14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/12 PAZAR KONUĞU 6MAYIS 1990 İspanyol milletvekiliMaria CristinaAlmeida: Düşüncenin ömrü,hapisten uzıuıYaşadığımız şu günlerde Ayrupa'da, 'yeni sol' adı verilen bir "sosyalizm türü" biçimleniyor. Komünist ağırlıklı Birleşik Sol Koalisyon Milletvekili Cristina Almeida, söz konusu akımın içinde yer alan poiitikacılardan biri. Almeida İspanya'da alışılmadık bir politikacı türü. En ezilmiş ve en umutsuz insanların haklarını savunmakla biçimlenen bir geçmiş ve bugün sayesinde, başka kimseye nasip olmayan bir 'wtak deger niteliğine ve toplumsal prestije sahip. Dudaklarından gülücük eksik olmayan Cristina Almeida, aynı zamanda İspanya'nın en iyi avukatlarından ve İspanyol feminizminin bir numaralı lideri. Madrid muhabirimiz Mine G.Saulnier, Cristina Almeida'yla, adliye koridorlarında başlayıp, meclisteki bütçe görüşmeleriyle biten yoğun bir gün boyunca yeni sol, Türkiye, yarının dünyası ve feminizm üzerine kendi isteğiyle 'senli benli' konuştu. SÛYLESİ MİNE G.SAULNİER Reel sosyalizm diye anılan Doğu re- jimleri çöktü. Birçokları bunu liberal sistem ve sağ ideolojilerin kesin zaferi olarak algıhyor. Bu görüşe göre "sol" düşünce ve komünizm, bir daha geri gelmemecesine bozguna uğramış bulunmakıa. Sence yanmn sosyal düzeni na- sıl bir şey olacak? Doğu'daki gelişmeler kimi sosyalistleri sarstı. Ben geçmişte bu ülke yonetimlerini çok eleş- tirdim ve gelişmelerden çok çok mutluyum. Re- el sosyalizm, bırak özgürlük ve eşitlik kavram- larıyla "evlenmeyi", nişanlanamadı bile. Söz konusu ülkelerin rahat soluk alabilir duruma geldiği şimdilerde, sol hareket yanıtsız kalan pek çok sorunun karşılığını arayabilecek. Sa- mrım ilk ağızda bu ülkeler, büyük bir "sağcılık" dalgası yaşayacaklar. Yıllardır zor- lanan etkiye, doğal tepki olayı bu. Ama bu top- lumlarda her şeye rağmen daha eşit ve hakça paylaşmaya dönük, bir takım yerleşik değer- ler var. Bu kazanılan haklardan kesinlikle cay- mayacaklarına inanıyorum. Söz konusu "eski komünist" toplumlar, kapitalist dünyanın ger- çekten haksız birtakım tekel kurallanyla iç içe girince, liberal düzende büyük değişikliklere yol açacaklar. Önümüzdeki on yıl için umut do- luyum ben. Eski sosyalistlerin sağa kayışları- nı geçici görüyorum ve gelecek düzenin libe- ralizm değil, reform görmüş bir sosyalizm ola- cağını düşünüyorum. özgürlük ortamında ge- liştirilen ve makro kurumlar yerine insanın bi- reysel gelişimine olanak tanıyan bir sosyalizm olacak bu. Yüzyıldır devlet mekanizmalan ile •uğraştık, artık kendimizi düşünmek zamanı geldi. Bireyin yaşam kalitesine önem veren bir on yıla giriyoruz. Insanlar bireysel olarak ken- dini kanıtlamak, bir şeyler başarmak, konfor- lu yaşamak, özgürlük, kısacası "var olmak" istiyorlar. Tek tek insanlann, bireysel çıkarla- rın meşru devrimini yaşıyoruz. Faİcat bu birey- sel devinim, daha çok eşitliği de birlikte geti- recek. Adına ne dersen de ama temelinde, ev- rensel değerlerini sosyalizme borçlu olaca'k ya- nnları çok parlak görüyorum ben. • • • • Türkiye'ye hiç gittin nti? Hayır. Ama îstanbul'u göremediğim için na- sıl "doyumsuz" olduğumu anlatamam. Çok is- tiyorum, mutlaka gideceğim bir gün. Insan ola- rak, hep güzel şeyler duydum Türkler hakkm- da. • • H Peki gitmediğin Türkiye'yi nasıl tanı- yorsun? Örneğin Komünist Parti'nin yasaklı oluşunu, insan hakları konusunda ileri sürü- len eksiklikleri nasıl algılıyorsun? İdeolojik çoğukuluğu kabul etmeyen top- lumlar, içinde yaşadığımız şu günlerden öteye, yok olmaya aday bulunuyorlar. İdeolojik ço- ğulculuğun sol yanma oturup sağ yanını red- deden Doğu rejimlerinin yıkılması bunu açık- ça göstermiştir. Sağ yana oturup solu redde- den Türkiye gibi ülkelerin de içinde bulunduk- ları durum, onların düştükleri açmazdan farklı bir aşamada değil. Tüm yurttaşlann ideolojik çoğulculuğuna saygıh olmayan bir yönetim 21. yüzyılda artçı kalmaya mahkûmdur. Zaten top- lumda farklı düşünenler olduğu sürece, ideo- lojik farkhhk var demektir. Bunu görmezden gelmek, toplumun bir kesitini yok saymak olur. Yurttaşlann tümüne siyasal yelpazede yer gös- termeyen toplumlar, ergeç bir sıkışıklığa girer. Çağdaş toplum, yurttaşlannın tümüne yasal söz hakkı tanıyan bir yapı gösteriyor. Bunun dışında kalan toplumlar gerçekçi bir bakış açı- sına sahip olmayıp, dünyanın bütünlüğu için- de gelişen işbirliğine ayak uyduramazlar. Türki- ye gibi düşünce özgürlüğü ve siyasal örgütlen- me haklannm kısıth olduğu ülkeler, her geçen gün biraz daha ve evrensel anlamda yalnızhğa itiliyorlar. Türkiye için uzgünüm, Türklere kar- şı hiçbir kötü duygu beslemiyorum. Ama Türki- ye benzerı ülkeleri uluslararası planda tecrit etmeliyiz. Tıpkı Franko lspanyası'nın tecrit edildiği gibi. Biz ispanyol aydınları, bu tecrit- ten yana idik. Çoğulcu demokrasiye, düşünce özgürlüğüne ve insan haklarına saygıh olma- yan devletler, uluslararası platformda söz hakkı olmaya layık değiller. Komünist rejimlerin dü- şünsel ve sosyal anlamda bireysel özgürlükle- re açıldığı bir dönemde; bırakın yasasız tabu- lan, bazı "tabu" yasalan, siyasal hak ve özgür- lükleri kısıtlayıcı yaptırımları yıkamazken, Türkiye'nin uluslararası bir birliğe (AT) katıl- maya kalkmasmı çok abes buluyorum. Biz Türkiye'nin yerini Avrupa olarak görü- yoruz. Ama benimsediği sisteme göre tercihi- ni Avrupa'dan yana kullanıp kullanmamak onun bileceği iş. Avrupa kulübünün belli ku- ralları var. insan haklarının çiğnendiği, düşüncelerin tutsak edildiği toplumlarda bu tutumun boşu- na bir çaba olduğunu düşünüyorum. Dünya ta- rihi bu boşuna çabayı binlerce kez göstermiş- tir. Ben 40 yıl, düşüncelerin mapushanelere ko- nulduğu bir ülkede yaşadım. Sonunda düşün- celerin ömrü, mapushanelerinkinden uzun ol- du. Bu yüzden insan haklan ve düşünce özgür- lüğünü çiğnemek bir ülkenin beyinsel gelişme- sine, dolayısıyla tüm alanlardaki gelişmesine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Aynca bu çağda bireysel yasaİcların özgürlüklerden faz- la olduğu toplumlann varhğı, dehşet verici bir şey! • • • • Senin vepartinin terorizm vemilliyetçi akımlar konusundaki görüsleri neler? Örneğin PAZAR KONUĞU A R I A C R İ S T İ N A A L M E İ D ABirleşik Sol Koalisyon IU (Uzquierda Unida) Madrid Milletvekili ve ispanyolfeminizminin bir numaralı liden Maria Cristina Almeida Castro. 1944 yılında Franko yanlısı bir babadan dûnyaya geldi. Orta ve lise öğrenimini tüm "falanjisı"çocuklan gibi bir rahibeler okulunda lamamladı. 1961-66yıllan arasında Madrid Complutense Üniversitesi'nde hukuk eğitimi göriirken yasadısı Komünisı Partisi'ne kaydoldu. Avukat çı'ktığı 1967'den sonrusendikaalann, siyasal samk ya da örgûtlerin ve kadm davalannın savunmasınıtistlendi.1981 yılında Komünisı Fbrtisi içinde, o zamankı lider Santiago Carillo'yakarşı baslattığı reform hareketisonucu, partiden ihnaç edıldi. Carillo'nun partiyönetiminden uzaklaştınldığı 19%5'ten sonra tekrar üye olmadı. Fakat Komünist Partisi'nin bası çektiği Birleşik SolIUKoalisyon'un başkanlık divanmdayer aldı ve 1989yılı genel seçimlerinde MadridMilletvekiliseçildi. Cristina Almeida, tspanya'nm hukuk alanmdaki en büyük nışanı "San Naimundo de Penafort" madalyası sahibi Franko rejimi sımsında 21 kez tutuklandı ve 6 kez hapse atıldı Milletvekili olarak, tspanya Ulusal Meclisi'nde Kadm Eşitliği, Adalet ve fçişleri Komisyonlan'nda yer alıyor. Türkiye'de böyle bir sorun var ve bazı temel hak ve özgürlüklerin bu olaylaryüzünden tam olarak verilmediği söyleniyor. Gerek Kürt meselesi gerekse irtica olayından haberimiz var. Terorizmin her çeşidine ve ne- reden gelirse gelsin karşıyım. En kötü insanın bile öldürülme gerekçesini onaylayamam. Çün- . kü bir gerekçe en kotünün yok edilmesini hakh gösterirse, bir başkası da en iyinin ortadan kal- dmlmasını olumlayabilir. Çok basit bir huku mantığı bu. Milliyetçiliği de geri ve aşılmış ol- ması gereken bir aşağıhk duygusu gibi algılı- yorum. Ama bir ayrılıkçı topluluk tcrör yapı- yor diye, toplumlann sözümona çıkarlanm, in- sanların bireysel haklan üstünde tutmak hiç- bir şeyi çözmüyor. Demokratik bir ülkede, baş- ka diller konuşan, değişik kültürlerden halk- lar varsa, bunlara en geniş biçimde kültür öz- gürlüğü ve özerkliği tanımak gerekir. Teroriz- min dayandığı nedenlerden en önemlisi ancak böyle ortadan kalkar zaten. Ben her düşüncenin özgürce ifade edilebil- diği ve her şeyin tartışılabildiği ülkelerde sorun- lann daha kolay ve sağhklı çözüleceğine ina- nıyorum. • İ H M Dinle aran nasıl? trticanın da düşün- ce ve ifade özgürlüğü olmalı mı? Halklann sömürüsündeki en tehlikeli araç, dinsel fanatizm. Şahsen bana din, daima in- sanlann bir {ktidarsızlığı olarak göründü. Uzun süre Katolik eğitim gördüm. "Tanrı baskısından" kurtulduğum günü sevinçle anım- sıyorum. Belirsiz ve sonraya bırakılan bir ceza- ödül sistemiyle, adına yapılan tüm kötülükle- ri aklayan bir Tann imgesi çok tehlikelidir. Ben hesaplaşmanın ve yargının bu dünyada olma- sından yanayım. Ve kadın erkek, daha hakça bir yaşam için bu dünyada mücadele vermek gereğini anladığım gün çok rahatladım. O yüz- den her dindeki irtica biçimleri, içimi karartı- yor. Dinsel fanatizmin, bireysel yeteneksizliğin ve tekil ya da çoğul cehaletin en kötü biçimi olduğunu düşünüyorum. Bundan, dindar in- sanlara, belli bir Tann'ya tapanlara karşı ol- duğum anlamı çıkmamalı. İnançlanna saygı gösteriyorum. Onlar da benim inançsızlığıma saygı gösterip, kendi düşünce biçimlerini zor- balıkla kabul ettirmeye kalkmadıkları sürece, kendilerine belli bir kültürün temsilcileri diye bakıyorum hatta. Ama kültür ya da gelenek di- ye toplumun üstünde çağdışı baskılar kurma- ya kalkmanın, yani irticanın, savunulacak ya da hoşgörülecek hiçbir yanı yok. tmmmm Kimi Müslüman ülkelerde, kadınlar kendi istekleri ile örtünüyorlar. Bir feminist olarak bu durumu nasıl yorumluyorsun? Üs- telik bu kadınlann kimi doktor, kimi avukat... Bilinçlenmenin en kötü biçimi, bu biünç bir baskının savunuculuğuna soyunduğu zaman görülür. Bu noktada eğitim, bir bilgi birikimi- nin sonucu değil, bir kimlik sorunundan kay- naklanıyor. Dikkat edersen, fanatizmi savunup tek başına sivrilen kadına rastla>amazsın. Hep bir grubun parçası olarak hareket ederler. Top- lumda tek başına oynayacağ" rolü üstleneme- yen kadın, kendisine uygun görülen baskı ara- cına sahip çıkarak rahatlıyor. Dahil olduğu toplum kesitinin savunmasını ve militanlığını üstlenerek kendini o çevreye kabul ettirmeye ça- hşıyor. • Bunlar kadın değil. öğrenim dereceleri ne olursa olsun, bilincini toplumda tek başına ve özgürce üstlenmesi gereken işlev için kullana- mayan, bireyselliği olmayan kadın, kadın de- ğildir. Hareket biçimi, kitle psikolojisi içinde incelenmelidir, o da çok ayn bir konuya girer. • • • • hpanyol gazeteleri, gerek Türkiye, ge- rekse Frtmsa'daki türban olaylanna geniş yer verdi. Laik devlet anlayışt, kişisel hak ve öz- gürlük çerçevesinde meşru olduğu savunulan başörtüsü ile okula gitmek olgusuyla çatışmalı mı? Başörtüsü ve türban yandaşları, bunu bir kültüre sahip çıkma sorunu olarak gösteriyor- lar. Oysa bu olgu, irticanın ideolojik propagan- da aracı olarak kullanıhyor. özel, dini ve laik olmak üzere çoğulcu eğitim yapısına sahip la- ik ülkelerde, türban, çarşaf ve başörtüsünün devletin laik eğitim kunımlannda yasaklanma- sı meşrudur. Laik eğitim yapısına herhangi bir dinin ideolojik propaganda aracı girmez. Bu yalnız Islam için değil, tüm dinler için geçerli. Çarşaf, türban veya örtü ile dinsel gereklerini yerine getirmek özgürlüğünü kullananlar bu dinin okullanna ya da kendilerini kabul eden özel eğitim kurumlanna devam ederler. Laik üniversitelere bu kılıkta girmemeleri gerekir. Türkiye bu konuda da yoruma açık. Laik- lik var mı, yok mu, nerede var, nerede yok, belli değil. •HHM Peki kadınlar reel sosyalizm diye anı- lan komünist nejimlerde gerçek boyutlanm bu- labilmişler miydi? Hayır, kesinlikle. Ekonomik anlamda belli bir özgürlüğü elde etmiş, üretimde yer almış- lardı. Ama bu üretime yakından bakmak ge- rek. 1970'lerde SSCB'ye ilk gittiğimde, inşaat ve yol yapımında çalışan kadınlar görünce, Franko rejimi İspanya'da bu işleri kadmlara ya- sak ettiği için çok hoşuma gitmişti bu durum. Sonra baktım ki hiç erkek yok aralannda. Me- ğer "aşagılık" buldukları için kadmlara vermiş- ler yapı işçiliğini. Aynı biçimde, kadın doktor bolluğu da dikkatimi çekti. Tıp mesleği kadın- lar tarafından tercih ediliyor diye, erkekler ara- sında prestij yitirmiş bulunuyordu ve devlet, er- kekleri tıp öğrenimine özendirmek için kam- panya açmıştı. SSCB başta olmak üzere Doğu Avrupa ülkeleri, ekonomik anlamda kadınla- ra belli bir özgürlük sağlamakla birlikte, ger- çek boyutlanyla kadın - erkek eşiüiğini sağlaya- cak ahlak ve kültür değerlerini değiştiremedi- ler. Komünist partilerin programlannda, kadın için herhangi kapitalist bir ülkedeki gibi çocuk doğurma ve yuva kavramlan hep ön planda tu- tuldu. Erkeği bu sorumluluğa ortak edecek an- layış değişmeyince, çifte gün, yani ev işi ve dışı emeğiyle sömürülen kadm tablosu ortaya çık- tı. Sovyet devriminin başında Aleksandra Ko- lontay gibi "degerlerin degişimini" savunan fe- ministler vardı. Ama Stalin bunları sağa sola gönderip başından attı. ••••I Tüm eksik ve yanlışlan getirip dine bağlıyorsun. Din baskısı, sanırım Ispanya için oldukça yüklü bir geçmişi simgeliyor. Din olgusunun doğrudan pek etkisi yok lspanyollar üstünde. Yoksa kiliseler dolup ta- şardı. Oysa durum bunu göstermiyor. Dinin kendisi değil de yüzyıllardır bayraktarlığını yaptığı tutucu değer yargılan işlemiş toplumun içine. 40 yıl süreyle bu ülkede çocuklara hoş- görüsüzlük ve engizisyon değerleri öğretildi. Sosyalistler iktidara geldi diye akşamdan sa- baha değişir mi bu? 1930'larda aşağı yukarı her üç kişiden biri ateydi (dinsiz) bu ülkede. Sonra Papa, Franko kanalıyla yanm yüzyıl fasizmi kutsadı ispan- ya'da. lnsanlar, inanmadan pazar ayinlerine gitmekle zorunlu tutuldular. Boşanmak 1981 yılında çıkarılan yasaya değin olanaksızdı. Din, kendisini genellikle yüzyıllardır yerle- şik eğitim ve ahlak kurallarmda gösteriyor. Ta- bü evdeki eğitimden söz ediyorum. Zaten okul- daki eğitimin laik olması bu açıdan şart. İşte bu noktada solun zayıflığı başlıyor: Sosyalizm, ; (Doğu rejimleri için de geçerli bu söylediğim) Katolik ahlakın yerine yeni bir ahlak koyama- dı. Örneğin komünistler, bir zamanlar Fran- kist Papa'dan daha faşisttiler. Yerine yenisini koyamadıklan için, Papa'nın ahlakı çerçevesin- de "en sıkı" olmaya çalıştılar. Boşanma yasa- sı çıkmış olmasına rağmen, "elalem ne der" korkusuyla boşanmıyorlardı. Karşı çıktıklan düzenin kuralları içinde en "ahlaklı" onlar ol- maya çalıştılar. Komünist erotizm yapmaz, pornografiye karşıdır, sululuk istemez falan... Millet zaten bıkmış yüzyıllardır "günah" ge- mine vurulmaktan, niye gidip başka bir cen- dereye daha girsin? Bu ahlak, çoğulcu olmayan toplumun ahla- kıydı ve henüz bunu tam olarak değiştireme- dik. Yeni istifalar Mesut Yılmaz'ın ANAP Genel Başkanlığı için adaylığını açıklamasından sonra istifa edecek olan Yılmazcı 5 bakan kim? Tatil köyünde yapılan gizii toplantı karartarı ve Aydın Menderes formülü. SHP'nin Kürt politikası Deniz Baykal, SHP'nin Kûrt politikasını açıkladı: "Kûrtçe konuşmayı yasaklamak, hukuk sistemimizin kabul edilmesi olanaksız ayıplanndan biridir. Bir Kûrt enstitûsü niçin kurulmasın?" Aliağa sonrası Aliağa'da termik santral yapılırsa Gediz ve Menemen ovalarında 4 yıl sonra tarım yapılamayacak Mimar ve Mühendis Odaları Biriiği'nin raporlan 19 termik santral, Türkiye'yi çöle cevırecek. ALEVİLER INANÇ Ö Ü ÜÖZGÜRLÜĞÜ İSTİYOR Cenaze namazından din eğltlmlne, televizyon yayınlanndan Diyanefte temsii hakkına kadar, birçok alanda "Sûnnl egemenliği"ne karşı çıkan Alevller "Artık biz de varız" diyorlar. • Sosyolog Cemal Şener: "Alevilik olgusu, Türkiye'nin en önemli gündem maddesi olacaktır." • Pnrf. İzzettln Doğan: "Türkiye AT'ye girmek istiyorsa, Alevi düşüncasinden daha İyi bir yardımcı bulamaz." • Abldin özgûnay: "Aleviliğe göre, imanı insan yapan, ruh gibi yaşamak değil, seytanla birlikte, ama ona uymadan yaşamaktır." Bir mûenin: "ûlünün Alevi olduğunu hlssettlğimde, arka kapıdan çeker giderim." Kadir İnanır'ın özverisi Kadir inanır, "ûzveride bulunup Meclis'e gireceğim" diyor. Ama Bûlent Ecevit'ten Mesut Yılmaz'a kadar uzanan bir tercih listesi var. 0 da 4 Haziran'ı bekliyor. Rum mallarına yağma Balıklı Rum Hastanesi Vaktı'na ait taşınmaz mallar, Hazine tehdidi altında. Bülend Ulusu ve Özal'ın emirterine rağmen, vakıf mûlklerine ait tapulann iptali için birbiri ardına davalar açılıyor. • Rotk mûzijln "Irabanarı Mick Jagger vs Keitt Richard, her seyl "açık a«ık Mtsttılat..." • Htngi Hde kaç cami var? ^rkiyrteld camllerin sayttı, aıtış oranlan, Mf) başına düfm taml tayılan İlk kez hesaplandı. • Bahar aşklan: Neden her ilkbaharda bir kez daha ftşık olumır? Bllim sdmlan »Imdllert» bahar aşMannın Umyaunı açıkiamaya çılı?ryorlar... • iımtfi Ur yefil milrtan, politikacı: Petra Kelly, 199Clsnn ye»ll narekeUnl, dûnya (apındaU polMkayı tartsıyor... HAFTAUK HABER DER6İSİ • § TUSIAD,"Türkiye'mn kader planı"nı hazntyor Devletin yaptığı planlan gerçekçi ve çağdaş bulmayan TÜSİAD, 2000 yılı stratejisini belirlemek için, bir uzmanlar ordusu kurdu. Hedef "Ortadogu'nun Japonyası" olmak. Cem Boyner: "Özel sektörsüz strateji olmaz." Bülent Eczacıbaşı: "Kalkınma planlan, gerçeği yansıtmıyor" BORSACILARA MÜJDE İngiliz, Alman ve Amerikan yatırımcılar, borsada yeniden alıma geçti. Yaklaşık 300 milyar liralık yeni fonların, borsayı iyice canlandırması bekleniyor. • Japonya'nın Ankara Büyükelçisi açıkladı: "Japon yatınmcüar da Tiirk borsasından alım yapacak." Hisse hisse tahmin ve beklentiler. Borsacdarın favori hisseleri... KOÇ YÖNETİMİNDE KAN DEĞİŞİKLİĞİ Yönetim kuruluna giren İnan Kıraç güçlendi. Şahap Kocatopçu, Zckeriya Yıldınm, Prof. Kemal Oğuzman, Koç'tan ayrüdı. Birçok şirketin de genel müdürü değişiyor. • Bilgisayar dânisi, zamanı öldürecek. • Yöneticiler Kralı'nın yühk ücreti 130 milyar lira. » Cenk Koray'ın derdi şanssızhk. PATRONLAR "YASSAK!" DERSE Şişmanı ya da kahverengiyi sevmeyen işverenler, yöneticiler... Hangi işyerinde, ne gibi kurallar var? > Ali Şen, helikopter bombası paüatacak. > Bodrum'da 28 ev yabancılara satüdı. PANORAHA İîÜSİA© 7ÜRKİWMİN İKADER ?LAN1»N1 İHAZIRUY3» •n>n>*l>ı»ıııwiııı EKONOMK ^AŞAMMZ DEGIŞEBHIR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear