25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 18 HAZtRAN 1990 KAZIM K A K AB E K I R A N L A TIY O R V Ğ V R M U M C U MustafaKemaregöre, kalkınmanın çabuk vekolayolması, HalkFırkası'nda din dışı unsurlann bulunmasına ve bunlann kuvvetli olmasına bağlıydv Dindar olmayan,zengin olmalıBalıkesir'den sonraki ilk durak fzmir'dir. tzmir'de "İktisal Kongresi" toplanacaktır. Baskomutan ve Şark Cephesi Komutanı birükte Izmir'e gider- ler. Yolda din konulan hiç konu- şulmaz. Manisa'da karşılayıcılar, Kara- bekir'den kongreye "Manisa delegesi" olarak katılmasını ister- ler. Karabekir "cephe komutam" olduğunu, bu nedenle kendisinin "mazur" görülmesinı ister. Manisalılar ısrarlıdır. Ertesi gün Manisalılar bir oldu- bittı ile Kâzım Paşa'yı delege şe- çerler. Bir grup da bazı yabancı ajanların kongreye gelip "Tiırk- lerin askertikten başka bir şcy bcceremeyecelderini" kanıtlamak amacıyla kongrede karışıküklar çıkaracaklannı bildirir. Önlem almak gerekecektir. Karabekir, M.Kemal'in TBMM Reisi" ve "başkomuıao" sıfatıyla kongre başkaru olmasıru sakıncab bulur. Gazi "Manisaülann ısran- na göre siz kongreye giria ve ida- re edin" der. Kongre, M.Kemal'in "fahri reisliği" altında açılır. Kongre başkanlığına Karabekir seçilir. Karabekir, kongre kararlannı ki- tap halinde bastırır. (29) lktisat Kongresi'nden sonra Karabekir Ankara'ya döner. tsrnet Paşa da Lozan'dan dön- müştur. lsmet Paşa, Kâzım Karabekir'e "Lozan Sulh Kongresi azalannın, Tttrk milletinin isgalden kurtulan lusımlannın da" katılacaklan bir seçım istediklerinı bildirir. Konu grupta da görüşülilr ve kabul edilir. O gün Ankara'da tatsız bir gün yaşanmaktadır. Trabzon Millet- vekili Ali Şukrıl Bey ortadan kay- bolrnuştur. Meclis'te, ikinci grup milletvekilleri kürsüden hükümete sen eleştiriler yöneltrnektedirler. Sonrasıru Karabekir'den öğre- nelim: "Ne kötıi lesadiiftür ki, bugiın Trabzon Mebusu Aii Şüknı Bey'- in ortadan kaybolması ve bunun da Mustafa Kemal Paşa'nın Mu- hafız Taburu Komutanı Topal Osman Ağa'nın'bir cinayeti ola- rak ortaya yayılması, Ankara ba- vasında bir samimiyetsizlik ve iti- matsızlık nyandırmaya sebep ol- du. Yeni intihaba karar verildiği birgünde, Ankara'da matbaa aç- mış ve gundelik bir siyasi gazete çıkarmaya başlamış bulunan bir muhalif mebusun ortadan yok edilmesi çirkin oldugu kadar teh- likeli bir iş. Bunu muhalif mebus- lar, doğrudan dogruya Gazi'den bili)orlar ve tevkif muzekkeresi çıkarmaya kadar da ileri gidiyor- lardı. 2 nisan sabahleyin ikamet etti- gi daireden Başvekil Rauf Bey, Mndafaa-i Milliye Vekili Kâzun Paşa leJefonla y averime şuna yaz- dınnış: 'Bugün saat 6'dan beri Çanka- ya'da Gazi'nin köşkü civarında Muhafız Taburu'yla Osman Ağa taburu arasında miisademe başla- dı. Osman Ağa ve en kıymetli he- yeti maktul düşmüş. Gazi, Lati- fe Hanım ile birlikte Istasyon'da Rauf Bey'in yaıunda. İsmet ve Kâzım Karabekir paşalann da gel- melerini istiyorlar.' Derhal gittim. Gaziyi çok müteessir buldum. Mubafız Nizamiye Taburu'nun kendi dairesini deiik deşik ettik- lertni anlattı. 'Neticede Osman Ağa taburuyla anlaşır rru?' diye endişe ediyoriardı. Kars'tan gönderdiğim bu bin kişMik Giresun Taburu'nun tali- hinin sonunu böyle görmek beni çok müteessir etti. 14 ocak giinu trenle Bursa'ya aynldığımız gun Gazj'nin Ceval Abbas Bey'e Ali Şiikrii Bey ve matbaası hakkında söyledigi şiddetli sözler ve benim kendilerini teskinim göderimde canlandı. Bu aralık Muhafız Tabur Ko- mutanı İsmail Hakkı Bey (30) gel- di. Gazi, eodişesini ona da söyle- di ve 'taburundan emin misin?' diye sordu. O da emin olduğnnu söyledi. Nihayet mesele birçok masu- mun öliimü ile neticelendi. Ali Şüknı Bey'in cesedi de ertesi gün ortaya çıktı. Ali Şüknı Bey de te- lefon teUeriyle boğulmuş ve Çan- kaya gerilerinde bir yere gömül- müş. 4 nisanda Ali Şükrü Bey'in ce- nazesi ikinci gnıbun elleri iis- tunde Mecüs kapısına getirildi. Ve 'ikinci kurban gidiyor' diye hay- kınşmalar oldu. (31). Ali Şükrii'nün cenazesi tsttn- bul'dan gecilerek Trabzon'a gö- tünilmek isteniyordu. Bunun şu aralık sebep olabileceği tezahür- ler memleket besabına çok zararlı olabilirdi. Cenaze, hukumeün ka- ran ile tnebohı uzerinden Trab- zon'a göturüldü. Akşamustu de Millet Meclisi'- nin karan ile Topal Osman'ın ce- sedi Meclis binası onünde asıldı." Yeni seçime doğru "Birinci grup" adı verilen grup yöneticileri ile Batı ve Doğu cep- hesi komutanları bir araya gele- rek yeni seçim sistemini saptarlar. Bu iikeler sapıanırken Müdafaa- i Hukuk cemiyetlerinin "Halk Fırkası"na dönüşraesi de karar- lastırılır. Vayımlanan bildirgede hilafetin "beynelislam" ve daya- nağının da TBMM olduğu duyu- rulur. M.Kemal, 8 Nisan 1923 gunü "Halk Fırkası umdeJeri"ni açık- lar. Bu ilkelerden 5'incisi şoyledir: "tstinadgâhı TBMM olan ma- kamı hilafet beynelislam bir ma- kamı muaJladır. tslam dininde bütün namazlaı cemaatle eda olu- nur. Cemaatin bir ameli vardır ki, cernaati terkip eden butun fertler onaiktidaederler (uyarlar).. Bu surette ımam cemaatin timsali ol- muş olur. Cemaatin fertleri ara- sındaki tesanut imamın şahsında tecelli eder. Her imamın kendi ce- maati namaz esnasında birleştire- rek birçok ruhlardan tek bir ruh küçük imamlar, küçük cemaatle- ri temerküz ettirerek küçük tesa- nutler (dayanışmalar) vücuda ge- tirdiğj gibi buyuk imam da bütün ümmeli temerküz ettirerek Islam âlemindeki umumi tesanüdu hu- sule getirmiştir. Yeryüzünde bir hilafet makamı bulunmazsa Islam âlerni kendısi- ni imamesiz kalmış bir tesbih gı- bi dağılmış, perişan gorür. Bu ifadedeu anlaşüıyor ki, mut- laka Islam ümmetinin basında 'halife' namı verilen şahsı bir tim- salin bulunması lazımdır. Fakat bu yüksek makamı hangi Müslu- man millet kendi içinden bir şah- siyet seçerek vucuda getirebilir? Dinen halifenin gayri Müslim hiç- bir devlete tabi olmaması şart ol- duğundan halifeyi kendi içinden kürsüsünden vaat ve ilan eltigi 'sine-i millette bir fert olarak kalacağı' mesdesinden vazgeçtiği- ni de bildirmiş oldu. Bazı vekillerin de dahil olduk- lan bir intihap komitesi teşkil et- ti. Ve reisligini de kendisi deruh- de etti. Bu komitede benim de bu- lunmaklıgımı arzu ettiler. İstas- yon'daki malum biaada loplan- dık. Gazi'nin ilk teklifi şu oldu: — Millet bana itimat reyi ver- sin mebusların seçimini bana bı- raksın. Bu teklife itiraz ettim. — Milletin size itimat etmesi ta- biidir. Fakat bu itimat onun hu- kuku esasiyesine hâkım olmağı icap ettirmez. Böyle bir intihaba milli intihap denilmez ve bu tarz- da toplanacak meclise de millet Ben de: — Boyle emre ram bir meclis ile dünyaya hâkirn olan İtilaf Millet- lerinin emniyetini kazanamayaca- ğımızı ve dahilde de hurriyet mef- humunu kaldıracağımızı ve belki de şiddetli bir muhalefete yol açı- lacağını.. soykyerek itiraz ediyor- dum. Nihayet İntihap Komitesine git- medim. Fakat Latife Hanım ile birlik- te Kubbeli Bağlar'da oturduğum havu/lu köşke gelerek beni aldı- lar ve aynlmamaklığımı rica etti- ler. Ben de artık muntazam bera- berierinde oldum. (...) 18 (emmuzda Trabzon'dan ge- taraftar değilim. Bılhassa şu ara- lık. Bunun için arkadaşlardan mürekkep bir heyet gondeririz. thtilas varsa tetkik eder, bulur. Halkın sukûnetini bozmak iste- yenler hakkında da luzum göru- lürse kanuni takibat yapılır, ce- vabını verdira. Bu tarz muvafık gönildü." Trabzonlular, Kâzım Karabe- kir'den milletvekilleri olmalannı isterler. Karabekir, doğduğu ve buyüduğu şehır olan İstanbul'dan milletvekili olmayı arzular, Edir- ne ve Aydın illerinden de millet- vekili olması için öneriler gelir. İkinci Meclis'e girebilmek için kulis çalışmalan hızlanmıştır. Ka- rabekir, bu kulislerden tedirgin olur. O gunleri anılarında şöyle an- leketin nimetlerinden istifade ede- bilmek idi. İstiklal Harbirniz'in neticesini gonınceye kadar İstan- bul hukumetinin >e Padişah dal- kavuklannın bile gunahlannı af- fettirebiliyorlar ve yeni devlet ku- ruluşunun ön saflannda yer ala- biliyortardı. Saadet avcılığı debşetli bir ya- nş halinde başlamıştı. Tehlike buyuktu. İstiklal Harbi'nin fedakâr ve feragatlı arkadaşlarıyla Gazi'nin arasına her gun yeni simalar giri- yor ve yerlesiyordu. Ve artık İs- tiklal Harbi'ndeki gibi fikir sahip- leri ile işbirliğinden ziyade muta- vaat ve alkısa hazır bir zümreye roller verilmeye hazıriık görunii- yordu. Mustafa Kemal 18 Mart 1923 tarihiode, eşi Latife Hanım'la birlikte Tarsus'ta, Sadık Eliyeşil'in babçesinde yemek yiyor. tatürk Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değil. Onun için önce din ve namus telâkkisini kaldırmalıyız. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma, kolay ve çabuk olur. Dini ve ahlaki inkılap yapmadan önce bir şey yapmak doğru değildir. Bunu da ancak bu prensibi kabul k edebilecek genç unsurlarla yapabiliriz. arabekir Dinsiz ve ahlaksız bir millete bu dünyada hayat hakkı olmadığını tarih gösteriyor. Paşam, bu akide bizi bolşevizmegötürür. îngilizler mütarekenin ilk zamanlarmda bizi bolşevikliğe teşvik ediyorlardı. Demek bizi başka yoldan yine oraya sürmek istiyorlar. Bunun manası açıktır: Türkiye'yi Ruslarla paylaşmak. Paşam, siz Meclis'te 'Sulhtan sonra bir ferd-i millet gibi yaşayacağım' demiştiniz. Şimdi halkm asla hoşuna gitmeyecek ve ucu uçurum bir formülü Öne sürüyorsunuz. meydana getirmesiyle küçûk bir^ tesanüt husula gelir. Islamiyette4 bundan başka bir de büvük tesa- nüt vardır ki, bütün ümmeti tek bir ruh haline getirir. Bunun sek- li de bütün insanların manevi bir surette bir imamı ekbere (büyük imama) iktida eylemeleridir. İşte bu imamlara ondan 'halife' namı verilir. O halde namaz kılınırken yal- nız gozumüzun önündeki cemaa- tin imamda temerküz eden ruh vahdetini (imamda toplanan bir- liğinı) görmekle iktifa etmemeli- yiz. Bilmeliyiz ki, bu cemaatten başka milyonlarca cemaatler de aynı zamanda bir ümmet halinde birleşmişlerdir. Bu birleşme bütun milletin bir büyuk imam etrafın- da yani 'halife'nin cevresinde bir- leşmesiyle husule gelir. Demek ki, doğuracak milletin mutiaka kuv- vetli bir orduya ve tam bir istik- lale malik olan mucahit bir Islam millefi olması lazımdır. Birçok asırlardan beri bu şartlan haiz olan millet Turk milleti olduğu gi- bi bugün de bu şartlan haiz olan millet, yalnız yeni Türkiye'dir. Buna binaen TBMM bizzat hali- fe hazretlerini intihap ederek ken- disini bu muazzez ve muhterem makama istinadgâh yapmıştır." "Bir aralık Çankaya'da çifte minareli büyük bir cami yapmak bevesi de uyandı ve gazetelerde de neşrolundu. M.Kemal Paşa, Halk Fırkası reisinin kendisi olduğunu ve uzun vadeli bir programın tatbiki vazi- fesini uzerine aidığını ilan etmekle 20 Temmuz 1922 Başkomulanlık Kanunu muzakeresinde millet meclisi denmez, dedim. Mütalaamı kabul edip bana il- tihak edenler gorulunce Gazi de bu fikrinden tazgecti. Fakat her taraftan kendisine en çok emnive- ti verenler listeye girdiler. \ e halla bükümet ve Müdafaa-i Milliye Vekili'nin dahi yardımı ile seçime arz olundular. İkinci gruptan kimse namzet gosterilmedi. Hatbuki. bunlann çogu İstiklal Harbi'ne ilk gunden beri canla basla hizmet etrais in- sanlardı. Bu hususta aramızda munakaşa da oldu. Gazi: — Ben muhalif istemiyorum... diyor ve kendisine sözle ve yazıy- la en çok sadakat gosterenleri, Bi- rinci Meclis'te fiiliyalıjla bu em- niyeti kazananlan ve hemen bü- tun karargâb mensuplarını nara- zet gosteriyordu. len haberler Gazi'nin canını çok sıktı. Ali Şukru Bey cinayeli, ga- zete sütunlannda kendisine atıf olunuyordu. Trabzon hakkında Sivas Kongresi sırasında da çok sert hareket etmek istedikleri za- mao da ben mani olmus ve ikna her şeyin başıdır diyerek icap eden iyi tedbirleıie işleri yurutmu^tüm. Şimdi vaziyel daba da nazikleş- mişli. M.Kemal Paşa bana şunu soy- ledi: — Trabzon'da kaynayan bir kazan var. Sen bunu vaktiyle sön- durmedin. Şimdi de yine kayna- maya başladı. Bu sefer kuvvetli bir yumruk hak ettiler. Bunu na- sıl >apmayı muvafık bulursun? Mudafaa-i Hukuk merkezınin bu- yük suıistimaleri de varmış. — Gayri kanuni hiçbir icraata Iatır: "...Bir taraftan İkinci Meclis'e girebilmek için, bilgi, emek ve se- ciyesi ile tanınnuş olmaktan ziya- de sadakat ve mutavaatla (başeğ- rae) temayuz etmiş olmak ve tur- lü vasıtalaria Gazi'ye hului etmek (çevresine sokulmak) ise yaramış- tı. Mektuplarla, şiirlerie M.Kemal Paşa'nın bir dnzüye tekrarlanan sozler rauayyendi. 'Bizi sen kurtardın, ne emir bu- yurulursa keramettir'. Ve bir sürü metbiyeler. İstiklal Harbi nasıl başladı? Nasıl bir seyir takip etti? Bugün- ku durum nedir? Istikbal için pla- nımız ne olmaiıdır? Artık kimse- yi ilgilendirmbordu. Biricik du- şunce Gazi'nin leveccuhunü ka- zanmak ve mebus olmak >e mem- Artık Gazi hangi yolu tutarsa yeni Meclis onun istediği suretle hedefine götürecekti. Koyu mutaassıplar da din ve hele İslam aleyhindeki yeni yolda birbiriyle çatışacak bir balde de- gildiier.' Diğer taraftan da Ankara'da yeni bir hava esmeye başladı: İsiamlık terakkiye mani imiş! Halk Fırkası la dini (din dışı) ve la ahlaki (ahlak dışı) olmalı imiş.. Macarlar ve Bulgarlar gibi ufak milletler bizim gibi Almanya ta- rafında bulunarak mağlup olduk- ları halde istiklallerini muhafaza ediyorlarmış... Medeniyete gir- mişlermiş... Türkiye İslam kaldık- ça Avrupa ve İngillere, müstemle- kelerinin çogunun halkı İslam ol- duğundan bize duşman kalacak- mış. Sulh yapmayacaklarmış. 10 Teramuz 1923'te Ankara İs- tasyonu'ndaki kaleme mahsus bi- nasında fırka nizamnamesini mü- zakereden sonra Gazi ile yalnu kalarak basbiballere başlamıştık. — Dini ve ahlaki olanlar aç kal- maya mahkûmdurlar.. dediler. Kendisini hilafet ve saltanat makaraına layık gören ve bu hu- suslarda teşebbuslerde de bulunan din ve namus lehinde lürlü sozler soykyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklı- ğımla latife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş gormeyen M.Kemal Paşa, benim hayretle bakagımı göriince şu iza- hatı verdi: — Dini ve namusu olanlar ka- zanamazlar, fakir kalmaya mah- kûmdurlar. Boyle kimselerle memleketi zenginleştirmek müm- kün değildir. Onun için önce din ve namus telâkkisini kaldırmalı- yız. Partiyi, bunu kabul edehler- le kuvvetlendirmeli ve bunları ça- buk zengin etmeliyiz. Bu surette kalkınma kolay ve çabuk olur. Gerçi İsmet Paşa da 5 Ocak 1923 tarihinde bana yazdığı mek- tupta 'vatanımız ne zaman ma- mur olacak, bir tek ve asıl mese- le budur. Sulh olsa da olmasa da..' demişti. Fakat iki Lozan arasında Ankara'ya geldiği za- man kendisinden bu garip mana- da mülalaa işitmemiştim. Zengin olmak, mamur olmak, planlı bir çalısma ve zamanla olurdu. Gazi'ye şu mütalaamı söyle- dim: — Nereden, ne maksatla geldiği bilinmeyen ve uzerinde kendi milli kudretimizle işlenmeyen fikirler milli bünyemizi sarsar. Tanzima- tın da bu surette kurbanı olduk. Bizi kuvvetle çozemeyenler yaldız- lı formüllerle cevherimizi eritebi- lirler. Harben kazandığımızı sulh- teki yanlış ve vakitsiz adımları- mızla daha doğrusu Avrupalılara aldanmakla elimizden kaçırdığı- mızı onJar pek iyi bilirler. Bunun için ilim ve ihtisasa hürmet etmek ve bilgili ve seciyeli adamlanmız- la uzerinde işlenmemiş fîkirleri program diye kabul etmemek ye- niden aldanmamak için biricik yoldur. Kendi ilim müesseselerinde işlenmemiş veya kontrol edilme- miş bayağı fikirlerin tatbiki diğer bir bakımdan da tehlikelidir. Emirle yaptınlacak, yani şiddet- le tatbik olunacak demektir. Bu tarz oelki itaat temin eder fakat sevgi asla! Bu hususta kendi tecrubelerime de dayanarak diyebilirim ki, ita- at gorunuştedir ve muvakkattır. M.Kemal Paşa: — Dini ve ahlaki inkılap yap- madan önce bir şey yapmak doğ- ru değildir. Bunu da ancak bu prensibi kabul edebilecek genç un- surlarla yapabiliriz. Ben: — Dinsiz ve ahlaksız bir mille- te bu dunyada hayat hakkı olma- dığını tarih gösteriyor. Paşam, bu akide bizi Bolşevizme göturur. În- gilizler, mütarekenin ilk zaman- larmda bizi Bolşevikliğe teşvik ediyorlardı. Demek bizi başka yoldan yine oraya surmek istiyor- İar. Bunun manası açıktır: Türkiye'yi Ruslarla paylaşmak. Bu hususta Erzurum'da da ay- nı fikrimi izah etmiş olduğumu ve daha önce de Amasya kararınıza mani olmuş bulunduğumu hatır- larsınız. Sonra siz Meclis kürsü- sünden haykırdınız: 'Sulhten sonra millet saflan içi- ne çekilerek bir ferd-i millet gibi yaşayacağım' Halbuki şimdi halkın asla ho- şuna gitmeyeceği ve benim bile ucunu bir uçurum görduğürn bir formülü halka kabul ettirecek bir idare kurmaya gidiyorsunuz. Bu- nu yapmayınız. Milli birliğimiz sarsıhr; bir tüfeyli tabaka halkm başına geçer, kamnı emer, hiçbi- rimizin hayatı uzun değildir. Bu milletin yeni sarsıntılara taham- mülü yoktur. Izmir lktisat Kong- resi, iktisadi ihtiyaçlanmızı tesbit etti. Bir heyeti milliyemiz maarif programını tesbit edecek. Müte- hassıs bir askeri heyetle 'ordunun ilim ve irfanını'm tesbit ettiriniz. Bu surette planlı ve programlı ola- rak İstiklal Harbi'ni canıyla ba- şıyla kurtaran milletimize hürri- yet ve aşk saadetini tattırahm. Gazi beni sükûnetle dinledi. Münakaşayı uzatmadı. Anladık ki, yeni bir muhit onu yeni hava- ya çekmek istiyor. Fakat kati ka- rannı vermiş değil. Yaru: Başbakaa kim oiacak? (29)- tzmir lktisat Kongresi için bkz: Ökçun Gunduz, Turkiye lktisat Kong- resi, 1923-lzmır, SBFyay. 1968, Ank, Karabekir'in kongreye başkan seçımi s. 269 vd. (30)- General İsmail Hakkı Tekçe, Tek- çe'nm Anılan için bkz: GüVıaydın. 4 Aralık 1977. (31)- Yahya Kahya, 3 Temmuz 1922 gunu Trabzon'da Soğuksu'da evine gi- derken Uzerine sıkılan 40 kurşunla öl- düruldu. O günlerin Trabzon Valisi Ebubekır Hazım Tepeyran, cinayetin Bolsevıkler tarafından ışlendıginin sa- nıldığını, sonradan kuşkuların Topal Osman uzerinde toplandığıru, Kahya'- nın kardeşinin de kışlada askerlerden süphe ettığını yazdı. (Tepeyran, Bel- gelerle Kurtuluş Savaşı, Çağdas Yay. 1982 s: 125). ' General Tekçe, Günaydın Gazetesi'n- de vayımlanan anıiannda M.Suphi'- yı oldüren Yahya Kahya'yı Topal Os- man'ın iki adam ile birlikte kendisi- nin öldurdüğunu açıkladı!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear