Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 MART 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
'Erkek dünyası'ndaşiddete maruz kalan kadınlar 'kadın evleri'ne başvuruyor
Dayağa karşı sığmaktstanbul'da çabşmalannı sürdüren üç 'kadın sığınağı' ya da
'kadın evi' var: Bakırköy Belediyesi 'Kadm Sığmak Evi',
Şişli Belediyesi 'Kadın Evi' ve 'Mor Çatı Kadın Sığınağı
Vakfı*. Bu kuruluşlar, psikolojik danışmanlıktan hukuki
yardıma, iş bulmaktan kalacak yer bulmaya uzanan
faaliyetler içerisinde. Tüm sığınaklarda öncelikle kadınların
'bir kez daha denemeleri' sağlanmaya çalışılıyor.
NİLGÜN TOPTAŞ
Türkıye'de 80 sonrası hızla yükselen kadın ha-
reketi, kadın sorunlanna giderek daha duyarhkla
sahip çıktı ve sosyal yaşamda ağırlığını koydu.
Bu duyarlıüğın sonucu olarak "Aynmabga Kar-
şı Kadın Dernegi"nin öncülüğunde "Dayaga
Hayır" kampanyası başlanldı. Değişik kesimler-
den kadınlann oldukça genış katılımırun sağlan-
dığı "Dayaga hayır" hareketleri şimdilik sayısı
üç olan, ancak hızla artması beklenen "kadın
evi" ve "kadın sığınaklan"nı doğurdu.
Şu anda Istanbul'da çalışmalannı sürdüren üç
"kadn afuıagı" ya da 'kadın evi" var. Eylül
90'da açüan Bakırköy Belediyesi "Kadın Sıfı-
nak Evi", yine aynı ay içinde açılan Şişli Bele-
diyesi "Kadın Evi" ve Kasım 90'da açılan "Mor
Çatı Kadın Sığınağı Vakfı".
Kadın sığınaklan ya da evlerinin kunıluş
amaçlan temelde aynı, şiddete maruz kalan ka-
dına sahip çıkmak, tek başına ayakta durabil-
mesini sağlamak, bunun için de psikolojik da-
nışmanlıktan hukuki yardıma ve iş ya da sığı-
nacak bir yer bulmaya uzanan bir uğraş..,
Faaliyete ilk geçen Bakırköy Belediyesi "Ka-
dın Sığınak Evi" belediye bünyesindeki "Kadın
Haklan Dauşmanl]gı"nın çalışma programı
içinde yer almış. Başkanlığını da Bakırköy Be-
lediyesi "Kadm Haklan Danışmanı" Uğnr Dhan
yürütüyor. "Feminist" olduğunu söyleyen tlhan,
sığınağın amacı, çalışmaları ve sorunlan konu-
sunda şunlan aıılatıyor:
"Dayak ttlkemizde oldokça yaygın bir olay,
karakolda, sokakta, cezaevinde. Ancak bir de
görünmeyen dayak var, bu da aile içinde yaşa-
nan dayak ve maruz kalan da kadın tabii. Şuıa
dikkat çekmek isterim kadın burada sadece
'kadın' oldugundan doiayı şiddete maruz kalı-
yor. Beace hakaret de siddettir. Ük tokata, Uk
kakarete tepki gösterümeti. Kadınlanmız, 'ço-
cuklan büyüteyim', 'boşanırsam nasıl geçini-
rim?' 'dost akraba ne der?' gibi düşünceJerk 'so-
nunadek 'bekiiyoriar. Yani kendileri psikolejik
ve fizik olarak tamamen çökene kadar dayanı-
yortar..."
Şişli Belediyesi "Kadın Evi" de 2-3 aydır faa-
liyette. Şişli Belediyesi Basın ve Halkla tlişkiler
Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş. Başkanlığını,
Girik'in yardımcılanndan Cemile Tan'ın yaptı-
ğı 'Kadın Evi'nin müdürü Feyman Aksal, da-
nışman programcısı ise Servet Demirtaş.
Cemile Tan, Kadın Evi'nin kuruluş nedenini
şöyle açıklıyor: "Seçtan döneminde kaduüanmı-
za birçok söz verdik. Bunlardan biri de şiddete
maruz kalan, kimsesi olmayan kadına, yaşamı-
nı stirdürebilecegi 'gıivenilir bir yer' saglamak-
ü."
"Sığınak" kelimesini, kadın açısmdan küçül-
tücu bulduklanndan, "Kadın Evi" demeyi ter-
cih ettiklerini belirten Tan, "Bizim üç ayük bir
sttremiz var. Bu süreden önce ailesiyle bansıp gi-
den oluyor ya da duruma gore bu sureyi nzata-
biliyoruz. Bazen ihtiyacı olmayanlar da başvu-
rabiliyor. Değişik istismarlar oluyor. Biz bir
araştırmadan sonra alıyornz."
Mor Çatı ise bir vakıf ve başkanı Av. Canan
Arın'ın ifadesine göre "Hiçbir kurulnş ya da si-
yasi partiye baglı degil. Çünku siyasi partüer, se-
çimle geür ve gider. Her gelen parti egünnine gö-
re kuruluşlan etkileyebiiir."
Vakfın başkanlığını da yürûten Canan Ann
evinde şiddete manız kalan ve hakkını aramaya
kalkışan kadına neler olduğunu şöyle anlatıyor:
" Dayak yiyen ya da yıHarca şiddeti yaşayan ka-
dının ilk başvuracağı yer mahalle karakoludnr.
Polislerin çogunun tavn olumsuzdur. 'Bu aile so-
runu, bizi ilgilendirmez' diye kadına çıkışıriar.
Hatta bir keresinde bir polis tam olarak şöyle
demiş: "Demek hakkını arıyorsun. Ben karımın
iki dizini birden kırdım. Çok şikâyetçiysen git
kendini Boğaz Köprüsü'nden at.
Kadın sığınağı ya da evlerine bugüne dek top-
lam 500 resmi başvuru olmuş. Bakırköy Kadın
Sığınağı'nda halen 32, Şişli Kadın Evi'nde ise 20
kadın banndınlıyor. Rakamlann ortaya koydu-
ğu bir ilginç sonuç da dayak yiyen kadın ve da-
yak atan kocalann sanıldığı gibi yalnızca alt eği-
tim ve kültür kesiminden gelmediği. Dayak yi-
yen ve atan muhendis, mimar, doktor, öğret-
men, öğretim üyesi kadın ve kocalar da var.
Tum kadın sığınaklannda öncelikle kadınla-
rın koca ya da aıleleriyle banşmalan ve "bir kez
daha denemeleri" sağlanmaya çalışılıyor. Bun-
da oldukça da başanlı olunmuş, ancak yetkili-
ler bu tür olaylarda kadını uzaktan izlediklerini
de belirtiyorlar. Bu olanak yoksa kadın saglık
kontrolünden geçirildikten sonra "rnhu
iyUeştirilmeye" çalışılıyor. Psikolojik ve psiki-
yatrik yardım, grup terapileri uygulamyor.
Bir kadının gece yolculuğu
Senin yalnız başına
sokakta ne isin var?
IŞIL ÖZGENTÜRK
"Yapayamız, kadın başına
bu sokakta ne işin var, hem de
geceyansı? Söyle ne işin var!"
Bümiyor musun, tstanbul ge-
celeri her zaman korkutucu-
dur. Hele böyle kadın başına ya-
payalnız dolaştığmda, artık işin
hiç önemli değil, bu kentin so-
kakları senın için birer korku
filmi mekânına dönuşür. Yüre-
ğinde görünmez olma isteği, ses-
siz adımlarla ilerlerken apart-
man girişlerinden, o karanlık
kuytulardan her an birinin fır-
layıp yolunu kesebileceğini dü-
şünürsUn. Köşe başında duran
farlan söndürülmUş, içinde si-
gara alevinin bir yanıp bir sön-
duğu araba saria ansızın Ame-
rikan dızilerinın en can alıcı sal-
dırı sahnelerinı, kırılan kapıla-
Rahatsız edilmeyi, saldınyı ve
ölumü hak etmiştir.
Toplumdaki bu önyargı, sa-
dece mahallenin girip; çıkanını
izleyen 'namus bekçileri' için
değil, basın ve diğer medya or-
ganları için de bulunmaz bir
malzemedir.
Yalnız yaşayan bir genç kadın
öldürülmüş ya da evinde ölü bu-
lunmuşsa... Yaşasın, işte suçlu
yakalanmıştır.
Canım o.her şeyi hak etmiş-
tir. Yalnız mı yaşıyorsun, çek
cezanı! Artık o kişinin özel ha-
yatı, kişi haklan gibi kavramla-
ra yer yoktur. Vur abahya! Ma-
dem ki yalnız, madem ki büyuk
çoğunluğun değerlerinin dışın-
da, madem ki ailesinin ya da
kocasımn dizi dibinde değil o
halde o cezahdır. Her turlü dav-
ranışa layıktır.
Yalnız bir kadın olmak neredeyse suçlu oLmakla
eşdeğerlidir. Cümle âlem kabul etmiştir ki yalnız
kadın potansiyel suça teşvik unsurudur.
Rahatsız edilmeyi, saldırıyı ve ölümü
hak etmiştir. Toplumdaki bu önyargı sadece
mahallenin girip çıkamm izleyen 'namus
bekçileri' için değil, basın ve diğer medya
organlan için de bulunmaz bir malzemedir.
n, tecavuz edilen kadınları
anımsatır.
Soluğunu tutar, yolu uzat-
mak pahasına hemen yan soka-
ğa saparsın.
tstanbul'da arabalı yalnız ka-
dın olmak da zordur. Direksi-
yondaki yalnız kadm gece canı
sıkılan, kafa bulmaya çalışan
diğer erkek arabalar için bulun-
maz bir eğlence kaynağıdır.
Kurdun kuzuyla oynaması mi-
sali köşede sıkıştınlır, takip edi-
lir, surekli yakılan uzun kısa
farlarla şaşırtdırsın. Can havliy-
le en yakın karakola sığınmanın
da hiçbir faydası yoktur. De-
neylerinle bilirsin ki gece yansı
korku ve panik içinde karakol
kapısı vuran kadın hiç de hoş
karşılanmaz.
Butün bakışlarda aynı ortak
duygu okunur:
"Senin de böyle yalnız başı-
na geceyansı sokakta ne işin
var?"
Yalnız olmak, yalnız bir ka-
dın olmak neredeyse suçlu ol-
makla eşdeğerlidir. Cumle âlem
kabul etmiştir ki yalnız kadın,
potansiyel suça teşvik unsuru-
dur.
Analar kızlarına, ağabeyler
bacılanna örnek gösterirler:
"Gördün mii evladım, gör-
dün mii bacım öyle tek başına
bir eve çıkmak olmaz. Sürüden
aynlanı kurt kapar, bem bun-
dan böyle sekizden sonra eve
gelmek yok. Saat sekiz, kapm
çalacaksın."
Ve bir yerlerde gencecik üni-
versiteli bir kız yaşamında haz
aldığı pek çok şeyden, korku
dolu sokaklar ve bu yaygın de-
ğerler nedeniyle vazgeçer. Uta-
mp sıkılarak söylediği "Arka-
daşlar, kusura bakmayın, ben
artık tiyatro provalanna gele-
meyeceğim, ailem geceleri so-
kakta olmama izin vermijor"
sözcuklerinden bın pişman evin
yolunu tutar.
Günler geçer, pişmanlık, ye-
rini güvenceye, çoğiınluk içinde
yer almanın ranathğına bırakır.
İşte boyle böyle yasaklar,
standart olanlar yaşamımıza gi-
rer. Bize sokaklan yasaklarlar,
sokaklarla birlikte surprizli bir
yaşam, beklenmedik sevinç an-
ları, insanlar, acılar yasaklanır.
Yaşam tekdüze bir çizgiye ken-
diliğinden geçiverir.
Kadınlar Günü
için ne dediler?lurgut Özal (Cumhurbaşkam)— Dünya Kadınlar Günü'n-
de Türk kadını için hakça olmayan tüm davramşları redde-
derken sorunlannın çözümü için siyasi hayatımızda kendile-
rinin daha etkin bir şekilde seslerini duyurmalanm salık ve-
riyorum.
YUdmm Akbnlut (Başbakan)— Ekonomik ve sosyal bakım-
dan toplumumuzda önemli roller üstlenen kadınlanmızın her
alanda karşılaştığı sorunların devlet eliyle çözümünde başlı-
ca amacımız Türk kadınının toplumumuzda layık olduğu yeri
almasım sağlamaktu".
YUmaz HocaoğJu (TBMM Başkanvekili)— TBMM kadın
haklarının çok daha yüksek düzeylere çıkanlması ve gelişti-
rilmesi yönünde üzerine düşen görevi her zaman yerine ge-
tinneye hazırdır.
Cemfl Çiçek (Aileden sorumlu Devlet Bakanı)— Kadının
toplumumuzda karşılaştığı problemlerin halli, bu problem-
lerle ılgili bilimsel çabşmalann yapılması için yoğun çabalar
sarf edıunektedir.
Erdal tnönü (SHP Genel Başkanı)— Turkiye nflfusunun
yansını oluşturan kadınlara demokrasinin güvencesi olarak
sivasal yaşamdaki yerlerini vermekte daha fazla gecikilmemesi
gerekir. Kadınlarımızı Iaik, demokratik devletin en sağlam
bekçileri olarak görüyoruz. __
Sükyman Demird (DYP Ğenel Başkanı)— Kadınlar top-
lumun onurudur. Türkiye*de kötü idareye en büyuk şaman
indiren kesim de kadınlardır. Siyasi devirleri açıp kapatanlar
kadınlardır. Kadınlara müjdem var. Baharla birlikte siyaset-
te de havalar açacak.
Bütün bunları Ataköy Mari-
na'dan bindiğim bir taksinin
içinde duşunuyorum. İstanbul
kentinde uzun bir gece yolculu-
ğundan sonra Göztepe'deki evi-
me varacağım. Bir takside ol-
mama bunca yaşıma rağmen te-
dirginim. En ciddi yuzümle otu-
ruyorum, en ufak bir hareket
yapmaktan çekiniyorum ve yol
inanılmaz bir biçimde uzuyor.
Birden o gelip yanı başıma
otunıyor. Gencecik bir kız, bir
üniversite öğrencisi. 'Balgın'
bu. Gunlerce gazetelerin birin-
ci sayfasında onun fotoğrafını
gördüm, yanılmam mümkün
değil. O öldürüldu. ölumüyle il-
gili bütün haberlerde Balgın'ın
bir evde tek başına yaşadığı
özellikle vurgulandı. Soruştur-
manın gizliliği, özel yaşamın
kutsallığı gibi kavramlar defa-
larca çiğnenerek Balgın'ın en
özel duygulannı yazdığı am def-
terleri deşifre edildi.
Balgın usulcacık yanımdan
aynlıyor. Ben köprülerden, ge-
niş caddelerden geçiyorum...
Işıksız bir kent İstanbul. Ne-
şesız bir kent, sevgısız de. Kırk
beş dakikadır yoldayım, el eie
tutuşmuş, keyifle, neşeyle yurü-
yen tek bir çıfte rastlamıyorum.
Şarkı söyleyen birileri de yok.
Ansızın yanı basımda biri gu-
lüyor. Yıllar öncesinden bir ar-
kadaşım, onun da yuzunde kı-
nşıklar olmuş, saçlan aklaşmış,
"Hangi neşeden söz ediyorsun
sen?" diyor, "YıHarca bu ken-
tin sokaklannda başka biri gibi
yaşadım ben. Her akşam evden
çıkarken başıma bir eşarp bag-
ladım, elime mutlaka o eski ebe
çantalanndan birini aldım.
Uzun bir palto gijdim. Yıizum-
deki boyalan sildim... Beni gö-
ren şöyle düşıinsun istiyorum:
'Bu kadın başka canım, belli bir
iş için, önemli bir durum için,
böyle geceyansı sokağa çıkmış.'
Sırtımı da iyice kamburlaştmr-
dım. Yaşlı, hanım hanımcık bi-
ri, her zaman korunaklıdır. Sen
neşeden, ışıklardan soz ediyor-
sun, nerede, biz kadınlar bepi-
miz göze çarpmamak için, kay-
bolmak için çaba harcadık, bi-
raz daha rahat etmek için..."
Haklı, neşeye, özgürluk ve
bağımsızlık duygusuna vurgun
olmak bu ulkede tehlikeli. Bü-
tün bunlar için ağır bedeller
ödeniyor...
Onu da böyle suçladılar.
Genç ve güzel bir kadındı. Ya-
şama, insanlara, dostlanna düş-
kündü. Hayatı güzelleştiren her
şeyi seviyordu. Bir kalp krizi so-
nucu yalnız yaşadığı evinde
öldu.
Gazetelerden bazıları hiçbir
sorgulama ve soruşturmayı bek-
lemeden bunu bir cinayet, özel-
likle de bir aşk cinayeti olarak
verdiler. Sanatı ve neşeyi sevme-
sini bir suç olarak gösterdi-
ler. Bir polis şöyle dedi ve man-
şetlere geçti:
"Cinayet sadece gecekondn-
larda işlenir diye bir kural yok.
İstanbul'u mantar gibi saran en-
tel barlarda da bir sürü sapık
eğiiim taşıyan insan dolaşıyor."
Evet, onu da boyle suçladılar.
Leyla tleri rahatsızlığından do-
layı öldüğunde toplumdaki de-
ğer yargıları bir gazeteci, bir po-
lis aracılığıyla harekete geçmiş
ve bir genç kadın öncelikle yal-
nız yaşadığı, bir aydın olduğu,
ınsanları ve yaşamı sevdiği için
dolaylı olarak suçlanmış, bu
ölumun mutlaka bir cinayet ol-
ması gerektiğıne, aykırı olanın
cezasım çekmesi düşüncesiyle
btr çırpıda karar verılmişti.
İşte böyleydi.
Bu kentte sokaklara çıkmak
tehlikeliydi.
Hiç kuşkusuz bu tehlikenin
bedelini daha uzun yıllar paça-
lannın kirlenmesıne aldırmadan
sokağa çıkanlar ödeyecekti.
mart giinlerinde yapılan 91-92
^ m o d a defileleri "kadın günü"ne rastta-
ması bakımından ayn bir renk taşıyordu. MUano'da düzenlenen defilede dikkatler ünlü modacı
Giorgio Armani'nin modelleri üzerine toplanmışü. Armani mini etekler ve dekolte bluzlarla do-
lu kreasyonuyla bn yıl kadınlann oldukça 'seksi' gezeceği mesajını veriyordu. Gecenin en çok
alkış toplayan kıyafeti ise yine Annani'nin yırtmaçlı mini etek ustiıne, altın yaldızlı ve göğüsİere
hafif bir pencere bırakan özgun ceketinden oluşan modeliydi. (Fotoğraf: AP)
DUNYADA BUGÜN
ALtSİRMEN
Bir Çağrı
Akşamüstü koğuşun kapısı açıkjığında, Tatû sevinçle hay-
kırarak gırdı içeri:
— Eve gidiyorum, eve...
Delikanlı, "kaçakçılar koğuşu" denen Sağmalcılar
C-16'daki arkadaşlarına. tahliyesini haber veriyordu.
O anda çoğu kişı, sevinçle kıskançlığı birlikte yaşadı.
Hapishanede her gün aynı değildir.
Umutlar günleri kısaltır, heyecanı arttınr.
Ama umut ne denli hoş ve insanın içini ısıtıcıysa o denli
de tehlikelidir.
Büyük umutlar koğuşlarda şenlik yaratır. Büyuk umutsuz-
luklar ise hapishanelerde patlamalara, ayaklanmalara kadar
varan dayanılmaz gerginlıklere yol açar.
Onun için içerideki insanların umutlanyla fazla oynanma-
rnalıdır.
Onları ne umutsuzluğun koyu karanlığına, ne de sonra-
dan boş çıkacak umutların çılgınlığa varacak coşkusuna K-
mek gerekir.
1982 yılının kasım ayında, biz Maltepe'den Sağmalcılar'a
giderken rahatsızlığı dolayısıyla hapishanenin hastanesine
sevk edılen rahmetli Orhan Apaydın'a bir ara
— Orhan Abi, oradakilerle konuşurken af konusunda dik-
katli ol, demiştim.
Sormuştu:
— Ne gibi?
— Sen hukukçusun, baro başkanısın sana sık stk af ile
ilgili sorular soracaklar.
— Eeee?
— Onlara boş yere umut verme, ama tümden de umut-
suzluğa düşürme.
Sonra ekledim:
— Hep söylersin "Bunlar af çıkarmaz", diye. Onlara boy-
le şeyier söyleme, kesin tarih vermeden, getecekte bir af ola-
sılığının her zaman düşünülebıleceginı söyle ki tumden umut-
lan kınlmasm, ama çabucak düş kırıklığma da ugramasırv
lar.
Sonra iki tutukluluk ve hapislik arasındaki dönemimizde
bir gûn Salacak sırtlarmdan Istanbul'a bakarak içerken ba-
na başından geçenleri anlatmıştı. Gerçekten bir gün mah-
kûmlardan biri, kendisine bir gazete haberine dayanarak sor-
muş...
— Af çıkıyor galiba Orhan Bey.
Bizim Doğrucu Davut Orhan Ağabey hemen düzettmiş:
— O yazılanlann af ile ilgisi yok. Bu adamlar af çıkarmaz.
Bunun üzerine de lumpen yurttaşın öfkesı sanki affı çıkar-
mayan oymuş gibi Orhan Apaydın'a yönelmiş. Olayı zor ön-
lemişler.
Hapishaneleri bilenler, af vaadinın orayı nasıl kanştırdığı-
nı, ne dalgalanmalara yol açtığını yakından görmüşlerdir.
Ama bir ülkede sorumsuzluk egemen oldu mu, her konu-
da insanlarla oynanıyor.
Son zamaniarda 141-142 ve 163. maddeierin kaldınlma-
sı, böylelikle düşünce suçu ayıbından toplumun kurtanlma-
sının yanı sıra genel af konusunda da iktidarda doruktan baş-
layarak çok sözler soyleniyor, ama hiçbir ciddi girişimde bu-
lunulmuyor.
Bu davranış çok ciddi bunalımlara yol açacak bir sorum-
suzluktur.
Aynı zamanda, usta ve ünlü bir ceza avukatı da olan, do-
layısıyla cezaevleri gerçeğini yakından bilen İstanbul Baro-
su Başkanı Turgut Kazan, önceki gün yaptığı basın açıkla-
masında işkencenin hâlâ sürmekte olduğunu, son günler-
*de imzalanan bunca anlaşmaya karşın, "gozattına alınan sa-
nıkların (her nedense) emniyet binalanndan attayıp kendi-
lerini öldürdüklerini" belirtip işkenceye bir an önce son ve-
rilmesinı istedikten sonra 141-142 ve 163. maddeierin kal-
dınlması konusundaki demeçlerte nasıl insanlann umutlanyla
oynandtğını vurguluyor, fıkır suçu ayıbından bir an önce kur*
tulmamız için somut adımlann artık atılması zamanı geldiği-
ni açıklıyor, "Ülkemizde bir yandan bir komünist partisi ku-
rulur, liderierı propaganda gezilerine çıkariar, toplantılar ya-
parlar, ANAP Genel Başkan Yardımcısı, komünist partisinin
kongresine katılıp başanlar dilerken komünist örgüt oluştur-
duklan veya komünizm propagandası yaptıkları iddiasıyla as-
keri müdahalenin mahkemelerınde 1000 yıla kadar hapis ce-
zalarına çarptırılmış olan insanların 10-12 yıldan beri hapis-
lerde çürümekte olmasının isyan ettirecek bir adaletsizlik
olduğunu" haykırıyordu.
Sayın Turgut Kazan aynı zamanda af tartışmasının baş-
latılmasının ama bu alanda somut adımlar atılmamış olma-
sının yaratacağı tehlikeyi de vurguluyor ve hukuki engelle-
rin aşılması için İstanbul Barosu olarak her türtü yardıma ha-
zır olduklarını belirtiyordu.
Çağrı son derecede yerinde ve yaşamsaldı.
Çağrıyı okuyunca, her şeye karşın gülümsedim.
Ben aynı zamanda avukatım ve dostum olan Turgut Ka-
zan'ı zaman zaman denizi olmayan ülkelerin amirallerine
benzetirdim.
Ertesi günkü basın toplantisında, Danıştay kararianrnn yû-
rütme tarafından uygulanmamasının vıllarca yakınma konusu
olduğu ülkemizde, şımdı İstanbul Barosu Başkanı'nın aynı
kararların yargı tarafından da tanınmamasından yakındığını
görünce telefona sarıldım ve Kazan'' aradım.
— Turgutçuğum dedim, hukukun bunca çiğnendiği bir ül-
kede avukatlan, hukukçuları ve baro başkanlarını denizsiz
devletin amiraline benzetmekte haksız mıyım?
DÜZELTME: Dünkü yazımın ikınci paragrafının son tümce-
si "50 yaşındaysanız ya da daha fazlaysanız..." yerine "30
yaşındaysanız" diye başlamış. 30 yaşımı geçeli 20 yıl oldu-
ğu için tümce tümüyle anlamsızlaşıyor. Doğrusu 50 yaşın-
daysanız olacaktı. Düzeltirim. A.S.
Kadın haklarına katkılarından doiayı
Velidedeoğlu'na plaketğ
İSTANBUL (AA) — 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü etkinlik-
leri çerçevesınde, Ord. Prof.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'na,
"Atatürk Uke ve devrimleriyle
kadın haklan savunuculuğu-
'ndan dolayı, SHP II Kadın Ko-
misyonu'nca plaket verildi.
Ord.Prof. Velidedeoğlu,
Göztepe'deki evinde düzenle-
nen törende yaptığı konuşma-
da, kadın haklannın çok önem-
li bir konu olduğunu kaydede-
rek "Bu nedenle plaketinizi ka-
bul ediyonım. Bu benim kabul
ettiğim son plaket Çünkü,
memlekette bir plaket enfbsyo-
nu var. Sizin verdiginiz plaketi
iftiharla kabul ediyonım. An-
cak biliyorsunuz nerede enflas-
yon varsa o seyin degeri düşer"
dedi.
Kadın bilincinin yüksek ol-
masının, gelecek kuşaklann ye-
tişmesinde buyuk önemi bulun-
duğunu, kadının bilinçli okna-
ması halinde laikliğin elden gi-
deceğini savunan Velidedeoğlu,
"Din, vicdan sornnudıır. An-
cak laiklik dinsizlik değildir"
diye konuştu.
Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri
BUGUN • Beykoz Belediyesi'nin düzenlediği panel,
saat 13.00'te Belediye Düğün Salonu'nda.
Beykoz Belediye Başkanı'nın yöneteceği panele, Ayla Akbal,
Reha Isvan ve Aysel Kambur konuşmacı olarak katılacak.
• SHP İstanbul II Kadın Komisyonu'nun düzenlediği "8
Mart'ı Kutlama" Şenliği, 13.00'te Kadıköy Caferağa Spor
Salonu'nda başlayacak. Prof. Dr. Aysel Çelikel, İstanbul
Barosu Başkanı Turgut Kazan ve Yaşar Seymen'in
konuşmacı olarak katılacağı kutlama töreninde, sanatçılar
Bilgesu Erenus, Gülsen Tüncer, Candan Sabuncu, Gülsüm
Akyüz, Murat Alper Cansu da bulunacak.
YARIN
Galatasaray'ın ulusumuza büyük bir sevinç yaşatarak
Avrupa Kupalan'nda yarıfinale çıktığı yılı hatırlıyor musunuz?
• Fatih Belediyesi, The Marmara OtePde
düzenlediği Atatürk, Moda ve Sanat'
defilesiyle Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayacak.
• Beykoz Belediyesi'nin 8 Mart'ı kutlama etkinlikleri
kapsamında An Sineması'nda saat 16.00'da "Kanlar
Koğuşu", saat 18.00'de de "Karartma Geceleri" fılmleri
gösterilecek.