18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAVLAR VE GÖRÜŞLER 6 OCAK 1991 Körpe Zekâları Söndüraıek... HIFZI VELDET VELIDEDEOGLU Körpe zekalan söndürmek konusunda ülke- miz herhalde dünya birincileri arasında yer akr. JÜt demek körpe zekalan söndürmek? Açağıda sayacağım yöntemlerle düşünme ye- teneğini daha gençlik çağında körletip kişiyi emir kulu olarak yetiştirmek demektir bu. Ülkemizde oldum olası düşünceden korkulur. Düşünen ve düşündtiğünü dosdoğru söyleyene çoğunca "ukalâ" denir. Bu konuda da ileri gi- denin adı "deli"ye çıkar. Yöneticiler böyle doğ- nı sözlü, doğru özlü, dik başlı kişilerden hiç hoş- lanmazlar. Hele bu gibiler yazan, çizen, güzel ko- nuşan insanlardan ise buıüar politikacılann uy- kusunu kaçınr. Hele hele "Odunu aday göster- sem, milletvekili seçilir", "Her şeyi ben bilirim", "Ulkeyi tek başıma ben yönetirim" düşüncesin- de olan politikacılar, az önce sözünü ettiğim tür- den yazar ve çizerlere hiç mi hiç kaüanamazlar, onları düşman bilirler. Ne yaak ki Türkiye"de böyle durum ve tutum- lara pek sık rastlanmaktadır. Bir yanda "demok- ratik düşünceli" oldukları savıru ve bu ülkede dü- şünce özgürlüğünün egemen olduğunu türlü ko- nuşmalarında ileri sürerler, öte yanda ise kendi düşüncelerine karş» çıkanlara (bunlar muhalefet parüleri başkam bil« olsalar) olmadık suçlama- larda bulunurlar. Bu gibiler, sözleri başka, ey- lemleri yine başka olan kişilerdir. Osmanhcada bunlara "kavli ile fîili blr olmayanlar" denirdi. Ne denli üzülecek bir dummdur ki, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra böyleleri büsbütün or- talığı kapladı; Atatürkçüyüz derler, Atatürk kar- şıtıdırlar; laik düşünceliyiz derler, oysa tatn ter- si bir doğrultuda olan "tarikatçı"dırlar; özgür dü- şüncelî olduklarından söz ederler, oysa, anaya- sayı bir yana itip katmerli totaliter davranış ve eylemlerde bulunmaktan çekinmezler; "Atatürk ilke ve inküaplarma bağlı" olduklarını ileri sü- rerler, dahası bunları komyacaklanna yemin ederler, ama 12 Eylül 1980 fasizmiyle getirilen ve Atatürk ilkelerine taban tabana karşıt olan ku- rallann kaldırılması için çaba harcamak şöyle dursun, en küçük bir istek bile taşımazlar, "sos- yal adalet" sözü ağızlanndan düşmez, oysa ça- hşanlann ve bütün emekçilerin karşısındadırlar. tşte bu gibiler kendilerinden daha zeki ve uzak- görttşlü insanlara hiç katlanamazlar. • • • Gelelim eğitim ve Öğretim kurumlarına; okul- lanndaki düzeni beğenrneyip terbiye ölçüleri için- de eleştiren, ülkemizin sonınları karşışında dü- şüncelerini açık açık belli eden öğrencilerin adı, kimi okul yöneticileri ve öğretmenlerince "asi", "serkeş", dahası, "mikrop"tur. Böyle eğitimci- lere göre bu gibilerin kafalan daha şimdiden ezil- melidir, çünkü "bunlardan ulkeye hayır gelmez". Oysa bu çocuklara karşı yumuşak, sevecen, an- layışlı ve hoşgörülü davramhrsa, kafalarmı ez- mek yerine onlar topluma kazandınlır; ama bu yol biraz cetindir, sabır ve zaman ister; böyle ço- cuklara karşı davranışlarında içtenlikli oldukla- nna onları inandırmak gerekir. Ne var ki kimi yönetici ve öğretmenlerde sabır yoktur, uzun uzun uğraşmaya katlanamazlar, kısa yoldan gi- dip genç öğrenciyi hemen okuldan atmak ister- ler. Bu doğrultuda bir disiplin anlayışı taşıyan- lann tutumlarını aklım almıyor. Çünkü insan sevgisinin her güçlüğü yeneceğine inananlarda- nım. Ne yazık ki kimi öğretmen ve yöneticiler bu inancı taşımadıklan için ileride belki de lider ola- bilecek yetenekte birçok körpe zeka daha okul çağında körleniyor; ruhsal yönden "asi" değil- ken, okuldan uzâklastınlınca yolunu saşınyor ve her türlü isyancı göriişlere ve örgütlere katılma doğrultusuna yöneliyor. Bu, büyük bir kayıptır Izmir'deki M.Ç. olayından sonra tstanbul'da geçen şu N.A. olayını ele alalım. Bir lisede oğ- renci olan bu kız çocuğu "savaşa hayır!" diye bir kâğıt yazıp okul duvanna asmış. Bunu öğrenen müdür, hemen harekete geçmiş, ihbarlar, polis, DGM, sorgu, tutuklama, iki ayı aşkın bir süre sonra da sahverüme. En kötüsü bu genç öğren- cinin okul kaydının silinmesi. Ne oluyomz?! Bir ya da birkaç çocuk karşı- şında bu korku neye?! Devrim mi yapacaklar, Türkiye'yi ters yüz mü edecekler?! Haydi okul müdürü bilgi sahibi olmayı, öğrenmeyi yalnızca ezbercilikten ibaret sanıyor, kendilerine verilen bilginin dışına çıkıp başka kitaplar okuyan, gö- rüş açısını, düşünce çevrenini (ufkunu) genişlet- mek isteyen öğrencilere katlanamıyor, bu gibile- ri "mikrop" sayıyor; DGM savcısının tutumuna ne diyelim? Bu yaşta bir çocuk kaçacak da nere- ye gidecek ki hemen tutuklama yoluna başvu- ruluyor, daha bu yaşta hapisliğin acı yaşantıla- nna yaraşır görülüyor! Demek okul müdürünün görüşü kimi adalet adamlarında da yer etmiş. Bu, körpe zekalan kötürümleştirmek, yok edip sil- mek yolunu tutmaktır. Ortaöğretimde böyle zekalan söndür, yükse- köğretimde yok et, işte o zaman, gün gelir, ül- keyi ya bu kıyımdan kurtulabilen çıkarcı kurnaz- lar ya da geri zekalılar yönetmeye kalkar ve so- runlar bir türlü çözüme bağlanamaz, bunalım üzerine bunalım yaşanır. Yazık değil mi ülkemize?!... N.Aryı okuluna geri almak istemiyorlartnış; bu, onun geleceğini mahvetmek demektir. Ha- bere inanmak istemiyorum. Toplum olarak ne hakkımız var böyle bir karar vermeye? Nasıl bir toplum olduk biz. Lisenin 11. ve 12. sıruflannda böyle tehlikeli bir durumla iki kez karşı karşıya gelmiş olduğum için okuldan atılma tehlikesi sür- dükçe yürekte duyulan acıyı, ruhta kopan fırtı- nalan çok yakından tatmış bir kişi olduğumdan, bu satırları yazarken bile büyük üzüntü duyu- yorum. Umarım ve dilerim ki sağduyu, ülke ve insan sevgisi üstün gelir de N.A. ve arkadaşlan yeniden kendi okullanna kavuşurlar ve eğer sıkı çahşırlarsa bu ders yılını da yitirmemiş olurlar. • * * Son 20-25 yıldan beri ülkemizde körpe zeka- lan söndürmenin bir yolu da çok kurnaz ve sin- si bir örgütlenme ile devlet desteğini de sağlaya- rak zeka düzeyleri yüksek çocuklan seçip yatılı Kuran kurslannda eğitmek daha sonra ilk ve or- taöğretim kurumlannda burslarla okutmak, özellikle imam hatip liselerinde yetiştirmek, da- ha sonra da siyasal bilgiler, hukuk ve eğitim fa- kültelerinin sınavlanna sokup onlan bu fakül- telerde okutmak. Diyebilirsiniz ki bu yolla körpe zekalar nasıl söndürülebilir? Şöyle: Bir insan küçük yaştan başlayarak şe- riatçıhğm temel ilkelerinden biri olan "ülülem- re itaat" zihniyeti ile yetiştirilirse o kimsenin ze- kası, düşünme yeteneği söner, kaç fakülte bitir- miş olursa olsun. Çünkü böyle yetişen kişi, ça- lıştığı yerlerde üstlerinin görüşlerini sanki bir yasa imiş gibi kabul eder, kendine özgü bir düşünce- si olmaz, başkasının onun için de düşünmesinin rahatbğına kapıür; daha da yükselerek yönetimde kaymakam, vali, okul müdürü gibi üst katlara gelınce, kendisine bağlı olanlan ve halkın, tıpkı vaktiyle k«ndi davranışı gibi davranmasım, yani düşünmeden itaat etmesini bekler, bunu yapma- yanlara karşı da korkunç bir öfke duyar, onlan asi, serkeş ya da mikrop olarak niteler. Dahası "yabancı bir ideolojiye hizmet etmekle" suçlar. Pekiy, şeriatçıbk, yani din kurallarının bütün dünya işlerinde egemen olmasını kesin bir koşul olarak kabul eden ideoloji, laik Türkiye Cum- huriyeti'nde yabancı bir ideoloji değil midir? Bu ülkede yasalar, çoktan şeriat yasalan ohnaktan çıkmış, akılcı ve çağın gereksinimlerine göre de- ğişebilen yasalar durumuna gelmiştir. Bunlan de- ğiştirip yerlerine eski şeriat kurallarını getirmek isteyen ideoloji, laik Türkiye Cumhuriyeti'rün te- mellerine dinamit koymayı amaçlayan tehlikeli bir ideoloji değil midir? Devlet bu ideoloji kar- şısmda hangi önlemleri ahyor? Halkın ibadet ge- reksinimini karşüamak için acılan imam hatip li- selerinin programlannda şeriat kurallarına iliş- kin bölümlerin ne geregı var? Uzun yülardan beri bu sütunlarda yazıyoruz; bu kurallar, hukuk fa- kültelerinin programlanndaki hukuk tarihi ders- lerinde yer alabilir ve bilimsel araştırmalara ko- nu yapılabilir. Bunlar hep söyleniyor, yazılıyor, çiziliyor, ama anlayan, dinleyen yok; çünkü "ir- tica devletin içindedir". Laik devleti yavaş yavaş dipten çökertmek isteyenler var. Halkın büyük çoğunluğu bunun ayırdında değil. Okumuşlar- dan bir bölümü karaaydın, bir bolümü nemela- zımcı. Karanlığa doğru gidişle savaşmayı, sayı- ları belli kişilerle, derneklere bırakıp bir kıyıya çekiliyorlar. Sanki ileride bir gün gelecek olan karanlık onlan da kaplamayacakmış gibi. Ama işçilerin, daha doğrusu emekçilerin bir bölümü durumu net olarak görüyor, hak isteme- nin yani sıra demokrasi istiyor, laik cumhuriye- tin korunmasını istiyor. İşte Zonguldak grevi bu- nu gösterdi. Bu satırlann yazıldığı sırada, tasar- lanan yürüyüş henüz başlamamıştı. Eğer gerçek- leşirse umanm işciler, silahlı kuvvetlerle karşı karşıya getirümez, yalnızca güvenlik kuvvetleri yürüyüş düzeni sağlamakla görevlendirilir ve iş- çilerin istekleri yetkili kaüarca artlayışla karşıla- nır. Böylece çoluk çocuğu ile açlığa mahkûm edilme kararının olumsuz etkileri silinerek, iş ve çalışma banşının sağlanma yoluna gidilir. Ülke- mizin çıkarlan bu yoldadır. Hak arayan emek- çiye "asi", "serkeş", hele hele "mikrop" gözüyle bakmamak gerekir. Şiddet kullanarak bastırmak en kötü seçenektir. Düzeltme: Geçen hafta çıkan jraamn iki yerindeki "hata ve sevap" sözcukleri "hata ve savab" olacakbr. "Sev^p", "hata"nın karşıtı degil "günah" kavranunın karşıtıdır. "Savab" ise "hata"nın karşıtıdır. Bu dizgi yınlışını düzeltirken yazının en başındaki ikinci cüm- lede Utrafundan unotulan bir sozcüğu eklemek isterim. O tiunce şöyk olacaktı: "Birkaç yıldır göderimiz öı- bu beyuhtT. Dizdtirim. H.V.V. EVET/HAyiR OK'Eff AKBAL Mısır, Nijerya ve Biz! Birieşmiş Milletler güçlü bir genel sekreter anyormuş. Böyle biri ancak Sovyetler Birliğı'nde bulunurmuş. Bu yüzden 1991'de BM genel sekreterliğine bir Sovyet diplomatının ge- tirilmesi öngörülüyormuş. En başta ABD istiyormuş bunu... Kimsenin böyle bir öneriye diyeceği yoktur. Ne var ki 'güçlü genel 1 sekreter arayışları her zaman istenen, beklenen so- nucu vermiyor! Örnekse SHP... 'Güçlü genel sekreter'e ka- vuşmak isteyen SHP'liler iki yıl kadar süren bir deneyimden sonra güçlü genel sekreter diye işbaşma getirdikleri kişinin yararsızlığını anladılar. Gücünü yalnızca kendisi ve arkadaş- lan için kullanan, bağlı olduğu örgütü tek yanlı, dar kadrocu antayışla dana da gûçsüz kflan ktşiden kaçlnmak gerekilği- ni anladılar. Korkarım, BM için de böyle olmasın! • 1991, Birleşmiş Milletler Orgütû'ne yenillkter getireceğe benziyor. Önce güçlü gene) sekreter bulacaklar, sonra da 1945'teki kuruluş sırasında beş büyük devlete tanıdıklan sü- reklilik ve veto etme hakkını yaygınlaştıracaklar. Bilindiği gi- bi Güvenlik Konseyı'nde ABD, Scvyetler Birliği, ingiltere, Fran- sa ve Çin süper üye sayılmışlardır. Bu beş devletin herhangi bir kararı veto etme hakkı vardı. Koskoca örgüt bütün üyele- riyle bir önemli konuda oybirliğiyle karar alsa da bu beş dev- letin BM'deki temsilcisi 'veto' dedi mi, o karar geçersiz olu- yordui Demokrasinin öncüsü sayılan Batılı devletlerin ken- dilerine böyle bir ayncalık tanımaları elbette ki yanltş bir tu- tumdu. Devletler arasında önemli-önemsiz ayrımları son de- rece göreceydi. Fransa, ingiltere 'büyük' devlet sayılıyordu, ama örneğin italya, İspanya, Brezilya, Türkiye, Kore önem- siz devletler kabul ediliyordu. Bu yanlışlığın en kısa sürede düzeltilmesi kaçinılmazdı. Ama kırk beş yıl geçti, süreklilik ve veto hakkı yalnızca beş devletin elinde kaldı. Yeni yılda daha etkin bir Birleşmiş Milletler örgütü oluştu- rulması için dört devletin daha süreklilik ve veto hakkına ka- vuşturulması kararlaştırılmış. Böylece beş devlete tanınan ay- ncalık dört devlete daha tanınıyor. Hangileri acaba, diye dü- şünüyorsunuz. Dünyanın güçlü bu dört devleti hangileri? Bi- zim iktidar politikacılanna, en başta Bay Özal'ın dediklerine bakarsanız Türkiye bugün dünyanın en büyük, en etkili, en saygın, en çok sözü dinlenir bir ülkesidir. Bunu da yedı yıllık ANAP iktidanna, daha doğrusu Turgut Özal'ın üstün yöneti- ciliğine borçluymuşuz. Öyle ya, ABD Başkam Bush açıyor telefonu, 'Şu konuda ne yapmamı ögütlersin?' diye dostu Özal'dan akıl danışıyor! 'Nouvelle Observateur'de Körfez krizi ile ilgili uzunca bir yazı okudum. Ünlü gazeteci Pierre Salinger 'Körfez krizinin gizli dosyası'nı açıyor. Böyle bir krizden kaçınmak olasılığı varken bir savaşın eşiğine gelınmesinin nedenlerini belge- sel biçimde anlatıyor. Dikkat ettim, bu yazıda Körfez olayı ile uzaktan yakından pek çok devlet adamının adı gectiği hal- de bi2im özal ile ilgili bir tek sözcük biie yok! Körfez krizinin en önde görünen, görünmek isteyen bir kişisi değil midir bi- zim Özal? Oysa Salinger onu anımsamamış bile! Kendi ken- dimize gelin-güvey olduğumuzun sağlam bir kanıtıdır Salin- ger'in yazısı... Geletim BM Güvenlik Konseyi sürekli üyeliğirte getirilecek, 'veto' hakkına sahip olacak dört 'büyük' devletin hangileri olduğuna... Almanya, Japonya, Mısır ve Nijerya!.. Japonya iie Almanya ikinci Dünya Savaşı'nda yenilmiş iki büyük ül- ke... 1945'te onlan değil Güvenlik Konseyi sürekli üyeliğine seçmek, BM üyeliğine almak bile olanaksızdı. Ama 1991'de gerçekten de her bakımdan dünyanın en büyük güçleridir bu iki ülke... Bizim Almanya, Japonya ile yanşacak gücümüz yok. Ama Mısır, Nijerya ne oluyor? Türkiye, altmış milyon nü- fusuyla, güçlü ordusuyla, şanlı onurlu geçmişiyle Mısır ka- dar, Nijerya kadar önemli, saygın, ağırlıklı değil midir? Hele bu Türkiye'nin başında 'Cumhurbaşkam' olarak Bushlarla, Thatcherlarla 'arkadaşlık' kurmuş, daha ötesi onlara akıl ho- calığt yapmış bir Turgut Özal varsa! Güvenlik Konseyi sürekli üyesi olarak 'veto' hakkı kullana- cak Mısır ve Nijerya demek ki Türkiye'den daha saygın, da- ha güçlü, daha vazgeçilmez birer ülke! Özal ve takımı iste- dikleri kadar övünsünler, boştur boş. adidasMutlu ve başarılı olabileceğiniz bir ortamda çalışmak üzere sizi görüşmeye çağırıyoruz. •• •• VITRIN DEKORATORUYüksekokul mezunu Konusunda deneyimli Askerliğini yapmış Seyahat edebilir 30 yaşını aşmamış bay ÜST DÜZEY SEKRETERİ • İyi derecede İngilizce bilen • En az kolej mezunu (tercihen yüksekokul) • Yazışma ve dosyalama bilgisi olan • Daktilo ve bilgisayar kullanabilen • Yogun iş ortamında düzenli ve disiplinli çalışabilen • Görevinin gerektirdiği güçlü beşeri ılişkilere sahip • 30 yaşını aşmamış dinamik ve deneyimli bayan Adaylann en geç 10.1.1991 günü akşamına kadar Personel Müdürü Sn. Erol Çakır'dan telefonla randevu almalan rica olunur. Tel: 130 49 24 ESEM PAZARLAMA AŞ. Cankurtaran Holding kuruluşudur. tNGtLTERE'DE tNGİÜZCE • Genel ya da yojun Ingüizce kurslan • Firsı Certıficate ve Profıciency sınav kursları • Cambrtdge ve Oxford Cniversiteleri hazıriık kurslan Yöneticiler \<;\a özel İngilizce • One-ıo-one kurslar • Mesleki eğitim Mesleki lngilizce • Çocuklar ya da gençlere talil grupları • Au-Pair'lik bizrnetleri • lngiltere'de konaklama hızmetleri • BU HtZMETLERİN EN AZ BİRİ StZİN İÇİN • REHBERİNİZ OLABlLlRtZ... :• Biii hemen arayuu^ CB U u Okaünı Vnfesl FEFA AŞ. 'Hl»nferedc Cad. 142/J N2N Ttşrlkivf IST<ıSBtl. »AV İM il 1» Ttfc u« ı» a - ut u w LISKUR SURUCU KURSU Devreler: HaltaŞonu: 5 0 c * Hafta İçi: 70cak KADIKÖY (SöğüHüçeşme Camii yani) 349 18 24-349 18 25 336 02 06-336 02 79 CazBar'da Bugün Brunch Aileniz, sevdiklerinizveya do^tlanntzlo başlayan bir pazar günü. Ceketsiz, kravatsız. Dilerseniz eşofmanlı. 12 yaşından küçükler bizim ücretsiz Konuğumuz. CazEar'a "brunclTa gelin. (Brvnch: 60.000 Tl/kiji, içki dahii) Rezervasyon : 166 44 93 -166 67 88/89 SEKRETER ARIYORUZ... Tam hizmet reklam ajansında sekreıerHk yapmanm:telefonlan yanıtlamak.daknlo vdzahılmd'.en dahafazlasınık^rdıpnıbılen -deneyım^an değil -gen^.dınamık sekreier adaylanylagoruşmek ıstıyoraz. Raıukivnm 1501095 İNSAN SICAĞI Erdal Atabek 5. bası 6.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ödemeli gönderilmez. emegın bayrağı • Sermayeye, Faşizme ve Savaşa Karşı Başkaldırı Günleri • Nusaybin, Lice, Zongul- dak/Korku Duvarları Yıkıldı "Her Yer Zonguldak" • ZongukJakian Genel Greve • 3 Ocak/Üretim ve Hizmet Durdu IŞÇİ S1NIFI TEHDİTE BOYUN EĞMEDİ • ANAP Gemisi Su Ahyor • Körfezde 15 Ocak • Maraş Katliamı Üzerine İT DALAŞ1 • Bir Adım Daha/ÖĞRENCl KURUL- v l • Savaşın Hedeflerinden Biri Kürtlor • 0in Bu: ülür Taşıyanlar Işığı • Kadın Işçi Olmak. 4. S A Y I C I K T I M Cd. Dostlukvurdu Sk. 1/11 Çemberlitaş/İST 516 06 84 I BMW'nin Yeni 3 Serisi Ivanhul'du Juurlur ayı. Mmor Sho\\ '90 ve 3. Enıenıasvona! Olomohıl Fuarı • Mtnerolı rnn veııı getenlerı; Shanıal. Hm ınu ve Chubusı o • Renaulı Laıııına * l olvo Sıarv • Klâsık Mercedes 280 SL • h'orrıula /V kun naktı • >1 vrnm Sennu porlre ' 500 Oraıul Pn \ iırrılu • /. Karııns Murutoııu • Ha^kcıır Ka!lı\ı * I ımUHinl-R \C RMı\ı 1991 takvim hediyemiz Ocak sayısı bayinizde TEŞEKKÜR Sevgili ve Biricik Eşim Merhume AYŞE YALINPALA'nın gerek cenazesine bizıaı iştirak ederek, gerekse mektup ve telefon ile veya çiçek göndererek büyuk acıraızı paylaşan Sayın Bakanlanmıza ve Büyuklerimize, Değerli Arkada; ve Dostlarımıza, Akraba ve Yakınlanmıza ailece en içten şükranlanmızı ve saygılanmızı sunarız Op. Dr. SELAHATTtN YALINPALA 1990'dan 1991'e yelken sporumuz • AYK Yaz Tro/esi • AYK Kış Trofesi Yanşlan • Ağaç malzemede önemli gelişmeter • Dıştan takma motorlarda guctin artınlması • Balık şakalan • Sardınıa Cup • Steinlager II nasıl kazandı? • Efsane Yachtlar: Phoâea • Denizin Dinazorlaru Emanuel 1991 takvim hediyemiz Yacht Ansiklopedisi 5. Fasikül Ocak sayısı bayinizde TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASFNIN SANAT ETKİNLİKLERİ Ç g ş Bale Topluluğu Sunar: Beş Tango (Pizzola/Cem Ertckin/ Piaf Suıt (Edith Piaf/Cem Ertekin/ Equinoxe (Thcodorakis/'Cem Eıtekin/ 7 Ocak 1991 soat20 00de Beyoğ\u-Karaca Tıyatrosu Tel: 152 44 56 PENCERE BütünTüridyeZonguldak... Osmanlı'da tarihçi yoktu, vakanüvis vardı. 'Zamane'de bir vakanüvis yaşasaydı^ 21'inci yüzyıla 9 ka- la, Türkıye'de olan bitenlere bakıp küçük dilini yutmadan ön- ce, belinden dıvrtini çıkarır, diz çöküp kamış kalemini hokka- ya batırır, sonra günün anlam ve önemini yazıya geçirirdi: "1991 yılmın dördüncü günü, sabn tüken&n Zonguldak haöo, öaştente doğru yürümeye başladı. Çevredeki köy ve kasaba- lardan katılanlarla yürüyüş kolu yüz bine ulaştı." Halk 'illallah' dedi... Yollara düştü. Tarihimizde ne görülmüş, ne işıtilmiş bir olaydır, siftahtnı özal'la yapıyoruz. • 12 EylûTün generaller cuntasının eline 'büyük patron'un tu- tuşturduğu ekonomik program: Bir: Paranı pul edeceksin.. İki: İşçini kul edeceksin... 'Ucuz emek cenneti' yaratacaksın; ülke yabancı sermave- dara göre ucuzlayacak. İçeride halk 'bu ne pahaMık' derken, dışarıdan gelen turist ve patron 'bu ne ucuzluk' diye şasa- cak; sonra dövizler Türkiye'ye akacak; yabancı sermaye gû- rül gürül yatırım yapacak; dış borçlanma da kolaylaştı mı, kö- şeyi döndüğünün resmidir. Model bu! • On yıl sonra bugün.. Ülkeye bak sen! Enflasyon yüzde 60! Yıllardan beri süaıyor, halkın belıni büküyor... 1991'de bütçe açığı -hükümetin dediği kadarıyla- 20 trilyon lirayı aşıyor. Bu yıl 34 trilyon iç ve dış borçlanma zorunlu. Dört kişilik bir ailenin mutfak masrafı 800 bin lirayı geride bıraktı, milyona doğru tırmanmaya başladı. Terör büyük kentte kan akıtıyor, can alıyor. Faili meçhul cinayetlerde bilim adamı, ya- zar, gazeteci öldürülüyor. Haftalık ve aylık banka soygunları sıradan olaylara dönüştü. Dış borç 50 milyar dolar. Cezaev- lerinde açlık grevleri, işkenceler, yolsuzluklar, baskılar gün- demde. Güneydoğu'da olağanüstü hal var; terör kanlı; bölgede milli eğitime paydos; öğretim durmuş... Ülkede cumhurbaşkam; cumhurbaşkam gibi davranmıyor, yasalan sürekli olarak çiğniyor; başbakan başbakanlık yap- mıyor; Büyük Millet Meclisi ANAP Grubu'na dönüşmüş, yet- kilerini Köşk'e teslim etmiş; hükümetin bakanları boş karar- namelerin altına imza atarak gün geçiriyoriar. ANAP'ın oy oranı yüzde 20'nin altına kaymış; ama, parla- mentonun üçte ikisine yayılmış. Her 100 yurttaştan 80 i siya- sal iktidara karşı.. Ve bu siyasal iktidar ülkeyi savaşa sûrüklüyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez topraklarımıza yabancı asker çağrılıyor. Devleti kimin yönettiği ve kararlan kimin verdiği so- ru ışaretidir. Sorumsuz cumhurbaşkam bütün yetkileri eline geçirmiş; Türkiye'yi savaş siyasetinde şahinleştirmek için elin- den geleni yapıyor. Demokrasi şöyle dursun, hukuk devleti hak getire... Rüya mı görüyoruz? Yok canım, Türkiye'yi 'ucuz emek cenneti'ne çevirmek için, yürütülen on yıllık siyasetin sonunda takke düştü, kel görün- dü. En sonunda işçiter genel greve yöneldiler; Zonguldak vi- layeti harrtada Ankara'ya yürümeye başladı. Özal, kimi ilçeyi il yapıyordu, kimi köyü beldeye dönüştü- rüyordu; şimdi Zonguldak'ı ne yapmalı? Kasabaya mı indir- gemeli? Nafıle olur... Çünkü artık bûtün Türkiye Zonguldak! ık. VEFAT Merhum Irzet Akosman ve merhume Güzin Akosman'ın oğlu, Sahip Akosman ve Eser Korkmaz'ın kardeşi, merhum Ismet Cengiç ve Tahire Cengiç'in damadı, Ahmet Akosman ve Behire Saner'in yeğeni, Leyla Akosman ve Fuat Korkmaz'ın kayınbiraderi, Vedat-Handan Cengiç ile Şahap-Vildan Daga'mn enişteleri, Dural ailesinin dünürü, Faruk DuralSn kayınpederi, Selim Dural'ın büyükbabası, Simin Dural ve Sina Akosman'ın sevgili babaları, Belma Akosman'ın sevgili eşi MEHMETUGUR AKOSMAN 4 Ocak 1991 Cuma günü Hakkın rahmeüne kavuşmuştur. Naaşı 6 Ocak 1991 Pazar (bugün) Teşvikiye Camii'nde kıhnacak öğle namazını müteakip Rumelihisan Aşiyan Kabrisıam'na defnedilecektir. AtLESt Not: Çiçek gCnderilmemesi, arzu edenlerin Türk Rotary Vakfı'na veya T.E.V.e bağışta bulunmaları rica edilir. Taha AKYOL, Aiev ALATLI, Çetin ALTAN, Çağatay AMADOL, Selda BAĞCAN, Semih BALCIOĞLU, Murat BELGE.Tank BUĞRA, Metin CELAL, Meml ÇİZGEN, Gûltekin EMRE, Ra- mize ERER, Aytekin HATİPOĞLU, Necla IŞIK, Emine IŞIN- SU, Cengiz İLHAN, Hasan KAÇ AN, Hasan Bülent KAHRA- MAN, Ceyhun Atuf KANSU, Ülkü KARAOSMANOĞLU, Iraz KARASU, Gülten KAYA, Kandemir KONÇUK, Haydar KUTLU. Abidin NESİMİ, Çetln ÖZER, Doğu PERİNÇEK, Cankut ŞAM- Ll, Piraye ŞENGEL, Önder ŞENYAPILI, Aykut TANKUTER, Tarık Zafer TUNAYA, Yasemın YAZICI, Hûseyin YURTTAŞ, EsraZEYNEP.. . ATTILA ILHAN'ın yayın danışmanlığında^ »»* KSHk »• sam o^gtti Ocak '91 sayısında buluştular. Cağaloğlu Yokuşu 6-8 İstanbul Tel: 522 89 90 B A YI L £ Rt> E ülke2. CEPHE OLAGANUSTU BOLGE NATO gücüne Güneydoğu tepkisi TÜRKİYEDE İLK GENEL GREV BBCDEN GÜNEYDOĞL GÖZLEMİ SAİD-KURDİ İNCELEMESİ Bu sayıda: Cemıl Gündoğan, M. Can Yüce. Vlusa Anıer Mehmet Kaba, Munzur Pekgüleç Tei- 513 34 32-33 EMEL KONUKÇU ile NAZIM BABİR evlendiler tstanbul - 5.1.1991
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear