Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/16 HABERLERİN DEVAMI 9 NİSAN 1990
ANAP ve Ötesi...
(Baştarafı 1. Sayfada)
"Muhafazakârtar", Akbulut'un bırakıp gitme-
sinden mi yanalar, yoksa kongreye dek kal-
masından mı? Parti kulisinde bu sorulara de-
ğişik karşılıklar alınıyor.
Önemli olan, Akbulut'un yerine kimin ge-
leceği. Hasan Celal Güzel mi? Erken kong-
re tarihinin kesmleşmesiyle biriikte adaylığını
açıklayacak olan Mesut Yılmaz mı? Nabız
yoklamayı sürdüren eski Maliye Bakanı Ek-
rem Pakdemirli mi? Mehmet Kececiler orta-
ya çıkabilir mi?
Ya Hüsnü Doğan?
Kimine göre, Hüsnü Doğan, Özal'ın gön-
lünde yatan gerçek aday olabilir; şimdilik yıp-
ranmasın diye adı pek fazla öne sürülmüyor
diyenler de var. Ancak Hüsnü Doğan için en
büyük handikap olarak hanedan üyeliği, ya-
ni yeğen olması gösteriliyor.
Buraya kadar yazımızda Turgut Özal adı
bir kez geçti. Buna bakarak Sayın Özal'ın ar-
tık bu işlerle ilgilenmediği gibi bir izlenim edi-
nilirse, yanlış olur. Anayasal konumu el ver-
mese de Özal'ın ANAP içindeki varlığı kuş-
kusuz sürüyor. Bunun aksine inanmak iste-
yen var, ama inanan yok!
Kimine göre, eğer Turgut Özal genel baş-
kanlık yarışını etkileyemeyeceğini görürse,
kongre mücadelesinde tarafsız kalabilir.
Bizce bu yaklaşım çok iyimser; çünkü Sa-
yın Özal'ın kişilik yapısı, öyle sanıyoruz ki,
böyle bir düşünceye kendisini kaptırmaya
engeldir.
O yüzden Turgut Özal, cumhurbaşkanı
olarak anayasal konumuyla bağdaşmasa da
bir manevi lider olarak, ANAP'ta tek seçici-
likten vazgeçmeyecektir. ANAP'ın başına ve
başbakanlığa yine kendisine kesin tabi,
uzaktan kumandaya ses çıkarmayacak biri-
nin gelmesini, kendi "kurtancılığı" açısından
gerekli görecektir.
Bu pencereden bakınca, bir Hasan Celal
Güzef'i, bir Mesut Yılmaz'ı isteyebilir mi
Özal?
Sanmıyoruz.
O zaman kim?
Şimdilik bu sorunun yanıtını vermek, Tur-
gut Özal dahil kimse için kolay değil.
Bugün için kolayca öngörülecek olan şu:
Türkiye'de yönetim boşluğu gitgide büyüye-
cektir; çünkü hükümet iyice dağınıklaşarak
etkisiz hale gelecektir.
Hükümette başbakan otoritesinin bulun-
duğu zaten söylenemez. Bakanlar, başba-
kana değil, bir yandan Çankaya Köşkü'ne,
öte yandan kendi gruplarının genel başkan
adaylarına bakmaktadırlar. En önde gelen iki
bakanının -Yılmaz ve Pakdemirli- "bu hükü-
metle artık işler yürümez" diyerek istifa et-
tikleri bir kabinenin varlığı, önümüzdeki ya-
kın dönemde iyice hafifleyecektir. Erken
kongreye dek ilçe ve il kongreleriyle kızışa-
cak parti içi mücadele ortamında, hükümet
işleriyle kimin ilgileneceği ise tabii bir baş-
ka soru işaretidir.
Ne olursa olsun, ANAP'ın tükenişini ter-
sine çevirmek çok güçtür.
*
Hükümetin ve iktidar partisinin içine düş-
tüğü bu durumu bu ülke zor kaldırır.
Türkiye bıçak sırtında yol alacağı karma-
şık bir doneme girmiştir. Bu süreçten demok-
rasi içinde çıkılması isteniyorsa, özellikle mu-
halefete çok iş ve sorumluluk düşüyor.
1991 sonbaharından önce bir genel seçim
şimdilik olanaksız gözüküyor. O zamana
dek, iktidara talip muhalefet partilerinin, kit-
lelere güven verici programları somutlaştır-
malarının yaşamsallığına inanıyoruz. Geniş
kitlelerdfe bu konuda güven duygusunun
uyanması geleceğimiz açısından çok
önemtidir.
Bir seçim sonrası, Türkiye'nin bazı temel
sorunlarında koalisyon dahil her türlü işbir-
liğini öngören politikalara kapalı olmayan tu-
tumları da bu arada gözardı etmemelidir mu-
halefet partileri...
Yoksa demokrasiyi kurtaramayabiliriz
yine...
'Akbuhıt'la yürümüyor' Ardah
Özal, BakanlarKuruluy
na başkanlık edecek
G.Dogu için önlem toplantısı
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Bakanlar Kurulu bugün ilk
kez Cumhurbaşkanı Turgnt ÖzaT-
ın başkanlığında toplanarak
MGK'nın Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'ndeki olaylara ilışkin tav-
siye kararlarını ve değerlendirme-
lerini ele alacak. Başbakan Yıldı-
nm Akbulut, Bakanlar Kurulu
toplantısında ağırlıklı konunun
Güneydoğu'daki terör olayları
olacağını söyledi.
MGK'nın Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'ndeki terör olaylanyla il-
gilı olarak aldığı tavsiye kararları
ile terör olaylarına ilişkin yapılan
siyasi zirvelerin sonuçlarmın de-
ğerlendirileceği Bakanlar Kurulu
toplantısı saat 14.30'da baş-
layacak.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal,
anayasanın 104. maddesine göre
"Gerekii gördügü hallerde Bakan-
lar Kunılu'na başkanlık etmek ve-
ya Bakanlar Kurulu'nu başkanlı-
ğı altında foplantıya çağırmak"
yetkisine sahip bulunuyor. Anaya-
saya göre cumhurbaşkanının
"Başkanlığı altında toplanan Ba-
kanlar Kurulu karanylg sıkıyöne-
tira veya olağanüstii hal ilan et-
mek ve kanun hükmiinde karar-
name çıkarmak" olanağı da bu-
lunuyor.
Turgut özal, cumhurbaşkanlı-
ğı görevini devraldığı 9 Kasım
1989'dan bu yana ilk kez bir Ba-
kanlar Kurulu toplantısına baş-
kanlık edecek. özal, seçildikten
sonra görevi devralmasından ön-
ce Bakanlar Kurulu toplantısına
katılarak veda etmişti.
Özal'ın Başbakanlık ve Anava-
tan Partisi Genel Baskanlığı'ndan
aynlmasından bu yana parti ve
hükümetin en bunalımlı zamanın-
da Bakanlar Kurulu'na katılması
da dikkat çekiyor.
Kıyılara çöp dökene 10 mîlyon
(Baştarafı 1. Sayfada)
için kıyı kenar çizgisinin lespiti zo-
runludur. Kıyı kenar çizgisinin les-
pit edilemediği bölgelerde istem
olması durumunda istem tarihini
izleycn iiç ay içinde kıyı kenar çiz-
gisinin belirlenmesi zorunludur.
Kıyılarda hiçbir yapı yapıla-
maz; duvar, çit, parmaklık, td or-
gii, hendek, kazık ve benzeri en-
geller oluşturulamaz. Kum, çakıl
alınamaz, kazı yapılamaz, kirle-
tici artıklar dökutemez.
İskele, liman, bannak, yanaş-
ma yeri, nham. dalgakıran, köp-
rü, menfez, istinat duvan, fener,
çekek yeri, kayıkhane, tuzla, dal-
yan, tasfiye ve pompaj istasyon-
lan gibi kamu yaranna kullamlan
ve tersane, gemi söküm, su üriiıı-
leri üretim tesisleri yapılabilir.
Kamu yararının gerektirdiği
hallerde uygulama imar planı ka-
rarı ile doldurma ve kurutma ya-
pılarak arazi elde edilebilir.
Uygulama imar planı bulunma-
yan alanlardaki sahil şeritlerinde
belirlenen alanlar içinde yapı ya-
pılamaz. Kamu yaranna kullam-
lan tesisler ile konaklama hariç
günübirlik turizm tesisleri yapıla-
bilir.
Kanun kapsamında kalan alan-
larda ruhsatsız yapılar hakkında
İmar Kanunu'nun ilgiü hükümleri
uygulanır.
Kıyıda ve uygulama imar pla-
nı bulunan sahil şeritlerinde, du-
var, çit, parmakiık gibi engeller
oluşturanlarla kum, çakıl alanla-
Miçotakis
(Baştarafı 1. Sayfada)
Yunanistan'da seçmenler nüfus
kütüklerinin bulunduğu yerlerde
oy kullanıyoı. Bu nedenle büyük
kentler dün bomboştu. 3.5 milyon
nüfuslu Atina'da oy kullanmak
için "memleketine" gidenlerin sa-
yısı 1 milyonun üzerindeydi. Par-
tiler bu amaçla taraftarlan için 38
bin ücretsiz uçak bileti tahsis etti.
YDP bu seçimlerde tek başına
iktidara gelmeyi hedefliyor. Hiç-
bir parti ile koalisyon yapmaya ni-
yeti olmayan Miçotakis, YDP dı-
şında herhangi bir hükümetin ku-
rulamaması durumunda da ülke-
deki genel seçimlerin yinelenme-
sini isteyeceğini açıklamış bu-
lunuyor.
PASOK lideri Papandreu, bu
seçimlerde komünistierle ortak bir
hükümet sekli için ise YDP'den
kopan ya da kopmasını beklediği
"çağdaş unsurlann" da ahnması-
nı arzu ediyor.
SINASP1SMOS ise PASOK ile
ortak bir hükümet kurması için
herhangi bir somut yanıt vermiş
değil, seçim sonuçlarmın açıklan-
masını bekleyen komünistler, ala-
cağı oylara göre hareket edecek ve
PASOK'a büyük bir ihtimalle baa
şartlar koşacak.
300 sandalyelik parlamentoda
151 sandalyeyi çıkaracak olan her-
hangi bir parti ya da koalisyon
şekli, Yunanistan'ın yeni hüküme-
tini üstlenecek ve ülkeyi 4 yıl yö-
netme hakkını kazanacak. Ülke-
nin ekonomi profesörleri, şekli ne
olursa olsun, mutlaka bir hükü-
metin kurulmasına dikkati çeki-
yorlar.
ra 5 milyon TL, moloz, loprak,
.curuf, çöp vb atıklan dökenlere
10 milyon TL, kıvıvı değiştirecek
boyutta kazı yapan, kum, çakıl
alan veya çekenlere 50 milyon TL
para cezası verilir."
ANAP'lılann verdiği bir öner-
geyle mevcut planlı alanlarda 10
metreük sahil şeridinin korunma-
sı, yeni planlanacak alanlarda 20
metrelik sahil şeridinin belirlen-
mesi de benimsendi.
Muhalefet milletvekilleri, yasa-
nın, kıyıların doldurulmasını, cev-
reyi kirletici bazı tesislerin belir-
gin esaslara bağlanmasını ve ne-
relerde yapılabileceği belirlenme-
den izin verilmesini eleştirdiler.
Kıyılar için bir "genel yönetim,"
oluşturulması geıektiğini de dile
getiren muhalefet, Özel Çevre Ku-
rulu'nun da devre dışı bırakılma-
sım eleştiriyor. Tekirdağ milletve-
kili Güoeş Cürseler, yasada
"Patara" gibi "eski kıyılann" da
göz önüne alınarak "kıyı" tarifi
yapılmamasını "eksiklik" olarak
değerlendirdi.
Yasada, "sahil şeridi" uygula-
ma imar planı olan alanlarda ya-
tay olarak 20 metre, uygulama
imar planı olmayan belediye ve
mücavir alan snırları içindeki ve-
ya dışındaki yerleşik alanlarda
çevre düzeni, nazım planı bulun-
sun veya bulunmasın 50 metre,
belediye ve mücavir alan sımrları
içinde ve dışındaki iskân dışı alan-
larda çevre düzeni veya nazım
imar planı bulunsun veya bulun-
masın yatay olarak en az 100 met-
re genişlik olarak tanımlanıyor.
Büyük çatışma: 27 PKKTı
(Baştarafi 1. Sayfada)
bir kişi, ölü ele geçirildi.
Gaziantep Valisi Hüsnü Tuğla-
dan alınan bilgiye gröe, tslahiye il-
çesinin Yeniceli ve Alacalı köyleri
arasında operasyonlannı sürdüren
güvenlik kuvvetleri, bölücü örgüt
üyesi bir kişiyle karşılaştı.
Güvenlik kuvvetlerinden kaça-
rak Yeniceli köyü yakınlarında,
Kanhgöl mevkiinde bir mağaraya
girerek ateş etmeye başlayan bö-
lücü, silahlı çatışma sonucunda
ölü ele geçirildi.
Bölücü örgüt üyesinin üzerinde,
bir adet Kalaşnikof marka rüfek,
4 şarjör, çok sayıda mermi, iki el
bombası, bir el dürbünü ve tah-
rip kalıbı ele geçirildi.
Ölü ele geçirilen teröristin ce-
binden çıkan belgelerden, Suriye
uyruklu olduğu anlaşıldı. Teröris-
tin kimliğinin belirlenmesine ve
bölgede operasyonlara devam
edildiğı bildirildi.
PKK, Hani'de
okul yaktı
Diyarbakır'm Hani ilçesine
bağlı Anar kövüne önceki gece
baskın yapan PKK milıtanlarının
köy ilkokulunu ateşe vererek kaç-
tıkları bildirildi. Yangın sonucu
köy ilkokulunun eğitim veremez
duruma geldiği öğrenildi. Yetkili-
ler yangını çıkaran PKK militan-
larının yakalanabilmesi için ope-
rasyonların sürduğunü açıkladılar.
Öte yandan Diyarbakır-Siverek
karayolunda seyretmekte olan un
yüklü bir kamyon, PKK militan-
ları tarafından kaçırıldı. Kamyo-
nun şoförü ile muavinini serbest
bırakan ve üzerlerindeki 6 milyon
lirayı gaspeden teröristlerin izine
rastlanamadı.
öte yandan Siirt'in Batman il-
çesinde yaşanan kepenk kapatma
eyleminin ardından gözaltına alı-
nan İHD Şube Başkanı Mehmet
Şirin Tekik'in sorgulamasının sür-
düğü öğrenildi. Tekik kepenkleri
zorla açtıran güvenlik güçleri hak-
kında yasal işlemler yapılmasını
ve esnaflann zararlannın karşılan-
masını istemişti.
Aksu: Zorla kepenk
açtırmak suç mu?
Diyarbakır'da incelemeler ya-
pan tçışlen Bakanı Abdülkadir
Aksu, güvenlik güçlerince Bat-
man'da zorla kepenk açtırma uy-
gulaması konusundaki bir soruyu
yanıüarken "Bn caniler vatanda-
şa telefon açarak kattiamcılara yas
tutun diyorlar. Vatandaş bilmediği
için yapıyor. Gerceği öğrenince de
tekrar açıyor. Onlar zorla kepenk
kapattınrken suç olmuyor da biz
zorla açnnnca suç mu oluyor" di-
ye konuştu.
Diyarbakır ve ilçesi Ergani'de
çeşitli açılış törenlerine katılan Ba-
kan Aksu, Güneydoğu'daki son
olaylara değinerek şunları söyle-
di:
"Vatan, insanlık diişmanı bu
caniler hepimizin en büyük düş-
manıdıriar. Dünyanın neresinde
insanın kendi vatandaşını katlet-
mesi görülmuştür? Bunlar önleri-
ne gelen her şeyi istismar ediyor-
lar. Örf ve âdetlerimizi, inançla-
nmızı, dini duygulanmızı. Vatan-
daşlanmızın bunlara itimat etme-
yeceklerine inanıyorum."
T.C.
AFYON C.SÂVCILIĞI
Sayı: 1990/1389 ilam
Afyon Efecik mahallesi nüfusuna kayıtlı olup sucukçuluk imali ve
satıcıhğı ile iştigal eden Kâzım ve Hava Dudu oğlu 1954 doğumlu AH-
MET SEZGİNTÜRK, 25.2.1988 suç tarihinde taklit ve tagşiş edil-
miş sucuk imal edip satmak suçundan dolayı hakkında kamu davası
açılmış olup, yapılan yargılaması sonucunda:
Afyon Sulh Ceza Hâkimliği'nin 26.10.1989 gün ve 684-1100 sayılı
kararı ile TCK'nın 398, 402/1-2, 647/4, maddeleri gereğince 32.000
TL. ağır para, 3 ay meslekten men, 7 gün işyerinin kapatılması ceza-
sına mahkûm edilmiştir. j
TCK'nın 398. maddesi gereğince ilan olunur. 28.3.1990 '
Basın: 21525 i
ANKARA (Cumhuriyet Bıiro-
su) — ANAP'ta liberaller ve mu-
hafazakârlar MKYK toplantısın-
da eylül ayında "erken kongre" is-
teyen Hasan Celal Güzel ve arka-
daşlarına karşı, ocak 1991 tarihi
üzerinde Başbakan Yıldınm Ak-
bulut ile birleştiler.
Bu arada kongre tarihini belir-
leraek için, "teknik komite" oluş-
turuknası, genel merkez yönetici-
lerine, "güvensizlik" olarak yo-
rumlandı. Genel başkan adayla-
rından Mesut Yılmaz, "Bircok ko-
nuda başkanlık divanı MKYK
toplanbsında açıklık getiremedi"
dedi ve komitenin kurulmasının
"güvensizlik" olarak da değerleıı-
dirilebileceğini söyledi. ANAP
Teşkilat Başkanı Orhan Demirtaş
ise bu yorumlara, "MKYK Veysel
Atasoy'un güvenoylaması önerisi-
ni dikkate alraayarak bize olan gü-
venini gösterdi" karşılığını verdi.
ANAP Başkanlık Divanı üyeleri
ve eski teşkilat başkanlarından
oluşan, "teknik komite" kongre
takvimi belirleme çalışmalanna
dün başlarken, bakanlar kurulu-
nun kongre tarihine kadar bugün-
kü yapısını nasıl sürdüreceği tar-
tışmalan da gündeme geldi.
ilk kez yüzüne karşı MKYK
toplantısında "Sizinle bu iş
yüriimüyor" eleştirisi yöneltilen,
Başbakan Yıldınm Akbulut,
"Eger raesele genel başkan degiş-
tirmeks* ben bundan korkmam"
dedi. ANAP'ta kongre tarihinin
yanı sıra Bakanlar Kurulu'nun
kongreye kadar "Nasıl devam
edeceği" tartışmaları başladı.
Günierdir ANAP'ta tartışmala-
ra neden olan MKYK toplantısı-
nın yerinin son anda değiştirilme-
si, parti içi muhalefetin ilk başa-
rısı oldu. Muhalefetin, "Başba-
kanlık Konutu'nda toplanılması-
nın psikolojik etkisinin ortadan
kaldınlması isteği" toplantının
ANAP Genel Merkezi'ne alınması
ile gerçekleşmiş oldu.
Başbakanlık Konutu'ndaki iftar
yemeğinden sonra genel merkez-
de önceki gece yapılan ve sahura
kadar yaklaşık 5.5 saat süren top-
lantının başlangıcında, Güzel yan-
lısı Ankara Milletvekili Mehmet
Çevik konuştu. Çevik, olağan
kongrenin 15 eylülde yapılmasını
içeren 24 imzalı önergesini sunar-
ken özetle şunları söyledi:
"Hükümetimizin ve partimizin
güçsüzlüğü ortada. Bu her gün
partinin aleyhine gelişiyor. Bir an
önce kongre yapılması lazım. Va-
tandaş güçsüz hükümet görmek
istemiyor. (Akbulut'a dönerek) Si-
zinle bu iş yüriimüyor Lider tut-
raadı. Bütün mesele bu."
Çevik'in konuşmasıfıa sinirle-
nen Akbulut, "Problera bensem
en kısa zamanda, yann kongre
yapalım" karşılığını verdi.
Hemen ardından Akbulut, "ts-
terseniz olaganüsiü kongre
yapalım" önerisini getirdi. Kısa bir
süre sessizlik oldu. Güzel'cilerden
Rüştü Kâzım Yüceler, "Sinirlen-
meyin Sayın Başbakan" dedi. Ak-
bulut sözlerini, "Erken kongre laf-
lannda eger mesele genel başkan
degiştirmekse, ben bundan kork-
mam. Yannsa yann, 40 gün son-
raysa 40 gün sonra kongreye
gidelim' biçiminde sürdürdü. Ak-
bulut, sözlerinin sonunda, "Ama
ANAP Genel Başkanı olarak par-
tiye en uygun bir zamanda kong-
re yapılmasını temin etmek benira
görevim" görüşünü belirtti.
Yılmaz'a sataşma
Çevik ve Akbulut'un konuşma-
sından sonra toplantının genel ha-
vası, "erken kongre" olarak orta-
ya çıktı. Gergin bir ortamda ko-
nuşan, Güzel'e yakınlığı ile bilinen
Malatya Milletvekili Talat Zengin,
hükümette ve partide uyum olma-
dığını savunarak Başbakan Akbu-
lut'a döndü ve sözlerini "Sizin ata-
ma yoluyla başbakanlığa getiril-
meniz yanlıştı. Sizin yerinize kim
•tansa şimdiye kadar istifa eder-
di. Sizin bu kadar kalmanız da
b?şan" diye sürdürdü. Zengin, iki
bakanın da istifa ettiğini anımsa-
tarak ANAP Başkanlık Divanı-
nı eleştirdi. Ardından sözü genel
başkan adaylanna getiren Zengin,
"Zaten liderlik ywşı başladı" de-
yince Akbulut, "Partide liderlik
yartşı mı var?" diye sordu. Zengin,
olumlu karşıhk vererek "Adaylığı-
nı açıkca ilan edenler var. Bazıla-
n da köşe yazarlan vasıtasıyla
kendilerini aday ilan ediyorlar.
Analar neler doğuruyor. Hâlâ
açıklayamadılar" biçiminde
konuştu.
Bunun üzerine söz alan eski Dı-
şişleri Bakanı Mesut Yılmaz, "Ta-
lat Bey. beni kastediyor galiba.
Konuşmayacaktım, ama bu sözle-
rin doğru olmadığını belirtmek
istedim" dedi. Yılmaz, kongrenin
erken yapılmasını istediğini, ama
bütçe görüşmeleri nedeniyle ocak
ayında kongre düzenlenebileceğini
savundu.
Bunun üzerine kongrenin ne za-
man yapılabileceği konusunda
teknik bir tartışma başladı.
ANAP Teşkilat Başkanı Orhan
Demirtaş, başkanlık divanının
kongre önerisini anlatırken, kong-
re yapılması için 200 günlük ya-
sal süreye gereksinim duyulduğu-
nu, kasım ve aralık aylarında
TBMM'de yapılacak bütçe görüş-
meleri nedeniyle kongrenin ocak
ayında yapılmasını uygun bulduk-
larını anlaltı.
Devlet Bakanı Vehbi Dinçerler,
kongre konusunda konuşurken,
kongre takviminin belirlenmesi
amacıyla bir komite kurulmasını
önerdi. Dinçerler'in ardından ko-
nuşan genel başkan adaylarından
Hasan Celal Güzel, ANAP'ın bir
"geciş dönemi" yaşadığını, bu dö-
nemin yara almadan atlatılması
gerektiğini anlattı ve "Bakanlar
Kurulu ve başkanlık divanındaki
arkadaşlarımı seviyorum. Ama
bunun böyle gitmeyeceği ortada"
dedi. Güzel, olağanüstü kongrede
söylediklerinin her geçen gün doğ-
rulandığını belirterek erken kong-
re konusunda çeşitli görüşler ol-
duğuna değindi. Güzel sözlerini,
"Bu işi bilen arkadaşlann olduğu
bir teknik komite kurulabilir" diye
sürdürürken Dinçerler, atılarak,
"Benim teklifımi soylüyorsun" de-
di. Güzel, özür dileyerek bu öne-
riyi desteklediğini kaydetti.
Dinçerler, bu kez önerisini,
"Eski teşkilat başkanlan bir ara-
ya gelsin, ayın ll'ine kadar bize
kongre takvimi getirsinier" diye-
rek açıkladı. Dinçerler, "Millet
bizi iyi hizmet yapüsın diye getir-
di. FUanca başkan olsun diye de-
ğil. Zaten genel başkanlık da
münhal degil" dedi. Dinçerler,
bütçe görüşmelerini anımsatarak
kongrenin ocak ayında yapılma-
sından yana olduğunu söyledi.
Hemen yanında oturan Mesut
Yılmaz'a dönen Dinçerler, "Bu
senin dc işine yarar. Senin hazır-
lanmak için zamana ihtiyacın
var" dedi. Yılmaz da "Haklısın"
karşılığını verdi.
Devlet bakanları Hüsnü Do-
ğan, Mustafa Tasar, Mehmet Ke-
çeciler, kongrenin ocak ayında
yapılması yönünde görüş belirtti-
ler. Bu sırada tüzükte yer alan sü-
relerin kısaltılabilmesi konusunda
tartışma çıktı. Ban üyeler, özel-
likle delege sayısının onaylanma-
sı ile ilgiü üç aylık sürenin 10 güne
indirilebileceğini belirtirken Güzel
yanlıları buna karşı çıktılar. Gü-
zel yanlıları, rtızük ve yasada de-
ğişiklik yapraadan sürenin
kısaltılabileceğini savundular.
Yusuf Bozkurt Özal, "Ben de
erken kongreyi destekliyorum"
diye başladığı konuşmasında, sü-
renin kısaltılıp kısaltılmaması ko-
nusunda teknik komite
kurulmasının yararh olacağını, bu
komitenin gerekirse Siyasi Parti-
ler Yasası'nda değişiklik yapüma-
sını isteyebileceğini söyledi. Özal,
öneriyi anlatırken, bir yandan da
bunu MKYK kararı olarak kale-
me almaya başladı. Bu öneriyi
Mesut Yılmaz da destekledi. Meh-
met Keçeciler de Ö^al'ı destekle-
yerek komite kurulmasını istedi ve
erken kongreden yana olduğunu.
ama büyük kongre öncesi kade-
melerdeki seçimlerde iptal olma-
sı halinde bütçe görüşmelerine
rastlayacağını anlatan Keçeciler,
kongrenin ocak ayında yapılma-
sını istedi. Böylece Güzel kanadı
dışında tüm gruplar ocak ayında
kongre istemiş oldu. Bu gelişme-
ler üzerine başkanlık divanının
yanı sıra eski teşkilat başkanlan
Veysel Atasoy, Hüsnü Doğan, Ol-
tan Sungurlu, Cengiz Tuncer ve
Mehmet Keçeciler'in katılacağı
bir komite kurulması kararlaştı-
rıldı. Bu komite kongre takvimi-
ni belirleyecek ve 11 nisan
çarşamba günü yapılacak MKYK
toplantısına sunacak. Komite tak-
vimi belirlenirken, gerekirse süre-
leri kısaltmak amacıyla yasa ve
buna bağlı tüzük değişikliği yapıl-
masını da isteyecek.
Başkanlık divanı tar-
tışması
Söz alan ANAP Genel Başkan
Yardımcısı ve Çevik'in önergesi-
ne imza koyan Halil Özsoy da
başkanlık divanının iyi çalışmadı-
ğı görüşüne katılarak kendisinin
de yer aldığı divanı istifaya davet
etti. Özsoy, "Heyecan yok. Uyum
yok. Ben de bu divanla birlikte
çalışamıyonım" dedi. özsoy'un
bu sözlerini, bazı MKYK üyeleri,
"Bravo" diyerek desteklediler.
Güzel yanlısı Zonguldak millet-
vekili Veysel Atasoy da konuşma-
sında, partinin sıkıntısının
BATI TRAKYA
Asker gölgesiBinlerce asker oy kullanmak üzere Batı
Trakya'yagönderildi. Askerlerin fotoğraflarını
çekmek isteyen Hürriyet ve Milliyet muhabiri
polis tarafından engellendi. Filmleri yakıldı.
ZAFER ARAPKİRLİ
— Geçen yıl, yığmışlardı hep-
sini. Hatta aynı askeri köy köy,
GÜMÜLCİNE T— Batı Trakya- sandık sandık dolaştınrlarmış.
— Yapmasalar barda genel olarak seçimlerin sakin
geçmesine karşın birkaç da tatsız
olay yaşandı. Bu tatsız olaylan ya-
şayanlar, oradaki azmlık üyeleri
değil, Türkiye"den gelen bazı mu-
habirler oldu. Bunlardan Hürriyet
gazetesinin Edirne muhabiri Liit-
fi Karakaş ile Milliyet muhabiri
Sema Emirogln bölgedeki asker-
lerin fotoğraflarını çekerken sivil
polisler tarafından engellendiler.
Filmleri ellerinden alınarak yakıl-
dı. Lütfi Karakaş karakola götü-
rülerek göz hapsine alındı. Ancak
milletvekili adayı Sadık Ahmet-
in polis nezdindeki müdahalesin-
den sonra serbest bırakıldı. Batı
Trakya'daki seçimlerin hukuka
uygun bir şekilde sürüp sürmedi-
ğini gözlemek için yabancı göz-
lemciler Gümülcine ve lskeçe böl-
gesine geldi. Bunlar Belçika'dan
Avrupa Konseyi azınlıklar uzma-
nı Dr. ¥vo Peeters, Norveç*ten - Köyıüler kapıda, bir jandan da
Helsinki Izleme Komitesi üyesi < gözleri yolda Dr. Sadık Ahmet'i
Björn Funnemark, Danimarka- bekh'yorlar. 30 martta tahliye olan
Türk azınlık lideri, bağımsız mil-
yıne
400 hanelik Büyük Sirkeli kö-
yünün iki okulundan birinin
önündeyiz. Okulun kapısında el-
lerinde G-3 tüfekli askerler, kadın-
lar, yaşlılar, gençler bekleşiyor.
Isimlerine göre ayrı kuyruklara
sokulmuş köylüler bir an önce gi-
rip oylarını kullanmak istiyorlar.
Askerlere yanaşıp sonıyoruz:
"Günaydın, nasıl gidiyor oyla-
mı?" Nereden geldiğimizi, mü-
kemmel bir îngilizceyle soran ast-
subay, oylamanın olaysız ve seri
şekilde yapıldığını anlatmaya ça-
lışıyor. Fotoğraf çekme isleğimizi
memnunlukla kabul edip hatta çe-
kingen davranan askerleri "Yok
bir ş«y" diyerek rahatlatıyor. Yu-
nanlı astsubay, "Ne düşünüyorsu-
nuz bu işlerle ilgili?" diye sorma-
yı ihmal etmiyor. tyi olur inşallah,
dilekleriyle sohbeti sürdürüyoruz.
dan ise Helsinki tzleme Komitesi
Başkanı Erick Siesby' den olu-
şuyordu.
Eric Siesby, Batı Trakya'daki
seçimlerle ilgili dünkü gözlemle-
rini aktanrken, çok sa>nda Yunan
askerinin özelhkle Gümülcine'ye
oy kullanmak üzere kaydırılma-
sını kınadı. Siesby, "Yüzlerce özel
otobüsün bu amaçla kiralandığı-
nı duydum. Gümülcine kent mer-
kezinde bazı köylerde gezerken
çok sayıda kadının sandık kurul-
lan önünde sabahın erken saatle-
rinden itibaren bekletildigini, bu-
na karşın onların önünde çok sa-
yıda askere oy kullandınldığını
bizzat gördüm. Köylerin birinde
üstelik askerlerin zaman çalmak
için yavaş oy kallandıklanna da
tanık oldum" dedi.
Bu durumu görüntülemek ister-
ken kimliğini bilmediği şahıslar-
ca da engellendiğini anlatan Eric
Siesby, "Bu açıkça seçimlerde
azınlığa karşı engelleme yapıldı-
ğına işarettir. Çünkü, bu bölgede
azınlığın haklannı cesurca savu-
nan Sadık Ahmet gibi bir aday
var. Onu seçtirraemek için oy ba-
rajının yükseltilmeye çahşıldıgını
sanıyoruz" diye konuştu. Siesby,
Türkiye'nin Batı Trakya'daki
azınlık sorununa ilgisini de bölge-
deki güç savaşımının bir parçası
olarak nitelerken "Tabii ki bu ta-
Uhsiz bir durum. Azınhğın sorun-
lanna çözümün yolu bu değil"
ifadesini kullandı.
Helsinki İzleme Komitesi üyesi
Funnemark, görüşlerini sormamız
üzerine "Askerierin bölgeye gön-
derilerek oy kullanmalannın sag-
lanması düşündorücii ve endişe
vericidir" şeklinde konuştu. As-
kerlerin burada oy kullanması, oy
sayısını arttırdığından barajı yük-
seltiyor.
Dün ziyaret ettiğimiz Gümülci-
ne'nin merkeze 24 km. uzaklıkta-
ki Büyük Sirkeli (Yunanca adıyla
Filira) köyü bir puslu, ama sıcak
nisan sabahmda daha yine seçim
için uyandı. Genç, yaşlı kadın er-
kek büyük Sirkeli halkı sandığa
oylarını Sadık'a vermek için
koştular.
Herkes Sadık Ahmet'ten, seçi-
min sonucundan daha çok gelen
askeri konuşuyordu.
— Bu sefer çok gelecekmiş.
— Yok be yahu bu sefer az gön-
derirlermiş.
— Yalnızca iki pulman (otobüs)
gelecekmiş.
letvekili seçilmeyi beklediği ken-
di köyündeki sandıkta oy kullan-
maya geliyor. Büyük Sirkeli köy-
lüleri Türkiye"den basının gelme-
sini ve seçimleri izlemesini mem-
nunlukla karşuıyorlar. Ardı arkası
gelmez sorular, yorumlar, seçim
öyküleri yağmuruna tutuluyoruz.
Sorular Türk basınından, Batı
Trakya'daki olaylardan, Yunanis-
tan'dan, Özal'dan Fenerbahçe'ye,
Beşiktaş'a dek uzanıyor.
10 yasmdaki Büyük Sirkeli kö-
yü öğrencisi küçük Zafer Fener-
bahçe formasıyla sandık başı kuy-
ruğunun arasında dolaşıyor. "Fe-
ner'in son maçını" soruyor o da.
Sadık Ahmet ve tbrahim Şerif'in
yargılanmaları ve geçen ayın so-
nunda tahliyeleri Batı Trakya
Türk azınlığını daha bir kenetle-
miş bu kez gerekirse birden fazla
adayını seçtirmeye kararh hale ge-
tirmiş görünüyor.
Yunanistan'da seçim kampan-
yalarımn canlılığı önceki gece bo-
yunca tüm partilerin ve adayların
"son tnr" propagandaJanyla so-
na ermişti.
Batı Trakya'nın tüm köy ve ka-
sabaları dün seçim ve daha da
önemlisi oy kullanmak için bölge-
ye kaydırılan askerierı konuştu.
Herkes aklı yettiğince, dili döndü-
ğünce oylamaya etkisini tartışıyor-
du. Otobüsler gelip gitti, köylüler
sandık başlanna her zamankinden
daha erken, daha bir coşkuyla ko-
şup oy attılar. Gece, geç saatleıe
kadar oylamanın sonucunu, aday-
ların şansı henüz belli olmamıştı.
Ancak Batı Trakyalı yine de gele-
ceğe umutla bakmak istiyor ve ge-
rek kendi bağımsız milletvekilleri
gerekse Yunanistan'da yeni oluşa-
cak yönetimden çok şeyler bekli-
yor.
2.tnr da
(Baştarafı 1. Sayfada)
ki iktidar partisi Macaristan Ko-
münist Partisi'nin ılımlı kanadının
kurduğu Macaristan Sosyalist
Partisi ve Genç Demokratlar Fe-
derasyonu katılıyor. Sosyalist Par-
ti'nin 4. sırada gittiği bildirildi.
Bağımsız Küçük Mülk Sahipleri
Partisi birinci turda yüzde 11.73,
Hıristiyan Demokrat Halk Parti-
si yüzde 6.46, Macaristan Sosya-
list Partisi yüzde 10.89, Genç De-
mokratlar Federasyonu yüzde 8.95
oranında oy almışlardı.
kaynağının ANAP Başkanlık Di-
vanı olduğunu savundu. Atasoy,
divanın iyi çalışmadığını, partide
herkesin Bakanlar Kurulu ve baş-
kanlık divanında revizyon beklen-
tisi içinde olduğunu savundu.
Özellikle Teşkilat Başkanı Orhan
Demirtaş'ı suçlayan Atasoy, De-
mirtaş'ın, "işi götüremedigini, et-
kisiz kaldığım" belirterek tüm
başkanlık divanının istifa etmesini
istedi.
Özsoy ve Atasoy'un bu sözle-
rine Başbakan Akbulut'tan yanıt
gelmedi. Daha önce bu konunun
gündeme geldiği zamanlaı sert
tepki gösteren Akbulut'un bu kez
sessiz kalması eleştirilerin bir bö-
lümüne karşı çıkmadığı yorumla-
rına yol açtı. Ancak Özsoy ve
Atasoy^un konuşmalanm tamam-
lamalarının hemen ardından çay
servisinin başlamasının da "konu-
nun geçiştirilnıesinde etken
olduğu" savunuldu.
Toplantının sonuna doğru Ba-
lıkesir milletvekilleri Ismail Dayı
ve Necat Tuncsiper arasında tar-
tışma çıktı. Dayı, konuşmasında
Balıkesir Merkez tlçe örgütü'nü
savunurken Tuncsiper, sinirlene-
rek bağırdı. Dayı, "Seni ben lis-
teye koyup milletvekili yaptım"
deyince, Tuncsiper de "Sen kim-
sin, seni il başkanı yapan benim"
karşılığını verdi. Balıkesir'e par-
ti müfettişi olarak giden Alaattin
Fırat da her iki tarafın barıştırıl-
masıru istedi. Uzun süre tartışan
Tuncsiper ve Dayı birbirlerine iliş-
kin iddialan gündeme getirdiler.
Akbulut'un uyarılarına rağmen
süren tartışmayı Yusuf Bozkurt
Özal bağırarak sona erdirdi.
MKYK toplantısı sonrasında
Akbulut, bir basın toplantısı dü-
zenledi. Akbulut, alınan kararları
şöyle açıkladı:
"Bugün (önceki akşam) yapı-
lan partimiz MKYK toplantısın-
da şu kararlar alınmıştır: Kongre
döneminin 8.4.1990 tarihinden iti-
baren (dün) başlablması. İlçe ve
il kongreleri ile delege ve belde se-
çimleri dahil büyük kongrenin hu-
kuk sistemimizin elverdiği en kısa
zamanda yapılabilmesini sağla-
mak maksadıyla ve bu kongreler-
de oy kullanacak üyelerimizin
belirlenmesi amacıyla MKYK
üyelerinden 5 kişilik bir komite-
nin başkanlık divanınca hazırla-
nacak kongre takvimi çalışmalan
için tavsiye niteliğinde çalışma
yapmasına karar verilmiş bulun-
maktadır. Bu komite üyeleri Vey-
sel Atasoy, Hüsnü Doğan, Oltan
Sungurlu, Mehmet Keçeciler ve
Cengiz Tuncer'den oluşmakta-
dır."
Akbulut, daha sonra Başba-
kanlık JConutu'nda bazı MKYK
üyeleriyle birlikte sahur yemeği
yedi.
Toplantıda alınan kararları de-
ğerlendiren Teşkilat Başkanı Or-
han Demirtaş, teknik komite
kurulmasının "MKYK'nın baş-
kanlık divanına güvensizlik
gostermesi" yoruınlanna katılma-
dığını söyledi. Demirtaş, Cumhu-
riyet muhabirine şunları söyledi:
"MKYK toplantısında biz 200
güne ihtiyaç olduğunu anlattık.
Bazı arkadaşlar da sürenin kısal-
tılabileceğini savundular. Bunla-
rın içinde genel merkezde
çalıştığını iddia eden arkadaşlar
da var. Biz de erken kongre isti-
yonız. Ama bazı arkadaşlanmız
erken kongre diye spekülasyon
yaparak kendilerini kamuoyunda
diri (ulmaya çalışıyorlar.
Toplantıda Veysel Atasoy, baş-
kanlık divanı için güvenoylaması
istedi. MKYK bu oylamaya gerek
görmeyerek bize güvenini göster-
di." Yılmaz ise Cumhuriyet
muhabirinin, "Komitenin kurul-
ması, başkanlık divanına bir gü-
vensizlik gösterisi olarak
yorumlanabilir mi?" sorusuna,
"Komile kurulmasını ben öner-
dim. Oybirliğiyle kabul edildi.
Başkanlık divanı birçok konuda
açıklık getiremedi. Güvensizlik
olarak da yorumlanabilir" yanı-
tını verdi.
Yılmaz, genel başkan adaylığını
ne zaman açıklamayı düşündüğü
sorusunu ise "Hele bir kongre ta-
rihi belli olsun" diyerek yarutladı.
(Baştarafı 1. Sayfada)
lı yorumladılar. Bir yetkili, "Ba-
şından beri dnayetin arkasında şe-
riatçı bir örgütün bulunması ola-
sılıgının değeriendirildiğini ve bu
yönde bazı ipuçlan elde ettikleri-
ni, ancak henüz kesin kanıtlanmış
bir sey bulunmadığını" söyledi.
Siyasi şubenin bir yetkilisi ise
Hürriyet'e yaptığı ve bazı gazete-
lerde de yayımlanan açıklamasın-
da şu iddialan öne sürmüştü:
"Polis, katillerin yurtdışına kaç-
Oğını belirledi. Emeç'i şeriatçıla-
nn öldürdüğü kesiniesti. Cinayet-
ten sonra 100 kişiyi sorgnlayan po-
lis, şeriatçı örgütün adını gizli tu-
tuyor."
Emniyet Müdürü Hamdi Arda-
lı, Hürriyet'teki haber konusunda
ayrıntılı bilgi vermek istemedi ve
ancak şöyle konuştu:
"Biz hiç kimseye böyle bir bil-
gi vermedik. Ne örgütün tespit
edildiğini, ne de yurtdışına çıktı-
tt şeklinde bilgi vermedik. tstan-
bul'daki üsl düzey yetkili benim.
Ben de böyle bir bilgi vermedim.
Benim bilgim olmadan başkasımn
vereceği bilgi de geçerli değildir,
doğru değildir. Tahkikal sürüyor.
Üç özel ekip durmadan çalışıyor-
lar. Her durumu değerlendiriyor-
lar. Gaye sonuç elde etmek. Biz dc
bunun için çalışıyor, elimizden ge-
leni yapıyoruz."
Gazetelerde yer alan haberler-
de, açıklamayı yaptığı belirtilen
"üst düzey yetkili"nin, cinayeti
aydınlatmanın emniyet örgütü
için bir "gurur sorunu" olduğu
şeklindeki sözleri konusunda ise
Ardalı, "Bizim bütün hizmetleri-
miz bir onur meselesidir. Yalnız
Emeç'in katillerinin yakalanma-
sı değil" dedi. Ardalı konuyla ii—
£İli kimseye bilgi vermediğini yi-
neleyerek, "Biz hiç kimseye böy-
le bir bilgi vermedik diyorum.
Kaç kişinin ifadesinin alındığını
şu anda söylemem mümkün değil.
Ama çok kişiyi sorguladık. Takip
altına aldığımız kişiler var" diye
konuştu.
Pazarcık
(Baştarafı l. Sayfada)
belediye baskanlığı secimi dün ya-
pıldı. Bir süredir siyasi parti yet-
kililerinin karargâh kurduğu ilce-
de dün yapılan seçünde geçerli sa-
yılan 36 sandıktaki 8693 oy'dan
3038'ini alan SHP adayı Memiş
Özdal belediye başkanlığına seçi-
lirken, DYP'li Ali Bozdağ 2848
oy aldı. 26 Mart yerel seçimlerin-
de başkanlığını kazanan ANAP'-
ın oylarında ise düşüş oldu.
ANAP adayı Mahmut Aras se-
çimde 2293 oy alabildi. Seçime
katılan diğer partilerden MÇP
460. RP 39, SP 15 oy aldı.
Sonuçlann açıklanmasının ar-
dından partililer tarafından
omuzlarda taşınan SHP'U yeni
belediye başkanı Memiş Özdal,
"tlceme en iyi hizmeti vereceğim-
den kimsenin kuşkusu olmasın"
dedi.
Oy kullanma işlemi sırasında,
15 ve 19 numaralı sandıklarda iki
kez oy kullandığı belirlenen Meh-
met Pınarbaşı (30) adlı kişi, sucus-
tü yakalandı. Nöbetçi mahkeme-
ye çıkarılan Pınarbaşı, tutuklan-
dı. Seçimler sırasında mükerrer oy
kullandığı öne sürülen üç kişi de
gözaltına alındı.
Pazarcık'ta 26 Martta yapılan
seçimlerde ANAP adayı Mehmet
Emin Ankoğlu, 2746 oy alarak
başkanlığa seçilirken, SHP'ye
2500, DYP'ye 2311, MÇP'ye 128,
RP'ye ise 48 oy çıkmıştı. Dünkü
seçimlerde ANAP ve RP'nin oy-
larında gerileme, SHP, DYP ve
MÇP'nin oylarında ise artış oldu.
Peşin
(Baştarafı 1. Sayfada)
eski Bakanı Prof. Ekrem Pakde-
mirli tarafından hazırlanan eski
vergi tasansından önemli farkhlık-
ları bulunduğu belirtiliyor.
Kahveci'ye yakın kaynaklardan
sızan haberlere göre yeni tasanmn
yasalardaki boşluklan tıkayıa yö-
nü ağır basacak. Böylelikle bir
yandan vergi kaçağı önlenmeye
çaiışılırken diğer yandan da hiç
vergi toplanamayan kesimlerden
vergi almmaya çalışılacak.
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
(Baştarafı 2. Sayfada)
reğince, bildiklerimi ve inandıklarımı dahi, diğer bilenlerle test
etmeye, ilgili grupları, toplumu ve milleti temsil eden kişi ve ku-
ruluşlara danışmaya, onlarla anlaşmaya, uzlaşmaya çalışan yö-
netim anlayışına sahip bir bakan olarak, Yüksek Öğretim Kanu-
nu'nda yapılacak değişıkliğin, özellikle YÖK ve üniversitelerimizin
görüşünü almadan hazırlanmasını uygun görmem mümkün de-
ğildir.
Milli Eğitim Bakanı olarak şunu özellikle belirtmek isterim ki,
Bakanlığımızca oluşturulmadan hükumete tasarı sunulamaz. Do-
layısıyla YÖK konusunda görüşlerini alacağım akademik çevre-
lerin gereksiz yere tedirgin olmamaları gerekir. Üstelik YÖK, Tür-
kiye'nin şu anda birinci derecede önem arzeden bir problemi
değildir. Bugüne kadar, yönetmeliklerde yapılan pek çok deği-
şiklikler yanında, sadece 2547 sayılı kanunda 8 yılda yapılan 15
değişiklikle sıkıntıların önemli bir kısmı giderilmiştir. Bu, hiçbir
sıkıntı kalmadığı anlamına gelmez şüphesiz. Bunları da gideri-
ci düşünceler ve görüşler hemen hemen her gün kamuoyuna
sunulmaktadır. Bu problemleri de gidermeye mecburuz. Ancak
nasıl ve ne zaman meselesi, politik tercih meselesidir. Bunun
da yeri, önce Milli Eğitim Bakanlığfdır. Yetkisi de sorumluluğu
da hükümet içinde Milli Eğitim Bakanı'na aittir.
Yükseköğretim kurumlarında yapılacak bir düzenleme, çatış-
mayı, kutuplaşmayı. zıtlaşmayı doğurmadan, bu alanda huzur-
suzluğa, güvensizliğe ve verimsizliğe yol açmadan, bilimsel ve
demokratik yöntemlerle yaptlacaktır. Bakanlıkça yapılacak bu ça-
lışmalar ise önce icrada nihai yetkili organ olan hükümette ele
alınacaktır. Sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kesinle-
şecektir."
Sayın Akyol'un İlgisine teşekkür ederim. Bilmem 800 bilim ada-
mı Sayın Milli Eğitim Bakam'nın YÖK tasarısı ve yapılması dü-
şünülen değişiklikler konusundaki açıklamalarına, yorumlarına
katılacaklar mı? Sayın Akyol'un dediği gibi YÖK, Türkiye'nin şu
anda birinci derecede önem arzeden bir problemi değil mi? Ben-
ce çok çok önemli bir sorun. YÖK konusundaki değişiklik öne-
rılerine karşı 800 bilim adamının duyduğu güvensizlik ve kuş-
ku, YÖK sorununun 'birinci derecede bir önem' taşıdığını gös-
termiyor mu?