18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 MART 1991 HABERLER CUMHURÎYET/5 Savarona araştırması • ANKARA (ANKA) — Turistik amaçla kullanılmak üzere bir işadamı tarafından satın alınan Mustafa Kemal Atatürk'ün yatı Savarona ile ilgili Meclis araştırması açılması istendi. SHP fstanbul Milletvekili Mustafa Sarıgül, Savarona yatı konusunda Meclis araştırması açılması istemiyle TBMM Baskanlığı'na başvurdu. Sarıgül, Atatürk'ün son günlerini geçirdiği yatın korunmasının ulusal moral için ciddi bir gereklilik olduğunu ifade etti. Yatın ticari meta haline getirilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını da kaydeden Sarıgül, "Yatı koruyamamak ulusca utanç duyduğumuz bir olgudur" dedi. Sangül, Savarona ile ilgili tüm idari işlemlerin geri alınması, tarib ve kültür mirası özelliğine uygun bir şekilde korunması için TBMM'nin duruma el koymasını da istedi. Demirel: Şapkaya helal • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — DYP Genel Baskanı Süleyman Demirel, Izmir'de Genç îşadamlan Derneği'nin duzenledıği toplantıda konuşurken, "Bu yıl secim yapılacak ve sandıktan biz çıkacağız" dedi. özal ve ANAP iktidannın Körfez politikasını da eleştiren Derairel, "Kendi kendilerine birtakım piyesler oynamaktalar" şeklinde konuştu. Işadamlannın siyasete girmelerini isteyen Demirel konuşmasında özetle şunlan söyledi: "îki defa şapkayı aldım gittim. Ama şapka yine elimde. Ben gitim de başka şeyler kaldı mı? Parlamento kaldı nu, universite kaldı mı? Keşke tank benim şapkamın üzerinden geçseydi, demokrasinin geçmeseydi. Eğer o tank üçüncü kez benim şapkamın üzerinden geçecekse helal olsun benim şapkaya." Keçeciler sözünü tııtsım • ANKARA (UBA) — DYP Zonguldak Milletvekili Tevfik Ertüzün Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in kamuoyuna "Petrol fiyatları düşerse biz de fiyatları düşıireceğiz" diye söz verdiğini hatırlattı. Bakan Keçeciler'in bir an önce sözünü tutması gerektiğini belirten Ertüzün, "Sayın Keçeciler, uluslararası piyasada petrol 30 doların altına insin fiyatları aynı oranda biz de düşureceğiz demişti. Şu anda uluslararası piyasada petrolün varüi 16 dolar. Ama Türkiye'de hâlâ 30 dolar hesabıyla petrol satılıyor. Bu, halkı soymaktır. Devletin kendi haikına karşı gerçekçi olması gerekir. Galiba hükümet Körfez krizi nedeniyle uğradığı zararı petrol fiyatlarını yüksek tutarak haiktan çıkannak istiyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir" dedi. Çetin Erzunımida • ERZURUM (Cumhuriyet)— 4 gün sürecek olan Karadeniz gezisine Erzurum'dan başlayan SHP Genel Sekreteri Hikmet Çetin, Cumhurbaşkanı Özal'ın tarafsızlık ilkesine ters düştüğünü öne surdü. Partisinin Erzurum il örgütunde açıklamalarda bulunan SHP Genel Sekreteri Hikmet Çetin, iktidar partisinin bütçe açığını kapatmak için para basmak ve zam yapmaktan başka altematifi olmadığını savunarak "Tekel ürunlerine zam yapıldı, şekere zam yapıldı. Oysa tütün çiftçisi, pancar çiftçisi desteklenmedi. ANAP sorunlara vatandaşın yükünü arttırarak çözüm anyor. Körfez savaşı bahane edilerek grevler durduruldu. Ardından 250 bini askın işçi işten çıkarıldı. Hayvancılık zorda, çiftçi darda. Şükur ki savaşın içine fazla girmeden kriz son buldu" dedi. "Siyaset, bu işten doğrudan çıkar bekleyenlerin bir uğraşı gibi görünüyor"diyen Baykal'ın önerisi: Siyasette köklü değişimİç Politika Servisi — Eski SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal, "Siyaset moral özünü yitiriyor, sıradaıılaşıyor, profes- yonelleşiyor. Haiktan, toplum- dan kopuyor. Siyaset, bu işten doğrndan çıkar bekteyenlerin bir uğraşı gibi görûlüyor. Siya- setin toplumsal saygınlığı hızla kayboluyor" saptamalarını yaptı. SHP kurultay sürecine girer- ken Baykal, görüşlerini "SosyaJ Demokrat Siyasetin Yeni Yak- laşunlan, Yeni Hedefleri" adlı bir broşürde topladj. Baykal'ın broşüre yazdığı "Sunuş"ta yer alan görüşleri şöyle: "Siyasetin tıkandığı bir döne- mi yaşıyonız. Toplum ve eko- nomi giderek siyasetin önüne geçiyor. Siyaset moral içeriğini hızla yitiriyor. Siyaset yalnızca profesyonellerin, bir yerleregel- mek, belediye meclisi üyesi, be- lediye başkanı, il genel meclisi Uyesi, milletvekili olmak iste- yenlerin ve onlann destekçileri- nin işi haline dönüşüyor. Bir yerlere yükselme mekanizması, başka aJanJarda önü tıkanan in- sanlann etkinlik alanı işlevini üstleniyor. Bunun sonucu ola- rak da profesyonelleşiyor, bi- reyselleşiyor, yöreselleşiyor. Si- yaset akla iktidar için iktidar kavgasını getiriyor. Bu siyaset anlayışı, fırsatçı, oportünist bir iktidar uygulamasına ve farklı- laşma çabası içinde reaksiyoner, bir muhalefet çizgisine yol açı- Baykal'ın saptamaları • Siyaset başka alanlarda önü tıkananların etkinlik alanı işlevini üstleniyor. • Bu siyaset anlayışı oportünist bir iktidar uygulamasına, tepkici bir muhalefet çizgisine yol acıyor. • Sosyal demokrasi paylaşma solculuğundan üretim soiculuğuna geçişi sağlamalıdır. • Sosyal demokrasiye göre insanlann toplum içindeki yeri soy-sop yoluyla edinilen ayrıcalıklarla değil, insamn kendi cabasıyla geliştireceği yetenekle belirlenir. • Türkiye haikıyla ekonomisiyle kültürüyle siyasal partileri aşmıştır. • Siyasi partilerimiz Türkiye'nin gerisindedir. Siyaset ve sevgi . Siyaset "Bana ne" dememektir. Aldınnaktır. Bireyselliği aşmakür. Kamusallığa ulaşmaktır. Bizi birbirimize bağlayan görünmeyen bağdır siyaset. O nedenle siyaset paylaşmakür, dayanışmaktır. Siyasetin temelinde sevgi vardır. Düşmanlığın, egemenliğindeki siyaset dünyasına biraz sevgi taşımanın tam zamanıdır. Birbirini seven siyaset adamlannın varüğından kimse korkmamalıdır. (Sevgi sevgînin mayasıdır.) Bir partide birbirini çok seven insanlar varsa yann o partide bütün insanlar birbirini çok sevecek demektir. Eğer bir partide bütün insanlar birbirini çok seviyorsa yarın ülkedeki bütün insanlar da birbirini sevebilecek demektir. (* Baykal'ın yazdığı 'Sosyal Demokrat Siyasetin Yeni Yaklaşımlan, Yeni Hedefleri' broşüründen) yor. Bugun seçmenlerin yüzde 36.4'ü var olan partilerin hiçbi- risini beğenmiyor, yüzde 40.6'sı liderierin hiçbirisini istemiyor. Bu, siyasetin de partilerin de köklü bir degışim geçinnesi ge- reğini ortaya koyan bir tablo- dur. Bu değişme öncülük yap- ması gereken parti SHP'dir. Sosyal demokrasinin sadece bir siyasal demokrasi mücadelesin- den ibaret olmadığı, ekonomik iddialan ile de önem taşıdığı vurgulanmalıdır. Sosyal demok- rasinin, ekonomide daha adater- li bir paylaşım önermenin öte- sinde, daha yüksek bir refah, daha hızh bir kalkmma hareketi olduğu da sergilenebilmelidir. Sosyal demokrasi yalmzca bir paylaşma politikası değil aynı zamanda bir üretim politikası- dır. Sosyal demokrasi paylaşma solculugundan üretim solculu- guna geçişi sağlamalıdır. Tüke- timin, daha iyi yaşamanın, re- fahın, yasamın kalitesini yük- seltmenin, sosyal demokrasinin temel hedefleri arasında yer al- dığı, herkese kabul ettirilmeü- dir. SosyaJ demokrasi insanla toplumun, bireycilikle toplum- culuğun, özgürlükle sorumlulu- ğun, yerellikle evrenselliğin, inançla bilimin, girişimcilikle dayanışmanın, sanayi ile çevre- nin, demokrasiyle ekonominin uyumlu bütünleşmesidir. Sosyal demokrasjnin yöntemi evrimdir. SonınJarın bir kılıç darbesiyle çözülebileceği anlayı- şım sosyal demokrasi aşmış, ge- ride bırakmışür. Sosyal demok- rasiye göre insanların toplum içindeki yeri, soy-sop yoluyla edinilen ayrıcalıklarla değil in- sanın kendi cabasıyla geliştire- ceği yetenekle belirlenir. İnsan- lar sahip olduklan yetenekleri, potansiyeli, işleyip geliştirme konusunda eşit şansla, fırsatla donatılmaiıdır. Sosyal demokrasinin hedefi, insanlan yapay bir eşitliğe, res- mi bir standardizasyona zorla- mak değildir. Tam tersine, in- sanlar ancak sosyal demokrat bir düzende potansiyellerini tü- müyle ortaya koyabilecekler, her türlü engelden arınmış bir biçimde kendilerini gerçekleşti- rebileceklerdir. Bireysef özgür- lük ve farklılaşma toplumsal ge- lişmenin itici gücü olacaktır. İnsamn kendisini üretebilme- si, bireyin özgürleşmesini gerek- tirir. O nedenle her türlü top- lumsal engel, kısıtlama aşılabil- meli, her tabu sorgulana bikne- lidir. Bireyselleşme ve toplum- sal gelişme, özgür düşünceye, özgür tartışmaya ve bir toplu- mun kendi klişelerini sorgulaya- bilmesine bağlıdır. SHP Üçüncü Dünya solculu- ğundan çıkmalı çağdaş bir sos- yal demokrat parti haline dö- nüşmelidir. Türkiye, balkıyla, ekonomisiyle külturiiyle siyasal partileri asmıştır. Siyasal parti- lerimiz Türkiye'nin gerisinde- dir. O nedenle tıkanmışlardır. SHP'yi siyasal partilerimizin en ileriane. Türkiye'nin önüne çı- karmak zorundayız. Törkiye'- nin büyük sorunlan var, büyük olanaklan var. Biz de büyük dü- şünen bir parti olalım. Türkiye için iyi olan, SHP için iyidir, SHP için iyi olan, hepimiz için iyidir". InöniVden Ecevit'eyeni öneri: Once birleş, sonra ayrıl YALÇINÇAKIR ÇORLU — SHP Genel Baş- kanı Erdal tnönü, Trakya gezi- sinin son gününde partisindeki gelişmeieri "öne çıkinak için de- meçler veriüyor" diye değerlen- dirdi. lnönii, ANAP içindeki çe- kişmelere yönelik olarak da "Hükömet görünürde bile var- lıgını koroyamaz hale düsmüştür" görüşünü savundu. DSP'ye yaptığı birleşme çağ- rısını da yineleyen lnönii, Ece- vit'e "Partiyi birieştirelim. Seçi- mi kazanalım. Ondan sonra is- tiyoriarsa Mecliste aynianlar" önerisini yaptı. SHP lideri Babaeski ve Bü- yükkarıştıran'dan sonra dün Çorlu'da belediyenin düzenledi- ği tapu dağıtım törenine katıldı. lnönii, gezisi sırasında Cumhu- riyet'in soruianm yanıtlarken SHP'de parti içi muhalefetin ça- lışmalarıyla ilgili olarak şöyle konuştu: "Bir partinin içinde olağan kurultay gilme süresi başlıyor. Bununla ilgili olarak parti için- de gördiigüm kadar yeni bir kendini gösterme dunımn orta- ya çıkıyor. Ben bunun bir kong- re yanşı olarak algılanmasını is- tiyorum. Parti içinde büyük an- laşmazlıklar var diye gormüyo- rum. Kongreler yaklaşırken par- ti içinde one çıkmak için demeç- ler veriliyor. Ancak bunlar mu- balefet görevimizi yapmamıza engel değil. Belediye başkanla- nndan da halka hizmet verme- ye de>-am etmeleıini, parti içi so- runlara ginnemelerini ve bunlan kamuoyunun onunde değil parti kurullannda tartışnıalannı isti- yorum." Iktidara yönelik eleştirisinde tnönü, TBMM'nin çaüşamama- sımn ülkedeki yönetim bunalı- mımn en çarpıcı örneği olduğu- nu belirterek "Meclisin çalışıp çalışmaması en başta iktidar partisinin etinde olan bir sonım- luluktur. Çünkü çoğunluk ora- da. Şiradi ANAP'lılar haiktan güç alamayınca Sayın Özal'a tn- tıınmaya çaltjüJar. Ama Sayın Özal'ın aile meseleleri güvenilir olmadığını gösteriyor. Şimdi ik- tidar partisi içindeki mücadele TBMM'nin çalışmasını engelli- yor. Devletin kendi işlerini bıra- kıp parti içi mücadeleye Cum- burbaşkanı dafai bu kadar açık- tan giriyorsa, o zaman görevie- rini yapamıyorlar demektir" de- di. tnönu.DSP'yle birleşme ko- nönii Çorin'da tapu dafrtun törenine katıldı. (Fotoğraf: Murat Savaş) nusunda şu görüşleri dile getir- di: "DSP bir türlö birieşraedi bi- zimle. Biz büyük parti oMnk on- lar küçiik. Ama seçimde biiyiik - kiiçük fark etmiyor. Oylar da- gılriıgından bir yerdeki seçimde sosyal demokratiann kazanma- masma neden olabiliyor. Biz di- yoruz ki bu defaki seçimde sos- yal demokratiar o kadar güçltt gelsin ki pariamentoya, anaya- sayı değistirebilelinı. Çünkü bu anayasanın degismesi şart. Biz isteriz ki iktidara tek başımıza gelelim. DSP'ye birleşme çağn- suu kendi şöhretimin artması için söylemiyorum. Boyle bir şe- yin peşinde de değilim, biliyor- sunuz. Ben bazırım gelsin DSP'li arkadaşlanmız, bir ola- lım. Seçim yasalan ittiıaka izin vermiyor, onun için çare partiyi birleştirmek. Ama birleşik dur- maktan çok rahatsız oluyoriar- sa partiyi birieştirelim, seçimi kazanalım, Medise girelim. On- dan sonra isüyorlarsa aynlsın- lar." tnönü, seçime birlikte girme konusunda ısrarlı olduğunu be- lirtirken, DSP Genel Başkam Ecevit'in "Birieşerek girilecek seçimde oy kaybı olacagını" soylediğini bunda da haklı oldu- ğunu, ancak tek aday çıkartarak bu sorunun da aşılabileceğini söyledi. înönü, konuşmasımn son bölümünde, kendisini din- leyenlerin, "Birleşelim, büyüye- lim, yürüyelim" sloganları ara- sında, "Geün birleşelim. Ne şar- tınız varsa, gelin birleşelim. Bir- leşirsek iktidar olunız" dedi. Köşk'te «f konusyvnu kurıddu ANKARA (Cumhunyel Bü- rosu) — Cumhurbaşkanı Tur- gnt Özal'ın, ANAP milletvekil- leri ile özel görüşmelerinde or- taya attığı "cezaevlerinin boşaltılması" önerisi üzerinde çalışılması için Köşk'te bir ko- misyon oluşturduğu öğrenildi. Adalet ve tçişleri bakankklann- dan uzmanlann da katıldığı ko- misyonun, af ya da ceza tecili değil, yatılacak ceza süresinin azalnlması formülü üzerinde ça- lıştığı kaydedildi. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Alpaslan Pehlivanlı, konuya ilişkin Cumhuriyet'in soruianm yanıtlarken Cumhur- başkanı özal'ın "cezaevlerinin boşaitüması"na ilişkin ortaya koyduğu önerinin yanhş anlaşıl- dığını söyledi. Cumhurbaşkanı özal'ın, ne herhangi bir biçim- de af ne de ceza tecili önerisin- de bulunduğunu kaydeden Peh- livanlı, bu önerinin tümuyle tn- faz Yasası'nda daha önce yapıl- dığı gibi bir değişikliğe gidilerek yatılacak ceza süresinin azaltıl- ması olduğunu büdirdi. tnfaz Yasası'mn ilk biçiminde 30 gün- lük cezanın 16 gün üzerinden çekildiğini, kendilerinin gercek- leştirdiği bir değişiklikle bu sü- renin 12 gune indirildiğini belir- ten Pehlivanlı, şimdi düşünülen değişiklikle ise bu sürenin daha da indirilmesinin planlandığını kaydetti. Bunun ne bir af ne de ceza tecili olduğunu, ama "te- cil gibi bir uygnlama" olarak ni- telenebileceğini kaydeden Peh- livanlı, getirilecek bir koşulla da bu indirimden yararlanacakla- nn aynı ya da benzer bir suçu yeniden işlemeleri halinde hem yeni hem de eski cezasını bütün olarak çekmesinin planlandığı- m büdirdi. Pehhvanh, bu değişikliğin üzerinde çalışılan Anarşi ve Te- rörle Mücadele Yasası ile birlik- te getirilebileceğini de söyledi. Pehlivanlı, "Banun içine 647 saydı tnfaz Yasası'nda değişik- lik öngören gecici bir madde eklenebilir" dedi. Pehlivanlı, bu yasaya ilişkin edindiği izlenimi aktarırken de 141, 142 ve 163. maddelerin TCK'dan çıkanla- rak bu yasaya işlenmesinin dü- şunüldüğünü belirtti. Cumhurbaşkanı özal'm öne- risini değerlendiren ceza hukuk- çulan ise çözümün getirilecek bir genel af olduğu görüşünde birleştiler. Ozcleıı, türban davasından çekildi Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Yekta Güngör Özden, ANAP'ın kendisi hakkındaki 'reddi- hâkim' başvurusunun oybirliğiyle reddedilmesinin ardından yıllık iznini davanın esastan ele alınacağı tarihe getirerek çekildi. Özden, 'Bu kararla tarafsızlığnnı bir daha kanıtladım' dedi. TURAN YILMAZ ANKARA — Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Yekta Güngör Özden, "tür- ban damsı"ndan çekildi. Özden, yıllık iz- nini bu davanın esastan inceleneceği ta- rihe denk getirerek 15 gün süreyle izne ayrıldı. Davadan çekilme gerekçesini de yazıh olarak mahkeme üyelerine ileten Özden, bu kararı tarafsızlığını bir kez daha kamtlamak için aldığını söyledi. özden, Anayasa Mahkemesi Baskan- lığı'na başvurarak 25 mart-5 nisan tarih- leri arasında izne çıkacağuıı büdirdi. Ge- çen yıldan kalan iznine ilişkin bu istemi kabul edilen Özden, onceki gün dava dosyasına konulmak uzere Anayasa Mahkemesi Baskanlığı'na bir dilekçe ve- rerek izne ayrılma gerekçesini de anlat- ü. Anayasa Mahkemesi, SHP'nin iptal istemi ile gelen bu davayı, 28 mart tari- hinde esastan incelemeye alacak. özden, Cumhuriyet'in soruları üzeri- ne davadan çekilme gerekçesini şöyle açıkladı: "Egriler ve dogrular belli olmuşlur. Kişisel ve kunımsal y»n\iş anlamalaria kimi yanlış degerlendirmderi önlemek, mutlaka bir davaya girme hırsı taşıdığım göriınumunu silmek ve rarafsızlıginıı bir kez daha kamtlamak için Anayasa Mah- kemesi'nin karanndan sonra bu yeni >a- sanın esas hakkındaki gorüşmelerine gir- memek amacıyla geçen yıldan kalan yıl- lık iznimi, bu tarihe rastlattım. Bir üye- nin bulunup bulunmaması 0e mahkeme- nin kararı öyle ya da böyle olacak değil- dir. Olumlu ya da olumsuz, bugünden nasıl olacağı kestirilemeyen karann ka- muoyuna yansımasında herhangi bir üyenin olumlu ya da olumsuz oyuyla so- nuç alınmış gorünümıı verilmemesi için adaleti üstün tuttagum, hukuka golge daşürülmesin ve mahkememizin bagun- sız yanı bir kez daha kanıtlansın diye bu davaya ginneme karan aldım kendi ken- dime." Türban olayı ANAP, türban serbestisi öngören ya- sal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi- nce iptal edilmesinin ardından, aynı ko- nuda yeni bir düzenlemeye gitti. ANAP, 28 Ekim 199O'da yurürluğe giren "Ka- dının Statüsü ve Sorunlan Genel Müdür- lügü'nün Kunılması"na ilişkin KHK'nın ek 17. maddesi ile "Yürürtükteki kanun- lara aykın olmamak kaydı ile yöksekög- retim knrumlannda kılık ve kıyafet serbesrtir" hükmunü getirdi. TBMM'de- ki görüşmelerde, bu düzenlemenin tür- ban serbestisini amaçladığı belirtildi. SHP, bu düzenlemeyi anayasaya aykın olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Ana- yasa Mahkemesi'ne götürdü. Özden, Ege Sosyal Araştırmaiar Vak- fı'nca 30 kasmıda Izmir'de düzenlenen panelde türban konusundaki sorular üzerine Anayasa Mahkemesi'nin önce- ki karanndan geniş alıntılar okudu. Baş- bakan Yıldınm Akbulut da 11 şubat ta- rihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvu- rarak "tarafsızlığını yitirdiği" iddiasıy- la özden için "redd-i hâkim" isteminde bulundu. ANAP'm bu istemini 20 Şubat tarih- li oturumunda ele alarak sonuçlandıran Anayasa Mahkemesi heyeti, istemi oybir- liği ile reddetti. CUNEYTARCAYUREK YAZIYOR Yağlanmaktan Hoşlanan ANKARA — Akbulut'un dünkü çalışma programını soran gazetecilere Başbakaniığın yanıtı şöyle: "istanbul'a gidecek olan -saatı bilınmiyor- TÖ'yü havaa- lanında uğurlayacak. Başka bir şey yok!" Kendi tcadı tarafsızlığa hayran TÖ, karısına seçim kazan- dıracak delegeleri avlamak için İstanbul'a gidiyor. "Devlet benim" diye övünert insan, -dün sabah aldığımız bilgilere göre- kuliste birbirlerine en ağır suçlamaları yapan muhafazakârlarla Semramistlerin sergilediği çirkin ve kü- çük siyasal oyunların içine koşuyor. Kadıköy'den ya da Ba- kırköy'den iki delege oyu için... Vay benim memleketim! TÖ'nün gidiş saati niçin belli değil? Belki biraderi Yusuf Bozkurt Özal'ın saat 14.00'te yaptığı basın toplantısını bek- ledi. Ne var ki muhafazakârlar, ağır topları YBÖ için bir he- sap yapmışlar: "Yengeyle ipleri çoktaan kopardığı" bilinen Yusuf Bozkurt Bey'in, cuma namazından sonra, cuma na- mazı ağzıyla söyleyecekleri kongreden bir gün önce basın- da yer alıyor. SÖ orada, TÖ de gidiyor, ya Akbulut? Bir lider, ne za- man kongreye gideceğini bilmez mi, hele Akbulut gibi bir lider? Elbet, bilir! Öyleyse ülkenin önemli sorunlarını anla- tacağı konuşmayı, örneğin pazar günü yapar. Zaten o ko- nuşma bu konuşma, hepsi masal! Gerçek; dönen kuliste. İki gündür istanbul'da kulisi izleyen Faruk Bildirici'nin dün bize anlatt/kları tipik bir ANAP manzarasıydu Schvvarzkopfa "Çöl ayisı" diyenlerin, kendisini "Deniz veya otel ayısı" di- ye çağırmalanna kızacağı yerde övgüter yağdıran Mustafa Taşar ile baslayan, İmren Aykut Hanımefendi'yte süren "anti - muhafazakâr kam- _ ^ ^ _ ^ ^ _ ^ _ _ _ ^ _ _ ^ _ ^ _ _ Liberalin laikliği nasıl olurmuş, kimileri de olaylar anlatarak kamtlama peşinde. Söylediklerine göre büyük iş adamı Koçak'ın eşinin cenaze töreni gününün gecesi, Figen ile Hümeyra'nın kısaltılmışından olma - okuyacagınız isim doğrudur- Figerya Keçi Bar'da bir elde rakı, ötekinde leblebi neşelerini bulanlar varmış. panyada neler yokmuş ki? Hırsızlık- tan uğursuzluğa, üçkağrtçılıktan siya- sal ahlâksızlığa... "Karşı taraf" Hüs- nülerie Mehmetlerie belki aynı içerikte kampanya yapmı- yor, ama muhafaza- kârların alt kademe- leri aynı dozda kar- şıya saldırıyor. ör- neğin Sö'nün "her gece Kuran okudu- ğunu" ilan eyleme- sine fena içerlemiş- ler, "yalanın büyü- ğü" diyorlar. Liberalin laikliği nasıl olurmuş, kimi- leri de olaylar anlatarak kamtlama peşinde. Söylediklerine göre büyük iş adamı Koçak'ın eşinin cenaze töreni günü- nün gecesi, Figen ile Hümeyra'nın kısaltılmışından olma •okuyacagınız isim doğrudur- Figerya Keçi Bar'da bir elde rakı, ötekinde leblebi neşelerini bulanlar varmış. Görgü tanıkları Keçi Bar'da bir şarkı söylerken bin kez neşe bulan kocaman hanımla çevresini anlatırken; biz de başkentte oturmuş, tatara titiri kel yağdanlıkların ikiyüzlü davranışlarının hef abını görmeyi ahlaksal görevlerden sa- yıyoruz. Resmi yağdanlık "içeride" baş sallarken "dışarıda" emir kulu olduğunu söyleyerek özür dileyebılıyor. Resmi olma- y*an yağdanlıklar ise yağtadıklarıyla ilgili haberin kaynağırv da bir türlü anlaşamıyorlar. Örneğin, Körfez'e asker gön- deremedığinden yak/nan Çankaya havalı bifgiler bir yağdan- lığa göre TÖ ile birlikte TV izleyen bir kaynaktan alınrmş. Bir başkası ise TÖ'ye "yakın mı yakın kaynak" diyor. Erişilmez marifet: Kaynaklar ayrı, TÖ'nün soylediğini bil- diren içerik aynı. Çok beladan kurtulmak için; kısacası, kay- nağın bizzat TÖ olduğunu neden yazmıyortar? Kel ve res- mi, veya kel ve resmi olmayan yağdanlıklara aralarında an- laşmalarını salık vermek görevi galiba bize düşüyor. Yağlanmaktan hoşlanan bir makine bulmuşlar, yağlayıp duruyorlar. SBP^Yİ ELEŞTİREN ÇELENK: Parti programında Ttirkîye'nîn yeri az ERBİL TUŞALP ANKARA — Sosyalist Bir- lik Partisi'nin (SBP) kuruluş çalışmalanna bir süre kaiılan, ancak son aşamada çekilen Ha- Ut Çelenk parti programını de- ğerlendirirken Türkiye'ye çok az yer verildiğini, emperyalizm- den de "utangaç" bir tavırla söz edildiğini söyledi. Çelenk'e yönelttiğimiz soru- lar ve yanıtlan şöyle: — SBP'nin kuruluş çalışma- lanna başından beri kaülmıştı- nız. Bu çahşmalann hedefi ney- di? ÇELENK — Hedefimiz, Türkiye'de emekçi sınıflann acil talebi olan demokrasi için mücadeieyi sosyalist bir toplum hedefine bağlı olarak yürütebi- lecek, sosyalistler arasında bir- liği sağlayabilecek bir partinin kunılmasıydı. —Program kurulundan çe- kilme ve kurucu olmayı kabul etmeme nedenlerinizi acıklar nusınız? ÇELENK — Bu sorunuzun yanıtmı verirken hareket nok- tamızın temel çerçevesinin 15 nisan deklarasyonuyla belirlen- miş olduğunun anımsanmasm- da yarar görüyorum. Daha sonra program çahşmalannda bu deklarasyon çerçevesinden uzaklaşan bir taslak hazırlan- dı. Bu taslağm başmda yer alan gerekçe ve giriş bölümünde, Türkiye'den yetersiz bir parag- rafla söz ediliyor ve sayfalarca geçmişin teorileri (Marksizm) ve sistemleri ele alınıyor, bun- lann kriz içinde olduklan, in- sanhğın devlet sosyalizminden yüz çevirdiği ve yeni bir çözüm aradığı anlatılıyordu. Devletçi sosyalizm adı altında yabancı ülkelerin uygulamalanna ay- nntılı geniş bir yer veriliyor ve uygulamalar sonucta bir traje- di olarak niteleniyordu. Ben ve kimi başka arkadaş- lar, programın giriş bölümü- nün bu içeriğine karşı çıktık. Çünkü bu ve benzeri düşünce ve değerlendirmeler, onu be- nimseyenler için bir inceleme konusu olabilir, toplantılarda açıklanabUir, tartışılabilir, ama bir parti programında yer al- mamalıdır. Türkiye'de kurulacak bir partinin programı açıktır ki ağırlığı Türkiye'ye vermelidir. Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve siyasal tahlili yapümalı, top- lumun yapısı ortaya konulma- h, ülkemizin emperyalizmin et- ki alanında bulunduğu, bunun denetim mekanizmalan, sömü- rü ve baskı araçlan, Usleri, ikili anlaşmalan ve kontrgerillası ile ortaya konmaü, 12 Eylül faşiz- minin kurum ve kurallan açık- lanmaiı, temelde 24 Ocak ka- rarlannın uygulanması amacı- na yönelik bu darbenin iç yü- zü, insan haklanna aykın uy- gulamalan ve hukuk alanına getirdikleri SS kararnameleri irdelenmelidir. Hazırlık kurulunda ve Kasım kunıltaymda bu konudaki dü- şüncemi anlaıabilmek için şu soruyu sormuştum: "Türkiye insanı programda sözü edilen devletçi sosyalizmin. pençesin- de mi inlemektedir, yoksa emperyalizmin ve 12 Eylül fa- şızminin pençesinde mi inle- mektedir?" Bu sorunun yanı- tı, programda devlet sosyaliz- minin mi yoksa, emperyalizmin ve 12 Eylül faşizminin mi ağır- lıklı biçimde yer alması gerek- tiğini açıklayacaktır. Bu eleştirilere karşı kurulta- ya sunulan program taslağm- da, Türkiye iki paragraf halin- de ve yetersiz biçimde yer aldı. Temel görüş korundu, 12 Ey- lül faşizminin "fazişm" olarak nitelenmesi bile uygun görül- medi. Eleştirilerimde, giriş ve ge- rekçe bölümlerinin program- dan çıkarılmasım ve bunun ye- rine Türkiye'nin geniş büimsel tahlilıne yer veren bir bölümün konulmasını istedim. Ancak programın temel düşünce ve esprisine bir değişiklik getirme- yen ufak tefek ek ve değişiklik- ler dışında eleştirilerimiz göz önüne alınmadı. Her şeye rağmen parti değil, sağlıklı parti gerekliydi. Prog- ram bu ve benzer yönleriyle dü- şüncelerime ve Türkiye'nin ger- çeklerine uygun düşmediği için program kurulundan çekildim, aynı nedenle de kuruculuğu ka- bul etmedim. StRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear