18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
VMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 17 KASIM 1991 )KAY GONENS1N kitaphlar, Kitapsızlar.Televizyonda ünlü kişilerle yapılan görüşmelerin genellik- e vazgeçümez bir sorusu vardır: "Boş zamanlarınızda ne yaparsınız?" Yanıt hep hazırdır: "Kitap okurum". Bu noktada içimi bir korku sarar. Soru soranın, "Son han- gi krtabı okudunuz" diyerek konuyu devam ettirmesinden ür- kerim. Çünkü hemen her seferinde röportaj yapılan kişi, ya kitap adı bulamaz ya da "Son zamanlarda işlerim yoğundu pek okuyamadtm" diye geçiştirir soruyu. Bence ilk soru ve yanıtia konunun kesilmesi çok daha uy- gundur. Zira kitap okumanın saygıdeğer bir iş olduğu duy- gusu böylece izleyici tarafından da bir kez daha doğrulanır. Ama kitap okuma konusunda kendilerini abartanların yal- nız Türkler olmadığı da ortada. Bir Fransız yayıncının şöyle bir sözü var: "Fransızlar bir yılda kaç kitap okudukları ve kaç kez se- viştikleri sorulduğunda hep yalan söylerler. Bu yüzden oku- mak ve cinsellikle ilgili istatisttklere hiç güvenilmemeli". Kitap sözcüğü Türkçeye İslam diniyle birlikte girdi. Kitap deyince çok uzun süre yalnızca Kuran anlaşıl- dı. O yüzden kitapsız da dinsiz antamına ge- lir günlük dilde. "Fransızlarbir yılda kaç kitap okuduklan ve Kitap tavraımmn kaç kez seviştikleri Türkierin gözünde, sorulduğunda hep yalan dınset boyut dışmdaki söylerler." Bu yüzden S S " ^ " r £ okumak ve cinsellikle ilgili Türk istatistiklere hıç Argo soziüğü'nde güvenilmemeli". şoyle deniyor. "Kitap gibi (karı): Çok güzel (kadın). Kitap gibi kan, sahife sahite oku. (Yalnız 'kadın, kız' hakktnda kullanılır). Hulki Aktunç ise Büyük Argo Sözlüğü'nde daha ince ve estetik aynntılı bir sunuş yapıyor: "Kitap gibi: (Kadın ve kız için). Yüzüyte, vücuduyla çok gü- zel, önden ve arkadan çokgüzel görünen; dolgun ve biçim- li: Kitap gibi kadtn, çevir çevir oku." * Kitap soyut bir kavram, bizim toplumumuz onu bir yanda Tann'nın kitabıyla somutlaştınyor, öte yanda güzel bir kadınla. Demokrasi de insan hakları, özgürlük gibi soyut kavram- lar üstüne kurulu bir rejim. Bu rejim yasalara dayanıyor, yani yazıya, kitaba. Görsellik ve söz üstüne kurulutoplumlariçin ise bunların hepsi soyut kavramtar. Sürekli dalgalanan, sıvı gibi kayıp gıtmeye 'alışık' duygu- larıyla, coşkulanyla yaşayan; kaynaşmış bir topluluk olmak- tan çıkma korkusuyla diktatörleri hazmeden, hatta onayla- yan toplumlar için kitap da yukarlarda bir yerlerde duran (Tan- rı katında), ulaşılması zor (çok güzel bir kadın) soyut bir kav- ram olarak yaşıyor. Ama unutmayalım: Elimize alabüdiğimiz bir nesne olarak kitap ise ortalama ömrü ancak 70 yıl olan bir varlık. 19. yüzyıldan başlayarak kullanılmaya başlayan selüloz hammaddeli kâğıdın örnrünü daha uzatmak için halen milyarlar harcanıyor. Umberto Eco'ya göre bilgisayar, yazı ve kitap kavramları- nın yeniden iktidar olmasını sağladı. Çünkü artık ekranda gö- rüntüler değil, sözcükler yaşıyor. Burada bir tek sorun var: "Herkes tuvalete elinde bir kitap ya da dergiyle gittiği için" diyor Umberto Eco, "bilgisayarlar kâğıt üstüne baskı yapmak zorunda..." Sizce de bu bir sorun olabilir mi?.. TEŞEKKÜR Deferli varhgımız NEJAT KOYUlSClPnıın eüm vefau dolayısıyla yakın ilgi ve desteklerini gördüğümüz TÜRKlYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVtRLER VE YEMİNLİ MALl MÜŞAVtRLER ODALAR1 BlRLlGt, ISTANBLL SERBEST MUHASEBECÎ MALt MÜŞAVtRLER ODAS1, TEKİRDAĞ SERBEST MUHASEBECÎ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI BAŞKAN VE YÖNETtCtLERİNE, ayrıca Ankara, lstanbul ve Çorlu'da düzenlenen cenaze törenkrine bizzaı gelerek, ilan vererek, çelenk göndererek, telefonla veya telgraf çekerek acımıa paylaşan diğer ODA YÖNETtCtLERt ve MESLEKTAŞLARINA, KURUM VE KURULUŞLARA, AKRABA VE DOSTLARIM1ZA TEŞEKKUR EDERİZ. EŞÎ VE ÇOCUKLARI BAŞSAĞLIĞl Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yemitüi Mali Müşavirlet Odalan Birliği Saytnanı, Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Beyoğlu Şubesi eski Başkanı NEJAT KOYUNOPyu kaybetmenin üzuntüsü ıçindeyiz. Kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. DEMOKRATİK BİRLÎK GRUBU B.0. - I.Ü. - H.U. - PEDAGOJİ - PSİKOLOJİ -ÇOCUKGEÜŞİMİ Bölümü mezunu, zihinsel özüriü çocuklara eğıtim verecek bir kurumda çalışacak eğitimci alınacaktır. 19.00-22.30 arasi Teh 148 02 49 tlııîversitelerimîz Yeniden Yapılanrrheıt Üniversite organları kurulurken ve bu organlar görevlerini yerine getirirken siyasaliktidar ve onun kontrolündeki ya da etkisindeki kurumlar ve mütevelli heyetlerin müdahalesinden uzak olmalı. Prof. Dr. AYSEL ÇELİKEL /. Ü. Hukuk Faktültesi Üniversite sözcüğü, Türk_yasa diline ilk ola- rak 1933'te kabul edilen 'lstanbul Darûlfü- nunu'nun İlşasına ve Maarif Vekâletince Yeni Bir Üniversıte Kurulmasına Dair Kanun 1 ile girrniştir. Fakülteler Birliği (1) anlamma gelen üniversite, esas görevi bilim üreten ve bu ürün- leriöğretim yolu ileyay arak niteükli elemanla- nn yetişmesini sağlayan kurumdur. Araştır- ma ve bilim üretme görevini ikinci plana iterek esas amacını öğretım olarak uygulayan ku- rumlann üniversite kavrarm içinae yeri olmamak gerekir. Oysa, 1981'den beri üniver- sitelerimizı yöneten Yüksek Öğretim Kanunu ile yeterli bina. laboratuvar, kitaphk, ö^eüm üyesi ve elemanı v.d. sağlanmadan yeni üni- versitelerin açılması ile üniversitelerimizin işlevlerini büyük ölçüde yitirdiği acı bir ger- çektir. Bilimsel araştırma bir tarafa, derslerin araştırma görevlileri, master ve doktora un- vanlannı yeni yasa ile oluşturulan yönteme göre almış elemanlarca verilmesi, öğretim dü- zeyinin de birçok üniversitede düşmüş olması- nın kaygılandmcı kanıtı olmuştur. Yasalar ve yönelmeliklerle master, doktora, docentlik ve profesörlük derecelerinin kolaylaştınlması, üniversitelerin bilimsel düzeyini aşağıya çek- miş, verilen diplomalann değerini tartışüır hale getirmiştir. Yürürlükte olansistem Yürürlükte olan sistem, mümkün olduğun- ca daha çok sayıda öğrencinin sınıf geçmesi ve diploma alması anlayışına dayandığından, öğ- renci başan oranınm yükseldiği biçimindeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Sınıf geç- me ve diploma almanın belirli sürelere baelan- mış olması, üniversiteden atılma korkusu içinde olan öğrencilerin öğretim üyeleri üze- rinde ders geçme konusunda baskı oluşturma- sına neden olmuş, genç bir insarun geleceğine engel olmamak biçimindeki insani ve duygu- sal yaklaşımlar da yapay bir biçimde başan oranınm yüksek gibi görünmesine yol açmış- Ur. Sürelerle ilgili katı kurallar, yasamn sürek- li degiştirilmesi ya da af yasalan yolu ile yumuşatılmış olmakla birlikte, öğrencilerin bu davramsı bir ahşkanhk halini almışür. Yüksek öğretim Kanunu'nun kaldinlmas»- nın, hemen bütün siyasal partilerimirin prog- ramlannda yer aldığı, seçim propagandalan sırasında açıkça ifade edilmiştır. YOK'ün kal- dınlması, yerine konulacak üniversite yöne- tim biçiminin nasıl olması gerekügi konusunu da gündeme geürmektedir. Yeniden yapılan- ma döneminde yapılacak yeni yasalann yeni yanlışlar doğurmaması için konulann, siya- setçılerimizle birlikte, üniversitelere bağh çeşiüi fakültelerin öğreüm üyeleri arasından seçilmiş temsilcilerin, öğretim üyelerinin kur- muş olduğu derneklerin katılacagı toplantı- larda tartişılması, ana ükelerin tespitinden sonra yasalaşma sürecine gidılmesı doğru ola- cakur. Üniversitelerimizle ilgili bazı temel konulan aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz: 1- Üniversite organlankurulurken ve bu or- ganlar görevlerini yerine getirirken siyasal ıktidar ve onun kontrolündeki ya da etkisin- deki kurumlar ve mütevelli heyetlerin müda- halesinden uzak olmah. 2- Üniversiteler ve fakültelerin tüm organla- nnın (rektör, dekan, bölüm başkanı, anabilim dah başkanı v.d.) üniversite içi demokrasi il- kesi doğrultusunda, katılımcı ve seçim esası- na göre belirlenmesi, fakülte kurullannın eski işlevine kavuşturulması. 3- Üniversite ve fakültelerin yönetiminde ortaya çıkan, kanuna ve usule aykın işlemle- rin ve öğretim üyelerince yapılan bilimsel çahşmalarda akademik ahlak kurallanna ay- kırılık iddialannın incelenmesi ve gerektiğin- de soruşturmayapüabilmesi için tüm üniversi- telerimiz için ortak olacak kunıllann oluşturulması (2). 4- öğretim üyeliğinin ana kaynağı olan üni- versite asistanlığı kurumunun, asistanlara hukuksal güvenceyi ve saygınhğı sağlayacak düzeye getırilmesi, 5- Fakültelere tüzelkişilik tanınarak sarf yetkisi, monografi, ders kitabı ve her çeşıt bi- ümsel yayın yapma, fakülte kitaphklanna yerli yabancı bilimsel eserleri satm alma yetki- sinin tanınması, 6- Bilimsel araştırmalann yapılmasını ola- naklı hale geürmek için gerekli bilimsel kay- naklann satm alınması için mali olanaklann sağlanması, 7- Master, doktora, docentlik ve profesör- lük derecelerinin kazanılması için 1981 sonra- sında getirilmiş olankolayhklann kaldmlarak akademik düzeyin yükseltilmesi için gerekli düzenlemelerin sağlanması. 8- Öğretimin sürekli ders dinleme yerine. dü- şünmeye, tartışmaya. eleştiriye, araştırmaya dayalı yapılabilmesi ve özgür düşüncenin ya- ratılabilmesi için gerekli önlemlerin alınması. 9- Öğrenciler ile fakülte organlan arasında iletişimin sağlanması, öğrencilerin düşünce ve isteklerini demokratik usuller içinde yetkili kurumlara ulaşurabilmeleri için öğrenci kuru- luşlannın kurulmasına ve öşrenci temsilciliği- nin oluşturulmasına izın venlmesi. 10- öğrenci harçlannın yine öğrencilerin sosyal gereksinim ve etkinlikîerine sarfedilme- si için öğrencilerin de katılacagı kurumlann oluşturulması, 11- Öğrencilerin yurt, sosyal tesis, kantin ve tuvaktlerinin üniversite gençüğimn saygırüı- gına layık olacak biçimde kurulması ve işletil- mesi için bütün olanaklann kullanüması, 12- Bina, kadrolu öğretim üyesi sayışı, labo- ratuvar ve kitaplıklann bilimsel gelişmişlik derecesi gibi belirli niteliklere sahip olmadan yeni üniversitelenn açılmasına olanak tanm- maması, 29 üniversitemizin bu niteliklere sahip olup olmadıklan açısından incelemeye tabi tutulması. 13- Öğrencilerin ve öğretim elemanlarının potansiyel suçlu sayılmasından vazgeçilmesi, üniversitelerde güvenliğin, öğrencileri ve öğre- tim elemanlannı rahatsız etmeyecek ve polise güveni, onur ve saygınlığı sağlayacak biçimde uygulanması, Sonuç Yukanda sıraladığım temel sorunlara kuş- kusuz yenilerinin eklenmesi mümkündür. Önemli olan üniversitelerimizin yeni yönetim biçiminin ilgili bütün kurum ve kuruluşlann ve öğrenci temsilcilerinin katılımı ile tartışıl- ması, çeşiüi görüşlerin bir arada değerlendiril- mesi ile saptanmasıdır. On yıldır kamuoyu, öğrenciler ve öğretim üyelerinin büyük bir ço- ğunluğu tarafından kabul görmeyen ve atama yolu ile gelmiş olan yöneticilerin bazılannm dışında hıç kimse tarafından istenmeyen Yük- sek öğretim Kanunu'nun yerine yeni bir yasamn yapılması zorunlu ve gereklidir. (1) Prof. Emst E. Hirsch. Üniversue Kavramı ve Türkıye'deki Gelışimi, Ut 1979. (2) Bkz. Ünıversite öğretim Üyeleri Deraeği'nın ha- zıriadığı "özeık Deıtıokralik üniversite Modeli", lst. 1991. iı—fr FUARl'NDA • YENİYAPITLAR^KADINKİTAPLIĞI^ÇOKSATANLAR SÖYLEŞİVEİMZAGÜNLERİ BUGÜM 16.00-19.00 17 Kasım Pazar FUSÜN ERBÜUK RANIİZE ERER fÜSUN ÖNM 14.00 İLAN Keşan Mahkeme Satış Me- murluğu'nun 1991/27 dosyasm- da Keşan Ispatcami Mahallesi Yurdanur Balkan ve hissedarla- rına ait Ispatcami Mahallesi, ada 13, parsel 6'da kayıtlı gayri- menkul 29.965.000 TL. bedelle Keşan hukümet konağı arkasın- da açık müzayede suretiyle sa- tılacaktır. Birinci satış 20.12.1991 gunu saat 14.00'te tahmin ed\len bedelin "o 75'ini ve mahkeme masraflarını geç- mek şartı ile ihale olunur. İkin- ci satış 30.12.1991 günu aytu yer ve aynı saatladedir. Tahmin edilen bedelin 1* 40'ını ve mah- keme masarflannı geçmek şanı ile ihale olunur. t$bu ilan dava- lılar Feriha Kıroğuüan ve Mah- bube (Makbule) Mumcu'ya ilanen tebliğ olunur. 7.10.1991. YARIN 18 Kasım Pazartesi GÜLTIN DAYI06LU CKK üyelerine ücretsizdir. Her gün: U.00-20.00 F-N\ Küliür Werkeıi, Ortaklar Cad. Mecidiyeköy, Tel: 167 18 14 T.C. ÜSKÜDAR KAYMAKAMLlGl Yazı İşleri Müdürlüğü tlçe ldare Kurulu'nca venlen 2.10.1990 tanh ve 1990/43 sa>ılı menimuhakeme karan davacı Erol Bilgin'e tüm aramalara rağmen tebtiğ olunamamıştır. 7201 sayılı Teblıgat Kanunu hukümlerine göre muhatabına ilanen tebUg olunur. İNGtLtZCE Örel Anadolu lisesi ftğrencilerine Texas Üniversitesi sertifıkalı öğretmenden 337 49 92 BARIŞA OZLEM Prof. Dr. Hüsnü Göksel 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Tîirkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul ödemeli göBderilnıcz. tngiüzce tez yazıkr. 350 54 16 ONAT KUTLAR ELAZIĞ 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ'NDEN ESAS NO: 1990/690 KARAR NO: 1991/413 DAVACI: K.H. MÜŞTEKİ: Mehmet Çıplak-Olgunlar Mah. Atatürk Mah. No. 19/A Elanğ SANIKLAR 1: NEVZAT KARABULUT. 2: AYD1N ÇAM Davm ve Sultan'dan olma, 6.10.1954 Klu Elazığ Örençay Köyiı Hane: 61'de nufusa kayıtlı olup, Elazıg Kül- tür Mah. Gür. Sok. No: 21'de oturur, evli, 3 çocuklu, okur yazar, sa- bıkasvz, esnaf, TC vatandaşı. 3. VEDAD YÜCEL SUÇ: Mütecaviz sarhoşluk, silahlı tehdit, çalışma hürriyetini teh- dit. SUÇ TARİHİ: 12.11.1990 Mütecaviz sarhoşluk, silahlı tehdit, çalışma hürriyetini tehdit suç- larından sanık Aydın Çam'ın TCK'nın 572/1. maddesi uyannca 2 a> hafıf hapis cezası ile cezalandınlmasına, 647 savılı yasanm 4. mad- desi uyannca 180.000 TL hafif para cezasına çevrilerek tahsiline ihş.- kin Yargıtay yolu açık olmak üzere 20.6.1991 larihü gjyabi huküm sa- nık Aydın Çam'a tebliğ edilemediğinden 7201 sayıh Teblıgat Yasası'- nın 28 ve 29. maddeleri u>-annca ilanen tebligme, a>nı yasamn 31. mad- desi uyannca ilanın yapıldığı tarihten itıbaren 15 gun ıçerısinde tebii- gatın yapılmış sayılmasına karar verildi. tlan olunur. Basın: 41327 1992 - ÖSS' de başarıh olun, Yüksekleri Hedefleyin ve Mükemmelliğe ilk adımı HAVA HARP OKULU' nda atın ! BAŞVURU KOŞULLARI ; * T.C vatandaşı ve erkek. * 1992 - OSS've gırmış, ve bu sınavda 150 ya da daha yuW.-ek puan almı^. * Lıselerle Ö|retmen Lıselen'nın Matematık, Tabu Bıhmler ve Fen kollanyla Tekmk Lıseler'den mezun olmuş ya da 1992 yılında mczun olacaklar, başvuruda bulunabılırler. * Son başvuru tarihi : 26 Haziran 1992 *• Bajvuruda bulunan adaylar, 1992-ÖSS puanlanna gore sıralanacak ve yeniden belırlenecek bara] puanın uzerinde puan alanlar. 6 Temmuz 1992 lanhıode başlayacak olan seçim aşamalanna çağnlacaklardır LJzay, havacıltk, bîlim ve teknoloji, Uçma, yükselme tutkusu alabildiğine, Yönetmek. yaratmak, Ve bütünleşmek, mavi göklerin coşkusu ile. Ya^ayabilmek 21 ncİ yüzyılı, Yaşatabilmek. .. Uçak, Elektronik, Bilgisayar ve Endüstri Mühendisliği Böliimleri'nde, dört yıl siireli olarak çağdaş bir eğttim almak, Türk Hava Kuvvetleri ailesinin seçkin bir subayı olmak istiyorsanız; Yeriniz, HAVA HARP OKULU '. HAVA HARP OKULU "yüksekleri hedefleyin" Adrts : Hava Harp Okulu Kayıt Kabul Komisyon Bajkanlığı 34807, Ye$ityurt • tstanbul Tel: (9) - (1) - 573 23 20 Fax: [9) -{!)- 573 63 80 Antalyave Sansür Antalya Film Festivali öncesinde, gazetelerde, her ytl ol- duğu gibi geçmiş yılların bir dökümü yapıkJı. Yirmi yılda ödül- teri kimler kazandı, jüriterde kimler vardı vs.. Okurların mut- laka ilgisini çekmiş, merak duygulannı gtcıklamış olmalı. Tüm tarihinde Antalya Film Festivali tki kez yapilamamış. 1979 ve 1980 yıllarında. Genellikle festivalin eyiül ayında gerçekteş- tirildigi düşünülürse, 1980de niçin yapılamadığı kolayca an- laşılıyor: 12 Eylül.. Peki ya 1979'da? Bir avuç insanın dışında pek az okur biliyor bu olayı. İşte bu bir avuç insandan biri de benim. Olağanüstü bir Akdeniz eylülü. Festival konuklan ve dü- zenleyicilerı olarak Konyaaltı tesislerinde kalıyoruz. Bütün ge- ce hafif dalga sesienyle uyuyup sabahları hopartorden usutea yükselen Zamphir'in panflütüyle uyanıyoruz. Çoğunluğunu Kültür Bakanlığı'na bağlı olarak yeni kurdu- ğumuz lstanbul Film Yapım ve Gösterim Merkezi görevlisi genç insanlann oluşturduğu düzenleyiciter sessiz, an gibi ça- hşıyorlar: Hülya Uçansu, Aliye Turagay, Gülay Eriş, Lj^la Özalp, Salih Ecer. Aralarında Emre Kongar, Mahmut Tali On- gören, Süreyya Duru gibi ünlü isimlerin bulunduğu jüri, ha- zırlık toplantılarını yapıyor büyük bir ağacın altında, buzlu li- monata içerek. Her şey, geceleri kumsalda söylenen bir aşk şarkısı gibi uyumlu, güzel akıp gidiyor. Ve bir haber, bu güzelim atmosferî tuzla buz ediyor. San- sür, yarışmaya katılan üç filmi yasaklamış. Biri, senaryosu- nu benim yazdığtm Ömer Kavur'un 1Umj: Yusut ile Kenan. Öteki Yavuz Özkan'ın filmi: Demir Yol. Üçüncüsü ise genç bir yönetmenin ilk filmi. Hava birden kararıyor. Fırtına öncesi gibi. Uyumun yerini panık alıyor, sevginin yerini öfke. Her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes kızgın, sinirli. Başkan Tongüç'un da katıldığı protes- to toplantıları yapılıyor. Bir tatsızlıktır gidiyor. Sansür kararı en çok beni ve Vecdi Sayar'ı sarsıyor. Filmlerle ilgimizden ötürü değil. Başta Ecevit iktidarı var. Ve Sayar'la ben, Kültür Bakanlığı'nın sinema danışmanlarıyız. Bütün atanlara oldu- ğu gibi sinema alanına da özgürlük getirmesıni beklediği- miz bir yönetim, sansür karşısında çaresiz, etkisiz. Bir öğleden sonrayı hatırtıyorum Herkes diken üstünde An- kara'dan gelecek haberleri beklerken hoparlörden bir anons: "Ömer Kavur! Telefon! Ankara'dan aranıyorsunuz.." Hep bir- likte telefonun bulunduğu odaya doluşuyoruz. Santral me- muru ahizeyi Ömer Kavur'a uzatıyor: "Sansür Heyeti Başkanı" diyor. Kulak kesiliyoruz. Ömer heyecanlı, ahizeyi alıyor: "Evet efendim. Az duyu- yorum. Evet. Ben Ömer Kavur efendim..." diye bağınyor. Bir süre dinliyor, yüzü kararıyor. Bizde heyecan ve merak son kertede. "Anladım efendim..." diye bağınyor Ömer, "Eşşoğlu- eşşek etendim! Ananı avradını efendim! Tamam efendim..." Hepimiz dehşete kapılıyoruz. Sansür Heyeti Başkanı'na küf- reden bir yönetmen. Ömer te- lefonu sert bir btçimde ka- patıyor. Çevresini alıyoruz. "Yahu ne yaptın öyle? Adama, yüzüne karşı küfrettin..." Ömer şaşkın, bakıyor. "Anlamadım" diyor, "Sansür filmden bazı küfürlü cümleleri çıkarmamı istiyor. Onlan tekrarlattılar..." Yanlışlıktan doğan bu mizah, havayı değiştırmeye yetmiyor elbette. Ecevit iktidarının etki- leyemediği sansür kararlı. Ömer Kavur ve Yavuz Özkar^ ın filmlerini reddediyor. Ama bizler de kararlıyız. CHP'Iİ Be- lediye Başkanı Selahattin Ton- guç, Ecevit sempatizanı jün üyeleri, biz Küttür Bakanlığı gö revlileri, baskıya boyun eğmi yoruz. Önce protestolar, sonri da festivali yapmama kararı. Böytece 1930'tu yıllardan tx ri bir türlü kaldırılamayan sar sür, bir güzel sanat olayının di ha içine ediyor. 1979 Antaly Filmieri yasaklanan Ömer K vur ve Yavuz Özkan, yapıtam yan bir festival. Ve 1991 Antalya Film Fes vali. Sonuçlar açıklandı. Örr Kavur'un yeni filmi birinci,' vuz Özkan'ın filmi ikinci. He miz seviniyoruz. Onlar röva on iki yıl sonra aUJılar. Ama nema sanatı alamadı. San< den, tüm iyileştirmelere ı men tam anlamıyla kurtulr değiliz. "Demokratikleşme"nin t demin birinci sırasında ye dığını gördüğümüz şu güı de bir küçük soru: "Artık senin savunmadığı, çağ zırva bir sansür uygulam tümüyle ortadan kaldıı gerçekten bu kadar zor r
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear