Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/14 HABERLERİN DEVAMI 3 NİSAN 1990
Havanda Su Dovmek...
(Baştarafı 1. Sayfada)
rılarla dorukta buluşmaya herhalde gerek
yoktu.
Her şeyden önce, üç parti (iderinin ülke ve
devlet bütünlüğü konusunda aykırı düşünce-
ler taşıyabileceklerini kimse aklından bile ge-
çirmezdi.
Aynca, üç partinin genel başkanları, da-
ha 12 Mart 1990'da TBMM Başkanı Kaya Er-
dem'in başkanlığında bir araya geldıkleri za-
man da aynı noktada birleştiklerini açıklamış-
lardı. Onun için, daha aradan bir ay bile geç-
meden ikinci bir zirveye neden gerek duyul-
duğu sorulabilir.
Yine tetevizyon açıklamasında Sayın Özal
diyor ki:
"...hükümeîin bu partilerimizce ellerinden
geldiği nisbette destekleneceği sözünü söy-
lemiş bulunmaktadırtar."
Acaba cumhurbaşkanı, bu noktayı belir-
lemek için toplamış olabilir mi zirveyi?
Eğer öyleyse, kendisini gereksiz zahme-
te sokmuş olmalıdır. Zira, yine 12 Mart 1990
Meclis Zirvesi'nde muhalefet, terörle müca-
delesinde iktidara, demokrasi ve insan hak-
lart çerçevesinde her türtü yardıma hazır ol-
duğunu açıklamıştı.
Sayın Özal'ın açıklamasında bir cümle da-
ha var:
"Siyasi parti liderierimiz, erken seçimle il-
gili olarak da görüşlerini tekrar ortaya koy-
muşlardır. "
Bu da biliniyordu.
Dün Çankaya'da olduğu gibi, üç hafta ön-
ce Meclis çatısı altındaki zirvede de muha-
lefet liderleri bir an önce erken seçimi savun-
muşlar, başbakan da karşı çıkmıştı.
İşte bu kadar.
3.5 saatlik Çankaya Zirvesi böytece özet-
lenebilir.
Peki, o zaman dünkü zirve neden
toplandı?
Sorunun yanıtı şu olabilir:
Sayın İnönü'yle Sayın Demirel'in Sayın
Özal'la buluşmalarının görüntüsünü televiz-
yon ekranlanndan ve gazete manşetlerinden
milyonlara iletmek için...
Çok mu basite indirgendi?
Sanmıyoruz.
Kamuoyunda dikkati çeken kuşku gerçek-
leşmiştir. Somut hiçbir sonucu olmayan Çan-
kaya Zirvesi'ni, Cumhurbaşkanı Özal, ken-
di siyasal çıkarma dönük olarak kullanma be-
cerisini göstermiştir. Kendisini seçildiğinden
beri muhatap almayan ve ilk fırsatta cumhur-
başkanlığına son vereceklerini sürekli ilan
eyleyen muhalefet liderlerini Çankaya'da hu-
zuruna çıkartmayı bilmiştir.
Sayın Özal, kendisine ne ölçüde güveni-
lebilecegini bir kez daha sergilemişttr.
Geçelim.
Sayın muhalefet liderlerine gelince...
Zirve çağrısına "evet" demenin kaçınıl-
mazlığıyla, zirveden çıkan sonuç bırleştiğin-
de, siyasal inandırıcılıklarının bu durumdan
olumsuz yönde etkilenmediğı söylenemez.
Türkiye, bugün gıtlikçe derinleşen bir bu-
nalımı yaşamakta.
Neden?
Bu soru işaretinin gösterdiği kişi Sayın
Özal'dan başkası olamaz.
26 Mart 1989 yerel seçim yenilgisine kar-
şın, erken seçimi bloke eden kendisidir; her
türlü uzlaşmayı reddedip, yüzde 20'lik oy
desteğine sahip iktidar grubunun oylarıyla
Çankaya'ya çıkan da yine kendisidir.
Bugün darmadağınık bir hükümet ve dar-
madağınık bir iktidar partisi ortalıktaysa, cö-
zülmenm eşiğindeki bu kurumiann arkasın-
da kim var?
Dün Çankaya'dan çıkan sonuca bakarak
diyoruz ki: Gelecekte yine ille de bir zirveye
gerek olursa, bunu Köşk yerine Meclis çatı-
sı artında yapmak, özellikle muhalefet açısın-
dan daha inandırıcı olacaktır.
Zirvede somut sonuç yok
CUNEYT ARCAYUREK yazıyor
(Boftorafi 1. Sayfada)
toptantılan sürdürebilirse, kuşku-
suz, yediyıl, muhatefetinoncasa-
vına karşın yukarıda kalmayı ba-
şaracağını biliyordu. Bir ileri bir
geri gkjip gelerek sonunda TÖ'-
nün Köşk'te kalmasının "ulusal
bir sorun" olduğunu kabul ettire-
bilir, çeşrtli manevralarladilediği
gibi -hatta dün yaptığı gibi- uçağa
atlayarak haftanın bir iki gününü
İstanbul'da geçlrebilirdi.
Partilerin, ülkenin bütünlüğü-
ne, teröreveGüneydoğu'daki eş-
kıyalığa duyarlı oldukları sanki
dünkü zirvedeortayaçıkmıştı. TV,
aldığı buyruğa uygun davranıyor-
du. Oysa Güneydogu olaylarını
küçümseyerek öne sürülenleri
abartılı bularak inönü ile Demirel'-
in uyarılarına kulaklarını tıkayan
TÖ ile hükümetine, 22 Şubat
90'da Meclis'teki gizli gorüşme-
lerde. daha sonra 12 Mart 90'da
Meclis Başkanı'ylayapılan zirve-
de tam bir güvence ve destek ve-
rilmişti.
Bu gûvenceler verilirken TÖ,
çağndan iki gün önceGüneydoğu
olaylarının abartıldığını soylüyor-
du. Dün ise, ne abartı kaldı ne de
yeni, kesin işbitirici bir önlem du-
yabildi kamuoyu. Ülkenin bütün-
lüğü üzerinde titrediklerini birçok
kez açıklamış olan muhalefet,
sanki ilk kezbu duyurumdabulu-
nuyormuş, TÖ, "fikir birliğini"
saglamış, büyük bir iş yapmış gi-
bi, ekran bu yolda yayın yapıyor-
du. TV, muhalefet liderlerinin söy-
lediklerindenTÖ'nün işinegelen
cümleleri veriyor, böytece asıl an-
lamları yozlaştırıyordu.
Dün, Çankaya'da kimler var-
dı?.. İki muhalefet ile iktidarpartisi
lideri ve Başbakan. Güneydoğu'-
daki gelişmeteri TÖ anlatıyor, Ak-
bulut sanki hükümet başkanı de-
gil de öteki liderler gibi "icraatın
dışında'' bir parti başkanıymış gi-
bi bu açıklamaları dinliyordu. İcra-
nın asıl sahibi Akbulut, konuşmu-
yor, Güneydoğu'yu TÖ, ta Os-
manlı döneminden bugüne dek
anlatıyor, 1984'tebaşlayan kan-
seri 1990'laragetiriyor. Cizre'de,
Nusaybin'de halkın eylemlere ka-
tılımlarını fazla büyütmemek ge-
rektiğinegeliyordu. İnönü ile De-
mirel, ANAP iktidarı boyunca gi-
derek azgınlaşan olayları bugün
başlamış gözüyle irdeleyen bu
açıklamalan, "TÖ'nün Güneydo-
gu'daki gelişmelere, yedi yıl ge-
rekli önemi vermediğini, şimdi de
küçültmeyeçalıştığım" söyleye-
rekyanıtlıyordu.
İdamlar...Korucular..
Zirveden, hem bölge için yeni
önlemler hem de seçimin gerek-
liliği çıkacak sanılıyordu. Oysa
TO; önlem, en azından görüş bil-
dirmiyor, sadecekimi "düşünce-
ler" sıralıyordu Bu
"düşüncelere" göre: (A)- Millet-
vekillerinden dokunulmazlıklan
kaldırılması gerekenler için Mec-
lis'te gerekli işlemi yapacaklardı.
(B)- İdam cezalannı otomatik ha-
le getiren yasayı bir an önce çıka-
racaktardı. (C> Korucuları sürekli
hale getireceklerdi.
Muhalefetin "önlem" diye di-
renmesini kırmak için TÖ, Milli
Güvenlik Kurulu'nu yeniden top-
layabileceğini söylüyordu. Hatta,
-örneğin Demirel'e egemen olan
kanıya göre- askerler, "siyasal
partiler arasında fikir birliği"nin
belirginleşmesini istemiş olabilir-
lerdi. Liderlere yüreklerine serin
sular serpecek hiçbir önemli ön-
lem söylemeyen TO, MGK'dan ki-
mi tavsiye kararlan çıkabileceği-
ni duyumsatıyordu.
Demirel ve İnönü ne
dedi?
Ne sıcak takip ne Bekaavadisi-
ni perişan etmek ne de komşu ül-
kelere karşı ciddi yaptırımlar...
Hjçbiri söz konusu olmadı.
TÖ, açıklamalarında, "Son
günlerde 147 kişi çetecilerden, 8
kişi güvenlik güçlerinden öldü"
diyordu ki Demirel, "Vaziyetaşa-
ğıyagidiyor diye rakamsal bikjile-
re gitmeyin" demek zorunda
kaldı.
İnönü, koruculara karşı çıkryor-
du, Demirel de aynı çizgideydi.
HattaOlağanüstü Hal Valiliği'yie
"Güneydogu nun üstesinden ge-
linmeyeceğininanlaşıldığY'açık-
ça TÖ'nün yûzüne söylendi.
Cizre'de, Nusaybin'de, hatta
BAŞKENTTENAHMETTAN
(Baftarafı 1. Sayfada)
madan önce de nkirleri ve zikirleri
birdi. Oturup kalktıktan sonra da...
Dün iftar saatine yakın düzenle-
dikleri basın toplantılannda ikisi de
"tatmin obnadık" derken, birazözal
tarafından "istifade edilmiş
olmanın" burukhığunu yansıtıyor-
lardı. Araa ülke bütünlüğü acil tehdit
altında denerek devletin en yüksek
katından ve de Milli Güvenlik Kuru-
lu'nu arkasınaalarak yapüan bir cağ-
nya "hayır" denemeyeceği de bir
başka gerçekti. Bu nedenle, İnönü
için de Demirel için de dünkü zirve ba-
kımındansöyleneoektek cümlevardı:
"Galip sayıbr bu yolda maglup"
Evet, Cumhurbaşkanı için maksat
hasıl olmuştu. Bundan üç hafta önce
Çetin Emeç'üı katledilmesinin yarat-
tığı karambolde Meclis Başkanı'nın
düzenlediği zirvede, devre dışı kal-
mışüğının rövanşını özal böylece al-
mış oldu.
Demirel, özal'ın çağnsı ile ilgili
"kuşkulanma" doğrulandıgını haklt
olarak söylemedi. Böylebirşey.ipleri
koparmak ve devleti zor dunıma sok-
makolacaktı. Bu nedenle "Benastn-
da ostümedöfcaiyaplım. Otayn dur-
dnnılmasuıazemcekatkıdabahıııa-
bilccekse ben ondan lutçnuHbın" de-
mekleyetindi.
Ama aıdından, Özal'ın çağnsında
belirttiği "MGK'nıa beliriedigi ön-
lemleri göröfnıe ımacının" gerçek-
leşmediğini bir soru üzerine açıkladı.
Soruşuidi:
"Size MGK'da atanacak tedbirier
hakkında bflgi verildi mi?"
Demirel'in yanıtı ise şöylc oldu:
"Tedbirier hakkında deftil de bir
lakım döşancdertaakkındabflgi ve-
rildi..."
Beş gündür meraklabeklenen Çan-
kaya Zirvesi ve acil önlemlerin görü-
şülüp bir an önce hayata geçirilmesi
beklentisi, demek ki "bir takım dü-
şnnceİMİn aktanlraası" içindi.
Bu düşunceler, 6 hafta önce yapı-
lan Meclis'teki gizli görüşmede, 3
hafta önce Meclis Başkanı başkanlı-
ğında düzenlenen zirvede ortaya kon-
muştu. Bu geçen süre içinde muhale-
fet, Güneydogu olaylanna, terör ko-
mısuna olan desteğini devletten çek-
memişti.
O halde bu zirvenin farkı ne?
Demirel'in bu soruya yanıtı, biraz
muzipçe. Ama bu muaplikte bunık-
luğunu ortaya koyuyor adeta..
Demirel diyor ki "camm (mesajı)
bir de Çankaya'da verdik. Ne var
baada? Rakım farkı var. 864 ya ora-
9..."
İnönü 'ye gelince.
SHP lideri İnönü deÖzal'ınçağn-
sının bir rövanş almaniteliği taşıdığını
açıklamalannda istemese de yansı-
tıyordu.
tnönü'ye sonılan soru çok netti:
"Özal, denildı,birdaha böyleçafn
yapsa gider misiniz?"
Yanıt, lnönü'denbeklenmeyecek
kadar kaçamak:
Tiirkiye Cumhuriyeti'nin vaUnı
i U i i i b t ü İ i U i i d i
ren önemli mesele buydu. Başka
yok."
SHP lideri, özal'ın cağnsının bu
içerikte olacaksa, bir daha yinelen-
metnesinitemenni ediyor gibiidi. Za-
ten bu temennisini, Çankaya'daki
toplantımn sonunda "Üç ay sonra
benzeri bir toplantı yapalun mı" di-
ye soran Özal'a "Yok.. yok" diyerek
kendi usulü içinde belirtmişti.
Dünkü toplantıdan çıkan somut
sonuç nedir?
Somut sonuç, tnönü ve Demirel'•
in"protesjopoötikag"nı Özal'ın us-
tahkladeldiği degildir. Çünkü, "ben
prolesto politikamı dddirmem" di-
yerek böyle bir toplantıya kaulmasa-
lardı, o zaman ülke bakımından so-
mut bir tehlikeortaya çıkardı. O teh-
like özal'ın inatlaşmasının muhale-
feti deetkisine almış olduğu idi.
Dünkü zirve ile böyle bir tehlikenin
söz konusu olmadığı, aksine muhale-
fetin iktidardançok daha sonımlu ve
dayanışma içinde olduğu ortayaçıktı.
Dryarbakır'dahalkaçıkçaeyleme
geçmişti. TÖ, üslubu içinde bu ir-
delemelerı de abartılı buluyor gi-
biydi. Nitekim Demirel, "Yeni ted-
birier düşünmek lazım" dedi.
"Bugün bir Cizre, yann on Cizre'-
ye çıkarsa ne olacak" diye işin
gerçek vahameti TÖ'ye, konuş-
maları bir parti lideri gibi dinleyen
Akbulut'a anımsatıldı. Bu irdele-
, melerkarşısındaTÖsusuyor, Ak-
bulut susuyordu. TÖ'ye, bölgede
on binlerce kişinin, "özgür
Kürdistan" diye bağırmasının ge-
leceğe taşıdığı kaygılar duyurulu-
yordu. Akbulut'a göre, "devlet,
bütün bunların üstesinden gele-
cek güçteydi." İşte o an, yeni ön-
lem söylemeyen, Akbulut'un ifa-
desiyle, "fikri beraberlik" arayan
baştan sona iktidar kadrosuna,
haklı olarak muhalefet liderleri,
"Öyleyse buyrun bu ateşi, bu yan-
gını söndürün" dedi.
"El sıkmak, zirveye katılmakla
TÖ ve iktidar hakkındaki düşün-
celerinin değişmeyeceğini" söy-
leyen muhalefet liderlerine TÖ,
birs'aat"şifşniyetine"hiçbirşey
söylemedi. Önlem diyoriardı, ama
bir liderin ifadesinegöre, "gelece-
ğe dönük uzunvadeli, birazda ke-
sin anlam çıkarılamayacak
'karanlık' irdelemeler" duyuru-
luyordu.
Muhalefetin anatezine göre ül-
keyi, "badirelerden
çıkarabilmek" için seçim gerek-
liydi. İşte bu konu yavaşça sahne-
ye girdiğinde, TÖ ile Akbulut ara-
sındaki, "mutad görüşmelerde
hazırlanan senaryo" uygulandı.
İnönü ile Demirel, "terörle seçi-
min yakın ilişkisini, ülkeyi buna-
lımdan çıkarmak için seçimin
gerekli" olduğunu vurgulamaya
başladıklarında "tarafstz, partile-
rüstü Köşkyüzeysel konumunu"
hemen göstehye sundu.
TÖ, "Tabii hakkınız bunları
söylemek" diyordu. Yani muhale-
fet böyle manzaralar çizmekte,
seçim istemekte, iktidarı zorla-
makta haklı ve bir yerdegörevi de-
meyegetiriyordu. "Tarafsız" TÖ
yerine, Akbulut, hemen devreye
girdi, "Seçim yok" dedi, "Seçim,
terörü sanki cözecek mi" diye kla-
sik soruyu yöneltti. Seçim, terö-
rün "nihai çaresi" değildi. Ama
halka dayanan bir hükümete güç
vereceği kuşkusuzdu. Akbulut,
"Sanki 1980den önce çözülmüş
müydü" diyesoruverdi. Demirel'-
in bam teline bastı. Oda "1977'de
anarşi, terör yoktu, 80'de de se-
çim yapamadığımız için olanlar ol-
du. Şayet seçim yapabilseydik,
terörle baş edebilecek bir hükü-
met gelebilirdi" dedi.
Muhalefet liderleri, "defalarca
hükümete, iktidara terör ve Gü-
neydogu üzerinde tam destek
verdikleri halde" şimdi "fikir
birliği" isteklerine anlam vereme-
melerine karşın, dün de (A)- Dev-
let güvenlik güçlerine desteği, (B)-
Kamuoyunun beklentisine koşut
olarak siyasal desteği yineleme-
yi uygun gördüler.
TÖ, beş aydır kendini tanıma-
yacağını söyleyenleri Çankaya'-
da bir araya toplayarak halka,
söylenenlerin ne kadar boş oldu-
ğunu kanıtladığından memnun-
du. Muhalefet -başta İnönü- bek-
ledigi gibi, bir umut peşinde gitti-
ği Köşk'ten' 'tatmin ol madan, so-
mut bir sonuç alamadan" aynl-
mıştı, düş kırıklığına uğramıştı.
Fakat, "TÖ'nün yüzüne 'seni
indireceğiz' demeyi dün nezaket
gereği uygun bulmasalar" bile
halka dayalı biriktidararayışını di-
legetirerekbunu duyumsaftıkla-
n, uyanlarınıtutanağageçirdikleri
ve yann yeri geldiğinde bunları
kullanacakları için zirveyi bir açı-
dan olumlu buluyorve uzun vade-
yeyayıyorlardı.
Zirve bitti. İnönü, SHP merke-
zinde yöneticilerte "ayaküstü bir
toplantıdan sonra" basın toplan-
tışına girecekti. Köşk'te üç lider;
TÖ, Akbulut ile Demirel oruçluy-
du. TÖ'nün ikram önerisine uy-
madılar, tabii İnönü de katıldı.
Partiye gelir gelmez, çevresi-
ne, "Lürten bir bardak su" dedi.
Bir bardak suyu içti, basın top-
lantısına girdi.
ANKARA (Cumburiyet Biıro-
su) — Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın çağnsı üzerine TBMM'de
grubu bulunan üç siyasi parti li-
derinin katılımıyla Çankaya'da
gerçeldeştirilen "arve"den sonuç
çıkmadı. 3 saat 20 dakika süren
"rirve"de Özal, Başbakan ve
ANAP Genel Başkanı Yüdınn
AkbuİBl, SHP Genel Başkanı Er-
dal İnönü, DYP Genel Başkanı
Saleyman Demirel baş başa gö-
rüştüler. "Zlrve" sırasında Cum-
hurbaşkanlığı Köşkü'nde bulunan
Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sek-
reteri Orgeneral Sabri Yirmişbe-
şofln, MİT Müsteşarı Teoman
Koman ve Olağanüstü Hal Bölge
Valisi Hayri Kozakçıoglu. toplan-
tımn yapüdıgı cumhurbaşkanının
çalışma odasuıa çağnltnadılar.
Muhalefet liderleri "zirve" sıra-
sında sorunun güçlü bir hükümet-
le çözülebileceğini, ancak hükü-
met boşluğu olduğunu ve çözu-
mün erken seçimi gerektirdiğini
söylediler. Başbakan Akbulut ise
halkın desteğinin bulunmadığının
hangı ölçülere göre ifade edildi-
ğinı sorarak "Bizim buna iştirak
etmemiz mümkıin degil" dedi.
SHP ve DYP liderleri, toplan-
tı sonrasında yaptıklan açıklama-
larda sorunu hükümetin çözebi-
leceğini belirttiler. Liderler, top-
lantının, iktidann yerini alamaya-
cağını belirterek hükümetin arka-
sında parlamento olduğunu ve
tedbirleri alması gerektiğini vur-
guladılar.
"Zirve"den sonra TRT aracı-
lığıyla açıklama yapan Cumhur-
başkanı Turgul Özal, genel hat-
larda görüş birliği sağlandığmı
bildirerek "Bütün siyasi parti li-
derleri, memleketin bölünmez bü-
tünlbğü konusunda bir yekviicut
halinde hareket etmişlerdir" de-
di.
Sıkıyönetim ve kısmi seferber-
lik konulanmn gündeme gelmedi-
ği toplantıda muhalefet liderleri,
olaylan önleme konusunda ikti-
dann niçin yeterli tedbirleri ala-
madığını anlayamadıklannı be-
lirttiler.
tnönü ve Demirel toplantı son-
rasındaki açıklamalarında da gö-
rüşmeleri, "tatminkâr" bulma-
dıklarını söylediler. DYP lideri,
"Dogu ve Göneydoğu'daki terör
işinin hafıfe alındıgım" söyler-
ken, SHP lideri, PKK konusun-
da kaygılannı daha önce ifade et-
tiklerini ancak üzerinde durulma-
dığını vuıguladı.
înönü, Cumhurbaşkaru özal'-
ın gündeme getirdiği koruculuk
sisteminin devamında yarar gör-
mediklerini belirtirken idam ka-
rarırun infazı konusundaki yasa
önerisinin ise henüz Meclis'te tar-
tışıldığım söyledi.
Liderler Çankaya'da
Güneydoğu'da meydana gelen
son olaylarla ilgili olarak Cum-
hurbaşkanı özal'ın çağnsı üzeri-
ne dün Köşk'e ilk gelen SHP lideri
Erdal tnönü oldu. Inönü'nün ar-
dından Başbakan YUdınm Akbu-
lut geldi. Akbulut zirve öncesin-
de MGK Genel Sekreteri Orgene-
ral Sabri Yirmibeşoglu'nu Başba-
kanlık Konutu'nda kabul ederek
bir süre bilgd aldı. Zirveye katılma
karannı dün sabah partisinin grup
toplantısında açıklayan DYP Ge-
nel Başkanı Demirel, toplantıya
;n son gelen kişi oldu.
Liderler Köşk'e girdikten son-
ra Özal'ın odasına alındılar. Ça-
lışma odasındaki yuvarlak masa-
da Özal'ın soluna tnönü, sağına
Akbulut oturdu. Demirel de Ak-
bulut'un sağında yer aldı. Foto
muhabirleri ve kameramanlar,
zirveyi görüntülemek üzere kısa
bir süre odaya alındıktan sonra
dışarı çıkanldılar. Zirve açıldık-
tan sonra Özal, liderlere "Bir şey
ister misiniz?" diye sorduğunda
Akbulut ve Demirel hafifçe gü-
lümseyip "niyetli" olduklannı be-
lirttiler. Bunun üzerine tnönü,
"Onlar oruçln, ben de bir şey
istemem" dedi. Zirve bo^nca ça-
lışma odasına servis yapılmadı.
Saat 14.20'de başlayan ve tuta-
nağa geçirilmeyen toplantı yakla-
şık 3 saat 20 dakika sürdü. Köş-
ke, tnönü Deniz Baykal'la, Demi-
rel de Mehmet Dülger'le geldi.
Baykal, nizamiyede gazetecilerle
sohbet ederken "İnönü, dünkü
törenlerde (înönü kasabasında)
üşültü, nezlesi var. Cumhurbaş-
kanı'nın sağlıgına özen göstererek
nezle yapmamak için gayret için-
de olabilir" esprisini yaptı.
Toplantıdan ilk olarak Demirel
aynlarak TBMM'deki grup oda-
sına döndü. tnönü de Genel Mer-
kez binasına gitti. Başbakan Ak-
bulut ise toplantımn ardından kı-
sa bir süre Cumhurbaşkanı ile gö-
rüştükten sonra Köşk'ten aynldı.
Özal'ın açıklaması
Cumhurbaşkanı Turgut Özal,
zirve sonrası TRT'ye yaptığı açık-
lamada parti liderleriyle Güney-
dogu Anadolu'da olan ve Ülkenin
bölünmez bütünlüğüne yönelik
olaylar hakkında bir toplantı yap-
tı klarını belirterek, "Memnuniyet-
le müşahade eltim ki bu göriişme-
ler oldukca iyi bir hava içinde geç-
miş ve bütün siyasi parti liderleri
memleketin bölünmez bütünlögü
konusunda bir yekviicut halinde
hareket etmişlerdir. Bunu bilhas-
sa belirtmek istiyorum" dedi.
özal açıklamasında bundan
sonraki dönem içerisinde alınacak
önlemlerin parti liderlerine ana
hatlanyla anlatıldığını söyledi.
özal, "Burada da genel hatlany-
la bir genel mutabakatın olduğu
ve özellikie Güneydogu olaylann-
da hükümetin bu partilerimizce
ellerinden geldigi nispette destek-
lenece£i sözünü söylemiş bnlun-
maktadıriar. Bu göriişmeler sıra-
sında siyasi parti liderierimiz er-
ken seçimle ilgili olarak da görüş-
lerini tekrar ortaya koymuşlardır.
Bn çalısmalardan memnuniyetimi
ifade ediyor, Guneıdogu Anado-
lu'da olan hadiselerin memleketi-
mizin birliğini, beraberiigini, bu-
tttnliigttnü bozmayacak şeküde
haOedilebUmes için her türlü ted-
birin aluacagım bir kere daha ifa-
de ediyonım" diye konuştu.
Akbulut'un basın
toplantısı
Başbakan Yıldırun Akbulut,
"Çankaya zirvesi"nde muhalefet
liderlerinin terörün önlenmesi ko-
nusunda "devlete ve güvenlik güç-
lerine deslek verdiklerini
yineledikleriai" açıkladı. Akbu-
lut, alınacak ek önlemleri daha
sonra açıklayacağını bildirerek
Milli Güvenlik Kurulu'nun da ye-
niden toplanabileceğini söyledi.
Başbakan Yıldınm Akbulut,
zirveden yaklaşık bir saat sonra
Başbakanlık Konutu'nda ANAP
Genel Başkan Yardımalan Orban
Demirtaş ve Cumbur Ersümer ile
birlikte bir basın topiantısı düzen-
ledi. Başbakan Akbulut, zirvenin
başlangıcında üderlerin Cumhur-
başkam'yla ve birbirleriyle toka-
laştığım, sıcak bir havada gectiğini
belirterek, "Merhabalaştılar...
Öpüstiiler mi, çok dikkat
etmedim" dedi. Akbulut, toplan-
tıda tutanak tutulmadığını ifade
etti.
Akbulut, Cumhurbaşkanı
Özal'ın çağnsı üzerine yapılan zir-
vede "son günlerde tırmanma göv
teren terör olaylarının devletin, ül-
kesi ve milleti ile bölünmez bütün-
lüğüne yönelik olması ve dış kay-
naklardan desteklenmesi konuso-
nun bir kere daha dile
getirüdigini" söyledi. TBMM'de
grubu bulunan siyasi partilerin li-
derleri Erdal tnönü ve Süleyman
Demirel'in de terörün önlenmesi
konusunda "Devlete ve güvenlik
güçlerine destek verdiklerini tek-
rar ifade ettiklerini" vurgulayan
Akbulut, terörle mücadeleden hü-
kümetin sonımlu olduğunu da yi-
neledi. Akbulut, "Hükümetin bu-
nu önlemesi lazım geldiği tekrar
vurgulandı" diyerek sözlerirü şöy-
le sürdürdü:
"Biz de bu fikre iştirak ediyo-
ruz. Bu işin önlenmesi küküme-
tiraize aittir. Ancak, toplumnn
rüm kesimJerinin teroriin karşısın-
da olduğunu ve özellikle
TBMM'de grubu bulunan parti-
lerin genel başkanlannın terör
karşısında olduklannı ve bunun
önlenmesi için devlete ve güven-
lik güçlerine destek vereceklerini
ifade etmiş olmalan bizim için se-
vindirici olmuştur.
Biz şimdiye kadar olduğu gibi
bundan böyle de etkin bir biçim-
de bu mücadelemizi sürdürecek ve
bu olaylann önlenmesini sağlaya-
cak çalışmalanmıza devam edece-
giz."
Akbulut, "Toplantımn çok ge-
nel çerçevesi böyle" diyerek, söz-
lerini bağladı.
Akbulut, soruları yanıtlarken,
üderlerin seçimi gündeme getir-
diklerini ancak terörün önlenme-
sinin seçimle bir ilgisinin olmadı-
ğını savundu.
Terörün teşhisinde birleşilmiş
olmasının "degerii sonuç" oldu-
ğunu kaydeden Akbulut, "Sınır
ötesi operasyon yapılacak mı?"
sorusuna, "Bunları sonra
açıklayacagız" dedi. Ancak ar-
dından gelen, "Smırötesi harekfi-
tı, ek önlemleri ne zaman açıkla-
yacaksınız?" sorusuna da Akbu-
lut şu karşıhğı verdi:
"Sınır ötesi harekât degil. Ba-
kın benim açıklamamı duzeltiu.
Alacağımız tedbirleri açıklayaca-
gız. Biriniz bir soru sonıyor ben
ona cevap veriyorum, onla onu
Oiştirmeyin. Alacağımız tedbirleri
açıklayacagım. Sınır ötesiyle ala-
kası yok."
Akbulut, "MGK'da alınan ka-
rarlar konusunda lideriere bilgi ve-
rildi mi?" soyısuna "Sayın Cum-
hnrbaşkanımızın bu toplantıdan
sonra belki bir kere daha MGK
toplantısı yapdabilir şeklinde bir
fikri var" karşılığını verdi.
Yeni önlemlerin bir bölümünün
muhalefet liderlerine anlatıldığı-
nı kaydeden Akbulut, zirveyle il-
gili olarak Bakanlar Kurulu'na ve
ANAP Meclis grubuna bilgi vere-
ceğini söyledi.
Bir soru üzerine Akbulut,
MGK kararlannın henüz Bakan-
lar Kurulu'na iletilmediğini
açıkladı.
Inönü'nün açıklaması
SHP Genel Başkanı Erdal İnö-
nü, toplantı sonrasında genel mer-
kez binasında yaptığı basın top-
lantısında, ülkeyi bölraek isteyen
silahlı ayrıhkçı güçlere karşı, gü-
venlik güçlerinın de olanaklan ile
mücadele edeceklerini, ancak bu
mücadelede, halkın devletin ya-
mnda olması gerektiğini söyledi.
tnönü, toplantıdaki ortak görü-
şün bu olduğunu vurguladıktan
sonra, Cumhurbaşkanı -Turgut
özal'ın esas olarak Güneydoğu'-
daki ayrıhkçı hareketin doğurdu-
ğu huzursuzluk, göç ve okulların
kapatılrnasına yol açan olaylan ve
son olarak Cizre ve Nusaybin'de
meydana gelen vatandaşların ka-
tüdığı yürüyüşleri anlattığını ve
ayrıhkçı hareketin durdurulması
ve alınacak önlemler konusunda
ne düşündüklerini ve muhalefetin
görüşlerinin ne olduğunu sordu-
ğunu bildirdi.
tnönü, 6 ay önce bu huzursuz-
luğa işaret ettiğini, PKK örgütü-
nün zaman içinde propaganda
alarunda bir ilerleme kaydettiği-
ni, halkı kandırma yolunda me-
safe aldığını anlattığını anımsat-
tı. tnönü, bu kaygılan ifade etme-
lerine rağmen, üzerinde durulma-
dığını vurguladı. SHP lideri,
"Güvenlik güçleri ellerinden ge-
leni yapmaya çahşıyoriar. Ancak
yeterli olmuyor, bir eksiklik var.
Bu eksiklik şimdi karsımıza, hal-
kın da bazı yerierde baa hareket-
lere kanşması şeklinde daha kaygı
verid bir durumda ortaya çüuyor.
Bunbuin Dedenlerini butmausuuz,
özenle üzerinde dunnalısınu ve
sizden bunlan duymak isteriz
dedim" diye konuştu.
tnönü daha sonra gazetecilerin
konuya ilişkin sorulannı şöyle ya-
nıtladı:
tnönü'nün sorulara
yanıtlan
— Özal, sizin erken seçim öne-
rileriniz konusunda yorum yaptı
mı?
tNÖNt) — Hayır.
— Hükümetin önerileri neler-
di?
tNÖNÜ — MecUs'e gelecektir
veya gelmeyebilir. Daha önce de
konuşulmuş olan aynntılarla ilgili
şeyler. Belki kendisi açıklama
yapsa daha iyi olur.
— Jnsan haklarma aykın oldu-
gu için mi kabul etmediniz?
İNÖNÜ — Hayır, yanlış anla-
şılmasın. Koruculuk sisteminin
devamında fayda gördüklerini an-
lattılar. Koruculuk sisteminin
devletin kendi düzenli görevlüeri
varken başvurulması gereken bir
sistem olarak yanlış olduğunu,
devletin kendi güvenlik güçleri ile
halkımızı korumasıru söyledik.
Batıda da doğuda da bu böyle ol-
malıdır. Koruculuk sistemi kalıcı
bir sistem olarak karşımızda ol-
mamalıdır, ortadan kaldırılmalı-
dır görüşünü savunduk. Ben de
Sayın Demirel de savunduk. Sa-
yın Akbulut, koruculuk sistemi-
nin kalıcılığını ve güçlendirilme-
sini istedi. Bir tanesi önerilerin
buydu.
— Güneydogu konusunda par-
tilerin görüşü belliydi. Çankaya'-
dan ek bir bilgi ya da görüş geldi
mi?
tNÖNÜ — Niçin bu hareketler
olmuştur, bunu anlamak şarttır.
Böyle olaylan önlemek şarttır. Bu-
nu önleyecek güç ise elbette Türki-
ye"de vardır. İktidar, bunu niye
yapmıyor, onu anlayamadığımızı
söyledik. 'Bu yolda bütün parti-
lerin desteğini almak için bir fikir
birliği sağlaraak amaayla bu top-
lantıyı jnptık' dediler. Bunu sağ-
lamak da hükümetin görevidir. Bu
konuda aramızda sir aynlık yok.
— Daha önce Meclis Başkanı
ile de benzer bir toplantı yapıldı.
Farklı bir sonuç çıkmadı. Bu top-
lanünın cumhurbaşkanının kendi-
ni kabul ettirme, muhalefetin
cumhurbaşkanına karşı tavnnı
ortadan kaldırmayayönelikoldu-
ğu yorumlan yapıldı.
tNÖNİJ — Hayır, bunlar o şe-
kilde gündeme gelmedi. Biz erken
seçim istedik. Sayın Akbulut karşı
çıktı. O bakımdan şimdi bir degi-
şiklik yok. Güne>'doğu'daki hu-
zursuzluğu giderecek olan, oraya
hem devletin otoritesini getirecek
olan hem vatandaşlan huzura ka-
vuşturacak olan hükümettir. Bu-
nu söyledik, başka türlü de ola-
maz. Benim kanaatim, bugünkü
iktidann bu işleri yapacak gücü
olmadığı şeklindedir.
— Daha önce belirtilen görüş-
lerin yinelendigini söylediniz. Bu
açıdan. bu zirve sizce tatminkâr
mı?
tNÖNÜ — Benim açımdan tat-
minkâr değil. Ancak zirvenin de
bunu sağlayacağını sanmıyordum
zaten. Bizim beklediğimiz Türki-
ye'deki siyaset yapısının normal-
leşmesi. Bu da ancak seçimle olur,
seçime götürecek bir takvimi
TBMM kabul eder ve belli bir za-
manda seçim yapılarak halkın ira-
desi dpğrultusunda yeni bir ikti-
dar kurulur. Türkiye'deki siyasi
yapıyı, düzeni, sağlıklı yapıya ka-
vuşturacak olan budur. Bu top-
lantıdan çıkmadı. Çıkmasını da
beklemiyordum. Toplantımn ko-
nusu Güneydogu'daki olaylann
son vardığı nokta üzerinde bir de-
ğerlendirme yapmaktı. O değer-
lendirmeyi yaptık. Ve sonunda
eğer seçirae gidilmiyorsa, bugün-
kü iktidar, bu işi yapacak deni-
yorsa yapmasını beklediğimizi
söyledik, yani ben söyledim. Bu-
nu da bekliyorum. Ama biliyo-
rum ki kendi hesabıma yeni bir ik-
tidar olmadan Türkiye'deki bu te-
mel sorunlar çözülmeyecek.
— Cumhurbaşkanı ile el sıkış-
tınız mı?
tNÖNÜ — Bir toplanüya giden
insanlann davrandığı usulleri biz
de uyguladık.
— Sayın Demird de bu usulle-
re uydu mu?
tNÖNÜ — Kimse özel usuller
takip etmedi. Normal hayatın dı-
şında bir şey olmadı.
— Sayın Özal, MGK kararlan
ile ilgili bilgi verdi mi?
tNÖNÜ — Hayır, 'Onu hükü-
met yapacak' dedi. Hükümet de
yapmadı.
— Daha önceki açıklamalan-
nızda Güneydogu'daki terörün
önlenmesi için hükümete ber tür-
lü desteği vereceginizi ifade etmis-
tiniz. Şimdi hükümetin bazı öne-
ruerine karşı çıkıyorsunuz. Bu bir
çettşki oluşturmuyor mu?
tNÖNÜ — Hayır, hayır öyle
değil. Hükümetin önerdiği çö-
zümler, Güneydogu'daki olayla-
nn basunlmasıyla ya da Güney-
doğu'ya huzurun getirilmesi ile il-
gisi yok. öyle yaklaşmak yanlış.
— Hükümet Güneydoğu'da çö-
züm saglayacak öneri getirmedi
diyebilir misiniz?
tNÖNÜ — Hükümet, 'Biz Gü-
neydoğu'da huzuru saglayacak
güce sahibiz, güvenlik güçlerimi-
zin yeterli teçhizatı, elemam, bil-
gisi vardır. Biz huzursuzluğu or-
tadan kaldıracağız' dedi ve bu
yolda bizden bir şey istemedi. Fik-
ri destek istedi. 'Onu zaten
veriyorsunuz' dedi. Getirdikleri
önerilerden birisi köy konıculan
ile ilgili daha önce getirdikleri bir
yasa önerisi, idam infaz yasası ile
ilgili, o da henüz Meclis'te tartı-
şılıyor. Bunlar, bugünkü olayla-
nn hemen sonuca vardınlması ile
ilgili olan şeyler degil. Mechs'e ge-
lenleri söylediaı. Gelmeyenler
olursa onun içine girmeyelim. On-
dan ibaret bütün hepsi.
— Sayıa Özal böyle bir ça|n
daha yaparsa yine gider misiniz?
tNÖNÜ — Türkiye Cumhuri-
yeti'nin vatanı ve milleti ile bölün-
mezliğini ilgilendiren önemli me-
sele işte buydu. Başka yok.
— trtica konusana da deginil-
di mi?
tNÖNt) — Evet, ben o konu-
dan da bahsettim. Bu son olaylar-
la ilgili olarak teokratik düzen pe-
şinde olanlann da tahrikleri oldu-
ğu konusunda haberler aldığımı-
zı söyledim. O açıdan bunun, bu
konunun üzerinde durulması ge-
rektiğini söyledim. Başka bir yo-
rum yapılmadı.
Daha sonra tnönü, sıkıyönetim
ilanı konusunda somut bir öneri
gelmediğini anlattı, seçim istekle-
rini sürdüreceklerini belirterek
"Biz seçim istedik ona da olumlu
bakmadılar. Yani hükümet bu işi
götürecektir. Vanlan nokta budur.
Bu şekilde toplantılann devamın-
da yarar yoktur. Mesele oradaki
sorunun çözülmesidir. Hükümet
yapacagım diyor. Görevini yapma-
sıaı bekliyoruz. Biz seçim isteme-
ye devam edecegiz, çünkü gercek-
ten halk desteğine sahip iktidann
kurulması ortak çözümdür" dedi.
İnönü, zirvenin özal tarafından
düzenlendiğini vurgulayarak şöy-
le devam etti:
"Biz manevi desteği veriyonız.
Hükümetin çözmesini bekliyoruz.
Toplantı yeterli değil. Bu işi çöze-
cek olan hükümettir. Toplantı hü-
kümetia yerini alamaz."
tnönü, "Sonucun böyle olaca-
gını bDseydiniz, bunu göre göre gi-
der miydiniz?" sorusuna da şu
karşıhğı verdi:
"Giderdim, giderdim, vatanın
boiünmezligini ilgilendiren önemli
bir mesetetıin konuşulmasına ben
girerim. Sonuç çıkmayacak diye
gitmemek olmaz. Yanlış bakıyor-
sunuz konuya. Çözecek olan hü-
kümettir. Sorunu çözecek olan ge-
lin diyor, birşey söyleyecegim, ben
niçin gHmeyecegim. Gittim, söy-
lediği şeyi gördüm ki, benim an-
layışıma göre bu konuyu çözme-
yecek. Şimdi gördüm, gitmesey-
dim derdi ki, gelseydin sorunu çö-
zecektim. Yani böyle önemii me-
selede gitmemek olmaz. Ama ta-
bii ki sorun çözülmüş degil."
SHP lideri daha sonra MYK'ya
da konuya ilişkin bilgi sundu.
Demirel'in basın
toplantısı
Güneydoğu'da meydana gelen
son olaylarla ilgili olarak Cum-
hurbaşkanı Özal'ın çağnsı üzeri-
ne dün Köşk'e ilk gelen SHP
lideri Erdal tnönü oldu. tnönü'-
nün ardından Başbakan Yıldırun
Akbulut, son olarak da DYP Ge-
nel Başkanı Demirel geldi.
"Zirve"ye katılma karannı en
son açıklayan lider Demirel oldu.
Demirel, Çankaya zirvesine katıl-
ma karannı ve bunun gerekçele-
rini dün sabah olağanüstü
toplanan DYP grubunda açıkla-
dı. "Zirve"ye katılacagı dün sa-
bah olağanüstü toplanan DYP
grubunda açıkladı. "Zirve"ye ka-
tılacağı dün saat 11 .OO'de netle-
şen Demirel yaptığı konuşmada
"DYP, ülke yarannı arar. Ülke
yarariannı daima siyasetten ayn
bırakır. Hislerle hareket ederek
öfkenia tatlılıgına kendisini
kaptirmaz" dedi.
Çankaya zirvesinden saat
17.40'ta ayrılan Demirel,
TBMM'de bir basın toplantısı dü-
zenledi. Demirel, saat 18.00'de
düzenlediği basın toplantısında,
zirvede ilk bir saat özal'ın
1984'ten beri Güneydogu Anado-
lu'da meydana gelen olaylar hak-
kında bilgi verdiğini belirtti.
Özal'ın "Olaylann üzerine ber şe-
kilde vanldığmı, ama işin kolay
olmadıgını" söylediğini anlatan
Demirel, olaylann uzun, orta va-
deli düşünülmeden kısa vadeli
bastınlması gerektiğini beUrterek
"TC'nin üniter bir devlet
olduğunu" vurguladı ve "halk
olaylann içerisinde şayet devlet
tarafından korunabiliyorsa ol-
maz. Halk devletin yanında olur"
dedi. Devletin halicı koruyama-
ması durumunda "halkı şefkaUe
karşılamak" gerektiğini vurgula-
yan Demire.1, şöyle devam etti:
"Esasen Türkiye'ye mnsallat
olmuş olan PKK veya namı, ismi
ne olursa olsun, bolıicü gayretler,
halkı devletten ve Türkiye'den k o
parmaya çalışırlar. Ona fırsat ve-
rilmemelidir. Evvela bu cinayet-
leri işleyen sebekeler etkisiz hale
getirilmeli ve halkın buıüann pen-
çesinden kurtanlması saglanma-
bdır. Bunun için de devlet işleme-
lidir."
İnönü, Cumhurbaşkam Özal'-
ın günderae getirdigi koruculuk
sisteminin devamında yarar gör-
mediklerini belirtirken idam ka-
rannın infazı konusundaki yasa
önerisinin ise henüz MecHs'te tar-
tışıldıtını söyledi.
Demirel, Başbakan Akbulut'-
un, zirvede, "Seçim yapılırsa
terör durnr mu daha evvel seçim
yapıldı da terör durmadı" dedi-
ğini anlattı. Demirel bu konuda-
ki görüşlerini de şöyle dile getirdi:
"Daha evvel 1980de terör dunna-
mışsa seçim yaptlamadıguıdandH',
yoksa seçim yapıiıp da terör dur-
madı degil, bu itibaria terörle se-
çimin yakından ilgisi vardır. bgbi
de söyledigim gibi, seçim terörün
direk tedbiri dejüdir ama, ba te-
rörle meşgul olacak o l u siyasi
iradeyi ortaya çıkaracagı için ve
siyasi iradeye güç vreecegi icia,
netice itibariyle büyük tedbirdir."
Daha sonra Demirel'e yönelti-
len sorular ve yanıtlan şöyle:
— Cumhurbaşkanı ve Başba-
kan erken seçim istegine nasd ce-
vap verdiler?
DEMtREL — Erken seçim is-
teğine bir şey demediler.
— Görüşmenin yararlı otdağu
inancında mısınız?
DEMtREL — Toplandüar da
ne olacak cinsinden bir görüşme
degildir. Toplandılar da şu oldu,
terör olayının öneminde herkes
müttefık. Ne var bunda diyecek-
siniz? Bunu tespit etmek için 3.5
saat görüşmeye gerek var mı?
Var. Dost düşman herkesin bil-
mesi lâzım ki Türkiye'de terör,
anarşi, demokrasinin korunması
sorununda parlamento zemininde
parlamentoyu teşkil eden güçler-
de fark yok. Bu çok önemli bir
olaydır. Görüntü olarak da, kim-
senin hesabına da söylemiyorum,
görevi yapanlara buyurun size si-
yasi destek anlamına gelebilecek
bir görüntü verilmiştir. Tek başı-
na bu kâfi. Görev yapanlardân
görevin yapümasını isterken bizim
arkamızda kim var, diye tereddüt
etmeye gerek yok. Arkalannda
parlamento var, millet var, yap-
sınlar görevlerini.
— Bu mesajı daha önce Meclis
Başkanı ile yapılan görüşmede
verdiniz. Şimdi fark ne?
DEMİREL — Bir de Çanka-
ya'dan verdik camm. Ne var bun-
da.. Rakım farkı var. 864 ya
orası...
— Olaylann önlenmesi icia
Çankaya birtakım önerilerde ba-
lundu mu?
DEMİREL — Bize bir öneride
bulunmadılar. Bir takım düşün-
celerini söylediler.
— Mesela sıkıyönetim, sefer-
beriik gibi...
DEMtREL — Hayır, öyle sey-
ler yok. Sıkıyönetim falan söz ko-
nusu olmadı.
— Çankaya'nın önerileri sizi
rahatlatb mı?
DEMtREL — Hayır rahatlat-
madı. Bence başından beri bu te-
rör işi hafife alınmıştır. Bilhassa
Doğu ve Güneydogu'daki bu
olaylar hafife alındı. Bugün de
ciddiye alındığı kanaatinde deği-
lim. Ciddiye alınması gerektiğini
söyledim.
— Sizce kısa vadeli tedbirier
nasıl olmalı?
DEMİREL — Benim söyteye-
ceğim o kadar.
— Sabahki konuşmanma ışı-
gında bu görüşme içinize sindi
mi?
DEMİREL — Bu görüşmeyi
yapmasaydık. Neden yapmadığı-
mızın cevabım vermekte müşkilat
çekerdik. tkincisi bana göre yaran
oldu. Buna bakarak görev yapan-
lar için yararlı oldu.
— Türkiye'nin genel siyasi bakı-
mından bir çeiişki yaşanmıyor
mu? Devleti işletmek hükümetin
görevi iken, hükümet genel güç-
sıizlügünü, eksikligini muhalefet-
ten talep eder hak gelmiyor ma?
DEMİREL — Hayır. Zaten öy-
le bir talebi de biz yerine getirme-
yiz. Bizim yaptığımız iş, devleti,
yanında olduğurnuzu söyleyerek
güçlendirmektir. Bizim yaptığı-
mız, devleti güçlendirmektir, ik-
tidan değil.. O bizim işimizdeğil.
Başka bir davet edecek yok da on-
dan.. Devlet böyle işler.
— Sıkıyönetim ya da seferber-
Hk ilan edflse...
DEMtREL — Onlan açtkla-
maya mezun değilim. Ben Çanka-
ya'nın önerileri bakımından değil,
meseleyi tutuş bakımından söylü-
yorum. Meselenin çok daha cid-
diye alınması lâzım.
— Sayın Özal'ın çagnsı hakkm-
daki kuşkulannız dogrnlandı mı?
DEMtREL — Hayır, doğru-
lanmış degildir. Ashnda ben üs-
tüme düşeni yaptım, devletime,
milletime, ülkeme benim hareke-
tim zerrece faydah olabildiyse ben
ondan kaçmadım. Bu olayın dur-
durulmasına benim hareketim
zerrece katkıda bulunabilecekse
ben ondan da kaçmadım. Katkı-
yı esirgemedim. Görev yapılmış-
tır. Görev, devletime, mibetime ve
ülkemedir.
— Size Milli Güvenlik
Kurulu'nda alınacak tedbirier
hakkında bilgi verildi mi?
DEMİREL — Tedbirier hak-
kında değil de birtakım düşunce-
ler hakkında bilgi verildi.
— Yeniden bir araya geUnme-
si söz konusu mu?
DEMİREL — Hayır. Şimdilik
böyle bir şey yok.
— Size bir brifing verildi mi?
DEMİREL — Hayır. Sayın
özal kendisi bir saate yakın iza-
hat verdi. Toplantıda dört kişiden
başka kimse yoktu. Başından so-
nuna kadar dört kişi idik.
— El süaşnnız mı?
DEMİREL — Bir asgari mede-
ni icaptır. Benim Çankaya'ya git-
mem veya el sıkışmam, benim
Çankaya, hükümet hakkındaki -
düşüncelerimi ortadan kaldırmaz. ,
— Yaklaşmanm askıya aMıgı-
nızı söylemiştiniz?...
DEMtREL — Hiçbir seyi askı-
ya alrnadık.
— Zirve, erken seçimin olabi- -
liriigi konusanda size ne ölçüde
ümit verdi?
DEMİREL —Hiç umut verme-
di. Ama tabii ki su damlaya dam- -
laya taşı oyuyor biliyorsunuz... .