16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 MART 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 'Erkek dünyası'ndaşiddete maruz kalan kadınlar 'kadın evleri'ne başvuruyor Dayağa karşı sığmaktstanbul'da çabşmalannı sürdüren üç 'kadın sığınağı' ya da 'kadın evi' var: Bakırköy Belediyesi 'Kadm Sığmak Evi', Şişli Belediyesi 'Kadın Evi' ve 'Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı*. Bu kuruluşlar, psikolojik danışmanlıktan hukuki yardıma, iş bulmaktan kalacak yer bulmaya uzanan faaliyetler içerisinde. Tüm sığınaklarda öncelikle kadınların 'bir kez daha denemeleri' sağlanmaya çalışılıyor. NİLGÜN TOPTAŞ Türkıye'de 80 sonrası hızla yükselen kadın ha- reketi, kadın sorunlanna giderek daha duyarhkla sahip çıktı ve sosyal yaşamda ağırlığını koydu. Bu duyarlıüğın sonucu olarak "Aynmabga Kar- şı Kadın Dernegi"nin öncülüğunde "Dayaga Hayır" kampanyası başlanldı. Değişik kesimler- den kadınlann oldukça genış katılımırun sağlan- dığı "Dayaga hayır" hareketleri şimdilik sayısı üç olan, ancak hızla artması beklenen "kadın evi" ve "kadın sığınaklan"nı doğurdu. Şu anda Istanbul'da çalışmalannı sürdüren üç "kadn afuıagı" ya da 'kadın evi" var. Eylül 90'da açüan Bakırköy Belediyesi "Kadın Sıfı- nak Evi", yine aynı ay içinde açılan Şişli Bele- diyesi "Kadın Evi" ve Kasım 90'da açılan "Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı". Kadın sığınaklan ya da evlerinin kunıluş amaçlan temelde aynı, şiddete maruz kalan ka- dına sahip çıkmak, tek başına ayakta durabil- mesini sağlamak, bunun için de psikolojik da- nışmanlıktan hukuki yardıma ve iş ya da sığı- nacak bir yer bulmaya uzanan bir uğraş.., Faaliyete ilk geçen Bakırköy Belediyesi "Ka- dın Sığınak Evi" belediye bünyesindeki "Kadın Haklan Dauşmanl]gı"nın çalışma programı içinde yer almış. Başkanlığını da Bakırköy Be- lediyesi "Kadm Haklan Danışmanı" Uğnr Dhan yürütüyor. "Feminist" olduğunu söyleyen tlhan, sığınağın amacı, çalışmaları ve sorunlan konu- sunda şunlan aıılatıyor: "Dayak ttlkemizde oldokça yaygın bir olay, karakolda, sokakta, cezaevinde. Ancak bir de görünmeyen dayak var, bu da aile içinde yaşa- nan dayak ve maruz kalan da kadın tabii. Şuıa dikkat çekmek isterim kadın burada sadece 'kadın' oldugundan doiayı şiddete maruz kalı- yor. Beace hakaret de siddettir. Ük tokata, Uk kakarete tepki gösterümeti. Kadınlanmız, 'ço- cuklan büyüteyim', 'boşanırsam nasıl geçini- rim?' 'dost akraba ne der?' gibi düşünceJerk 'so- nunadek 'bekiiyoriar. Yani kendileri psikolejik ve fizik olarak tamamen çökene kadar dayanı- yortar..." Şişli Belediyesi "Kadın Evi" de 2-3 aydır faa- liyette. Şişli Belediyesi Basın ve Halkla tlişkiler Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş. Başkanlığını, Girik'in yardımcılanndan Cemile Tan'ın yaptı- ğı 'Kadın Evi'nin müdürü Feyman Aksal, da- nışman programcısı ise Servet Demirtaş. Cemile Tan, Kadın Evi'nin kuruluş nedenini şöyle açıklıyor: "Seçtan döneminde kaduüanmı- za birçok söz verdik. Bunlardan biri de şiddete maruz kalan, kimsesi olmayan kadına, yaşamı- nı stirdürebilecegi 'gıivenilir bir yer' saglamak- ü." "Sığınak" kelimesini, kadın açısmdan küçül- tücu bulduklanndan, "Kadın Evi" demeyi ter- cih ettiklerini belirten Tan, "Bizim üç ayük bir sttremiz var. Bu süreden önce ailesiyle bansıp gi- den oluyor ya da duruma gore bu sureyi nzata- biliyoruz. Bazen ihtiyacı olmayanlar da başvu- rabiliyor. Değişik istismarlar oluyor. Biz bir araştırmadan sonra alıyornz." Mor Çatı ise bir vakıf ve başkanı Av. Canan Arın'ın ifadesine göre "Hiçbir kurulnş ya da si- yasi partiye baglı degil. Çünku siyasi partüer, se- çimle geür ve gider. Her gelen parti egünnine gö- re kuruluşlan etkileyebiiir." Vakfın başkanlığını da yürûten Canan Ann evinde şiddete manız kalan ve hakkını aramaya kalkışan kadına neler olduğunu şöyle anlatıyor: " Dayak yiyen ya da yıHarca şiddeti yaşayan ka- dının ilk başvuracağı yer mahalle karakoludnr. Polislerin çogunun tavn olumsuzdur. 'Bu aile so- runu, bizi ilgilendirmez' diye kadına çıkışıriar. Hatta bir keresinde bir polis tam olarak şöyle demiş: "Demek hakkını arıyorsun. Ben karımın iki dizini birden kırdım. Çok şikâyetçiysen git kendini Boğaz Köprüsü'nden at. Kadın sığınağı ya da evlerine bugüne dek top- lam 500 resmi başvuru olmuş. Bakırköy Kadın Sığınağı'nda halen 32, Şişli Kadın Evi'nde ise 20 kadın banndınlıyor. Rakamlann ortaya koydu- ğu bir ilginç sonuç da dayak yiyen kadın ve da- yak atan kocalann sanıldığı gibi yalnızca alt eği- tim ve kültür kesiminden gelmediği. Dayak yi- yen ve atan muhendis, mimar, doktor, öğret- men, öğretim üyesi kadın ve kocalar da var. Tum kadın sığınaklannda öncelikle kadınla- rın koca ya da aıleleriyle banşmalan ve "bir kez daha denemeleri" sağlanmaya çalışılıyor. Bun- da oldukça da başanlı olunmuş, ancak yetkili- ler bu tür olaylarda kadını uzaktan izlediklerini de belirtiyorlar. Bu olanak yoksa kadın saglık kontrolünden geçirildikten sonra "rnhu iyUeştirilmeye" çalışılıyor. Psikolojik ve psiki- yatrik yardım, grup terapileri uygulamyor. Bir kadının gece yolculuğu Senin yalnız başına sokakta ne isin var? IŞIL ÖZGENTÜRK "Yapayamız, kadın başına bu sokakta ne işin var, hem de geceyansı? Söyle ne işin var!" Bümiyor musun, tstanbul ge- celeri her zaman korkutucu- dur. Hele böyle kadın başına ya- payalnız dolaştığmda, artık işin hiç önemli değil, bu kentin so- kakları senın için birer korku filmi mekânına dönuşür. Yüre- ğinde görünmez olma isteği, ses- siz adımlarla ilerlerken apart- man girişlerinden, o karanlık kuytulardan her an birinin fır- layıp yolunu kesebileceğini dü- şünürsUn. Köşe başında duran farlan söndürülmUş, içinde si- gara alevinin bir yanıp bir sön- duğu araba saria ansızın Ame- rikan dızilerinın en can alıcı sal- dırı sahnelerinı, kırılan kapıla- Rahatsız edilmeyi, saldınyı ve ölumü hak etmiştir. Toplumdaki bu önyargı, sa- dece mahallenin girip; çıkanını izleyen 'namus bekçileri' için değil, basın ve diğer medya or- ganları için de bulunmaz bir malzemedir. Yalnız yaşayan bir genç kadın öldürülmüş ya da evinde ölü bu- lunmuşsa... Yaşasın, işte suçlu yakalanmıştır. Canım o.her şeyi hak etmiş- tir. Yalnız mı yaşıyorsun, çek cezanı! Artık o kişinin özel ha- yatı, kişi haklan gibi kavramla- ra yer yoktur. Vur abahya! Ma- dem ki yalnız, madem ki büyuk çoğunluğun değerlerinin dışın- da, madem ki ailesinin ya da kocasımn dizi dibinde değil o halde o cezahdır. Her turlü dav- ranışa layıktır. Yalnız bir kadın olmak neredeyse suçlu oLmakla eşdeğerlidir. Cümle âlem kabul etmiştir ki yalnız kadın potansiyel suça teşvik unsurudur. Rahatsız edilmeyi, saldırıyı ve ölümü hak etmiştir. Toplumdaki bu önyargı sadece mahallenin girip çıkamm izleyen 'namus bekçileri' için değil, basın ve diğer medya organlan için de bulunmaz bir malzemedir. n, tecavuz edilen kadınları anımsatır. Soluğunu tutar, yolu uzat- mak pahasına hemen yan soka- ğa saparsın. tstanbul'da arabalı yalnız ka- dın olmak da zordur. Direksi- yondaki yalnız kadm gece canı sıkılan, kafa bulmaya çalışan diğer erkek arabalar için bulun- maz bir eğlence kaynağıdır. Kurdun kuzuyla oynaması mi- sali köşede sıkıştınlır, takip edi- lir, surekli yakılan uzun kısa farlarla şaşırtdırsın. Can havliy- le en yakın karakola sığınmanın da hiçbir faydası yoktur. De- neylerinle bilirsin ki gece yansı korku ve panik içinde karakol kapısı vuran kadın hiç de hoş karşılanmaz. Butün bakışlarda aynı ortak duygu okunur: "Senin de böyle yalnız başı- na geceyansı sokakta ne işin var?" Yalnız olmak, yalnız bir ka- dın olmak neredeyse suçlu ol- makla eşdeğerlidir. Cumle âlem kabul etmiştir ki yalnız kadın, potansiyel suça teşvik unsuru- dur. Analar kızlarına, ağabeyler bacılanna örnek gösterirler: "Gördün mii evladım, gör- dün mii bacım öyle tek başına bir eve çıkmak olmaz. Sürüden aynlanı kurt kapar, bem bun- dan böyle sekizden sonra eve gelmek yok. Saat sekiz, kapm çalacaksın." Ve bir yerlerde gencecik üni- versiteli bir kız yaşamında haz aldığı pek çok şeyden, korku dolu sokaklar ve bu yaygın de- ğerler nedeniyle vazgeçer. Uta- mp sıkılarak söylediği "Arka- daşlar, kusura bakmayın, ben artık tiyatro provalanna gele- meyeceğim, ailem geceleri so- kakta olmama izin vermijor" sözcuklerinden bın pişman evin yolunu tutar. Günler geçer, pişmanlık, ye- rini güvenceye, çoğiınluk içinde yer almanın ranathğına bırakır. İşte boyle böyle yasaklar, standart olanlar yaşamımıza gi- rer. Bize sokaklan yasaklarlar, sokaklarla birlikte surprizli bir yaşam, beklenmedik sevinç an- ları, insanlar, acılar yasaklanır. Yaşam tekdüze bir çizgiye ken- diliğinden geçiverir. Kadınlar Günü için ne dediler?lurgut Özal (Cumhurbaşkam)— Dünya Kadınlar Günü'n- de Türk kadını için hakça olmayan tüm davramşları redde- derken sorunlannın çözümü için siyasi hayatımızda kendile- rinin daha etkin bir şekilde seslerini duyurmalanm salık ve- riyorum. YUdmm Akbnlut (Başbakan)— Ekonomik ve sosyal bakım- dan toplumumuzda önemli roller üstlenen kadınlanmızın her alanda karşılaştığı sorunların devlet eliyle çözümünde başlı- ca amacımız Türk kadınının toplumumuzda layık olduğu yeri almasım sağlamaktu". YUmaz HocaoğJu (TBMM Başkanvekili)— TBMM kadın haklarının çok daha yüksek düzeylere çıkanlması ve gelişti- rilmesi yönünde üzerine düşen görevi her zaman yerine ge- tinneye hazırdır. Cemfl Çiçek (Aileden sorumlu Devlet Bakanı)— Kadının toplumumuzda karşılaştığı problemlerin halli, bu problem- lerle ılgili bilimsel çabşmalann yapılması için yoğun çabalar sarf edıunektedir. Erdal tnönü (SHP Genel Başkanı)— Turkiye nflfusunun yansını oluşturan kadınlara demokrasinin güvencesi olarak sivasal yaşamdaki yerlerini vermekte daha fazla gecikilmemesi gerekir. Kadınlarımızı Iaik, demokratik devletin en sağlam bekçileri olarak görüyoruz. __ Sükyman Demird (DYP Ğenel Başkanı)— Kadınlar top- lumun onurudur. Türkiye*de kötü idareye en büyuk şaman indiren kesim de kadınlardır. Siyasi devirleri açıp kapatanlar kadınlardır. Kadınlara müjdem var. Baharla birlikte siyaset- te de havalar açacak. Bütün bunları Ataköy Mari- na'dan bindiğim bir taksinin içinde duşunuyorum. İstanbul kentinde uzun bir gece yolculu- ğundan sonra Göztepe'deki evi- me varacağım. Bir takside ol- mama bunca yaşıma rağmen te- dirginim. En ciddi yuzümle otu- ruyorum, en ufak bir hareket yapmaktan çekiniyorum ve yol inanılmaz bir biçimde uzuyor. Birden o gelip yanı başıma otunıyor. Gencecik bir kız, bir üniversite öğrencisi. 'Balgın' bu. Gunlerce gazetelerin birin- ci sayfasında onun fotoğrafını gördüm, yanılmam mümkün değil. O öldürüldu. ölumüyle il- gili bütün haberlerde Balgın'ın bir evde tek başına yaşadığı özellikle vurgulandı. Soruştur- manın gizliliği, özel yaşamın kutsallığı gibi kavramlar defa- larca çiğnenerek Balgın'ın en özel duygulannı yazdığı am def- terleri deşifre edildi. Balgın usulcacık yanımdan aynlıyor. Ben köprülerden, ge- niş caddelerden geçiyorum... Işıksız bir kent İstanbul. Ne- şesız bir kent, sevgısız de. Kırk beş dakikadır yoldayım, el eie tutuşmuş, keyifle, neşeyle yurü- yen tek bir çıfte rastlamıyorum. Şarkı söyleyen birileri de yok. Ansızın yanı basımda biri gu- lüyor. Yıllar öncesinden bir ar- kadaşım, onun da yuzunde kı- nşıklar olmuş, saçlan aklaşmış, "Hangi neşeden söz ediyorsun sen?" diyor, "YıHarca bu ken- tin sokaklannda başka biri gibi yaşadım ben. Her akşam evden çıkarken başıma bir eşarp bag- ladım, elime mutlaka o eski ebe çantalanndan birini aldım. Uzun bir palto gijdim. Yıizum- deki boyalan sildim... Beni gö- ren şöyle düşıinsun istiyorum: 'Bu kadın başka canım, belli bir iş için, önemli bir durum için, böyle geceyansı sokağa çıkmış.' Sırtımı da iyice kamburlaştmr- dım. Yaşlı, hanım hanımcık bi- ri, her zaman korunaklıdır. Sen neşeden, ışıklardan soz ediyor- sun, nerede, biz kadınlar bepi- miz göze çarpmamak için, kay- bolmak için çaba harcadık, bi- raz daha rahat etmek için..." Haklı, neşeye, özgürluk ve bağımsızlık duygusuna vurgun olmak bu ulkede tehlikeli. Bü- tün bunlar için ağır bedeller ödeniyor... Onu da böyle suçladılar. Genç ve güzel bir kadındı. Ya- şama, insanlara, dostlanna düş- kündü. Hayatı güzelleştiren her şeyi seviyordu. Bir kalp krizi so- nucu yalnız yaşadığı evinde öldu. Gazetelerden bazıları hiçbir sorgulama ve soruşturmayı bek- lemeden bunu bir cinayet, özel- likle de bir aşk cinayeti olarak verdiler. Sanatı ve neşeyi sevme- sini bir suç olarak gösterdi- ler. Bir polis şöyle dedi ve man- şetlere geçti: "Cinayet sadece gecekondn- larda işlenir diye bir kural yok. İstanbul'u mantar gibi saran en- tel barlarda da bir sürü sapık eğiiim taşıyan insan dolaşıyor." Evet, onu da boyle suçladılar. Leyla tleri rahatsızlığından do- layı öldüğunde toplumdaki de- ğer yargıları bir gazeteci, bir po- lis aracılığıyla harekete geçmiş ve bir genç kadın öncelikle yal- nız yaşadığı, bir aydın olduğu, ınsanları ve yaşamı sevdiği için dolaylı olarak suçlanmış, bu ölumun mutlaka bir cinayet ol- ması gerektiğıne, aykırı olanın cezasım çekmesi düşüncesiyle btr çırpıda karar verılmişti. İşte böyleydi. Bu kentte sokaklara çıkmak tehlikeliydi. Hiç kuşkusuz bu tehlikenin bedelini daha uzun yıllar paça- lannın kirlenmesıne aldırmadan sokağa çıkanlar ödeyecekti. mart giinlerinde yapılan 91-92 ^ m o d a defileleri "kadın günü"ne rastta- ması bakımından ayn bir renk taşıyordu. MUano'da düzenlenen defilede dikkatler ünlü modacı Giorgio Armani'nin modelleri üzerine toplanmışü. Armani mini etekler ve dekolte bluzlarla do- lu kreasyonuyla bn yıl kadınlann oldukça 'seksi' gezeceği mesajını veriyordu. Gecenin en çok alkış toplayan kıyafeti ise yine Annani'nin yırtmaçlı mini etek ustiıne, altın yaldızlı ve göğüsİere hafif bir pencere bırakan özgun ceketinden oluşan modeliydi. (Fotoğraf: AP) DUNYADA BUGÜN ALtSİRMEN Bir Çağrı Akşamüstü koğuşun kapısı açıkjığında, Tatû sevinçle hay- kırarak gırdı içeri: — Eve gidiyorum, eve... Delikanlı, "kaçakçılar koğuşu" denen Sağmalcılar C-16'daki arkadaşlarına. tahliyesini haber veriyordu. O anda çoğu kişı, sevinçle kıskançlığı birlikte yaşadı. Hapishanede her gün aynı değildir. Umutlar günleri kısaltır, heyecanı arttınr. Ama umut ne denli hoş ve insanın içini ısıtıcıysa o denli de tehlikelidir. Büyük umutlar koğuşlarda şenlik yaratır. Büyuk umutsuz- luklar ise hapishanelerde patlamalara, ayaklanmalara kadar varan dayanılmaz gerginlıklere yol açar. Onun için içerideki insanların umutlanyla fazla oynanma- rnalıdır. Onları ne umutsuzluğun koyu karanlığına, ne de sonra- dan boş çıkacak umutların çılgınlığa varacak coşkusuna K- mek gerekir. 1982 yılının kasım ayında, biz Maltepe'den Sağmalcılar'a giderken rahatsızlığı dolayısıyla hapishanenin hastanesine sevk edılen rahmetli Orhan Apaydın'a bir ara — Orhan Abi, oradakilerle konuşurken af konusunda dik- katli ol, demiştim. Sormuştu: — Ne gibi? — Sen hukukçusun, baro başkanısın sana sık stk af ile ilgili sorular soracaklar. — Eeee? — Onlara boş yere umut verme, ama tümden de umut- suzluğa düşürme. Sonra ekledim: — Hep söylersin "Bunlar af çıkarmaz", diye. Onlara boy- le şeyier söyleme, kesin tarih vermeden, getecekte bir af ola- sılığının her zaman düşünülebıleceginı söyle ki tumden umut- lan kınlmasm, ama çabucak düş kırıklığma da ugramasırv lar. Sonra iki tutukluluk ve hapislik arasındaki dönemimizde bir gûn Salacak sırtlarmdan Istanbul'a bakarak içerken ba- na başından geçenleri anlatmıştı. Gerçekten bir gün mah- kûmlardan biri, kendisine bir gazete haberine dayanarak sor- muş... — Af çıkıyor galiba Orhan Bey. Bizim Doğrucu Davut Orhan Ağabey hemen düzettmiş: — O yazılanlann af ile ilgisi yok. Bu adamlar af çıkarmaz. Bunun üzerine de lumpen yurttaşın öfkesı sanki affı çıkar- mayan oymuş gibi Orhan Apaydın'a yönelmiş. Olayı zor ön- lemişler. Hapishaneleri bilenler, af vaadinın orayı nasıl kanştırdığı- nı, ne dalgalanmalara yol açtığını yakından görmüşlerdir. Ama bir ülkede sorumsuzluk egemen oldu mu, her konu- da insanlarla oynanıyor. Son zamaniarda 141-142 ve 163. maddeierin kaldınlma- sı, böylelikle düşünce suçu ayıbından toplumun kurtanlma- sının yanı sıra genel af konusunda da iktidarda doruktan baş- layarak çok sözler soyleniyor, ama hiçbir ciddi girişimde bu- lunulmuyor. Bu davranış çok ciddi bunalımlara yol açacak bir sorum- suzluktur. Aynı zamanda, usta ve ünlü bir ceza avukatı da olan, do- layısıyla cezaevleri gerçeğini yakından bilen İstanbul Baro- su Başkanı Turgut Kazan, önceki gün yaptığı basın açıkla- masında işkencenin hâlâ sürmekte olduğunu, son günler- *de imzalanan bunca anlaşmaya karşın, "gozattına alınan sa- nıkların (her nedense) emniyet binalanndan attayıp kendi- lerini öldürdüklerini" belirtip işkenceye bir an önce son ve- rilmesinı istedikten sonra 141-142 ve 163. maddeierin kal- dınlması konusundaki demeçlerte nasıl insanlann umutlanyla oynandtğını vurguluyor, fıkır suçu ayıbından bir an önce kur* tulmamız için somut adımlann artık atılması zamanı geldiği- ni açıklıyor, "Ülkemizde bir yandan bir komünist partisi ku- rulur, liderierı propaganda gezilerine çıkariar, toplantılar ya- parlar, ANAP Genel Başkan Yardımcısı, komünist partisinin kongresine katılıp başanlar dilerken komünist örgüt oluştur- duklan veya komünizm propagandası yaptıkları iddiasıyla as- keri müdahalenin mahkemelerınde 1000 yıla kadar hapis ce- zalarına çarptırılmış olan insanların 10-12 yıldan beri hapis- lerde çürümekte olmasının isyan ettirecek bir adaletsizlik olduğunu" haykırıyordu. Sayın Turgut Kazan aynı zamanda af tartışmasının baş- latılmasının ama bu alanda somut adımlar atılmamış olma- sının yaratacağı tehlikeyi de vurguluyor ve hukuki engelle- rin aşılması için İstanbul Barosu olarak her türtü yardıma ha- zır olduklarını belirtiyordu. Çağrı son derecede yerinde ve yaşamsaldı. Çağrıyı okuyunca, her şeye karşın gülümsedim. Ben aynı zamanda avukatım ve dostum olan Turgut Ka- zan'ı zaman zaman denizi olmayan ülkelerin amirallerine benzetirdim. Ertesi günkü basın toplantisında, Danıştay kararianrnn yû- rütme tarafından uygulanmamasının vıllarca yakınma konusu olduğu ülkemizde, şımdı İstanbul Barosu Başkanı'nın aynı kararların yargı tarafından da tanınmamasından yakındığını görünce telefona sarıldım ve Kazan'' aradım. — Turgutçuğum dedim, hukukun bunca çiğnendiği bir ül- kede avukatlan, hukukçuları ve baro başkanlarını denizsiz devletin amiraline benzetmekte haksız mıyım? DÜZELTME: Dünkü yazımın ikınci paragrafının son tümce- si "50 yaşındaysanız ya da daha fazlaysanız..." yerine "30 yaşındaysanız" diye başlamış. 30 yaşımı geçeli 20 yıl oldu- ğu için tümce tümüyle anlamsızlaşıyor. Doğrusu 50 yaşın- daysanız olacaktı. Düzeltirim. A.S. Kadın haklarına katkılarından doiayı Velidedeoğlu'na plaketğ İSTANBUL (AA) — 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlik- leri çerçevesınde, Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'na, "Atatürk Uke ve devrimleriyle kadın haklan savunuculuğu- 'ndan dolayı, SHP II Kadın Ko- misyonu'nca plaket verildi. Ord.Prof. Velidedeoğlu, Göztepe'deki evinde düzenle- nen törende yaptığı konuşma- da, kadın haklannın çok önem- li bir konu olduğunu kaydede- rek "Bu nedenle plaketinizi ka- bul ediyonım. Bu benim kabul ettiğim son plaket Çünkü, memlekette bir plaket enfbsyo- nu var. Sizin verdiginiz plaketi iftiharla kabul ediyonım. An- cak biliyorsunuz nerede enflas- yon varsa o seyin degeri düşer" dedi. Kadın bilincinin yüksek ol- masının, gelecek kuşaklann ye- tişmesinde buyuk önemi bulun- duğunu, kadının bilinçli okna- ması halinde laikliğin elden gi- deceğini savunan Velidedeoğlu, "Din, vicdan sornnudıır. An- cak laiklik dinsizlik değildir" diye konuştu. Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri BUGUN • Beykoz Belediyesi'nin düzenlediği panel, saat 13.00'te Belediye Düğün Salonu'nda. Beykoz Belediye Başkanı'nın yöneteceği panele, Ayla Akbal, Reha Isvan ve Aysel Kambur konuşmacı olarak katılacak. • SHP İstanbul II Kadın Komisyonu'nun düzenlediği "8 Mart'ı Kutlama" Şenliği, 13.00'te Kadıköy Caferağa Spor Salonu'nda başlayacak. Prof. Dr. Aysel Çelikel, İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan ve Yaşar Seymen'in konuşmacı olarak katılacağı kutlama töreninde, sanatçılar Bilgesu Erenus, Gülsen Tüncer, Candan Sabuncu, Gülsüm Akyüz, Murat Alper Cansu da bulunacak. YARIN Galatasaray'ın ulusumuza büyük bir sevinç yaşatarak Avrupa Kupalan'nda yarıfinale çıktığı yılı hatırlıyor musunuz? • Fatih Belediyesi, The Marmara OtePde düzenlediği Atatürk, Moda ve Sanat' defilesiyle Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayacak. • Beykoz Belediyesi'nin 8 Mart'ı kutlama etkinlikleri kapsamında An Sineması'nda saat 16.00'da "Kanlar Koğuşu", saat 18.00'de de "Karartma Geceleri" fılmleri gösterilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear