Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 6 MA YIS 1990
GENCAY ŞAYLAN-ŞENAY KALKAN
İLHAN SELÇUKGUNUMUZDE ALEVILIK
Geçmişte olduğu gibi bugün de kendilerinigizleyen Ali taraftarları' tahminen 17-20 milyon kişi
Aleviler: Azımsanamayacak azınlıkALEVtLER KİMLERDİR?
Ozgünbir
îslamiyet
yorumuGENCAY ŞAYLAN
Alevilik, esas olarak Anado-
lu'ya özgü bir İslami mezhep
sayılabiiir. Aievilik, sozcük ola-
rak "Ali laraftan" anlamını
ifade etmektedir. Alevilik mez-
hebi, Islamiyetteki sivasal kö-
kenli ilk buyıik mezhep ayrılı-
ğında ûriaya çıkan Şiilikten
kaynaklanmış bulunmaktadır.
Ancak ozellikle 16. yüzyıldan
sonra Aleviliğin, Şiilik öğreti-
sinden önemli ölçüde farklılaş-
tığı ve Anadolu insanına ozgü
bir Îslamiyet yorumu halini al-
dığı söylenebilmektedir.
16. yuzyıldaki Osmanlı-
Safevi çekişmesi sonucu Ana-
dolu Ale\ileri uzerinde baskı-
nın başlaması, bu baskı sonu-
cu Alevılerin kapalı bir toplum
haline gelmeleri Şiilik öğretisin-
den uzaklaşmaya yol açmıştır.
Ancak Şiilik kokeninden gelmış
olma ve Anadolu 'da baskı al-
tında tutulma gibi nedenlerle
uzun yuzyıllar boyu bir Alevi-
Sunni karşıtlığı topluma ege-
ğin köken olarak Şii mezhebin-
den kaynaklanmakla beraber
Anadolu'da farklı ve özgün bir
îslamiyet yorumu halini alma-
sıdır. örneğin ilahiyat fakülte-
si öğretim üyelerinden Prof.
Caviı Sunar, Aleviliğin bir ko-
lu olan Bektaşilik konusunda
şu değerlendinrieyi yapmakta-
dır:
"Bdttaşilik, ber seyi
ilr ve ber seyden önce
bir Tûrk tarikatıdır.
Düsüncesi, duygıısu, df-
li, kullünı, edebiyatı,
bülasa ber seyi Tnrktnr
ve Tiırkçedir. Bununla
beraber İslamfret ile bu-
tun Asya dinleri ve fel-
sefeleri başta olmak
fizere Şamanlıgı, Brah-
maniıgı, Btıdistnği, Zer-
düştlügii, Hukul ve Te-
nasubu, Yahudiligi, Hı-
ristiyanlıgı. Teslisi, Hu-
rufiligi. Caferiligi, Şiili-
ği, Imamiligi, Melamili-
gi, Ahiligi, Kmlbaşlıgı.
Kalenderiligi, Hayderi-
Aleviler kendilerini Sünnilerden ayıran temel
özelliğin Islam tarihi ile ilgili yorum
olduğunu ileri sürmektedirler. Onlaragöre
Peygamber'in ölümünden sonra siyasi hırslar
nedeniyle Peygamber'in vasiyeti çiğnenmiş ve
Ali'nin hakkı gasp edilmiştir.
men olmuştur. Bu karşıthğın
ızlerini bugun de gormek müm-
kûndür. Kendi içine kapanan
ve dedelik kurumu çerçevesin-
de tekrar kendini üretmeyi ba-
şaran Aleviler, baskı altında bir
azınlık olarak surekli olarak
toplumsal muhaiefeti temsil et-
miş, bu da Alevi topluluğu üze-
rindeki baskının daha da yo-
ğunlaşmasına yol açmıştır.
Aslında Aleviliğin kökenin-
de yatan Şnliğin Caferi fıkıhı ile
Türkiye'deki Sünni topluma
egemen Hanefi fıkıhı arasında
önemli farklılık olmadığı ileri
sürulebilir. Kuşkusuz ibadete
ve inanca yonelik belli farklılık-
lar vardır. Örneğin Caferi inan-
ca gore Islam toplumunda yö-
netim hakkı Peygamber'in so-
yundan gelenlere aittir ve bu
soy Peygamber'in kızı Fatma
ile e\lenen amca çocuğu Ali'-
nin evlatları doğrultusunda yü-
rumektedir. Namaz ve abdest
gibi temel ibadetlerde belli
farklılıklar vardır. ezan farklı
biçimde okunmakta; örneğin
ezana "Eşhedu enne-Aliyyen
Veliyullah ve Eşhedu enne -
Aliyyen Emiru'l Mu'minin"
ibareleri eklenmektedır. Kuşku-
suz bu farklılıkların önemi, da-
ha çok uzman ilahiyatçıların
değerlendireceği bir konudur.
ligi ve daha birçok gö-
rüs ve duşunüşJeri içeren
bir syncretizradir."
Goruldügu gibi Anadolu'ya
özgun bir mezhep sayılan Ale-
vilik, köken olarak Şiilikten
çıkmış olmasına karşılık gide-
rek ondan önemli ölçüde fark-
hlaşmıştır. Bunun en açık gös-
tergelerinden biri lran'da Hn-
raeyni'nın onderlik ettiği İsla-
mi köktenci harekete Anadolu
Alevilerinin hiç ılgi gösterme-
mesidır. Bir Şii kokteneıhğı oia-
rak nitelenebilen tran rejimi,
tüm propaganda olanaklannı
kullanmasına karşın Türkiye'-
deki Alevi topluluğu uzerinde
hiçbir etkinük sağlayamarnıştır.
Aleviler, kendilerini Sünni-
lerden ayıran temel özelliğin Is-
lam tarihi ile ilgili yorum oldu-
ğunu ileri sürmektedirler. On-
lara göre Peygamber'in ölü-
münden sonra siyasi hırslar ne-
deni ile Peygamber'in vasiyeti
çiğnenmiş ve Ali'nin hakkı gas-
pedilmistir.
Bunun yanında Aleviler, Is-
lamiyeıi kendilennin aslına uy-
gun olarak akılcı yorumladık-
lannı, dini, dogmalar butünu
olarak anlamadıklannı belirt-
mektedirler. örneğin Ankara'-
nın gecekondu mahallelerının
birinde muhtarlık yapan, yuk-
Alevilik, İslamiyette siyasal kökenli ilk
büyük mezhep ayrıldığında ortaya çıkan
Şiilikten kaynaklanmıştır. Ancak ozellikle
16. yüzyıldan sonra Şiilikten önemli ölçüde
uzaklaşmış ve Anadolu insanına özgü bir
öğreti halini almıştır.
Ancak genel olarak Hanefilik,
öğretinin çıkışı açısından Ale-
vilığe belırli noktalarda yakın
gozükmektedir.
Bilindiği gibi Hanefilik, Sün-
niliğin dört temel mezhebinden
bıridir ve bu mezhebin kurucu-
su 699-769 tarihleri arasında
yaşamış bulunan İmam-ı Azam
Ebu Hanife'dir. Esas adı NıT-
man B. Sabit olan Ebu Hani-
fe, Kûfe şehrınde yaşayıp oku-
muş ve İslam tarihinin en bu-
yük hukukçularından biri ola-
rak kabul edilmiştir. Birçok İs-
lam tarihçisi, Ebu Hanife'nin
gızli olarak 12 imama biat etti-
ği olasılığından soz etmektedir.
Nitekim Ebu Hanife, ehli bey-
te (Ali'nin soyu) bağlılığı ile ta-
nınmış bulunmaktadır. Bu ne-
denle de önce Emevi yönetimi-
ne muhalefet etmiş, onlara kar-
şı Peygamber'in amcası Ab-
bas'ın soyunu desteklemiş. Da-
ha sonra da Abbasi hilafetine
karşı hilafetın Ali'nin soyuna
ait olduğu gerekçesi ile muha-
lefetini sürdurmuştür. Nitekim
Abbasi halifesi El-Mansur ta-
rafından tutuklatılıp Bağdat'a
hapsedilmiş ve hapishanede öl-
mustur. Ebu Hanife'nin mev-
lası olduğu Bakr B. Vail kabi-
lesi, İslam Ansiklopedisi'ne gö-
re Alevidır ve 12 Imam taraf-
tarıdır.
Önemli olan nokta, Alevili-
seköğrenimli bir Alevi, sözu
edilen akılcılığı şoyle yorumla-
maktadır: 'Biz de otümden son-
ra yaşamı, cennet ve ce-
bennemi kabul ederiz,
ama cennete giden bir
adaraa dört bakire, se-
kiz dul ve yıiz huri veri-
lir tiırunden bir inancı
kabul edemeyiz. Cennet
sadece erkekler icin mi?
Sonra bakın cennet
ağaçlık, yeşillik bir yer
deniyor, cehennem ise
sıcak olarak lanırolam-
yor. Tam Arap dunyası
için bu. Çölde yaşayan
insan için sıcak, sıkıntı
>aratıyor ve sıcak ile ce-
zalandırma eş tululu-
yor. Cehennemde buz
dağında, kar fırtınasın-
da donacaksınjz denmi-
yor. Bizler butun bu iş-
lere akılcı bakanz, din-
sel sembolkrin inandır-
ma gereğinden dogdu-
ğunu biliriz.'
Kuşkusuz onemlı olan husus,
Alevi ve Sunni inançları karşı-
laştırmak değildır. Akvıiigin,
dıni yorumlayış bıçımi ile Sün-
niliğin egemen kesimi olan Ha-
nefi f:kıhı arasında buyuk zıl-
hklar buluıımamakudır.
Yarın: Aleviler ve
laiklik
/ j iyanetİşleri Başkanı Yazıcıoğlu
y
na göreA leviler ile
* S Sünnilerarasında önemli birfark bulunmamaktadır.
Her iki mezhebe mensup insanlarda aynı Allaha inanmakta,
aynı Peygamber'i ve aynı kitahn kabul etmektedir. Bu nedenle
DiyanetIşleri içinde, mezhep esasına dayalı biraynşmaya
gitmek doğru veanlamlı bir işgörülmemektedir.
Türkiye'deyaşayan AlevileregöreDiyanetİşleri
Başkanlığiy AÎevüeri yok saymakta veAlevi cemaati
uzerinde bir Sünni inançpropagandası yürütmektedir. Bir
Alevi işadamına göre DiyanetIşleri'nin 70 bineyaklaşan
personeli arasında^ odacı veya çaycı olarak dahi bir tek Alevi
bulunmamakta, iş başvurulan aa geri çevrilmektedir.
GENCAY ŞAYLAN
Türkiye Cumhuriyeti devletinin
resmi örgütsel yapısı içinde yer
alan Diyanet İşleri BaşkanlıgVmn,
esas olarak Sünni inanca sahip
Müslümanlara dinsel hizmetler
gotürdüğü, bu kamu kuruluşunun
Aleviler ya da Alevi inancına sa-
hip Müslümanları yok sayıp say-
madığı, onlan dışlayıp dışlamadı-
ğı yolunda bir soruyu Diyanet İş-
leri Başkanı Sayın Profesör Said
YazKiogltı şöyle yanıtlamaktadır:
"Şunu ifade etmek gerr-
kir ki ülkemizde Sünniler ile
Aleviler arasında dini mana-
da herhangi bir farklılık soz
koausu degildir. Bazı ma-
balli örf ve inantşlarla tefer-
rnata dair meseJeler dışında,
bn iki grup arasında terad
dini konularda ilgili ciddi
berhangi bir göniş ayrdıgi
yoklur.
Esasen İslam anlayışına
göre Kuran-ı Kerim'in son
ilahi kitap, Hz. Muham-
med'in son peygamber oldu-
ğuna ve O'nun insaniığa leb-
lig ve lıayalında tatbik etti-
ği dini hukumlerin doğru ve
gerçek olduğunu kabul eden
ve "Muslümanım'' diven
berkes. dinin kesin hukum-
lerinden birini inkâr gibi din
sınınndan çıkma>ı gerekti-
ren bir duruma duşmedikçe,
haJIa bazı y»nlış inanç ve
davranışlan bile olsa, han-
gi rnezbebe mensup otursa
olsun, kendisine ister Sünni
ister Alevi densin, Muslıi-
mandır. O haide bu iki gnı-
bo pirbirindeo ayn, hatta
birbirine karşı iki dini ziım-
re olarak değerlendirmek
gerçekiere tamamen aykın-
dır.
Diyanet İşleri Başkanlığı
Türkiye'de beiirii bir mezhe-
be mensup yurttaşlann dini
ihliyaçlarını karşılamak
maksadı ile değil, ister Sün-
ni ister Alevi oisun, bütün
Müslümanlara din hizmeti
sunmak iızere kurulmuştur.
tslam dininin itikad, ibadet
ve ahlak ile ilgili temel esas-
lan bellidir. Hangi mezhep-
ten olursa olsun, bütün
Müslumanlann son ilahi ki-
tap olarak tanıdığı Kuran-ı
Kerim ortadadır. Kuran hü-
kümleri dognıltusuoda top-
hıınu din konusunda aydın-
lalmak, böylelikle dini ve
milli birliğimizi saglamak,
kaııunlann Diyanet İşleri
Başkanlığı'na verdiği görev-
dir."
Diyanet İşleri Başkanlığı, Tür-
kiye'ye özgu koşullar nederu ile ör-
gutlenmış bir kanıu kuruluşudur.
Laik bir devletin yapısı içinde,
yurttaşlara din hizmeti goturmek
uzere bir kamu kuruluşu, kolay-
lıkla benzerıne rastlanmayan bir
uygulama olarak değerlendinle-
bılmektedır. Geneüikle, laik ve de-
mokratik toplumlarda din, butu-
nu ile sivil topluma bırakılmakta,
insanlar inançları ve vicdanları
doğrultusunda dinsel ibadetlerinı
ve inançlarırun gereğıni kendi kerF"
dılerıne yerine getırmektedırler.
Ancak ilk kez Musluman bir top-
lumda laikliği temel ilkelerden biri
olarak kabul eden Turkiye Cum-
huriyeti, dini devlet denetimi al-
tına almak gereğini duymuş, bu-
nun için de Diyanet işleri Başkan-
lığı örgutlenmiştir.
Bilindiği gibi Türkiye Cumhu-
riyeti yurttaşı olan ve azınlık din-
lerine inanan Hıristiyan ve Musevi
topluluklar, Müslümanlardan
farklı olarak dinlerinin gereğini
oluşturdukları kendi sivil toplum
orgütleri içinde yerine getirmekte-
dirler. Hıristiyan ve Musevi yurt-
taşlanmızın dinsel özgürlükleri ve
orgütleri uluslararası anlasmalarla
da guvence altına alınmış bulun-
maktadır.
Diyanet İşleri Başkanı Sayın
Prof. Yazıcıoğlu'na göre Aleviler
ile Sünniler arasjnda önemli bir
fark bulunmamakta, iki mezhebe
mensup olanlar da aynı AUah'a
Cem törenleri günümüzde Aleviligi yaşatan geleneklerden biri. Töreo, semahlann dönülmesiyle son buluyor. (Fotoğraf: Fuat Kozluklo)
Alevi cemaatinin 'cem* törenlerinde günlükyaşamın ve davranışların doğrusu anlatılıyor
'Hu babalar, bacılar..!ŞENAY KALKAN
'Cem ayinleri' ya da törenleri
Aleviler'in ibadetleri. Alevilik
cemlerde somutlanıyor, yaşatıl.yor
ve genç kuşaklara aktarılıyor.
Cemier sadece Tanrı'ya yakarma,
af dileme veya bunun gibi bir tek
konuyu içermiyor. Cemdeki her
bir olay "münevver insan"ı yarat-
maya, insanı kötülükten uzak tut-
maya, iyi, doğru, dürüst, namus-
lu, güzel insana ulaştırmaya yone-
lik. Ancak günümüzde cemier gi-
derek unutuluyor. Üretim biçimi-
nin değişmesiyle yani topraktan
uzaklaşıldıkça aileler küçülüyor,
zamanlar sınırlaruyor. Kentlere
göç eden ailelerin ne evleri ceme
uygun, ne de haftada bir cem yap-
maya zamanları var. Muharrem
Dede anlatıyor:
"Ben gündüzleri dükkândayım.
Bazen halı almak için günlerce
uzaklaşıyorum Istanbul'dan. Ço-
cuklar okulda, geceleri ben yor-
gun oluyorum. Çocuklar ders ça-
bşıyor. Akrabalar, tanışlar, eş do>t
ber biri bir baska semtte oturuyor.
Bazen aylarca birbirimizi gorme-
digimiz oluyor. Evlerimiz küçuk,
biz zor sıgıyoruz. Bu koşullarda
degil cem yapmak, birbirimizi
gormek için bile bir araya zor ge-
liyoruz."
Peki cem yapılmadan Aievilik
nasıl yaşıyor, gençlere nasıl akta-
rılıyor? Gençler her ne kadar ce-
me katılma olanağı bulamıyorsa
da cemlerde her biri bir başka
olayla canlandırılan temel kültü-
rü, babalarından, annelerinden
sozlü olarak ediniyorlar. Bir de
derneklerindeki törenlerde
'teaısili" de olsa cemi yaşayabili-
yorlar.
İstanbul'da Alevilerin üç derne-
ği var: Karacaahmet Sultan Der-
neği, Şahkulu Sultan Derneği ve
Hacı Bektaş-ı Veli Derneği. Mu-
harrem Dede'nin katkılanyla Ka-
racaahmet Sultan Derneği'nde bi-
zim için bir cem düzenleniyor. Bir
yandan Muharrem Dede'ye soru-
lar yöneltıyor bir yandan da cemi
izliyoruz.
Cem, genellikle kış aylarında
yani tarlada iş olmadığı günlerde
yapılırmış. Kış aylarında dede, ta-
liplerinin koyüne gider birkaç gün
kalır, varsa aileler arasındaki so-
runlarda hakem olur, sorunları
çözer, dargınlan barıştınr, "miı-
sahip kardeş" olacakların töreni-
ni yapar ve cemleri yönetirmiş.
Cem günü bir gün önceden cem-
deki "12 bizmet sahibi"nden biri
olan "peyk" (haberci) tarafından
köy sakinlerine duyurulurmuş.
Bizim cemimizde "peyk" göre-
Önce 12 Hizmet Sahiplerı dua-
larıru alıyor. Peyk (haberci), post-
çu.Gözcü- (cem başlamadan once
postu dedenin önüne seren ki-
şi)(cem sırasındaki düzeni sağlı-
yor, konuşmalan, gülüşmeleri ön-
lüyor. Konuşmak isteyen, dışan
çıkmak isteyen veya içeri girecek
olan gözcuden izin alıyor). Bekçi
(tki kişi oluyor. Biri cem evinin
kapısında bekliyor, diğeri cem
evinde toplandıkları için köyun
boş kalan evlerine göz kulak olu-
yor. Bekçilerin Osmanlı dönemin-
de olası saldırılan haber verme gi-
bi bir görevi oJdugu da söylenır.)
söyluyor). Sakka (Lokmalar yen-
dikten sonra su içmek isteyenlere
su dağıtan kişi) ve 12 Hizmet'in bi-
rinci kişisi Mürsid yani dede. Cem-
leri dedeler yonetiyor. Bizim için
duzenlenen cemi Gümüşhane'nin
Kırıntı köyunden Sarıbaloğlu
Ocağj dedesi İstnail Güner yo-
netiyor.
Gözcü'nun "Hu babalar, bacı-
lar edep erkân" demesiyle cem
başlıyor. Ayaklar toplanıyor, eller
diz ustüne konularak dedenin an-
lattıklan, ettiği duaiar dinfeniyor.
dede, doğruluk, iyilik, kardeşlik,
hoşgörü, olgunluk, dürüstiük gi-
ibadetimizdir ve içimizdeki
kötülüklerden anndığtmız, Tanrt'yla
bütünleşmeye çalıştığımız anıardır. Cemae herkes
birbirinin bacısı, kardeşidir. Aleviler hakkında söylenen
bütün o kötü sözler asılsızdır. Gerçek inananlary
gerçek
Müslümanlar Aleviliğin ne olduğunu biliyorlar, ama
cahil hocalartn asılsız yalanları yüzünden iki kardeş
kesim birbirine düşman ediliyor?
vini telefon haliedıyor. Muharrem
dedenin bir gun onceden telefon
ettiği kişiler, sabahın erken saat-
lerinden itibaren Karacahmet Sul-
tan Derneği'ne gelmeye başlıyor-
lar. Bir de her pazar gelenler var.
Dernek tıklım tıklım oluyor. De-
de'lerin oturacağı ve semah yapı-
lacak yer biraz daha yüksekçe
olan geniş bir salonun sağ tarafın-
da kadınlar ya da cemdeki adla-
rıyla "analar, bacılar" sol tarafı-
na da "babalar" oturuyor. Yaşlı-
lar önde, gençler arkada ve ınünı-
kun olduğunca "cemal cemale"
yani yüzler birbirine dönük otu-
ruluyor. Ceme abdest alınıp ziy-
nep eşyası takmadan, makyaj yap-
madan ve en temiz giysiler giyile-
rek geliniyor. Kadınlar cemde bas-
larını örtuyor.
Ibrikçi ya da tezeker (dededen
başlayarak ceme katılanların elle-
rine su döküyor. Ellerin yıkanma-
sının anlamı ayin öncesi bir tür
son abdest). Stipürgeci (Bu hizmet
sahibi Selman'ı temsil ediyor. Sel-
man Hz. Aii'nin yardımcısı. Hat-
ta küçükken onu sırtında taşıdığı
söylenir. Görevi cem evini temiz
tutmak), Çırağcı (cem evinin ay-
dıniatılmasıyla ilgileniyor). Ayak-
kabıcı (cem evine gidenlerin kapı-
da çıkardığı ayakkabılannı düzen-
liyor, kaybolmasını, karışmasını
öniüyor). Lokmacı (ceme gdirken
herkesin gönlunden ne koparsa
getirdiği yiyeceklerin temızlenme-
si, pişirilmesi ve herkese eşit ola-
rak dağitilmasıyla ilgileniyor). 2a-
kir (Saz çalan kişi, cemdeki deyiş-
leri Dedenin yanı sıra o çalıyor \e
bi konularda Hz. Ali'den,
dan, Hüseyin'den örnekler vererek
telkinlerde bulunuyor.
Sonra Zakir sazını alıyor ve
Alevi duşuncesinin taşıyıcılan, ak-
tarıcıları olan ozanlann deyişlerini
seslendiriyor.
Karacaahmet'teki temsili ya da
onlann deyişiyle "Koldan Kopma
cem-ogretki cem" Gözcü'nun "Se-
mahlar saf, günahlar affola" di-
yerek başlattığı semahlann donul-
mesiyle sona eriyor. Semahları
Karacaahmet Sultan Derneği Se-
mah ekibi dönüyor. Daha sonra
dede dualarla cemi bitiriyor.
Bu temsili cemden sonra Yavuz
Top'la cemier üzerine söyleşiyo-
ruz. Yavu Top cemdeki her olayın
günlük hayata ilişkin bir anlam ta-
şıdığını, günlük yaşamın nasıl ol-
ması gerektîğini anlattığını soy -
lüyor:
"cemlerin en önemli böliimü
Dan Mansur'dur. Yani sorgu su-
al böliimü. Dede önce iyi, doğru
insanın nasıl olması, nasıl davran-
ması gerektigini gecmişten örnek-
lerie, deyişlerle anlalır. Katılanlar
iyice konsantre olunca da zaten
kendiliklerinden eğer bir yanlıslan
bir günahlan varsa anlatmaya baş-
larlar. Ama bu sadece bir giinah
çıkarma, iç rahatlatma değildir.
Yaptığı haksızlık maddi olarak
karşılanabilecekse karşılaulır. cğer
maneviyse haksızlık vaptığı kisi-
nin onu affetmesi gerekir ki ceme
katılabilsin. Kimi suçlar vardır ki
örneğin namusa goz dikme, o tür
suçları işleyenler zaten ceme alın-
maz, cemaetten de soyutlanırlar.
Öteki bolümlere bakıhrsa. örne-
ğin cemier paylaşımı. yardımlaş-
maya ogretir insanlara. Herkes ce-
me gelirken kendi imkânlan ölçü-
sünde yfrecek gelirir ve bunu paj-
lasır. Sonra cemde bütün kadın-
lar bacımız, anamızdır. Kadınlar
genelde çok değerlidir bizim için.
Kadın - erkek eşilliğini vıllar ön-
cesi sağlamıştır Aleviler."
Muharrem dede alıyor sozü bu
kez: "Gördünüz işte cemimizi"
diyor:
"Gerçi bu temsili bir cemdi ama
gerçek cemlerde de öyle Sünniler
arasında söylenen seyler yoktur.
Cem bizim ibadetimizdir ve içi-
mizdeki kötülüklerden anndığı-
mız Tann'yla bütünlesme>« çalıs-
tığımız anlardır. Cemde herkes
birbirinin bacısı kardeşidir. Ale-
viler hakkında söylenen bütün o
kötü sozler de asılsızdır. Gerçek
inananlar, bilgili kişiler ve gerçek
Müslümanlar Aleviliğin ne oldu-
ğunu biliyor, ama cahil hocalann
asılsız yalanlan yüzünden iki kar-
deş kesim birbirine düşman edil-
meye çalışılıyor."
ınanmakta, Hz. Muhammed'in
insanlara gönderılmiş son pey-
gamber ve Kuran-ı Kerim'in de
son kitap olduğunu kabul efrnek-
tedirler. Bu nedenle de Diyanet İş-
leri içinde, din hizmetleri götür-
mek için mezhep esasına dayalı bir
ayrısmaya gitmek doğru ve an-
lamlı bir iş olarak görülmemekte-
dir.
Bu yaklaşımın temeide doğru
olduğuna kuşku yoktur. Gerçek-
ten Sünniler ve Aleviler de AJlah,
O'nun elçisi ve mukaddes kitap ile
ilgili olarak aynı inanca sahiptir.
Ancak bu durum sadece islami
mezhepler için değil diğer bütün
"semavi" dinJerdekj mezhep fark-
hlıkları için de gecerli gozükmek-
tedir. örneğin Katolikler de Pro-
testanlar da aynı tannya inanmak-
ta, aynı kişiyi peygamber kabul et-
mekte ve aynı "mukaddes kitaba"
göre inanç ve ibadetlerine yön ver-
mektedirler. Ama hiçbir Hıristi-
yan toplumda, bu ortaklıklar gftz
önüne alınarak Katoliklerle Pro-
testanlann aynı dinsei örgütJenme
çatısı altında toplanması yoluna
gidilmemektedir.
Din ve vicdan ozgürlüğü en ön-
de geicn temel haklardan biridir
ve her insanın istediğj gibi inan-
ma, istediği gibi dinini yorumla-
ma özgüriüğu vardır. Örneğin
Marrin Luther, beş yüz yıl önce bu
gerekçe ile ortaya çıkmış, Hıristi-
yanlığı Vatikan'dan farklı olarak
yorumladığını, her Hıristiyanın
dinini istediği gibi yorumlamaya
hakkı olduğunu ileri surmüştü.
Bu çıkışın sonucu, bilindiği gibi,
iki yuz yıla yakın bir zaman dili-
mini kapsayan kaniı din savaşla-
rıdır. Kuşkusuz Avrupa'da ortaya
çıkan din savaslanrun temelinde
sosyo-ekonomik değişimin yattı-
ğı ileri sürulebilir. Ama din ve
inanç alamnda, bu kaniı ve kap-
samlı çatışmaiar inanç ve ibadet
özgurluğunun tanınması ile so-
nuçlanmıs, dinde çoğulculuk an-
layışı kökleşip yerleşrniştir.
Her insanın dinini ve inancını
istediği biçimde yorumlama öz-
gurluğü elbet toplumda karşıtlık-
lara ve duşmaniıklara neden ol-
mamaJıdır. Bu noktada Sayın
Prof. Yazıcıoğlu'nun çok haklı bir
noktaya değindiği açıktır. Dünya-
nın hemen hemen her yerinde in-
sanlar din ya da mezhep çatışma-
lanndan çok zarar görmuşler, top-
lumlar büyük acılar çekmişlerdir.
Çağdaş bir toplumda dinsel kar-
şıtlık ya da duşmaniıklardan söz
etmek, bir grubun "dinin g«regi
bndur" diyerek baska bir gruba
baskı yapmasıru ya da bir grubun
aynı, ortak dini farklı biçimde yo-
rumlayanlan "dinden çıkmış" sa-
yarak karşısına alması kesinlikle
hoş görülecek bir tutum değildir.
Din ve inanç, insanla tanrı arasın-
da bir bağıntıyı belirlemekte, her
insanın bu bağıntıyı istediği bi-
çimde kurması gerekmektedir. Bu
bakımdan mezhep farkulıkiannın,
karşıtlığa ve basküara neden ol-
ması çağdaş ve geiismis bir top-
lum ile bağdaşması mümkün de-
ğildir.
Sünnilik ile Alevilik arasında
önemli bir fark olmadığını ileri
süren Diyanet İşleri Başkanı'na
göre kurumun asli görevi dini ve
milli birliği sağlamaktır. Ancak
milli birliği sağlamak için dinsel
birliğin sağlanması ne ölçüde ge-
reklidir sorusu, ciddi boyutlu tar-
tışmalan gündeme getirmeye aday
gozükmektedir. Ulusal birlik ve
ulusal toplum esas olarak sosyo-
lojik bir oigudur, ulusal birliğin si-
yasal yapısı ulusal devlettir. Din ya
da inanç ise insanın, daha doğru-
su bireyin özgür seçimine dayanan
bir temel hak sorunudur. Bu ne-
denle ulusal toplum olgusunun te-
meline dini aimak, bireyin seçme
hak ve özgurlüğü ile kaçınılmaz
bir gerilim yaratabilmektedir. Bu
nedenle bireylere din hizmeti gö-
turmekle görevli Diyanet İşleri
Başkanlığı'na siyasal işlev yükle-
meye kaikışmak, en azından kap-
samlı bir biçimde tartışmaya açık
gozükmektedir.
Türkiye'de yaşayan Alevilere
göre Diyanet İşleri Başkanlığı on-
lan yok saymakta ve Alevi cema-
at uzerinde bir Sünni inanç pro-
pagandası yürütmektedir. Bir Ale-
vi işadamına gore "Diyanet İşleri
Başkanlığı'mn 70 bini aşkın per-
soneli arasında bir tek Alevi bu- .
lunmamakta, bir Alevi odacı ya '
da çaycı olarak dahi bu teşkilatta
iş bulamamaktadır." Aslında bu
goruşun ne olçude doğru ya da
yanlış olduğunu tartışmak olduk-
ça zor gozükmektedir. Çünkü bu- j
günün Türkiyesi'nde kimlerin Ale- ,
vi olduğu bilinmemekte, başka bir
deyişle Aleviler, geçmişte olduğu
gibi hâlâ kendilerini gizlemek zo- .
runda hıssetmektedirler. Çeşitli '
kaynaklar, bugün için Alevi sayı-
sının 17-20 milyon arasında oldu-
ğunu kestirmeye dayanarak ileri
sürmektedir. Fakat kesin sayının '
ne olduğu bilinmemektedir.
Yarın: Bir Alevi
dedesi
Yarın: tslamda ilk
büyiik eatışna