14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6MAYIS 1990 PAZAR YAZILARI CUMHURİYET/11 Kopenhag'dan İşçisınıfı dayanışmıyorBu yılki 1 Mayıs kutlamaları yine festival havası içinde geçti. Parkın yeşil çimleri üzerine uzanıp biralarını yudumlayanlar, uzayan konuşmaları yuhaladılar, 'rock'çılan alkışladılar. FERRUH YILMAZ KOPENHAG — Danimarka bu yü 1 Mayıs'ı yaz kokan güneş- li bir günün keyfıni çıkararak kut- ladı. Aşağı yukarı bütün büyük kenüerde parti bayraklan, sendi- ka flamalan ve kızil bayraklar dü- rüldükleri yerlerden çıkartüırken, Kopenhag şehir merkezindeki dev parkta yapılan gösteriye katılan- lann sayısı 300 bin olarak tahmin edildi. Parkın yeşil çimleri üzeri- ne uzanan "göstericiler", konuş- macüardan sonra sahneye çıkan Onlü rock gruplarını dinleyip ge- çen 1 Mayıs'tan bu yana görme- dikleri arkadaşlarıyla muhabbet ettiler. Bu arada biralannı yudum- layıp guneşlenmeyi ihmal etmedi- ler. Acıktıklannda parkı dolduran "dayanışma" çadırlarından egzo- tik Türk köftesi, Uruguay sosisi ya da Arap falafeli yediler. 1 Mayıs, Danimarka'da da her zaman böyle barış içinde kutlan- madı. Bundan tam yüz yıl önce 1 Mayıs 1890 günü 20 bini aşkın iş- çi aynı parkta toplanırken bunun nedeni, caddelerde kızıl bayraklı gösteri yapmanın yasak olmasıy- dı. Zamanın 1 Mayıs göstenlen, "Marksist ustalann teorUerini ki- min en dogru yonımladıgr kav- galarının yanı stra polis-işçi kav- galarına da sahne oluyordu her yü. 1 Mayıs'a anlamını veren slo- gan o zamanlar çok açıktı: 8 sa- atlik iş günü. Bu istek Danimar- ka'da, ilk 1 Mayıs gösterisinden tam 30 yü sonra 1919'da gerçek- Londra'dan 071 olmanın 'kentseP onuru Londra ve semtlerine yansıyan sınıfsal farklılığı, artık telefon idaresi de kabul etti. Artık herkes haddini bilecek. Merkezin kodu 071, periferi ise 081 oldu. EDtP EMİL ÖYMEN LONDRA — Sınıf farkhhgını vurgulamak için fırsat kollayan safkan lngilidere gün doğdu. Baş- kent Londra'da seratlere de yan- sıyan sınıfsal farklüıklar, artık te- lefon idaresi tarafından da onay- b. Bundan böyle kent içinde bile konuşurken şehirlerarası konuşma kuralları geçerli. Eskisi gibi 7 ha- neli değil numaralar. Hepsi 10 nu- maraya terfi etti. Artık "merkez" Ue "periferi" haddini bilecek. Merkez 071 oldu, periferi 081. Büyük fark. Otur- duklan semtle sınıfsal konumla- n arasında surekli korelasyon ara- yanlara hem gün doğdu hem gün battı. 071 olmayı birkaç sokakla kaçıranlar bedbaht, "Bizi şimdi bantiyödt otunıyoruz sanscakhtf. Daha da kötusü, şehir dışında sn- nacaklar". Telefon idaresi, her yü katlanarak artan milyonlanna ye- ni gelirler katmak için dahiyane bir hizmet de sunuyor: Numara- nız 081 mi, üzülmeyiniz, size bir 071 numarası verelim, sizi arayan orayı arasın, o numara da sizin 081'inize aktarsın. Bu basit iş için Uç ayda bir 75 sterlincik hizmet ücreti talep ediyoruz. Yeter ki sı- nıfsal görüntüniız bozulmasın. Londra'nın eskiden beri züppe- lik yarışındaki iki semti de bun- dan sonra hadlerini bilecek artık. Karşüıklı iki tepede duran, biri da- ha zengin, biri daha mutevazı az çok benzer nitelikte iki semt: 'Hampstead' Ue 'Highgate'. tlki, para derdi olmayan (yokmuş gibi yapan), aileden zengin ya da dün- yalığı yerinde birçok yazar-çizer sanatçı takımının oturduğu yer. Merkeze uzak olduğu halde "•cundan kurtararak" 071'de kaldı. Ürdün Kralı Hüseyin'in evi, Karl Marx'ın mezarı, koruları, tilki ve sincaplanyla övûnen 1uu> gı tepedeki" daha yoksul, ama mağrur Highgate ise farkh taba- kadan oluşunun kefaretini 081 ol- makJa ödedi. Adım atacak yeri kalmayan, caddelerin uzerine artık bina ya- püır hale gelen "Ctty" ise tabii ki 071. Para imparatorluğunun baş- kentinde başka ne olabilir ki? Ama "City"nin doğuya doğnı bir dil gibi uzantısı, eski tersane, de- po ve silo alanlan "DockhMMk" de, yine 071. Paradan, bir telefon kodu Ue dahi olsa "uzak" kalma- mak gerek. "Docklands"ın içinden nehir geçiyor. Nehrin karşı kıyısı ise "şe- birierarası." Londra'da nehrin gü- neyi dendi mi yüzler buruşur çün- kO. Aslında haksızkktır bu. Kasa- ba görünümüne rağmen, yer yer hoş semtleri, yerleri de yok sayıl- maz. Paris'in aksine, nehir Lond- ra'da iki yakayı bağdaştıran değil ayıran bir geçit. tste telefon ida- resi de bu tarihi gerçeği görerek para imparatorluğunun karşı ya- kasına 081'liği uygun buldu. leşti. Zamanın afişlerinin düleri de açıktı: Ağzında pürosu, işçilerini kırbaçlayan göbekli kapitaliste karşı aydınlığa dogru ilerleyen ka- natb meleklerle çevrilı işçiler. 8 saatlik işgününün elde edil- mesinden sonra 201i yıllarda gös- terilere ilgi azalırken, işçi hareke- ti de 1 Mayıs'ın artık bir anlamı olup ohnadığını tartışmaya başla- dı. Yine de diğer tskandinav ülke- lerindeki işçilerle dayanışma için gösteriler devam etti. 1924, aynı zamanda işçi sınıfı partüerınden Sosyal Dernokratlar'ın ilk defa ik- tidara geldikleri yü oldu. 70"li yılların 1 Mayıslan, deği- şik sol gruplann ve sosyal demok- ratlann kendi gösterilerini düzen- ledikleri gövde gösterilerine dö- nüştü. 1973 yümda oylannın ya- nsını kaybederek büyük bir seçim yenilgisine uğrayan Sosyal De- mokratlar, o zamana kadar boş- ladıkları 1 Mayıs gösterilerine ye- niden sanurken bu aynı zamanda kim en fazla kişiyi toplar yanşma- sına donüştü; afiş yanşmalan açı- lırkcn, 1 Mayıs gösterileri rock müzikli, yemekli festivaller haline geldi. Son 3 yıldır bütün sol partiler ve sendikalar 1 Mayıs'ı ortak dü- zenliyorlar, ama festival havası de- vam ediyor. 1 Mayıs hâlâ işçi sı- nıfırun uluslararası dayanışma ve mücadele günü, ama gösterilere katılanlann pek öyle mücadeleye gider havalan yok. Bazı gösteri- lerde konuşmacılann, bir sonraki müzik grubunu dinlemek isteyen gençler tarafından ısuklanıp yuha- landıklarını görmek de mumkün. Parti liderlerinin konuşmalan, se- si sonuna kadar açık kabinlerin gürültüsünde boğulurken, boğul- mayanlanna da aldınş edenlerin sayısı oldukça düşük. Zaten onlar da göstericüere değil, gönderdik- leri siyasi sinyallerı yakalamaya gelmiş radyo ve televizyon mikro- fonlarına konuşuyorlar. Doğu Avrupa'daki gelişmeler- den sonra 1 Mayıs'ın anlamı tek- rar tartışma konusu oldu. 1 Ma- yıs hâlâ dayanışma günü, ama toplumdaki dayanışma duygulan- nın güçlü olduğu pek söylenemez. Kamuovu yoklamalan halkın bü- yük bir çoğunluğunun, hatta işçi sınıfının bile yansından fazlasımn davamşmaya pek itibar etmedigi- ni gösteriyor. Bu yüzden 1 Mayıs'a katüan sendika liderleri konuşma- lannda refah toplumuna dayanış- ma ve mücadeleyle vanidığıru an- lattüar, gelişen bireyciliği eleştir- diler. Faris'ten Temeşvar'da yönetimi protesto edenler, 1 Mayıs gösterileri sırasında da boşnutsuzluklannı belirttilcf. (Fotograf: Vedat Yenerer) Sokağın muhalefeti bitmediRomanya'da arahk sonunda Çavuşesku'nun devrilmesine yol açan halk, halihazırdaki yönetime de karşı çıkıyor, daha radikal reformlar ve daha iyi hayat şartlan istiyor. Yönetime göre ise bu göstericiler arahk ayındaküer değil. VEDAT YENERER BÜKREŞ — Romanya'da kar- gaşa hâlâ dinmedi. Çavuseskn devrüdi, yönetim değişti, ama Ro- manya, aylardır toplumsal hare- ketliliklere sahne oluyor. Romanya'da Arahk Devrimi'n- den sonra yeni hükumet aleyhin- de gösterüer her gün biraz daha artıyor. Bükreş'te nisan ortalann- da başlayan ve daha sonra Temeş- var, Braşov, Köstence Turgu Mu- reş ve Cluj şehirlerine sıçrayan, komünizm ve yeni hukümet kar- şıtı gösterüer tüm hızıyla yayüıyor. Başta Bükreş olmak üzere tüm şehirler yiyecek sıkınüsı, açhk kor- kusuyla baş başa. Bir ekmek ala- bilmek için saatlerce sırada bek- leşen insanlann yanı sıra dolarla- nnı karaborsada çok yüksek de- ğerde bozduran yabancılar da bundan etkilenmiş durumdalaı. Açhk ve yokluğun sonuçları ki- mi zaman fahişeliğe kadar vanyor. Bir TIR parkında bulunan kadın- lann yuzleri gulüyor, ancak konu- şulduğu zaman bütün bunları bir kalıp sabun, ya da biraz yiyecek, kahve veya çocukları için ciklet, kola ıçın yaptıklarmı söylüyorlar. Aynı TIR parkına park etmiş Alman konvoyuna soruyorum, "Ne taşıyorsunnz?" Yanıt "Yar- dım." "Peki yukunüz ne?" Cevap "Bunu sire soytemeyiz" diyorlar. Başka bir Fransız konvoyu görü- nuyor, soruyorum; "Ne Usıyorsa- nuz?" Yanıt "Tabü yardım ve üuç." Bu şekilde yiyecek, giyecek ve tıbbi raalzeme yardımı için Hollanda'dan, tngiltere'den, Avru- pa'nın birçok ulkesınden TIR'lar Romanya'ya yollanıyor. Avrupa ülkelerinde başlayan yardım kampanyaları tüm hızıy- la sürüp giderken insanlar soru- yor: "Peki buoca yardımın >-anı sı- ra bu dev fabrikalar. tanm alan- Un tam kapasite>l« calışırken bu insanlann suratları neden sapsa- n ve solgun?" Bunu cevaplayan yok!.. Romanya'mn en büyük petrol endustrisinin bulunduğu Temeş- var şehrinde yasayan bir gazeteci Bazac Daniel, "Artık herkes hır- sız, herkes liçkâğıtçı oldu" diyor. Komünızmin artık iflas ettiğini üeri suren Daniel devam ediyor: "Romanya'da insanlar artık ko- münizm istemiyorlar. Bu nedenle devrim yaptılar. Hükümet. göste- riciJerin devrimi gerçekleşüren in- sanlar oimadıgını ileri suruyor. Egcr halkı radyo ve TV'den olay- lardan haberdar ederseniz ogreni- lerler, yoksa iki köy birbirinden habersiz yaşar. Gazeteler yeterin- ce uzaklara laşmamıyor. Hükü- metin en buyuk silahı da bu za- ten. Ama yavaş yavaş diğer şehir- lerdekiler ve koyluler olaylardan haberdar oluyoriar. Onlar için onemli olan bir kıvılcım." Bükrcş'in en büyük turistik ote- li olan Intercontınental'e girip bır- şeyler yemek, içmek her zaman olası değil. Nedeniyse bu otelin bi- le sunacak fazla birşeyi olmama- sı. Ancak tüm yokluklara karşın çevredekiler de insanı şaşırtıyor. Bir taraftan yokluk hüküm sürer- ken diğer taraftan da akşamlan restoranlarda yer bulunamıyor. Bir bakıyorsunuz herkes sürünü- yor; ama akşam olduğu zaman restoranlar tıka basa dolu. Sade vatandaşlar, bu restoranları dol- durarüarm yabancılar yoluyla ko- lay para kazananlar olduğunu söylüyorlar. Buyuk oteller, akşam- lan genelev görunümunde Esmer, sarışın, kumral kadınlar, otel lo- bilerinde "hazır ve naztr", yeter ki cebin dövizle dolu olsun, kadın- ların aşırı makyajı ve özgün gi- yimleri onları diğer vatandaşlar- dan ayrı kılıyor. Bu kadınlann et- rafında onlara "l«tife)er" sırala- yan Türk ve Arap erkekleri ilk ba- kışta göze çarpanlar. "Abi şu sanşınla kumrato sora- lım ne istiyorlar?" dıye bir ses du- yuyorum; arkamı döndüğumde iki pos bıyıkh kravatlı Türk görü- yorum ve soruyorum "Burada mı kalıyorsnnuz?" "Evel bu otelde kahyonız." "Acaba odamzdaki te- lefondan on dakika kadar Tiirki- ye'yle gönışebilir miyim, haber yazdırmam gerekiyor." Cevap "Hayır, kusura bakmayın bizira dc biraz işimiz var, başkasını bu- lun." Çok sanat, az ahlak Pigalle'de 'cinsellik sanatı'nı sergileyen Lolita Club'te, esmer bir dişinin çoraplanndan arınması ile başlıyor her şey. Dilsiz ve sağır başlangıç, çarpıntıh ve çırpıntüı bir fînal. Ü S T Ü N A K M E N PARİS — Paris'te koskoca bir toplum çauşması, güçlü bir uygar- hk, çok bilim, çok sanat, bol en- düstri ve az ahlâk (!) güncelliğini surdürmekte. Büyük fabrikalar, bulvarlar, yollar, müzeler, kitap- lıklar... Gene de bütün bunlann ayaklannın dibine yığilıvermiyor Parisli. Gece gündüz öpüşüyor çiftler. öyle ya kime kalacak bü- tün bunlar? tnsan mı bilim için, yoksa bilim mi insan için yaratıl- dı? Pigalle'de yanıt bulunuyor. tki cinslikten her birinin ötekini araması, kendine çekmesi, birle- şımdeki özel rolleri ve her birinin ruh halleri olabildiğince görkem- li sergüeniyor. Pigalle'de libido için aklagelmez araç-gereçler vit rinleri doldurmakta. "Kabare show"larında ise bu gereçlerin canlı olanlan. Pigalle'de "LoliU Club"te yaşam, esmer bir dişinin çoraplanndan arınması Ue başlı- yor. Ardından bir sanşıd. Adı Ve- ronique. Yaş yirmibeş, irtifa bi- rdlıbeş, ölçüler yüreklere tebeüeş. Yaklaşık otuz kişilik mini tiyatro- nun sahnestnden inip kadınlı er- kekli izleyenlere soyduruyor ken- dini. Erkeklenn gözleri düleniyor. Kulaklar dilsiz. DUler sağır. Bir- den esmer olan da çıkıyor sahne- ye. Köşedeki bambu koltuğa bı- rakıveriyor küçük ve dar kalçala- nnı. Bir birukteuktir başlıyor. Müziğin sustugu bir an, uzun yapüı yakışıklı bir erkek peydah- lanıyor sahnenin sol köşesinde. Veronique, bümediği tehûkderin kprkusuna karşı koyan bir güçle tutuyor elinden erkeğini. Başlıyor dolaştırmaya. Saloncuktaki ka- dınlann kimi boyunbağını, göm- leğini; kimi pantolonunu, çorabı- ru çıkanyor adamm. Sonra ciısel- lik... Uygarlıgın götürdüğunden artakalan son güç... Adam küçük bir yastığın üze- rinde, birlesüc halde ve eylem için- de gezdiriyor sanşın Veronique*i. Kâh o ciftin kucağına, kâh bu çif- tin kucağına yatınyor. Çiftler, ku- eaklannda sırtüstü yatan Veroni- que, ayaktaki gergin eylemci adam ve de ne olduğunu bUmeden içlerinde taşıdıklan güç üe zindan- lanndan kaçıp kurtulmak isteyen tutuklu düşüncelerini koyuveri- yorlar. Ruhlar kıpır kıpır. Bütün ürkekliklerde alarm işarctleri. Ve.. işte "ftoal". Hem çarpmtı- lı, hem çırpıntıh yüreklerden te- dirgin, utangaç küçük alkışlar. Dışanda Pigalle'e yağmur yağ- makta. Camlarda nokta nokta huzun. sayın doktor ve eczacılara Bronş astmasının tedavisinde, kortikosteroid içeren inhalasyon aerosolü Pulmicortbudesonid Her dozda 200 mcg budesonid içeren 100 dozluk inhalasyon tüpü ve inhalasyon cihazıyla tıp kullanımına sunıHmuştur. Astra Sodertal)e tsveç lısansı ıle uretılmektedır ® Tescıl edılmış marka Florokinolon sınıfı, geniş spektrumlu DNA-gyrase enzimi inhibitörü antibakteriyel preparatımız Sifloks tabletSıprofloksasın HCI 500 mg'lık 10 tabletlik ambalajlarda tıp kullanımına sunulmuştur. ® Tescıl edılftıış marka Allerjik ve vazomotor rinitin tedavisinde, kortikosteroid içeren burun aerosolü Rhinocortbudesonid Her dozda 50 mcg budesonid içeren 200 dozluk ambalajlarda tıp kullanımına sunulmuştur. Astra, Sodertalje, Isveç lısansı ıle uretılrnektedır <8 Tescıl edılmış marka Akne lezyonlarının tedavisinde topikal solüsyon Cleocin-T%1 klındamisin fostat 30 ml'lik ambalajlarda tıp kullanımına sunulmuştur. Upjohn lısansı ıle uretılmektedır ® Tescıl edılmış marka Eczacıbası
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear