güney Ame-
rika sohbetleri yapıhyor. Kimi And Dağlan'nın
yoksul Kızılderihleri'nden, kimi Kampuçya
sazlıklanndan; konulan, Amehka'nın yoksul ve
ölüm tarlalanyla kaplı "arka bahçesi"nin
yannı...
Macaristan9
dakî
'ıızak' Türkiye
Olağanüstü zirveye olağanüstü önlem S ^
ma günulngiltere'nin şirin kenti Birmingham'da oîağanüstü toplandı. Ne > ar ki Avrupa Birliği'nın geleceğine ilişkin dişe dokunur
somut bir karar alınma\an toplantıyla ilgili olarak olağanüstü savılabilecek tek şey, toplantı binası çevresinde alınan güvenlik
önlemleriydi. Anti terör rimleri. olası bir bombalı eyleme karşı toplantı öncesinde bina çevresini didik didik arayarak sözde olağa-
nüstü toplantının olağan koşullarda yapılması için ellerinden geleni yaptılar.(Fotoğraf:LIBERATION)
Eskiden cami olan yapının
kubbesı alünda, sırtını kıble gi-
nntısıne dönmüş rahip, ayini
\lmanca yönetiyordu. Müzığe
eş koro eski Alman bilge sözle-
nni içeren şarkılar okuyorlardı
56 yaşındaki Michael Bayer
toplumun en genciydi.
Dini tören bittiğinde dışan
çıkan kalabalık bu kez aralan-
nda Macarca konuşmaya baş-
ladılar. Nedeni sorulduğunda
yaşlı bir bayan dıkkatle ve ya-
vaş sesle "Biz oyunu (savaşı)
kaybedenlerdeniz" dedi.
Türkıye'deyiz. Ama bizim
ana topraklanmızda değil, Tür-
kıye'nin Schwabeni'ndeyiz. Al-
mancası Fünfkirchen (Beşkili-
se) olan Macaristan'ın güney
batısındaki Pecs kenti dolay-
lan, genç Almancada "die
schwabische Türkei" diye ad-
landınlıyor.
300 yıl önce yenilgiler sonucu
buralardan göce zorlanan
Türklerin yerine Schwaben'-
den, Bayern'den ve diğer yerler-
den gelenler yörede yüzlerce Al-
man köyü kurmuşlar.
Bugün bahçe içlerinde, kire-
mit beşik çatılı, açık gri bada-
natı evleri, mısır tarlalannı ve az
ölçüde şaraplık üzüm bağlannı
görenler 'Schvvaben'in çok
yakınlannda olduğu sanısına
kapılabılir" deniliyor. Her yön
gösterişsiz yapılarla dolu ve ter-
temiz. Çoğpnluğu, toprakla uğ-
ZÜRİH
S.DOĞAN
ABALIOĞLU
Kreuzberg Güzel OlmayanÜlkeViyana önlennden geri püskürtülen
poturlu Türkler, bırkaç yüzyıl sonra. şa-
manca bir büyü kullanarak gelip Berlin-
li Kreuzberg'de.yerüden zuhur ettiler.
Ve ikibine sekiz kala. burası Türkler'in
yurdu oldu.
Başlannda bu kcz ne muskalı. ilma-
halli hünkarlan ne de kurt totemli han-
lan vardı. Otağlannı sultansız ve hansız
kurup oba oba, budun budun kıl.çadı-
rlan havaya direklemekle kalmâdılar:
keçe döşemelikler yayıldı. kilimler, ci-
cımler al al, mor mor, tunıncu turuncu
civcıvli renkleriyle yere serildı ve bağdaş
kuruldu tastamam. Daha çöker çök-
mez. kıvnk dizlenrun üzerinde iri birer
soğan yumruklayıp tam dürüm yap-
mak için yekindiklerinde. orada pide ya
da lavaş bulunmadığını çocuklar gibi
şaşarak keşfettıler. Bağdaş kurduklan
yerde, o geniş kalçah kadınlanr-elleriyle
uzun. enli hamurlur açılıverdi ve yum-
ruklanmış soğanlar için pideler tez elden
pişti ve dürümler şişim şişim şiştı.
Bunun ardından tevatür veryansın
soğan kokusu, seferberlik türküleri gibi
demli, ince okkalı bir sıs gibi sanverdi
Kreuzberg'i hemencik. Kimi Berhnli
söylenceler betimler ki tekmıl yuyup yı-
kamalara karşın o günden sonra o koku
çıkmadı Kreuzberg'den ve bu beldenin
adı 'Kan schöner Land' oldu. Ve nüfus
patlaması ayn bir yoldu ki kısa boylu.
enlı omuzlu, şalvarlan geniş kalçakn-
ndan gururlu kadınlar. ıkınıp sıkınma-
dan bisolukta bidolu
doğuruverirlerken bir
sabah gördüler ki oba-
lannın. budunlannın
yerleştiğı belde yani
"Kreuzberg Güzel 01-
mayan Ülke' adını alı-
vermiş ^ _ ^ ^ _ ^ ^ ^
İşte bu adın bö>le kolayca ve kendilı-
ğinden bir bulut gibi Kreuzberg'e >er-
leşmesi üzerinden tam sıkı dokulu otuz
yıl geçti ve bunun atusına bir de kalkıp
bu poturlu Türkler, hani cakasından
yakan etkinlikler düzenlediler Berlin'-
de. Berlın'de yüz yirminin üzennde der-
nek vardı ve bunlardan birisinin adı ıse
BAZ'dı. BAZ. Almanlar'ın öncülüğün-
de. seksenli yıllarda, Üçüncü Dünya Ül-
keleri'ne destek olarak kurulmuş. Bil-
dung Action Zentrum, yani Eğitim Ha-
reket Merkezi'dir.
Politik sığınmacılar çoğalmasıyla ya-
bancılar bu hareketi ele geçirdi ve arka-
da bir 'Sığınmacılar Kahvesi' açıldı;
caddeye koşut ise zor bulunan Bengla-
deş, Sri Lanka, Tamil dilleri ile İngilizce
ve Almanca kitaplann sunuluşunu da
yapan iki kitabevi ve kımi ülkelerden
özgün el çalışmalan satılır oldu. Bu in-
sanlar, haftanın yedi gününü de aralan-
nda bölüştüler, şöyle kı pazartesı ve
cuma. on üç ülkenın oluşturduğu bir
grup (Türkler-Kürtler ve Ortadoğulu-
lar) kendı yemek kültürlerini sergilediler
ve müzikle coşup yorulduktan sonra da
TEKtN
SÖNMEZ
durumlannı, konum-
lannı tarüşmaya, irde-
lemeye zaman ayırdı-
lar.
Bir vakıf olan bu der-
neğin etkin üyelennden
bir şahin, hani bu öyle
_ ^ _ ^ ^ , ^ kurt totemlenn peşin-
den seğırten bir doğan atmaca değil ya
bununla bırlikte saçlannı düz ve uzun
ve ensesine döküp, kulaklannı Orta As-
yalı şamanlar gjbi örtüyor ve bununla
da yetinmeyen şahin bir de ortaya ok-
kalı bir öneri çıkanyor ki aşk olsun. aşk!
Nedir bu öneri: Bir gazete çıkarmak.
Adı da var: "Humanitere Kanaken Po-
vver."
Yani İnsancıl Kanakenler'ın Gücü.
Damarlannda biraz Kürt karu da taşı-
yan bu Mongol maskelı Şahin, saçlannı
da Kızılderililer gibi avuçlayıpduruyor.
Bakın bu yan şiş yan çekik gözlü adam.
humanite adına hangi noktalardan vu-
ruyor: "Bizim gazetemizde deneyimli
yazar, çızer, sanatçı olmayacak: profes-
yonel sayfâ sekreterleri. muhabirler fa-
lan da. Biz yapıp biz basacağız ki işte bu
Kanakenler'ın ınsancıl gücü olacak.
Pekı ne mi yazacağız: Irzına geçilmiş
kadın, çocuk, kız, erkek, herkes kendisı-
ni yazacak; çocuklar, lezbiyenler, eşcin-
seller ve herkes böyle yapacak.."
Bu ilk toplantı için yani otuzuncu yıl
dönümünde bir simge olsun diye bu
Mongol suretli Şahin, kollan sıvayıp o
yüz yirminin üstündeki demeklere tek
tek yazdı, yılmayıp telefon da etti birço-
ğuna.
Kendisiyle Şirin Dildile Kafede, ki-
tap, sergi mahzeninde dört ay sonra ye-
niden karşılaştığımda "Yann sen de da-
vetlisin" deyiverdi Pazar sabahı saat
onda ilkin kahvaltı on bire dek sürecek,
sonra öneri masanın üzenne senlecek.
Niyet bu. Saat onda oradayım, sekiz
kişi var, saat on birde on iki kişi olduk
ve kahvahüya oturduk. Derrîlenerek
öğütüyoruz ağjr ağır, saat on ikide on
dört kişi olmadan önce öneri paketini
Şahin kendı elleriyle açıp. tarüşmaya
sürmüştü bile. Fakat nedense, eleştırel
oklar gıdip gelip 'Kanaken', sözcüğünü
pek yumuşak fakat süreklice vurdu ya
dabuldu. Kanaken nedir?
Ingiliz ve Fransız kolonisi olan Ha-
waıili yerlilere efendiler, bir kez 'Kana-
ken' deyivermış. Ya da bu halkın adı
Kanaken'miş de koloniseverler bu söz-
cüğü çirkinük tanımlamasına kullanır
olmuşîar. Tabii kolonisi olmayan kimi
Almanlar için de bir Kanaken gerek ya,
Türkler'de otuz yıl önce Kanakenüği
üstlenmişler. Zaten birisine hakaret mi
eünek isteniyor. ona Türk demek yeter,
eh Kanaken de bu işte. Türk iki kat Ka-
naken yani.
Peki Kanakenler'in insancıl gücünü
kimler nasıl gösterecekler? Şahin'i bir
düşkınkhğı sardı ki görmeyin. Ağzını
bıçak açmıyor.
raşanlar oluşturuyor.
Evlerin duvarlanna çakılmış
labelalarda György Frei, nal-
bant; Janos Dittric marangoz,
Frenc Amrein, taş yontucusu
gibi ilki Macarca ikincisi Al-
mancayı vurgulayan adlar gö-
rülüvor.
Eskiler aralannda schwa-
bisch (Stuttgart'ın güney yöresi
diyaleği) konuşuyorlar. Genç-
ler ise birbirleriyle salt Macarca
anlaşabiliyorlar. "Onlar bizi iz-
lemedi" diyor 70'lik Kunkel
Adam.
Arada bir Alman plakah bir
araç köy yollanna sapıyor. Ge-
lenler çoğunlukla 1945'ten son-
ra buralardan Türklerin yazgısı
örneği Almanya'ya zorunlu
göç ettirilmiş kişiler, oyunu (sa-
vaşı) kaybedenler. O zamanlar
sayılan 400 binden şımdıki 200
bine düşmüş. Çoğu adlannı
Macarcaya çevirmiş. Salt so-
yadlan kimliklerini beürtiyor.
59'luk Janosne Herr, doğu-
munda Barbara\Tnış. Zorlana-
rak unuttuğu Almancasıyla
yanıt vermeye çalışıyor.
Demirperde'nın kalkması-
ndan sonra Schvvabisch Türki-
ye'sine gelen otobüsler bu in-
sanlann kökenlerini oluşturan
Wüttemberg eyaleti plakalany-
la donaümlı. Yeni yeni aralan-
nda kardeş kent, köy ilışkilerini
kuruyorlar. Almanya'dan okul
sıralan, kara tahtalar armağan
ediliyor. Son zamanlarda ise
çanak anten çoğunluktaymış.
Almanca yayınlan daha iyi izle-
sinler. dillerini unutmasmlar
düşüncesi ağırlıkh.
Halktaki kıpırdanma ve gön-
derilenler hükümeti rahatsız et-
miyor. Anadillerinin ölmemesi,
bu azmlığın yaşaması onlann
da amaa. Yaşlı Karl Vargha'-
nın başını sallayarak "Gerçek-
ten umanmız olabilir mi" soru-'
su bence kötümser bir yak-
laşım. Birleşmeden sonra Avru-
pa'nın en güçlü ülkesi konumu-
na gelen Almanya'nın kendi
içinden çıkmış bu topluluğu
göz ardı edemeyecekleri kanısı-
ndayım. Belli bir etkınliğe erişe-
bilseler, yankılanabilseler önce
Stuttgart'ta, sonra Bonn, Ber-
lin'de kamuyu yanlanna çeke-
biUrler.
Cami, kilise, Almanca, Ma-
carca. Bu veriler Avrupa'nın
göbeğinde Türkiye'nin Schvva-
beni'nde bir arada. ATnin de
amaa bu değil mi? "Yarin ya-
nağından gayri hep beraber ve
birlıkte yaşamak." Şu pobti-
kacılar olmasa usun yoluyla
sanınm gerçekleşmeyecek yok
yoktur.
İ S İ İ Ü Ö ÖVOLKSVVAGEN TEKNOLOJİSİNİN ÜRÖNÖ
93'SKDDAFAVORIT KASIM TESLİMİ
PEŞİNAT: 5.700.000.-
ARA ODEME (25 Kasım 1992) : 5.000.000.-
ARA ÖDEME (25 Aralık 1992) : 6.000.000.-
TAKSİT SAYISI : 23
TAKSİT TUTARI : 3.261.000.-
KDV DAHİL TOPLAM FİYAT : 91.703.000-
YIKAP1NCDA
BİLİN...
Hürpa
HÜRPA MERKE2
Tel: 232 32 00/12 Hat
Büyükdere Cad. Hür Han 15/A K. 2
Şişli/lSTANBUL Faks: 247 9694
HÜRPAANKARA
Tel: (4) 467 23 25
Fax:(4)467 23 26
HORPAİZMİR
Ancak Hürpa'mn
hazıriayabileceği
ödeme tablosunu
GAZETENİZDE
inceleyebilirsiniz.
Sıze en yakın HÜRPA Yetkılı Satıcılan ve
YÜCE&PAMAR A Ş SKODA Bayılerının telefonlarını
232 32 00'12 Hat no'lu telefonumuzdan öğrenebıhrsınız.
Zilfo'nunumuda\oleulıığıı
Doruklannda kann gizemli f T F V ^ H ^ H j ^ ^ ^ ^ H H İ ne kara uğursuz Tulutlar
sevdası yüklü Alpler'de. Gök-
yüzünde salkımsaçak yağmur
bulutlan, oradan oraya uçuşu-
yor. Yamaçlan ıse büyülü. eg-
zotik havasına büründü. Bu-
ğulu yaz sabahlannda göl
kıyısında, kulaklanmda Latin
ezgileri çınlıyor. Öte tarafta
gölde sevdalılar sevişiyor ko-
yun koyuna. Bense Zürih'teki
mülteci kampına Zilfo ile kısa
bir söyleşi için yol alıyorum.
Girişte Zilfo beni heyecanla
bekliyor.
Zilfo'nun İsviçre tutkusu.
çeltik tarlasında uç vermiş.
Onu Zürih'te bir sığınmacı
kampında tahta barakalar
arasında görünce "artık rahat
olmalf diye aklımdan geçti.
Ne gezer... Konuştuğu zaman,
yüreğini bir şeyler dağlıyordu.
Ülkede insan tüccarlanndan
çektiği acı yetmiyormuş gibi
bir de buradaki kamp ya-
şamının dayattığı disiplin yok
mu? O buradaki kamp ya-
şantısına hiç ayak uydura-
mamış. Zilfo yol boyu çektiği
acılan anlattıkça, yaşlar dolu-
yordu göz bebeklerine.. K.
BERN
ADEM
SAĞLAM
Maraşın Urumoğlu köyünde
dünyaya gelmiş. Pazarak'ta
insan tüccarlığı yapan büyük
bir mafya grubu, Zilfo'nun
yazgısını değiştirmek istemiş.
O da diğerleri gibi tarlayı-
takımı satmış İsviçre tutkusu
uğnına. Sonunda 'Umuda
Yolculuk" öyküsünün benzeri,
dramatik yollarla kapağı atmış
İsviçre'ye. Onun İsviçre öykü-
sü, Istanbul'da bir Türk tınnın
gizli bölmelerine saklanarak
başlar...
Yol boyunca Zilfo'nun bo-
ğazına garip duygular düğüm-
lenir... Umut yolculuğu İtal-
ya'ya dek, ezik duygularla ge-
çer Zilfo'nun. Milano'ya
vardığında umut türküleri
mınldanır içinden. İyice şışen
gözlerle Milano'da aradığı in-
sanlan bulmuş.
İsviçre'ye kaçak yoldan geç-
me günü gelip çatınca, yüreği-
çakılmış... Zilfo'nun anlattı-
klannı dinlerken ben de kamp
yaşamına iyice ahştım. Kamp
arkadaşlan ve hemşerileri san-
yor çevremizi. Buradaki kamp
yaşamı açık tutukevini anı-
msatüğı için pek kimse hoş-
lanmıyor bu yaşamdan.
Kampın yiyecek ve içecek
masraflannı, Zürih Kenti
Mülteciler Komisyonu karşıh-
yordu. ls\içre'ye sığınmaa
olarak başvuran yabanalar,
bir süre bu kamp yaşamına
katlanmak kalıyor. Kamp ya-
şamı boyunca Zilfo'ya 450
İsviçre Frangı cep harçlığı veri-
liyor. Kamptaki diğer mülteci-
ler gibi Zilfo da çahşma izni
çıkmasını dört gözle bekliyor.
Kampta yaşanan en acı öykü
ise mülteci ret edilen birisinin
geçirdiği şok... Böyleleri he-
men geldiğı ülkeye geri gönde-
riliyor.Zilfo'nun anlatmakla
bitiremediği öyküsü sürerken
biten çaylanmız tazelendi. Bir
süre sonra kara, uğursuz bu-
lutlar kampı bastı. Hasret tür-
külerini anımsatan çocuk ses-
leri, sessizliğe büründü.