18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 23NÎSAN1991 Helsinki Yurttaşlar Meclisi'nin (HYM) Türkiye'deki kuruluş çalışmalarınıyürüten Murat Belge, örgütün hedeflerini anlatıyor Türkiye Batı'ya köprü olabilir- 2 — Haber Merkezi — Helsinki Yurttaşlar Meclisi (HYM), 1990 yüı elrim ayında Prag'da yapılan bir toplannda 900 delegenin ka- tılımıyla kumlan "hükümet dışı" bir örgüt. Amacı, insani değerlere ve "sivü toplum" öğe- lerine dayalı bir Avrupa Birliği- nin inşasına katkıda buiunmak. Bu hedefle harekete geçen "yurttaş inisiyatiflerinii]" bir so- nucu olan HYM'nin Türkiye'de- ki kuruluş çalışmalarını yürü- tenlerin birisi de Murat Belge. Murat Belge, söyleşimizin ikinci kısmında HYM'nin çalış- ma biçimini ve komisyonlar ha- linde ilgilendiği konulan anlatı- yor. Belge, bu konudaki sorula- nmızı şöyle yanıtlıyor: —Komisyoniar nasd çahşryor, yapılan nasıl? - BELGE — HYM'nin (asamb- lenin) temel etkinliği daimi ça- lışma komisyonlannda yoğunla- şıyor. HYM'nin etkinliklerini kapsayacak biçimde altı komis- yon kuruidu: 1) Askerden Anndırma ve Si- lahsızlandırma 2) Ekonomi ve Ekoloji, 3) Milliyetler ve (kon) ftderatif Yapılar, 4) Insan Hak- ları, 5) Avrupa Bütünleşmesi ve Sivü Toplum, 6) Kadınların Ko- numu. Komisyonlann bir Batı bir de Doğu Avrupa'dan olmak üzere ikişer başkanı var. Yıllık, iki yıl- uk projeler üretiyorlar, o konuy- la ilgili kuruluşlardan fon sağ- lıyor ve projeyi yürütmeye baş- lıyorlar. , örneğin Ekonomi ve Ekoloji Komisyonu, şu anda doğaya za- rarlı ekonomileri dönüştürme projeleri Ozerinde çalışıyor, bu nedenle komisyon çalışmalan hem eleştirel hem de yeni alter- natif perspektifler getiren kap- samlı bir araştırma, bilgilenme, bilgilendirme çahşması olarak yürütülüyor diyebiliriz... —Bn komisyonlarda Türki- ye'den kimse var mı? BELGE — Şimdilik yok, çün- kü Türkiye kolu henüz resmen kurulmadı. Şimdi bu konuya ge- çelim. Helsinki'ye taraf bütün ülkelerde, HYM'nin ulusal ko- miteleri kuruluyor. Ulusal komi- Türkiye'de resmen kurulmadı demjştiniz? BELGE — Kurulmadı, ama bu merkezi ilgilendirmiyor. Za- ten ulusal komitelerin kurulu- şunda, işleyişlerinde belirli bir özerklik tarunıyor, her ülkenin koşullannın farklı olabileceği gözetilerek. Biz de burada kısa bir süre içinde başvuru dilekçe- mLri vererek resmi kuruluşumu- zu gerçekleştireceğiz. Türkiye bu konularda her yerden farklı. Ta- miyle bütünleşme çabalarının yanı sıra kültür düzeyinde içe dönüklük ve alaturkalaşma son hızıyla devam etti. Işte bu nedenle Türkiye'den herhangi bir örgütün uluslarara- sı bağlanrun olmasını bu kadar kayda kuyda alma, bu mantık içinde anlaşılır bir şey. Bizim gi- biler de zaten bu mantığın sonu- cu olan ve bugünkü hayatımızı böylesine tatsızlaştıran bu boğu- cu taşralaşma olaymdan huzur- suzuz. HYM, Türkiye çerçeve- rektiren bir şeyler geliyor. Ama bu yeterli değil: Biz de her şey- le, herkesle ilgili olmalıyız. Ge- leneksel tavır bir içe dönüklük içeriyor ki buna "beocillik" bi- le denebilir. Yalnız bizim soru- numuz yok, herkesin sorunu var ve bunlann hepsi de önemli. Bu bakımdan HYM, sorunlara ve bu arada Türkiye'nin sorunlan- na uluslararası bir açıdan bak- raa imkânı vereceği için önem- li.. -yeni bir şikâyet- "mercii" olarak değil. zey/Güney" ya da "Dogn/Bau kalıplanna hasvuruyoruz. Bun- lar şüphesiz çok genel kavram- lar, gene de bir şey anlatıyorlar. Şimdi bu kavramlann içerdikleri her şeyin birazı Türkiye"de var. "Baülı bir ülke" dediğünizde söz gelişi, on tane temel özellik ol- sun zihnimizde. Bunlann en az yedi sekizinin öğeleri biraz da- ha silik biçimde de olsa Türki- ye'de vardır. Âma Doğulunun benzer ön özelliği sayılabilirse, aynı şekil- ceği yerde (ki bunlar zor olsa da çözümsüz sorunlar değil) onla- n ağırlaşurıyor çok zaman. "Kuzey"in "Dogu"nun vb. özel- likleri bizde var diyorum. Bun- lann olumlusu da var, olumsu- zu da. Bilinçli ve aydınlık seçme- ler, tercihler ve kararlarla, için- de barındırdığı olumsuzluklann, olumlulukları kurutmasına, boğmasına fırsat vermemek du- rumundadır Türkiye. Bu arada "Batılüık" üstüne düşündüklerimi kısaca özetle- H,elsinki Yurttaşlar Meclisi'nin etkinliklerini kapsayan 6 komisyon var: 1. Askerden Anndırma ve Silahsızlandırma, > 2. Ekonomi ve Ekoloji, 3. Milliyetler ve Konfederatif Yapılar, 4. İnsan Hakları, 5. Avrupa Bütünleşmesi ve Sivil Toplum, 6. Kadınların Komımu. Komisyonlann bir Batı bir de Doğu Avrupa'dan olmak üzere ikişer başkanı var. B'ugünün dünyasında ne sorunlar yerel ne de çözümleri. Sorunlara bütün dünyadan daha dar bir ufukian bakmak çıkar yol değil. Bu dünyanın bilgili ve aklı başında bir parçası olmalı ve dünyadan kendimizi sorumlu tutmalıyız. Geleceğin dünyası, kendi özel kompartımanlarma sığmmış ve dışarıyla ilgisini kesmiş toplulukların dünyası olamaz. telerin üyeleri söz konusu ulus- lararası komisyonlarda çalışabi- lir, aynca ülke çapında paralel çalışmalar yapabilir. Her ulusal komite ikijer üye seçiyor, bun- lar örgütün yönetiminde bir tür "genel yönetira kurulu" diyebi- leceğim "uluslararası koordinas- yoo knnılu"nu oluşturuyor. O da "yürülnıe kurnlu" gibi çalı- şan 12 kişilik "presidium"u se- çiyor. Presidiumun iki başkanı var; biri kadın olmalı. Yalnız şu- batu seçilen yeni presidiumun iki başkanı da kadın. Biri Ingil- tere"den iktisat profesörii Mary Kaidor, öbürfl Yugoslavya'dan "milliyetler komisyonu"nun da başkanı olan Sonia Licht... Bu arada şubattaki toplantı- da ben de presidiuma seçildim. bıi kaskatı kurallan ve yasalany- la. Kunılma aşamasında Türkiye, iki ytiz yıllık kendi- ne özgü Batılılaşma çabasına rağmen Batı'nın ne olduğunu anlamış, aynca da dünyada ken- dine anlamlı bir yer bulmuş bir toplum değil. Ama 12 Eylül dar- besiyle başlayan seksenli yıllar, Türkiye'yi dünyadan iyice uzak- laştırdı. Darbe yapanlar günde beş vakit demokrasiyi çiğnedi- ler; bu uygulamaları Batı'dan zaman zaman eleştirildiği için kendi mantıklanna göre doğru bir karar vererek Batı ve demok- rasi düşmanhğı da yaptılar. Özal döneminde ise ekonomi düze- yinde Batı ve dünya kapitaliz- sinde bunun için önemli bence. Bu tasrablaşmadan çıkma, so- runlara uluslararası perspektif- ten bakma imkânını veriyor. Dünyadan sorumluyuz Bugünün dünyasında ne soru- lar yerel ne de çözümleri. Sorun- lara bütün dünyadan daha dar bir ufuktan bakmak çıkar yol değil. Bu dünyanın bilgili ve akb başında bir parçası olmalı ve dünyadan kendimizi sorumlu saymalıyız. Batı'nın demokrasi ve insan haklan gibi alanlarda çalışan kurumlanyla şimdiye kadarki ilişkilerimizde, genel kalıp şikâ- yet etmekti. Bunun çok anlaşı- lır bir yanı var; çünkü durma- dan basımıza şikâyet etmeyi ge- —Demek ki HYM gözünde Türkiye, Avnıpa'nın bir parçası? BELGE — Evet, aslında de- ğindiğiniz nokta çok önemli. Resmi Avrupa, hükümetlerin ve devletlerin Avrupası, çeşitli ne- denlerle Türkiye'nin Avrupalılı- ğım henüz kabul edemiyor. Ge- nel Avrupa kamuoyunda da çe- şitli önyargılar olduğunu biliyo- ruz. Ama sivil toplumun Avru- pasını temsil etmeye çalışan HYM, hükümetlerin pragmatiz- minden ya da genelgeçer ideo- lojik önyargılardan farklı tavır- da. Aslında ben de Türkiye için "Avrupalı" toplum diyemem. Ama daha çok bunun için il- ginçtir Türkiye. Dünyayı genel olarak tanımlamak için "Kn- de bunlar da vardır Türkiye'de. Istanbul gibi bir şehri ahn: Bi- raz Kahire, biraz Şam da bulu- nur tstanbul'da biraz Roma, hatta biraz New York da... Türkiye köprü olabilir Bunlar bizim kendi açımızdan ilginç, ama Avrupa açısından da ilginç olabilir sanıyorum. Gele- ceğin dünyası, kendi özel kom- partmanlanna sığınmış ve dışa- rıyla ilgisini kesmiş toplulukla- nn dünyası olamaz. Toplumla- nn yatay ilişkilerle bütünleseceği bir dünya kurulmalı. Türkiye, Batı için bu dünyayı çeşitli dü- zeylerde tanunanjn köprüsü ola- bilir. öte yandan Türkiye, ken- disi ciddi dönüşümlere ihtiyacı olan bir ülke. Sorunlanm çöze- mek istiyorum. Dünya tarıhi Batı'nın büyük bir güç olması- na yol actı. Ama bu "büyük güç" olma tarihi, çok uzun sü- reli bir demokratikleşme, de- santralizasyon, yerel ve aşağı- dan yukan girişim gibi etmen- lerle yan yana gitmiştir. Batı'nın genel dünya uygarlı- ğına asıl önemli katkılan, insan haklan, demokrasi, katıhrn, öz- gürlük gibi alanlardadır -reel- politik düzeyde nükleer güç, fabrika, otomasyon gibi faktör- lere bağlı olsa da. Aslında bu ikinciler, birincilerin sonucudur; ama rekabet ve hegemonya öz- lemine dayanan bir dünyada o birinci değerler takımından sa- parak türemiş fıziksel faktörler- dir. Türkiye'de "Batılılaşıııa" dendiğinde geieneksel olarak anlaşılan ise hep bu "gticliUttk" imgeleri oldu. Bu güçlulüpn, o demokratik değerlerden çıktığı, o değerler yaratılmadan kimse- nin güçlenemeyeceği anlaşılırm- dı. Çok renkli dünya Sonuçta söz konusu değerler, bütün insanhğın ulaşması gere- ken ve ulaşmaya çalıştığı bir ev- rensel insanlığın önemli öğeleri- dir. Bu evrensel insanlığa, Batı- dan türememiş değerler de ka- tılacak ve insanlığın zengin mo- zayiği böyle kurulacaktır. Batı- nın bu insanlığa kattığı değerler, bugün Batı'da var olan somut toplumlarda eksiksiz var oluyor değil. Onlann yanında nice olumsuzluk da bannıyor bu top- lumlarda. Dolayısıyla bu anlam- da Batı'nın kendisi de Batılılaş- mak ihtiyacındadır. Soyut dü- zeyde oiuşturduğu ilkelere ken- disi de somut olarak ulaşmak ihtiyacuıdadır. Benim düşüncemde de ulaşıl- ması gereken yer bugünün so- mut Batı'sı değil, onun da var- ması gereken evrensel insanLk değerleri. Jnsanın yarattığı "deger" diyebileceğimiz her şey vazgeçilmezdir. Çok renkli, çok sesli bir dünya yaratmak duru- mundayız. HYM, görebildîğim kadar bu hedeflerin gerçekleşti- rilmesi için oluşmuş bir yapı ya da yapılardan biri. Onun için bana değerli görünüyor ve bu çabanın Türkiye'de de destek- lenmesine önem veriyorum. BİTTİ HABERLERİN DEVAMI Ttirkmenler Şemdinli'de Türkîye'den yerleşim l^bancı sigarada ARDEVD GERÇEK (Baftarafi 1. Say/ada) tur, aynı zamanda bizim de su- çumuz var. Başyazanmız Nadir Nadi "ortak sorumluluğu" tam otuz yıl önce çıkan yazısında şöyle belirliyor "Uhısal egemenUği verimli ve gürbüz bir ağaca benıetirsek, o ağacın her gün baktm istediğini unutmamalıyız. Her yafayan varhk gibi ulusal egemenlik de sürekti değişmek zorundadır. Gelişme durursa ağaç kuruma- ya yüz tutar. Kuruyan varhklar ise biUriz ki canlıltklanm yitirir- ler, şekilden ibaret kalırlar. (...) Seçim yolu ile işbaştna getirece- ğimiz yöneticüeri 'bir kere seç- mişiz, varsm dört yti otursurüar' diye kendi haüerine bırakmak- tan saktnmaiıyız. tnsanlar, özel- Ukle iktidara, yani buyurma ye- rine geçen insanlar, betii olrnu- yor. Her türlü araçtan faydala- narak onlan sürekli kontrol al- tında tutmazsak, ileride hem memlekete hem onlara kötülük etmiş oluruz." 1987'de —beş yıl için— ikti- dara geçen insanlar, dörtyılson- ra bugün hangi noktada bulu- nuyorlar? Ulusal egemenlik ağa- cı kurumaktadır; halk tabanını yitirmiş bir parlamento çoğun- luğunun ülke yönetimini anaya- saya göre sorumsuz Cumhur- başkam'na devretmesi, Büyük Millet Meclisi'nin "manevi şahsiyeti"ne en ağır gölgeyi dü- şürmüyor mu? Türkiye Cumhuriyeti, Büyük Millet Meclisi temelinde kurul- du; 71 yıl sonra bugün vardığı- mız noktada Ulusal Egemenlik Bayramı'm açık ahnla kutlaya- cak dunımda değiliz. Yapılacak itk iş, vakit yitirme- den ulusal egemenlik kavramty- la Meclis arasındaki kopukluğu gidermek için bir genel seçime gitmektir. Bu yolda ne kadar gecikirsek ülke o kadar zarar görecek, bel- ki de ileride aşılması güç sakın- calar doğacaktır. 23 Nisan Bayramı'mn 71. yû- dönümünü, ulusal egemenliğe inancın gönenciyle kutlarken halk tabanını yitirmiş birparla- mentonun erken seçime karşı di- renmesini ülkenin talihsizliği olarak niteliyoruz. • • • (Baftarafi 1. Say/ada) Yüzde 70'in Türkmen, kalan- lann da Ermeni ve Süryani ol- duğu Şemdinli'de ise bugün il- ginç bir uygulama başhyor. Yaklaşık 15 bin Türkmen bu- gunden başlayarak sınırdaki De- recik ve Yeşilova köylerinden Şemdinli'ye getirifecek. Şemdin- li'ye 1 kilometre uzaklıkta kamp oluşturma çabşmalan başladı. Getirileceklerin büyük çoğunlu- ğunun Türkiye'de akrabalan var. Akrabalar, sürekli Kayma- kam Erdogan Ülker'i arayarak yakmlannı yanlanna aJmak is- tediklerini söylüyorlar. Şemdinli'de halen bin kadar sığınmacı, ev ve resmi kuruluş- lara ait lojmanlarda barındınlı- yor. Bir ay önce Derecik ve Ye- şilova'dan Türkiye'ye giriş yapan çoğu Türkmen sı|mmacılar, Kayseri ve Sıvas Gürün'deki "mülteci kamplan"na gönderil- mişti. Yetkililer bu "kansık ortamda" Türkmenlerin çoğu- nun ABD planı çerçevesinde Ku- zey Irak'a dönmeyi istemedikle- rini, Türk hükümetinin de "sa- yılan oldukca az olan Türkmen- lere snaık bakogını" \-urguluyor- lar. Ankara'nın "TUrkmeoJeri daha elverişli koşullann oldugu bir yere yerlestirin" şeklindeki emri, Hakkâri Valiliği'ne hafta sonu ulasıyor. Emir, Hakkâri- den Şemdinli'ye üetiliyor. Bugün karayoluyla nakillerine başlan- ması kararlaştınlıyor. Şemdinli Kaymakamı Erdo- ğan Ülker, çoğu Türkmen olan sığınmacılann bugünden başla- yarak Şemdinli'ye yerleştirilece- ğini doğruluyor. Ülker'in "Hü- kümetin Türkmenleri kayırdıgı- oı soyleyemem, ama şurası ger- çek ki bunlar iyi egitimli insan- lar; doktorlan, möhendisleri çok. Türkiye'de rabatca ekmek paralannı kazanabiltrter" diye konuşuyor. Kürtlerin ağırlıkta olduğu Çu- kurca'da durum farkb. Onceki gün askerlerin ateş acması sonu- cu bir sığınmacı ölünce, Türk askeri 49 nolu sınır taşından bir kilometre geriye çekilmiş du- rumda. Kampta hava beklenil- diği kadar gergifı değil. Bir par- ça sinirliler. Ama "bir ölü" gün- de 50-60 ölü veren sığınmacılar için çok fazla anlam ifade etmi- yor. Kendi aralarındaki yağma- cılara daha çok kızıyorlar, Kürt sığınmacılardan Şerzad Hasan Taib anlatıyor: "Oiaydan sonra Türk askeriy- le zaten sıcak olmayan ilişki ta- 23 Nîsan'ı kuduyoruz mamen koptu, ancaV bizde de kabahat var. Yağmacılann önü- ne geçemiyoruz. Halk eğitimsiz, çok fakirier, yijiecekleri yok. Yıl- lardır köylerinde disiplinsiz bir ortamda yaşıyoıiar. Burada ko- şullar da çok körü. Sonuçta yağ- maiama olaylannın önüne geç- mek olanaksız. Çogumuz yag- macüara kızıyoruz ama önüne geçemiyoruz." 49 nolu sınır taşının önünde- ki PTT merkezi çalışanları, olaydan sonra kampta kalan tek Türk yetkililer. Askerler artık sı- ğınmaalan Çukurca'ya bırak- mıyor. Sayıları 20'yi bulan ABD as- kerleri toplu olarak geziyorlar. Komutanlan Binbaşı Carl Ries- ter, "Bugün sığınmacılarta ara- mız iyi, ama yarın ne olur bile- meyiz?" diyor, Türk askerlerinin karşüaştığı yiyecek dağıtırmnda- ki sorun, şimdi de ABD asker- lerini kaygılandınyor. Binbaşı Riester, aşiret reisleri ve muhtarlarla topiantı yapıyor. Kürtlerin istekleri net: "Kamp altı bölgeye aynlsın. Her bölgenin sorumlusu olsun, bölge içinde de her 25 aüenin bir sorumlusu olsun, aynca her ça- dırın relsi belirlensin. Yiyecek dagjtunı, oluşturulacak Hstelere göreiuunptaki bölgelere ayn ay- n yapılsın." Riester, istekleri "okey" diye karşılıyor, ama bunun vakit ala- cağını söyleyerek kampın çeşitli yerlerinde helikopterlerin inebi- leceği boş alanlar oluşturulma- sını, böylece dengeli yiyecek da- ğıtımının sağlanmasını istiyor, Kürtler de kabul ediyor. Kürtler ABDTi askerlere soru- yorlar: "Burada daha ne kadar kala- cagu." ABD'liler kesin yanıt veremi- yorlar, Kürtler ise bir an önce oluşturulacak "güvenlik bölge- leri"ne nakillerini istiyorlar. Kamptaki Süryaniler ise ne geri dönmeyi ne Türkiye'de kal- mayı istiyor. Hepsinin gözü ABD ve Avrupa ülkelerine git- mede... Yusuf Benjanun, ABD'li gazetecilerden ricada bulunu- yor: "Benim kızkadeşim Kalifor- niya'da, biz Hıristiyanlar geri dönmek istemiyonız. ABD ve Baü bizi alsın, biz artık Irak top- raklannda yaşayamayız. Orada sorunlar hiç bitmez, sorunlan yasamak istemiyornz. Bu, Kürt- lerle Saddam'ın problemi." (Baştarafi 1. Say/ada) önerdi. Dün Diyarbakır'da Bağ- dat Büyükelçisi Necati Utkani ın da hazır bulunduğu bir basın toplantısı düzenleyen Olağanüs- tü Hal Bölge Valisi Hayri Ko- zakçıoglu, öneriyi ABD'li ko- mutan John Shali Kashvili'ye ilettiğini ve "ümit verici yanıt aldığuu" acıkladı. Sınır bölgesindeki gelismeler, dünden başlayarak her gün sa- at 18.00'de Bölge Valiliği'nce dü- zenlenecek brifingle yerli ve ya- bana gazetecilere aİctanlacak. Oiağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, bu yöndeki ilk basuı toplantısını Bağdat Bü- yükelçisi Necati Utkan'ın da ka- tıhmıyla dün düzenledi. Kozak- çıoğlu, her gün tekrarlanacak brifinge kendisinin veya Bağdat Büyükelçisi Utkan'ın katılacağı- nı soyledi. Türkiye'ye sığınan Irakülann sayısının 468 bini bulduğunu, son günlerde Türkiye sınınna doğru yeni bir kaçışın gözlem- lenmediğini belirten Kozakçıoğ- lu, Silopi ilçesinde toplam 20 bin kişi için bir kamp oluşturul- duğunu anlattı. Dağlarda bulunan sığınmacı- lann durum unun her geçen gün iyiye gittiğini belirten Bölge Va- lisi Kozakçıoğlu, bunda hava koşullannın iyileşmesi ile yapı- lan yardımın düzenli hale geti- rilmesinin etkili olduğunu söy- ledi. Kozakçıoğlu, "Irakhlarda endişe duygusunun yerini güveo duygusu almaya başladı" dedi. Sığınmacılarla ilgili olarak müttefik kuvvetlerinin yetkilile- riyle de görüşmeler yaptıklannı belirten Kozakçıoğlu, "Türkiyei nin ana isteminin Iraklılann kendi topraklanna dönmesinin saglanmasına yönelik olduğu- nu" vurguladı. Kozakçıoğlu, ABD'li komutan John Shali Kashvili ile dün bir görüşme yaptığını ve sığınmaalarla ilgili olarak Türkiye'nin önerisini ilet- tiğini bildirdi. Kozakçıoğlu, "Güvenlik böl- gesinde ikamet eden Iraklılann evlerine gönderilmeleri, daha güneyden geknlerin de güvenlik bölgesinde oluşturulacak küçük kamplarda barındırılmalan" şeklinde özetlenebilecek Türki- ye'nin önerisi ile ilgili olarak şöyle dedi: "Irak topraklannda büyük kamplar yapmak, yardımın uzun süre devam etmesini sa|- lamak demektir. Kamplann ka- pasitesi küçük tutulsun. ABD- \i komutaniara, Irak'taki kamp- larla ilgili düşüncderimizi aktar- dık. Irak'ta cok sayıda kamp knrmak yerine, bu kurnlacak luunplara Irak'ta oturduklan kasabalan kuzeye uzak olanla- nn alınmasını istedik. Evleri, kasabalan yaku olanlann ise es- Id oturduklan yeriere yerleştiril- mesini önerdik. Bu öneriJerimiz akıkı bulundu. Dikkate alacak- larını söylediler. Biz şimdi ABD'liierin kamp kurma çalış- d lanniamn bek- Bayrampaşa Cezaevine talipvar tstanbnl Haber Servisi — Bayrampaşa Belediye Baş- kanı Necdet Özkan, Bay- rampaşa Tutukevi'nin mül- kiyetinin belediyeye devre- dilmesini istedi. 19 ağustos yerel seçimleri sırasında Başbakan Yıldınm Akbu- lut'un bu konudaki vaadini hâlâ yerine getirmediğini be- lirten özkan, "Turukevi çı- kanian af yasası ile hazır bosaltılmışken, Sayın Baş- bakan Yıldınm AkbuİHt'an vaadini yerine getirerek be- lediyemize mülkiyetini ver- mesini bekliyonız" dedi. (Baftarafi 1. Say/ada) cak. TBMM Başkanı Kaya Er- dem, Başbakan Yıldınm Akbu- lut, SHP Genel Başkanı Erdal Inönü ve DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel özel gün- demle toplanacak olan TBMM Genel Kurulu'nda konuşacak- lar. Kaya Erdem'in parlamenter demokrasiye yönelik mesajlar vermesi beklenirken SHP ve DYP liderlerinin özal'ın baş- kanlık sistemine yönelik arayış- lannı sert bir biçimde eleştire- cekleri öğrenildi. lnönü ve De- mirel 23 Nisan törenlerinin sa- dece resmi kutlamalar bölümü- ne katılacaklar. Cumhurbaşkanı Türgut özal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayımladı. özal, ülke so- nınlanna birlik ve beraberlikle, çoğulcu demokratik rejim için- de çözüm bulmak gerektiğini beJirterek "Münakaşadan ka- çınmayalım, doğnılan bulmak- ta münakaşanın büyük faydası- nı inkâr etmeyelim. Ancak mü- nakaşalanmızda tabulara bağlı kalmayalım. Üle benim dedigim doğrudar demekten kacınahm" dedi. Cumhurbaşkanı özal şu gö- rüşleri dile getirdi: "Türkiye, H- kirlerini söyleyebilen, (artışabi- len, kavga yerine banşı ve hoş- göriiyu benimseyen, çalışkan in- sanlann çabası ile dünya millet- ler camiasında yerini muhafaza ederken Aiatürk'ün emanetini daima ileriye götürecektir. Türkiye son yıllardaki yoğun çabalanyla, 150 yıl snren "has- ta adam" ezikliğini üzerinden atmış, ileri Batı ülkeleriyle ara- sındaki farkın çok büyük bir bölümünü kapatarak "ileri Ba- tı ülkeleri düzeyine erişmek" amacını büyük ölçöde gercek- lestinnistir." SHP Genel Başkanı Erdal fnönü ise mesajında, "Parla- mentoyu devre dışı bırakmaya çalışan bugünkü ikridarm dav- ranışlarından bu yü kurtulaca- iımızı ümit ediyorum" dedi. lnönü mesajında şu görüşlere yer verdi: "Bu 23 Nisanın, iktidann anayasaya aykın yollara da baş- vurarak paıiamentonun üstün- lügüne gölge düşüren davranış- larını yaşadığımız son 23 Nisan olmasını diliyonım. İktidann bu davranışlarını beyhude çırpınıs- lar olarak degeıiendiriyonım. Ulusal egemenliğe saygıyı yeni bir seçimle yeniden gercekleşti- recegimize inanıyonım." DYP Genel Başkanı Süky- man Demirel de mesajında, mil- letle devleti kucaklaştırmanın, yönetime milletin hür iradesini hâkim kılmanın bütün sorunla- nn önünde geldiğini belinerek, "Terasili meclisin >-apısı ile hal- kın eğilimleri arasında önemli bir fark meydana gelmişse, bu, devleti anayasa ve hukuk devle- ti olmaktan çıkanr" dedi. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, dün yayımladığı mesa- jında, ulusal egemenliğin başta gelen aracının seçim, başta ge- len kurumunun da Büyük Mil- let Meclisi olduğunu soyledi. liyoruz. Bn tamamlanırsa yeni bir kamp kurmamızın gerekip gerekmeyeceği belli olacak." Kozakçıoğlu, brifing sırasın- da kendisine yöneltilen bazı so- rulan yanıtsız bıraktı. Çukurca- da Türk askerlerinin açtığı ateş sonucu bir yurttasın ölmesi ile ilgili olarak ısrarlı sorular yönel- ten BBC muhabiri, Kozakçıoğ- lu tarafından "Hep siz soruyor- sunuz. Diger arkadaşlannız da soracak" diye susturuldu. Kozakçıoğlu, brifing sonrası, "ısrariı gazeteci" BBC muhabi- rine, kâğıt üzerine yeşil bir ka- lemle çizdiği haritada, Türkiye'- nin önerisini anlattı. Kozakçıoğ- lu, Dahok, Erbil ve Zaho gibi 36. paralelin kuzeyindeki güven- lik bölgesinde bulunan yerleşim birimlerinden kaçarak gelenlerin evlerine gidebilmelerini, güven- lik bölgesi dışındaki Kerkük gi- bi yerlerden gelenlerin ise oluş- turulacak küçük kamplarda ba- nndırılmalannı önerdiklerini ye- niden anlattı. RP Genel Başkanı Nec- mettin Erbakan, DMP Genel Başkanı Bedrettin Dalan, SBP Genel Başkanı Sadun Aren ve Türk Parlamenterler Birliği Baş- kanı Hasan Korkmazcan da bi- rer mesaj yayımladılar. Ulnslararası şenlik TRTnin düzenlediği 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği do- layısıyla Türkiye'de bulunan co- cuklar Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Çankaya Köş- kü'nde, Başbakan Yıldınm Ak- bulut tarafından da yeni başba- kanlık binasında kabul edildikr. Çocuk şenliği kapsamında bugün Ankara'da duzenlenecek gösteriler TV'den naklen yayım- lanacak. (Baftarafi 1. Say/ada) mak istemiyonız." Ankara Cumhuriyet Bürosu- nun bildirdiğine göre karama- menin yürürlüğe girmesiyle tü- tünde Tekel Genel Müdurlü- ğü'nce yapılan destekleme alım- ları uygulamasma da son veri- lecek. Fiyatlar piyasada arz ve talebe göre serbestçe belirlene- cek. ABD'li sigara tekelleri Türki- ye'de yatınm yapma konusunda yedi yılı aşkın bir süredir Mali- ye ve Gümrük Bakanlığı ile DPT Yabancı Sermaye Başkanlığı ile görüşmeler yapıyordu. Firma- larla yapılan görüşmeierde ise bugüne kadar en önemli pürü- zü Tekel Genel Müdürlüğü'nün ayncalıkh durumu ve tütün te- keü oluşturuyordu. Yabana fır- malar aynca, sigara fiyatlannın hükümetçe belirlenmesi ve üre- timin belirli oranının ihracata yönelik olması koşullanna da karşı çıkıyorlardı. Edinilen bilgiye göre DPT Ya- bana Sermaye Başkanlığı'nca Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin direktifi ile bir süre önce hazır- lanan kararname taslağı Cum- hurbaşkanı Turgut özal tarafın- dan incelendikten sonra geri gönderildi ve bazı maddelerı da- ha liberal hale getirildi. DPT Müsteşar Yardıması Turgut Tü- ten ve Yabancı Sermaye Başka- nı Osman Ünsal'ın bir süre ön- ce yaptıklan ABD gezisi sırasın- da sigara firmalannın üst düzey yöneticüeri ile Türkiye'ye yapa- cakları yatınm ve kararname konusunda son bir görüşme da- ha yaptıklan ve sonucun Cum- hurbaşkanı Tlırgut özal'a akta- nldığı bildirildi. Cumhurbaşka- nı Ozal'ın talimatlan doğrultu- sunda son biçimi verilen tütün kararnamesi, tütün dışalımını serbest bırakırken yabana fir- malarm Tekel Genel Müdürlü- ğü'nün asgari yüzde 15 oranın- da ortaklığı ile sigara fabrikası kurmaları ve kurulu fabrikala- n satın alabilmelerine olanak ta- nıyor. Yerli özel sermaye de si- gara fabrikası kurabilecek ve yurt dışından tütün ithal ede- bilecek. Yabancı firmalar aynca, ken- di bayilik ve dağıtım ağlanm da kurarak yurtiçinde satış yapabi- lecekler. Yetkililer, kararnamenin yü- rürlüğe girmesinin ardından ABD'li Philip Morris, Reynolds ve American Tobacco firmala- nmn yatmma geçmelerinin bek- lendiğini kaydettiler. Bu fırma- lann Tekel Genel Müdurlüğü ile sürdürdükleri görüşmelerin so- nucuna göre TekePe ait bazı si- gara fabrikalannın modernize edilerek Marlboro ve Camel üre- timine başlanabileceŞi belirtildi. Kararname ile ilgili haberlerin başında yer alması üzerine gö- rüşlerini açıklayan Türkiye Zi- raatçılar Derneği Başkanı tbra- him Yetkin, "Türk pazan yaban- cı flrmalara sunuluyor" dedi. Yabancı sermayeye Türk tütün ve sigara pazannın tümünün ve- rilmekte olduğunu öne süren Yetkin, "Yabana tekefler Türld. ye'ye ginnek için carpışırken bi- zi yönetenler de onlara olanak tanıyor. Yerli tütün bir kenara itilecek, yerli sigara üretimi ak- rÜTÜNCÜNÜN KİMLtK KARTI Tbplam üretim ('%)., Ekim alanı (39) Ekici sayısı ('89) Tûtûn ihracat ('90)... Sigara ithalatj ('90)... 224.253 tM . Z79J32 Mrt» M&163 ..43UaH|M$ 312J aaiM $ sayacak. Tekel'in inisiyatifı elin- den alınacak ve >-abancı tekdler Türkiye'de daha rahat at koştu- racaklar. Tekel devre dışı kalın- ca da Türk tütün politikasını is- tedikleri gibi yönetecekler. 500 milyon dolariık sigara ithalatı- nın dövizinin Türkiye'de kalacak masalıyla da berkesi uyutacak- lar, daha fazlasııu, k£r diyerek götürecekler" diye konuştu. Izmir Ziraat Odası Başkanı Reşit Kurşun da "Türk tütüncü- liiğünun idam fermanı sayılabi- llr. Çünkü yabancı tekeller iste- dikleri gibi tütün fiyatlanyta oy- nayabilecekler, yerli tütünden üretilen sigaraya karşı haksız re- kabet yapacaklar ve sonunda fa- tura tütüncüye çıkanlacak. Bun- dan biraz da bizim tütün ihra- catçılarımız zarar görecek, çün- kü ihraç ettikkri uriinJeri yaîttn- cı sigara tekelleri Türkiye'de ye- rinde kendileri ucuza temin edecek" dedi. Kurşun, kararna-' menin gözden geçirilmesuıi ve tartışmaya açılmasını da istedi. Gazeteci Anadolu yakasında lciralık ev anyor. 512 05 05/440 GÖZLEM UĞURMUMCU (Baftarafi I. Say/ada) — Biz, Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve ba- ğımsızlığımızı korumakla yetinmryoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerinin güçleri ve bılinen olanaklan ile Türk ulu- sunu emperyalizme araç yapmalarına enge! oluyoruz. Böy- lece bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyoruz. Kurtuluş Savaşımız "anti-emperyalist" bir savaştı. Savaş sonrasında kurulan devletin temel inancı da "tam bağımsızlık" ilkesiydi. "Yabancı bir devletin koruyuculuğunu istemek" diyordu Mustafa Kemal, "insanlık niteliklerinden yoksunluğu, gûç- süzlüğü ve beceriksJzliği rtiraf eimekten başka bir şey değil- dir." Bugün bu inançlara ne kadar yabancılaştırıldtk! Sınırianmızın ötesinde kryamet kopuyor, TBMM üyeleri, bu olayları ancak televizyon ve gazetelerden izleyebiliyor- lar. TBMM işlevleri, bir tek adama devredilmiş; ulusal ege- menlik, bir parti grubunun tekeline bırakılmıştır. Karar odaklannda, muteahhiîler ve işadamlan egemendir. Cumhuriyetin laiklik ilkesi Nakşibendi tarikatına teslim edilmiştir. Bağımsızlıktan söz etmek neredeyse suçtur. Ulusal ege- menlik unutulmuştur. Yeni bir "Amerikan mandacılığı" siyaset alanlarını etkili- yor. Başında da bu "yeni mandacılığın" temsilcilerini gö- rüyoruz. Ulusal egemenlik, bir ulusun kişiliği ve demokratik ergirv liği demektir. Bugün ne devietimiz bağımsızdır, ne ulusumuz, egemen. İşçiler egemen mi? Değil... Köylüler egemen mi? Değil... Memurtar egemen mi? Değil... GençJer egemen mi? Değil... Halkı, işçiyi, köylüyü, memuru ve gençliği egemen yap- manın bir tek yolu var: Demokrasi. ilk Meclis, Mustafa Kemal'in yetkilerini tartışan, Mustafa Kemal'den hesap soran Meclis'ti. Mustafa Kemal Paşa'yı, Mustafa Kemal Paşa'nın silah ve düşünce arkadaşlarını, ilk Meclis'in öğelerini her gün ar- tan saygılarla anıyoruz. • • • Türkiye'de Kürt sorunu bugüne kadar yasaklar nedenty- le tartışılamadı. Örneğin "Şeyh Sait AyaJdanması" konusun- da genç kuşakların bilgi sahibi olmalan olanaksızdır. Nasturi Ayaklanması... Şeyh Sait Ayaklanması ve Musul sorunu. Bu üç olayı bilmeden Kürt sorununun dününü anlamaya olanak yoktur. Kürt sorunu birdenbire çıkmadı. Bu sorunun anlaşılıp al- gılanması, bu olayların derinlemesine incelenmesine, tar- tışılmasına bağlıdır. Sevr'i ve Lozan'ı, o günlerin emperyalist güçlerini bilme- den bu ofaylar nasıl anlaşılır? Tarihi yok saymak devtetler için bir "erken bunama" halidir. Her sorunun dünü, bugünü ve yarını vardır. Sevr de Kürt sorununda bir kilometre taşıdır. Efe özal'ın düğün davetiyeleri sorun olmuş. Düğüne cağ- rılmayanlar çok üzülmüşler. Yabana atılmayacak bir önerimiz var: Düğün davetiyeleri "hamiline yazılı senet" olarak kulla- ntlsın. Davetiyelerin satışından elde edilecek gelirierle de borsada Efe adına yeni hisse senetleri alınsın. "Efelik" böyle olur...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear