14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/& DİZİ-RÖPORTAJ 9 NİSAN 1990 AHMED ARİF anlaîtı REFİK DURBAŞ yazdıKALBIM DINAMIT KUYUSU Şiirlerimyapoliste yakızlarda— 2 — AHMED ARİF — Urfa'da or- taokul olduğu için Urfa'ya gittik. Çünkiı Siverek'te ortaokul yoktu. Urfa'da bizi azınlık, hatta gâvur gibi karşıladüar. Orada benim 20-25 yaşında abilerim oldu. Hep- siyle sınıf arkadaşıydık. Okullar şimdiki gibi değildi. Cumhuriye- tin ilk yılları. Yedi yaşında gelen de var okula, on beş yaşında ge- len de... Neden mi anlatıyorum bunlan? Bu karmaşada biz o büyüklerin kavgalarına karışırdık. DinJemez- dik. Orada bıçak da işlerdi, muş- ta da çahşırdı. — Peki şiir ne zaman basladı? Ortaokulda şiir var mı? AHMED ARİF — Ortaokulda şiir oldu. Benim bir arkadaşım, bir abirn vardı. Bütün ömrümce sanıyorum en sevdiğim biri oidu. Bekir Abi, Bckir Bucak. Şiirden önce bunu anlatmak istiyorum. Ünlu Faik Bucak var. Avukat- tı, öldürdüler. Bekir Abi, Bucak ailesinde Faik Abi'den sonra ge- liyor. Ben Bekir Abi'nin arkada- şıyım. Mesela bir Hasan Basri var. Gangster. Bütün esnafı haraca kesmiş, vergiye bağlanuş, hatta ef- sanesi var. Bir gün alaydan maki- neli tufek almış, Urfa kalesine git- miş. Hz. Ibrahim'in ateşe atıldığı yere makineliyi kurmuş. Öyle bir efsane anlatırlardı. Bekir Bucak, gözumun önünde Hasan Basri'yi kaldırdı, palaska- smdan yakaladı, karpuz gibi yere vurdu. Hasan Basri, mavi keten bir kumaştan entari giyerdi. Şim- di blucin diyorlar ya, onun gibi. Bu kumaş ünlüdür Urfa'da. Ken- dirciler o entariyi giyer, mavi, çi- vit rengi bir entaridir o. Beline pa- laska bağlarlar. Hasan Basri de bayağı babayi- ğit bir adamdı. Bekir Bucak onu karpuz gibi yere vurunca, bu olay yarım saat içinde bütün Urfa'da duyuldu. Ondan sonra biz öyle çarşılardan geçerken kim'se bize yan bakamazdı. Bir de şu var Benim ablam Ur- fa'ya gelin gittiği için onlar da çok unlü bir aileydi, hâlâ da öyledir. Demirkollar derler. Ondan dola- yı çekınirlerdi. Bana sataşmazlar- dı. — Şiirden soz edecektik... AHMED ARİF — Evet, orta- okuldayken şiir başladı. tstanbul- da çıkan "Yeni Mecmua"ya gön- derdirn. Yayımlanıp yayımlanma- dığını bilemiyorum. Ama oradan bir cevap geldi. Onu hatırhyorum. — Ne diyordu cevapta? AHMED ARİF — Beni övü- yor, çok kabiliyetli olduğumu söy- lüyordu. Yazmama devam etmemi belirtiyordu. — Şiirie nasıl bulnşmoşlun? AHMED ARİF — Biziın için o zaman en buyuk şair Faruk Na- fiz'di. Ama oriaokuldayken ben Nâzım Hikmet'i okuyordum. Nâ- zun Hikmet'in ne otduğunu bilmi- yordum, ama okuyordum. — Nasıl oluyordu bo? AHMED ARİF — Her halke- vinin bir kitaphğı vardı. Yaz kış bu kitaplığa girmek serbestti. Hele ...1947-48 yıllannda kendimi sorguya çektim 'sen ne olursun' dive. Fam o sırada oturtıp 'Otuzıiç Kurşun'u yazdıra. (Foloğraf: Ece Acarlar) ıl 1943. Durmadan yazıyordum. Defterler dolusu şiirim vardı. Gecede 8-10 sayfa yazardım. Her biri bir kızda kaldı. izim için o zaman en büyük şair Faruk Nafiz'di. Ama ortaokuldayken ben Nâzım Hikmet'i okuyordum. Nâzım'ı bilmiyordum, ama okuyordum. 1947yılında, Ankara'da yazdığı ve kitabında bulunmayan, kendi deyişiyle 'acemilik' şürlerinden biri... Bir akşam üstüdür şarabî Bahçeler ve dağlar üzre hükümran Tam dünyayı dolaşmak saatindesin Ay ışığı su içer birazdan Kızarmış kalçalarını çanlar Alabildiğine vurur manşetlerde Kilometre kilometre yalan Sallanır durur Sen çocuk tulumunda Matbaa mürekkebi Rüsva olmuş ellerinin emeği Alıp götürmüşler dost dediğini Almış rüzgârlar içini Ümide benzer Sevdaya Son bir namludur Kör ve pusuda Ense kökünde zulüm Ve sermiş cânım sofrasını Burnun dibine Hürriyet 'Seviyorsun mümkün Aranızda kurşun Yasak bö'lge var Sen genç Sevdan ölünecek kadar güzel Kanunu yapanlar ihtiyar Ahmed Arif 1947-Ankara yazın çok iyiydi. Gölge Türkiye 1 de çıkan bütün dergiler gelirdi oraya. Aynca her ildeki halkevi bir dergi çıkarırdı. Mesela tzmir Hal- kevi'nin çıkardığı "Fikirter" der- gisi. Bugün büe o kalitede bir ede- biyat dergisi bulmak biraz zor. tş- te, Isparta Halkevi "Ün" diye bir dergi çıkarıyordu, Afyon Halke- vi Taşpınar", Diyarbakır Halke- vi "Karacadağ." Buna benzer birçok dergi var. Bunlan hep okuyoruz. Nâzım Hikmet'in "835 S»ür"ım, "Gece Geten Telgrar'ını, "Taranla Ba- bu'ya Mektuplar"ını ben ortao- kuldayken okudum. Aynca yine o yıllarda Andre Gide'i biliyorum. Goriot Baba'yı, okumuştum. Şim- di sorabilirsin, anlıyor rauydun di- ye... Elbette bugünkü bilinçle, bu- gttnkü birikimle ölçülemez. Ama olsun, bu da bir eğilimi gosteriyor. Benim gidip Andre Gide'i bul- mam, benim için çok olumlu bir tesadüf olmuştur. — Şürier Ubii hep hece vezniy- le... AHMED ARİF — Tabii yaz dıklarım hep hece vezniyleydi. O şiirlen şimdi iyi hatırlamıyorum. Dediğim gibi, Faruk Nafız'i çok seviyorduk. Çünkü bir Türkçe öğ- retmenimiz vardı, Yusuf Bey, o çok şairane okuyordu Faruk Na- fiz'in şürlerini. Sınıfta beni kaldı- rır şiirler okuturdu. 'Çoban Çeş- mcsi'ni bana ezberletmişti. Gerek- tiğinde ben okurdum. Gerçekten severek, duygulanarak okurdum. — Ve lise yıUanna gddik... AHMED ARİF — Liseye ben Afyon'da başladım. Yatüı olarak okudum. Diyarbakır'da da bir lı- se var, ama babam oraya verme- di. Çünkü bütün arkadaşlanm, sevdiğim arkadaşlanm, çocukluk arkadaşlanm, hepsinin tuzu ku- ruydu. Varlıklı aile çocuklanydı- lar. Okumak umurlarında değil- di. Delikanlılık çağı işte, orada çapkınlıkla, kabadayılıkla vakit geçiriyorlardı. Babam "Bu çocuk Diyarbakır- da okıunaz" derdi. Hatta onun bir deyişi vardı: "Bu, burda ya kaçak- çı olur ya ganster. Bunu öidttrör- ler. Oglum bu okulda okumaz. Çünkü arkadaşlanaa uymak zo- rnnda." Bir Mustafa vardı benim çocuk- luk arkadaşım. Polislerin elinden Arabı kurtardığımız Mustafa. Mustafa sınıfa girdiğinde Diyar- bakır Lisesi'nde gomleğini kaldı- nyor. Üç bomba sağında, uç bom- ba solunda. Lider yani. Anla na- sıl bir lise. O bakımdan babam belki haklı. Mustafa ile duygu ya- kınlığımız çok birbirimize. Onun babası beni yasak ediyor, benim babam onu, konuşmayalım diye. Biz ise birbirimizden imkânsız ay- nlmıyoruz. Çok bağlıyız. Bu nedenle bana en uygun lise diye Afyon'u buldular. Bir de şu var: Abim o sırada Isparta Orta- okulu'nda öğretmen. Yakın olur- sa belki benimle ilgilenir. Abimin aynca Afyon Lisesi'nde arkadaş- lan var. Şunu da belirteyim: Bütün okul hayatımda tanıdığım en yetenek- li, en yiğit, en mert, en bilgili adamlar bu lisedeydi. Bir Cemal Hoca vardı, Cemal Tanaç. Matematik dersine gelirdi. Onun hanımı vardı, Mevhibe Ha- nım. Bütün sınıf âşıktık ona. Dünya güzeliydi. Taparcasına se- viyorduk. Dokuz alırsak onuru- muz kınlırdı. O kadar çok çaüşır- dık. Cemal Hoça hepimizi teknik üniversiteye gidecekmişiz gibi ça- lıştınrdı. — Edebiyat bocanız? AHMED ARİF — Edebiyat hocamız Gündüz Akıncı idL Gün- düz Akıncı büyük bir şanstı bizim için. Akıncı, ders kitabından çok roman okuturdu bize. Lisede ben Andre Malraux'yu, Max Beer'i. Dostoyevski'yi, Tolstoy'u, Gusta- ve Flaubert'i özellikle de Emile Zola'yı okudum hep. Gunduz Ho- ca bir karar aldırmıştı ögreunen- ler kurulunda. Her çocuk gece mütalaalarında roman okuyabilir diye. Nöbetçi hocalar kanşmazlar- dı. Ama roman okuyan mutlaka bir özet çıkarırdı. Onu da izlerdi Gündüz Hoca yani. Bir anımı anlatayım: Çocuğun biri, şimdi avukat, Kel Sabri diye biri, Cahit Uçuk'un bir kitabını, "Dikenli TcT'i okuyor. Bunu gö- ren Gündüz Hoca çocuğu bir döv- dü, bir dövdü niye bu kitabı oku- yorsun diye... Oysa Gündüz Hoca çok efendi bir adam. Bebek gibi. Hep saştık, bu hoca nasıl adam döver. Asabı bozulmuş. Yani "Ne demek olu- yor, benim ögrencim nasıl oluyor Cahit Uçuk'u oknyor" diye sinir- lenmiş» Bunu kendisine bir haka- ret sayıyör. Diyecegim liseye bir Faruk Na- fiz hayranı olarak geldik, bir ede- biyat hazinesine duştük. Yine o sıralar bir Cahit Eren- can vardı. Yani şimdiki Cahit Kö- lebi. Gündüz Hoca'mn arkadaşı o da. Çok guzel şıirleri vardı. Onun ben "Pembe Mantolu Kıza" şiiri- ni okurken sarhoş olurdum. Ken- dimden gecerdim. Bütün okul din- lerdi beni. Şöyle başlardı şiir, şim- di de aklımda: "Avareyinı yeşi> bir denizalü şehrinde VE sabahlara kadar şarkı söylnyornm." Bu şiirler çok yeni şiirler. Yine Muhip Dıranas ve özellikle Beh- çet Hoca. Bebçet NecatL O zaman Behçel Gönül'dü, sonra Necatigil oldu. Şarap içmeden de insam sarhoş eden şiirler onlar. İşte o .yıllar... Yıl 1943 olmalı. Taş catlasa 16-17 yaşındayım. Dur- madan şiir yazıyordum. Defterler doiusu şiirim vardı. Gecede 8-10 sayfa yazardım. Elbet kaliteli olaru vardı, olmayanı. Her biri bir kızda kaldı. Bir çogu da poliste... Geri alamadım, vermi- yorlar... — Polis vermese de kızlar da mı? AHMED ARİF — Kızlar da... Vermiyorlar. Ben isterim. Çocuk- luğumun bir fotoğrafı, beynimin bir fotoğrafıdır onlar. Yüreğimin fotoğrafı... — Hic yayınlaadı mı banlar? AHMED ARİF — Bir kısmı çıktı. Ben böyle şeyden hoşlan- raam, ama sonra oğrendim. Bir dergi, "Seçme Şiirler Demeti" diye kuşe kâğıda basılı- yor, renkli desenler, kırlangıçlar, serçeler, sarmaşıklar fılan. Bir say- fanın sol başında Neyzen Tevflk, sağ başında Ahmed Arif. Ben Neyzen Tevfik'in torunu yaşında- yım o zaman. Torunundan bile küçüğüm. Bir de on lira para geliyor. Te- lif hakkı. Ben parayı alamazdım. Çünkü ögrenciyim ve Ahmed Arif kimliğım yok. Parayı hocalarun- dan ya muavin Nazif Hoca alır- dı, mutemet getirir verirdi ya da Haluk Nurbaki'nin babası Edip Ali Bey vardı Fransızca hocamız, o alırdı. Düşün, babam harçlık olarak ayda beş lira gönderirdi. On lira bunun için büyük paraydı. Ama paradan öte Afyon'da gerçekten büyük şairler vardı. Bütün şiirle- ri okurduk. Dergileri okurduk. Böylece kendi kendimize bir ölçü- ye vanrdık. Bizim sınıfta bir Faruk Mende- resli vardı. Bugünkü profesyonel- ler kadar güzel şiirler yazardı. Sonra şiiri bıraktı, öğretmen oldu. Dinarliydı. Hayran olunacak bir güzeüiği vardı şiirlerinin. Asıl adı Faruk Ural'dı. Dergilerde şiirleri çıkıyordu. Sonra Kenan Harun vardı. O bizim abimizdi. Bizden daha eski bir öğrenciydi. Afyon- dan ayrıldı, Hayriye'den mezun oldu. özel liseden yani... Ben işte o yıllarda bu tarz şiir- ler yazdım. Biraz Nâzım Hikmet, biraz Ahmet Hamdi Tanpuıar, bi- raz Ahmet Muhip, biraz Cahit Külebi, biraz Behçel Necatigil, bunlarla beslene beslene, bunlan sindire sindire, hep boyle yalpala- ya yalpalaya, ama hiçbir zaman iyinin altında, yani ortaya yakın yazmayarak, kaliteli şiirler yaz- dım. Sonra 1947-48 yıllannda kendimi bir sorguya çektim. Bir muhasebe yaptım. Kendime sor- dum. Nasıl olacak bu diye... — Lise bitmişa yani... AHMED ARİF — Evet, lise bitti. Oturup düşündüm. Böyie gi- decekse ne olur? Sen ne olursun? Muhip'ten daha büyük bir şair mi olursun? Cahit Külebi'den daha mı büyük olacaksın? Ben böyle kendi kendimle sorguda iken otu- rup *Otuzöç Karsun' u yazdım. SfttECHt CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ ADAPAZARI TEMSİLCİLİĞİ BARIŞ KİTABEVİ ETKİNLİKLER DİZİSİ-6 İSTANBUL'U SATIYORUM (oyun) FERHAN ŞENSOY TARİH: 10 NİSAN SALI YER: YILDIZ SİNEMASI MATİNE: 18.00 SUARE: 21.30 CKK üvel«rin« % 15 indirimlidir. YATIRmiMIZI BİÜNÇLİ YAPIN Akademı ve borsa j dünyasının seçkinlerinin yönlendiricıliginde - Sermaye Pıyasası/Borsa - Menkul Kıymeller - Aracı Kuruluşlar - Fınansal Analız - Portföy Yönetımı - Rısk Analızı - Ekonomık Analız Menkul Kıymet Pazarlama Vergı Kavramlan Hukuk Bılgılerı Konulan ıncelenmektedır. Bu Semınere Katılın Meslegın Profesyoneli Olum 9» Gümüşhane eşrafından Kebire Öktem'in eşi, Ümraniye Belediye Başkanı Şinasi Öktem'in ve Şenol Öktem, Şahin Öktem, Güldal Okutucu (Öktem)'in babaları, Günay, Cemile, Semra Öktem ve İsmail Okutucu'nun kayınpederleri, Talip, Galip, Sebahattin, Yadigar (Gözün) ve merhum Yusuf Öktem'in kardeşleri emekh' öğretmen ÖT4HİR ÖKTEM 7.4.1990 Cumartesi günü vefat etmiştir. Merhumun cenazesi 9.4.1990 Pazartesi günü Ümraniye Çakmak Mah. Site Camisi'nde kılınacak öğle namazını müteakip, Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESt 1 Tei: 132 16 00 (6 Hat) Istanbul Fax: 146 94 76 VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Ümraniye Belediye Başkanımız Sayın Şınası Öktem'in ve Şenol Oktem, Şahin Öktem, Güldal Okutucu (Öktem)'ın babaları. Kebire Öktem'in eşi TAHİR ÖKTEM 7.4.1990 cumartesi günü vefaı etmiştir. Merhumun cenazesi 9.4.1990 pazartesi günü Ümraniye Çakmak Mah. Site Camisi'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesıne başsağlığı dileriz. ÜMRANİYE BELEDİYESİ PERSONELİ VEFAT VE BAŞSAGLIGI Ümraniye Belediye Başkanımız Sayın Şinasi Öktem'in ve Şenol Öktem, Şahin Öktem, Güldal Okutucu (öktem)'in babaları, Kebire öktem'in eşi TAHİR ÖKTEM 7.4.1990 cumartesi günü vefat etmiştir. Merhumun cenazesi 9.4 1990 pazartesi günü Ümraniye Çakmak Mah. Site Camisi'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet. kederli ailesine başsağlığı dileriz. ÜMRANtYE BELEDİYESİ BAŞKA> VEKİLİ VE BAŞKA» YARD1MCILARI VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Ümraniye Belediye Başkanımız Sayın Şinasi öktem'in ve Şenol öklem. Şahin Öktem, Güldal Okutucu (öktem)'in babaları, Kebire Öktem'in eşi TAHİR ÖKTEM 7.4.1990 cumartesi günu vefat etmiştir. Merhumun cenazesi 9.4.1990 pazartesi günu Ümraniye Çakmak Mah. Site Camisi'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz. ÜMRANİYE BELEDİYESİ MECLİS LYELERİ VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Ümraniye Belediye Başkanımız Sayın Şinasi Öktem'in ve Şenol Öktem, Şahin öktem, Güldal Okutucu (Öktem)'in babaları, Kebire Öktem'in eşi TAHİR ÖKTEM 7.4.1990 cumartesi günu vefat etmiştir. Merhumun cenazesi 9.4.1990 pazartesi günu Ümraniye Çakmak Mah. Site Camisi'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz. ÜMRANtYE BELEDİYESİ SHP MECLİS GRUBU VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Ümraniye Belediye Başkanımız Sayın Şinasi Öktem'in ve Şenol Oktem, Şahin Öktem, Güldal Okutucu (Öktem)'in babaları, Kebire Öktem'in eşi TAHİR ÖKTEM7.4.1990 cumartesi günü vefat etmiştir. Merhumun cenazesi 9.4.1990 pazartesi günü Ümraniye Çakmak Mah. Site Camisi'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz ÜMRANİYE BELEDİYE BAŞKANLIĞ1 BİRİM MÜDÜRLERİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear