18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ARALIK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Hükümet, boşalan dört YÖKüyeliği için önereceği isimleriyarın belirleyecek YÖK: Geri sayım başladıANKARA (Cumhuriyet Bfi- rora) — Hükümet, araJarından birisinin YÖK Başkanı olması- nı arzu ettiği boşalan dön YÖK üyeliği için adaylarını yarın ya- pılacak Bakanlar Kurulu'nda belirleyecek. YÖK Başkanı Prof. Dr. th- aaa Dogramacı'nın görev süre- n 27 aralık cuma gttnü sona eri- yor. Doğramacı'yla birlikte is- tifalar ve görev sürelerinin so- na ermesiyle boşalan altı YÖK üyeliğinden dördü için hüküme- tin önereceği adaylann yann ya- pılacak Bakanlar Kurulu'nda belirlenmesi bekleniyor. Dört üyelikten Milli Eğitim BakanlığVmn önereceği üyelik için bu bakankkta müsteşar yar- dımcısı olarak görev yapan th- s n Özfaknrhı'nun adı kesinlik Hükümetin, atanması için Cumhurbaşkanı Turgut Özal'.a sunaçağı dört üyeden birinin Başbakanlık Müsteşar yardımcılarından İhsan Özçukurlu olması kesinleşti. Diğer üç üyelik için DPT Müsteşarı İlhan Kesici, eski SHP Milletvekili Türkan Arıkan ve DYP Rize Milletvekili adaylarından Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın adı geçiyor. kazandı. Başbakan Sükyman Demirel'in inisiyatifinde belirle- necek olan diğer üç üyeden bi- risinin ise Devlet Planlama Teş- kilatı (DPT) Müsteşarı Ühan Kesici olması bekleniyor. Belir- lenecek diğer iki üye ise aynı za- manda hükümetin YÖK Baş- kanlığı için adaylan olacak. Yüksek Öğretim Kanunu ge- reğince hükümet tarafından se- çilip Cumhurbaşkanı'nca atana- cak bu YÖK üyelerinden birinin SHP'lilerin, diğerinin ise DYP'lilerin isteği doğrultusun- da saptanacağı tfelirtiliyor. Baş- bakan Yardımcısı Erdal İnönü'- nün Başbakan Demirel'den SHP PM üyesi Prof. Türkan Akyol'un aday'ığı için ricada bulunduğu öğrenildi. DYP kanadınm adayı olarak ise Organ Nakü Vakfı Hastanesi Başhekimi ve DYP Rize Millet- vekili adayı Prof. Mehmet Ha- l'ın adı geçiyor. Haberal'- ın YÖK üyeliğine fazla sıcak bakmadığı, Cumhurbaşkanı Turgut Ozal'ın ikna edilmesi durumunda ise YÖK Başkanb- ğı'na "evet" diyebileceğini hü- kümete ilettiği öğrenildi. özal da YÖK Başkanı Prof. Doğramacı ile Prof. Ömer Yi- gitbaşı'ndan boşalan YÖK üye- likleri için doğrudan atama ya- pacak. Ozal'ın, hükümetin öne- receği adaylan beklediği ve ata- ma kararnamelerini birlikte im- zalayacağı ifade ediliyor. ozal'- ın yeniden YÖK üyeliğine ata- ması durumunda, Doğramacı'- nın başkanlığmı sürdüreceği kaydediliyor. ozal'ın hüküme- tin önereceği adaylan ise bir de- faya mahsus reddetme hakkı bulunuyor. Özal, bu durumda hükümetin 10 gün içinde yeni adaylarını bildirmemesi duru- munda direkt atama yapabili- yor. YÖK üyelikleri konusunun özal ile hükümet arasında yeni bir kriz oluşturup oluşturmaya- cağı merakla bekleniyor. Başba- kan Demirel'in önerecekleri adaylann birinin YÖK Başkan- lığı'na atanması için Cumhur- başkanı'nı ikna etmeye çaiıy»ra. ğı kaydedüiyor. YÖK atamala- nmn, bugünkü Özal-Demirel zirvesinde gündeme gelebilece- ği de bildiriliyor. Çankaya'ya yakın kaynaklar, ozal'ın Doğramaa'yı yeniden YÖK BaşkanlığYna atamasının sürpriz sayılmayacağını söylü- yorlar. Sürpriz adaylar arasın- da ise SHP'nin desteklediği Prof. Akyol, DYP'nin destek- lediği Prof. Haberal ile özal'a yakınlığıyla tamnan TÜBtTAK Başkanı ve YÖK üyesi Prof. Ke- mal Güriiz'ün adı geçiyor. Bakan Toptan, öğrencilerle konuştu ODTU öğrencileri rektörü tanımıyor HAKAN AYGÜN ANKARA — "Zaten bir ke- resinde jandarma bascavuşuyla beo de kavga ettim. Esimk yurt- ta luüan bir yakınımın riyarete geimiştik, beni içeri sokmadı- tar. M Kürsüdeki konuşmacı bu söz- leri söyleyince konferans salo- nunda bir dalgaJanma oldu. Dinleyicilerin bir kısmı kahka- hasım tutamadı, bir kısmı ise müstehzi bir ifadeyle etrafına baktı. Konuşmacınm ismi Köksal Toptan'dı ve Milli Eğitim Baka- nı olduktan sonra ilk kez öğren- cilerin arasına girmişti. ODTÜ- de Yeni Hükümetin Yüksek Öğ- renime Bakışı konulu bir kon- ferans vermiş ve sıra öğrencile- rin sonılannı yanıtlamaya gel- mişti. Bir öğrenci ayağa kaltı ve "Her taraf jandarma kaynıyor. Jaadarmanın varlıgı hırsızhkla " Biz hırsız mryız? Kam- otobüs sokmayafc«ı*«»it jandarmadan yazılı izin gereki- yor. Sizin iktidannız döncmin- de de üniversiteyi jandarma mı yönetecek?" diye sordu. Bakan Toptan öğrenciyi, "Bunlar dnzdecek inşaMah, hep >MrUkte ortadan kaldıracagız" diye yarutladıktan sonra henuz bakan değilken başından geçen bu olayı anlattı. Ve konferans salonu birden hareketlendi, AÇKLAMA Gazetenizin 8 Kasun 1991 cu- ma günkü baskısının üçüncü sayfa altıncı sütunda, "Ankara- da ötüm timi yakalandı" başh- ğı ile verilen ve aynı sütunda bi- ten haberinizde, sözü edilen Bayram Uluışık şahsımdır. Haberinizde, sözü edilen suç- -. lann sahsım tarafından yapılmış olduğunu yayımlamış bulunu- yorsunuz. Şahsım Üniversite 6ğ- rencisi olup, 1 Kasım 1991 gunü saat 24.00 dolaylannda oturdu- gum bekar öğrenci evimden em- niyet görevlilerinin yaptığı bir operasyon sonucunda gözaltına alınıp, 6 gün, -6 gece gözaltında , tutulduktan sonra 7 Kasım 1991 . gunü Devlet Güvenlik Mahke- mesi SavcüığYnca, bu örgütle hiçbir alakam olmadığını belir- ten ifadem alındıktan sonra ser- best bırakılmış bulunmaktayım. Bundan dolayıdır ki; öğrenci olmam ve ileride devlet görevle- rinde bulunmam konusunda, mağduriyetime meydan verilme- mesi için, haberinizin düzeltil- mesini istiyonun. BAYRAM ULUIŞIK bakan-öğrenci diyaloğu renk- lendi. ODTÜ rektörü Prof. Dr. Ömer Saatcioglu dışuıda her iki taraf da bu durumdan memnun görünüyordu. Saatçioğlu soh- betten hoşlanmadı, çünkü diya- log, onun ismi etrafında şekil- leniyordu. Saatçioğlu'nun otur- duğu yerden doğrulmasına yol açan diyalog şöyle gelLşti: — ODTÜ'de her yıl ögrenci- lerin yüzde 30*u aülıyor. Biz ap- tal degiliz. Ablmalan önleyecek misiniz? TOPTAN: Sizin yanınızda- yım, ama bu soruların muhata- bı rektörünuz. Bir gün onu da buraya çıkanp bu sorulan so- run. Ama ben size daha fazla çalışmanızı öneririm. — Biz rektörtimUzü, sizi gör- dttğiımiiz kadar bile göremiyo- ruz. Bir anket yaptık. Arkadaş- lanmızın yüzde 33u rektorö yolda görse tanımıyor. Sadece "Ömer" diyenleri de kabul ettik. Ancak yüzde lı'imiz ismini bi- liyor. Toptan, bu açıklama karşı- sında şaşkınlığıru gizleyemedi ve ağzından "Öyle seyier söylüyor- sunuz ki cevap vermek zor. Ama biz konuşan TurMle, konuşan Üniversite istiyomz" sozleri dö- küldu. Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan ile öğrencıler arasında- ki samimi diyalog daha sonra şöyle devam etti: — tktidara gelmeden, ucan daireier, anahtariar ve de YÖK'iı kaJdırma>ı vaat eUiniz. Şimdi ne yapacaksınız? . TOPTAN: YÖK için anayasa değişikliği şart. Yılbaşuıdan son- ra partilerle anlaşma yollannı arayacağız. Ama şunu söyleye- yim, üniversiteler arası bir plan- lama ve koordinasyon kuruluşu- na ihtiyaç var. Adı antipatik ge- liyorsa, YÖK demeyiz. — Başındakiler dnracak mı? TOPTAN: Yasa değiştirmey- le YÖK'ün başmdakileri değiş- tiremiyoruz. Anayasada hüküm var, cumhurbaşkanı atıyor. — Kaynak yok diyorsunuz, Bilkent'e yardım yapılıyor. TOPTAN: Onlar da sizin ar- kadaşınız. Parayı ödeyip oku- yorlar. Gelip burada okusalar, yer tutacak. Dört beş kişiye da- ha fazla devlet üniversitelerinde yer açılıyor, kötü mü? — Onlar bizim arkadaşımız değil. TOPTAN: Yapmayın yahu, tabii ki arkadaşınız. — Bir soru daha Sayın Ba- kan. TOPTAN: Yahu, geç kaldık zaten. İŞLEM YAPILMADI — Melike Demirağ ile Şanar Yurdatapan, çocuklan Can ve Zeynep'le tstanbul'a geidi. tmniyet yetkilileri Alman pasaportuyla Turkiye'ye dönen sanalçılar hakkında işlem >apmadı. (Fotoğraf: KADİR CAN) MelikeDemimğ ile Şanar Yurdatapan 11yü sonraAlman pasaportuyla Türkjyeyegirişyaptı Vâtana tıırist döndülertstanbul Haber Servisi — 12 Eylül 1980 askeri darbesınden sonra vatandaşbktan çıkanlan Melike Demirağ ile Şanar Yur- datapan dun turist olarak îstanbul'a gel- di. Polis, 11 yıl sonra çocuklan Can ve Zeynep'le yurda dönen Demirağ ve Yur- datapan hakkında herhangi bir işlem yap- madı. Alman pasaportuyla Atatürk Ha- vaalam'ndan giriş yapan çifti, sanatçı ar- kadaşlan, aile yakınlan ve avukatları Halit Çelenk karşüadı. 12 Eylül 1980 sonrası yurdu terk ederek Almanya'ya yerleşen ve Türk vatandaşlı- ğından çıkanlan Türk pop müziği sanat- çısı Melike Demirağ ve Şanar Yurdatapan, çocuklan Can ve Zeynep'le birlikte Kürt ozan Ali Baran da yurda döndü. Emni- yet yetkilileri, Alman pasaportlanyla tu- rist statüsünde Atatürk Havalimanı'ndan Turkiye'ye giriş yapan sanatçılar hakkın- da herhangi bir işlem yapmadı. Polis yet- kilileri, avukat Halit Çelenk aracılığıyla Melike Demirağ ve Şanar Yurdatapan'dan, haklarında yurda girişleri konusunda bir tahdit bulunduğu için en kısa sürede İs- tanbul Cumhuriyet Savcüığı'na başvurup "tahdit sorununn" çözmelerini istedi. Me- like Demirağ ve Şanar Yurdatapan'ı Tur- kiye'ye getiren uçak saat 17.10'da alana in- di. Sanatçılan, aJanda İnsan Haklan Der- neği'ni temsilen Akın Birdal, avukat Ha- lit Çelenk, sanatçılar Esin Afşar, Rahmi Saltuk, Sadık Giirbttz ve Atilla Özdemi- rogln karşıladı. Melike Demirağ'ın kendi- sini karşılayan gaaetecilere ilk sözü "Bn anı j-aşamak için bir 11 yıl daha venneye nujyınT oldu. Arkadaşlan ve ailesiyle gö- 12 Eylül'le vatandaşlık haklarım yitiren Türk pop müziği sanatçısı Melike Demirağ'ın, kendisini karşılayanlara ilk sözü, "Bu anı yaşamak için bir 11 yıl daha vermeye hazınm" oldu. Şanar Yurdatapan ise "Buruk bir mutluluk. 11 yıl içinde geride bıraktığımız insanlar var. Yılmaz Güney, Behice Boran. Şon olarak şunu söylemek istiyorum. İnsan kendi vatanına turist olarak mı gelir" dedi. rüştükten sonra ilk yapmak istediği şeyin oturduğu evi görmek olduğunu söyleyen Melike Demirağ, "Çok mutluyum. Duv- gulanmı ancak şöyle açıklayabilirim: Her biriniz gidin 11 yıl yurtdışında kalın, o za- man anlayacaksınız" dedi. Şanar Yurda- tapan ise 11 yıl sonra yurda dönmekten dolayı çok mutlu olduklarmı belirtirken şöyle konuştu: "Bu mudulugumuz buruk bir mutluiuk, 11 yılın ardında istesek de geriye dönme- yecek insanlar bıraktık arkamızda. Behi- ce Boran Brüksel'de, Yılmaz Güney Paris^ te, Sidney'de Ümran Baran arkadaşımız. Bunun bunıkluğu içindeyiz. tkincisi An- ti Terör Yasaa'nın yurtdışında yaşamaya mahkûm ettiği on binlerce insan var. On- lar gelemezken buraya gelraek sanki on- lann hakkını yemek gibi geliyor bize. Son olarak da şunu söylemek istiyorum, insan kendi vatanına turist olarak mı gelir" Sanatçılar hakkında tstanbul, Ankara ve Diyarbakır ağır ceza mahkemelerinin yurda giriş ve çıkış yapmalannı engelle- yen 9 tahdit koyduğunu, bu tahditlerden 8'inin kaldınldığını açıklayan avukat Halit Çelenk son tahdidin de kaldınlacağı inan- cmda olduğunu söyledi. Çelenk, sanatçı- ların "Hariçten Gazel/Alışamadım" adlı yasaklanan kasetleri için idare mahkeme- sine itiraz ettiklerini, mahkemenin bugun- lerde bu konuda bir karara varacağını da sözlerine ekledi. Türkiye'de iki hafta ka- lacaklarını açıklayan Melike Demirağ- Şanar Yurdatapan çifti bugün saat 11.00'de Basın Müzesi'nde bir basın top- lantı$ı yapacaklar. Renault'dan bedava!Renault vermiyor... Siz alıyorsunuz...Satın alacağınız herhangi bir Renault modeliyle sağlayacağınız yakıt tasarrufuyla...Butün Renault modelleri öylesine az yakıt tıiketiyor ki, bir ayda yapacağınız tasarrufla ceketiniz , bir yılda yapacağınız tasarnıfla tatiliniz bedavaya gelir.Yakıta yatınm yapmak sizce de ekonomik değilse.herbiri birer ekonomi uzmanı olan Renault'lardan birini seçin. Hem konforu, teknolojiyı, modernlıği yaşayın, hem de yapacağınız yakıt tasarrufuyla ihtiyaçlarınızı karşılayın. RENAUIJ 'ı A^AVACAk OTOMÛBILLER RENAULT 9 GUMJ1V NOTLARI OSMAN ULAGAY Küçül Devlet Küçül... Süleyman Bey'e, Erdal Bey'e, Tansu Hanım'a bir öne- rım var. Nasıl yaparlarsa yapsınlar, Dünya Bankası'ndan kredi falan bulsunlar, sinema sihirbazı Steven Spielberg'l Turkiye'ye getirsinler. Yakında Peter Pan adlı son fılmini izleyeceğimiz Spielberg şöyle bir hokus pokus yapsın şu bizim devleti küçültsün. Devleti bir küçültebilsek Türkiye'- nın pek çok önemli sorununu da çözmüş olacağız, kimile- rine bakılırsa. Geniş vatandaş kitlesi hâlâ "devlet baba"dan medet umarken aydınlar arasında ve özellikle iş âleminde devle- tin küçülmesini öncelikler listesinin başına yazanlar hiç de az değıl. Bugune kadar devletten belki de en fazla yarar- lanmış olan teşebbüs sahipleri şimdi "devlet küçülsün" dıyorlar. Devletın ekonomıdeki payının çok yüksek olduğu belirtiliyor; bu payın azaltılması, KİT'lerin özelleştirilmesi isteniyor. Yıllar yılı devleti ele geçirme hayaliyle yaşamış olan bir kısım aydınımız ise tam tersine, devletin ekonomik atılımın motoru olabileceği inancını koruyor. Geçen hafta Ankara'da devlet katındaki manzaralan iz- lerken ıster istemez bunları düşündüm. Vatandaşın kendisine ya da bir yakınına devlet kapısırt- da iş bulmak için kalkıp köyünden, kasabasından Ankara'- ya gelmesi ve bakanın kapısına dayanması normal miydi? Falanca yöredeki falancafabrikanın bitirilmesi için ilgili- lerin, partilıleri olan bakanın ya da müstesarın kapısını aşındırması normal miydi? Bir başbakanın, bir bakanın, bir müsteşarın vaktinin önemli bir bölümünü bu tür işlerle uğraşarak geçirmesf normal miydi? Bakan neye bakmalı? Bir başbakan. bir bakan, bir müsteşar bu gibi işlerle, bu gibi ayrıntılarla uğraşırken vaktinin önemli bir bölümünü geçirdiği takdirde asıl yapması gereken işlere nasıl vakrt ayıracaktı? önemli projeler oluşturmaya, geliştirmeye; stratejik kararlar aiınırken kabine çalışmalarına katılmaya ve katkıda bulunmaya; önemli iç ve dış temasları yapma- ya. görüş alışverişinde bulunmaya, topluma derli toplu mesajlar vermeye nasıl vakit bulacaktı? Ayrıca dünyada olup biteni izlemeye, kendisini yenılemeye, insan gibi dirv lenmeye ve yaşadığını hıssetmeye zamanı kalacak mıydı? Zamanını iyi kullanamayan bir devlet yetkilisinin en önemli toplantılara gecikmeyle ve kendisini tüketmiş ola- rak katılması, en fazla kendisini göstermesi gereken nok- tada enerjisinin sınırına gelmiş olması pek hoş bir durum yaratmıyor. Pekiyi bunun çaresi ne? Sorununu çozümlemek amacıyla bakanın kapısına ka- dar gelen partiliye, vatandaşa kapıları kapatmak, "ne ha- lin varsa gör", demek mi? O zaman "devleti halka açtık" gibi sloganlar ne olacak? Sorunun temelinde galiba bizde devletin hâlâ çok büyûk ölçüde ekonomik faaliyetin içinde yer alması, "iş kapısı" olarak görülmesi yatıyor. Aslında pek çok ülkede özel sek- törün yaptığı faaliyetleri bizde devlet üstlenince, kaynakla- rın dağılımında devlet çok büyük bir paya sahip olunca, devletle politika, firma ya da işletme düzeyinden başlaya- rak iç içe geçiyor ve bu iç içelik yaygın bir alanı kaplıyor. Bu olay bir yandan devlet işletmelerinin yönetiminde ras- yonel yöneticilik ilkelerinin değil, politik etkilerin ağır bas- masına yol açıyor, bu işletmelerin verimli çalışma şansını azalüyor. Diğer yandan bakanları bile zaman zaman ge- reksiz ayrıntılarla uğraşır duruma düşürüyor. Yeni devlet, yeni politika... Şimdi bu düzen içinde bir bakan, bir müsteşar belki bir- kaç yüz partiliye iş buluyor, birkaçının işini çözümlüyor, bazı iş sahiplerinin işini hallediyor. Elindeki kaynakları ve vaktıni bu işleri çozümlemek için kullanıyor. Bunun kendj- ne göre bir politik mantığı var tabii. Pekiyi ama acaba bu yöntemle devletin kaynakları ve bakanın vakti en iyi biçimde kullanılıyor mu acaba? Politik bakımdan en verimli iş mi yapılmış oluyor? Yoksa An- kara'ya gelen birkaç bin kişinin işi çözümlenirken sorunla- rınaçözüm bekleyen milyonlarca insanın sorunu ihmal mi ediliyor? Kaynaklar, politik eîkisini iyi kuilanan bir azınlı- ğın talepleri doğrultusunda kullanılırken asıl büyük kitleye yarar sağlayacak faaliyetlere kaynak kalıyor mu acaba? Devletin eğitim ve sağlık gibi çok geniş kesime yarar sağlayacak faaliyetlere daha fazla kaynak ayırabilmesi ve bu hızmetleri daha iyi yapabilmesi için bazı alanlarda ger- çekten küçülmesi, yeniden yapılanması gerekiyor herhal- de. Politik düzende bir yeniden yapılanmanın bunu izle- mesi de zorunlu görünüyor. Ne var ki bu çok boyutlu bir sorun. Devletin çekildigi alanlara özel kesimin aynı anda girmesi, devlet kapısında- ki işini kaybedenlere yeni iş bulunması öyle kolay olacak şeyler değıl. Bunları bilerek bu sorunu gündeme almak gerekiyor. Belki de Spielberg'in sinemadaki sihirbazlığına rakip olabilecek bir politik sihirbazlığa ve hünere ihtiyaç var bu iş için. KİT'omanya... Devleti küçültmeyi önerenlerin ilk hedefi KlT'ler. KİT- lerin hızlaözelleştirilmesini sihirli birçözüm gibi sunanlar kamu açıklarının bu sayede kapanabileceğini veenflasyc- nun önlenebileceğını ilerı sürüyorlar. KİT'lerin politik etki alanı dışına çıkartılması ve bazılan- nın özelleştirilmesi, kamu açıklarını kapatma politikasının vazgeçilmez bir ayağı. Ancak bu operasyonun kısa vade- de, örneğin bir yıl içinde kamu kesimine çok büyük kaynak tasarrufu sağlayabileceği şüpheli. Bu nedenle vergiyi fa- lan unutup bütün umutları özeileştirmeye bağlamak bana haylı sakat görünüyor. KlSA KISA ! İ V H K E I > ) 1 İ N İ Z İ * A C l J • Beykoz Belediyesi Zabıta Amiri Hacı Ulurak, Atölye Garajlar Şefı Huseyin Yıldız'ı, henüz belirlenemeyen bir nedenle silahla ayağından yaraladı. Edinilen bilgiye göre, Beykoz Belediyesi zabıta odasında meydana gelen olayda Hacı Ulurak (39), silahıyla Hüseyin Yıldız'ı (31) ayağından yaraladı. 2 kurşun yarası alan Yıldız, olaydan sonra SSK Paşabahçe Hastanesi'nde tedavi altına alındı. • Zeytinburnu'nda bir kişi, babasını döverek öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, Sümer Mahallesi'ndeki evde önceki gün meydana gelen olayda, birlikte içki içen baba Raşit Kuruoğlu ile oğlu Reşat Kuruoğlu arasında tartışma çıktı. Reşat Kuruoğlu (40) tartışrnanın büyümesi üzerine babasını dövdü ve daha sonra evden ayrılarak kardeşinin evine gitti. Baba Raşit Kuruoğlu ise kaldınldığı hastanede öldü. • Türkiye 1 rafik Kazalannı Önleme Derneği'nin son genel kurulunda başkanlığa getirilen Hitay Güner, Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'i ziyaret etti. Ziyaret sırasında, dernegin çalışmalarını anlatan Güner, 12-14 mayıs tarihleri arasında Istanbul'da yapılacak olan 5. Uluslararası Trafik Kongresi hakkında Sözen'e bilgi verdi. Guner, kongre kapsamında üç resepsiyon düzenlemeyi planladıklannı belirterek, Büyükşehir Belediyesi'nin bu konuda yardımcı olmasını istedi. • ALMANYA'nın Limburg-Wetzlar bölgesinde uyuşturucu kaçakçısı Türke ağır hapis cezalan verildi. Yaklaşık değeri 300 bin mark olan üç kilo eroini satmak isterken alıa kılığındaki polisler tarafından suçüstü yakalanan 25-40 ' yaşlarındaki dört Türkten ikisi sekiz, biri beş, biri de iki yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear