14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 PAZARYAZILARI Kurslardiyan DaııiıııarkaGeçenlerde bir ajans haberi, Danimarkalılar'ın Iskandinav ülkelen içinde en az eğitimli ûlke olduğunu gösteren bir araştırmanın sonuçlannı geçtı. Araştırmaya göre Danimar- kalılar'ın eğitim düzeyi, diğer Avrupa ülkelenne göre pek fena sayılmıyordu. Araştırma hangi verilere da- yanılarak hazırlandı bilinmez. ama Danimarkalılar'ın kendi- lerini dünyanın en aydı- nlanmış toplumlanndan saydıklan su götürmez. Avru- pa Birliği'nın halkoyuna su- nulduğu sıralarda kütüphane- lere ve diger kamu kuruluşlan- na kitapçık haünde dağıülan Maastncht Antlaşması kapış kapışgitti. Danimarka'daki akşam okullannın yeni sezonu geçen- lerde başladı. Sezon başlama- dan önce de akşam okullan ince bir telefon rehberi kalmh- ğındaki kataloglannı tümevle- re dağıttılar. Bu yılki kurs kataloglan pek albenili Kurslan düzenleyen akşam okulan arastndakı rekabet. iktidardakı sağ koa- lisyon hükümetinin devletı sosyal hayattan çekme ideolo- jisine u> gun olarak devlet des- teğinin azaltılması üzenne kes- kinleşmışgörünüyor. Danimarka'daki kurs kata- loglan aynı zamanda toplum- daki değişimin, zamanın eği- limlerinin ıyi bir göstergesi de. Toplumda ne 'in' ise. kalalog- lardaki bu 'inlere yönelik kurslar ağırlıkla. Danimarka- da şu anda en "ın" şey göbek dansı. Göbek dansı, akşam okullannın şaşmaz kurs konu- lanndan biri. Göbek dansı kurslan akşam okullanyla sınıriı da değil. Sadece Kopen- hang'ta göbek dansı kurslan düzenleyen 3-4 okul var. "ln'ler ve 'out'lar daha çok garnitürlerde kendini gösteri- yor. Danımarka'nın en büyük akşam okulu. sosyal demok- rallann kontrolündeki 'İşçıler KOPENHAG FERRUH 7|YILMAZ Aydınlanma Birliği' artık Marksizm ve sosyalizm kurslan düzenlemiyor. Şimdi- lerde *işçi şarkılan' öğrenmek ya da "Sendikalar ne işe yarar' gibi kurslar revaçta. Artık uzun adını da kullanmayan, şadecc kısaltmasıyla yetinen İşçiler Aydınlanma Birliği"nin kataloglannda şimdi "Mahal- le demokrasisi", 'Çalışma psi- kolojisi'" gjbi kurslar da "out". Bunlann yerine zamanın ru- huna uygun olarak "İletişim", "Gazetealik". "Başanlı ol- manın yollan" va da "Sevişen kadınlar". "Çizerek kendınizi geliştırin" ve "Aura ve Sakra" gjbi kurslar "in". Buarada "Pal- yaço teknikleri" ve "Dublör- lük" gibı başlıklan unutma- mak lazım.Sağ görüşlü Liberal Aydınlanma Birliği de çağa ayak uyduruyor. Eskiden el zanaatlanna ağırlık veren okul, şimdilerde psikoloji. eg- zotik eğilimlere ve terapi kurs- lanna agırlık vermiş. 70'lerin ana teması sosyoloji ve toplumdu. Şimdilerde hea- ling', 'vücudun dili", 'renkler ve stil' gibi konular revaçta. Bu arada 'kadın özgürlüğü* gibı kurslar da ayvayı yedi. Şimdi- lerde 'aşk ve erotizm' daha çok tutuluyor. Akşam okullan süper- marketinde 'ensest'. 'çiftler için masaj". 'vajına kaslannızı geliştirin". 'şişman olmak da iyidir". 'dünya yemekleri" gibi akla hayale gelebilecek her tür ilgi alanında kurs bulunabili- yor. lşte dünyanın devlet destekli Danimarka Halk Eğitim Mer- kezteri'nin 1992'dekı kata- loglanndaki görünüşü. Okyanus kıyısında bir dömııe dolap Bir kumarhane şehrine gun- dûz vakti girmek. terk edilmiş btrşehrc girmek gibidir. İnsan- lar öğleye kadar dolaşıp kilo- larca kahve tüketir. Las Ve- gas'ın batınm talebini ancak karşıladığını gören iş bitincı- ler. özellikle de Donald Trump Amerika'nın doğu sahihnde bir alternaüf olarak Atlantic City'yi yaratmışlar. Vegas'ın yanında ikinci sınıf bir kumar- hane şehri Atlantic Cıty. Kent- teki yatınmlann büyük çoğun- luğu Trump'a ait. ama en bü- yük süksesi yeni yaptırdığı Taj Majifll. Kumar seramonisin- deki arabeskliğı başından so- nuna kadar ustalıkla kullenen Trump, fılleri, dansözleri, Sin- badlan, fingirdek ışıklan ve renk çümbüşüyle kentın göbe- ğine haylı afılli bir kumarhane oturtmuş. Taj Mahal günün her saatinde tıklım üklım do- lup taşıyor. A.Citydeki yerli halkın ço- ğunluğu zenci. Kentin tuğla evleri ucuz motelleri. tenha barian banndıran eskı bölümü ışıklı bir kente dönüşmenin şaşkınhğını daha üzerinden aıamamış. ancak uyanık si- yahlar evlerini rehincıye dö- nüştürmenin yolunu bulmuş- lar ve kapılanna "Alünlannız ve mücevherleriniz iyi fıyata alınır" levhasını asmışlar. A.City'nin sahili hedıyelik eşya satıcılan. fast foodlan ıle sıradan bir turistik kentin cıvilüsını taşıyor. Sahildeki banklardan bırinde kumarha- ne curcunasından bir süre kaçıp kafasını dinleyen bir ba- ATLANTİC CİTY ŞANSIN DURAK yan krupıye oturmuş, dalgın dalgın papyonuyla oynamak- ta... Atlantiğin arsız martılan sahildeki uykusuz ve yorgun insanlan takmadan. kentin gerçek sahiplen gibi çığlık çığlığa uçuşmaktalar... Okya- nusun kıyısında bir dönme do- lap. sakin bir lunapark. Okya- nus. lunapark. martılar ve de kumarhaneler. A.City'de bir- kaç bın dolann lafı mı olur? Otobüsler kıtanın doğusunda- ki emeklilen kente taşıya taşıya bıtıremiyor. Belki de bu yüz- den otellerdekı gece şovlan nostalji kokuyor: Şapkalı. pu- antiyeli kızlar, step yapan bri- yantili erkekler. o malum sa- vaşlar ve cepheve uğurlanan askerler. ille de Sinaıra taklitle- ri ve geçmiş zaman şorololan... Sıkı bir akşam yemeği ve şovlarla geceyi renklendirip gündüz kaybedilenler unutul- duktan sonra kumarhanelerde gece faslı başlar. Hıç ara veril- meyecek, bitmeyecektir. Bir yerinizden sizi icine çekip alan bu büyüyü okyanuslar bile bozamaz artık. Sınırsız kıpırtılann boyunbağı Işıklı poker makinelerini , Bir yu- dum skoçu ya da kahveyi ' Söyleyemiyorum özlediğımi / Doldur melon şapkana jeton- lan < Orada olacağım. 'Arkabahçe 9 ölümtarlalarıyla kaplı Her akşam o köşede toplanıp soluk soluğa tartışırlar. Ellerinde sigara. polisten gizledikleri içkilerinı yudumlayıp geldiklen diyarlardan. ka- zandıklan dolarlardan konuşurlar. Beyaz Sa- ray'a üç mil kadar uzaklıkta Vırgınia eyaleti smırlan içindeki Arlington'da, Güney Amerika havası soluturlar. Pentagon ve Beyaz Saray'a bir şolukluk Ar- lington'da ABD'nin "arka bahçesi" konuşulu- yor son haftalarda. Buradaki Güney Amerikalı halkın derdi, ABD ekonomisinin kötü durumu ile kasımdakı başkanlık seçiminden daha çok, kopup geldıklen anavatanlannda olup bitenler. ABD'nin destek verdiği iç savaşlann çocuklan bunlar. Kimı Perulu, kımi Honduraslı, birçoğu da El Salvador ve Ekvatorlu. Kızıl güne dönü- şürken. yollara dökülüp banliyölerden kent merkezlerine akın ederler. Çoğu da Meksika sımnndan ABD'ye giriş yapmış, kaçak ve de "alın terleri ucuza" aîınan işçiler. İddialara göre El Salvador ve Peru'daki rejim karşıtlan için para da topluyorlarmış aralan- VVASHINGTON nda. Aynı trlanda asıllılann ABD'deki merkez kentı Bos- ton'dan Kuzey İrlanda'nın bağjmsLZİığı için mücadele edcn İrlanda Kurtuluş Ordusu'na her ay on binlerce dolann akıtı- lması gibi. Soğuk bir eylül sonuydu, sa- bahlan evlere gazete dağıtan Perulu Abel ile karşılaşmamız. Sıska ve hafıf şişman bir adam. Kısık gözleriyle sürekli çevresini süze süze konu- şurken, sesi boğuk çıkan Abel'in yaşı kırk dolay- lannda. Biri Şılih. ikisi de Nikaragualı 3 kişiyle paylaşüğı 2 odalı bir evde yaşıyor. Günde iki ayn işe gittiğini ve aylık kazancının bin 400 do- lan bulduğunu anlatmıştı. Abel, dünyaca bılinen yönetim karşıü Maocu genlla örgütünün "kan tarlalanna" düşmekten kendini kurtarabilmiş biri olduğunu belırtmışti. Çinlilerin işlettiği George Mason yolu üzerinde- ki marketin önünde ekimın ilk gecesi karşılaştık son olarak. 3"ü kadın, 8 kişi hararetle Peru'dan FUAT KOZLUKLU konuşuyorlardı. "Guzman'ı öl- düremezler. İdamı tüm Peru'- nun kana boyanması demektır. Acı olur, çok acı..." Tipik Kızı- lderili görünümlü genç kadının sözlerineılk tepkiAberden." Fu- jimoro. tarihin en iyi genlla _ _ _ _ ^ ^ _ stratejistim askeri mahkemede yargılatıyor. Büyük iş! Böylece örgütün tüm kadrolannı sındirebileceğini sanıyor. Liderlık peşindeki bir hainin de yakalanmış olması söz konusuymuş. Kalabahğın elinde İspanyolca-İngilizce gaze- teler var. Hepsinin birincı sayfalannda 1509 mahkum numarası yazılı, çizgili mahkum elbise- si giymiş, dişlerini sıkmış, sağ yumruğu havada "Mao hayranı" Abimael Guzman görünüyor. Gazetelerin yorumculan "Kampuçya kasabı Pol Pot aşın derecede hızlı yargılaruyor. Ölüm şimdi onun ensesınde" diye yazmışlar. Japon asıllı işadamı Peru Başbakam Alberto Fujimo- ri'nin kellesine I milyon dolar ödül koydurttuğu Aydınlık Yol gerillalannın lideri 57 yaşmdaki Guzman'ın efsanesini yıkma yolunda başan sağladığı da ifade ediliyor. Mao hayranı Guzman, Virginia sokaklannda konuşulmaya devam ediliyor. Abel, "Yirmi bir devrimci selamını bilmeyen kalmamışü. İdeolo- jik karantınalarda büyüyen gençlerimizin aası yüreğine kazıh Perulu, neredeyse nüfusun yansı. Halkımız, Aydınlık Yol'un yıllar yıh süren şansının döndüğüne inandınlırsa. örgüt önemli bir destek kaybına uğrar. Ancak unutmamak gerek, asıl desteklennin uyuşturucu olduğunu bilmeyen yok. Bu konuda başta ABD, herkesin sıkı bir savaşı lazım" diye eküyor. • Mao'nun "çocuklanndan" ihtiyar Çinli'nin marketı önünde her gece hararetli Güney Ame- rika sohbetleri yapıhyor. Kimi And Dağlan'nın yoksul Kızılderihleri'nden, kimi Kampuçya sazlıklanndan; konulan, Amehka'nın yoksul ve ölüm tarlalanyla kaplı "arka bahçesi"nin yannı... Macaristan9 dakî 'ıızak' Türkiye Olağanüstü zirveye olağanüstü önlem S ^ ma günulngiltere'nin şirin kenti Birmingham'da oîağanüstü toplandı. Ne > ar ki Avrupa Birliği'nın geleceğine ilişkin dişe dokunur somut bir karar alınma\an toplantıyla ilgili olarak olağanüstü savılabilecek tek şey, toplantı binası çevresinde alınan güvenlik önlemleriydi. Anti terör rimleri. olası bir bombalı eyleme karşı toplantı öncesinde bina çevresini didik didik arayarak sözde olağa- nüstü toplantının olağan koşullarda yapılması için ellerinden geleni yaptılar.(Fotoğraf:LIBERATION) Eskiden cami olan yapının kubbesı alünda, sırtını kıble gi- nntısıne dönmüş rahip, ayini \lmanca yönetiyordu. Müzığe eş koro eski Alman bilge sözle- nni içeren şarkılar okuyorlardı 56 yaşındaki Michael Bayer toplumun en genciydi. Dini tören bittiğinde dışan çıkan kalabalık bu kez aralan- nda Macarca konuşmaya baş- ladılar. Nedeni sorulduğunda yaşlı bir bayan dıkkatle ve ya- vaş sesle "Biz oyunu (savaşı) kaybedenlerdeniz" dedi. Türkıye'deyiz. Ama bizim ana topraklanmızda değil, Tür- kıye'nin Schwabeni'ndeyiz. Al- mancası Fünfkirchen (Beşkili- se) olan Macaristan'ın güney batısındaki Pecs kenti dolay- lan, genç Almancada "die schwabische Türkei" diye ad- landınlıyor. 300 yıl önce yenilgiler sonucu buralardan göce zorlanan Türklerin yerine Schwaben'- den, Bayern'den ve diğer yerler- den gelenler yörede yüzlerce Al- man köyü kurmuşlar. Bugün bahçe içlerinde, kire- mit beşik çatılı, açık gri bada- natı evleri, mısır tarlalannı ve az ölçüde şaraplık üzüm bağlannı görenler 'Schvvaben'in çok yakınlannda olduğu sanısına kapılabılir" deniliyor. Her yön gösterişsiz yapılarla dolu ve ter- temiz. Çoğpnluğu, toprakla uğ- ZÜRİH S.DOĞAN ABALIOĞLU Kreuzberg Güzel OlmayanÜlkeViyana önlennden geri püskürtülen poturlu Türkler, bırkaç yüzyıl sonra. şa- manca bir büyü kullanarak gelip Berlin- li Kreuzberg'de.yerüden zuhur ettiler. Ve ikibine sekiz kala. burası Türkler'in yurdu oldu. Başlannda bu kcz ne muskalı. ilma- halli hünkarlan ne de kurt totemli han- lan vardı. Otağlannı sultansız ve hansız kurup oba oba, budun budun kıl.çadı- rlan havaya direklemekle kalmâdılar: keçe döşemelikler yayıldı. kilimler, ci- cımler al al, mor mor, tunıncu turuncu civcıvli renkleriyle yere serildı ve bağdaş kuruldu tastamam. Daha çöker çök- mez. kıvnk dizlenrun üzerinde iri birer soğan yumruklayıp tam dürüm yap- mak için yekindiklerinde. orada pide ya da lavaş bulunmadığını çocuklar gibi şaşarak keşfettıler. Bağdaş kurduklan yerde, o geniş kalçah kadınlanr-elleriyle uzun. enli hamurlur açılıverdi ve yum- ruklanmış soğanlar için pideler tez elden pişti ve dürümler şişim şişim şiştı. Bunun ardından tevatür veryansın soğan kokusu, seferberlik türküleri gibi demli, ince okkalı bir sıs gibi sanverdi Kreuzberg'i hemencik. Kimi Berhnli söylenceler betimler ki tekmıl yuyup yı- kamalara karşın o günden sonra o koku çıkmadı Kreuzberg'den ve bu beldenin adı 'Kan schöner Land' oldu. Ve nüfus patlaması ayn bir yoldu ki kısa boylu. enlı omuzlu, şalvarlan geniş kalçakn- ndan gururlu kadınlar. ıkınıp sıkınma- dan bisolukta bidolu doğuruverirlerken bir sabah gördüler ki oba- lannın. budunlannın yerleştiğı belde yani "Kreuzberg Güzel 01- mayan Ülke' adını alı- vermiş ^ _ ^ ^ _ ^ ^ ^ İşte bu adın bö>le kolayca ve kendilı- ğinden bir bulut gibi Kreuzberg'e >er- leşmesi üzerinden tam sıkı dokulu otuz yıl geçti ve bunun atusına bir de kalkıp bu poturlu Türkler, hani cakasından yakan etkinlikler düzenlediler Berlin'- de. Berlın'de yüz yirminin üzennde der- nek vardı ve bunlardan birisinin adı ıse BAZ'dı. BAZ. Almanlar'ın öncülüğün- de. seksenli yıllarda, Üçüncü Dünya Ül- keleri'ne destek olarak kurulmuş. Bil- dung Action Zentrum, yani Eğitim Ha- reket Merkezi'dir. Politik sığınmacılar çoğalmasıyla ya- bancılar bu hareketi ele geçirdi ve arka- da bir 'Sığınmacılar Kahvesi' açıldı; caddeye koşut ise zor bulunan Bengla- deş, Sri Lanka, Tamil dilleri ile İngilizce ve Almanca kitaplann sunuluşunu da yapan iki kitabevi ve kımi ülkelerden özgün el çalışmalan satılır oldu. Bu in- sanlar, haftanın yedi gününü de aralan- nda bölüştüler, şöyle kı pazartesı ve cuma. on üç ülkenın oluşturduğu bir grup (Türkler-Kürtler ve Ortadoğulu- lar) kendı yemek kültürlerini sergilediler ve müzikle coşup yorulduktan sonra da TEKtN SÖNMEZ durumlannı, konum- lannı tarüşmaya, irde- lemeye zaman ayırdı- lar. Bir vakıf olan bu der- neğin etkin üyelennden bir şahin, hani bu öyle _ ^ _ ^ ^ , ^ kurt totemlenn peşin- den seğırten bir doğan atmaca değil ya bununla bırlikte saçlannı düz ve uzun ve ensesine döküp, kulaklannı Orta As- yalı şamanlar gjbi örtüyor ve bununla da yetinmeyen şahin bir de ortaya ok- kalı bir öneri çıkanyor ki aşk olsun. aşk! Nedir bu öneri: Bir gazete çıkarmak. Adı da var: "Humanitere Kanaken Po- vver." Yani İnsancıl Kanakenler'ın Gücü. Damarlannda biraz Kürt karu da taşı- yan bu Mongol maskelı Şahin, saçlannı da Kızılderililer gibi avuçlayıpduruyor. Bakın bu yan şiş yan çekik gözlü adam. humanite adına hangi noktalardan vu- ruyor: "Bizim gazetemizde deneyimli yazar, çızer, sanatçı olmayacak: profes- yonel sayfâ sekreterleri. muhabirler fa- lan da. Biz yapıp biz basacağız ki işte bu Kanakenler'ın ınsancıl gücü olacak. Pekı ne mi yazacağız: Irzına geçilmiş kadın, çocuk, kız, erkek, herkes kendisı- ni yazacak; çocuklar, lezbiyenler, eşcin- seller ve herkes böyle yapacak.." Bu ilk toplantı için yani otuzuncu yıl dönümünde bir simge olsun diye bu Mongol suretli Şahin, kollan sıvayıp o yüz yirminin üstündeki demeklere tek tek yazdı, yılmayıp telefon da etti birço- ğuna. Kendisiyle Şirin Dildile Kafede, ki- tap, sergi mahzeninde dört ay sonra ye- niden karşılaştığımda "Yann sen de da- vetlisin" deyiverdi Pazar sabahı saat onda ilkin kahvaltı on bire dek sürecek, sonra öneri masanın üzenne senlecek. Niyet bu. Saat onda oradayım, sekiz kişi var, saat on birde on iki kişi olduk ve kahvahüya oturduk. Derrîlenerek öğütüyoruz ağjr ağır, saat on ikide on dört kişi olmadan önce öneri paketini Şahin kendı elleriyle açıp. tarüşmaya sürmüştü bile. Fakat nedense, eleştırel oklar gıdip gelip 'Kanaken', sözcüğünü pek yumuşak fakat süreklice vurdu ya dabuldu. Kanaken nedir? Ingiliz ve Fransız kolonisi olan Ha- waıili yerlilere efendiler, bir kez 'Kana- ken' deyivermış. Ya da bu halkın adı Kanaken'miş de koloniseverler bu söz- cüğü çirkinük tanımlamasına kullanır olmuşîar. Tabii kolonisi olmayan kimi Almanlar için de bir Kanaken gerek ya, Türkler'de otuz yıl önce Kanakenüği üstlenmişler. Zaten birisine hakaret mi eünek isteniyor. ona Türk demek yeter, eh Kanaken de bu işte. Türk iki kat Ka- naken yani. Peki Kanakenler'in insancıl gücünü kimler nasıl gösterecekler? Şahin'i bir düşkınkhğı sardı ki görmeyin. Ağzını bıçak açmıyor. raşanlar oluşturuyor. Evlerin duvarlanna çakılmış labelalarda György Frei, nal- bant; Janos Dittric marangoz, Frenc Amrein, taş yontucusu gibi ilki Macarca ikincisi Al- mancayı vurgulayan adlar gö- rülüvor. Eskiler aralannda schwa- bisch (Stuttgart'ın güney yöresi diyaleği) konuşuyorlar. Genç- ler ise birbirleriyle salt Macarca anlaşabiliyorlar. "Onlar bizi iz- lemedi" diyor 70'lik Kunkel Adam. Arada bir Alman plakah bir araç köy yollanna sapıyor. Ge- lenler çoğunlukla 1945'ten son- ra buralardan Türklerin yazgısı örneği Almanya'ya zorunlu göç ettirilmiş kişiler, oyunu (sa- vaşı) kaybedenler. O zamanlar sayılan 400 binden şımdıki 200 bine düşmüş. Çoğu adlannı Macarcaya çevirmiş. Salt so- yadlan kimliklerini beürtiyor. 59'luk Janosne Herr, doğu- munda Barbara\Tnış. Zorlana- rak unuttuğu Almancasıyla yanıt vermeye çalışıyor. Demirperde'nın kalkması- ndan sonra Schvvabisch Türki- ye'sine gelen otobüsler bu in- sanlann kökenlerini oluşturan Wüttemberg eyaleti plakalany- la donaümlı. Yeni yeni aralan- nda kardeş kent, köy ilışkilerini kuruyorlar. Almanya'dan okul sıralan, kara tahtalar armağan ediliyor. Son zamanlarda ise çanak anten çoğunluktaymış. Almanca yayınlan daha iyi izle- sinler. dillerini unutmasmlar düşüncesi ağırlıkh. Halktaki kıpırdanma ve gön- derilenler hükümeti rahatsız et- miyor. Anadillerinin ölmemesi, bu azmlığın yaşaması onlann da amaa. Yaşlı Karl Vargha'- nın başını sallayarak "Gerçek- ten umanmız olabilir mi" soru-' su bence kötümser bir yak- laşım. Birleşmeden sonra Avru- pa'nın en güçlü ülkesi konumu- na gelen Almanya'nın kendi içinden çıkmış bu topluluğu göz ardı edemeyecekleri kanısı- ndayım. Belli bir etkınliğe erişe- bilseler, yankılanabilseler önce Stuttgart'ta, sonra Bonn, Ber- lin'de kamuyu yanlanna çeke- biUrler. Cami, kilise, Almanca, Ma- carca. Bu veriler Avrupa'nın göbeğinde Türkiye'nin Schvva- beni'nde bir arada. ATnin de amaa bu değil mi? "Yarin ya- nağından gayri hep beraber ve birlıkte yaşamak." Şu pobti- kacılar olmasa usun yoluyla sanınm gerçekleşmeyecek yok yoktur. İ S İ İ Ü Ö ÖVOLKSVVAGEN TEKNOLOJİSİNİN ÜRÖNÖ 93'SKDDAFAVORIT KASIM TESLİMİ PEŞİNAT: 5.700.000.- ARA ODEME (25 Kasım 1992) : 5.000.000.- ARA ÖDEME (25 Aralık 1992) : 6.000.000.- TAKSİT SAYISI : 23 TAKSİT TUTARI : 3.261.000.- KDV DAHİL TOPLAM FİYAT : 91.703.000- YIKAP1NCDA BİLİN... Hürpa HÜRPA MERKE2 Tel: 232 32 00/12 Hat Büyükdere Cad. Hür Han 15/A K. 2 Şişli/lSTANBUL Faks: 247 9694 HÜRPAANKARA Tel: (4) 467 23 25 Fax:(4)467 23 26 HORPAİZMİR Ancak Hürpa'mn hazıriayabileceği ödeme tablosunu GAZETENİZDE inceleyebilirsiniz. Sıze en yakın HÜRPA Yetkılı Satıcılan ve YÜCE&PAMAR A Ş SKODA Bayılerının telefonlarını 232 32 00'12 Hat no'lu telefonumuzdan öğrenebıhrsınız. Zilfo'nunumuda\oleulıığıı Doruklannda kann gizemli f T F V ^ H ^ H j ^ ^ ^ ^ H H İ ne kara uğursuz Tulutlar sevdası yüklü Alpler'de. Gök- yüzünde salkımsaçak yağmur bulutlan, oradan oraya uçuşu- yor. Yamaçlan ıse büyülü. eg- zotik havasına büründü. Bu- ğulu yaz sabahlannda göl kıyısında, kulaklanmda Latin ezgileri çınlıyor. Öte tarafta gölde sevdalılar sevişiyor ko- yun koyuna. Bense Zürih'teki mülteci kampına Zilfo ile kısa bir söyleşi için yol alıyorum. Girişte Zilfo beni heyecanla bekliyor. Zilfo'nun İsviçre tutkusu. çeltik tarlasında uç vermiş. Onu Zürih'te bir sığınmacı kampında tahta barakalar arasında görünce "artık rahat olmalf diye aklımdan geçti. Ne gezer... Konuştuğu zaman, yüreğini bir şeyler dağlıyordu. Ülkede insan tüccarlanndan çektiği acı yetmiyormuş gibi bir de buradaki kamp ya- şamının dayattığı disiplin yok mu? O buradaki kamp ya- şantısına hiç ayak uydura- mamış. Zilfo yol boyu çektiği acılan anlattıkça, yaşlar dolu- yordu göz bebeklerine.. K. BERN ADEM SAĞLAM Maraşın Urumoğlu köyünde dünyaya gelmiş. Pazarak'ta insan tüccarlığı yapan büyük bir mafya grubu, Zilfo'nun yazgısını değiştirmek istemiş. O da diğerleri gibi tarlayı- takımı satmış İsviçre tutkusu uğnına. Sonunda 'Umuda Yolculuk" öyküsünün benzeri, dramatik yollarla kapağı atmış İsviçre'ye. Onun İsviçre öykü- sü, Istanbul'da bir Türk tınnın gizli bölmelerine saklanarak başlar... Yol boyunca Zilfo'nun bo- ğazına garip duygular düğüm- lenir... Umut yolculuğu İtal- ya'ya dek, ezik duygularla ge- çer Zilfo'nun. Milano'ya vardığında umut türküleri mınldanır içinden. İyice şışen gözlerle Milano'da aradığı in- sanlan bulmuş. İsviçre'ye kaçak yoldan geç- me günü gelip çatınca, yüreği- çakılmış... Zilfo'nun anlattı- klannı dinlerken ben de kamp yaşamına iyice ahştım. Kamp arkadaşlan ve hemşerileri san- yor çevremizi. Buradaki kamp yaşamı açık tutukevini anı- msatüğı için pek kimse hoş- lanmıyor bu yaşamdan. Kampın yiyecek ve içecek masraflannı, Zürih Kenti Mülteciler Komisyonu karşıh- yordu. ls\içre'ye sığınmaa olarak başvuran yabanalar, bir süre bu kamp yaşamına katlanmak kalıyor. Kamp ya- şamı boyunca Zilfo'ya 450 İsviçre Frangı cep harçlığı veri- liyor. Kamptaki diğer mülteci- ler gibi Zilfo da çahşma izni çıkmasını dört gözle bekliyor. Kampta yaşanan en acı öykü ise mülteci ret edilen birisinin geçirdiği şok... Böyleleri he- men geldiğı ülkeye geri gönde- riliyor.Zilfo'nun anlatmakla bitiremediği öyküsü sürerken biten çaylanmız tazelendi. Bir süre sonra kara, uğursuz bu- lutlar kampı bastı. Hasret tür- külerini anımsatan çocuk ses- leri, sessizliğe büründü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear