18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 24 AĞUSTOS 1991 Son Bayraktar... 1862 tarihinde Tasviriefkâr gazetesini çıkaran îbrahim Şinasi Efendi'den Sayın 'Nadir Nadi'ye kadar uzanan bir zaman çizgisinde Türk basıru, Türk gazeteciüği bambaşka bir nitelik gösterir. Bu başkalığın özelliğine dikkat etmedikçe, toplum, kültür ve devlet sorunlannın bir çıkmazlar zinciri halinde uzayıp gitmesine akıl erdiremeyiz. Prof. Dr. CAHİT TANYOL Bazı insanlann ölümü doğaya aykırı imiş gibi gelir bana. Nadir Nadi'nin ölüm haberi de bende böyle bir izlenim bıraktı. Çünkü o bir düşünsel yaşam zincirinin halkalanndan biri değil, oluş halindeki bir sürecin somut gö- rünüşü idi. Çağdaş Türk düşüncesinin kapı- sında iki insan oturur. Biri Türk basınının Uk ustası îbrahim Şinasi Efendi, öbürü Türk ba- sınının son ustası, düşünce geleneğinin son temsilcisi Nadir Nadi. Uygarhk köpriisünün iki başında oturan bu iki insanın yerini belirt- medikçe Türk düşünce tarihinin geçirmiş ol- duğu serüveni anlamak güçtür. Çünkü bizde düşün, sanat, edebiyat; okullardan, üniversi- telerden değiJ Babıâli deniJen bir yokuştan ge- çer. Bu nedenle basın sosyal, politik, kültü- rel alanlardaki gelişmelerin odak noktası ol- muştur. Düşünceme açıklık vermek ve Nadir Nadi'nin bu alandaki yerini ve önemini be- lirtmek için bundan üç yıl kadar önce Güneş gazetesinde yayımlanmış olan bir yazımdan aktarmaJar sureliyle Türk basınının "Son Bayraktar"ını son yolculuğunda selamlamak istiyorum (1). "Başımı şöyle bir arkaya çeviriverdim. Cumhuriyet gazetesinden ayrılışımın üstünden 26 yıl geçmiş. Şimdi 80. yaş günü kutlanan Sayın Nadir Nadi, demek ki o zaman 54 ya- şındaymış. Oysa ben, anılann ve çağnşımla- nn düzenlediği özel bir zaman kavramından yıllara bakınca kendimi sanki Cumhuriyet'- ten dün aynlmış bir duygunun içinde buluyo- mm. Düşüncenin sayısal zamanı ile duygula- nn somut zamanı birbiriyle çelişiyor. Gercek hangisinde, zamanı afıriajan duyguiarda mı, zamanı ölçen düşüncede mi? Kaçınılmaz bir gerçek var: Yaşlanıyoruz. Ölümle her şey sı- fır oluyor. Anılar olmasaydı yaşam anlamsız olurdu. Bir an, belleğimden yılları bir bir silerek, es- ki bir zaman konağının terkedilmişliğini anımsatan tarihsel Cumhuriyet binasını dü- şündûm. Şinasi'den Nadir Nadi'ye... Vaktiyle gün görmüş bu emektar yapının basamaklarından çıkarken yüz yılhk bir dü- şünce birUdminin ayak seslerini duyar gibi olurdum. Neden? 1862 tarihinde Tasviriefkâr gazetesini çıkaran Îbrahim Şinasi Efendi'den Sayın 'Nadir Nadi'ye kadar uzanan bir zaman çizgisinde Türk basuu, Türk gazeteciliği bam- başka bir nitelik gösterir. Bu başkalığın özel- liğine dikkat etmedikçe, toplum, kültür ve devlet sorunlannın bir çıkmazlar zinciri ha- linde uzayıp gitmesine akıl erdiremeyiz. Bab ile yüz yüze geldiğimiz zaman, bu uy- garlık karşısında olumlu-olumsuz bakış açı- lan birbirini izledi. 1839 Tanzimat hareketi Batılılaşmamn resmi bir belgesi idi. Tanzimat bizi, aynı zamanda, Dogu-Batı çıkmazı içine attı. Baü'yı anlamak, Doğu'yu eleştirmek ye- rine Doğo-Batı çelişkisi bir Doğu'cu Batı'cı kavgasına dönüşerek gunümüze kadar geldi. Bu her iki görüşün çevresinde oluşan tslam- cı, Turancı, Osmanbcı, Baücı gibi akımların, Batı uygarlığı konusunda ayn ayn yorumlan vardı. Bunların birleştiği tek nokta, yanlışta ortakbktı. Bu akımlar arasında diyalekük bir oluşa çevrilerek aydınlığı geleceğe uzanan bir baş- ka akım vardı ki buna biz düşünsel (entelek- tüel) akım diyoruz, bunun başında, Bab'yı bir düşünce konusu olarak anlayan Îbrahim Şi- nasi Efendi bulunuyordu. Büyiik Reşit Paşa tarafmdan Paris'e maliye öğrenimi için gön- derilen bu genç, kendi Ulkesinde halkı unut- muş bir devletle karşı karşıya olduğunu an- ladı. Batı uygarhğım bir devlet fantezisi ol- maktan çıkarmarun yoUanru araşürdı. Buv ga- zete idi. Bu, Batı uygarlığını doğrudan doğ- ruya halka aktarmaktı. Batı'da bizim kültürümüzde bulunmayan iki ana öğe vardı: İnsan ve doğa. Şinasi ile in- san, doğa ve toplum düşünce ve edebiyatımı- za girdi. Bu iki kavram duygu ve düşüncede yaşantı haline gelmedikçe doğa bilimlerini kavramakta yaratıcı olamazdık. İnsan ve do- ganın bir yaşantı haline gelmesi de ancak sa- nat ve edebiyat ürunleriyle sağlanabilirdi. Şinasi, gazeteyi halkla aydın ve halkla dev- let arasında ortak bir araç olarak düşündü. Bu da ancak dilin yabana sözcüklerden ann- dınlması ile gerçekleşebilirdi. Bu amaçla, bir yandan Türk halkının duygu, düşünce ve dün- ya göriişünn yansıtan atasözlerini toplayarak yayımladı. Bu kitabın önsözünde, "Atasöz- leri halk hizmeti, halk felsefesidir, bir milie- tin fikirlerinin özünü yansıtır" diyerek halka ve halk kültürüne yönelişin Uk çagnsını yap- tı. öte yandan, "Şair Evlenmesi" adlı piye- siyle, görücü usulüyle evienmenin ve kadının kapalı olmasımn toplumsal sakıncalarına ışa- ret etti. 125 yıl önce kadınların kapalı ve görücü usulü ile evlenmesini hicveden Îbrahim Şina- si Efendi günümüz Türkiyesi'nde üniversite- li kızlanmızın kafasma bir çarşaf karanlıgı sarmak için iki siyasal partinin kanun çıkar- ma yanşına girmiş olduğunu görseydi ya kah- nndan ölür ya da can düşmanı Âİi Paşa'mn boynuna sarüarak: Aceb midir medeniyyet re- sûlü dense sana / Vücûd-ı mu'cizin (etsin) ta- assubu tahzir" beytiyle ondan medet umar- dı. Şinasi'den sonra onun izinden giden Ziya Paşa, dilin sadeleşmesinin ateşli savunucusu oldu. Nanuk Kemal ise eski şiirimizin içeri- ğindeki aşın soyutlamanın gülünçlüğünü or- taya çıkardı. Roman yazdı, piyes yazdı ve so- mut insanı yakalamaya çalıştı. Şinasi'nin insanı, doğayı ve toplumu düşün- ce ve sanaûn özüne yerleştirmesi, Tanzimat sonrasında durdurulmaz bir atıhmla gunümü- ze kadar sürüp geldi. Ve basın bütün ileri ha- reketlerin öncüsü ve odak noktası oldu. Eğer Universitelerimiz Şinasi'den gunümüze kadar uzanan bu düşünsel akımın kurumlaş- ması sonucu gelişmiş olsaydı, sürekli bir ye- nileşme olanağına kavuşurdu; mekanik bir aktarmacılık içinde kendi kendisini yinele- mekten kurtulurdu. Medrese'nin Darülfünun'a, Darülfünun'- un Ünrversite'ye çevrilmesi düşünsel bir akı- mın sonucu olmayıp birtakım hukuksal ve ku- rumsal değişmelerdi. Ve içerik bakımından her zaman tersine işleyebilirdi. Oysa Şinasi'- nin önderlik yaptığı düşünsel akımın gelişme- sini tersine çevirme olanağı yok. Ne şiirimizi dil, biçim ve içerik bakımından kaside ve ga- zellere döndürebiliriz ve ne de roman ve öy- külerimizi bir yana bırakıp Hâbname-i Vey- si'yi okuyabiliriz. Basının önderlik ettiği bu düşünsel akımı bir an için yok saysak, Tanzimat'tan gunü- müze uzanan büyük bir boşlukla karşı karşı- ya kalınz. Ne devrimler ne yeni bir Türk Ede- biyatı ve Türk Düşüncesi kalır ortalıkta... Bu- gün artık basın büyük sermayenin bir yan ku- ruluşu olmuştur. Şinasi'den gunümüze uzanan düşünsel akı- mın son bayraktan Sayın Nadir Nadi, büyük düşünsel akım emanetini kime, hangi kuru- ma teslim edecek... Üniversiteye mi? Bunu bilmiyoruz... Bildiğimiz tek şey, onun ölü- müyle bir 'düşünsel gelenek'in yok olduğu- dur; belli ki ülkemizde düşünsel çeşme kuru- muş." (x) 'Son Bayraktar' Guneş, 20 Kasım 1988 EVET/HAYIR OK'Eff AKBAL Genç Seçmenler Ne Yapacak? Şöyle ya da böyle ekim-kasım aylannda sandık başına gi- deceğiz. Bu kesinleşmişe benziyor. Hep yazdığımız gibi ANAP'ın gücü tükendi. İktidar yorgunluğu başka yorgunluk- lara benzemez. Hele sekiz yıldan sonra halk yararına hemen hemen hiçbir yararlı iş gerçekleştirilmemiş ise! Şu günlerde gazetelerde kamuoyu araştırmalarının sonuç- larını göreceksinız. Değişik örgütler değişik tahminleri belir- tecekler. Bilmem siz bu tür araştırmalara inanır mısınız? Di- yelim, bin ya da on bin kişiyi kapsayan bir araştırma yapıldı. Yurdun çeşitli yerierinden insanlara soruldu: "Size göre ge- nei seçimden kim kazançlı çıkacak? Hangi parti ya da parti- ler hükümet ortaklığı yapacak? TBMM'deki sandalyeler na- sıl bölüşülecek? Birbirini tutmaz sonuçlar sergileneceğini gö- receğiz. Geçmiş yıllarda yapılan araştırmaların hangisi so- nucları kesinlikle buldu ki! 1991 yılının güz mevsiminde Türk seçmeninin gerçek doğrultusunu bilebilmek zor. Önce seçmen yaşı 18 olacak mı? Seçilme yaşı yirmi beşe indirilecek mi? Bunlar iyice bilinmeden herhangi bir varsa- yımda bulunmak güç. Ulusumuzun yandan çoğu genç. Yir- mi beş yaşın altındakiler yüzde yetmişi buluyor llk kez oy kul- lanacak geniş seçmen yığını var. Hele 18 yastakiler de oy kullanırsa -ki bütün partiler bunu istiyor- o zaman siyasal den- ge çok değişecektir. Seguela'nın amacı genç bir lider görünümü yaratıp ANAP'ı gençiiğin gözünde etkileyici bir niteliğe kavuşturmak. Mesut Bey'in o mayolu resimleri, bisiklete binmeleri, o genç kızlar- la birlikte resim çektirmeleri, o zoraki acı gülümsemeleri hep yeni taktik gereği! Öyle ya, SHP'nin ve DYP'nin başındaki- leraltmışı geçmiş. DSP'nin, RP'nin, MÇP'nin, DMP'nin de, SBP'nin de... Gençlik nedir? Yalnızca belirli yaşam çizgisinin alt sırala- rında olmak mıdır? Yani yirmi-otuz yaş arası dönem mi? Ba- kın bir 'Gençlik Partisi' var, lideri Evtiyaoğlu altmışını geçmiş! Genç olmak, yalnızca yaş sayısına göre ölçülürse çok yanıl- gıya düşülür. Nice yetmişlik seksenlik var ki pek çok yirmili- ğe taş çıkarır. Kafa gençliğidirönemli olan, nüfus kâğıdında- ki doğum tarihi değil!.. Genç düşünceleri benimsemek, bunları savunmaktır genç olmak. Velidedeoğlu'nu "yaşlı" sayabilir miyiz? ömer Asım Aksoy'u? Selim Rıza hocayı? Tanıdıklarım arasında o kadar çok "genç yaşlı" var ki! Genç yaşlıları nasıl mı tanıyacağız? Düşüncelerinden, eyfemlerinden... Seçmen yaşını 18'e indirmek hangi partiye yarar sağlaya- cak? Herhalde ANAP'a değil! Genç adam gerilemeyi değil gelişmeyi, ilertemeyi hedefleyen kişidir. ANAP neyi temsil edi- yor? Sekız yılda gençlik için ne gibi işler başardı? Bir kez daha iktidara gelirse gençlik için ne gibi yararlı öneriler geti- recek? Bunları düşündünüz mü, genç seçmenlerin hiç de ANAP'a yakınlık duymavacakları ortaya çıkıyor. Bir varsayım, ama ben genç seçmenlerin oylarını daha çok SHP'ye, bir bö- lümünün de Ecevit'in kişisel çekiciliğine kapılıp DSP'ye ve- recekierini sanıyorum. Türbanlı seçmenlerin ise Erbakan Ho- ca'yı yeğleyecekleri açıktır! ANAP, gençleri düşündü, onlar için yararlı işler yaptı di- yenler de çıkabilir. Hatta Ahmet Özal'ın TV'ler, uçak şirketle- ri kurarak milyarder olması, Efe'nin borsacılıkla kısa süre- de üstün servetler edinmesi de ANAP'ın gençliğe yaklaşımı olarak gösterılebilir. ANAP hangi yararları sağlamıştır genç- lere? işkenceyi, hapsi, türlü acıları, bu sekiz yıllık dönemde en çok gençler çekmedi mi, çekmiyor mu? Önümüzdeki aylarda gerçekleştirilecek seçimin sonuçla- rını hepimiz merak etmekteyiz. Ama ben daha çok ilk kez oy kullanacak olan 18-21 yaş arasındaki milyonlarca insanı- mızın tutumunu merak ediyorum. Genç adam, gençliğine ya- kışır biçimde davranacak mı? ÎAŞANANLARDANİZLER - İZLENİMLER Kâzım Yenice 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Ttirkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul ödemeU göndcrUmez. TtYATRODA DEVRİM Zehra Ipşiroglu 8.000 Ura (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-lstanbul ödcneli gönderilmez. PENCERE Türkiye Kapitalizminin Açmazı... '7959 yılında 41.7 milyar dotar görünen dış borç rakamı 19&f yılında 49.0 milyar dolara çıkmış görünüyor. — Kardeşim biz geçen yıl 8 milyar dolar borç ödemedik mi? Bir yanda 8 milyar dolar borç öderken öte yandan borç fatu- rası nasıl 8 milyar dolar artar? — Demek ki geçen yılki borçtan ödemek için başka yerden borç para bulmuşuz. Hem unutma ki ödenen 8 milyar doiann yansı borçlann anapara taksidi, yansı da faiz idi." (Olaylann Içinden, Tevfik Güngör, Dûnya Gazetesi 23.8.1991) 1979'da Türkiye'nin dış boreu '\3£ milyar dolar. 1990 sonunda 49 milyar dolar. i • Dış borç servisi yılda 7 milyar dolarken yazdığım bir yazıyı bugün anımsatmak istiyorum; ancak daha önce bir "ansiklopedik" bilgiye gerek var; ekonomiyie pek ilgisi olma- yan okurlanmız için bir açıklama: "Kalkınmasının başlangıç asamalarında bulunan bir eko- nomi, artan ötçüde borçlanma durumunda olabilir. ödenmesi gereken borç taksıtlerı ve faızler zamanla yükselir. Ekonomi büyûdükçe ithalat talebi de artar. Ekonomik planlar hazırta- nırken dış kaynaklara bağlılığı azartmak açısından borçlan- ma yetisi üzerinde özenle durmak gerekir. Dış borçlarda "borç yükü" milli gelir düzeyinde bir azalış biçiminde ortaya çıkar. Şöyle ki, dış borçlarda gerek borcun ana bölümünün, gerek faizinin ödenmesi dövız ile olacağın- dan, ekonomiden dışarıya net bir satın alma gücü transferi- ne yof açar. Dış borçlann ödenmesi sırasında ekonomiye bi- nen yük, dışarıya yapılan net gelir transterıne eşittir. Bu sava karşı şu fikir ıleri sürülmektedir: Borç alan ülke her ne kadar borcu öderken dış dünyaya net bir değer trans- ferı yapmakta ise de borçlanırken dış dünyadan net bir gelir transferi yaptığından bu ikisi birbirini ortadan kaldırır. Ancak: Borcun ödenmesi sırasında dış dünyaya yapılan transfer, borçlanma sırasında dış dünyadan yapılan transferden faiz miktan' kadar fazladır. Bu fazlalık, milli gelirden net bir transfer demektir." • Yakın yıllara kadar Türkiye'nin yıllık dış borç servisi 5-6 m,r yar dolar düzeyindeydi; sonra 7 milyar dolara tırmanmıştı; şimdi 8 milyar dolara çıkmış; bunun da yansı anapara taksi- di, yarısı faiz. (Arkosı 17. Soyfada) Bes dakika\e işin içindesiniz. * * Demokrasinin ışıklı yolunda bağımsızhk yolcusu olarak sonuna kadar yürüyen NADİR NADfyi yitirmenin acısını bütün yurtsever aydın ve ilerici güçlerle paylaşır; ailesine, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına başsağhğı dileriz. YALÇEV AKYOL SEYHAN BELEDİYE BAŞKANI Yeni PS/1. miVfden. K, ogrenmeve za-.ullanımını man ayıramadığımz için bilgisayar almayı erteliyorsanız, işte bekle- diğiniz bilgisayar: PS/1. IBMden. Beş dakikanızı aprın. kullanımı- nın ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz. Işe başlayabilmeniz için gerekli herşey. bir kutuda toplanmıştır. Düğıneye bastığınızda ekranda. kamıaşık teknik terimlere gir- meden, ne yapmanız gerektiği- ni gösteren sözcük ve resimler belirir. PS/1 e yalnızca beş dakikanızı ayı- nn. Sağlayacağı güven duygusu. sizi şaşırtacaktır. IBM PS/1 i AEG ve IBM vetkili satıcılarında koşullarda bulacaksınız. IBM PS/1. Beş dakika ve işin için- desiniz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear