18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 10 MART 1991 20. Yılında 13 Mart HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU tki gün sonra 12 Mart 1971 darbesinin 20. yılı olacak. Bir yüzyılın beşte birini kapsayan önemli zaman parçası geçmiş aradan. Bu as- keri darbenin üzerinde önemle durmak gere- kir. Çünkü 12 Mart 1971 darbesi, 12 Eylül 1980 darbesini hazırlamıştır. Her ikisînde de dönemin cumhurbaşkanı ya da vekiline veril- miş olan muhtıralarda Atatürk ve Atatürkçü- lükten söz edildiği halde bu darbeler, Atatürk- çülüğe hepten ters düşen icraatta bulunmuş- lar, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin 27 Ma- yıs 1960 Devrimi üe düzeltilen rotasını tam ter- sine çevirmişlerdir. Türkiye bu yirmi yılda hu- kuk devleti, insan haklan, yargısal ve sosyal adalet, düşünce ve vicdan özgürlüğü ve çağ- daş cumhuriyetimizin temel ilkesi olan laik- lik yönlerinden çok değerler yitire yitire geri- ye gitmiştir. Kısacası, bu 20 yıl, çağdaş demok- rasi, insan haklan ve hukuka bağlı devlet yö- nünden kayıp yıllar olmuştur. Yine bu 20 yıl- da Türkiye'de militarizm kurumlaşmış, sıkıyö- netim mahkemelerinin zaman zaman baskı ve kıyıma kadar varan uygulamalan bir yana bı- rakılsa bile, bir kanadı askerlerden oluşan Devlet Güvenlik Mahkemeleri türlü kademe- lerdeki askeri mahkemeler, birçok daireye ay- nlan Askeri Yargıtay ve en son Askeri İdare Mahkemeleri, devletin hukuk sistemi içinde si- vil mahkemelere paralel olarak gerüş kadro- lanyla yerleşmiştir. Askeri personelin boşan- ma, miras, mülkiyet, alacak-verecek gibi özel hukukla ilgili iş ve işlemleri dışında kalan he- men hemen bütün kamusal hukuka ilişkin iş- lemlerine sivil mahkemeler bakamaz. Buna karşılık askeri mahkemeler sivilleri geniş bo- yutlarda yargılama yetkisine sahip bulunmak- tadır. Batı'nın hiçbir çağdaş demokrasisinde askeri yargının sivilleri de vargılayan geniş kapsamlı kurumlaşmasına rastlanmaz. Bu mi- litarizm süreci 12 Mart 1971 darbesiyle baş- lamış, 12 Eylül 1980 darbesiyle doruk nokta- sına ulaşmıştır. Her iki darbenin temel gerek- çesi, toplumun terör eylemleriyle anarşiye sü- rüklenmesi üzerine siîahlı kuvvetlerin, cum- huriyeti koruma ve kollama görevi doğrultu- sunda, yasalann kendisine tanıdığı yetkiyi kul- lanması olarak gösterilmiştir. Ne var ki icra- at, bu gerekçe ile gösterilen sının aşmış, buna karşılık kökünden kazjnmak istenen terör, gü- niimüze dek ortadan kaldınlamadığı gibi, Ata- türkçu devlet düzeni de alt üst edilmiştir. Bu- nun sıkıntılarını, dış görünümüyle demokra- tik sanılan bugünkü rejimde bile hâlâ çekmek- teyiz. Kurmaylar, sınav kazanan en yetenekli su- baylar arasmdan seçilip yetiştirildikleri için ba- rış dönemlerindeki boş zamanlarında asker- lik dışı konulara, özelh'kle politikaya merak sa- np bunlar üzerinde düşünme, ülkenin ileri git- mesi için kendilerince binakım kuramlar, programlar oluşturma, yöntemler bulma işiyle de uğraşırlar. Bu, doğaldır. Yurdunu ve hal- kım seven sivil, asker her vatandaşın böyle ko- nular üzerinde kafa yorması, eleştirilecek de- ğil, övülecek bir davramştır. Ancak sivil yurt- taşların bu yolda üretecekleri yöntemlerle si- lahlı kuvvetlere bağlı subayların yöntemleri arasında fark vardır. Yıllar önce birkaç kez yazdım, askerlik mesleği bir disiplin, emir ve komuta, itaat mesleğidir. Herhangi bir düş- man saldırısı karşısında savaş gerekince ast, üstün vereceği komutu duraksamadan ve tar- tışmaksızın yerine getirmek zorundadır. Bu durum, mesleğin doğası gereğidir. Askerliğin bu niteliği, subaylar arasında rütbe yükseldik- çe perde perde daha katı ve keskin olur. Çün- kü savaşta, örneğin bir kolordu komutanı, stratejik bakımdan büytik önemi olan bir ye- ri savunmak için kolordusunun bütün birlik- lerini, ölüm olasıhğı büyük olan toplu bir sa- vaşa sokabilir. Mustafa Kemal, Çanakkale"de birliklerine, "Ben, sizlere yalnız savaşmayı de- ğil, ölmeyi emrediyorum" diyebilmişse, bu, bir yandan Çanakkale Boğazı'nın yurt savunma- sında taşıdığı önemi, öte yanda da komutanın geniş yetkisini gösterir. Askerliğin niteliği böyle olunca, yıllar yılı bu hava içinde yetişmiş olan subaylar, demok- ratik çarkın ağır işlemesinde sivil politikacı- ların tutumuna bir türlü akıl erdirememekte, böyle politikacıların, tıpkı askerler gibi, bü- tün yetkilerini kullanarak devlet çarkını çabuk işletmelerini beklemektedirler. Bir nokta daha var: Askerlerin büyük ço- ğunluğu, eğitimleri boyunca kendilerine aşı- lanan görüşler dolayısıyla, ülkede çokseslili- ğin bir kanadını oluşturan sol görüşlere ve akımlara katlanamazlar. Bu nedenle devlet yö- netiminde etkin oldukları dönemlerde ilk gö- revlerinin, solcu aydınları şu ya da bu biçim- de ezmek, onların fıkir üretmesini engellemek olduğu düşüncesi egemen oluyor. Düşünürler- le eylemciler arasında ayrım gözetmiyorlar. 12 Mart döneminde Cumhuriyet gazetesinde ya- zamadığım bir yıl içinde "Yeni Ortam" dergi- sinde çıkan "Pota" adlı bir yazımda bu tutum- dan yakınmıştım (22.11.1971). Buna karşılık, milüyetçi ve mukaddesatçı di- ye anılan sağ eylemcilerin askersel dönemler- de, neredeyse sırtları sıvazlanmıştır. İşte bu tu- tumdan cüret alan sağ eylemciler o dönemde toplum düzenini alt üst etmişler, yörelerine korku salan bir örgüt görünümüne bürünmüş- ler, zaman zaman hükümet içinde bile yuva- lanıp etkin duruma gelmişlerdir. Her baskırun bir tepkisi olduğu gibi ülkede sürdürülen "sol- cu avı" da büyük tepki yaratmış, devleti ar- kasına alan sağ eylemcilere açıkça karşı koy- ma olanağı bulamayan sol görüşlü gençler, bu- gün bile sürmekte olan birtakım gizli örgüt- ler kurup terör eylemine geçmişlerdir. Ne ya- zık ki sağ terör ve onun yanı sıra oluşan sol terör ayn ayrı eylemleriyle ülkemizin çok de- ğerli aydınlanna, kimi politikacılanna ve genç- lere kıymış, toplumda çabuk kapanmayacak acılar ve yaralar açmıştır. Sıkıyönetim döne- minde ise ülkemizde az yetişen düşün adam- lan, değerli yazarlar ve gidişi kabullenmeyen emekli snbaylar işkenceye uğramış, böylece bi- reysel ve örgütsel terörün yanında "devlet terörü" de yer almıştır. • • • Anlattığım bütün bu süreçte sivillerin hiç mi suçu yoktur? Elbette var. Politikacıların, özellikle sağ ik- tidarlann 1965 yılından beri "Bu anayasa ile devlet yönetilemez" sloganını kullanıp her işi bırakarak 1961 Anayasası ile uğraşmaları, onun sosyal ve sendikal haklar bölümünü gör- mezlikten gelip uygulama alanına geçirmeme- leri toplumda gittikçe artan bir huzursuzluk yaratmış, parlamento da neredeyse işlevini ya- pamaz duruma gelip kendi başkanını ve cum- hurbaşkarunı aylarca seçemetniştir. Bu durum, işleri kestirme yoldan çözmeye aüşmış asker- leri tedirgin etmiş, onlar, ülkede bir iktidar boşluğu görerek, bunu doldurmak için hare- kete geçmişlerdir. Oysa demokrasinin ilacı yine kendi yapısında vardı. Burada haklı olarak şoyle bir düşünce ileri sürülebilir: Madem demokrasinin ilacı kendi içindedir, o halde silahlı kuvvetlerin 27 Ma- yıs 1960 müdahalesine de gerek yoktu. Dış görünümüyle mantıklı izlenimini veren bu düşünce yersizdir. Çünkü 27 Mayıs 1960 müdahalesi silahlı kuvvetlerin halk ve genç- likle el ele vererek gerçekleştirdiği bir devrim olup 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde oldu- ğu gibi emir-komuta zinciri içinde dört-beş or- generalin egemenliği altında bir yönetim kur- mamıştır. Gerçi 12 Mart döneminde parla- mentonun kapısına kilit vurulmadı ıse de dev- letin en yüksek organı olan ve milleti temsil eden bu anayasal organ vesayet altına alın- mıştır. Oysa 27 Mayıs 1961'den sonra kurulan Milli Birlik Komitesi, askerlerden oluştuğu halde, iç işleyişinde demokratik kurallar uy- gulandığından, sivil nitelik taşıyordu. O Ko- mite'de üsteğmenle general eşit oy hakkına sa- hiptiler. Dahası var, 12 Mart ve 12 Eylül dar- beleri, düşünce özgürlüğü başta olmak üzere, her türlü özgürlüğü kısıtlayıcı yönde icraat yaptıkları ve Atatürkçülüğe hepten aykırı uy- gulamalara giriştikleri halde, 27 Mayıs Dev- rimi, getirdiği yeni anayasa ile özgürlükleri ge- nişletmiş, sosyal devlet kavramını anayasaya koymuş, yönetimin bir daha keyfi icraata gi- rişememesi için anayasal yargı kurumlarını anayasaya yerleştirmiş, böylece Atatürk de- mokrasisini Batı'nın ileri ülkelerindeki çağdaş demokrasiler düzeyine ulaştırma yolunu aç- mıştır. Eğer silahlı kuvvetlerin 27 Mayıs'taki müdahalesi olmasaydı iktidardaki her parti- nin, yargı yetkisini gaspederek bir "Tahkikat Komisyonu" kurup muhalefet partilerini ka- patma geleneği doğacak, bu ise çağdaş de- mokrasiye giden yolu kesecekti. Çok önemli bir ayrım daha var: 27 Mayıs Anayasası işçi ve memur, kısacası, emekçi İce- simde toplumsal bir uyanış havası yaratmıştı. 12 Man darbesinin lideri Org. Memduh Tağ- maç ise "Toplumsal uyanış ekonomik gelişme- yi aştı; bunu durdurmak gerekir" diyerek ana- yasanın sosyal ilkelerine karşı olduğunu açık- lamıştır. 27 Mayıs 1960 Devrimi sonucunda hazırla- nan anayasa, çağdaş bir devletin yönetilip yü- rütülmesi için güzel bir rehber niteliği taşıyor- du. Ancak bunu uygulamayan sağ iktidar, 1980'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, 12 Mart döneminde kıyıcıüğa kadar varan sert- liğiyle ün salmış olan Istanbul Sıkıyönetim Ko- mutanı emekli Org. Faik Türün'ü aday gös- termek gafletine düştü. O günlerde yayımla- dığımız 15 Haziran 1980 tarihli "Nakşibendi Cumhuriyeti" adlı yazıda bu adaylığı şiddet- le eleştirmiş, "...Vaktiyle Türk Silahlı Kuvvet- leri'nce başı ezilen Nakşibendi tarikatı yine ya- şarrunı sürdürmüş ki bugünkü Atatürk ordu- sunun içinden cumhurbaşkanı adayı bir orge- neral bile yetiştirmeyi başarmıştır" demiştim. O zaman cumhurbaşkanı bir türlü seçileme- diği için, bu görev Meclis Başkanı'nın vekale- tiyle yürütülmüş, aylarca süren turlarla bu se- çimin uzaması sonucunda da 12 Eylül 1980 darbesi gelip çatmıştır. PENCERE Ödünç.. EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Şiir Forumuna Doğru... Alain Bosquet, Adonis, Ginsberg, Enzensberger, Söder- berg, Sorescu, Hughes, Laabı, VVesterbeg, Geranis, Horup vb... İstanbul Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı'nın 6-12 Mayıs 1991 günlerinde İstanbul'da yapacağı Uluslararası Bi- rinci Şiir Forumu'na, "Poesium l"eçağnfı dünyaşairterinden birkaçı... .-. Dünyadan 24 şair, Türkiye'den 24 şair bir araya gelecek. Şiirden, şairden, kendilerinden konuşacaklar, sorunlannı tar- tışacaklar. İlk kez ülkemiz bir şiir forumuna sahne olacak. Bu önemli atılımı düşünen, başlatan, sanırım gelecek yıllar- da da sürdürecek olan İstanbul Belediyesi Kültür Dairesi'ni kutlamak istiyorum. Dünyanın birçok ülkesinde şiir forumlarının, şairler toplan- tılarının yapıldığını biliyoruz. Bunlann en ünlüsü Yugoslav- ya'nın Struga kentinde her yıl yaz aylarında gerçekleştirilen şiir şenliğidir. Hollanda'da, Finlandiya'da, daha başka ülke- lerde de zaman zaman şairler bir araya gelirler. İstanbul gi- bi dünyanın en güzel bir kentinde, hem de ilkyazın en aydın- lık günlerinde böyle bir toplantının yapılması, hem ülkemiz, sanatımız için yararlı bir eylem, hem de dünyaya sanat yo- luyla açılmamızı, kendimizı tanıtmamızı sağlayacak güzel bir girişimdir 1977'deki Struga Şiir Şenliği'ne katılan bir kişi olarak bu tür toplantılann nasıl canlı, yararlı geçtiğini bilenlerdenim. Şa- irler, yazarlar hangi ulustan olurlarsa olsunlar, birbirlerinin ar- kadaşı, dostu, kardeşidirler. Onlar bir 'şiir cumhuriyeti'nin yurttaşlandırlar. Bir el sıkma, bir iki sözle yıllardır süren bir dostluğu yenilemiş olurlar. Kültür Dairesi Başkanı Hilmi Yavuz'la, Şiir Forumu Sekre- teri Özdemir ince Şiir Forumu konusunda şöyle konuşuyor- lar: "Şiir Forumu büyük bir bırikime sahip olan Türk şiirinin, özellikle Batı'da daha iyi tanınmasına yol açacak, dünyanın önde gelen şairleri ile dünya şiirinde çok önemli bir yeri oian Türk şiirinin yaşayan ve önde gelen şairlerini bir araya geti- recektir. Ülkemizin büyük bir şiir potansiyeli vardır Türk şii- ri, Yunus'lardan, Pir Sultan'lardan, Karacaoğlan'lardan, Ba- ki'lerden, Nedim'lerden, Yahya Kemal'lerden, Haşim'lerden, Nâzım'lardan günümüze, dünyanın en önemli şiir damarını oluşturmaktadır. Ancak ekonomik, politik ve yöresel engel- lerin yanı sıra bir engel de, Türkçenin yaygın dıllerden biri olmayışıdır. Bu yüzden Türk şiiri dünyada yeterince, gerekti- ği gibi tanınmamakta, bilinmemektedir. Daire Başkanlığımız Poesium'u düzenlemekle böylesıne birtanıtım görevini üst- lenmistir ve bu görevi gerçek anlamıyla yerine getirmek için tüm olanaklarını kullanacaktır." Şimdi birileri kalkar, 'Belediyelerin görevi şiirle miirle uğ- raşmak mıdır?' der. Böylelerine göre belediyeler çöp topla- mak, ydları yapmak, trafiği düzenlemek vb. işlerie ilgilenme- lidir. Dünya şairlerini istanbul'a çağırmak, şiirsiz insanlara gö- re gereksiz bir çabadır. Ne var ki ülkeler. uluslar sanat, kül- tür, yazın alanlarındaki başarılı ürünleriyle saygı, sevgi gö- rürler, saygınlık kazanırlar. Son genel seçimde belediye yo- netimlerinin başına ŞHP'lilerin gelmesi Türk kültürü açısın- dan çok yararlı olmuştur. Yurdun dört bir yanındaki belediyelerin düzenledikleri sanat ve yazın toplantılarına hal- kımızın yakın bir ilgi göstermesi de bu tutumun yararlı oldu- ğunu göstermiştır. Poesium'a katılacak Türk şairleri belli bir yaş çizgisine gö- re seçilmiş. 1914 doğumlu Dağlarca'dan, 1915 doğumlu An- day'dan, 1944 doğumlu şairlere varıncaya kadar günümüzün üniü şairleri bu toplantıda yer alacaklar. Şimdi yine tartışmalar olacak! Niye falanca şair var da filanca yok! 24 şairi tek tek incelersek oldukça yerinde bir seçim yapıldığını görürüz. Bu- gün bu 24 kişinin dışında da birçok değerli şairimiz var Ama bir toplantıda belli sayıyı aşmamak kaçınılmaz bir gereklilik- tir. Bu demek değil ki yayınlanan adlar dışındaki şairler Poe- sium'da yer almayacak. Şiir toplantısı herkese açıktır, şairler ve şiirseverler bu güzel buluşmanın baş konukları olacaklar- dır. Hangi konular mı tartışılacak bu forumda? En başta 'Şiir ve gelenek'. Sonra da 'Şiir ve şiirın tanıklığı', '2000 yılına doğru şiirin durumu'... Yirmi birinci yüzyıla dokuz kala Türk ve dünya şairlerinin bu sorunlar üzerindeki görüşlerini öğrenmek ya- zınımız için de bir kazanç olacaktır. "Şiir forumu, gelışen medyalar karşısında edebiyatın, özel- likle de şiirin gerilediği kanısının doğru olmadığını bir kez da- ha gündeme getirecektır" Şiir geriler mi hıç? Zaman zaman bunalımlar geçırir, ama yeni yaratıcıların eliyle her dönemde toplumiarı aydınlatıcı, bilinçlendirici, 'insanı daha insan kılıcı' nıtelıkleriyle sürer gı- der. Nasıl binlerce yıldır bugüne dek gücünü yıtirmeden gel- diyse... BAŞSAĞLIĞI Dr. \Lİ DEMİR Sen dostlugun sımgesı Sen özven durustlüğun kaim Sen sevgı ureten Sen acıyı pa\ eden Sen özlem dolu eelecege BİZIMLESİN' Sen. bız dıyen HERKESLESİN' Kederlı aıiesımn ve Eüm dostlann başı sağolsun ADEM-İNCI \RSLA> emegın Çevreyi ve insanı bir bütün olarak ele alıp doğal yaşamı bozmadan yazlık konut edinmek isteyenler Antalya Kaş'ta tapusu alınmış arsamıza sınırlı sayıda üye alınacaktır. Mavi Mağara Turistik Tatil Köyü Yapı Kooperatifi Tel : 9 (4) 231 82 27 - 28 • öaşkaldırının sesı 8 Mart a J selam olsun • Kıyıma ve yasaklara karşı işçiler fabrika ışgallerınde • Ulusal zulme karşı | Şırnak, Idil, İstanbul protestoda Ulusal Zulme, işkenceye ve Sömürüye Karşı Mücadele • "Bitirılen" savaş ve olası sonuçlar • 141-142/Özgürlük için başkaldırı • İşçi sınıfı: Yeni bir çıkış için işçiler, sendikacılar konuşuyor • Kürt devleti paranoyası • Beşikçi'nin savunması • Ercan Kanar'la röportaj S A Y I Ç I K T I Pryeriotı Cd Dostlukyıırdu Sk 1/11 Çemberiılaş-IST Tel 516 06 84 ENGLISH LESSONS Native Amerıcan Teacher ( Group or Private Your home or mine Grammer of Conversation Tel.: 321 78 51 Please leave message on ansıvering machine-speak clearly! Bir Afrika atasözü: "Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı; çocuklarımız ta- rafından ödünç verildi." Köprüden denize baktım... Pis. Şehir Hatlan'ndan Kadıköy vapuru, sanki koyu bir batak- lıkta yüzüyor. Yenicami'den göğe baktım.. Kirli.. Kir, Beyazıt Kulesi'nin tepesıne kadar tırmanmış, daha ötesi seçilmiyor. Dolmabahçe Sarayı'nın tam üstündeki yeşil sırtlara yeni oturtulmuş beton otel, bir cinayetin korkunç iskeleti gibi sırı- tarak tarihimize sövüyor. Kentin en yeşil alanlarında derinleşen dipsiz inşaat çukur- ları, can çekişen İstanbul'un oyuk gözleri. Güneşi gizleyen kurşuni bulutlar, zalim bir hallacın attığı zehirli pamuklara benziyor. Kim bu pamuklardan ağulu bir yorgan dikip geceleyin ev- lerin üstüne çekecek? İstanbul kirli.. Pıs.. • Ya Anadolu? Ya Marmara? Manyas'ta kuş cennetini kım cehenneme çevirdi? Akde- niz'de kaplumbağalara rahat vermeyen kim? Her yanda ır- mak suyu yerine zehirli atık akmıyor mu? Afrikalı demiş ki: "Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımız ta- rafından ödünç verildi." Yoksa biz miras mı yedik? 'Mirasyedi' sözcüğü olumlu çağnşımlara yol açmaz, alın teri dökmeden zenginleşen, beleşe konan, har vurup har- man savuran kişıyi vurgular. Mirasyedi miyiz bız? Uzayın tepesinde "kara delik" açanlar, çağımızın "sözde uygarlan" değil mi? Doğa ölüyor. Hiçbir canlının içinde barınamayacağı, soluk alıp vereme- yecegı pis bir bataklığa dönüşüyor. * Insanın insanlaşmasıyla doğanın kirlenmesi arasındaki ba- ğıntı nedir? Çevre kirlenmesi insanın dışında birdönüşüm mü? İnsan- dan bağımsız bir başkalaşım mı? Elbet değil. Çevre kirleni- yorsa, bu demektir kı insan da pisleniyor. Zehirli hava solu- num yollarından bedene gıriyor, soluk alıp verdikçe ciğerler- den kana karışıyor, yüreğimize işlıyor, beynimize siniyor, dü- şüncelerimizi etkiliyor, fikirlerimizi çarpıtıyor. Eğer gezegenimizde doğayı yozlaştıracak bir düzen kurul- muşsa, kim kurmuş? İnsan! Hem doğayı yok eden düzeni savunmak hem de gelece- ğe umut bağlamak olası mı? Yalnız kuşlar, balıklar, sürün- genler, memeliler mi etkileniyor çevre kirlenmesinden? Yal- nız insanların bedenleri, tenleri, dişleri, diş etleri mi çürüyor? Ölüme sürüklenen denizde avlanan kuşkulu balıkları yiyen kişinin yalnız vücut sağlığı mı tehlikede? Ya tınsel sağlığı? Kendisini uygar sanan ve ileri sayan insanın ruhu da kir- lenmiyor mu? Olüm tuzağını, sınır tanımaz hırslarımızla kaz- dığımızın bilincinde miyiz? • Yarış... Sanayileşme yarışı, zenginleşme yarışı, silahlanma yarı- *şı, dünyanın kaynaklarına el koyma yarışı, tüketim yarışı, bir- birini çiğneme yarışı, gözü doymazlık yarışı, gösteriş yarışı, daha çok kazanma yarışı, insanın insanı sömürme yarışı... Nereye kadar? Doğanın tükenişinde soluksuz kalacak insanın geberme- sine kadar mı? Hayır dostlar, bu gidişatta, bir yanılgı var. Doğanın kirlen- mesi, insan beyninin gözeneklerine tümüyle işlemeden, dün- yaya egemen olan düzenin yanlışını görmek gerek... İş işten geçmeden... ÜRÜN-MODEL dünyasından laksit fırtınası T' I I I BUZDOUPLARI « 1 ^ | BK13CA IBK-1TJS BK351 A • BK-M1 A ' BK450Luks I BM75T • BK-C5T I BK325T İÇAMAŞIRMAKİNELERÜ I I LSEÇENEK(4AY) II.SEÇENEK (9 AY) III.SEÇENEK(13 AY) HEMEHTESUM HAZtRAN-TOMIUZ TtSÜM Peşıra' .e taksıt K D V dahıl Tcp.amfıya1 Peşına: ue talcsıt « D V dahı Toplan f yat THIMUZ-*6UtTOS TEtÜM K D V dahıl toplan f'yat Peşına- Taks; BKY-6'S M.nı BKY-7 A Şanzımanlı 8KY-21 Bekomaîık BKY-22 Bekomatık Super BKY-26 Bekomatık FJI BULAŞIK/KURUTMA BKY-35 BL BUaşık BKY41 KL 2-ICCCC 2501X0 3«00O «OOÜO 450000 500000- 52ODOO 420000 1J8Ü00- 320000 5*000 250000 EL£KTRİKÜSÜPÜRG£LERİ BKS-15TornaC3 I BKS-16 Tornado Plus I 8KS-91 î Elekironık Pius 8KS-9T Supe' Bektronık Pfus ı-oooo 125 00C- 160000 185 0ODp I RRINLAR | BKF-2Cu'Sine I BKF-4 Prestıge BKF-7 Turbo • BKF-7 M Super Turtw • BKF-7 H Elektro Turfto | BKF-9 Elektronom • BKF 12 Specıal j SUISITICILARI •68000- 310000 260000 310000- 12X000- 125C0O0- 170CKC- 2X6 000- 2250000- 2500000- 2600000 2'0OO0G- 740000- 1600300- 2700SB- 3600-300- 1250000 550000 625000- 300000 925000 C125000- = 1X0OC- 3 185000- Z 215000 • L23500O Z 265000 C275000 G220000- D 78000- 3170000- H355300- 1 250OX- 1300 000- 1650000 2-50X0 2350000 265Û0OJ 2750000 22X0CC' • 140000 ,3 145000 -3 185000 3 1^5000 '•250 000 -•195000 90X0 95000 •35X0 •55300 TS30C •95 » 3 2O0D00 160'300 303 JDn •300300 2 200000 2 45ÛÛ0U 2850000 2275000 T0000 1700 00C 555C0ÛC JOÛCOOC 295C00C 71000 C17500C m a» p 350 000 ]C2400CC- 58 300 125000 260 aoa 3OOI30O 82i 000 18OC0O0 3 375300- D1X'3CC- 375CO0C C31Û0OC lîotcoo •r;ooc 3 57500- O 65000- 3 33000 3 95000 575000 65C0CC 830 000 950930 ,3 475CC 3 5300C 3 64000 p 30000' 4250000 3'XıCO0 280000 95000 42 500 49000 62000 7300O 3950 00C 1350 30C 600000 69C3CC B7Cı3OC 215000 450000- 8*0X- 1550 CO3 1300000 1 550000- 1 470 000 • 1075000- 2250000- n 90000 • 160000 • 135 Û00- • 165300 Z155000 Z 115000- C 240000 900000 16003130 1350 3Û0- 1650300 1550300 H50000- 2400000- '3 95000- t-20000 G-00000- 3122300 • 115000 • 85000- • 175300- 65000 120000 loeooo 122 0CC "500C- 3E00C 175000- I 94C0CC 1680-300 1400-300 1 7OB-30C 1 510000 2450000 KAMPANYAMIZA NASIL KATILACAKStNIZ? G '0E45.t Sta"dai I G/8 E Ternostar Slandart . G'5ETermostar I 10 Lt Setektorlu Şolben | 10 L' "ertrostalık Şofber 136.00C 149000- 1740OC 198000 214 OCC 63900u 745000 87D00C- 99C-00C- 107C-0CC- • 80000 C 93000 C10600C- • r40GÜ- 720000- 800 000 930 Cffi • (J60000 11400OJ I.SCÇCNEK 3t!f: retkı ı Saöcıs na dığef tassıtser MOT: i leslır aın i v t H . SEÇENEKLB z ur^r va 3a j-uren odeme soyaötnz 'ef^on njnafama *• Seciçın.z jrjn »a oa jrj r <le r ^e odeme bıçmıyıe ıgiı ttesırairBEKO ' A j İş Bankaai BeyogİL ŞjOea 1262 50C' X J K esaba /a*np .r kaşe*i asiıra Katilna ar 1991 aKşamtna *cadar geçecf f- sze sr ga, 22 Ma«p 1991 tarfnre 'aûar: f aiıran ışrra* r ;ry5 urj ^**lç fsşıratfü Kfer ay'nöa /auar tsı-raKC c ge; 199ı 'orrjı n tafsaır oaer'a- Naaı a .?i'3r ^'ni-c /a se urj r ^ geç 1 991 Ağ.s-os 3/ Kuv .e tx3nörcı Drîrta'TCa ys tı seceneKte Deşr^tmı Van ayı e' ge. '991 ^a^ıra- a; BtsOı /a'ıra*" -ş'T3kçıj5 ^g j? en gec SEXO TJLf. btiklal Cad. 349,80050 Bu djr •c'ı.ratomiLi lefcrdercok j v ı ç n jç I I I I I I I I I I AUMO BKE 1860 Meltem BKE4300ıP4Mevsıın BKE 5300 Süper TELEYİZYON • 56 E Bekj S W UK 51 E Beko S M UK 40 E Beka S M UK 37 E Beko S M UK 55 E Beko FTS UK VİDEOM 550 0X 1CCO0CC 360CO0- 275C0O0- = 000000 4300000 c 291:000 Z 525 000 C455OOO 29CC0OJ 5250000 4 550O00- 3 53300- 3 59300 3 69000 ü 790CO- 3 55-300 53 OCC SOÛC 6900C 79000- 65 3OC- 742503 626 300 966300 •'06000- •190-300 • 260000 3 395 300 C3800CC- 3e«o Maslerlıne Vıdeo 3e«o Masterlıne Player saoooc 6CC3O3- 540 300- 470300 725 300 600000- 37DOOO- îır /aî'ıtmas* tarfn^e şcre jfi9eri€ndn«;eMi' Taieûtr Detirıenc "ikîariar aş^as "afrje pes^a'ar ıade eddecectı* B. «arnp.3"va j f etc trmaıar Ar;elK A$ Aidei- AŞ Betcote^nık A Ş aarantısı altmoa oluc 23 Oca*f 1986 îanhlı ^esıı Gazeıe de /a, ntarar ıtgıi teö ğe j BekoBir dünya markasıdır 400000 I80Û00 21] 000 3430O0C 3000000 27X000- 2350000- 3625X0- 336u t»: • 315000 • 285000- 3250 000- 3380 00C-- 3300300 1350000- 2-300 000- 900300 • 350-30O 3501X0 36X'(»- 3-5C-XC 2850 030 • 2593 OCC 38OC-OCC • 323 000 • 21000 • 31500C- 3 19E30C • 21C-30C- 3 933CC- • -4C30O 3150000 195C0CC 210X0 365 000- 3*300 2990000 5400 OCC 4â00û0C 3 185 000 •I310000 C 270 CCC • '45 OCC 2-00 300 SOCOCÜ 14X000 860000 • 225 000 3 roaoc- • T6000 -3 otOOC 2«0XC 230 ıX0 2101300 185000 260X0 3260 00C 2960C0C 395ÛCO3 230000 '45 300 3293 003 2 03000:- 150000 TİGCO- 105000 65CO0 leeıcn - 1 sta < 9BOMÇ Adıe- I Beko Ulfa Dısk Player j 8eK: ftscoı gM L-X I Be»c lieai ^ 320 T I KÜÇÜKEVALETLERİB 1 BKK-8P Super Buharlı Utu 58000 293ÜC0- ' •30000 330X0 C 34000- 1 BKK-25K Buharh Ulu 36003 1800O3- • 19X0 190-300 3 laOOO BKK-6iPRPres Utu '3500:- t'SCOO ' 3 69X0 590X0 3 70OCC BKK-54Mu,t M ı x l f a - 3 35300 350300 • 35000 BKK 59 Ekmek K zartma Mak.nesı 31000 155000- | • 16300 16Û0OO 3 UOOO BKMF-4SaatnUınıF-ın 9Z00Cı 460000 , 3 49X0 , 490-300 • 5530C-- B«MF2M'Pi Fr-ır- WXC- 423-300 • 4 4 300 440X0 • 33000 B*MF-120C£<e< Mc Frın '15000- 575000 ' 3 60300 ' 600000 3 45XC 6KMF-1000 Ga/ 1 Mdı Fırır 13400C-- 520000- 3 55X0 530000 3 41JX BKStardü^sp-atcr 7300C 350000 3 37X0 370000- 3 27 300 DİKİŞ MAKİNESİ •••••••••••••••••••^••••«i I BekcZgZd^DıkışMak 31C3CC '55000C C'63"JOO " 630000 •'50ı300 -?CXC İSUFİLTRESİMBBBİ • Beko Su F ıtresı ::00C 5': VI- 2-7500C- 3Ö0OC 1 470 J f 91C30C- 22000 '4XL «OCTı 2500C' 1200C 35000 35 OÛC 4 D 9 X < 41000 27OCC 320 CCC 2xoro 7201X0 36OCCC •70X0 J'O:CC «:co 6.50X0 5?4X0 3^8000 MUHSİN KAD1OĞLU ÇOK HIZLI OKUMA TEKNİKLERİ BaskJ 30^000.-TU (PTTgıderidaM) Ayjerur KADtOĞLU-Muhsrı K/«OĞLU TÜRK HÛMANİZMİNİN TEMELLEBİ 2tt00a-TL (PTT Gld«rl daM( bt««i«: BlrHk Vakll KMlp Kulûbü YM>lç*rll«r Cad. No.13 ÇatnbariHaf-tST. T*l: 51* 14 2* NİŞANLANDIK MELTEM KARASU & HAYRİ ERCE 9.3.1991 İSTANBUL ŞAHIT ARANIYOR 17 Ocak Regaıb Kandıl akşamı saat 21.00 sularında Mecidıyeköy Lıkör Fabrikası önünde köprunun altında orta yolda sıyah BMW otomobıl kız kardesıme çarparak dlümune sebep olmuştur. Olayı görenlerin ınsanlık namına asağıdakı telefonuma bıldırmelerını dilerim. Tel.: 521 70 98 DÜŞÜMJYORUM ÖYLEYSE VURUN tlhan Selçuk 20. bası 7.000 lıra (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul Ödemeli gönderilmez. 5 A' y DİLEK AYDEMİR Gravür-Resim Sergisi 6-23 raart Tanak Sanat Galerısi ETILER
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear